22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 AĞUSTOS 2004 S/ OLAYLAR VE GORUŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Burası Sömürge mi? Ingilizi, Almanı, Hollandalısı, Fransızı, Rus'u, Ege'nin. Akdeniz'in kıyrlannda yerieşim bölgeleri ku- ruyor. Göz göre göre, hem de işi yasaJara uydura- rak!.. Evler, villalar, köşkler ucuz ucuza yabancılann eli- negeçiyor, bahçeler, bağlarda... Belli birsüresi yok, süresiz. Kuşaklar boyunca kıyılar yabancılann ola- cak, çocuktan çocuga geçerek... Holivut filmlerinde görmüşsünüzdür. Hindis- tan'da, Çin'de. Malezya'da en güzel topraklara sa- hip yabancılann kendi aralannda sürdürdükleri zen- g/n yaşantılan... Ülkelerinde yapamadıklannı, ya- şayamadıklannı geri kalmış Asya ülkelerinde nasıl gerçekleştirdiklerini... Ellerindesilah, emirieri altın- daki yöre yönetimlen, bahçelerinde, evlerinde, tar- lalannda az ücretle çafıştırdıkları yerli halklar... Kıyılar ormanlar, halkındı. Anayasa böyle dese de sonuç değişmez! Giden gidiyor. Alanya'lar, Kaş'lar, Dalyan'lar, Göcek'ler, Bodrum'lar, Köyce- ğiz'ler Alman, Ingiliz, Rus vb. yabancılann parasal işgalinde.. Günden güne tüm güzel kıyılar eiden gı- decek. Zengin ülke insanlan yoksul Anadolu hal- kının topraklannı yalnız elde etmekle kalmayacak, o yöre insanlannı da bir çeşrt ücretli hizmetliler gi- bi kullanacak.. Kendi aralarında siteler, örgütler, demekler oluşturacak... Bu tehlikeli tutuma 19 Temmuz 2003'te çıkarı- lan biryasa yol açmış.. Yabancıların Türkiye'de 30 hektara kadartaşınmaz mal almalanna olanak sağ- lanmış.'.. Yasanın çıktığı tarihten bugüne kadar 14 bin 449 Yunanlı, 11 bin 985 Alman, 5 bin 577 In- giliz, ayncaSuriyeli, Fransız, Avusturyalı, Israilliler- le birlikte toplam 44 bin 600 kışı, 280 bin 967 de- kar arazi ve emlak afmış... Ben bu sayılan Sayın Orhan Özkaya'nın "Yaban- cılara Toprak Satılamaz" başlıklı yazısından aldım. Daha önce bırkaç kez yazdığım bir konu bu. Eski bir Tapu ve Kadastro uzmanı olan Sayın özkaya "Cumhuriyet"tek\ yazısında bu sayılan verdikten sonra bakın ne diyor: "Bu bir yıllık sürede meydana gelen satıştır. An- cak bu sayı hızla artmakta; Türk asıllı Yunan uy- ruklularla Yunan asıllılann sayısında artışlar daha da hızlanabilir. Alımlann özellikle tarihi, turistik ve yoksul halkın toprağını kolayca elden çıkarabile- ceği yörelede olması, düşündürücüdür. Antalya, Alanya, Fethiye, Kuşadası ve tüm kıyı şeritleriyle tarihi yerier öncelik taşımaktadır." Kendi elimizle üç beş kuruş için mal mülk, fab- rika, işletme neyimiz varsa satıyoruz!.. Kime? Ona buna, parayı verene! Halkımız da bunca yoksulluk içinde toprak/annı yabancılara kaptırmaktan çekin- miyor. Bu gidiş nereye? Birçeşitsömürgeleşmeye mi? Uyanalım, aklımızı basımıza toplayalım! Para her şey degildir, bunu bilelim. Sayın Orhan özkaya'nın dediği gibi: "Atatürk'ün bağımsız cumhuriyet devrimlerinin 1939 yılına kadar süren ilkelerine dönmek ve bedelini çok pahalıya ödediğimiz topraklanmızın elimizden gitmesine karşı ayağa kalkmak uyanmak zamanıdır. Unutmayalım ki şirketler iflas ederler, yeniden kurulabiliher; ancak ülkeler iflas ederfer- se yeniden kurulmaları kan ve gözyaşı demektir.' Yıl 17 Ağustos 1999'u Beş Geçe... Prof. Dr. K. ErÇİn KASÂPOĞLU Hacettepe Üniv. JeolojiMüh. Bölüm Başkar, T ürkiye için maddi ve manevi çok büyük kayıplara neden olan ve tüm ülkemizi büyük yasa boğan 7.4 bü- yüklüğündekı 17 Ağustos 1999 Do- ğu Marmara depreminden bu yana tam beş yıl geçmış olmasına karşm Türkiye, depremlerle mücadele konusunda bugüne dek, ne yazık ki bir arpa boyu bile yol alamamıştır. Çünkü Türkiye, depremle mücadelede başanlı olabilmenin temel koşulu olan toplumun tüm ke- simkrinin ortak katkısını ve koordinasyonunu gerektiren bir ulusal organizasyonu bir türlü ger- çekleştirememiştir. Bunun en önemli nedeni, ülkemizde depremlerle ilgili çalışmalann esa- sını oluşturan yasa ve düzenlemelerin, gerek merkezı yönetimier gerek yerel yönetimJer bağ- lamında, politik baskılar nedeniyle yürütme ira- desinin zafiyete uğratılması sonucu, istenen öl- çüde yaşama geçırilememiş olmasıdır. Gerek devletin kurumsal yapısının gerekse bu yapı jçe- nsinde yer alan kamu kurum ve kuruluslannın konu ile ilgili yetki ve sorumluluklannı tanım- layan yasal mevzuatın çok geniş bir yelpaze oluşturması nedeniyle uygulamada istenilen öl- çüde bir koordinasyonun olusturulması olanak- sız hale gelmişfir. Örneğin, taşkm alanlannın belirlenmesi Devlet Su Işleri'nin; taşkına mü- dahale ise Afet Işleri Genel Müdürlüğü'nün gö- revidir. Bu nedenle, doğal afetlerle ilgili tüm kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağjayacak bir merkez mutlaka kurulmalıdır. Öte yandan, geçen beş yıl içerisinde Türkiye'de depremlerle mücadele konusunda hiçbir şey ya- pılmamıştır demek de belki haksızlık olur. Çün- kü, toplumun değişik kesımleri, örneğin bazı üniversiteler, belediyeler, sivil toplum örgütleri ve vatandaşlar, her biri kendi çapında bir şeyler yapmaya çahşmışlardır. Örneğin, üniversiteler- de bilım adamlan bu konuda önemli çalışmalar yapmışlar, projeler geliştirmişJerdir. Ancak bu çalışmalar çoğunlukla akademik çevreler ıçeri- sınde kalmış, yeterince kamuoyuna yansıtılma- mıştır.. Geliştirilen projeler ise hükümetlerden ve diğer kurum ve kuruluşjardan gerekli ve ye- terli desteği bulamamıştır. Baza belediyeler ise imar planJan ile ilgili önemli bazı çalışmalar yapmışlar, ancak bunlar da üniversi telerden ko- puk olduğu ve bilimsel bir temele dayandınla- madığı için başanlı olamamıştır. Bugün Türki- ye'nin, her şeyden önce. doğal afet zararlanru, afet öncesi süreçte alınacak önlemlerle azalt- mayı temel politika olarak benimseyen; afet yö- netiminin her sürecinde, gerek merkezi yönetim gerek yerel yönetimJerbazmda, etkıli bir afet yö- netimi uygulamasına olanak sağlayacak. kapsam- lı ve çağdaş yeni bir Afet Yasası'na gereksinımı vardır. Depremle mücadele insanoğlunun doğa ile olan bir mücadelesidir. Bu mücadelede, merke- zi yönetimlerden yerel yönetimlere, üniversite- lere, kamu ve özel sekîör kurum ve kuruluşla- nna, sivil toplum örgütlerine ve bireylere kadar, toplumun her kesimine düşen önemli görev ve sorumluluklar vardır. Ancak, bu kesimlerin bu görevlerini ve sorumluluklannı yerine getire- bilmeleri için, her şeyden önce hükümetlerin bu konudaki siyasi iradelerini ortaya koymalan; mevcutyasalarda yapılması gereken değişiklik- leri ivedilikle yapmalan, gereksinim duyulan yani yasalan bir an önce çıkararak uygulamaya koymalan ve bu konuda yapılması gereken ça- lışmalar için gerekli maddi desteği de ilgili tüm kesimlere sağlamalan gerekir. Ancak, gelin gö- riin ki deprem konusu bugünkü hükümetin, 'Hû- kümet Programı'nda bile yer almamaktadır. fstanbul'un yakın çevresınde beklenen olası bir büyük depremin olası zararlanru önlemek ya da en aza indirgeyebilmek için nelerin yapılma- sı gerektiği konusunda Amerika'yı yeniden keş- fetmeye de gerek yoktur. Bu konuda, Türkiye gi- bı deprem riski yüksek, Amerika Birleşik Dev- letleri ve Japonya gibi ülkelerde yapılanlan ör- nek almak yeterli olacaktır. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri 'nin Kaliforniya eyaletinde de bizım Istanbul'da beklediğimiz gibi, bir büyük deprem bekJentisi vardır. Ancak onlar, son on yıldır, toplumun her kesimi ile birlikte, bu ko- nuda tam bir seferberlik halindedirler. Merkezi yönetim, yerel yönetimier, üniversiteler, konu ile ilgili kamu ve özel sektör kurum ve kuruluşla- n, sivil toplum örgütleri ve halkın da kafıhrru ile 'Earthquake Resistant California' (Depreme Dayanıklı Kaliforniya) adı altında her yıl düzen- ledikleri uluslararası toplantılarda, Kaliforni- ya'yı beklenen depreme hazırlamak ve söz ko- nusu depremı en az zararla atlatabilmek için ya- pılması gerekenleri tartışıp alınan kararlan he- men uyguJamaya koyuyorlar. Yapılan tüm bu çalışmalar sonucunda bugün. Kaliforniya, bek- lenen depreme yüzde 80 oranında hazır hale gelmiştir ve çalışmalar aynı hızla devam etmek- tedir. Türkiye'de ise beklenen Istanbul depremı ile ilgili olarak bugüne dek. laf dışmda hiçbir şey üretilmemiş, olumlu hiçbir çalışma ve uygula- ma yapılmamışhr. Oysa, Istanbul Büyük Şehir Belediyesi'nin öncülüğünde ve koordinasyo- nunda, 'Depreme Dayanıkb İstanbuT adı altın- da. Kaliforniya ömeğıne benzer bir çahşmanın başlatılması için hâlâ zaman vardır. Çünkü. dep- remle mücadele konusundaki temel ilke. hem hıç deprem olmayacakmış gibi hem de hemen ya- nn deprem olacakmış gibi, bu konuda yapılma- sı gereken çalışmalan hemen başlatmayı ve ıs- rarla sürdürmeyi gerektirir. 17 Ağustos ve Düşündürdükleri! ŞakirBALKl D eprem üzerine ah- kâmlar. söylemler, öneriler, deyışyerin- deyse eğer "Deprem Edebi- yan"mız bir hayli varsıllaştı son yülarda. Ania ne vazık kı, bu edebıyatın içeriğıni, ru- hunu ve tenını. o "'fay hat- tı"nda yaşamanın o acayip esıntılen oluşturmaktadır. Deprem ve depremler, he- le o korkunç ugultular, o öl- dürücü saniyelere tanık ol- mak. yaşamak? Gecenin o koyu ve ürpertıcı karanJığın- da, ölümün o soğuk yüzüyle karşılaşmak, bir can pazan korkusuyla, o beton moloz- lanna basarak sokağa firla- mak ve aglamak? Ölümcül bir felaketle bas başa kalmak? Izmit (Kocaeli) depremi- nin, o acılar denızının ardın- dan beş yıl geçti! Acaba bu geçen beş yıl içinde, bu dep- remin o arka bahçesınde ne- ler yapıldı? Bir soru çengelı daha, "Neleryapümadı?" O yapılanlar ve yapılmayanlar? flçelerde ve kentin çevresin- de üç-dört katlı deprem ko- nutlan yapıldı. Küçük küçük beldeler oluştu. Bu konutlar hak sahıplerine teslim edildi. Bu konutlardaoturanlarotur- mayanlardan fazla. Kiraya verilenler de var. O arka bahçe mi? Izmit ve çevresini allak bullak eden, otuz bine yakin canı altp gö- türen o 17 Ağustos depremi bitti mi acaba? Eğer o tarih- sel zamandizine bakarsanız, bu "korku" filminin devamı olacaktırmuhakkak. Erzıncan taraflanndan sinsi bir kara yılan gibi uzayıp gelen, Bo- lu, Düzce ve Izmit'e de uğ- rayan bu *fay" hath, Istan- bul'u da sallayarak gidece- ğe yere gidiyor. Ve o zehnnı de aJatıyor. O saniyeler için- de de mahşerin o dört atlısı olabiliyor. fnsan soyunun özellikJennden biri de "unut- mak" durumudur. Insanbı- limciler, herhalde bu özelli- ği daha iyi ırdeleyıp yorum- larlar. Unutuyorum, öyleyse vanm demek olanaklı mı? Evet, 17 Ağustos 1999 dep- reminde sayısız konut yerle bir oldu. Ama binlerce konut da ayakta kaldı! Ama yine aca- ba, bu ayaktakalmış olan ko- nutlar "gerçekten biz ayakta Joddık" diyebilirler mi, di- yebilecekler mi? Bu yapılar ve o konutlar, o gece, deniz- deki birkayık gibi sallanmış- lardı! Birtakım uzmanlar ya da kişiler, bu büyük kasırganın ardından kimi konutlan de- netlediler. Ağu- hasarlı, orta ve az hasarlı dediler. Yazdı- lar. Kimi ağırlılar, terk edii- diler. Geri kalanlar da, eh iş- te, güçlendirilmiş oldular. Kolonlar elden geçti... Bu faciayı yaşamış olanlar. depremin ertesinde. oraya bu- raya dağılmışlardı. "Bir da- ha tzmit'te yaşamak mı, as- laJ" diye konuşup, kenti terk- edenlerde vardı. Sonra neler olup bıtmişti? Hepsi geriye dönmüşlerdi. Kent, bu dö- nenlerle de yetınmemiştı, Anadolu'dan da büyük göç- leralmıştı. Izleri var. Nicomedıa (Iz- mıt) kaç kez batmıştı. Bu fe- laketlenn izlen mevcut. O dönemlerin kalıntılan, denı- zin içinde ve toprağın altın- da... Bu bilinen fay, yalnız fz- mit'i yerle bir etmişti. Bu "DiptenGden DaJga", Istan- bul ve dolayiannı da yıkmış- tı. "Dipten geJeokorkıiDç.ver sarsmteı 3ebirüktckentveya- kın çevresi yerlebiroHu. Ken- tintepesindebulunan evierin çoğu birbiri arkasına düştü- lerve uğuhulanndefaşeti ken- tin dörtbir>anını sanh.' (Am- mianus Marcellinus) Bir de söz ustası Libanius ne diyor bu konuda? "Nicomedia,etn- salsiz kent /Toz duman oldu /Şimdiben içteniçeağlamak- tajım /Nke sara>larevteryı- kıldı bir biri üstüne." O büyük ve yıkıcı deprem- ler saymakla bitmez. Istanbul depremleri mi? 1509,10 Ma- yısl556,1766.1790 ve 1894 yıkımları. Ya o 17 Ağustos İ999'un o can pazan? 17 Ağustos depreminı bir yana ıtmek ve unutturmakmı? AkıJ ve mannk dışı birdurum olur. Bu deprem, asla tek başına bir deprem değildi. 19 Ağustos gecesi, onun ardından gelen o sayısız artçı sarsıntılann arasında öyle şıddetlileri var- dı kı, o ılk sarsıntıya yakın- dı. Bu gelen depremler. tüm apartmanlan ve yapılan de- rinden tetiklemiş oldu. Konut- lann tüm dengeleri, fiziki ya- pılannı, yatay ve dikey ola- rak darbeledi. Yıprattı. Boz- du. Unutmak ya da unutma- mak. Hele o tevekkülcülük, akıldışılık?.. Ama ortada acı bir gerçek var ki, Izmit ve il- çelerindeki konutlann yüz- de sekseni, o çok şiddetlı dar- belere maruzkalmıştı. Bu ya- pılann çoğu, o ağır vumruk- lan yemiş ve nakavi olmak üzere. Bu yıkılan bir boksö- re benziyor. Acaba bu zaval- lı boksör, gelecek ikinci ya da o üçüncü ağıryumruklarda ne hallere düşecektir?.. Evet. O gelecek, o fay hat- tının hiddetine ve şıddetine bağlı. PENCERE Olimpiyattarın Güncel Anlamı... Olimpiyat oyunlannın kökeni antikçağa dayj nıyor; efsane ile gerçeğin karıştığı ve tanrılarla ir sanlann buluştuğu bir zamanda başlayan yan§ malarda eski Yunan tarihinin damgası var... Olimpiyata o yıllarda özgür Yunan yurttaşlan ka tılabiliyordu... Köleler yalnız hizmet ediyorlardı... Isa'dan önce 393'te Imparator Theodosiu! olimpiyatlan yasakladı... Eski Yunan kültürünün Avnjpa'da revaç görme siyle başlayan yeni açılımda olimpiyat oyunları- nın canlandırılması 1896'da gündeme girdi... Olimpiyatlar yüz yılı aşkın bir süredir çağımız- da gerçekleşiyor. • Televizyon dünyaya yayıldıktan sonra olimpi- yatlar bir yeryüzü seyiriiğine dönüştü... Teknoloji geliştikçe, açılışlar bayram havasın- da tüm dünyaya yansrtıldı... Yeryüzü kamuoyu, bu açılış şenliklerini soluğu- nu keserek izliyor... 2004 Olimpiyatlan'nda ev sahibi Atina bu tut- kudan yararianmasını bildi; yanşmaların Yuna- nistan kökenli tarihini ve mitolojisini çarpıcı biçim- de öne çıkaran bir açılış düzenledi... Ancak bu açılış, estetik ölçüleri gelişmiş biri için pek parlak değildi; yer yer kusurlu, yeryer abar- tılmış, kimi zaman sığ bir sergilemeydi... Evrenselleşmiş biryanşmanın anlamına Yunan rengini bunca hırsla katmanın insanlık adına -he- le bugünlerde- ne yararı oldu, bilinemez... Iki adım ötede Filistin ve üç adım ötede Irak'ta kanlı bir canavarlığın olimpiyat yaşanırken Atina'da hangi insanlığın spor yanşmaları sergileniyor? • Olimpiyatlar üç kez yapılamadı: 1916.. 1940.. 1944.. Bihnci ve İkinci Dünya Savaşlan'na denk ge- len bu olimpiyat oyunlan ister istemez ertelendi; çünkü sözüm ona uygarlar yeryüzünü paylaş- mak tutkusuna kapılmışlandı ve birbirlerini öldür- mekle meşguldüler... Iki dünya savaşında yuvariak sayıyla 50 milyon insan yok edildi... Bugün durum ne?.. Yunanistan'ın üç adım ötesinde, olimpiyat oyun- larının burnunun dibinde, Filistin'de ve Irak'ta kanlı boğuşmalar sürüyor, Müslümanlar katledi- liyor... 2004 Olimpiyatı ise kendi keyfinde al gülüm.. Vergülüm.. Bir tek Allah'ın kulu çıkıp Ortadoğu mezbaha- sının acıklı halini olimpiyatlarda buluşmuş ulus- lara anımsatmayı akıl edemiyor. • "Kadınları tesettürlü dünya "nın katılımında olimpiyat oyunlan "erkeklere mahsus*"tur... Sünni egemen, kadını haremine kapatır, petro- lünü Amerika'ya teslim eder, akaryakıt parasıyla futbol takımı kurup gönlünü eglendirir... Türkiye adına Başbakan'ın eşi Emine Erdoğan da tesettüre uyarak olimpiyatlann açılışına katıl- dı... Birsağına baksa.. Bir soluna.. Ne kadar münasebetsiz bir konumda olduğu- nu görmesi işten değildi... Bereket, Cumhuriyet Türkiyesi'nin kızlan van öz- gür insan kimliğiyle meydanlara çıkıp yanşması- nı biliyorlar; açık alınlannı yükseltiyorlar... YEDITEPE UNIVERSITESI İLETİŞİM FAKÜLTESİ Görsel İletişim Tasarımfnı iletişimin her alanına taşıyacak yetenekli "Geleceğin Iletişimcisi" için; GORSEL İLETİŞİM TASARIMI BÖLÜMÜ Bölüme, 2004/2005 Öğretim yılında 10'u burslu toplam 130 öğrenci alınacaktır. İngilizce yeterlilik sınavında başanlı olamayanlar İngilizce hazırlık okuyacaklardır. Yukanda belirtilen programa 2004 yılı ÖSS smavından en az 160 puan (Eşit Ağırlık, SÖzel, Sayısal, Dil) alanlar ön kayıt yaptırmak için başvurabilir. Programlara ön kayıtlar 02 -18 Ağustos 2004 tarihleri arasında Kayışdağı. 26 Ağustos Yerleşimi'nde İletişim Fakültesi'nde yapılacaktır. ÖN KAYIT İÇİN GEREKEN BELGELER: * 2004 yılına ait ÖSS puan kartmın aslı veya fotokopısi, * Lise diplomasının aslı veya fotokopisi. * Dört adet başı açık, sakalsrz vesikalık fotoğraf, * Garanti Bankası Sahrayı Cedid Şubesi 6299287 no'lu hesaba 40.000.000.-TL (Kırk milyon) ön kayıt harcı yatınldığını gösteren banka dekontu Sınav Tarihi: 19 Ağustos 2004, Perşembe: 10:00-12:00 yetenek sınavı 23-24-25 Ağustos 2004, Pazartesi, Salı, Çarşamba 10:00-17.00 mülakat Sınav yeri ve kesin kayıt: İletişim Fakültesi-26 Ağustos 2004 Yabancı dil yeterlilik sınavı: 06 Eylül 2004 Yetenek Sınavında getirilmesi gereken araç gereç ve malzeme listesi: Sert Altlık, 35x50 cm.'lik (Düralit veya Kontraplak), Şeffaf 30 cm.'lik Düz Cetvel, ŞeflFaf 30 cm.'lik 30-60 derecelik Gönye, Şeffaf 22.5 cm.'lik 45 derecelik Gönye, Pergel, Beyaz silgi, Kurşun kalem(HB, 2B), Kalemtraş YEDİTEPE Ü1VİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ 26 Ağustos Yerleşimi Kayışdağı Caddesi 34755 - Kayışdağı - ISTANBUL Telefon: (0216) 578 17 63 - 578 08 81 - 578 07 79 Santral: (0216) 578 00 00 Faks: (0216) 578 08 23 Dekanhk:(0216)578 08 00
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle