14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 AĞUSTOS 2004 PAZAR OLAYLAR VE GÖRÜŞLER E VET / HAYIR OKTAY AKBAL Kıpmızı Karanfilli Mektup... Bu, ikinci kırmızı karanfil! Kendi işlemiş... Ye- şilli kırmızılı yün parçacıklanyla.. Bir barış sim- gesi. Biriiktelik, güzele, iyiye, yararlıya doğru yü- rüyüşün anlamı... Hertüriü güçlüğe, yenilgiye kar- şıdireniş, savaşım... Bir cezaevi mektubu. Hangisi mi? önemli mi yeri, yurdu, adresi. Gönderenin kimliği.. Bir in- san. Bir yurttaş. Güzel yarınları yaratmaya yö- nelmiş bir genç yürek, bir genç kafa... "Bugün gene hava çok sıcaktı. Hem de da- ha önce yazdığım günkünden daha sıcak. Ama biz yine gülümseyerek volta attık bugün." Anadolu'nun biryerinden gelen sıcak birses- leniş. Ikincisi hem de... Şimdi benim iki kırmızı- lı yeşilli karanfilim var. Şu sırada sokağa çıkamı- yorum, yürüyememek sorunu... Yoksa yakama takıp öyle dolaşacağım. Yıllardır E tipi bir ceza- evinde yatan B. Bu.'nun eliyle işlediği kırmızı ka- ranfili yakama takıp... Bir işkencedden söz etmişti ilk mektubunda, adıyla sanıyla, TV'deki görüntüsüyle! Kim unu- tur kendine acı çektireni, üstelikyüzünü göster- mekten çekinmeyen bir işkenceci... Hepsi tanı- mışlar onu görür görmez, işte o demişler, yine karşımızda, hem de kimlerle beraber!.. Açlık grevleri, ölüm oruçları!.. Tayyip Bey "Bi- zim dönemimizde öyle şeyleryaşanmadı" diye- dursun, yine var, yine yaşanıyor. E koğuşundan B. Bu. yazıyor: "Şu anda süren ölüm oruçlan ne oluyor?AKP iktidan döneminde kaç canımızı toprağa verdik! Ama yalan söylemekte o kadar rahatlar kü. Za- ten Cemil Çiçek hükümet kurulurken 'Şu an- da ölüm orucunda kimse yok', Tayyip Bey de 'Nasıl Allah'ın verdiği cana işkence yapıyoriar!' dememiş miydi?" Bu yaz sıcağında sekiz kişilik bir koğuşta ya- şıyor, günlerini geçiriyor... Sizler, bizler serin bir yer arayıp bulurken, kli- malarla soluk alırken, deniz kıyılannda keyif ça- tarken, hiç aklımıza getiriyor muyuz, yurdun dört bir yanındaki cezaevlerini, koğuşlarındakileri... Ne yapmışlar, ne etmişler, bilsek de bilmesek de hepsi bizim insanlarımız onlar. Suçlan ne olur- saolsun, anlamak, bilmek, düşünmek... "Geçen gün hastaneye gittim. Bir de bayan tutuklu vardı yanımda. Yaşıtız. Hem de hemşe- ri. Ringde sohbet ediyoruz. Yeni tanıştıkya, ha- vadan sudan bir sohbet. Yerinde duramıyor. Ringin bir penceresine dönüyor sonra öteki penceresine. Karşımızdaki hücrede kalıyor 'Af çıkacak' diyor. Nasıl, nerden duydunuz diyorum. 'Zana'lar bile çıktı' diyor. 'Ben nasıl dayanaca- ğım' diyor. 'Sen on yıldır nasıl dayanıyorsun' di- yor." B. Bu.'nun mektubu uzun. O sıcak hücrede na- sıl yazmış? "Çokkonuştumyine" diyor. "Umut- la, sevgiyle kalın" diye bitiriyor... E tipi bir hüc- rede sekiz kişi arasında bir genç kadın, duyarlı, düşünen, duyan, anlayan on yıllık bir mahkûm... Kırmızı karanfili saklıyorum. Sokağa ilk çıktı- ğımda yakamda olacak!.. Tarih Bilinci ve 'Ulusal Siyasa' Bugün, ulusal siyasa yerine, tarihin çöplüğüne atılmış ümmet anlayışını yeniden diriltmeye çalışmak ve emperyalizmin güdümünde bir devlet siyaseti gütmek, tarih bilincinden yoksunluğun doğal bir sonucu olan boşuna bir çabadır. A. Kadİr PAKSOY Tarih Öğretmeni • • lkemızde yaşanan kaosun, yarun yüz- U yılı aşkın süredir uygulanan emper- yalizme bağımlı uydu politikalann sonucunda. Türkiye Cumhuriyeti'nin yeniden Sevr'in eşiğine getirilmesi- nın başta gelen nedenlerinden biri. belki de en önemlısı tarih bilincinden yoksunluktur. Bu dabü- yük ölçüde, bilimsellikten uzak, Türkiye Cum- huriyeti'nin kuruluş felsefesine pek çoİc bakım- dan aykınhklar içeren yanlış tarih öğretiminden kaynaklanmaktadır Bu yaşamsal sorunu bilim ah- lakına sahip tarihçilerinuz (Prof. Dr. Zeki An- kan, Prof. Dr. Salih Özbaran, Prof. Dr. Sina Ak- şin, Dr. Akv Coşkun, Prof. Dr. Şerafettin Turan, AhmetCemaL.) yıllardır yazıp duruyorlar. Ama Milli Eğitim Bakanlığımız tarihçilerin değerlen- dirme ve uyanlannı dıkkate almak bır yana, da- ha da 'biKm dışıdüzenJemeler'e gitmekten çekin- miyor. Ünrversıteler du\ arsız. Adaylann çoğu, ye- ni kuşaklarda tarih bılıncinin oluşmasını engel- leyen, Türk-Islam Sentezi damgalı. Anadolu'dan kopuk, eklektik ve ezberci tarih anlayışına ayak uydurmuş gibi. Sanılıyor ki ülkemizde eğitim bırliğinin bozulması, devlet yönetim birimlerinın Atatürkkarşıtlannca işgal edilmesi, irticanın yay- gınlaşması ve dinci terörün artmasına yol açan tek etmen ımam hatip okullandır. Bu kanıda olanla- ra göre, ımam hatip okullan meslek okulu düze- yinde tutulurve bu okullan bitirenlerin vali. kay- makam, yargıç olmalannın önü kesilebilirse la- ik eğitim yenıden sağlanabılır, rayından çıkmış olan "Cunıhuriyet treni" yeniden rayına oturtu- labılir... Oysa tarih bilinci olmadan ne laık eği- tim yeniden sağlanabilir ne de "Cumhuriyettre- ni" çağdaşlaşma yolunda yeniden hareket ettiri- lebilır... Bu bağlamda önce tarih bflmci'nın ne olduğu ve nasıl sağlanabileceği üzerinde duralım. Tarih bilinci nedir? "Tarih bitinci nedir" sorusunun yanıtı, "Tarih nedir'' sorusunun yanıtında gizlidir. Bir kışinin tarih bılincine sahip olup olmadığını anlamanın en kısayolu, ona bir tarih tanımı yapümıaktır. Eğer kişi, tarihi salt bir geçmış, olaylar ve olgular yı- ğını olarak görüyorsa tarih bilincinden yoksun de- mektir. Yani, tarihsel bilgi birikimine sahip olmak, tarih bilincine sahip ohnak anlamına gelmez. Ta- rih bilinci, tarihsel bflgryi biMmsel düşünce duze- yineufaşOrabflmek; yiizvidar, binyıflaıia aniaülan, sonsuz gibi görünen olgular yumağuu akılcı bir yorumla çözebilmek, demektır Tanh bılıncı, ya- kıtı tarih olan bir aydınlatma aracıdır. Onun ışı- ğıyla günümüzü daha iyi anlayabilır. geleceği da- ha iyi görebiliriz. Başka bir deyişle "Tarih bilin- ci, tarihiaktan yol göstericiliğinde anlamlandırma çabasıdır." (1) Aklı devreden çıkardığımızda, ta- rih de tarih olmaktan çıkar.. Tarih biiıncıne sahip bir kimse. tarihi ölü bir geçmiş olarak değil, yaşayan, yaşamı anlamlan- dıran ve güzelleştiren canlı bir varlık olarak du- yumsar. Bu duyumsama yetkınlığıne. dostlanm- dan birinın bir tarih tanımıyla örnek vermek ıs- terım: 1999 ılkyazıydı. Ankara'da, Gençlik Par- kı'nda ÜmitSanaslan'laeski Göl Gazınosu. şım- di ıse Sanat Kurumu olan derneğuı havuz kıyı- sma konulmuş masalanndan birinde oturuyor, Ankara'da şımdı pıyasa ve rant kafasının üninü çarpık yapılaşma ile kuşatılmış, zamana değıl zamanelere direnen tanhı yapıtlardan biri olan Mi- mar Kemaiettin'in Evkaf Apartmanına (şımdı Küçük Tiyatro)hûzünlebakıyor. bir yandan usul- ca rakılanmızı yudumluyor, bir yandan da tarih üzerine konuşuyorduk. Bir tarih tanımı yapma- sını ıstemem üzenne şu tanımı yaptı dostum: "Tarih,MimarKemaiettin'inyaptsmadüşen idn- di ışığını masadaki rakrya, Gençlik Parkı'ıun ba- vuzunu dolduran suyun sesindeki hüznü kalp durmasrviadüny-anunterkedcnKfnıak'tnninao- sma katmaknr." Duygusallık ayn şey, tarihi yürekten duyum- samak, daha doğrusu kafayla kalp arasında aklın ve sevginin aıaç-gereçleriyle sağlam bir köprü ku- rabilmek ayn şey. Dostum bunu yapıyordu. Çün- kü o, Gazi Eğitim Enstitüsü'nde elleri öpulesi Cumhuriyet öğretmenlerinden bu köprünün na- sıl yapılacağını öğrenmiş, sonra da aynı okulda öğretmenlik yaparak öğretmişti de Düşündüm, şu koca Ankara'da acaba kaç kişi ayırdındaydı, Evkaf Apartmam gibi Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesinin yaşayan tanıklan olan yapıt- Iann? Daha da önemhsi. bu yapıtlann kuşatılmış- lığının? Bu yapıtlann kuşatılmışlığını, yalnızlı- gını duyumsayan kişi, Türkiye Cumhuriyeti'nin de kuşatılmışlığını duyumsayabilir, çıkış yollan düşünebılır... MustafaKemal'i Mustafa Kemal yapan da her şeyden önce bu tarih bihnci'ydi. 1919'da bu bi- linçle Hacıbektaş'a gehniş ve Kurtuluş'tan son- ra yönetim biçiminin cumhuriyet olacağının muş- tusunu vermişti. II. Dünya Savaşı'ndan çok ön- ce, 1932'de, Avrupa'da geçmişte olanlan ve o günkü gelişmeleri değerlendırerek II Dünya Sa- vaşı'nın 1940-1945 yıllan arasuıda başlayacağı- nı söyleyebihniştir. Büyük Söylev'inde "İzJenme- si Gereken Siyasal Üke" (2) bölümünde yaptığı tarihsel özet, onun sağlam bir tarih bilincine sa- hip olduğunun kanıtıdır. Tarih bilıncuıın ne olup ne ounadığının ömeğinı vermek isteyen tarih öğ- retmeni, Atatürk'ün bu değerlendirmesini öğren- cılerine okutmalıdır. Söylev'in bu bölümünde Atatürk, tarihin nereden gelip nereye gittiğini, dine ve tanma dayalı imparatorluklann yerini Sa- nayi Devrimi'nin ortaya çıkardığı, modern smıf- lardan oluşan, yurttaşlık temelıne dayalı ulus dev- letlerin aldığını, bu nedenle "Osmanh tmpara- torhığu'nun da, benzerieri gibi, tarihin bağnna" gömülmesinın kaçınılmazhğını ustaca özetler ve "izlennıesi gereken shasal ilke''nin "ulusal siya- sa" olduğunu belirtir. "Ulusal siyasa nedir? Bi- zün aydmhk ve uygulanabüir gördüğümüz siya- sa] yöntem, ulusal siyasadır'. Dünyanın bugün- kü genel koşullan ve yüzyıllann kafalarda \e in- sanlannözyapdanndayerleştirdiğigerçekler kar- şısında, düşçû olmak kadar büşıık yanılgı ola- maz. Tarihin dediği budur; akhn, manüğm dedi- ği böyledir. Uhısuniuzun, güçhî, mutlu ve sağlam bir diizen içinde \aşa>abilmesi içm, devletin bas- tan başa ulusal siyasa gütmesi ve bu siyasanm iç örgütJerimize tam u>ıımlu ve dayah otanasıgerek- lidir. l lusal sn asa demekle anlatmakistedigim şu- dur Ulusalsuurianmıziçinde,her şeydenönce ken- di gücümüze dayanarak \-arlığımızı koruyup ulu- sun ve yurdun gerçek muthıhığuna \e bayindırb- ğına çahşmak: gelişigüzeL ulaşılamav^cak istek- ler ardında ulusu uğrasörmamak \e zarara sok- mamak; uygarhk dünyasının u\garca ve insanca davramşını w karşıbkh dostiuğunu bekJemektir." Bugün, ulusal siyasa yerine, tarihin çöplüğü- ne atılmış ümmet anlayışını yeniden diriltmeye çalışmak ve emperyalizmin güdümünde bır dev- let siyaseti gütmek, tarih bilincinden yoksunlu- ğun doğal bir sonucu olan boşuna bir çabadır. (1) Ahmet Cemal, Cumhuriyet Gazetesi 6 Ocakl994. (2) Gazi Mustafa KemalAtatürk, Söylev (Nutuk). Basıma Hazıriayan. Ord. Pmf.Dr Hıfiı Veldet Velidedeoğlu, s. 246, 247, 248, Çağdaş Ycmnlan, 18. bası, 1988. Çekilmeyi Bilmek... Rüknettin KUMKALE Yeminli Mali Müşavir mıştı Ömeğin,4Mayıs 1972 tarihli Cumhuriyet gazetesi- nin 2. sayfasında ŞevketSû- reyyaAydemir. yazısına Is- met Inönü'nün şu deyişiyle başlıyordu: "Kumanda ve siyasi mücadele hayatmda BülentEcevit'inCHP Ge- nel Başkanı seçildiği VI. Olağanüstü Kurultay önce- sinde basmda çok nazik ve ince kalemlerden çıkmış özenli yazılar ile lnönü'nün çekilmesi gerektiği yazıl- sırası geldigi zaman çekil- mesini bilen adam, memle- ketteazbir/amanda yeniden hizmet edecek ve fıkirierini vürütebflecek birvudyetegi- rer" ve şu cümleler ile biti- riyor: "Hülasa Halk Parti- si'ndetek iradeninvçbenTUc nizamımn yerini demagog- lardan değil şuurhı ve vetiş- km yöneticiJerden teşekküJ eden çağdaş görünüşlü kim- seler almabdır. Partinin son nefesinin böyiece önJenmesi tarafeEvatandaşianntemen- nisi olsa gerektir. tnönü'ye Avrupa'nın 1 numaralı markasından ön ödemeli, çok indirimli kampanya Bufiyatlar,31 Agustos'a kadar geçerfi oian Ekim Tesltm Kampanyaa'nın 1+12 taksit seçenegine arttir. BosrhTv Alt-tloıi Oncc Gııvon BOSCH BOSCH geünce, onun hayatmm bu safhasmı böyle bir iç kavga içindeharcargörünmea,cid- den ü/ünrti vericidir. Bize kahrsa Inönü son sozünü çok daha önce söyiemişve bitir- miştir.'' Bu satırlann yazannm 1999 seçimlerinden sonra 11 Ekım 1999 tarihli Cum- huriyet gazetesinin bu sü- tunlannda çıkan yazısınm başlığı, "Eğer yüzyıllarca yaşamak istivorsanız, çekfl- meyi bümiz" ıdi ve yazı Bü- lent Ecevit'e yapılan şu çağ- n ile bitiyordu "Dünyanın birçok memleketinde bulu- nan demokratiksoltophım- lar zamanı gebneden önce aynlan, yani yüzyiDarca iyi anıbnakisteyentiderieresa- hiptir.Ben Tİirkiye'de bu ko- nuda yüzyıDarca yaşayacak ilk Bderin Bûfent Ecevit ol- masmı arzuluyorum." Şevket Süreyya Ayde- mir'in 1972 yılmda tnönü için söylediği son sözü Bü- lent Ecevit de çok önceden söyiemiş ve bitirmişti, ancak devam etti. Bugün ise adını dağlara taşlara yazdığımız bu insan ancak yuzde 2.5 oy alabiliyor. O da yüzyıllarca yaşayacak liderler sınıfına ne yazık ki ona oy verenle- rin gönlünde bile giremedi. Şimdi CHP'nin başmda koltuğunu bir türlü buak- mamak için direnen Deniz Baykal var. Partinin kaba- ran gücüne karşı geliyor. Muhakkak ki biliyordur, an- cak Şevket Süreyya Ayde- mir'in yukanda sözünü et- tiğmüz yazısında lnönü'nün ve tnönü için söylediklerini burada onun ağzından bir kere daha hanrlatmak iste- dik. Tarih tekerrür mü edi- yor: 1972 yıhnda CHP'nin başkanlığını bir türlü bırak- mayan tnönü için yapılan çağnlar, ondan sonra gelen Ecevit için yapıldı. (Sonun- da Ecevit çekdldi.) Şimdi ay- nı çağnlan Deniz Baykal için yapıyoruz. Bu çağnlan, CHP'nin oy kaybından dolayı birçok beîediye başkanlığını kay- beden illerin halkı yapıyor. CHP'nin oylannın yüzde 35'lerden yüzde 201ere düş- tüğünü gören ve bundan acı duyan halk yapıyor. Partinin son nefesinin ön- lenmesini isteyen tarafsız vatandaşlar yapıyor Ve biz 1999 yılındaki gibi bir kere daha rica edıyoruz. Saym Baykal; eğeryüzyıi- larca yaşamak istiyorsanız, lütfen çekilmeyi biliniz. PENCERE Orta Anadolu'da Evrensel Felsefe.. Bir Molla ile bir Bektaşi biriikte yolculuk ediyor- larmış... Mollanın eşeği varmış.. Bektaşinin de beygiri.. Akşam olmuş, bir kuytulukta mola vermişler, hey- belerinden çıkardıklan azıklannı yemişler, az bu- çuk lâfladıktan sonra uykuları gelmiş.. Molla: - Ey Allahım, demiş, eşeğimi sana emanet edi- yorum, mukayyet ol!.. Bektaşi: - Baba, demiş, benim beygir sana emanet!.. Molla bu işe bozulmuş, Baba Erenler'e nere- deyse çıkışmış: - Ne yapıyorsun yahu!.. Bu senin duan Allah'ın gücüne gider. Bektaşi boşvermiş!. Yatmış uyumuşlar. Ertesi sabah kalkıp bakmışlar ki eşeğin yerin- de yeller esiyor, yaşlı beygir yerinde duruyor.. Molla dövünmeye başlamış: - Hey Allahım, bu ne iştir?.. Sana emanet etti- ğim eşek yok olmuş, Bektaşinin beygiri duruyor, ben şimdi ne yapayım?.. Bektaşi açıklamış: - Molla, demiş, yüce Allah'ın işi çoktur, senin eşekle mi uğraşacak!.. Oysa bizim 'Baba' işsiz güçsüzdür, benim beygire sahip çıkar!.. • Hacı Bektaş Şenlikleri başlıyor... Anadolu'nun göbeğinde insanların gönüllerin- ce buluştukları bir bayram.. Ham sofuluğun siyasaJ iktidara geçtiği bu za- manda anlamı ve önemi daha da büyüdü... Geçmişte Kızılbaşlık dalgasının kökeni OrtaAs- ya'dan kopupAnadolu'yavardıktan sonra Çanak- kale'den Avrupa'ya geçen tarihsel göçtür; Türki- ye'de ekip biçtiği kültür ise dünyada eşi menen- di bulunmayan bir hazinenin ta kendisidir... Hacı Bektaş Şenliği bu zamanlamada heryıl ta- rihsel içeriğe yeni yorum katmanın açılımı... Peki, bu yılın şenliğinde yorumlar nasıl ola- cak?.. Onu Erenler bilir!.. Bektaşiye sormuşlar: - Ezan okundu mu?.. - Bilmem.. - Nasıl bilmezsin?.. - Namazda gönlüm yok ki ezanda kulağım ol- sun!.. Anadolu'da Bektaşi mizahının felsefesi tüm dünyada eşi menendi bulunmayan bir hazinedir. • Yüce Islamı çıkar politikasına âlet ederek ikti- dar tezgâhında kullanan molla takımında mizah yoktur; bunlar Bektaşi-Alevi felsefesine karşıt bir ham ervahlık içinde yaşarlar... Kahvede oturan Bektaşi ellerini havaya kaldı- np dua etmiş: - Ulu Tanrım, bana rakı parası ver!.. Yanındaki molla da ellerini açmış! - Rabbim, demiş, bana iman ver!.. Kahvedekiler Bektaşiye: - Yanındaki iman istiyor da sen rakı parası is- temeye utanmıyor musun?.. Bektaşi: - Ne yapalım, herkes kendinde olmayanı is- ter!.. Bektaşi Anadolu'nun şenliği, Türkiye'nin sağ- duyusu, softalığın panzehiri, şeriatçılığın engeli, banşçılığın simgesidir; Ankara'ya lök gibi oturmuş softalığın ham ervahlığı Bektaşiyi bu nedenle sev- mez... Ailemizin değerli büyüğü ZİYA TUNCERİ kaybettik. Karısı Meliha; Çocukları Gökhan ve Çiğdem, kardeşi Ayten. Cenazesi bugün Molla Gürani Aynalı Çeşme Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Kozlu Aile Mezarlığı'nda defnedilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle