Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TOS 2004 PAZAR CUMHURİYET
1x1 J | j I | J J \ [email protected] 15
KULE CANBAZI SUNAYAKIN
John Berger'in îstanbul hatasıYerelstan Sarayı'nıngizli birkö-
?. başlayarak Kız Kulesi'ne,
«Moradır. ^ Kınalı Ada'daki manastı-
mra ukşa bir mağaranın varlığı, nice
Bstanbu.muıun bedenine açılan dehli-
srin ağzındaki yılan tarafindan yıllar-
<±r anlaı hr. Hal böyleyken Küçük-
çekroec- Gölü'nden kuş uçumu 1.5
fcrilonıete uzaklıkta olan Yanm Bur-
g a z Mağarası'mn varlığından ha-
feerdar can Istanbullu pek azdır. Iki
atyn gıni olan bu mağara kimi Türk
filmlenıe mekân olsa da ziyarete
a ç ı k ûeŞldir.
Yâpıln çalışmalar sonucunda, gü-
rıümüzd<n 130 bin yıl öncesinde in-
sanlann ^ânm Burgaz Mağarası'nda
yaşadığı anlaşılmıştır. Bu bulgular
bize Istaıbul'uninsanhktarihininen
eski yerbşim yerlerinden biri oldu-
ğ u n u göterir. Bizanslılann girişine
b i r tapımk yaptığı mağaradaki eski
insanlaraait izlerin pek çoğu, ne ya-
zrk ki bu nşaat sırasında tahrip edil-
rniştir. Nağaranın aşağı girişinden
içeri üç VLZ metre yüründüğünde, du-
vara boyz iie çizilmiş üç gemi resmi
dîkkatier üstünde toplar. Milattan
önce3 bnyıhngemılerinebenzeyen
b u çizımerin bir mağara duvannda
ne işi olahlir? îstanbul'un sırlanndan
biri olan remi resimlerinden sıynlıp
Boğaz'ın ki yakasında mekik doku-
yan vapuiardan birine atalım kendi-
mizi.-.
Istanburda vapur yolculuflu
Her halyle Avrupalı olduğu anla-
şılan bir alamın yanına oturuyoruz.
Belli, murterem tstanbul'agezmeye
gelmiş; elndeki not defterine bir şey-
\er yazıycr arada bir. Şöyle bir göz
atıyoruz yızdıldanna: "Vapur, Bo-
ğaz'ın Aıya yakasındaki Kadı-
köy'den aynldıktan sonra, sağınız-
da, dört Lulesi her bir köşesinde
bir nöbetçi gibi duran
Selimiye Kışlası'mn
kocaman kütlesini gö-
rüyorsunuz."
Vapura Kadıköy'den
bindiğimizi öğrenmiş
olduk. Peki ama vapurun
neresindeyiz? Yanına
oturduğumuz yabancı-
nın uçuşmasın diye sıkı-
ca ruttuğu defterinden
öğreniyoruz bu sorunun
yanıhnı: "Otuzbeşyaş-
lannda bir kadtn, saç-
lannı örten başörtüsü
ve basma şalvarıyla,
suyu aynaya dönüştü-
ren gün ışığında. en üst
güvertede oturuyo-
ruz."
Kimin yanında yolcu-
luk ettiğimizi yazının so-
nuna bıraktığımı sanan-
lar yanıldı! John Ber-
ger'dir, yanında orurdu-
ğumuz yabancının adı;
Ingiliz edebiyatının ünlü
eleştirmeni John Berger.
Ingiliz yazar oturduğu
yerde durmaz, sürekli
olarak gezinir vapurun içinde: "Alt
salonda, memura rüşvet vererek
vapura girebilen bir satıcı, herke-
sin görebilmesi için bir paket dikiş
iğnesini havaya kaldınyor. Rahat
ve yumuşak bir sesle konuşuyor."
Rahat ve yumuşak birses! Hiç şüp-
hem yok, John Berger'in sözünü et-
tigi satıcı 'Burhan Pazarlama'dan
başkası değildir. Istanbul'da, Kadı-
köy vapuru yolculannın yakından ta-
nıdığı bu satıcı "Dağlann ardın-
dan" diyerek satışını yaparken tüm
gözleri üstünde toplamayı başanrdı.
Konuşma tarzı ve yaptığı esprilerle
yolculan sıkmayan, hatta takdirinı
toplayan Burhan Pazarlama, Ingiliz
edebiyatının ünlü yazarlanndan John
Berger'in bir yazısına konuk oldu-
ğunu biliyor mudur acaba?
Berger, Istanbul izlenimlerini "Bo-
ğaz'da" adlı yazısında sunar okura.
Vapur yolculuğu sırasında son dere-
ce dikkatlidir. Oyle ki vapurun kün-
yesini bile defterinin bir köşesine not
eder: "1961'de Glasgow'da yapılan
araba \ apuru. /amanın içinde, pa-
rıldayan sulann üstünde, evle iş
arasına, çabayla çaba arasına ve i-
ki kıta arasına asılmış kocaman bir
uçan halı gibi."
Iskoçya'nın Glasgow kentinde kı-
zağa konulan bir vapurda yolculuk
yapmak Berger'in gönlünü okşamış-
tır hiç şüphesiz. Ama ya-
zısının sonlanna doğru
Ingiliz yazann devirdiği
çamın kozalaklannı top-
lamak bize düşüyor!..
Berger, Kadıköy'den
bindiği, üst ve alt salon-
lannda gezindiği vapu-
run 'araba vapuru' ol-
duğunu söylüyor! "Diü
sürçmüştür" demeyin
sakın. Bu gaftan önce
şunlan yazmıştır çünkü:
"Vapurda kamyonlar
da var. Konya'dan gelen
bir kamyonun arkasın-
da şunlar yazılı: 'Ka-
zandığım parayı bileği-
min gücüyle kazanıyo-
rum. Allah'a Emanet'."
Kır saçlı şoför, kamyo-
nun önüne yaslanarak
kenarlan yaldizlı bir bar-
daktan çay içiyor. Tahta
kamyon, çıngırak, plas-
tik otomatik tüfek ve sa-
n, lacivert renkJerde
plastik kamyon. Bu dört
oyuncak, adını bir kam-
yon yazısından alan ünlü
bir filmimizde aynı sırayla görünür-
ler. Kadir tnanır, kansı rolündeki
Türkân Şoray evi terk edince kaym-
validesinin kapısını çalar. Kamyon
şoförü Kadir Inanır, köylü kızı Tür-
kân Şoray'ı kaçırmış olduğu için ev-
de pek hoş karşılanmaz; üstelik kan-
sı, annesinin evinde de yoktur. Işte,
bu sahnede, bir çocuğu tahta kamyo-
nuyla oynarken görürüz. Türkân Şo-
ray'uı erkek kardeşidir, kendı yaptı-
ğı oyuncak kamyonla oynayan. Ana-
dolu'da her çocuk bir oyuncak kam-
yonu olsun ister. Alınmazsa kendi ya-
partahtadan. Filmdeki oyuncak kam-
yonun üstünde şu yazmaktadır: 'Sel-
vi Bovlum Al Vazmalım'
Kadir Inanır'm, âşık olduğu kan-
sına taktığı addır bu. Öyle ki kam-
yonunun üstüne de yazmıştır bu de-
yişi. Oyuncak kamyonun üstünde
yazı olarak görünse de selvi boylu,
al yazmalı yoktur evde. Yönetmen
Atıf Vılmaz, birkaç saniye süren
sahnede, Anadolu'daki erkek çocuk-
ların büyüyünce kamyon şoförü ol-
ma arzulanru ustaca yansıtır beyaz-
perdeye.
Hayall arabalı vapur...
Eh, hadi biz bir kamyon yazısın-
dan kapı açarak girdik oyuncak tah-
ta kamyon konusuna. Peki ya Berger
Efendi'ye ne demeli? Kadıköy'de
araba vapuru iskelesi yoktur ki? Ha-
rem'den kalkan bir araba vapuruna
binmiş olduğunu düşünsek, bu sefer
şu gerçek çıkar karşımıza: Araba va-
purlannda alt salon bulunmaz! Üs-
telik, Harem'den bir araba vapuruna
binerseniz Selimiye Kışlası 'sağı-
nızda' kalmaz. Bu durum ancak Ka-
dıköy iskelesinden kalkan vapurlar-
da geçerlidir. Dahası, John Ber-
ger'in yazdığı gibi, 1961 yılında
Glasgow'da yapılan bir araba vapu-
ru da yoktur. Künyesinde bu yılı ta-
şıyan altı vapur vardır Istanbul 'da ve
bunların hepsi de Şehir Hatları va-
purudur. Oldu olacak, adlarını da
yazalım: 'Ataköy', 'Turan Emek-
siz', 'tnkılap', 'Harbiye', 'Anado-
lukavağı', 'Ali thsan Kalmaz'.
Berger'in 'Burhan Pazarlama'yla
karşılaştığı vapur bunlardan biri ol-
malı)
John Berger, Istanbul'un iki yaka-
sı arasında araba vapuruyla da, Şe-
hir Hatlan vapuruyla da yolculuk ya-
par. Sonra, bu yolculuklar sırasında
tuttuğu notlan birbirine kanştınr.
Böylelikle de olmayan bir vapur çı-
kar ortaya!
1969'dan beri her yaz düzenlenen Arles Fotoğraf Buluşması 8-12 Temmuz tarihlerinde yapıldı
Fotoğraftutkunlarının buluşması
H. NECMİÖZTÜRK
Michel Tournier, "Les Suaires de
Veronique" (Veronique'in Kefenle-
ri) adlı öykûsünde fotoğrafçı Veroni-
que'i sıra dşı, sanatı için her şeyi ya-
pabilecek ç.lgın bir kadın olarak tanı-
tıyordu. Öyküdekı olaylar genelde
Arles Fotoğraf Buluşmalan çevresin-
de geçtiğinden, bu yıl 35'incisi dü-
zeolenen bu fotoğraf festivaline git-
meden önce Arles'da böyle fotoğraf-
:ılarla karşılaşır rruyım diye merak
edıyor, gerçekte pek de ihtimal vermi-
yordum.
Bugün. haksız çıktığım için çok
mutluyum. 1968 olaylannın da kış-
kııtmasıyla Michel Tournier, Lucien
Clergue ve Jean-Maurice Rouqu-
ette tarafindan başlatılan ve 1969'dan
beri heryazfotoğrafçılan ve fotoğraf
tuncunlannı "buluşruran" bu etkin-
lik. 35 yıldır ilk yılki dinamizmi, çe-
şitliüği ve özgürlüğüyle de\am ettiğı-
buluşma"da kanıtlıyor.
• " Fotoğraf sanatının
toplumla olan ilişkisi ve
toplumun fotoğrafçılar
tarafından nasıl
yönlendirilip harekete
geçirildiği. Işte 2004
Arles Fotoğraf
Buluşmalan'nın deştiği
konu. Her şeyin tükenme
noktasına geldiği ve
gittikçe tekbiçimliliğe
sürüklenen dünyamızda
bu nedenle fotoğraf
sanatının bize yansıttığı
bakış açılannın önemi
hızla artmakta."
Bu yıl 47 sergl var
Her yıl Fransa'mn güneyinde, Van
Gogh'a ayçiçeklerini resmetmeyi, Bi-
zef'ye L'Arlesienne süitlerini beste-
leneyi esinleyen küçük taşra kenti
A*ies 'da yapılan Fotoğraf Buluşmala-
n ,-;rçevesinde bu yıl tam 47 sergi var.
Fetival 8 Temmuz'dan 12 Temmuz'a
deiStirse de sergiler festival havası ve
üraşma ortarru kaybolmadan 19 Ey-
lül'e kadar gezilebüiyor.
"Fotoğraf sanatının toplumla
olan ilişkisi ve toplumun fotoğraf-
çılar tarafindan nasıl yönlendirilip
harekete geçirildiği. Işte 2004 Aries
Fotoğraf Buluşmaları'nın deştiği
konu. Her şeyin tükenme noktası-
na geldiği ve gittikçe tekbiçimliliğe
sürüklenen dünyamızda bu neden-
le fotoğraf sanatının bize yansıttığı
bakış açılannın önemi hızla art-
makta."
Lucien Clergue, bu yıl festivale ka-
hlacak fotoğrafçılan seçme görevinin
büyük bir kısmını yukandaki sözlerin
TÜRKİYE JOKEY KULÜBÜ
RESİM YARIŞMASI
2OO4, JSTANBUL
•anşmanın konusu ve amacı;
"jrkıye Jokey Kulubu, Avrupa Bırlıgı sûreande bulunan Turkıye'nın ı/luslararası düzeyöekı sanatsal
kulturei bınkımıne katkıda bulunmak.Turk sanatplannı özendırmek. JurU Sanatı'na özgun eserter
.izandırmak amaayla gelene*.sel resım yanşmalannın 6'ncısını 2004 yılında gerçekleştırecektır
anşmanın konusu "At, At yanfı, At Yetlçtirtciliği ve Hlpodromlar" dır.
:duller:
:-'tncıiiK ödulu
nalık ödulu
.cuncutuk öduju
ansıyon (3 adöt)
inşma Takvtml:
"~sNm Tanhi
;
.nuçlann llanı
12 000.000 000 T L
8 000 000 000 TL.
6 000 000 000 TL
3.000 000.000 TL (Her bın için)
15Eylül20O4
22 Eylüt 2004
4İim tarihi ve yeri;
-erier 1-15 Eylül 2004 !anh!&n arasınöa Istanbul Veiıefendt Hıpodromu Turkıye Jokey Ku]ûbu
.zesı ıle Ankara 75 nci Yıl, Izmır Şirınyer, Adana Yeşıloba, Bursa Osmangazı, Şanlıurfa ve Elazığ
-Mdrom Mudurluktenn© elüen tesiım edılecektır
ırışma şartnamelen Hıpodrom Müduriukterı ve ı
slebılır
ı adreslı TJK Web sıtesınden temın
;,gi için :
(0 212) 444 0 855 Dahlll 337
10 212) 571 93 29
sahibi ünlü Ingiliz fotoğrafçı Martin
Parr'a devretmiş. Festival sorumlusu
François H^bel, 35. yılı nostaljiye
kapılmadan kutlamak amacıyla daha
genç ve farklı birgöz seçtiklerini söy-
lüyor. Fotoğraf Buluşmalan kapsa-
mında konferanslar veriliyor, ünlü fo-
toğrafçılar çağnhyor, otuz günlük fo-
toğrafçılık kurslan düzenleniyor, ser-
giler geziliyor ve daha birçok etkin-
lik 19 Eylül'e kadar devam ediyor.
"Arles Fotoğraf Buluşmalan 19
EylüJ'e kadar, festival ise 12 Tem-
muz'a kadar sürer" denmesinin tek
nedeni, ödüllerin 12 Temmuz'da ve-
rilmesi, Aries'ın tarihi yerlerinden
Antik Tiyatro veya Amfitiyarro'da
müzik eşliğinde geceleri projeksiyon
makineleriyle fotoğrafçılann yapıtla-
nnın 12 Temmuz'a dek gösterilmesi.
Eğer olanağınız varsa Arles ve kendi
sergilerinin başında sorulanmza ce-
vap vermekten sıkılmayacak fotoğ-
rafçılar sizi bekliyor.
Kanada yurtta;ı Amerflralı
Aynca bir sergiyi gezerken sade-
ce sergilenen yapıtlan görmeye gel-
miş alçakgönüllü fotoğrafçılara da
rastlayabilirsiniz. Örneğin ben
Bush 'un yaphklanndan sonra Ame-
rikalı olmaktan utamp Kanada yurt-
taşlığına geçen Tom'la tanıştım ve
çok güzel bir arkadaşhğımız oldu.
Bir hafta öncesine kadar Toronto 'da
sergisi süren Tom, Hindistan'da ve
Asya'nın birçok ülkesinde 2 yıla ya-
kın bir süre kaldıktan sonra Ameri-
ka'nın aslında gerçelderi görmesini
engelleyen kapalı bir kutu olduğu-
nun farkına varmış ve daha sıcak
bulduğu Kanada yurttaşhğına geç-
miş, daha da uzun yıllar Toronto'da
yaşamaya devam edecek. Bu tür
planlanmamış buluşmalann dışm-
da, sergileri süren sanatçılara çekri-
ğiniz fotoğraflan veya varsa port-
folyonuzu gösterebilirsiniz. Merak-
la inceleyeceklerinden hiç kuşkunuz
olmasın.
Bu yılın öne çıkan fotoğrafçılan
değişik dallarda ödül alan Japon Ya-
su Suzuka, Yunan John Stathatos
ve Kanadalı Edward Burrynsky;
aynca nüleriyle Amerikalı Kary
Grannan, anti-kapitalist bakış açı-
sıyla Alman Frank Breuer, 5O'ye
yakın maymunun muhteşem portre-
lerini çeken Kenyalı Janıes Molli-
son, "Family Business" (Aile Mese-
lesi) adlı çalışmasıyla kendi ailesinın
porrresini birçok dış konuya gönder-
me yaparak yansıtan Amerikalı
Mitch Epstein, "Marry Me" (Ev-
len Benimle) adlı sergisiyle kadının
meta olarak kullamldığına dikkat çe-
ken Japon Kimiko Yoshida, AES+F
adlı Rus fotoğrafçı topluluğunun fo-
tomontaj sergisi ve gerçek ölülerle
değişik kompozisyonJar yaparak on-
lan resmeden Ukraynalı Arsen Sava-
dov oldu. Elbette onlarca sanatçı için-
den sadece birkaçımn adım saymak
yanlış ama.. bu sanatçılann yapıtla-
nnın insanı daha çabuk içine çektiği
de bir gerçek.
sergiler 19 Eylül'e kadar açıfc
35. Arles Fotoğraf Buluşması
kapsamında 19 Eylül'e dek açık
olan sergiler, Burtynsky'nin insa-
nın doğayı düzeltilemeyecek şekil-
de bozmasmm belgesi niteliğinde-
ki yapıtlanyla, Breuer'in kapitaliz-
min her şeye nasıl "dört köşeli" bir
düşünce tarzıyla baktığmı gösteren
fotoğraflanyla, Mollison'un bakan
kişide "Acaba şu an sevgilisini mi
yoksa geçmişteki hatalarını mı
düşünüyor?" veya "Bu insanlar
ne yapmış da maymun olarak
kalmışlar?" sorusunu uyandıran
maymunlanyla ve Japon Rinko
Kanauchi'nin yaşamdaki adaletin,
bakış açısıyla nasıl hemen değişe-
bildiğini, temelde insan dahil tüm
canlılann birbirlerinin aynı olduğu-
nu bir öykücü gibi anlatan; sergi
alanındaki dizilişleriyle de belli bir
felsefeyi yansıtan yapıtlanyla bü-
yülenmek isteyen tüm fotoğraf me-
raklılannı bekliyor. .
ESİNTİLER
ZEYNEP ORAL
"Arena'da İsyan'a
Tepkiler...
Geçen pazar, "Arena 'da Isyan" başlıklı yazıma, siz-
lerden birçok tepki geldi. Tepkiler farklı görüşleri, dü-
şünceleri ve duyarMıkları içeriyordu. Kimi, Placido
Domingo dinlemeye gelmiş izleyicilerin, beyazper-
deden "başka şeyler" izlemek zorunda bırakılmaya
isyanını baklı bulurken; kimi de farklı kûKürlere" ta-
hammülsüzlüğe isyan ediyordu.
Tepkiler arasından iki farklı görüş örneği seçip, ya-
zarlannın izniyle sizinle paylaşıyoaım. Yerimin sınır-
lan nedeniyle ikisini de kısaltmak zorunda kaldım.
Farklı görüşler
Ayşegül Vaizoğlu'nun tepkisi şöyleydi:
"Yazınızı okuyup bitirdiğimde, bir süre donup kal-
mışım...
Okuduklanma inanamadım. 'Kurmaca bir dehşet
öyküsü olmalı bu...' diye geçirdim aklımdan... Oysa,
bu muhteşem göstehyi izleyecek şanslı insanlardan
biri olabilmeyi ne kadar istemiştim...
Biz biraz safız galiba, Avrupa 'uygariığı'n/ gözü-
müzde bu kadaryücelttiğimiz için - sonuçta, o gece
Arena'yı dolduranlar, Avrupa'nın bilinçsiz, cahil takı-
mı değil, dûpedüz kalburüstü kesimi olmalı, yani 'ka-
rar alma konumunda olanlar'. Yazıklar olsun, bin ke-
re yazıklar olsun..."
Şimdi de Erdem Bilgen (Müzisyen) imzalı mek-
tup:
"Sizin de beklediğıniz gibi, insanlar her zaman to-
leransı eğitilmiş olanlardan bekliyor. Ancak, dünyanın
neresinde olursa olsun, kendini yonta yonta ve bü-
yük bir özvehyle geliştiren ve güzel birzevke, kültüre
kavuşmuşinsanlann da, seviyesizliklerden uzakyaşa-
maya ve konserdinlemeye haklan olduğunu düşünü-
yorum.
Domingo gibi harikulade bir sese sahip olan kişiyi
dinlemeye gelenlerin, sekiz Akdeniz ülkesinin, kendi
sınırlan içerisindeki antik tiyatrolannda, kendilerine
özgû hazırladıklan sinevizyonu bu insanlann protes-
to etmesini hoş görmek lazım.
'Köçekçe' isimli eserimizle büyûk gurur duymama
rağmen, davul ve zurnalı bir düğünün, o atmosferi ne
kadar olumsuz etkileyebileceğini tahmin edebiliyo-
rum."
Evet, iki farklı görüş. Doğrudan doğruya beklenti-
lerie ilgifi.
Bizden bir örnek
Erdem Bilgen mektubunda, bizden, Istanbul Caz
Festivali'ndeki bir konserden de örnek veriyor:
Degerti caz piyanisti Aşkın Arsuman'ın, Big Band
Orkestrası eşliğinde ve Sezen Aksu ile günümüzün
büyük gitarcılanndan efsane ısım John SconeJd'in
katılımıyla gerçekleşen konserden... (Aşkın Arsu-
man'ın projesiydi. Sezen Aksu ilk andan işin içindey-
di. John Scofield sonradan eklendi.)
Bu konserde, Sezen Aksu'nun katıldığı bölüm bi-
ter bitmez, Açıkhava Tiyatrosu'nu dolduran dinleyi-
cilerin akın akın çıkmalan karşısında duyduğu öfke-
yi ya da üzüntüyü (bu sıfatlar benim tanımlamalanm)
şöyle dile getiriyor:
"Ben bu olayı Arena di verona'dan çok daha va-
him bir müzik olayı olarak nitelendiriyorum. Çünkü Is-
tanbul'daki konserde, Sezen Aksu'yu sevenler, onun
dışında tümüson derece büyükmüzisyen olan sanat-
çılara tahammüledememişlerdir. Üsteliksadecepro-
testo etmeyip, mekânı da boşaltmışlardır. Oysa sab-
redip otursalar, John Scofield gibi bir devi dinleyip
müzik dağarcıklanna büyük güzellikler katabilecek,
müziğin, eğlencenin dışında birsanat olayı olduğu bi-
lincine varmadaki ilk adımlannı atacaklardı. Ne yazık
ki bu fırsatı da kaçırdılar."
Beklentiler:
Hemen belirtelim. Eğer Sezen Aksu adı olmasay-
dı, sahnedeki sanatçılar ne denli önemli, büyük, de-
ğerli sanatçılar olsalar da, o tiyatro asla ağzına dek
dolmazdı. Açıkhava tiyatrosuna gelenlerin dörtte
üçünün beklentisi Sezen Aksu'yu dinlemekti. O ne-
denle tiyatroyu terk etmeyi protesto olarak değil, bek-
lentinin karşılığını aldıktan sonra dağılmak diye de-
ğeriendiriyorum.
Farklı birikimler, farklı eğitim, farklı alımlamalar, fark-
lı okumalar, farklı bilinçler, farklı duyarlılıklar, beklen-
tilerimizi de farklılaşt/nyor.
Beklentilerimizi karşılayamadığımız vakit düş kınk-
lığı, üzüntü, öfke ya da mutsuzluk kaçınılmaz.
Evet, keşke Açıkhava Tiyatrosu'nu dolduranlar, o
konserden çıkmasalardı. Keşke bilmedikleri bir sa-
natçıyı ve bir müziği en azından merak etselerdi...
Yabancı olandan, bilinmeyenden, ötekinden kork-
masak, kaçmasak... Hiç olmazsa merak etsek... An-
lamaya, öğrenmeye çalışsak...
Belki o zaman hissetmeye, kim bilir belki, belki
sevmeye bile başlayabilir insan...
[email protected]
0212-25716 50
Alpay Kabacab'ııın açddaması
"10 Ağustos 2004 günlü Cumhuriyet'te, TYS'nin
yayımladığı 'Güzel Yazılar' dergisinin temmuz-
ağustos sayısı tanıtılırken, bu sayıda 'Yaşar
Kemal'in Alpay Kabacah'nın sorulannı
yanıtladığı, sendikanın kuruluşuna, ilk yıllanna
ilişkin düşüncelerinin yanı sıra 12 Eylül
döneminde TYS yöneticilerinin yargılanması,
12 EylüTden sonra sendikanın yeniden açılması
girişimi üzerine söylediklerinin yer aldığı bir
söyleşi' bulunduğu ifade edilmektedir. Sözü
edilen söyleşi, benimle yapılmıştır. Yaşar
Kemal'le, TYS'nin ilk (kurucu) başkanı
olduğunun ve ilk genel kurulda başkanJığa
yeniden adaylığını koymadığının belirtilmesi
dışında, hiçbir ilintisi yoktur. Bu olgu,
söyleşinin daha ilk satırlanndan anlaşılmaktadır.
Dergi sorumlusu, yazının başlığındaki bu
yanlıştan dolayı dergiye bir düzeltme
ekleneceğini söylemişti. Düzeltmenin
eklenmemiş olması, Cumhuriyet'teki haberi
hazırlayan muhabiri de yanıltmıştır."
BUCUN
BEYOĞLU StNEMASI'nda düzenlenen
'9.Onat Kutlar Şenliği' kapsamında
11.30,14.00,16.30,19.00 ve 21.30 seanslannda
Michael Moore'un yönettiği 'Benim Cici
Siiahım' gösterilecek. (0 212 25 > 32 40)