19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 EYLÜL 2004 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR OKTAY AKBAL İlkeli Bir Aydın Olmak... 1955 yılının 25 Mart günü oturmuş, not defterine şu dü- şünceleri yazmış: "Yabancı dil bilgimi imkân- lar yaratarak geliştirmeliyim. Çalışma alanımı daha da daraltarak derinliğine giden bir çalışma yolu tutmalıyım. Benden yanna kalacak olan, namusluca yaşanmış bir ha- yat, kitaplanm ve çocuklanm olabilir, sonımluluğumu hiçbir zaman unutmamalıyım. Içinde bulunduğum çetin çalışma yolu ancak metotlu ve sabıriı bir çalışma ile aşıla- bilir. Günlük heves ve duygular azmimi kırmamalıdır. Her türtü çalışma ve davra- nışlanm, ne olmak ve ne yap- mak isteğine uygun biryöne- lişte bulunmalıdır. Sanat dallan hayatın tuzu- dur, dilimden gelen kuruluğu sanatın ılık nefesiyle giderme- liyim. Tabiatı ve insanı sev- mek esastır. Akıl, hayatı ve olaylan anla- manın en güvenilir aletidir. Doğruluk, sadelik ve alçak- gönüllülük, dün olduğu gibi yarın da yoldaşlanmdır. Olup olacağımız bir cenaze 'hem de kim bilir nerde nasıl kaç yaşında' her türtü küçük- lüğü, mürailiği gülünçleştirir. Her şeyin hesabını kendi- mize vermeli, herkesten önce kendimizden utanmalıyız. Insan, insanyapısı icabı fa- ziletle rezilet arasında raks eder. Daima faziletli olmak, bir tabiat vergisi değil, insanca cehit işidir. Kendimizi daima gözaltında tutmalıyız. Yılma- dan yorulmadan..." Bir aydın, bir düşünür, bir yazar, bir bilim adamıdır bu te- mel ilkeleri kendine rehberedi- nen!.. Tüm yaşamı boyunca da, bu ilkelerden bir an bile kopmayan, örnek bir kişilikle yaşayan... Böyle bir insanı tanıdınız mı? Bir düşünün, bunca özenli, bunca sağlam, bunca özyapı- lı bir kişi kim olabilir? Nereye varmış, ne elde et- miş, hangi ödülü hak etmiş, hangi mutluluğa kavuşmuş, hangi amaca ulaşmış? Hangi sonuca? Bir yokuşun başında dört yandan ateş edilerek öldürül- müş... Sabah vakti işine gi- derken, elinde küçük çantası, kitaplan... Nerdeyse koşarak gitmiş- tim. Oradayatıyordu. Otobüs durağına beş on adım kala. Üstüne bir gazete örtmüşler- di. Eli hâlâçantasındaydı. Hiç de ölmüşe benzemiyordu. Kal- kıp yürüyüp işine gidecek, her zamanki gibi!.. Evet tanıdınız, ya da birka- çınız tanıdı. Düşünce düşman- lannın acımasızca kıydığı bir bi- lim adamı, bir sosyolog, bir yazar, birAtatürkdevrimcisi!.. Prof. Cavft Orhan Tüten- gil... Dostumdu, en sevilen, sa- yılan kişiydi. Arkadaşlığıyla övündüğümdü. Güvendiğim- di, inandığımdı... Ben daha onun ilke düşüncelerini bilmi- yordum. Kimse de bilmiyor- du. Eşi de çocukları da bilmi- yordu. Bir eski defterin içinde kalmış çiziktirmeler. Eşı şöyle diyordu: "Yaşamı boyunca aldığı bu karariara ne denli bağlı kal- mış olduğunu, kendisini tanı- yanlann yargısına bırakıyo- rum." Ne öğrencileri, ne okurlan, ne dost ve arkadaşlan çıkıp da, "Hayır bu ilkelere uyma- dı" diyemez!.. Böyle bir ya- şam planını başkaları da yap- mıştır. Ama ömrünün sonuna dek noktası noktasına uygu- layabilmiş midir? Yaşam, çok dalgalıdır, fırtınalıdır, insan is- tese de başlangıçtaki inançla- nnı tüm yaşam boyu sürdüre- mez. Ama o, Prof. Tütengil, sürdürdü... Belki de ölümü, öl- dürülmesi bundan. Kıyılması, bu özverili, sağlam kişiliğin- den... 7 Aralık 1979'dan bu yana çeyrek yüzyıl geçti!.. Kim öldür- dü? Neden öldürdü? Katiller yakalandı mı? Busorularboşlukta!.. Ne diyordu Tütengil, genç- liğe, aydınlara seslenirken: "Insanlan ve toplumlan mut- lu kılmanın ölçüleri çağlaha bihikte değişiyor. Günümüz toplumlannda mutluluğun öl- çüsü, insanı her türlü korku- dan azade kılmak olmuştur. Bu sonuç, mihneti göze alan aydınlann sayısı arttıkça bir özlem olmaktan çıkıp gerçek- leşir. Yeter ki aydınlar korku duvannı geride bırakmış ol- sunlar." Tütengil'in anısına saygıy- la... Yargı Kararlannın Uygulanması Anayasa Mahkemesi iptal karan, işte bu dava üzerine verilmiş olan karardır. Bu karann ağırlık noktası şudur: Yürütme ve idare başta olmak üzere hiçbir organ, kişi veya makam yargı kararlanna aykın işlem yapamaz ve karann gereklerini yerine getirmekten kaçamaz. Bu sayıma yasama organı da dahildir. Aydın AYBAY 9 9 lkemızde arkasını siyasal U iktidara dayamış birçok resmi yöneticinin, beğen- medikleri yargı kararla- nnı keyfi olarak uygula- maktan kaçındıklan kamuca bilinen, yaygın bir davranıştır. Ülkemizde yürürlükte olan rejimin temel nite- liğinin "hukuk devleti" olduğunu anayasamızayazdığımıza(AY. m.2) göre yargı kararlarının gereğini ye- rine getirmeme şeklindeki davranış, her şeyden önce hukuk düzenine kar- şı asla onaylanamayacak bir saygı- sızlıktır. Aynca, yine anayasanın 138. mad- desmın 4. fıkrasına göre "Yasama ve yürütme organlan ile idare, mahke- nıe kararlanna uymak zorundadır; bu organlar ve idare mahkeme karar- larını hiçbir suretle değiştiremez ve bunlann uvgulanmasını geciktire- mez". Hiçbir yönüyle tartışılması söz konusu olmayan temel hukuk il- kesi budur; ama biz, TC yurttaşları, yıllardan beri anayasanın bu açık buyruğuna karşın, bu konuda yaşa- nanlan hayret ve dehşetle izlemek- teyiz: Yargı karannı uygulamamak ceza yasasında bir suç olarak da dü- zenlendiği halde, bu suçu işleyen birçok görevlinin türlü bahane ve manevralarla sorumluluktan yakayı sıyırdığına; "idarizaruretier'",' 4 hik- met-i hükümet" türünden aldatma- calarla, zaten yeterince enerjik hare- ket etmeyen savcılann takibinden de kurtulduklanna sık sık tanık olmak- tayız. Aralartna katılmak için can at- tığımız Batı ülkelerinde ise bir mah- keme karannın gereğinin yerine ge- tinlmesini geciktirmek veya savsak- lamak kimsenin aklına gelen bir şey değildir. Onun için de oralarda, bir yargı karannın infazından kaçınılması ve- ya savsakJanması gibi bir olaya da rastlanmaz. Böyle bir davranışa her nasılsa cü- ret eden olursa, ceza mekanizması he- men işlemeyebaşlar. Anglo-Ameri- kan hukuk çevrelerinde böyle bir davranış (mahkemenin buyruğuna uymama) aynca "mahkemeye ha- karet" (comtempt of court) eylemi sayılır ve fail (yani karan uygulama- dığı ya da savsakladığı için mahke- meye hakaret etmiş sayılan kişi) mah- kemece ağır hapis cezasma çarptı- nhr. Bu kısa, "panoramik" açıklama- yı, yargı kararlannın uygulanması- nın savsaklanması konusu Türki- ye'de son günlerde yeniden günde- me geldiği için yaptım. Kimi yüksek görevliler bu eylemi göz göre göre işledikten sonra, nedamet getirip af dileyeceklerine, konuyu türlü baha- nelerle saptırmaya çalışıyorlar. Ör- neğin biri, "Karan uygulamadım, ama ben yiğit bir devrimciyim, ileri- ciyim; karan uygularsam sonucu fe- laket olur, devrimcilik elden gider" diyor. Bu iddiasını kendini tutan ba- sın organlannı kullanarak, haber şek- linde kamuya yansıtmayı da ihmal etmiyor. Halbuki buradaki sorunun kahra- manlıkla, devrimcilüde ya da başka bahanelerle ilgisi yoktur. Bir eylem hukuka aykın ise eylemciye uygu- lanacak yaptınm da yasada yazılı olandır. Bunun dışındakı "mülaha- zalann", bu bağlamda, olayın so- nuçlannı etkilemek ve değiştirmek yönünde hiçbir gücü yoktur. Yukanda özetlediğim bireysel dü- zeydeki sorumluluk halinden başka konunun -yani, yargı kararlannın gereklerini yerine getirmekten ka- çınma konusunun- bir de kurumsal düzeyde ortaya çıkan yani olduğu- nu belirteyim: Anayasa Mahkemesi 24.12.2003 günü verdiği bir kararla, yargı karar- lanna uymayan yasama organının da böyle bir yetkisinin olmadığını; bu nedenle verilmiş bir mahkeme karannın sonuçlannı bertaraf etmek için yapılan bir yasal düzenlemenin anayasaya aykın olduğunu tespit ve kabul ederek iptaline hükmetmiştir. Sorun, Türk Hava Kurumu'nun çahşmalarını düzenleyen tüzüğün Bakanlar Kurulu karanyla yürürlük- ten kaldınlması ve yine bu kararla kurumun yöneticilerinin görevleri- ne de son verilerek hükümetçe yeni bir tüzük hazırlanıp yürürlüğe konul- masından kaynaklanmıştır. Görev- den alınanlar hukuka aykın olan bu düzenleme dolayısıyla yürütmeyi durdurma istemi ile adli ve idari yar- gıda davalar açmışlar; her iki yargı yeri de dava sonuna kadar yürütme- yi durdurmaya karar vermiştir. İşte, bu kararlann gereklerini ye- rine getirmekten kaçınmak amacıy- la Bakanlar Kurulu, acele olarak bir yasa tasansı hazırlamış ve Meclis'e sunmuştur. Meclis de tasanyı ivedilikle görü- şerek kabul edip kanunlaştırmıştır. Bunun üzerine davalan gönnekte olan Danıştay ve Yargıtay, sözü ge- çen yasanın, davaların konusu ile doğrudan ilgili hükümlerinin ana- yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptalini dava ettiler. Yukanda andığım Anayasa Mah- kemesi iptal karan, işte bu dava üze- rine verilmiş olan karardır. Bu kara- nn ağırlık noktası şudur: Yürütme ve idare başta olmak üzere hiçbir organ, kişi veya makam yargı kararlanna ay- kın işlem yapamaz ve karann ge- reklerini yerine getirmekten kaça- maz. Bu sayıma yasama organı da da- hildir. TBMM, bir mahkeme karannın etkisini ortadan kaldıracak ya da sı- nırlayacak bir yasa yapamaz. Böyle bir yasa, mahkeme kararlannın dev- letin bütün organlan için bağlayıcı olduğu yolundaki anayasal ilkeye (AY m.l38)aykındır. Mahkeme karan terimi, bir dava ilişkisi içinde mahkemenin verece- ği bütün kararları kapsar. Yani, bu kapsama yürütmeyi durdurma ka- rarlan da gırer. Çünkü onlar da "mah- keme karan"dır. Görüldüğü gibi, Türkiye'de en yük- sek düzeyde yargı işlevi gören Ana- yasa Mahkemesi, yargı kararlannın yerine getirilmesi konusunda o ka- dar "çağdaş" ve "Uerde"dir ki ana- yasada yazılı yetkisini, yasama or- ganının mahkeme kararlanm "çiğne- meye" yönelik tasarruflanna karşı da titizlikle ve ciddiyetle korumak- ta ve kullanmaktadır. Hukuk devle- ti kavramının hayata geçirilmesi ve korunmasının anlamlı bir örneğini oluşturan Anayasa Mahkemesi'nin bu karannın, türlü bahanelerle yar- gı kararlanm uygulamaktan kaçı- nanlann kulaklanna küpe olmasını dilemekteyiz. Ü Ü5 TAKSİTLE ÜTÜLER UTULER PEŞİNAT • 4TAKSİT PEŞİN PEŞİHAT «TAKSİTTOfUBIftrilT K-4127 SURFER AUTO-OFF UTÜ (CERAMICA TABAN} (1500 W) 65 400 14 800 14 800 74 000 IM128 OT0MTOWÛTÛfASUWM«^TABAN)(15IMW} 65 400 14.800 14.800 74.000 K-4213 UTU (TEFLON TABAN) (1200 W) 42 500 9 600 9 600 48.000 »İM216 AÜTO-OFFÛTÛSPASLANMAİÇEÜK TABAN) (1200 W) 52 200 11.800 11.800 59.000 K-4230 AUTO-OFF UTU (TEFLON TABAN) (1850 W) 71600 16200 16200 81000 JM231 AUTiMaTÛTÛIPAaftîSMAZÇElJKTAaftNJdaSBlÇ 71.600 16.200 16.200 81.000 İU232 AUTO-OFF UTU (PASLANMAZ ÇELIK TABAN) (2200 W) 77 900 17 600 17 600 88 000 .- 77.900 17.600 1 7 ^ 0 0 88dQQÛ. Kumaşın cinsine göre ütüler. Su akıtmadan ütüler. Gerektiğinde dik konumda buharla ütüler. Prizde unutulursa, elektrik akımını keser*, güvenli ütüler. "Prızde unutulduğunda olomatık olarak kapanma ozellığı K-4213 kodlu utude bulunmamaktadır 444 0 888 www.arcelik.com #drcelikKoç PENCERE IMPnin Tüpkiye'deki Sünnet DüğüniL. Ankara'nın, başka deyişle başkentin, 5 yıldızlı Bil- kent Oteli'nde bir sünnet düğünü yaşanmış; gaze- teler bu şenliği anlata anlata bitiremiyorlar... Hazine'den sorumlu Devlet Bakanı Ali Baba- can'ın 8 yaşındaki oğlu Kerem'in sünnet düğünü- ne hükümet, siyaset, iş çevrelerinden ve diploma- tik kesimden bin davetli katılmış, konuklar arasın- da Dünya Bankası ve IMF temsilcileri de varmış; davetli hanımlar tesettür modasının son örnekle- rini sergilemişler, alkollü içki yokmuş, ama kuş sü- tü bile ikram edilmiş... BaşbakanTayyipErdoğan yurtdışındaolduğun- dan Emine Erdoğan davete yalnız gelmiş, düğün pastasını Kerem Babacan ile biriikte kesmişler... Küçük Kerem Babacan palyaçoların taşıdığı bir tahtırevan ile salona girerken elinde bir asa varmış; tüm ışıklar kapatılmış; davullar çalmaya başlamış; ardından "oryantal müzik başlayınca saray düğü- nü havası" yaşanmış... Otağ biçiminde hazırlanan gösterişli bir koltuğa oturtulan Kerem'in hemen yani başında koruma- lann beklediği süslü sandığa hediyelerin bırakıl- ması rica edilmiş; davetliler bu işi yapmak üzere sıraya girmişler... Bir gazete diyor ki: "Osmanlı saray düğünü" gibiydi... Yokcanım.. IMF düğünü bu!.. Gösteriş.. Görgüsüzlük.. Rüküşlük... • Peki, bu düğün nasıl bir ülkede yaşanıyor?.. Devlet Istatistik Enstitüsü (DİE) 2003 yılı hane hal- kı tüketim harcamalan anketinin sonuçlannı dün açık- ladı... Türkiye'deki halkın en yoksul yüzde 20'si ülke- deki tüketim harcamalannın yüzde 8.8'ini yapıyor... Ya en zengin yüzde 20 ne yapıyor?.. En zengin yüzde 20'nin harcamalan yüzde 39.8!.. Yani yüzde 40!.. Inanılır gibi değil!.. Amagerçek!.. Yıllardan beri yoğunlaşan gelir adaletsizliğinin tüketime yansımasından türeyen "utanç tablosu" 2002'den 2003'e biraz daha derinleşerek AKP ik- tidannda rekor düzeye tırmandı... Uygar ülke, yurttaşlan arasında gelir-gider dağı- lımının adaletli ve dengeli olduğu ülke demektir... Türkiye'deki adaletsizlik hepımiz için yüz kara- sı!.. • Fazla söze ne hacet!.. Hazine'den sorumlu Devlet Bakanı Ali Baba- can'ın 8 yaşındaki oğlu için düzenlediği sünnet dü- ğünü, bu iktidann hayata bakış felsefesini de ser- giliyor... Al bu sünnet düğününün görgüsüzlük tablosu- nu, oturt en yoksul yüzde 20'lik halkın tüketim se- faletininyanına... AKP zenginden ve gösterişten yana.. Görgüsüz ve hırslı.. Oysa Islamın adaletinde yoksulun yeri zengin- den beridir... Gazetelerin yazdığına göre "Düğüne davetli ha- nımlar tesettür modasının son ömeklerini sergile- mişler..." Sen şu işe bak!.. Halk bunca sıkıntı içindeyken böyle bir sünnet düğününün utancını "tesettürmodası"n\n hiçbir ör- neği örtemez!.. önce desen vardı... • güzel sanatlar fakültelerinin ilgili bölümlerine hazırlanmak, > kendinizi desen konusunda geliştirmek, • yaşamınıza boyut katmak, istiyorsanız... hafta içi ve hafta sonu grupları ile gün içerisinde veya okşom saatlerinde gerçekleştirilen desen çalışmalorımıza sizleri bekliyoruz. ayrıntılı bilgiyi vakfımızdan edinebılirsiniz. Pans Caddesı No. 14 Kavaklıdere - Ankara Tel:(0312)417 77 Faks (0312)417 57 46 e-posta [email protected] !r www umag org tr ANKARA 24. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2003,218? Karar No- 2004 228 Davacı Turhan Yılmaz tarafından davalılar Mustafa Damar mirasçılan. Alettin, Neriman, Esma, Özlem ve Anf Damar aleyhıne açılan tapu ıptalı ve tescıl davasının yapılıp bıtinlen yargılamalan sonunda, Ankara ıh, Yenımahalle ılçesi, Yakacık Mah. (kö- yü)nde olup 1. bölge tapu sicil müdürlüğünde kayıtlı 44299 ada 7 parsel sayılı ımar parselının davalılann mi- ras bırakanı Arif oğlu Mustafa Damar adına olan tapu kaydının iptali ile Hacı oğlu 1949 doğumlu davacı Tur- han Yılmaz üzenne yazılmasına, (tesciline) Harçlar Ya- sası uyannca alınması gereken 40.500.000 lira harcın da- \alılardan alınmasına, 3000.000.000 lira vekâlet ücreti- nın davalılardan alınarak davacı tarafa venlmesıne, Keyfiyetın yasal olarak ilanma. Basın: 41462
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle