Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 AĞUSTOS 2004 ÇARŞAMBA
14 Ul\ kuttur@cumhuriyet.com.tr
IHenri C artier-Bresson 20. yüzyıl fotoğrafına damgasını vuran büyük bir sanatçıydı
IşıkustasıışığakanştırMEHMETBAYHA>f
20. yüzyıla damgasını vuran bir bü-
yük fotoğrafçı da_ha ışığa kanştı;
1908'de doğan Hen«i Cartier-Bresson
9 5 yaşında Paris'te öldii. Dedesi ve
babası gibi kendisi 4e resim dersleri al-
mıştı. Afrika'da bir yıl avcılık ve son-
ra ünlü yönetmen Jean Renoir'a asis-
tanlık yaptı. An yakalamaktaki yete-
neğini sezdi ve fotoğrafta yoğunlaştı.
1933'te röportaj fotoğrafinın başanlı
örneklerinden Ispanya çalışmasını ta-
mamladı. tkinci DKinya Savaşı'nda
Fransız ordusunda fotoğrafçıydı ve
esir düştü. Kaçıp yeraln direnişine ka-
tıldı. Paris'in kurtuluşunu fotoğrafla-
dı. 1947 de Robert Capa, David Sey-
mour ve George Rodger ıle Magnum
Ajans'ı kurdular. 'Yazann makalesi
neyse fotoğraf da oydu ve haklan ko-
nınmalıydı. Yirmi yıl dünyayı dolaş-
tı. Pek çok sergisi açıldı, albümleri ba-
sıldı. 1968'de"Impressionde'nırque"
broşürünühazırladı. 1975'teOxford'da
"onursaldoktora" törenine şapkası ile
yüzünü kapatarak gelip gittı. Tanın-
mamalıydı ki rahat çalışsın. Bir arka-
daşı, "Söyleyebfleceğin her şeyi söyle-
dm,arûkdüşüşegeçersin" deyince res-
me döndü.
Cerçeküstü anlayıg egemen
Fotoğraf bir teknolojidir ve pek çok
alandaki kullanırru yanında sanat yap-
mak isteyene de olanaklar sunar. Bu-
lunuşundan bu yana fotoğraf teknolo-
jisindeki her gelişme yeni fotoğraf ko-
nulan, estetiğı ve fotoğrafçı kişıliğı
getirmiştir. Böylece üretilen fotoğraf-
lar toplumun algılayış ve düşünûşünü,
hatta düşlerini derinden etkilemiştir.
1925 'te pazarlanan Ermanox makine,
küçüklüğü ve az ışıklı ortama uygun-
lugu ile ilk önemli aşamayı getirmiş-
ti. Alman basınında fotoğraf, yazı ka-
dar önem kazandı ve Erkh Salomon,
Martin Munkacsi, Andre Kertesz, Fe-
M H. Man, Alfred Eisenstaed gibi bü-
yük fotoğrafçılar sivrildi. Yeni bir dö-
nem başlamakta, "geçiyorken pence-
reden görüvenniş gjbi" an fotoğrafla-
n kitlelere yayılmaktaydı. Ancak ko-
nular genellikle üst sosyal sınıflardı.
Aynı yıllarda August Sander. sosyolo-
jik ve psikolojik verilerin bedene yan-
sıyışını fotoğraflarnakta, Eugene Atget
büyük makinesi ile Paris sokaklannı,
çeşmeleri, vitrinleri cam negatiflere
1900 öncesinden beri aktarmaktaydı.
1932, iMarseiues, ıransa
?ts
1987, otoportresi
J
otoğraf çekmek, tüm duyargalar akıp giden gerçeklerle
bütünleşirken nefesini tutmaktır. Fotoğraf çekmek tanımak,
anlamak ve kavramaktır. Sürekli devinen gerçekleri kısacık
anlarda düzene sokmaktır. Fotoğrafın içeriğini güçlendiren
dizem (ritim), biçimler ve değerler arasındaki ilişkidir.
Fotoğraf çekmek aklı, gözü ve yüreği aynı eksene dizmektir.
Haykırmanın bir yoludur. Bir yaşam biçimidir...
Çok geçmeden Leica makina, cebe
sığan boyutu ile yeni bir dönem baş-
latacaktır. Alışılmadık bakış açılan
aramakta ve anlan yakalamakta fo-
toğrafçılar artık özgürdür. Konular alt
sosyal kesimlerden seçihr. Sanan amaç-
lamayan, ama nitelikli görsel örgü ve
anlanu göz ardı etmeyen an tanıklığı
yalın bir açıklıkla yansır fotoğrafa.
Gerçeküstü anlayış egemenliğini sür-
dürmekte, sokağın sıradanlıklan tiyat-
ro oyunlannda, klozet veya bisiklet gi-
donu heykellerde, sevimsiz ve uygun-
suz nesne ve metinler sanat ürünleri-
nin ıçinde yer bulabilmektedir. Doğ-
rudan görüntüler, belgesel olarak ta-
mmlanan tek sanat biçimidir. Tekno-
lojik gelişmelerden yararlanarak ve
çağının anlayışından esinlenerek üstün
yeteneği ile Henri Cartier-Bresson ken-
disıne özgü bir fotoğraf biçemi yarat-
makta gecikmeyecektır. Aynı dönem-
de BrassaiParis'te ve BülBrand tngil-
tere'de çalışmalannı sürdürmektedır.
Fotoğraftarihçisi BeamountNevvhal,
anılannı topladığı Focus'ta şunlan ya-
ayor. "HenriCartier-Bresson Javahka-
nsı ile 1946'da New York'a geldi. Fotoğ-
raf üzerine kesin yargılan vardı; plas-
tik ve keskin olmaJrv dı. Fotoğraf gör-
mek demekti, resim ve belgesel sinema
arasmda bir yer. Biçimlerin ilişkilerini
kavramak ve görüşünü kesküıleştir-
mekiçin resim yapıyordu. Fotoğrafes-
tetik ve sanat olmayabilirdi. Not almak
gibi bir şeydi Mekanik, optik ve kim-
yasal yönünü küçümsüyor, karanhk
odaya ginniyordu. Flaş kuDantmyor,
makineye egemen olmak için atlet gibi
kendisini denetiiyordu; içki yok, siga-
ra sayıh, erkenden yatağa~ Bizlere gö-
refotoğraf,resim gibi birsanat biçimh-
di. O. resim ile aynı değerde olamaya-
cağuu söylüyordu. Avrupa kültürü için
resim çok önemüydi. Armağan veri-
lince elkri Leica'sı için boş kalsın di>e
almıyor, sonradan birini yoDuyordu.
Amerikahfotoğrafçılan.örneğin f.64'ü
hiçanlamadı; Kayalan fotoğraflıyor-
lar dedT
Portre de çalıştı
1952'de yayımlanan ilk önemli al-
bümü "Images a la Sauvette"in önsö-
zünde Bresson şöyle der: "Bazen öy-
lece dunır, bir şey olsun diye beklersi-
niz. Bazen defotogranolusturacakher
şey burada duygusuna kapılırsımz.
Ama bir şey eksiktir. Belki de ansızuı
Bu yıl 61 .'si düzenlenen 'Uluslararası Venedik Film Festivali' 1 Eylül'de açılacak
UstalarAltın Arslan peşindeGÖNÜL DÖNMEZ-COLIN
NICE - Dünyanın en önemli film
festivallerinden Venedik Film
Festivali 1-11 Eylül tarihlerinde
yepyeni bir yöneticiyle
hazırlaruyor 61. yaş gününe.
Daha önce Pesaro, Rotterdam ve
Locarno film festi\r
allerinin de
başını çeken Marco Mülfcr, ana
yapıda fazla değişiklikler olmasa
da, festivalin zengin programının
bu yıl aynı fabrikadan çıkmış gibi
hepsi birbirine benzeyen
küreselleşmiş bir sinemaya karşı
zamanını yansıtan, evrensel dili
değişik kültürlere ulaşabilen
özgün filmlerden oluştuğunu ileri
sürüyor. Yetmiş bir uzun konulu
film gösterilecek festivalde.
Bunlardan yirmi biri yanşmada,
on altısı yanşma dışrnda kalan
başkabölümlerde. Türkiye'den
katılan film yokken,
Finlandiya'dan Kolombiya'ya
yirmi sekiz ülkeden film var.
Blrçok ünlü yönetmen var
Yanşan filmler arasında Alman
Wim Wenders'in 'Land of Plenty'
(BonukÜlkesi) fılmi, tsraıllı
Amos GHai'nin 'Promised Land'
(Söz Veribniş Ülke) yapıtı,
Tayvanlı usta Hou Hsiao-hsien' in
'CafeLumiere', Güney Korenin
önemli yönetmeni Im Kwon-
taek'in 'Haryu insaeng', Iran'dan
Mohsen Makhmalbaf ın kansı
Marzrveh Meshkini'nin 'Başıboş
Köpelder', Fransa'dan François
Ozon'un '5 kere 2' filmleri dikkat
çekiyor. Yanşma dışında en
beklenen filmler arasında
Mkhelangek) Antonioni, Steven
Soderbergh, Wong Kar-wai
üçlüsünün 'Eros' filmi, Spike
Lee'nin 'She Hates me' (Benden
• 1-11 Eylül tarihleri arasında yapılacak olan
'61. Uluslararası Venedik Film Festivali'nde birçok
ünlü yönetmenin filmi Altın Arslan için yanşacak.
Jüri Özel Ödülü'ne değer görülen film ve En lyi
Yönetmen, Gümüş Aslan alacak. Aynca En tyi
Kadın ve Erkek Oyuncu, En Üstün Teknik Katkı
ve Marcello Mastroianni En lyi Genç
Erkek ve Kadın Oyuncu Ödülleri var.
Nefret Ediyor) yapıtı, Steven
Spielberg'in 'The Tenninal'(Son
Ehırak) filmleri var. Yeni akımlara
öncelik veren Venczia Orizzonti
(Venedik L fuklan) bölümünde
gösterilecek Japon kökenli Gregg
Arald'nüı ABD yapımı
'Mysterious Skin' (Gizemli Ten)
fîlminin yönetmenin diğer
filmleri gibi sıra dışı bir yapıt
olacağı sanılıyor. Genç izleyiciye
yönelik Venezia Mezzanotte
bölümünde Hintli ustalardan
Mani Ratnamın 'Yuva' filmi,
ABD'den Tony Scott'ın, kadrosu
Denzel VVashington ve
Christopher Walken gibi zengin
oyunculardan oluşan 'Man on
Flre' filmi ön planda. Uluslararası
jüriye Ingiliz yönetmen John
Boorman başkanlık yapacak.
Seçici kurulun diğer üyeleri
arasında Spike Lee ve Dusan
Makavejev Jüri Özel Ödülü'ne
değer görülen film ile en iyi
yönetmen Gümüş Aslan alacak.
Aynca En lyi Kadın ve Erkek
Oyuncu. En Üstün Teknik Katkı
ve MarceDo Mastroianni En îyi
Genç Erkek ve Kadın Oyuncu
Ödülleri var. Dijital filmlere
aynlan yeni bölümün jüri
başkanı îngiliz yönetmen
Mike Figgis. Yaşam Boyu
Başan Ödülleri seksenleri
çoktan aşmış ama hâlâ kamerayı
bırakmayan Portekizli Manoel de
OHveira ile ABD'li Stanle>
Donen'a verilecek.
Hakkı yenmi$ filmler geçidl
Bu yılki retrospektif 'İtalyan
Sinemasırun Gizli Tarihi'
adrnı taşıyor. 1960-80 yıllanndan
30-35 filmden oluşan bu
bölümde 1930'lardabaşlayan
Yeni italyan Sinemasf na koşut
gitmiş ama hiç hakkı verilmemiş
filmleri izleyeceğiz. Festivalin
61. yaşgünü nedeniyle Lido'daki
ünlü Palazzo del Cinema'nın
görsel imgesini değiştirmek
görevi ise ünlü set tasanmcısı
Dante Ferretti'ye düşmüş.
Fellini. Ferreri ve Pasooni gibi
ustalann yanı sıra Martin
Scorcese'nin yedi filmınde ve
özellikle 'Gangs of New York'ta
çalışmış olan Fen-etti festivalin
altmış yıllık geçmişini ön plana
almış bu tasanmında.
biri yürür. Hareketin getişimini izkr
ve gene beklersiniz. Son anda düğme-
ye basarsınız. Bir baskı yapıp geomet-
risûıe bakbğınızda görürsünüz ki eğer
örtücü 'tam o anda' çahşmışsa (deci-
sive momentbelirleyici an/karar anı)
mükemmeleyakındır. Bu yapı ohışma-
dan fotoğraf biçimsiz ve ruhsuzdur."
Henn Cartier-Bresson konunun de-
vinımi içinde en ilgi çekici ve etkili bi-
çimsel konumda, saniyeleri bölerek
kullanıyordu makinesini. Biçimi güç-
lendiriyor, zaman-mekân bağıntısı için-
de olağan gözün ayırt edemediğini,
anlam ve biçimın en doygun olduğu te-
pe noktasında yakalıyordu. Düzenle-
meyi bakaçta bitiriyor, negatifin tü-
münü kullanıyor ve hiç kesmeden bas-
hnyordu (kenarlardaki siyah çizginin
anlamı budur). Şamanın dansı gibi fo-
toğrafçının eğilip kalkmalan, gözle al-
gılananın biçımsel yapısında dizemli
biryapı oluşturma arayışlanydı. Yaşam
alanlannda içgüdülenni izledi, özgün
olan ve olmayan arasındaki gerilimde
yeni biçımlenmeler ve duygular ara-
dı. Bresson portre de çalıştı. 1850'ler-
de Nadar ile anlam kazanan portre fo-
toğrafçılığı, onun elinde de modelin iç
ışığını yansıtmaya yöneldi. "Yaşanu
tüm gerçekleri De kabuDenen" Bresson,
portreden uzak duramazdı.
Henri Cartier-Bresson gibi, "Okçu-
luk Sanaonda Zen" kitabını başucun-
dan ayırmayan Minor VVTıite, "Ger-
çekte sorun tinseldir'' diyordu. Hedef
ile arasındaki her şeyi eleyen okçu gi-
bi fotoğrafçı da kendisini tümüyle ann-
dırmalı, konusuna odaklanmah, duy-
gulan konu-biçim ve zamanla bütün-
leşmeli, her şey vuruş anına yönelme-
lıydi White, "Fotoğraf çekmek önce
yürekte boşluk yaraûlması ve olaga-
nüstü duyartı konuma ulaşümasıdır";
VYalker Evans. " tyi fotoğraf gizem içe-
rir"; Robert Fnuik, "Fotoğraf tek ba-
şına bir seferdir" diyorlardı. Bresson
bu ustalan tamamlıyordu; "Fotoğraf
çekmek, tüm duyargalar akıp giden
gerçeklerle bütünleşirken nefesini tut-
makür. Fotoğrafçekmek tanımak, an-
lanıak\e kavramaknr. Sürekli devinen
gerçekleri kısaak anlarda düzenesok-
maknr. Fotoğrann içeriğini güçlendi-
ren dizem (ritim), biçimler ve değer-
ler arasındaki ilişkidir. Fotoğraf çek-
mek akh, gözü ve yüreği aynı eksene
dizmektir. Haykırmanın bir yoludur.
Bir yaşam biçimidir...'' Fotoğraf çe-
ken, olacaklan önceden sezmeli, alev
yüksehneden dumanın kokusunu al
malı, olayın akışı ve biçimlerin istifi
her an değişirken gizemli doygunluk
noktasına ulaşıldığında yeri-açısı-ak-
lı ve parmağı ile hazır olmalıydı.
O an varolmanın mutluluğu
1970'lerde TV yaygınlaşıp reklam
pastasına el koyunca fotoğraf, haber-
cilik ve röportaj da geride kalmaya
başladı. Video teknolojisinin gelişi-
mi bu oluşumu hızlandırdı. tnsanlığın
yazılı kültürden görsel kültüre geçişi-
ni sağlayan coşkulu fotoğraf dönemi
geride kahnaya başladı. Ustamız Ara
Güler de o coşkulu dönemin bir bü-
yük fotoğrafçısıdır. Günümüzde bir
anlamda benzer fotoğraft sürdüren Se-
bastiao Salgado akla gehnekte. An-
cak 1936-70 döneminin Life dergisi
benzeri yayın organlan obnayacak.
Şimdi canh yayın varken!..
1994'te Le Figaro'da yayımlanan
bir konuşmada Henri Cartier-Bresson
şunlan söylemektedir: "86 yaşmda-
ymı ve çok mutiuyum. Önemli olan
andır. geçmişi özlemek gereksiz. Bu
yüzden fotoğraf çekmeyi seviyorum,
çünkü o andır. Fotoğrafo an var olma-
nm mutiuluğudur»" Fotoğraflan \ ar
oldukça o da var ohnayı ve aydınlat-
mayı sürdürecektir. Eugene Smith'i
daha güçlü bir fotoğrafçı saysam da
20. yüzyıla damgasını vuran ve nesil-
leri etkileyen bir büyük fotoğrafçıyı
uğurladık. Yıllar önce yazıştığımda
"Dostum .\ra Güler'e selam söyle"
demişti. Yaşama anlam katan tüm us-
talara selam olsun.
Kaynakça:
- Henri Cartier-Bresson, Gordon
Fraser, 1976
- Henri Cartier-Bresson, New York,
1979
- Henri Cartier-Bresson, Colins,
1984
- Master Photographs, New York,
1988
- Photography Speaks, BrooksJohn-
son, 1989
- The Art of Photographv, Londra,
1989
-Focus, Beamount Nevhall, 1993
- Henri Cartier-Bresson and the
ArtlessArt, Londra, 1996
- A World History ofPhotography,
Naomi Rossenblum, 1997
DEFNE GOLGESİ
TURGAY FİŞEKÇİ
Şair Hayaö
Yorgo Seferis, şiirlerinin dilimize çevrildiği
1960'lardan bu yana ülkemizde ilgi gören bir şair.
Hatta çağdaş şiirimizi etkilediği de söylenebilir.
Izmir doğumlu olması, on dört yaşına dek bura-
da ve Urla-lskele'de yaşaması, sonra "Avrupa şi-
ihne getirdiği yenilikler" nedeniyle 1963 Nobel
Edebiyat ödülü'nü alması, onu bizler için daha da
ilginç kılıyor.
Şiirlerinin dilimizde Cevat Çapan ve Özdemir
Ince tarafından yapılmış iki ayn çevirisi bulunan Se-
feris'in, son günlerdede Bir Şairin Günlüğü -1945-
1951 Günleri (Çeviren: Alova, Türkiye Iş Bankası
Kültür Yayınlan) adlı günlükleri yayımlandı.
Ikinci Dünya Savaşı'nın sona erdiği günlerde
başlıyorgünlükler. Savaştan çıkmış, yıkık, yaralı bir
ülkenin dışişlerinde çalışan bir görevli olarak ülke-
sine döner şair. Uçaktan baktığında denizin yumu-
şaklığı ortasındaki ülkesinin kayalık çıplaklığını ür-
kütücü bulur. Ancak yıkım havası, ülkesinin doğa-
sına, ağaçlar, renkler, hayvanlar, deniz kıyılanna
kavuşmasıyla yerini umudun yeniden yeşerdiği
duygulara bırakır.
Bir yandan ülke sorunlan, bir yandan da şiirle do-
ludur kafası. Kavafis ve T. S. Eliot, onun yapıtla-
n üstüne sürekli düşündüğü, denemeleryazdığı iki
büyük şairdir. Onlar üstüne düşünürken onların
yaratılanndaki gizleri anlamayı, kendi şiirine yeni
çıkış yolları bulmayı ister.
1945-1947 yılları Yunanistan'ında kimi sanatçı-
lann durumlan, düşünceleri, kültür etkinlikleri ya-
nında şairin kişisel yaşamından sahneler de bol bol
görünür günlüklerde. Çağın önde gelen Fransız
şairierinden Eluard'ın Atina'yı ziyaretiyle ılgili gün-
lüğüneyazdıkları isesiyasal düşünceleri karşıtku-
tuptaki şair üstüne Seferis'ın keskin saptamalan-
nı aktanr.
öte yandan, çoğu sanatçının derdi olan ekmek
parası yüzünden sanatına yeterii zamanı ayırama-
mak onun da sorunudur: "Birsüreyazmayı bırak-
mak -beş ya da on yıl, bilmiyorum-, biraz para bi-
riktirebileceğim bir işte çalışmak, sonra da iste-
diklerimiyapmak: saçma birdüşünce; yaşayan var-
lıklar için erteleme olamaz."
1948'in başında şair, Yunanistan'ın Ankara'da-
ki büyiikelçiligine görevli olarak atanınca, tam otuz
yıl önce terk ettiği Anadolu'ya yeniden gelir.
Günlüklerin bundan sonrası ülkemiz okurian için
daha da ilginçtir. Çünkü şair bizim kentlerimizde,
bizim sokaklarımızda dolaşmakta, izlenimlerini
günlüğüne yazmaktadır. İlk Ankara izlenimlerin-
den bin: "Yeşilin 'y'si bile bulunmayan, baştan
başa çıplak bu platoda yeterince soluk alamıyo-
rum." Ancak kimi zaman da Yunanca konuşan Gi-
ritli Türklerie karşılaşması gibi, kendini yurdunda
duyuracak mutlu rastlantılar gerçekleşir.
1949'la biriikte şair Türkiye'de ilgi duyduğu yer-
lere gezilere gitmeye başlar. İlk gittiği yer Istanbul
üzerinden vapuria Mudanya, oradan da Bursa'dır.
Bu yolculuk, günlüğüne de geçirdiği şiirier esinler
şaire. Istanbul'dan da ilginç gözlemler yansır gün-
lüğe.
En ilginç gezi ise 1950'de Ankara'dan ciple yo-
la çıkarak Eskişehir, Kütahya, Uşak, Denizli üze-
rinden Pamukkale'ye, oradan da Muğla, Marma-
ris, Labranda, Bodrum, Aydın, Kuşadası, Efes, Iz-
mir, Uria ve Ayvalık'ı gezdikten sonra Bursa üze-
rinden yeniden Ankara'ya 2 bin 876 kilometre yol
gittikleri bölümdür. Bu bölümde şair hem bu kent-
lerle ilgili gözlemlerini aktarmakta ama en önem-
lisi, otuz iki yıl sonra yeniden gördüğü, doğup bü-
yüdüğü yeriere ilişkin anılan canlanmaktadır.
Nasıl ki
Kalkar, doğup büyüdüğün şehre
Gidersin bir gece
Ve bakarsın temelinden yıkılıp yeniden kurulmuş
o şehir
Ve yakalamaya çalışırsın geçen yıllan
Onlan yeniden bulmanın umudu içinde.
(Çeviren: Cevat Çapan)
Seferis'in günlüklerinde şairier için de nice de-
ğerli öğütler var: "Şairin kendini ünün beklediği-
ne inandığı bir zamanda değil, bir unutuş döne-
minde olduğumuzun bilincindeyim... Böyle daha
da çoğalıyorum." ... "şairier, yaşamın kökleri çok
derinlerdeki deneyimini sözcüklerie anlatıriar." ...
"dünyanın tüm şairterine yalnızca bir tek aynı söz-
cük kullanma izni verilseydi iyi şairier yine de öte-
kilerden ayn bir yol bulurlar, bu tek sözcükle de-
ğişik, kişisel şiirter yazarlardı."
Okuyanlann farklı alanlarda, ilginç bilgi, deneyim,
gözlem ve saptamalarla karşılaşacaklan bir gün-
lük Seferis'inki. Alova'nın güzel Türkçesiyle bu ki-
tabın dilimize kazandırılmış olması da okurlar için
ayn bir mutluluk nedeni olmalı.
turgay@ fisekci.com
Sabancı Ünivensitesi Polonya'da
• Kültür Servisi - Sabancı Üniversitesi, Gdansk
Uluslararası Açıkhava ve Sokak Tiyatrolan
Festivali'ne (FETA) bu yıl ikinci kez katıldı. 15-
16 Temmuz tarihlerinde gerçekleşen festivalin en
çok izleyici çeken etkinliklerinden biri, Sabancı
Üniversitesi öğrencilerinin Gdansk'taki St. John
Kilisesi'nin bahçe duvarlanna asılan 'tstanbul'dan
Gdansk'a Gidelim-Let's Go' temalı resimlennin
yanı sıra dans ve müzik gösterisi oldu. Sabancı
Üniversitesi Öğretim Üyesi Wieslaw Zaremba'run
küratörlüğünde gerçekleşen gösteride,
Polonya'nın kukla tiyatrosuyla Karagöz ve
Hacivat gölee oyunu bir arada kullanıldı. (0 212
217 29 99)"
Sagalassos tanıtılacak
• BURDUR (AA) - Burdur'un Ağlasun ilçesınde
15 yıldır Sagalassos Antik Kenti kazılannı yapan
Belçıkah Prof. Dr. Marc Walkens, kazı
çalışmalannı Avustralya'da tanıtacak. Belçika
Kraliyet Akademisi Arkeoloji Profesörü Marc
Walkens Burdur Valisi Can Direkçi'yi
makamında ziyaret etti. Direkçi'ye gelecek ay
Avoıstralya'ya yapacağı gezı hakkında bilgi veren
Walkens, zıyaretinde 15 kentte Sagalassos Antik
Kenti ile ilgili konferans vereceğini bildirdi.
Konferanslarda, Türkiye'nin ve Burdur'un
tanıtımıru da yapacağını belirten Walkens,
kendini bir Ağlasunlu gibi hissettiğini söyledi.
Walkens, Burdur'un tanıtımı için hazırlanan
'Uyuyan Güzel Burdur' posterlerini de yanında
götürecek.