25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 -I A.ĞUSTOS 2004 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Ferhat Göçer ve Metropol Senfoni Orkestrası yann saat 21.15'te Rumeli Hisan'nda Türkiye'ninBocelli'siAYÇATEZER Etkileyici ve kendıne özgü tarzıyla dinle- yenleri büyüleyen doktor sanatçı Ferhat Gö- çer ve Metropol Senfoni Orkestrası yann saat 21.15'te Rumeli Hisan'nda müzikse- verlerle buluşacak. Diyarbakır, Gaziantep, Izmir, Ankara ve Bodrum'da verdiği 'Ana- dohı Aryalan' turnesi kapsamındaki konser- lerinde yoğun Ugı gören Göçer, 14 Ağustos'ta da Antalya'da konser verecek. - Tıptan müztğe geçiş nasıl gerçekleşti? FERHAT GÖÇER - îstanbul Tıp Fakül- tesi'nde okurken konservatuvara girdim. 1992 'de her ikisinden de mezun oldum. Iki üç yıl kadar Devlet Opera ve Balesi'nin ko- rosunda çahştım. 1 yılmecbunhizmetyap- tıktan sonra îstanbul'a geri döndüm. Bir ta- raftan genel cerrahı asistanlığına devam ederken bır yandan da müzık yaşamımı pro- fesyonel olarak kulüplerde sahneye çıkarak sürdürdüm. - tld farkh hayat sürüyorsunuz. Bunlarm birbiriyle çaüştığı zamanlar olnıuyor mu? GÖÇER - Çok uzun bir süre bunun çok ağır çatışmalannı, büyük çelişkilerini ken- di içimde yaşadım, halen de yaşıyorum. Ama artık eskisi kadar yoğun değil, daha du- ruldum. Doktorluk ağır bir meslek. Ama elimden geldiği kadar yürütmeye çalışıyo- rum. Bu alanda büyük kariyer beklentilerim yok. Müziğe daha ağırlık veriyorum. Uzun vadede neler yapacağımı planladım. 'Orhan ŞaHıel çok yardımcı oldu' - Türkiye'de kendi senfoni orkestrası olan ilk sanatçısınız. Neden böyle bir gereksinim duydunuz? GOÇER-Çalışmalanmızı gerçekleştirmek üzere resmi kurumlara başvurduğumuzda ol- dukça fazla prosedürle karşılaşnk. Biz de ken- dimize ait bir senfoni orkestrası oluşturalım istedik. Bu konuda Orhan Şalhel'in büyük yardımlan oldu. Parçalann yazılması, yön- İendirilmesi, yönetilmesi, düzenlemeleri, orkestranın kurulmasında bana yardımcı ol- du. Ben de işin diğer aynntılanyla ilgilen- dim. Uyumlu bir ekip çahşması sonucu sen- foni orkestramız kuruldu. - Halkm çok yakuı olmadığı klasik müzi- ği halkla buluşturuyorsunuz. GÖÇER - Aslında müziğe yaklaşım tar- zı önemli. Opera deyince insanlann tüyle- ri diken diken oluyor. Kendi ezgilerimizi de katıp halka yakın bir biçime sokarak sun- maya çalışıyorum. Aslında kendimi opera- cı olarak tanımlayamam. Dünyada genç ku- şaklar kendilerine özgü, yeni şan teknikle- ri kullanarak albümler çıkanyorlar, konser- ler veriyorlar. Ben de bunun Türkiye ayağı- nı oluşturuyorum. Daha dinlenebilen, biraz daha sıcak, daha yalın, daha doğamıza uy- endimi operacı olarak tanımlayamam. Dünyada genç kuşaklar kendilerine özgü, yeni şan teknikleri kullanarak albümler çıkanyorlar, konserler veriyorlar. Ben de bunun Türkiye ayağını oluşturuyorum. Daha dinlenebilen, biraz daha sıcak, daha yalın, daha doğamıza uygun bir teknik yaratmaya çalışıyorum. gun bir teknik yaratmaya çalışıyorum. Bu- na Türk ezgilerini de kattığımda ortaya çok nefis bir sentez çıkıyor. Türkiye'de benim yaptığım tarzda müzik yapan pek yok. ÂşıkVeysel, NeşetErtaş, Pir SultanAbdal, Zülfii Livaneli, Mûnir Nuret- tin Selçuk, Timur Selçuk, tarzlannı, teknik- lerini örnek aldığım sanatçılar. Onlardan yola çıkarak çok farklı bir tarz ortaya çıkar- dım. - Yapüğuuz müziği nasıl tanımlarsmız? GÖÇER-Beni genelde herkes klasik nor- ma orurttu. Tenor deyince, klasik müzik de- yince yelpaze darahyor ve oraya yerleşiyor- sunuz. Onu da aşmak çok zor. Yaptığım mü- ziğe senfomk pop dıyebiliriz. - Size Türk Bocelli'si diyorlar. Bu konuda- ki düşünceleriniz? GÖÇER - Aslında doğru. Tarzımız aynı. Andrea Bocelli bır ttalyan, ama klasik par- çalann yanı sıra Ispanyol, Portekiz ve diğer Güney Avrupa ülkelerinin halk ezgilerini de konserlerinde yorumlayan biri. Ben bu- nun tamamen bir Türk biçimini ortaya çı- kartmaya çalışıyorum. Eskl Türk fflm müzlklerl... - Esld Türk film müziklerini seslendirme düşüncesi nasıl ortaya çıkü? GÖÇER-Bu aklıma AntonioBanderas'ın Meksika halk kahramanını canlandırdığı bir filmini izlerken geldi. Filmde, sessiz film döneminde yapılan filmler gösterilirken alt- ta orkestra o filmlere müzik yapıyordu. Bu- nu görünce bunu ben de yapabilir miyim, diye düşündüm. Eskı Türk film müziklerini araştınnca gerçekten çok unutulmaz yapıtlann olduğu- nu gördük. Dönem farkını ortadan kaldır- mak için 1914'ten 2004'e kadar çekilmiş bü- tün filmleri siyah-beyaz gösteriyoruz. Ve altında da bir pop orkestrası bu şarkılan ça- lıyor. Rumeli Hisan'nda 'Anadolu Aryala- n'nın içinde bu konsepte ait üç dört örnek sunacağız. - Albümü olmayan bir sanatçı olarak Ru- meli Hisan'nda konser vermek sizde ne gj- bi duygular uyandınyor? GÖÇER-Rumelı Hisan'nda albümü ol- mayan bır sanatçı olarak sahneye çıkmak ina- nılmaz bır onur ve büyük bir mucize. Ru- meli Hisan ve Antalya konserlerinde ağır- lıklı Türk yapıtlar olmak üzere çok çeşitli bir repertuvar hazırladık. Anadolu Ateşi'nin ritim topluluklanndan da destek aldık. - Yeni çahşmalannız var mı? GÖÇER-Eskı Türk film müziklerini önü- müzdeki dönem çarşamba geceleri Tiyatro Kedi'de tiyatro gösterisi olarak sunacağız. Mayısta Aya Irini'de verdiğimiz 'Anadolu Ar- yalan' konserinın DVD'sini hazırlayıp al- büm halinde sunmayı tasarhyoruz. Marquez 'Kolera Günlerinde Aşk' adlı kitabının filme çekilmesine izin verdi Hollywood'a yeşil ışıkKültür Servisi - Fidel Castro'nun kararlı yandaşı, Latın Amerika yazınının dünyadakı en önemli temsılcilerinden Gabriei Garcia Marquez. "Hollywood'a yeşii ışık yakn". The Guardıan'ın haberine göre bugüne dek herhangi bir romanının Hollyvvood tarafından beyazperdeye uyarlanması düşüncesine hiçbir şekilde sıcak yaklaşmayan ünlü yazann tavnndaki değişikhk, ilgili çevrelerde gündemde. Merkezi Los Angeles'ta yer alan Stone Village Pictures yapım şırketi, yapılan açıklamaya göre, Marquez'e 'Kolera Günlerinde Aşk' adlı romanını filme çekebilmek için 1 ila 3 milyon dolar tutannda para önerdi. 76 yaşındakı kanser hastası yazann, yaşam arkadaşı Mercedes ve iki oğlunun geleceğinden endişe ettiği söyleniyor. Scott Steindorrf, romanda anlatılanın, Romeo ve Juliet bir yana, "dünyanm en güzel aşk öykülerinden biri" olduğunu söyledi. Kolombiya El Espectador gazetesinin haberine göre, yazan ikna etmek Steindorrf'un iki yılını aldı. Blrçok dlle çevrlldl Yapımcı. "Romanın kahramanı gibi asla umudumu vitinnedim ve amacuna ulaştım. HoUywood'da bugüne kadar yapılan en iyi filmi yapmak için çok çalışacağiz" dıyerek tasanya ne denli önem verdiklerinin altını çizdi.l985'te yayımlanan 'Kolera Günlerinde Aşk', birçok dile çevrildi. Romanın kahramanı Florenn'na Ariza, Fermina Daza'nın kalbini kazanmak için 51 yıl 19 ay ve 4 gün uğraşıyor. Yazara uluslararası ün kazandıran romanı ise 'Yüz Yılhk Yalnızhk' (1967) olmuştu. Bugüne dek, yüksek bütçeli, îngilizce filmlerin karşısında yer aldığı bilinen Marquez'in, daha önce 'Chronicle of a Death Foretokl'u Francesco Rosi'nin yönetmenliğmde beyazperdeye uyarlanmıştı. Filmde başrolü Rupert Everett canlandırmıştı. 'Kolera Günlerinde Aşk'ta ynayabileceğı söylenen isinılerden bazılan Nicole Kidman ve Jude Law. Steindorrf, filmin senaryosunu Marquez'in yazabileceğini de belirtti. Ünlü romancının, birçok kişinin sonradan arasına mesafe koyduğu Fidel Castro'ya yakın olmayı sürdürmesi eleştiri konusu olmuş; geçen yıl da Susan Sontag tarafından 'eski arkadaşını eleştirmemekle' suçlanmıştı. TUĞRUL SELÇUrCUN SON ÇALIŞMALARI 'Hayat Ağacı' heykel sergisiKültür Servisi - Tuğrul Sel- oık'un 'Hayat Ağacı' adlı hey- lel sergisi 9 Eylül - 9 Ekim ta- rhleri arasında Galeri Apel'de ^er alacak. Doğum ve ölüm arasındaki sireçte, inanışlar doğrultusun- a kimi zaman dinsel bir 'beze- ne', kimi zaman da 'yaşanun angesi' olarak birçok malze- neye 'süsleme unsunT gibı gi- cn 'Hayat Ağacı' edebiyattan ahiyata, tıptan efsanevi hikâ- «lere birçok farklı alanda yer iır. Almanya'da ıhlamur, Fran- a'da meşe, Kuzey Avrupa'da aşbudak, Sibırya'da kayın, Ku- 2y Afrika ülkelennde hunna, übnan'da sedir ve Türk kültü- ânde servi ağacı olarak yaşa- mın içine giren Hayat Ağacı, farklı şekillerde bezeme öğesi olarak işlenmiştir. Hayat Ağa- cı'nı geçmişin manevi dünyası- nın simgeleriyle iç içe sokarak görsel dilin olanaklanyla yeni yorumlar getirmeye çalışan sa- natçı, günümüz hayatlannın gi- derek sığ ve neredeyse iki bo- yutlu hale gelmesi sonucunda oluşan 'simgesel biçimler' ve 'renkler'e boyut kazandırmayı amaçlamıştır. Sanatçı sergisinde, biçimle- ri oluştururken geleneksel mal- zeme ve ışleme tekniklerini bır zanaatkânn sabır ve gözlemiy- le kullanıp sanatsal düşüncede bır araya getirmeye çalışmıştır. (0 212 292 72 36) 1m İ -I 1 i 1 m İ FOLKLOR/EDEBlYAT DERGÎSlNÎN YENl SAYISI ÇIKTI Türk kültüriinde birey kavramıKültür Servisi - UEM (Uluslararası Eğitim- Oğretim Basın-Yayın Ltd. Şti) tarafından Metin Turan'ın yönetmenliğinde üç ayda bir yayımlanan 'Folklor/Edebiyat' adlı derginın yeni sayısı çıktı. Kıtap bovutunda hazırlanan 256 sayfalık dergi, bu sayısında da bilimsel yaklaşımla kaleme alınan yazılar sunuyor okura. Halkbilim, iletişim, antropoloji, sosyoloji, müzikoloji, tarih ve edebıyat gıbi dallarda, uzmanlann bakışıyla hazırlananlardan biri, Fuat Bozkurt imzalı 'Türk İmgesinden Görüntüler'. Bozkurt, yazısında, Türk kültüriinde birey kavramına ışık tutuyor mor/edebiyot okurlar için. Mehmet Çevik'in 'Türkiye'de 1980 Sonrası Halk Anlaülan Araşürmalan', Fuzuli Bayat'ın 'Irk Bigit'te Sosyal ve MitolojikKonular', Birsen Karaca'nın 'Transkripsivon ve Transüterasyon Sorunu', MdahatPars'ın 'Boşko Smamoski'nin 'Hayat En Zor Zanaatur' romanı üzerine incelemesi, derginin bu sayısında yer alan yazılardan bazılan sadece. Muhsine Helimoğlu Yavuz, dergi okurlan için 'Halk Anlaülannın Düin Öğretilme ve Gelişimine Katkdan'nı ele alırken Ayla Kaşoğlu, '1960'lann Rus Edebiyan Üzerine Bir tnceleme' yapıyor. GÜZELtN ARDINDA BERTAN ONARAN Assos Kazammları Bu yıl Assos'taki ilk kazanım, Taşyakalı biryö- rük ailesi oldu. Gerçi Nurgül'le Hasan'ı iki yıl- dır tanıyorduk Kadırga Koyu'ndan; güneşlenip denize girdiğimiz koy boyunca sabahtan akşa- ma dolaşıp kekik, uğur, heybe satarlardı. Onlar güzel gözlü Hanife ile acılı ama güleryüzlü Ha- san'ın son iki çocukları; iki abla daha var: Ca- hide'yle Ünzile. Nurgül bu yıl 10 yaşında, ama bedensel açı- dan 6'sında kalmış gibi; alabildiğine zeki, canlı, çalışkan; kendi deyişiyle "kafası matematiğe çok eriyor", o kadar ki sınıfta yanında oturan ar- kadaşı yoklamalarda ona bakıp yazdığı için ög- retmen kaldırıp başka yere oturtmuş. Ama Nil- gün sonrasını da okuyup okuyamayacağını sor- duğunda: "Ben okumak isterim, ama bütçemiz yetmez" diyor. Aynı şey analannın yüz göz gü- zelliğini almış Ünzile ile Hasan için de geçerli, tp- kı milyonlarca benzerleri gibi. Türk askerlerinin başına çuval geçiren ABD ile onun yerli uşakla- rı da zaten Köy Enstitülerini bunun için kapat- mışlardı; böyle zeki köy çocuklan okuyup aydın- lanmasın, soygun rahatça sürsün. Ikinci kazancımız, köydeki evimizin iki kapı ötesine bu yıl gerçek bir görsel şenlik getiren Ön- der Tokuç. O daha talihli bir köy çocuğu; 1970'te Mani- sa-Saruhanlı'nın Azirnli Köyü'nde doğmuş; o köye kim bu adı vermişse çok yerinde doğrusu; kanıtı, önder. Bir çiftçinin 4 çocuğunun üçün- cüsü; ilkokulu köyünde bitirmiş, 1981'de Iz- mir'deki marangoz amcasının yanına verilmiş; 91 'de askere gitmiş; dönüşte 3 yıl daha maran- gozluk yapmış. Şimdi kendisinin de söylediği gi- bi, Köy Enstitülerindekilere benzer bu somut eğitim sonra çok işine yaramış. Onun gönlün- de resim varmış; 1994'te dısardan girdiği sınav- la ortaokulu bitirmiş; 1997'de gece lisesini bitir- miş, bir yıl ressam Selda Cengiz'in işliğine git- miş. 1998'de S. D. Üniversitesi'nin Güzel Sanat- lar Fakültesi sınavlanna girmiş, hem resim, hem sahne sanatlan bölümlerıne girmeye hak ka- zanmış; üç gün düşündükten sonra sahne ta- sanmını seçmiş. O arada resim sevdası sürüyor. Aynca seramik bölümünde öğrenci yardımcısı olarak 4 yıl çalışmış. 2001 yazında, bitirme ça- lışması olarak Alman DışavurumcuTiyatrosu'nu incelemek üzere Almanya'ya gitmiş. 2002'de okul bitince Istanbul'a göçmüş, televizyon dizi- lerinde önce yardımcı, sonra sanat yönetmeni olarak görev almış. Sonunda gönlündeki tutku ağır basmış, resme dönmeye karar vermiş. Bu kararda, önce yardımcısı, sonra sevgilisi, şimdi eşi olan Özgün Başaran'ın payı büyük. özgün'ün geçmişi ve kişiliği adına çok uygun; atalan Selanikli; 1. Dünya Savaşı öncesi soyun o günkü çiftinden baba ölüyor; genç kadın, üç oğlunu alıp Türkiye'ye göçmek üzere gemiye biniyor; ne yazık ki öğrenilemeyen bir nedenle o da gemide can veriyor. Kalan üç oğlan, ana- yurda ulaştıktan sonra çil yavrusu gibi saçılıyor. Içlehnden biri, sığınıp bakıldığı kurum dolayı- sıyla Asker Mustafa adı verılen, Çanakkale'nin Ayvacık ılçesınin, özgün'ün deyişiyle, Gülpınar yolu üzerinde olduğu halde, "okumuşu en az" Kocaköy'üne yerleşiyor; torunu, özgün'ün ba- bası Murat, Köy Enstitüsünde okuyabilme tali- hine eriyor; kendisi gibi bir öğretmen kızla evle- niyor; iki kızlan oluyon özgün'le Özge. 1999'da Mimar Sinan Üniversitesi'nin Klasik Arkeoloji Bölümü'nü bitirip kazıbilimci oluyor özgün; ve hoş bir rastlantıyla, önder'in çalıştı- ğı dizilerde o da sanat yönetmeni yardımcısı oluyor. Onder tüketim toplumunun öğütümünden kaçmaya karar verdiğinde, el ele ilkin Ayvalık'a, Cunda'ya gidip ev-işlik arıyorlar; bulamayınca, özgün yumuşacık sesiyle sevgilisini alıp Beh- ram'a getiriyor; Behram'ın Paşaköy'den görü- nüşü epey ürkütücüdür: yeşillik hemen hiç yok- tur, Assos tepesindeki kayalar yaşama umudu- nuzu kırabilir. Nitekim önder'e de öyle oluyor; "Ben burada bir gün bile duramam" diyor; öz- gün yılar mı, elinden tutup önce camiye çıkar- tıp kuzeydeki Kaz Dağlan oyasını; sonra tapına- ğın kalıntılarına götürüp mavi denizi, Midilli'yi gösteriyor; en sonunda da iskeleye indirip men- direğe çıkarıyon orada yürürken uyanıyor ön- der'in içindeki sevi tannçası. Bir köy evi bulup yerleşiyor, kışı geçiriyor; o arada, yeni bir ev-işlik arıyorlar; sonunda bizim sokağın köşebaşında yıkık bir ağıl-ev bulup sö- zün gerçek anlamında kendi elleriyle tepeden tr- nağa yeniden oluşturuyorlar. Bütün bu inanılmaz serüven topu topu 10 ay- lık; evlilikleri de 15 günlük. Yolunuz Assos'a düşerse 18 numaradaki, öz- gün'ün kazıbilim bilgisiyle burada yaşamış ilk ka- vimden ödünç alarak koyduğu adla Leleg Re- sim ve Seramik Işliği'ni; binbirçiçekJebezeli, her yanından sebze fışkıran; ve elbet ürettikJeri re- sim ve seramiklerle dolu doğal cenneti görün. sbonaran(o hotmail/yahoo.com Örümcek Adam müzikal ohıyor • Kültür Servisi - Man el şirketi Örümcek Adam 2'nın beyazperdede gösterdiği başandan sonra, yapıtı Broadway'e taşımaya karar verdi. Neil Jordan tarafmdan tiyatroya uyarlanacak Örümcek Adam'ı sahnede Julie Taymor (Frida) yönetecek ve müziklerini Bono Vox (U2) yazacak. Sıradan bir lise öğrencısi olan Peter Parker'ın hayatmm genetik olarak geliştinlmiş denek bir örümcek tarafından ısınlmasıyla tamamen değişmesini konu alan film, Amerika'da gösterime girer girmez ilk gün ve ilk hafta rekorlannı altüst etmişti. Ünlü çizgi kahramanın beyazperdede gösterdiği başanyı Broadway'de de yakalaması bekleniyor. BUCÜN • BEYOGLU StNEMASI'nda 11.30, 14.00, 16.30, 19.00 ve 21.30'da '9. Onat Kutlar ŞenKği' kapsamında Ethal ve Joel Cohen'ın yönetmenliğini yaptığı 'Orada Obnayan Adam' adlı film. (0 212 251 32 40)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle