23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 AĞUSTOS 2004 SALI DİZt Türkiye Denizciler Sendikası Genel Başkanı Uzun, AKP'nin kadrolaşmaya çalıştığını söyledi Faciayı davetediyorlar DENİZCİLİK DOSYASI Özltro Güvemli - Kilal Köse 2 rürkiye Denizciler Sendikası Genel Başkanı Turhan Uzun, Şehir Hatlan tşletmelen'nin Istanbul Denız Otobüsleri ile birleştirilmesinin arkasmda, AKP yandaşlarına iş alanı yaratmak düşüncesi yattığını savundu. Denızciliğin, tecrübenin ön planda geldiği bir meslek dalı olduğunu söyleyen Uzun, hangi üniversiteden mezun olunursa olunsun, bır denizcinin mesleğini gemide öğrendiğinı ifade etti. Şehir Hatlan'nda görev yapan gemi adamlarının hizmet yıllannın 8-25 yıl arasında olduğunu ve bu sürede de yeteri kadar tecrübe kazandıklannı kaydeden Uzun, "Bu insanlar yerine yeni, deneyimsiz Idşflerin filoda görevlendirilmesi can ve mal kayıplanna sebep olabOir" dedi. Kadrolaşma düsüncesl Uzun, Türkiye Derüz Yollan tşletmesi'ne bağlı olan ve 1850 yılında kurulan Şehir Hatlan Işletmesi'nin devredilmesi işlemının "yanguıdan mal kaçınrcasma" yapıldığını söyledi. Uzun, şöyle konuştu: *Bu karar bizlerin, sendikanuzm görüş ve düşüncelerine yer verilmeden, üyelerimiz arasında siyasi aynm yapüarak verilmek istenmektedir. kendi düşüncelerinde olmayanlan saf dışı etmeye çalışanlar, ekmeksiz bıraküklan insanlann yerine yandaşlaruu alarak işsizliğe çare olacaklannı sananlar, toplumsal huzursuzluklann daha da artmasına, verimliliğin ve üretimin olumsuz yönde geüşmesine neden otecaklardır." Yash blr fllo Şehir Hatlan filosunun yaşh olduğunu ve çahşanlann özverileriyle yürütüldüğünü belirten Uzun, "Yülarca ayıu gemide görev yapan idşDerin emekli edilerek yerierine sırf kendi düşüncelerinde diye tecrübesiz eleman aiınmasu fîlonun durmasuıa neden olacaktır" dedi. Uzvın, her türlü transıt geçışe açık, dar ve kapalı bir yapıya sahip Istanbul Boğazı'nın deneyimsiz insanlann ellerine bırakılmasımn tren faciası gibi deniz facialannın yaşanmasına neden olacağını ileri sürdü. Uzun, Istanbul Boğazı'nın, Küçükçekmece ile Trilye burnu arasındaki hattın doğusunda Çanakkale Boğazı ve Ege Denızi, Bozcaada ve Gökçeada'da bulunan iskelelenn hemen hemen hepsinde, ayn ayn akıntılann ve doğal engellerin yer aldığını anımsattı. Uzun, "Bu doğal tehökelere karşı gemiyi sağbkh bir şekflde yönetmek her babayiğidin harcı değildir. Bu nedenle mevcut deneyimli kadro korunmah. tlgilileri uyanyoruz, çahşanlanmız arasında aynm yaparak, facialara davedye çıkarmaktan vazgeçin" diye konuştu. Tasımacılılc özel sektöre geçecek Ulaşımın tek elden yapılması düşüncesinin gerçekleri yansıtmadığını kaydeden Uzun, "Aynı organizasyonu bu hanyle de yapabilirler. Buradaki istek şu: utanmamız gerek Turhan Uzun, "Bir TIR 30 ton yük alırken bir gemi 10 bin ton yük alıyor. Zaman açısından da şimdi bütün gemiler süratli. Fakat bunu anlatamıyoruz. Kıyı uzunluğumuz Yunanistan'ın iki katı. Denizcilik yerinde sayıyor. Utanmamız lazım" dedi. Üç dört yıl sonra tstanbuTdaki taşunacıhğı tamamen özel sektörün enne verecekler" dedi. Türk-Iş'e bağlı sendikalann Hak-îş'e geçmeleri yönündeki baskılann kısa bir süre sonra kendilerine de yapılacağını ıfade eden Uzun, hiçbir hükümet döneminde böyle bir baskımn yaşanmadığını dile getirdi. AKP Hükümeti döneminde 700 çahşanın emekJı edildiğini, bu sayının çoğaltılarak AKP'nin kadrolaşmasının önünün açılacağını savunan Uzun, şu anda eksik elemanla çahştıklannı, gemilerin gemi adamı yönetmeliğine göre donatılamadığını söyledi. Bakanlık kurulmalı Dünyada denizcilikle ilgili her ülkede Denizcilik Bakanhğı'nın da olduğunu anlatan Uzun, içinden Tuna Nehri geçen Macaristan'ın, 4-5 tane gölü olan îsviçre'nin bile Denizcilik Bakanlıgı olduğunu, buna karşın denizciliğin Türkiye'de Ulaştırma Bakanlıgı bünyesinde götürülmek ıstendiğini söyledi. Mutlaka denizcilik bakanlığının kuirulması gerekriğini kaydeden Uzun, aynca ulusal bir denizcilik politikası oluşrurulmasının önemine de dikkat çekti. Denizciliğe sadece Cumhuriyet'in ilk yıllannda ve 1950'li yıllann başında belli oranlarda yatınm yapıldığını söyleyen Uzun, deniz taşımacıhğının dünyada denizle ilgisi olan her ülkede hem insan . hem de yük taşımacılığında en önde geldiğini kaydetti. Dünyada taşımacıhğm, ucuz olması nedeniyle denizlere kaydığmı anımsatan Uzun, "Bir TIR 30 ton yük ahrken bir gemi 10 bin ton yük alıyor. Zaman açısından da şimdi bütün gemiler süratli. Fakat bunu anlatamıyoruz. Kıyı uzunluğumuz Yunanistan'ın iki kaû. Denizcilik yerinde sayıyor. Utanmamız lazım" dedi. Tuna'da 5 bin tonluk gemiler Avrupa'da komünist rejimden kopan ülkelere destek verilerek genişletilen Tuna Nehri'nde şu anda 4-5 bin tonluk gemilerin çalıştınldığını anlatan Uzun, "Hamburg'dan Ren Nehri'ne giren bir gemi, Ren ve Tuna nehirleri ile birnkte bir günde Karadeniz'e iniyor. O zaman ikddardakflere seslendik ve armatörlere nehir fuolan kurmalan konusunda destek olmalannı istedik. Karadeniz kryısında ya da Marmara'da uygun göreceğiniz bir nmanı da transit liman yapuı dedik. Ne yazık ki ABD orada da baskısuıı sürdürdü ve günümüzde bu nimeti Ruslarla Avrupahlar yiyor" diye konuştu. Gemi adamı simsarlığıyapılıyorUzun, bugün Türkiye'de bulunan 280 bin gemi I adamından 21 bıninın denızlerde çalıştığını, geri kalarunın JL ıse işsiz olduğunu belirttı. Gemi adamı yeterlilik belgesi alma kolaylığı nedeniyle son yıllarda özellikle deniz işkolunda zabit ve tayfa açısından emek arzı fazlalığı olduğunu söyleyen Uzun, denızciliğin sadece bır dılekçeyle alınan belge ile genç işsızler ıçin bir düş olduğunu ıfade etti. Son yıllardaki gelışmelerin emek arzına olumlu cevap verebilecek seviyede olmadığını kaydeden Uzun, daha ucuz olduğu ıçın yabancı uyruklu zabitlerin çahştınlması, fılonun yavaş gelişmesi gibi nedenlerin denizciler için istihdam sorunu yarattığını vurguladı. Gerçek denizciler, yani denızciliği meslek olarak seçmiş gerçek gemi adamlarının bilgi ve becerilerinin karşıhğını alamadıklannı, ınsanca geçınebılecek ücretlennin olmadığını söyleyen Uzun, "Bu nedenle işkolumuzda gemi adamı simsarlığı hâlâ devam ediyor. Gemi adanüan para karşıhğı, kök gibi işverenlere pazarlanryorlar" dedi. Bu işkolunda çahşanlann yüzde 30'unun sendikal örgütlenme içinde olduğunu da dile getiren Uzun, durumu sendikaca izlenmeyen bir gemi adamının hastalanmak, tedavı görmek, istirahat etmek hakkı olmadığını dile getırdi. Bir iş kazasının gemicilerin işlenni kaybetmelerine neden olduğunu vurgulayan Uzun, "tşten atumak, yılhk izin talebi gibi masum istekkrte bile oluyor. Yıllardır zor şarüar içerisinde görev yapan gemi adamlan son çıkaruan iş güvencesi yasasuun da kapsamı dışına çıkanlmışnr. Sanki üç tarafjmız denizlerle çevrifi değil, sanld ülkenuzde gemi adamı yok" dedi TURYOL Genel Başkanı Yunus Can: Motor hatlannm az olması nedeniyle kapasitemizi kullanamıyoruz Kara trafıği denize göre düzenlensinS.S. Turizm ve Yolcu Taşıyıcılar Kooperatifi (TURYOL) Genel Başkanı Yunus Can, Şehir Hatlan Işletmesi ile ÎDO'nun "imam nikâhr ile birleşmeye hazırlandığını söyledi. Yunus Can, bu birleşmenin yasalara aykın olduğunu ifade ederek "Birteşmeyeceklerini, bir çan alünda toplanacaklannı sö> lüyorlar. Bu çaüyı bfcd yok sayarak yaparlarsa sağhkh bir ulaşun sistemi kurmalan mümkün değBdu-* diye konuştu. Devlet tarafindan desteklenen TDÎ'nın ve Istanbul Büyükşehir Belediyesı tarafindan sübvanse edılen ÎDO'nun zarar ettığini söyleyen Can, bu zararlann karnunun cebinden çıktığını, bu polıtikalarla ulaşımın deniz payının artmayacağını kaydetti. "Deniz taşımacıhğmın ön plana çıkmasu ilgili kurumlann bir araya gelmeleri ve kara tranğinin denizkrie paralel gerçekleştirilmesi ile ohır" diyen PİrİŞtİna Ömek alinmall TURYOL Genel Başkanı Yunus Can, îzmir'de Ahmet Piriştina döneminde kara trafiğinin azaltılıp denizle uyumlu hale getirildiğini ve daha ucuz ulaşım sağlandığnıı söyledi. Can, "Bu bir zihniyet ve inanç meselesidir. TDİ hâlâ 1960 yılmda aldığı gemilerle çalışıyor. Yüzde 30 taşımacılık payından yüzde üçlere düştü" dedi. Can, karada kendi hükümranhğını süren ÎETT'nin de bu yönde realize edilmesi gerektığıne dikkat çekti. Kara trafiğinin çeşıtli şekillerde sürekli teşvık edildiğini; kaldınmlann, tretuvarlann araçlara terk edildiğini söyleyen Can, "Insanlar yürüme kabili\etlerini bile ununıyor. Çok kısa mesafelerde bile yürümüyor. Şehirier araçlara göre düzenleniyor" diye konuştu. tzmır'de Ahmet Piriştina döneminde kara trafiğinin azaltılıp denizle uyumlu hale getirildiğini ve daha ucuz ulaşım sağlandığını anlatan Can, şöyle konuştu: "Bu bir zihniyet ve inanç meselesidir. TDİ hâlâ 1960 yıhnda aldığı gemikrk çalışıyor. Yüzde 30 taşunacıhk payuıdan yüzde üçlere düştü. Devtetin bize karşı aksi tutumu vanü. Bu ne onlan ne bizi geliştirdi. Tespitierimiz dikkate alınnıadı ve bir yol alamadık. Şu anda kendimiz karadaki özel şirkerlerle koordinasyon oluşturup deniz yolcu taşımacüığına Kme kazandırmayı hedefliyoruz. Belki devlet örnek ahrf Turlstlere paket tur Türkiye Seyahat Acentalan Birliğı ile imzalanan protokol çerçevesinde îstanbul'a gelen turistlerin yüzde 90'ının boğaz ve Adalar çevresindeki paket tur hizmetini kendılennin verdiklerini anlatan Can. aynca özel gün ve gecelerde de yemekli turlar düzenlediklerini ifade etti. Toplu yolcu taşımacılığında yaşlan 3.5 olan ve 60 gemıden oluşan filolan olduğunu belirten Can, îstanbul, Izmir ve îzmit'te yeni, genç ve teknolojiye uygun bir şekilde hatlı, düzenli taşımacılık yaphklannı kaydetti. Hatlann az olması nedeniyle 30 bin koltuk kapasıtelerinın yalnızca yüzde 40'ını kullandıklannı anlatan Can, 1998'den beri yeni hatlann ve güzergâhlann açılması yönünde çalışmalarda bulunduklannı ifade etti. Uvflulanmavan paket Kara trafiğinin denize dik indirilmesi konusunda girişimlerde bulunduklannı da dile getiren Can, 2002 Yıh Ulaşım Şûra Toplantısı'nda deniz ve kara trafiğinin uygunluğunu içeren raporun devletin ticari kaygılan nedeniyle yürürlüğe girmedığini belirtti. Raporun her şeyden önce sektör temsilcilerinin önünü açacağını kaydeden Can, "Devletin ve belcdrvekrin yükünü hafifletecektL Denetkme değU, ticari anlamdaki gücünü azaltacaku. Devkt ticari anlamda zayıflamayı istemedi ve uygulanmadT dedi. Yarıtv. istanbul rlsk altında SALI ORHAN BURSALI Bilim-Oğrenci ve , Matematik Çöpe! Kurbağa sindirimi bir simge. Neyin simgesi? Biyolojinin. Ve biyolojinin alt dah olarak anatomi- nin vefizyolojinin.Bu simge, bir "biyolojik maki- nenin nasıl çalıştığını" anlatıyor. Hepimiz biyoloji dersinde bu tür fizyoloji-anatomi dersleri gördük. Peki, öğrenci olarak ilgimiz neydi "kurbağa'nın sindirimi" çizimlerine ve bilgilerine? Sanınm sıradan normal öğrencilerin yoktu. Ve- ya vardı ve pek azdı. Varolan da salt "not ve ders" zorunluluğundan olsa gerek.. Ama, biyoloji der- sinde "inek" gözüyle baktığımız meraklı birkaç ar- kadaşımızın konuyla (yoksa genel olarak bütün ko- nularia mı?) fevkalade ilgili olduğunu, pırıl pırıl renkli çizimler yaptığını ve biyoloji öğretmenimiz- den hep takdir aldığını çok berrak anımsıyorum. Tabii, bu meraklannın veya ilgilerinin onlan ne- reye götürdüğünü bilemiyorum, ama, kendim ve sınıfın büyük çoğunluğu için bir sonuç çıkartabil- mek düşüncesiyle şu soruyu soruyorum: Neden bizlerde biyolojiyle, daha simgesel olur- sak. "kurbağanın sindirimi" ile yetehnce ilgilen- medik? llgilenmedik mi, yoksa ilgilendirilemedik mi? • Bence ilgilendirilemedik. • • • Bizler "zoıunlu" olarak okula derse gonderiliyor- duk. (Bütün Öğrenciler için temel olgu!) O halde, bir numaralı gerçek şu: Madem ki öğrenci öncelikledoğrudan kendi is- teği ve tercihi ile okula gitmiyor (gönderiliyori), o halde, derslerin bize öğretilebilmesi ve sevdirile- bilmesi, derslerle ilgilendinlmemiz, esas olarak, "s/sfem"in bir sorunu. Yani, eğitimin, öğrenimin, okulun, öğretmenin... Bence, öğrenimin sorunlan konusunda anah- tar sözcük anyorsak, hiç büyük araştırmalara, soruşturmalara gerek yok: Anahtar sözcük: "öğ- renciyi ilgilendirebilmek'tir. öğrenimi keyifli hale getireceksiniz, öğrencinin merakını ayakta tutacaksınız, konuyu başanlı su- nacaksınız; ilginç, pratikle, hayatla, öyküyle iç içe.. Vebeyin araştırmalanndan yararlanacaksınız. özellikle son yıllarda, beyin ve öğrenme ilişkisi konusunda çok sayıda araştırma yapılıyor. Hatta bu araştırma sonuçlanndan yola çıkılarak, okulda derslerin en iyi nasıl ve hangı yöntemlerle ele alın- ması, hangi yeni yöntemlerin uygulanması gerek- tiği konusunda, deneysel çalışmalar da yapılıyor. Bu amaçla, beyin araştırmacılanndan tutun, bi lişsel psikologlara kadar çok geniş uzman kadro- nun çalışmalan, ABD'de anımsadığım kadanyla bir vakıf tarafindan da destekleniyor. Bir kısa ara sonuç olarak: Okula çağırdığınız öğrencinin karşısındakı "eğitici-öğretici" sistemin çok yönlü kalitesi, öğrenimin başansında birinci derecede önemlidir. Çok yönlü kaliteli sistemin uçtaki askeri ise öğ- retmendir. Sistem, öğretmeni donatacak ve "oğ- rencilerin üzerine salacak!" Bizde "çok yönlü ka- tttesiz" sistemin, savaşta orduyu yönetecek ge- nerali olan öğretmenin kalitesine verdiği önem ko- nusunda, en azından, bir fikir birliğimiz var! O halde ikinci ara sonuç: Generalini sistemin merkezınde otuurtmayan ve onu heryönden, mad- di ve manevi donatmayan bütün s/stem/erde rıer türiü yenilikanlamsız ve sonuç vermeyecek bir ça- badır. • • • Gelelim kurbağanın sindirimine.. biyoloji, bi- yoteknoloji, moleküler biyoloji, özetle hayat bilim- leri, bu yüzyıla hem buluşlanyla hem de muazzam ekonomisiyle damgasını vuracak olan bilim alan- landır. Oğrencilerin, yüzyılın gerçekleriyle küçük yaş- tan ilgilendirilmeye başlanması, geleceğimiz açı- sından çokönemli. Yani, "kurbağanın sindirimi'ne bugün her zamankinden çok daha fazla iş düşü- yoıi Burada, sorun, oğrencilerin bu konularia nasıl ilgilendirileceğidir. Sorunun temelinde geçmişte de bu vardı, bugün de bu var. Kurbağanın sindirimi konusunu "gereksiz bilgi"ye, "ezberci si$tem"e örnek olarak göstermek ve oğrencilerin neden derslen sevemediğini buna bağlamak, çok yan- lıştır.. Bu bakışla, herkesin sevmediği, ilgilenmediği ton- larca konu vardır. Gazeteci, sevmediği konu ola- rak kurbağanın sindirimini yazabiliyor. Herkesin eli- ne bir kalem verseniz, ve sonuçlan alt alta topla- sanız, ders kitaplarından atılması gereken binler- ce "kurbağanın sindirimi" listeleri oluşur. Bunlann hepsini atarsanız, zaten ders ve ders kitabı ve öğrenecek konu diye bir şey de kalmaz.. Ve böylece eğitim- öğrenim meselemizi de, kes- tirmeden, kamuoyu yoklamasıyla (!) halletmiş olu- ruz! Zaten anladığım kadar, milli eğitimin dindar il- gilileri de bu yolu seçmiş durumda.. Ve işe, kurbağanın sindirimi ve benzeri bilgi ve konulan okul kitaplarından uzaklaştrmakla baş- lamışlar bile.. Haydi onlara yardımcı olalım: Bu millet başka neleri görmek istemiyor derslerde? Ben işe matematikle başlıyor ve onu kolundan tuttuğum gibi dipsiz kuyuya atıyorum!... obursali(g cumhuriyet.com.tr. r Arkadaşımız HAKAN OBALI Üe RABİA OBALI (UÇKUN) Evlendiler. Mutluluklar dileriz. - 16 Alustos 2004, Kadtköy Cumhuriyet çahşanlan Kımhğınu, nüftıs cuzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. NECMİNEJATSAVCI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle