19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 A HAZİRAN 2004 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA JliJvf_liıUIVJJ. [email protected] 13 tşyeri sahipleri defterlerini incelemeye açmak yerine uzlaşmayı tercih ediyorlar e ikna dönemi Tahsilat yüzde 1 1 d e kaldı Kamu banşmak istemediANKARA (Cumhuriyet) - Devlet ile •vergi borçlulan arasında banş sağlamak için uygulamaya konulan Vergi Banşı Kanunu'na en aykın davranan kesim yine kamıınun kendisi oldu. Vergi banşından yararlanmak için başvuruda bulunan KlT'Ier, belediyeler ve il özel idareleri, yatırmalan gereken her 100 lira vergüıin ancak 11 lirasını ödedi. Vergi Banşı Kanunu ile sayılan 1785'e ulaşan kamu nıteliğindeki kunüuşlann toplam vergi borçlan, Vergi denetmenlerinin ziyaretieri sonucunda Laleli'de bir işyeri daha önce 500 milyon Kra olarak beyan ettiği kira bedebni 20 milyar Kraya çıkardı. • Vergi banşından 1 katrilyon yararlanmak için 3 9 [ t" 1 ? 0 1 1 3 6 KJT ler, beledıyeler N ı s a n s o n u ve il özel idareleri, itibanyla nisan sonu KÎT'ler, itibanyla 1.2 iktisadi devlet katrilyon lira teşekkülleri .. , , • ve mahallı odemelen idarelerden gerekirken sadece Vergi banşı 137 trilyon 68 uygulaması milyar lira ödediler. çerçevesinde 137 trilyon 68 Mükellefler beyan matrahlannı arttırdı Denetimden korkan ödedi ANKARA (ANKA) - Vergi banşı en çok, geçmişe ilişkin vergi incelemesinden korkarak pişmanlık duyanlara veya kendiliğinden matrah arttınmına gidenlere yaradı. Bu yolla vergi denetiminden kurtulmak isteyen mükellefler geçmişe ilişkin vergi matrahlannı arttırarak 1.4 katrilyon lira ödediler. Vergi banşı kapsamında geçen yıl ve bu yılın ilk dört ayında yapılan toplam tahsilat 3.6 katrilyon lira olarak gerçekleşti. Vergi banşı kapsamında yapılan tahsilat, 1.4 katrilyon kesinleşmiş ancak zamamnda ödenmemiş olan vergi alacaklanndan yapılan tahsilatlardan oluştu. Bu kapsamda 2003 yılında 1 katrilyon 147 trilyon lira olan tahsilat bu yılın ilk dört ayında da 344.3 trilyon lira olarak gerçekleşti. Vergi Banşı Yasası, pişmanlıkla veya kendiliğinden beyan ve matrah arttınmına giden mükelleflere yönelik olarak geçmişe dönük vergi incelemesi yapılmayacağı hükmünü içeriyordu. • Maliye Bakanlığı, 'ikna turlan' sonucunda tahsilatı 5 katrilyon lira daha arttırmayı hedefliyor. Vergi vermemek için direnen bir anlayışm, hukuku zorlayıcı yöntemlerle kınlmaya çahşılması sistemdeki çarpıklığı daha iyi gözler önüne seriyor. melerin katma değer ver- gısini olabildiğince az ödemek için başvurduğu türlü yöntemler, zarar be- yan etme ahşkanlığı dev- letin vergi gelirlerinin ne- den bu kadar az olduğu- nun önemli göstergelerin- den biri. Cumhuriyet'e bılgi veren vergi denet- menleri, görüştükleri iş- yerlerinin neredeyse hep- sinin. "Benim defterlerim tamam, asüsız beyanım yok, buyurun hepsini ince- İeyin" demek yenne 'uz- laşma" yolunu seçtiğini anlatıyorlar. Uzlaşma sağlanması durumunda söz konusu iş- yenne herhangi bir ceza kesilmıyor. Vergi vermemek için di- renen bir anlayışın, huku- ku zorlayıcı yöntemlerle kınlmaya çahşılması. sis- temdeki çarpıkhğı daha iyi gözler önüne seriyor. Maliye Bakanlığı, 'ikna turlan' sonucunda tahsila- tı 5 katnlyon lira daha art- tırmayı hedefliyor. OZLEM YTJZAK Onlar kendilerini şakay- la kanşık 'vergi ikna poK- si' olarak tanımlıyorlar. Tespit ettikleri işyerinın kapısını çalıp ıçeri giriyor- lar ve kimliklenni gösteri- yorlar. Ardından pazarlık başhyor. Kimı zaman göz- dağı, kimi zaman tatlı sert uyan... Sonuçta işyen sa- hibiyle, düşük gösterdiği kıra bedelini 4-5. hatta ki- mi durumlarda 40 misli bı- le arttırması konusunda 'uzlaşmaya' vanlıyor. 100 katnlyon liralık ver- gi gelin hedefine ulaşmak için düğmeye basan ve bu- nun yansını îstanbul'dan tahsil edeceğini planlayan Maliye Bakanlığı. ikna ekibıne Anadolu'nun bel- li kentlerinden geçici gö- revle çağırdığı 150 kadar vergi denetim elemanını da ekleyince Istanbul'dakı operasyonun boyutlan da büyüdü. Düşük göstenlen kiralar yüzünden ödenen stopajın düşüklüğü, işlet- miryar lira vergi tahsilatı yapıldı. Oysa bu kuruluşlann, nisan sonu itibanyla 1 katrilyon 236 trilyon 476.8 milyar lira vergi ödemesinde bulunması gerekiyordu. Böylece devlet kuruluşlan, yatırmalan gereken vergüıin yü2de 89.9'unun üzerine yattılar. Kesinleşmiş alacaklılar listesindeki mükellefler ise borcunu ödememekte ısrar eden ikinci kesim oldu. Banş sonrası 3 katrilyon 797 trilyon 828 milyar lira vergi borcu kalan bu grubun, nisan sonu itibanyla 3 katrilyon 375 trilyon 847 milyar lira ödeme yapması gerekiyordu. Elektrik satış fiyatının düşürülmesine katkıda bulunacak santrallar satılmayacak 17 HES özelleştirıne dışında ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Enerji sektörünün yeniden yapılandmlması çerçevesinde belirlenen "Elektrik StratejiBel- gesi" kapsamında özelleştirme programından hariç rurularak Elektrik Üretım AŞ'de (EÜAŞ) kalacak olan hidroelektrik sant- ral projelen belirlendi. Yetkililer, özelleştirme dışında kalacak santrallann, belirli kriterlere gö- re seçildiğıni kaydediyor. Buna GEBZE 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN (KAMULAŞTIRMA DUYURUSU) Kocaeli - Gebze Kömürcüler Organize Sanayı Bölgesı tarafindan açılmış olan değer tespit davasmda; aşağıda yazılı kamulaştınlmasına karar venlen taşınmazlann öncelık- le 2942 S. Y (değışık 4650) 8. maddesıne göre pazarlıkla satın alma usulü denenmış an- cak anlaşma sağlanamadığından aynı Yasa'nın 10 maddesı geregınce mahkememızde aşağıda dosya numaralan yazılı kamulaştırma bedelının tespiti ve tescil davası açılmıştır İli: Kocaeli, İlçesi: Gebze, Köyü: ÇerkeşU Dosya No.: 2004/233 204'234 2004 235 2004 236 2004 237 Malik Adı ve soyadı Ali Kamil Yanık Ismet L'zun Fatma Tüze Cengız Ünal Cmmü Şenfe Ağdur Parsel No: 2254 2158 2136 2259 2121 Kamulaştırılan Alan (m2) 3980 874 598 5400 470 Hisse Tam Tam Tam Tam Tam 2004 238 2004739 Sunay Erdem Kuray Ağdur Seyhan Sudan Fevziye Ann Aşır Ann Nebi Güner 2184 2244 3540 1300 1-8 1/8 1'8 1/8 4/8 Tam 2004240 2004/241 2004 242 2004/243 2004/244 2004/245 2004 246 2004/247 2004 248 2004 249 2004 250 2004'251 2004'252 2004 253 2004 254 2004'255 2004 256 Nuray Agdur Ethem Uzun Seyfettin Dursun Dursun Akar Yaşar Yılmaz Hayri Ozel Mustafa Tıraş Üırunü Şerife Ağdur Sunay Erdem Nuray Ağdur Seyhan Sudan Fevziye Ann Ethem Uzun Mehmet Kürt Aşu Ann Cmmü Şerife Şimşek Hasan Zümrüt Mehmet Tuna Muharrem Tuna Ismet Uzun Ümmü Şenfe Şimşek 2195 2167 2236 2253 2250 2234 2129 2124 2126 2159 2191 2132 2163 2143 2219 2166 2155 1280 1200 384 6580 1620 1340 1840 244 700 558 3980 360 1000 1380 1620 1240 320 Tam Tam Tam Tam Tam Tam Tam Tam 1/4 1/4 1/4 1/4 Tam Tam Tam Tam Tam 1/2 1/2 Tam Tam 1. Tebhgat ile ılan tarihinden ıtibaren 30 gün içinde kamulaşhrma ışleminı ıdari yar- gıda iptal veya adlı yargıda maddı hatalar düzeltim davası açabileceklerdir. 2. Husumet Gebze Kömürcüler Organize Sanayi Bölgesi'ne yöneltilecektir. 3. Kamulaştınna işlemine karşı ıdari yargıda iptal davası açanlann, dava açtıklannı veya yürütmenin durdunılması karan aldıklannı belgelendinnediklen takdirde, kamu- laştırma bedeli üzennden taşınmaz mal kamulaşnrmayı yapan idare adına tescil edile- cektir. 4. Mahkemece tespit edilen kamulaştınııa bedeli hak sahibi adına T.C. Ziraat Bankası Gebze Şubesi'ne yatınlacaktır. 5. Konuya ve taşınmaz malın değerine ilişkin tüm savunma ve delilleri ilan terihınden itibaren 10 gün içinde mahkemeye yazılı olarak bildiraıeleri. Keyfiyet 2942 sayılı Yasa'nın (değişik 4650) 10. maddesi uyannca duyunılur. 31.05.2004. : . . • '"• : ; '•'- »' Basın: 27183 göre hukuki süreçleri devam eden, üretim kapasiteleri yüksek olan, elektrik satış fiyatının dü- şürülmesine katkıda bulunacak şekilde üretim yapan, elektrik üretiminde önemli yeri bulunan santrallar özelleştirme kapsamı- na alınmadı. Enerii ve Tabii Kaynaklar Ba- kanı Hilmi Güier tarafindan da onaylanan ve EÜAŞ'de kalacak toplam güçleri 7 bin 55 megava- tıbulan santrallar vekurucugüç- leri şöyle: "Keban (1328 mw), Karakaya (1.800 mw), Atatürk (2.405 mw), Kıralkızı (94.5 nro), Dicle (110.0 nrn), Batman (198.0 ww), Seyhan 1 ve Seyhan 2 (54 mvv ve 12 m«), Kadıncık 1 ve Kadıncık 2 (70 m\v ve 56 nro), Sır (283.5 mw), Berke (510 mw), Yüreğir (6.0 mw), Ke- pez 1 ve Kepez 2 (26.4 mw ve 5.82 mw), Manavgat (48 mw) ve Ka- racaören (42 mw)". İSTANBUL'DA CECEKONDU YERİNE TOPLU KONUT Istanbul HaberServisi- Is- tanbul Büyükşehir Belediye- si'nin Kentsel Dönüşüm ve Sosyal Rehabilıstasyon Pro- jeleri'nin ilk adımı atıldı. "tkheffi, Ayazma ve Tepeüs- rü Bölgeleri Kentsel Yenile- me (Gecekondu Dönüşüm) Projesi'ne ilişkin protokol, tBB Başkanı Kadir Topbaş ve Başbakanlık Toplu Konut Idaresı (TOKl) Başkanı Er- doğan Bayraktar ve Küçük- çekmece Belediye Başkanı AzizYeniay tarafindan imza- landı. Proje kapsamda Istan- bul'daki gecekondular yıkı- larak yerine sosyal konutlar inşa edilecek. Saraçhane'deki protokol töreninde konuşan Topbaş, projenin imzalanmasını, *ls- tanbul'ıuı çehresinin değiş- mesi için tarihi bir gün" ola- rak tanımladı. Bayraktar da "İstanbul'da 700 bin kadar binanın ya yenilenmesi. ya değiştiribnesi ya da güçlendi- rilmesi gerek, Bu nedenk in- sanca yaşamanın gerekleri olan konutlan üreteceğiz'' dı- ye konuştu. Proje kapsamın- da, ilk aşamada Halkalı Be- zirgan Mahallesi'nde, 1800 konuduk "Çağdaş Kent" in- şa edilecek. Yurttaşlar, bu konutlara yüzde 10 ile 25 arasında peşinat vererek or- talama 120 ay vadeli taksit- lerle sahip olabilecek. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK [email protected] Yıllar sonra bu ülkenin iktisat tarihini yazacak olanlar, bugün- leri, bir büyük aptallığın yapıldığı günler olarak adlandıracaklar- dır. Çünkü, TBMM'de görüşülmekte olan bir yasa ile, Türk Te- lekom'daki kamu mülkiyeti sona erdirilmekte, tamamına yakı- nı satılmaktadır. Telekom'un satılması neden bir aptallıktır? Çünkü Telekom sıradan bir kamu işletmesi değildin bir başka şeydir. Kapitalist üretim biçimi, 2000'li yıllara da, iletişim devrimi de denilen bilişim teknolojisindeki gelişmelerle, kendini yepyeni bir düzlemetaşıyor. Sanayileşmiş ülkeler, 1980'lerde, ekonomikve toplumsal gelişmenin motorunun, teknolojik gelişmeolduğu- nu keşfettiler. Küreselleşme sürecindeki hızlı devinim bu dönü- şümün çocuğudur. O yıllardan başlayarak, ulusal bilim ve tek- noloji politikası oluşturmak ve bunu ısraria uygulamak, geliş- miş ülkelerin hükümetleri için, olmazsa olmaz bir özellik ka- zandı. Gelişme politikasına ilişkin her alan, bilimsel ve teknolo- jik ilerleme eksenine yerleştirildi; orada biçimlendirilir oldu. Bi- lişim teknolojisi ise, bilimsel ve teknolojik gelişmenin temelini oluşturur; onun altyapısıdır. Bu niteliğiyle de, telekom, yani te- le-iletişim, ekonomik gelişmenin stratejik sektörlerinin başında gelmektedir. ••• Türkiye, telekom alanında yerli ürünler geliştirerek güçlene- bilecek olan TELETAŞ'ı, 1980'lerin ikinci yansında adım adım özelleştirdi; sudan ucuza sattı. O yıllann Genel Müdürü Fikret Yücel, 1997'de TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası tarafin- dan yayımlanan Anılar'ında, 20-30 milyon dolar karşılığında, "ayak oyunlan" ve belki "ideolojik" nedenlerle nasıl satıldığını özetledikten sonra, şöyle diyor: "Aradan geçen bunca zamandan sonra görülen odur ki, Türkiye'de transmisyon sistemleri açısından hemen hemen bütün ülke ihtiyacını karşılayan yerti tasanm ve buna dayanan üretim tamamen ortadan kalkmak üzeredir. ...Dünya teknolo- jileriyle gittikçe kapanmaya başlanmış olan fark, yeniden hız- la açılmaktadır..." (s. 189). Türkiye, TELETAŞ'ın satışının sonuçlanndan hiç ama hiç ders almamışçasına, aynı olayı, bugünlerde, Türk Telekom'un satı- şıyla tekrar yaşamaya hazırlanıyor. • • • Türk Telekom kâr etmektedir; son sekiz yıl boyunca, yıllık or- talama kâr 1.1 mityar dolardır ve bu tutann yaklaşık yansını Bütçe Yasası gereği Hazine'ye aktarmaktadır. Diğer özelleştir- me örneklerinin kanrtladığı gibi, satıştan sonra, özelleştiriten şirketin bu kadar kâr sağlaması ve Hazine'ye ödeme yapma- sı söz konusu olmayacaktır. Hükümet, Hazine'ye sürekli gelir getiren bir kurutuşu, attın yumurtlayan tavuğu satıyor. Telekom konusunda, sermaye çevreleri ve onlar için çalışan basın-yayın aracılığıyla, kamuoyu yanıltılıyor. AB ülkelerinin büyük bölümünde, telekom şirketlennde kamunun sermaye payı yandan fazladır: Fransa yüzde 63.5; Almanya yüzde 58; Belçika yüzde 51; Yunanistan yüzde 51. Son on yıllarda tekno- lojide büyük bir atılım yapan Finlandiya'da telekomun yüzde 53'ü kamu mülkiyetindedir. Aynca, başta Ingiltere, çoğu AB ülkesi de telekom şirketleri- ni birilerine toptan satmamışlardır; halka arz yoluyla özelleş- tirmişlerdir. Tek bir sermaye sahibi yerine mülkiyetin halka-ya- yılmasıyla, telekom şirketlerinin özerk, etkin ve verimli yönetil- meleri ve yeni yatınm yaparak, ülkelerinin teknolojik birikimine katkı yapmalan sağlanmaktadır. Ek olarak, birçok ülkenin tele- kom şirketi, dığer ülkelerin telekom şirketlerıni stratejik ortak seçerek, bu alanda uluslararası yanştan kopmamak amacıyla ek önlemler almaktadır. Ömeğin, Alman ve Fransız telekom şir- ketleri birbirinin stratejik ortağıdır. Türkiye 1 de bu noktalar tartışılmıyor; bunlan tartışmak nere- deyse suç sayılıyor. • • • Yasanın gerekçesinde, eğer Türk Telekom'un sermayesinin yüzde 51 'i kamunun elinde olursa, satış fiyatının yüzde 25 da- ha az olacağı öne sürülmektedir. Bunu fiyat açıklanınca öğre- neceğiz. Ancak, yüzde 51'in kamunun elinde tutulmasıyla ge- lecek yıllarda elde edilecek ek gelir, bugün elde edilecek geli- rin çok üzerinde olacaktır. özerk çalışacak Türk Telekom'un, araştırma-geliştirme yatjnmlarryla ulusal ekonomiye sağlayaca- ğı doğrudan ve dolaylı getiri, satış fıyatı ne olursa olsun, çok kı- sa sürede bunun yüzde 25'inin çok üzerinde olur. • • • Hükümetin, ekonominin bilim ve teknoloji eksenli gelişmesi- ni öngören bir makroekonomi politikası yoktur. Böyle olunca da, ülkenin gelişmesinin kilit kuruluşlan, bilinçsız biçimde satılıyor. Yanlış özelleştirmelere karşı çıkanlar, basın yoluyla baskı altına alınarak satın grtsin ortamı yaratılıyor. Sonuçta, olan, ülkenin gelecegine oluyor. Çok kâriı olmasına ek olarak, AB ülkelerinde olan biteni algı- lama yetersizliği; yüzde 25'e göre fiyat hesabı ve hepsinden önemlisi ülkenin teknolojik gelişmesine yapacağı çok olumsuz etkiler düşünülmeden, Türk Telekom'un satışını, bir ulusal ap- tallık durumuna getiriyor. [email protected] DÜNYA E K L O J N O M İ S İ I N E BAKIŞ / ERGİrV YILDIZOĞLU Bush yönetimi BM Güvenlik Konse- yi'nde elde ettiği başanyı G-8 toplantısın- da tekrarlayamadı. NATO Irak a asker göndermeyecek. G-8 toplantısından çı- kan deklarasyonda, Ortadoğu ile Kuzey Afrika'yı ayıran, inisiyatif yerine ortaklık sözcüğünü koyan, Arap-israil sorununun çözümünü içeren ifadelerse "Büyük Or- tadoğu Pro/es/"nin AB lideriiğinin (Fran- sız Alman ekseni) baskısıyla "sulandınl- maya"başlandığını gösteriyor. Bunda şa- Şilacak bir şey yok. ABD ile AB, her ikisi için de büyük öneme sahip Ortadoğu ve Kuzey Afrika üzerinde eninde sonunda bir anlaşmaya varmak zorundalar. Kapitalist medeniyet 100 yıldır petrol ve gaz enerjisiyle yaşıyor. Bu enerji kaynak- larının yüzde 6O'ı Ortadoğu'da. öyleyse, her hegemonyacı ülke küresel üstünlüğü- nü korumak ve sürdürmek için bu kaynak- lan denetlemek zorunda. Ama bu bölgenin önemi, salt enerji kay- naklarının varlığıyla sınırlı değil. Bölge, dünya ekonomisinin merkez ülkelerinin karşı karşıya oldukları ekonomik sorunla- ra (kapasite fazlası, talep yetersizliği, gir- di maliyetleri) etkin çözümler sunabilecek özelliklere de sahip. Merkez ülkelerde ekonomik toparlanma yeni yeni yatınm olanaklan açamıyor, yüksek ücretli iş ya- ratamıyor dolayısıyla, enflasyonist baskı, kredi köpükleri yaratmadan talebi güçlen- dirmek zorlaşıyor. ABD ve Avrupa, özel- likle Uzakdoğu'dan gelen, düşük iş gücü maliyetlerine dayalı rekabetle karşı karşı- ya. Bunlara karşılık, Arap Kalkınma Ra- porian (UN Arab Human Development Report, 2002 ve 2003) Ortadoğu ve Ku- zey Afrika'daki Arap ülkelerinin, hem ye- ni yatınm alanları (alryapı, enerji, özelleş- tirmeler), ucuz işgücü rezervleri hem de krediyle (mali sermaye) canlandırıldığı tak- dirde bir sıçrama yapabilecek bölge oldu- ğunu gösteriyor. Gerçekten de Bush yö- netiminin, bu raporlardan hareketle hazır- ladığı BOP, bölgenin piyasa ekonomisi te- melinde, Batı yanlısı, yaygın Ingilizce ko- Hangi BOP' ? nuşulan bir kültüre, kitle tüketimı normla- nnı kabul etmeye, ÇUŞ'lerin etkinliğine açık bir biçimde, ekonomik, kültürel ve si- yasi olarak yeniden düzenlenmesini amaçlıyordu. Bu gerçekleştirilebilirse ABD, Batı merkezli dünya ekonomisinin sorunlannı hafıfletebilir, hem lideriiği res- tore edilebilir hem de Uzakdoğu'da baş- layan Çin merkezli yükselme sınırianabi- lirdi. EvdeM hesap çarşıya uymadı Ancak Irak'ın işgalini izleyen gelişmeler, ABD'nin bu potansi- yelleri tek başına hare- kete geçiremeyeceği- ni gösterdi. ıkincisi, •* ABD diplomatik süre- ci dayanmaya çalıştığı Jjjş. ittifaklar zincirini zayıf- latacak yönde yüzüne ^ ^ gözüne bulaştırdı. As- lında şöyle olacaktı, / ama olmadı: önce ' ABD'nin bölgedeki uydusu, Türkiye, Su- udi Arabistan, Mısır, Ürdün gibi yönetim- lerin söyleminde "reform" çağnsı öne çık- maya başlayacaktı. Bu arada ABD, BOP planı için gereken diplomatik arka planı oluşturacaktı. Sonra G-8 toplantısı, ana- list Maggie Mrtchell Salem'in Arab News'te ironiyle işaret ettiği gibi bu "re- form çağrısına" adeta mucize gibi bir planla cevap verecek, ABD-AB NATO zir- vesi bu çağrıları yükseltecek (07/04/04), BOP'ye destek verecek bölge ülkelerine dağıtılmak üzere ulufe (pardon, mali kay- nak demeliydim) bulunacak, böylece BOP yola çıkacaktı. Ancak ABD'nin projesiSu- udi sermayeli El Hayat gazetesi eliyle 13 Şubat günü basına "sızdırıldı" (*). Avrupa ve Arap ülkeleri bir oldubittiyle karşılaştıklarını düşündüler ya da böyle gözükrnek işlerine geldi. 12-14 Mart ta- rihlerinde, Tunus zirvesi öncesinde, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek'in spon- soriuğunda Iskendenye Kutüphanesi'nde düzenlenen, Arap ülkelerinden temsilcile- rin, aydınların ve sivil toplum örgütlerinin katıldığı toplantıdan çıkan deklarasyon, birçok şeyin yanı sıra Israil-Filistin sorunu çözülmeden BOP'nin kabul edilemeye- ceğini ve "reformun" ülkelere dışandan dayatılamayacağını, iç süreçlerin belirle- yici olduğunu saptadı(**). Bu saptamalar bölgedeki hemen tüm Arap liderierin pay- laştığı iktidannı kaybetme korku- sunu (BOP, mantı- ğı gereği yerel yö- netici sınıfların tasfiyesini içeri- yor) çok iyi yansı- tıyordu. Nitekim Tunus, Islam zir- vesinden BOP'ye destek çıkamaya- cağı anlaşılınca, Bush yönetimi zir- veyi iptal ettirdi. Daha sonra Mısır ve Su- udi Arabistan G-8 toplantısına da katıl- madı. Avrupa da kendi altematif BOP pla- nını gündeme getirmeye ve ABD ile yeni bir pazaıiık alanı açmaya başlamıştı. Aslında, Avrupa'nın da "Barselona Sü- reci" adlı ve bölge ülkelerini ekonomik, kültürel ve siyasi olarak, var olan egemen sınıflarla işbiriiği içinde etki attına almayı amaçlayan bir projesi vardı. Bu Arap ege- men sınıflannın da işine geliyordu. Ikinci- si bu proje, bölgede herhangi bir gelişme- nin, özellikle zamana yayılacak bir biçim- de planlanmasını, sürecin başlangıcına da Filistin-israil sorununun konulmasını öne- riyordu. Buysa, BOP'yi salt Israil'in gü- venliği açısından değertendiren, bu yüz- den de bölgede rejim değişiklikleri öngö- ren ABD yaklaşımından çok farklıydı. An- cak başka önemli farklar da vardı. Avrupa'nın itirazlarını hep Fransa dile getirdiği için kimi zaman sorun bir ABD- Fransa uyuşmazhğı gibi görünebiliyor. Bu yüzden Almanya Uluslararası llişkiler ve Güvenlik Sorunları Enstitüsü'nün (Stiftung VVİssenchaft un Politik) yayımla- dığı Volker Perthes imzalı "Amerika'nın 'Büyük Ortadoğusu' ve Avrupa" başlık- lı çözümlemeye bakmak aydınlatıcı olabi- lir (***). Avrupa'nın yaklaşımını anlatmayı amaçladığını söyleyen çözümleme, yuka- ndaki iki noktanın yanı sıra dört noktaya daha dikkat çekiyor 1) Orta Asya ve Kaf- kas ülkeleri, tarihsel/siyasi nedenlerden dolayı BOP'ye sokulamazlar. Çünkü on- lar eski SSCB coğrafyasının bir parçası. Böylece AB, Rusya'nın çıkariannı da ta- nımış oluyor. 2) Türkiye de bir Ortadoğu ülkesi sayılmamalı, çünkü o NATO üyesi ve AB üyesi olmayı bekliyor. 3) Avrupa'nın geçmiş sömürgecilik deneyimleri. bölge- nin yeniden düzenlenmesi yerine bölge- sel yapılar kurulmasının daha gerçekçi olacağını gösteriyor. 4) Bölge ülkelerinin her birinin kendi özgün koşullan olduğu için örnek tek bir modelden hareket edi- lemez. Uzun bir dönem için uluslararası jeopo- litiğin merkezine oturmuş olan Ortadoğu üzerinde, ABD ve Avrupa Birtiği arasında sürmekte olan pazariık ve yaklaşmakta olan ABD seçimleri Türkiye'ye göreli ba- ğımsızlığını güçlendirmek için yeni ola- naklar sunuyor. Ancak önce, "Ortado- ğu'da rejimlerinin demokratikleştirilme- si" gibi oryantalist fantezılere, BOP gibi sömürgeleştirme planlanna karşı çıkmak gerekiyor. Hem AB'ye girmeye, hem ABD'ye yaranmaya çalışarak, diğer bir de- yişle iki sandalyeye birden oturmaya ça- lışarak bu iş zor? (*)http://english.daralhayat.com/ (**)www.memri.org/bin/latestnews.cgi (**^ www.swp-berlin.org/
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle