25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 AĞUSTOS 2004 ÇARŞAMBA 14 Ul\ kuttur@cumhuriyet.com.tr IHenri C artier-Bresson 20. yüzyıl fotoğrafına damgasını vuran büyük bir sanatçıydı IşıkustasıışığakanştırMEHMETBAYHA>f 20. yüzyıla damgasını vuran bir bü- yük fotoğrafçı da_ha ışığa kanştı; 1908'de doğan Hen«i Cartier-Bresson 9 5 yaşında Paris'te öldii. Dedesi ve babası gibi kendisi 4e resim dersleri al- mıştı. Afrika'da bir yıl avcılık ve son- ra ünlü yönetmen Jean Renoir'a asis- tanlık yaptı. An yakalamaktaki yete- neğini sezdi ve fotoğrafta yoğunlaştı. 1933'te röportaj fotoğrafinın başanlı örneklerinden Ispanya çalışmasını ta- mamladı. tkinci DKinya Savaşı'nda Fransız ordusunda fotoğrafçıydı ve esir düştü. Kaçıp yeraln direnişine ka- tıldı. Paris'in kurtuluşunu fotoğrafla- dı. 1947 de Robert Capa, David Sey- mour ve George Rodger ıle Magnum Ajans'ı kurdular. 'Yazann makalesi neyse fotoğraf da oydu ve haklan ko- nınmalıydı. Yirmi yıl dünyayı dolaş- tı. Pek çok sergisi açıldı, albümleri ba- sıldı. 1968'de"Impressionde'nırque" broşürünühazırladı. 1975'teOxford'da "onursaldoktora" törenine şapkası ile yüzünü kapatarak gelip gittı. Tanın- mamalıydı ki rahat çalışsın. Bir arka- daşı, "Söyleyebfleceğin her şeyi söyle- dm,arûkdüşüşegeçersin" deyince res- me döndü. Cerçeküstü anlayıg egemen Fotoğraf bir teknolojidir ve pek çok alandaki kullanırru yanında sanat yap- mak isteyene de olanaklar sunar. Bu- lunuşundan bu yana fotoğraf teknolo- jisindeki her gelişme yeni fotoğraf ko- nulan, estetiğı ve fotoğrafçı kişıliğı getirmiştir. Böylece üretilen fotoğraf- lar toplumun algılayış ve düşünûşünü, hatta düşlerini derinden etkilemiştir. 1925 'te pazarlanan Ermanox makine, küçüklüğü ve az ışıklı ortama uygun- lugu ile ilk önemli aşamayı getirmiş- ti. Alman basınında fotoğraf, yazı ka- dar önem kazandı ve Erkh Salomon, Martin Munkacsi, Andre Kertesz, Fe- M H. Man, Alfred Eisenstaed gibi bü- yük fotoğrafçılar sivrildi. Yeni bir dö- nem başlamakta, "geçiyorken pence- reden görüvenniş gjbi" an fotoğrafla- n kitlelere yayılmaktaydı. Ancak ko- nular genellikle üst sosyal sınıflardı. Aynı yıllarda August Sander. sosyolo- jik ve psikolojik verilerin bedene yan- sıyışını fotoğraflarnakta, Eugene Atget büyük makinesi ile Paris sokaklannı, çeşmeleri, vitrinleri cam negatiflere 1900 öncesinden beri aktarmaktaydı. 1932, iMarseiues, ıransa ?ts 1987, otoportresi J otoğraf çekmek, tüm duyargalar akıp giden gerçeklerle bütünleşirken nefesini tutmaktır. Fotoğraf çekmek tanımak, anlamak ve kavramaktır. Sürekli devinen gerçekleri kısacık anlarda düzene sokmaktır. Fotoğrafın içeriğini güçlendiren dizem (ritim), biçimler ve değerler arasındaki ilişkidir. Fotoğraf çekmek aklı, gözü ve yüreği aynı eksene dizmektir. Haykırmanın bir yoludur. Bir yaşam biçimidir... Çok geçmeden Leica makina, cebe sığan boyutu ile yeni bir dönem baş- latacaktır. Alışılmadık bakış açılan aramakta ve anlan yakalamakta fo- toğrafçılar artık özgürdür. Konular alt sosyal kesimlerden seçihr. Sanan amaç- lamayan, ama nitelikli görsel örgü ve anlanu göz ardı etmeyen an tanıklığı yalın bir açıklıkla yansır fotoğrafa. Gerçeküstü anlayış egemenliğini sür- dürmekte, sokağın sıradanlıklan tiyat- ro oyunlannda, klozet veya bisiklet gi- donu heykellerde, sevimsiz ve uygun- suz nesne ve metinler sanat ürünleri- nin ıçinde yer bulabilmektedir. Doğ- rudan görüntüler, belgesel olarak ta- mmlanan tek sanat biçimidir. Tekno- lojik gelişmelerden yararlanarak ve çağının anlayışından esinlenerek üstün yeteneği ile Henri Cartier-Bresson ken- disıne özgü bir fotoğraf biçemi yarat- makta gecikmeyecektır. Aynı dönem- de BrassaiParis'te ve BülBrand tngil- tere'de çalışmalannı sürdürmektedır. Fotoğraftarihçisi BeamountNevvhal, anılannı topladığı Focus'ta şunlan ya- ayor. "HenriCartier-Bresson Javahka- nsı ile 1946'da New York'a geldi. Fotoğ- raf üzerine kesin yargılan vardı; plas- tik ve keskin olmaJrv dı. Fotoğraf gör- mek demekti, resim ve belgesel sinema arasmda bir yer. Biçimlerin ilişkilerini kavramak ve görüşünü kesküıleştir- mekiçin resim yapıyordu. Fotoğrafes- tetik ve sanat olmayabilirdi. Not almak gibi bir şeydi Mekanik, optik ve kim- yasal yönünü küçümsüyor, karanhk odaya ginniyordu. Flaş kuDantmyor, makineye egemen olmak için atlet gibi kendisini denetiiyordu; içki yok, siga- ra sayıh, erkenden yatağa~ Bizlere gö- refotoğraf,resim gibi birsanat biçimh- di. O. resim ile aynı değerde olamaya- cağuu söylüyordu. Avrupa kültürü için resim çok önemüydi. Armağan veri- lince elkri Leica'sı için boş kalsın di>e almıyor, sonradan birini yoDuyordu. Amerikahfotoğrafçılan.örneğin f.64'ü hiçanlamadı; Kayalan fotoğraflıyor- lar dedT Portre de çalıştı 1952'de yayımlanan ilk önemli al- bümü "Images a la Sauvette"in önsö- zünde Bresson şöyle der: "Bazen öy- lece dunır, bir şey olsun diye beklersi- niz. Bazen defotogranolusturacakher şey burada duygusuna kapılırsımz. Ama bir şey eksiktir. Belki de ansızuı Bu yıl 61 .'si düzenlenen 'Uluslararası Venedik Film Festivali' 1 Eylül'de açılacak UstalarAltın Arslan peşindeGÖNÜL DÖNMEZ-COLIN NICE - Dünyanın en önemli film festivallerinden Venedik Film Festivali 1-11 Eylül tarihlerinde yepyeni bir yöneticiyle hazırlaruyor 61. yaş gününe. Daha önce Pesaro, Rotterdam ve Locarno film festi\r allerinin de başını çeken Marco Mülfcr, ana yapıda fazla değişiklikler olmasa da, festivalin zengin programının bu yıl aynı fabrikadan çıkmış gibi hepsi birbirine benzeyen küreselleşmiş bir sinemaya karşı zamanını yansıtan, evrensel dili değişik kültürlere ulaşabilen özgün filmlerden oluştuğunu ileri sürüyor. Yetmiş bir uzun konulu film gösterilecek festivalde. Bunlardan yirmi biri yanşmada, on altısı yanşma dışrnda kalan başkabölümlerde. Türkiye'den katılan film yokken, Finlandiya'dan Kolombiya'ya yirmi sekiz ülkeden film var. Blrçok ünlü yönetmen var Yanşan filmler arasında Alman Wim Wenders'in 'Land of Plenty' (BonukÜlkesi) fılmi, tsraıllı Amos GHai'nin 'Promised Land' (Söz Veribniş Ülke) yapıtı, Tayvanlı usta Hou Hsiao-hsien' in 'CafeLumiere', Güney Korenin önemli yönetmeni Im Kwon- taek'in 'Haryu insaeng', Iran'dan Mohsen Makhmalbaf ın kansı Marzrveh Meshkini'nin 'Başıboş Köpelder', Fransa'dan François Ozon'un '5 kere 2' filmleri dikkat çekiyor. Yanşma dışında en beklenen filmler arasında Mkhelangek) Antonioni, Steven Soderbergh, Wong Kar-wai üçlüsünün 'Eros' filmi, Spike Lee'nin 'She Hates me' (Benden • 1-11 Eylül tarihleri arasında yapılacak olan '61. Uluslararası Venedik Film Festivali'nde birçok ünlü yönetmenin filmi Altın Arslan için yanşacak. Jüri Özel Ödülü'ne değer görülen film ve En lyi Yönetmen, Gümüş Aslan alacak. Aynca En tyi Kadın ve Erkek Oyuncu, En Üstün Teknik Katkı ve Marcello Mastroianni En lyi Genç Erkek ve Kadın Oyuncu Ödülleri var. Nefret Ediyor) yapıtı, Steven Spielberg'in 'The Tenninal'(Son Ehırak) filmleri var. Yeni akımlara öncelik veren Venczia Orizzonti (Venedik L fuklan) bölümünde gösterilecek Japon kökenli Gregg Arald'nüı ABD yapımı 'Mysterious Skin' (Gizemli Ten) fîlminin yönetmenin diğer filmleri gibi sıra dışı bir yapıt olacağı sanılıyor. Genç izleyiciye yönelik Venezia Mezzanotte bölümünde Hintli ustalardan Mani Ratnamın 'Yuva' filmi, ABD'den Tony Scott'ın, kadrosu Denzel VVashington ve Christopher Walken gibi zengin oyunculardan oluşan 'Man on Flre' filmi ön planda. Uluslararası jüriye Ingiliz yönetmen John Boorman başkanlık yapacak. Seçici kurulun diğer üyeleri arasında Spike Lee ve Dusan Makavejev Jüri Özel Ödülü'ne değer görülen film ile en iyi yönetmen Gümüş Aslan alacak. Aynca En lyi Kadın ve Erkek Oyuncu. En Üstün Teknik Katkı ve MarceDo Mastroianni En îyi Genç Erkek ve Kadın Oyuncu Ödülleri var. Dijital filmlere aynlan yeni bölümün jüri başkanı îngiliz yönetmen Mike Figgis. Yaşam Boyu Başan Ödülleri seksenleri çoktan aşmış ama hâlâ kamerayı bırakmayan Portekizli Manoel de OHveira ile ABD'li Stanle> Donen'a verilecek. Hakkı yenmi$ filmler geçidl Bu yılki retrospektif 'İtalyan Sinemasırun Gizli Tarihi' adrnı taşıyor. 1960-80 yıllanndan 30-35 filmden oluşan bu bölümde 1930'lardabaşlayan Yeni italyan Sinemasf na koşut gitmiş ama hiç hakkı verilmemiş filmleri izleyeceğiz. Festivalin 61. yaşgünü nedeniyle Lido'daki ünlü Palazzo del Cinema'nın görsel imgesini değiştirmek görevi ise ünlü set tasanmcısı Dante Ferretti'ye düşmüş. Fellini. Ferreri ve Pasooni gibi ustalann yanı sıra Martin Scorcese'nin yedi filmınde ve özellikle 'Gangs of New York'ta çalışmış olan Fen-etti festivalin altmış yıllık geçmişini ön plana almış bu tasanmında. biri yürür. Hareketin getişimini izkr ve gene beklersiniz. Son anda düğme- ye basarsınız. Bir baskı yapıp geomet- risûıe bakbğınızda görürsünüz ki eğer örtücü 'tam o anda' çahşmışsa (deci- sive momentbelirleyici an/karar anı) mükemmeleyakındır. Bu yapı ohışma- dan fotoğraf biçimsiz ve ruhsuzdur." Henn Cartier-Bresson konunun de- vinımi içinde en ilgi çekici ve etkili bi- çimsel konumda, saniyeleri bölerek kullanıyordu makinesini. Biçimi güç- lendiriyor, zaman-mekân bağıntısı için- de olağan gözün ayırt edemediğini, anlam ve biçimın en doygun olduğu te- pe noktasında yakalıyordu. Düzenle- meyi bakaçta bitiriyor, negatifin tü- münü kullanıyor ve hiç kesmeden bas- hnyordu (kenarlardaki siyah çizginin anlamı budur). Şamanın dansı gibi fo- toğrafçının eğilip kalkmalan, gözle al- gılananın biçımsel yapısında dizemli biryapı oluşturma arayışlanydı. Yaşam alanlannda içgüdülenni izledi, özgün olan ve olmayan arasındaki gerilimde yeni biçımlenmeler ve duygular ara- dı. Bresson portre de çalıştı. 1850'ler- de Nadar ile anlam kazanan portre fo- toğrafçılığı, onun elinde de modelin iç ışığını yansıtmaya yöneldi. "Yaşanu tüm gerçekleri De kabuDenen" Bresson, portreden uzak duramazdı. Henri Cartier-Bresson gibi, "Okçu- luk Sanaonda Zen" kitabını başucun- dan ayırmayan Minor VVTıite, "Ger- çekte sorun tinseldir'' diyordu. Hedef ile arasındaki her şeyi eleyen okçu gi- bi fotoğrafçı da kendisini tümüyle ann- dırmalı, konusuna odaklanmah, duy- gulan konu-biçim ve zamanla bütün- leşmeli, her şey vuruş anına yönelme- lıydi White, "Fotoğraf çekmek önce yürekte boşluk yaraûlması ve olaga- nüstü duyartı konuma ulaşümasıdır"; VYalker Evans. " tyi fotoğraf gizem içe- rir"; Robert Fnuik, "Fotoğraf tek ba- şına bir seferdir" diyorlardı. Bresson bu ustalan tamamlıyordu; "Fotoğraf çekmek, tüm duyargalar akıp giden gerçeklerle bütünleşirken nefesini tut- makür. Fotoğrafçekmek tanımak, an- lanıak\e kavramaknr. Sürekli devinen gerçekleri kısaak anlarda düzenesok- maknr. Fotoğrann içeriğini güçlendi- ren dizem (ritim), biçimler ve değer- ler arasındaki ilişkidir. Fotoğraf çek- mek akh, gözü ve yüreği aynı eksene dizmektir. Haykırmanın bir yoludur. Bir yaşam biçimidir...'' Fotoğraf çe- ken, olacaklan önceden sezmeli, alev yüksehneden dumanın kokusunu al malı, olayın akışı ve biçimlerin istifi her an değişirken gizemli doygunluk noktasına ulaşıldığında yeri-açısı-ak- lı ve parmağı ile hazır olmalıydı. O an varolmanın mutluluğu 1970'lerde TV yaygınlaşıp reklam pastasına el koyunca fotoğraf, haber- cilik ve röportaj da geride kalmaya başladı. Video teknolojisinin gelişi- mi bu oluşumu hızlandırdı. tnsanlığın yazılı kültürden görsel kültüre geçişi- ni sağlayan coşkulu fotoğraf dönemi geride kahnaya başladı. Ustamız Ara Güler de o coşkulu dönemin bir bü- yük fotoğrafçısıdır. Günümüzde bir anlamda benzer fotoğraft sürdüren Se- bastiao Salgado akla gehnekte. An- cak 1936-70 döneminin Life dergisi benzeri yayın organlan obnayacak. Şimdi canh yayın varken!.. 1994'te Le Figaro'da yayımlanan bir konuşmada Henri Cartier-Bresson şunlan söylemektedir: "86 yaşmda- ymı ve çok mutiuyum. Önemli olan andır. geçmişi özlemek gereksiz. Bu yüzden fotoğraf çekmeyi seviyorum, çünkü o andır. Fotoğrafo an var olma- nm mutiuluğudur»" Fotoğraflan \ ar oldukça o da var ohnayı ve aydınlat- mayı sürdürecektir. Eugene Smith'i daha güçlü bir fotoğrafçı saysam da 20. yüzyıla damgasını vuran ve nesil- leri etkileyen bir büyük fotoğrafçıyı uğurladık. Yıllar önce yazıştığımda "Dostum .\ra Güler'e selam söyle" demişti. Yaşama anlam katan tüm us- talara selam olsun. Kaynakça: - Henri Cartier-Bresson, Gordon Fraser, 1976 - Henri Cartier-Bresson, New York, 1979 - Henri Cartier-Bresson, Colins, 1984 - Master Photographs, New York, 1988 - Photography Speaks, BrooksJohn- son, 1989 - The Art of Photographv, Londra, 1989 -Focus, Beamount Nevhall, 1993 - Henri Cartier-Bresson and the ArtlessArt, Londra, 1996 - A World History ofPhotography, Naomi Rossenblum, 1997 DEFNE GOLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Şair Hayaö Yorgo Seferis, şiirlerinin dilimize çevrildiği 1960'lardan bu yana ülkemizde ilgi gören bir şair. Hatta çağdaş şiirimizi etkilediği de söylenebilir. Izmir doğumlu olması, on dört yaşına dek bura- da ve Urla-lskele'de yaşaması, sonra "Avrupa şi- ihne getirdiği yenilikler" nedeniyle 1963 Nobel Edebiyat ödülü'nü alması, onu bizler için daha da ilginç kılıyor. Şiirlerinin dilimizde Cevat Çapan ve Özdemir Ince tarafından yapılmış iki ayn çevirisi bulunan Se- feris'in, son günlerdede Bir Şairin Günlüğü -1945- 1951 Günleri (Çeviren: Alova, Türkiye Iş Bankası Kültür Yayınlan) adlı günlükleri yayımlandı. Ikinci Dünya Savaşı'nın sona erdiği günlerde başlıyorgünlükler. Savaştan çıkmış, yıkık, yaralı bir ülkenin dışişlerinde çalışan bir görevli olarak ülke- sine döner şair. Uçaktan baktığında denizin yumu- şaklığı ortasındaki ülkesinin kayalık çıplaklığını ür- kütücü bulur. Ancak yıkım havası, ülkesinin doğa- sına, ağaçlar, renkler, hayvanlar, deniz kıyılanna kavuşmasıyla yerini umudun yeniden yeşerdiği duygulara bırakır. Bir yandan ülke sorunlan, bir yandan da şiirle do- ludur kafası. Kavafis ve T. S. Eliot, onun yapıtla- n üstüne sürekli düşündüğü, denemeleryazdığı iki büyük şairdir. Onlar üstüne düşünürken onların yaratılanndaki gizleri anlamayı, kendi şiirine yeni çıkış yolları bulmayı ister. 1945-1947 yılları Yunanistan'ında kimi sanatçı- lann durumlan, düşünceleri, kültür etkinlikleri ya- nında şairin kişisel yaşamından sahneler de bol bol görünür günlüklerde. Çağın önde gelen Fransız şairierinden Eluard'ın Atina'yı ziyaretiyle ılgili gün- lüğüneyazdıkları isesiyasal düşünceleri karşıtku- tuptaki şair üstüne Seferis'ın keskin saptamalan- nı aktanr. öte yandan, çoğu sanatçının derdi olan ekmek parası yüzünden sanatına yeterii zamanı ayırama- mak onun da sorunudur: "Birsüreyazmayı bırak- mak -beş ya da on yıl, bilmiyorum-, biraz para bi- riktirebileceğim bir işte çalışmak, sonra da iste- diklerimiyapmak: saçma birdüşünce; yaşayan var- lıklar için erteleme olamaz." 1948'in başında şair, Yunanistan'ın Ankara'da- ki büyiikelçiligine görevli olarak atanınca, tam otuz yıl önce terk ettiği Anadolu'ya yeniden gelir. Günlüklerin bundan sonrası ülkemiz okurian için daha da ilginçtir. Çünkü şair bizim kentlerimizde, bizim sokaklarımızda dolaşmakta, izlenimlerini günlüğüne yazmaktadır. İlk Ankara izlenimlerin- den bin: "Yeşilin 'y'si bile bulunmayan, baştan başa çıplak bu platoda yeterince soluk alamıyo- rum." Ancak kimi zaman da Yunanca konuşan Gi- ritli Türklerie karşılaşması gibi, kendini yurdunda duyuracak mutlu rastlantılar gerçekleşir. 1949'la biriikte şair Türkiye'de ilgi duyduğu yer- lere gezilere gitmeye başlar. İlk gittiği yer Istanbul üzerinden vapuria Mudanya, oradan da Bursa'dır. Bu yolculuk, günlüğüne de geçirdiği şiirier esinler şaire. Istanbul'dan da ilginç gözlemler yansır gün- lüğe. En ilginç gezi ise 1950'de Ankara'dan ciple yo- la çıkarak Eskişehir, Kütahya, Uşak, Denizli üze- rinden Pamukkale'ye, oradan da Muğla, Marma- ris, Labranda, Bodrum, Aydın, Kuşadası, Efes, Iz- mir, Uria ve Ayvalık'ı gezdikten sonra Bursa üze- rinden yeniden Ankara'ya 2 bin 876 kilometre yol gittikleri bölümdür. Bu bölümde şair hem bu kent- lerle ilgili gözlemlerini aktarmakta ama en önem- lisi, otuz iki yıl sonra yeniden gördüğü, doğup bü- yüdüğü yeriere ilişkin anılan canlanmaktadır. Nasıl ki Kalkar, doğup büyüdüğün şehre Gidersin bir gece Ve bakarsın temelinden yıkılıp yeniden kurulmuş o şehir Ve yakalamaya çalışırsın geçen yıllan Onlan yeniden bulmanın umudu içinde. (Çeviren: Cevat Çapan) Seferis'in günlüklerinde şairier için de nice de- ğerli öğütler var: "Şairin kendini ünün beklediği- ne inandığı bir zamanda değil, bir unutuş döne- minde olduğumuzun bilincindeyim... Böyle daha da çoğalıyorum." ... "şairier, yaşamın kökleri çok derinlerdeki deneyimini sözcüklerie anlatıriar." ... "dünyanın tüm şairterine yalnızca bir tek aynı söz- cük kullanma izni verilseydi iyi şairier yine de öte- kilerden ayn bir yol bulurlar, bu tek sözcükle de- ğişik, kişisel şiirter yazarlardı." Okuyanlann farklı alanlarda, ilginç bilgi, deneyim, gözlem ve saptamalarla karşılaşacaklan bir gün- lük Seferis'inki. Alova'nın güzel Türkçesiyle bu ki- tabın dilimize kazandırılmış olması da okurlar için ayn bir mutluluk nedeni olmalı. turgay@ fisekci.com Sabancı Ünivensitesi Polonya'da • Kültür Servisi - Sabancı Üniversitesi, Gdansk Uluslararası Açıkhava ve Sokak Tiyatrolan Festivali'ne (FETA) bu yıl ikinci kez katıldı. 15- 16 Temmuz tarihlerinde gerçekleşen festivalin en çok izleyici çeken etkinliklerinden biri, Sabancı Üniversitesi öğrencilerinin Gdansk'taki St. John Kilisesi'nin bahçe duvarlanna asılan 'tstanbul'dan Gdansk'a Gidelim-Let's Go' temalı resimlennin yanı sıra dans ve müzik gösterisi oldu. Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Wieslaw Zaremba'run küratörlüğünde gerçekleşen gösteride, Polonya'nın kukla tiyatrosuyla Karagöz ve Hacivat gölee oyunu bir arada kullanıldı. (0 212 217 29 99)" Sagalassos tanıtılacak • BURDUR (AA) - Burdur'un Ağlasun ilçesınde 15 yıldır Sagalassos Antik Kenti kazılannı yapan Belçıkah Prof. Dr. Marc Walkens, kazı çalışmalannı Avustralya'da tanıtacak. Belçika Kraliyet Akademisi Arkeoloji Profesörü Marc Walkens Burdur Valisi Can Direkçi'yi makamında ziyaret etti. Direkçi'ye gelecek ay Avoıstralya'ya yapacağı gezı hakkında bilgi veren Walkens, zıyaretinde 15 kentte Sagalassos Antik Kenti ile ilgili konferans vereceğini bildirdi. Konferanslarda, Türkiye'nin ve Burdur'un tanıtımıru da yapacağını belirten Walkens, kendini bir Ağlasunlu gibi hissettiğini söyledi. Walkens, Burdur'un tanıtımı için hazırlanan 'Uyuyan Güzel Burdur' posterlerini de yanında götürecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle