18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
-i 5 AĞISTOS 20O4 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 £ Bmşkent Ekspresi 'nde u. -tomatik fren yok- t nmış. Demek ki. tren £ Msazası değilfren ^ kazası! BektronMt posta: denizsom©cumhuriyet,conUr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - AKP, şeriatın ceza yasasını istiyormuş. "Bu kez parmaklan acıvabiliti" Aııtkabirsiz . t>_ Tülay Bosi, A THY'nin Skytife I aergisindeki Ankara | ks-nt haritasından yaDancı bir dostuna baştentte gezebileceği yerieri ve özellikle Anttlâbiri göstermek istiyor. Fakat o da ne? THYnin uçaklarda bedava dağrttğı dergnin ağustos sayıanda Ankara haritssı, metro hattını gösteren basrt bir krokye dönüştürülmüş ve Anıtkabir harrtadan silinniş! B üyük bir otomotiv şirketinde mühendis ola- rak çalışan H. Yakup Akyıldız, eşi ve biri be- bek iki küçük çocuğuyla çıktığı Doğu Kara- ı 1 deniz gezisinden dönüyor... 7 Ağustos'ta Çankın'nın Kurşunlu ilçesi yakınlannda üç taşrttan olu- şan bir konvoyla karşılaşıyor. En önde resmi plakalı bir trafik polisi, ortada 18 AA 001 kırmızı plakalı Merce- des minibüs ve arkasında sivil plakalı bir otomobil... Sonra: "Konvoyu takip ederken ve hem yol çizgilerinde hem de levhalarda sollama yasağı olmayan bir bölge- de önümdeki sivil plakalı otomobili sollayıp aynı anda yolun müsait olduğumu görünce valinin minibüsünü de geçtim ve karşıdan başka bir taşıtın geldiğini gö- rünce konvoyun arasına girdim. Daha sonra tekrar sollama yasağı olmayan bir bölgede ve yol müsait olunca trafik polisini de solladım ve fakat Kurşunlu il- çe girişinde trafik lambasında bekleyen trafik polisi tarafından çevrildim. Polis ruhsat ve ehliyetimi istedi. Çankırı'daNedenini öğrenmeye çalışırken, konvoy da yanımıza geldi ve en öndeki trafik ekip otomobilinden resmi gi- yimli bir polis indi. Bana önce hatalı sollama yaptığımı söylediler. Itiraz edip sollama yaptığım bölgeye geri dönebileceğimizi ve orada sollama yasağının olmadığını söyledim. Da- ha sonra bana hız limrtini aştığımı söylediler. Bunu na- sıl tespit ettiklerini sordum ve bunu radarla tespit et- mişler ise göstermelerini istedim. Gösteremediler. Bu- nun üzerine polislerden dürüst olmalannı isteyince ba- na valinin emri ile ceza keseceklerini, yapacaklan bir şeyin olmadığını söylediler. Hatta konvoydaki otomo- bilden inen resmi giysili polis, benim haklı olduğumu fakat valinin emri karşısında cezayı keseceklerini bil- dirdi ve Istanbul'a kadar önümde daha uzun bir yol ol- duğu için sinirienmememi çok nazik bir dille önerdi. Daha sonra benzer cümleleri trafik ışıklannda beni çevirip ceza kesen trafik polisi de tekrarladı ve bana valinin emri ile ceza kestiğini, benim cezaya sebep olarak ne yaptığımı kendisinin bilmediğini anlattı. Ay- nı polis ceza kesme işlemi bitince valiye telsizle ula- şıp 'Sayın valim arkadaşı durdurup gereği yapılmış- tır' dedi." Bundan sonrasında ise H. Yakup Akyıldız'ın yanrtı- nı aradığı sorular var: "Karayollan Trafik Yasası'nda va- li talimatıyla ceza yazma maddesi var mıdır? Varsa bi- le benim yaşadığım olay valinfn yetkilerini kötüye kul- lanma değil midir? Vali hakkında herhangi bir yere, ki- me ve nasıl şikâyette bulunabilirim?" Haftalardır, Türkiye'nin birçok yerinde trafik polisle- rinin "yerli" ve "yabancı" diye sürücüler arasında ay- nmcılık yaptığım yazıyorum. Meğer polisler bu yetkiyi valilerinden alıyonnuş! öyle değil mi Içişleri Bakanı Abdülkadir Aksu? ÇorapÇ Hamza Saykan: "Başmam 'Demlr ağlara ördük dediler. Ne ördünüz laftan başka? Ama bak, biz örüycruz. Öreceğiz inşallah' demişti. Hazret demir ağlarla örme< yerine Türki/e'nin başına çorap örüyor olmasın!" Pazar # Akif Kökçe: "Irakta çalışan Türkler rehin alınıyor, öldürülüyor. Amerika'nın Irak işgali ile 'pazar' hesabı yapanlann bulduklan pazar ne yazık ki can pazan! SESSÎZ SEDASIZ (!) Kıyıköyden Saroz'a petrol boru hattı Boğazlardaki tehlikeli madde taşı- macılığını azaltmak için 1993 yılından beri çeşitli etkinlikler yapan Doğa İle Banş Derneği, Kıyıköy-Saroz arasında düşünülen Transtrakya Boru Hattı Projesi'ni değerlendiriyor: "Neacıdırki, alternatif yollarara- nırken, çevreci örgütler 'Saroz mu yoksa Boğazlar mı' tercihine zorian- maktadıriar. Bu tür dayatmaları redde- diyoruz. Hedefimiz, Karadeniz ve Türk Bo- ğazlan'ndan yapılmakta olan tehlikeli madde taşımacılığının giderek azaltıl- ması veya daha güvenli yollar kullanıl- ması olduğundan, Karadeniz'de ge- milerle yapılan petrol taşımacılığının artmasını kabul etmemiz mümkün de- ğildir. Karadeniz ve Türk Boğazlan'na alternatif petrol nakli yollarının çevre- ye yapacağı etkilertam olarak bilinme- den bunun bir çözüm olarak sunulma- sına karşıyız. Altında ülkemizin de im- zası bulunan Gündem 21 ve Habitat II kararlan doğrultusunda, bahsedilen petrol boru hattı projelerinin, öncelik- le yöre halkı, sivil toplum, üniversite- ler, yerel yönetimler olmak üzere tüm sektörierin tartışmasına açılması ge- reklidir. Doğal hayatın ve doğal kay- naklann önemini ve korunmasını savu- nan bir sivil toplum kuaıluşu olarak, özellikle Kıyıköy-Saroz projesinde ol- duğu gibi, bakir ve korunması gereken fauna ve floradan geçirilmeye çalışılan projelerin, çok daha hassas incelen- mesini gerekli görüyoruz." Yüksek Yerilim Hattı tnsanlardan uzaklaştıkça, kendime yaklaşıyorum! [email protected] ÇED KÖŞESÎ OKTAY EKİNCİ Cevahir Bedesteni Kim bilir kaç iki gönlü se- vindirdi; kaç küskünü banş- tırdı; kaç sevdalıyı daha bir sevdalı kıldı?.. Sorunun yanıtını bilmek olanaksız... Ama bilinen gerçek o ki eğer Kapahçarşı'nın orta ye- nndeki şu "Cevahir Bedes- teni'' olmasaydı, sayısız gö- nül hoş olmaz, sayısız küs- kün derdine yanar, sayısız sevdalı da sadece umuduyla baş başa kalakalırdı... "Takı" denince akla sade- ce güzelleşmek değil, "gü- zdduygularla buluşmak" da geldiğine göre, yine takı de- nince akla gelen en büyük zenginliğimiz Cevahir Be- desteni'nin aynı duygularla kaplı "insanlara" yaptığı hızmet acaba nasıl anlatıhr?.. Sizm 'mücevher'leriniz^. Adı "mücevherler"den geliyor... Ama hem her kese- ye uygun hem de her zevke yanıt verecek, "her anrvı hep anıhr küacak" özenli ve soasuz çeşitleriyle, "kendi mücevher" de- ğe'lerine armağan suamak isteyen her- keii memnun ede- bilıyor... Nedeni ise aynı zananda "emeğin ve göz nurunun" akakgönüllü bil- geiğini taşıması. Armağanınızın "sze özd" ol- mısını istedi- ğüizde de aynı eme- giıvegöznu- Desen:12MS başka bir yere bakmanızı olanaksız kılacak seçenekle- ri size armagan etmezse za- ten Cevahir Bedesteni de olamazdı... Once sevgiyie tasarlaym tşte böylesine bir hizmetin "göriinmeyen kahranıanlarT var ki onlar da "tamirciler"... Onlan tanıyabilmek için demin sözünü ettiğim "hep anıhr latanak" ısteyeceğiniz bir anınız olmalı öncelikle... Sonra da anlamına uygun bir "tasanm* düşleyerek Ceva- hir Bedesteni'nin yolunu tut- malısınız. Tasarladığınızı bedesten esnafina tarif ettiğinizde, yüz- lerce tür taştan ve takı malze- mesinden nasıl bir bileşim ya- pılabileceğini severek anlatır- lar. Seçeneklerden birine ka- rar verdiğinizde ise size bir çay ikram edip seçtiğiniz par- çalan tasarladığınız şekilde birleştirmeleri için "tamireiye'' gön- derirler... Işte o anda, hiç çekinmeyin ve çı- raf ın peşine düşüp Kapalıçarşı'nın en bilinmez kuytu köşe- lerinde siz de gözden kaybolun. Bugüne dek gördüğü- nüz belki de en küçük dükkânlarda, başlannı kaldırmadan diz dize ça- lışan "tamircflerin'', sevgi- ruıun ''duy- gıiannıza saygı dohı bir us- taJğa"dönüşmesi... ^itekim, dünyada kaç reık varsa, "obnayanlann'' bie vitrinlerini bezemesi bu yizden... < insanıse\indirmekiçinco- !ŞID taşan yarabcıhk ve yine inanı sevindireceği için her ^rmüda gösterilen zarafet .vtinceük._ ' Dünyada kaç tür taş varsa tününün bulunabilmesi ve Idinyada kaç tür takı örneği Jvjrsa yine tümünden fazlası- «nu sunulabilmesi de bu yüz- !daoLmalı... ' >ayı tercih edip de "seç- nrok" ya da "yaptu-mak" !iça dar sokaklannda dolaş- jnya başladığınızda, artık lerin en büyük dünyalanna su- nulacak arma- ğanlan nasıl yarat- tıklannı hayranlıkla izleyin... Topluiğne başından bile küçük parçalan "hüner- ü eDeri ve yaradcı akıüanyla" istediğiniz güzelliğe nasıl ge- tirdiklerini seyredince, sade- ce kendi mücevherinize de- ğil, emeğin tarihine ve kutsal- lığına verdiğiniz değer de kat- bekat artacaktır. O küçük işyerini bir güzel sanatlar atölyesine dönüştü- ren zarif ve birikimli ustalığın yarattığı "armağanmızı'' ise aynı emeği şükranla anarak sunarsanız, sevdanızı da "in- san sevgisiyle'' sarmalanıış olursunuz... Cevahir Bedesteni başka neyapabilirki?... oekinci >< cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behhaka turk.net HARBl SEMÎHPOROY semihporoyiiyahoo.com HAYAT EPlK TİYATROSU MVSTAFA BILGIN [email protected] IRAKTA SON DURUM !. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAM 15 Ağustos wwic.mumtas-arikan.com 196O'T» 8UŞC», BAĞIMS/Z KONGO.. LAAI HEH/etE AY/&LA*AlOAOl£. İLK * £ 2 POB- TEKİZLİ DENİZCİLEIZ TARAFINDAN 1S. YÛZYIL- J>A KEÇFBPlLEM SU ÜU£Et PAHA SON6A KÖ LE l/e F/LPrÇÎ 77CAG£T7 YAPAN FRAN£t2lAR CA £LE &BÇ.ie.İLPİ-ANCAK/YİUE £>E İÇ BÖL- GELER PB< BİUfJMlYOGJ>U. f88O'l£££>£X/ SOHBA, BeAZAVİLLE tŞ£MTİ faj&ULDÜ VE TÜM BU TOPGAİOA&PA FfZAHSlZ EGEMSULİ- Sl K£SiNLE?rİ. KONGO'OA STATÛKOMUN PeğiŞMESr /ÇJU, İ9SB 'DE OTDUOM SİR yÖMETlMİAJ, AÜDlNDAN DA BAĞIMSlZLiSlM i İ Kcmgo'fUM semboiu.. SSK sağlık karnemi zayi ettim. Hükümsüzdür. ASIM ALARÇİN ANKARA ASLtYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2003/542 Davacı Galıp Ersoy vekili tarafindan davalılar Atilla Kantarman ve Isa Kantarman aleyhine açılan şirketin devredildiği ve şirket orta- ğı olmadığının tespiti davasının Mahkememizde yapılan açık yargılaması sırasında verilen ara karan gereğince, Davalı îsa Kantarman'ın Miralay Nazun Bey Sokak I4l  Yenunahalle/Ankara ve aynı adreste ikamet eden davalı Atilla Kantar- man'ın adreslerine çıkanlan, tebligatın iade edildiği ve yapılan emniyet araştırmasında da adreslen belirlenemedığinden dava dilekçesi ve dunışma gününün ılanen tebliğine karar verildiğinden, Davalılar Îsa Kantarman'ın ve Atilla Kantarman'ın duruşmanın ertelendiği 13.10./ 2004 tarihinde saat: 10.25'de Mahkememiz du- ruşma salonunda hazır bulunması veya kendisini vekil ile temsıl ettirmesi, gelmediği veya kendisini vekil ile temsil ettirmediği takdirde yargılamaya yokluğunda devam olunacağı â&va. dilekçesi yerine geçerli olmak üzere ilanen tebüğ olunur. Basın: 36920 PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU 'Yıldönümü 1 Bugün 15 Ağustos 2004, PKK'nin Eruh ve Şem- dinli'de karakollan basarak bir eri şehit ettiği, yir- mi yıl sürecek ve 30 binden fazla insanımızın ölü- müne yol açan "düşükyoğunluklu iç savaş "ı ateş- lediği kanlı günün yıldönümü. Geriye dönüp baktığımda yalnızca binlerce ölü, binlerce sakat, binlerce öksüz, evleri yıkılmış, ya- kılmış, köyferi boşaltılmış, göçezorlanmış milyon- larca insan görüyorum. Sorumlu hükümetlerin, yö- neticilerin yeteneksizliklerini, bilmezliklerini, anla- mazlıklannı, aymazlıklannı anımsıyorum. Birçok "şey"\ bilmeyen, ama her şeyi bilir gibi görünme- yi çok iyi becermiş; artık Türkiye siyasetinde bir noktacık kadar ağırlığı kalmamış olan, ama o za- manlann siyaset boşluğunda milyonlan peşinden sürüklemeyi başarmış Anavatan Partisi'nin kuru- cusu, yirmi yıl öncesinin başbakanı Turgut Özal'ın ilk terörist baskınlan üzerine basına yansıyan üç sözcüklü yorumu canlanıyor belleğimde: "İki bu- çuk çapulcunun işi!" Ne talihsiz bir yorum, ne ca- hilce bir saptamaydı. Şimdi boi güneşli, bol mavilikli güney beldelerin- de 80'li yaşlarını süren zamanın Devlet Başkanı, bu ülkenin başına "özal'ı ve özalcılığı" musallat eden, bu ülkenin insanlarının sırtına deli gömleğini andırır bir anayasa giydiren, 12 Eylül'ün demir pençeli li- deri Kenan Evren'in "Kürt" olgusuna ilişkin, "Kar- lı dağlarda yürürken kart-kurt diye ses çıkar, bun- lar da karlı dağlarda yaşadıklanndan çıkardıklan ayakseslerinibenimseyip, kendilerine 'Kürt' demiş- ler..." yollu yorumiannı anımsıyorum. • * • Türkiye Cumhuriyeti'nin "resmi" televizyon ka- nalı Türkiye Radyo Televizyon Kurumu bir süredir televizyonda "Kûrtçe" yayın yapıyor. Kentlerimi- zin sokaklannda Kürtçe gazeteler, dergiler, kaset- ler, Kürtçe film DVD'leri serbestçe satılıyor. Ses sa- natçılan konserlerinde Kürtçe şarkılar, türküler söylüyor. Kürtçe dil kurslan açılıyor, Kürt Enstitü- leri kuruluyor. Geriye dönüp soruyorum: "Ben Kürt'üm, anadilimi öğrenmek, konuşmak istiyo- nım," dediği, "demokratik-kültürel haklar" talep ettiği için Kürt ya da Türk kaç yurttaşımız baskı gördü, yargılandı, uzun yıllannı demir parmaklık- lar ardında geçirdi geçen yirmi yılda? "Demokra- tik-kültürel hak" istemleri Kürtçe gazete, dergi, kaset yayımlamaktan, Kürt dilini özgürce öğren- mekten, konuşmaktan, dernekleşmekten başka neleri içeriyordu ki o acılar çekildi, çektirildi, diye düşünmeden edemiyorum. DEP'Iİ milletvekillerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde sergiledikleri aykınlıklar nedeniyle ya- ka- paça dışan atılışlannı, tutuklanışlannı, yargılan- malannı, mahkûm edilmelerini anımsıyorum. Sü- reç, birfilm şeridi gibi geçiyorgözlerimin önünden. Bu sürecin yer aldığı zaman dilimi içinde ve son- rasında kurulan, "Kürtkimliği"nn ağır bastığı öbür siyasal partileri, yöneticilerini, o yöneticilerin dav- ranışlannı anımsıyorum. Onlann, DEP'li milletve- killerinin uzun yıllar cezaevinde kalmalanna ne- den olan aykınlıklarını çok geride bırakan davra- nışlannı da... • • • Son yirmi yilın belleklerimizde kalan en hüzün- lü görüntüleri hiç kuşkusuz "normal" koşullarda bir çay bahçesinde karşılıklı tavla oynayacak, biriik- te türküler söyleyecek, dans edecek, üniversite amfilerinde birbirierine ders notlan verecek çağ- larda canlannı dağlarda bırakan Türk ve Kürt genç- lerinin, çocuklanmızın kanlı fotoğraflanydı... Gönül, bu fotoğraflar hepimize ders olsun, istiyor ama öyleferi var ki yaşanan acılardan ders çıkarmak is- temiyoriar, sonu hüsranla bitecek siyasal ihtiras- larından bir türiü arınamıyorlar. Bir süredir dağlardan, mezralardan, sokak ara- lanndan yine bomba, kurşun sesleri, çatışma, er- ken ölüm haberleri geliyor. Bunlan duydukça, Mehmet Akif'in "Tarih7 tekerrürdiye tarifediyor- lar, hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?" dize- leri geliyor aklıma. Ama şair gibi umutsuzluğa ka- pılmıyorum; barışa, kardeşliğe, insana ve insanca bir dünyaya olan inancım ağır basıyor çünkü. e-posta: [email protected] Faks:0212-723 84 97) BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 SOLDANSAĞA: 1/ Dumanren- gi... Bir kim- senin davra- nışlanna te- mel olan ah- lakilkelerinin tümü. 2/Doğu Anadolu'da bir ırmak... Genelev işle- ten kadın. 3/ XVII. yüzyıl- 9 da yaşamış ünlü bir divan şairi... tki tarla arasındaki sınır. 4/ Din adamla- 2 rımn simgesi sayılan 3 başlık... Uluslararası 4 Çalışma Örgütü'nün 5 simgesi. 5/ Euro'ya 6 geçmeden önce Ital- 7 ya'nınparabirimi. 6/ 8 Kuyruksokumu ke- 9 miği... Birkaç renkli iplikten yapıhruş dokuma. II Bir nota... Terlemekten ya da sıcaktan vücutta gö- rülen küçük pembe kabarhlar. 8/Eski Türklerde, öl- müş atalann tapılan suret ve heykelleri... Kilime benzer, renkli ve motifli uzun yolluk. 9/Himalaya- lar'da yaşadığına inanılan "Kar Adam"a verilen ad... Pulluğun toprakta açtığı iz. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/tnsan gözünün algıladığı ışık şiddeti... Dil dev- riminin ilk yıllannda "belediye" anlamında kul- lanılan sözcük. 2/Faiz... Zırh ya da silah. 3/Bağ, bahçe gibi yerlerde ekilmek için aynlmış küçük toprak parçası... Satrançta bir taş. 4/ "Isimler" anlamında eski sözcük... "-~ kapılı bir handa / Gi- diyorum gündüz gece" (Âşık Veysel). 5/Bir ya- pının damında çevresi ve üstü açık yer. 6/Bir tem- bih sözü... Vücuttaki AIDS virüsünü saptamakta kullanılan test. II Uzaklık işareti... Üstten sağa doğru eğik olan basım harfi. 8/ Yapım... Türki- ye'nin ikinci yüksek dağı. 9/ Kürekle yürütülen dar, uzun ve hafif tekne... Yankı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle