Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 MAYIS 2004 CUMA
DtZÎ
Taklamakan la Gobi
Çölü arasında havada
asılı kalmış bir dize:
(
Ey yolcu, Batı 'ya
gidiyorsan, bil ki artık
hiç dostun olmayacak!
9
Kültürel kimliği
koruma çabası
Sincan Özerk Bölgesi'nde, 30 miryonluk nüfusun
neredeyse yansnı oluşturan Uygurlar, kültürel
künüklerine sahip çıkmanın savaşını veriyor
yüzyülardır. Müziklerinin, danslannın, halk
oyunlannın, Uygur diündeki türkülerinin,
destanlanrun bunca zengîn olmasının nedeni de
bu. Unımçi, Kaşgar, Turfan'da gördüğüm
müzik, dans ve güzel sanatlar yüksek okullan,
kültürel kimliği genç kuşaklara aktanyordu?
Orada dinlediğiın şarküarda, türkülerde hep aşk
yüceltiüyor, doğa>
<
a övgükr yağdınhyordu?
Hayır. orada dinlediğim şarkılarda. tarihte çok
kısa süren, üç ayn dönemdeki "bağımsızhktan"
söz edilmiyordu. 1863-76 da Vakup Han
başkanlığında kurulan "Doğu Türkistan İslam
Devleti" 1933-37 ve 1944 -49 yülannda da
bağnnsızhğı \aşamıştı. Fotoğrafta şarkdanyla
coşmuş çalgıcılar..-
Doğu-Baüayrımı
D
erler ya: Sakınan göze çöp ba-
tarmış!
Bu yolculuğu planladığım,
tasarladığım ikı yıl bo>r
unca.
konuştuğum, görüştüğüm. ya-
zıştığım Çin Kültür Bakanlığı
yetkililerinden hep birricamoldu: Kaşgar'da
bir pazar günü bulunmak. Çünkü Kaş-
gar' ın dillere destan At Pazan, pazar gün-
len kunıluyordu. Tamam dediler, Kaşgar' ı
da dillere destan At Pazan'nı da pazar
günü görürsünüz... Bakmayın adının At
Pazan olduğuna, çevredeki tüm il, il-
çe, köy, kasabadan milletin akın ettiği
ve atın yanı sıra her tür hayvanın, her
tür eşyanın ve aklınıza gelecek her şe-
yinsatıldığı bir pazar burası...Onlann
yalancısıyım; her pazar, kırk bin kişi
şehre gelirmış At Pazan'nda malını
satmak ya da bir şeyler almak için...
Ancak Tibet"te havanın azızliğine
uğrayip uçaklar kalkmayınca. bir pa-
zar günü yerine pazartesi günü bulduk
kendimizi Kaşgar'da! Süpermen gibi
dünyayı geriye döndürüp bir gün ön-
cesini geri getiremezdim! Kaşgar ya da
Urumçi'de yedi gün daha bekleyemez-
dim! Sonuç: Elveda At Pazan!
Üzülme dediler, bizde her gün pazar
var dediler ve götürdüler. Kızıl Derya
ya da Turman Nehri'nin yanı başında
her tür gıyecekten yıyeceğe, buzdola-
bından topluiğneye. müzık aletlerin-
den kullanılmış numaralı gözlüklere,
her şeyin sanldığı pazara götürdüler.
Kaşgar pazan kılometrelerce uzuyor.
dallanıp budaklanıyor, çok genış bir
alanı kaplıyordu. Üstü örtülü yan ya-
na çadır misali tezgâhlardan oluşuyor-
du. Girdiniz mi, yolunuzu kaybettiği-
niz bir labirentten farksızdı. Ancak
bomboştu. Neredeyse bizden başka
kimse yoktu. Tezgâhlannbaşında uyuk-
lamakta olan satıcılar da, "Deti mi bu
turistler, hafta içinde buraya ne diye
gekffler" gibilennden bize bakıyordu...
Kaşgar'da beni terk etmeyen "ağn*-
hk" duygusundan, iki yerde kurtulacak-
tım. Ne ağırhğı mı? Havanın ağırlığı,
kokulann ağırhğı, sokakta açıkta satı-
lan etlerin ağırhğı, tepeden tırnağa yü-
zü gözü, koyu renkli örtülerle örtülü kadın-
lan görmenin ağırlığı ve adlandıramadı-
ğım ruce ağırhklar... Bunlardan kurtuldu-
gum ikı yerden biri Kaşgar Sanat Okulu, ikin-
cisi ise Kaşgarlı Mahmut'un türbesiydı.
Kaşgar'daki yükseköğretim kurumlan
içinde bir öğretmen okulu bir de bu sanat
okulu çok ünlü. Şan, müzik, resim, dans,
folklor gıbi bölümleri olan okulu gezerken
gelecek kuşaklara yatınm yaparak, gele-
neksel ve evTensel sanat değerlerinin bir
arada korunmasına tanık oluyorum.
B A S T O N U N FİLİZ VERDİÖİ YER
On binnci yüzyılda yaşamış Türk dil bil-
gini Türkçenin ilk ansiklopedik sözlüğü
"Dironü Lügat ıt-Türk"ün yazan Kaşgar-
iı Mahmut'un türbesi Kaşgar'dan 60 kilo-
metre uzakta
Bağlar. bahçeler, asfalt ve toprak yollar-
dan ve ınli ufaklı köylerden geçtikten son-
ra, yol boyunca kentteki görüntülerden çok
uzak, at. eşek arabalanyla, traktörlerle yol-
culuk eden, tomruk, kereste, saman, hay-
van postlan taşıyan kırsal kesim insanlany-
la selamlaştıktan sonra koca bir parkın ka-
ve
Sincan
Yoiiarında
Türk bilgini, ayduu, Türkçenin ilk ansiklopedik
söziüğünün yazan Kaşgariı Mahmut'un türbesüıi bize
Uygur güzeti Mayire gezdirdi.
pısına geldik. Aynı anda kapırun önünde bir
at arabası durdu, içinden Sincan'ın en gü-
zel kızı indi. Tamam, bütün Uygur kadın-
lan, kızlan çok güzel... (Yani yüzleri görü-
nenler için söyleyebihrim ancak) Biz tam.
Sincan'ın en güzel kızına kilitlenmiştik kı.
o gülerek bize yaklaştı. temiz bir Ingilizcey-
le, "Ben sizin rehberinizim'' dedi
Mayire, 20 yaşındaydı, çevTe köylerin bi-
rinde oturuyordu ve kültürmüdürlüğünden
çağnldığı an buraya göreve koşuyordu.
Muhteşem düzenlenmiş, çok bakımlı
parkta önce sizi Kaşgariı Mahmut'un usta
bir sanatçının elınden çıkmış beyaz mermer-
den dev heykeli karşılıyor. Elinde sözlüğü,
ileri doğru yürüyen. güzel, aydınlık bir adam
olarak çıkıyor karşınıza, okul sıralannda
kara sakalh, kara cüppeli, kara kuru bir çi-
zimini görüp de korktuğunuz Kaşgariı Mah-
mut. Sonra bu güzellik, bu aydınlık parkın
içinde her yere yayılıyor. Türbe, cami. mü-
ze, hepsı parkın içine dağümış. Bırinden öte-
kine merdivenlerle. dev ağaçlar çiçeklerle
sarmalanmış yollarla ulaşıyorsunuz.
Mayire ha bire anlatıyor. Kocaman bir adak
ağacının öyküsünü de anlatıyor. Kaşgariı
Mahmut, dev eserini yazdığı Bağdat'ta sor-
muş hocalara, ben nereye gömüleyim
diye. Hocalar cevap vermiş, bastonu-
nun filiz verdiği yerde... Ve işte doğup
büyüdüğü kent, Kaşgar'a döndüğün-
de, tam da buraya geldiğinde, bastonu
çeşmeye düşmez mi ve de filiz vermez
mi! Elbet buraya gömülmüş.
Biz de adaklanmızı tutup, ağaca ça-
put bağlayıp yeniden yollara düştük.
Artık son durağımız Dunhuang' a yö-
nelebiliriz...
TAKLAMAKAN'DA
BİR VAHA
Dunhuang önemli... Dunhuang,
tarih boyunca, Jpek Yolu'nda bir ki-
lit nokta. Çin'in eski başkentı Şı-
an'dan (o zamankı adı Çang'an'dan)
başlayıp yedi bin kilometre boyun-
ca Batı'ya yönelen yolun, "Baü'ya
açüankapTsı Dunhuang... Şıan'dan
Dunhuang"a Ipek Yolu tek... Ama
Dunhuang'dan hemen sonra kosko-
ca Taklamakan Çölü başhyor. Çö-
lü aşmak olanaksız ya da çok zor.
yol ıkiye aynlıyor, çölü ya kuzey-
den ya da güneyden dolanarak ge-
çeceksiniz. O seçimi yaptıktan son-
ra, îpek Yolu'nun yollan iyice dal-
lanıp budaklanıyor. Artık her an se-
çim yapmak zorundasınız...
Ne yönden geldiğinize bağlı: Do-
ğu'dan geliyorsanız seçimlerin baş-
langıç noktası: yok Batı'dan geli-
yorsanız yaptığınız seçimlenn sonu
Dunhuang. Batı'dan gelenler için,
Doğu'nun, Doğu'dan gelenler için
Batı'nın kilit noktası...
Bu özeüığini Çin hanedanlan yüz-
yıllar boyunca kullanmış ya da sö-
mürmüş...
Dunhuang'ın bir başka önemli
özelliği daha var: Buradakı "Bin
Buda MağaralarT; ancak o mağa-
ralara yann gıdeceğim. Şimdı şu
Ipek Yolu üzerindeki kilit noktası-
nın anahtannın peşindeyim...
Urumçfden Dunhuang'a yaklaşık
iki saatlik bir uçak yolculuğu... Iki
saatboyuncayeryüzünün bu en muh-
teşem, en çarpıcı coğrafyasını içime çeki-
yorum.
Kuzey Batı'dan Güney Doğu'ya uçuyo-
nım. Vee, doğru bildiniz. Sincan'ı doğudan
batıya kesen Tıyenşan Dağlan'nın tam üze-
rinden uçuyorum. Nasıl da görkemlıler!
Kuzeye bakan yamaçlar ormanlarla, karla,
buzullarla kaplı, güneye bakan yamaçlar
çıplak, yoksul. keskın dişh, öfkelı... "Sıra
Daglar" sözcüğü ve kavramı, ilk kez bun-
ca netleşiyor benım için. Sıra sıra dağlar bir-
birini izlıyor, sonra bir sıra daha. bir sıra da-
ha, bir sıra daha..
Artık Taklamakan Çölü'ne veda etmek
zamanı. O gende kaldı. llende Gobi Çölü...
Ikisinin arasında bir yerde yemyeşil vaha
kent: Dunhuang.
Orayavardığımda, Sincan Özerk Bölge-
si de geride kalacak. Çünkü Dunhuang, Çin
Halk Cumhuriyeti'nin Gansu eyaletınde.
Taklaman sözcüğünün Çince. "içine gi-
rip kaybolunan* anlamına geldiğini söyle-
mışmiydım'?..
Y A R I N : DUNHUANG MUCİZESİ
Ey yolcu!
E
y yolcu. Bir kadeh şarap daha içmeni
öneriyorum... / Yangguan geçidinden öte,
Baoya gidiyorsan, bil ki bundan sonra
hiç dostun olmayacak.
Bu sözleri yazan şair ressam Wang
Wei'nin (8. Yüzyıl) dev bir heykeli Yangguan
Geçidi'nin hemen girişinde duruyordu. Bir elinde
şarap kadehi, ötekı eliyle batıyı gösteriyordu.
Yukandaki dızeler de heykelin kaıdesine yazılmıştı.
(Galiba, baştaki "ey yolcu* sözü yoktu,
dayanamayıp onu ben ekledün!)
Yangguan Geçidi'nin batısında tarih boyunca
kımler yoktu ka! Türkler, Göktürkler. Hunlar,
Moğollar, Uygurlar. Kırgızlar, Kazaklar, Tatarlar..
Yangguan Geçidi'nin batısında Arap dünyası, Roma
tmparatorluğu... Yangguan Geçidi'nin batısında Çin
dışındaki tüm dünya... Şair Wang Weı, elbet bir
kadeh şarap daha önerir
Hayır, henüz "Medeniyetler Çaüşmas" lafi ortaya
atılmamış ama Doğu-Batı aynmı cıddi bovoıtlara
ulaşmış!
Yangguan Geçidi'ndeyim (Danguan kentinden 7
0
km. uzakhkta) Geçen yî\ burada muhteşem bir müze
açılmış. Muzede tpek Yolu'nun tüm tarihçesını
a>Tintıİanyla görüyorsunuz. tpek Yolu'nun kurucusu
diye bilınen önce Çin generali, sonra büyükelçi ve
daha sonra halkla ilişkiler uzmanı Çan Çy«n'ın 10
119'da komşu hükümdarlarla nasıl ilişkiye geçtığını;
"baü topraklan"ndaki zenginliklen kendi
hükümdanna nasıl rapor edip iştah kabarttığını;
ordulann yapamadığını tıcaret ve dıplomasiyle
gerçekleştirdığını görüyorum...
Bir de ha bıre gelin damat değiş dokuşu var.
Kazak ya da Kırgız Beyleriyle e\lenen Çin
prensesleri, Çin hükümdanna gelin yollanan Tıbet
ya da Uygur harunlan... Ve yaşasın halklann
kardeşliği hikâyesi... Bunu da muzede görüyorum.
Müzenin arkasında bir de gümrük kapısı \ ar.
Burada geleneksek giysileri içinde Çin
Hükümdannın temsilcisi bir gümrük memuru,
müthış bir tantanayla Çince çok şık hazırlanmış bir
belgenın orta yerine Larin harflerle adınızı yazarak,
size Yangguan Geçidi'nden geçiş ızninizı \enyor.
Bedavaya değıl elbet, 10 yuana, yani bir dolar iki
kuruşa!
Yangguang geçindmin bu yanında, çölün
ortasında Çin Seddı'nın en eski kalıntılannı da
görüyorum: Kartpostallarda gördüğümüz, Pekin
yakınlanndakı Çin Seddi'ne hiç benzemiyor. Bu
neredeyse ottan, samandan kumdan, kilden
yapılmış. Üflesen dağılacakmış gibı dursa da
yüzyıllardır yerli yennde... Duvann üstünde her beş
kilometrede bir işaret kulesi. Gece ale\-, gündüz
dumanla verilirmış işaret. Ve hesaplamışlar,
Dunhang'dan bilgı tam dört günde ulaşırmış Şian'a
bu kuleler aracılığıyla. Bugünkü otoyolda, aynı
mesafeyi, aynı sürede kat ediyor otomobiller...
Haydi yolcu. artık doğru Dunhuang'a ve Bin
Buda Mağaralan'na...
Yangguang ne demek bilıyor musunuz'1
Bunda
bılmeyecek ne var: "Yang", dağın güneyi ve nehrin
kuzeyi demek; "guang" da geçit...
Bir dolara geçiş belgesi
tpek Yolu'nun M
Ba0n
ucunda, (yani başlangıç noktasında, Şian'a göre Baü
ucunda) gümrük kapısında tantanah bir törenle "geçiş belgesi"
alabiüyorsunuz. Elbet bedavaya değiL, on yuana, yani bir dolar iki kuruşa?
Bizûn Anadolu'daki tpek Yolu duraklannda, değil böyle bir belge almak -
vermek, İpek \'olu'na ait bir işaret koymak bile aklımiza gehnemiş, hâlâ da
gelmiyor. Neden acaba diye sormaktan kendimi alamadım.
BİR BAKIMA
SERVER TANİLLİ
Mustafa Ekmekçi'ye
Mektup...
Sevgili Ekmekçi;
Aramızdan aynlışına bir yıl daha eklendi.
Ölüm eskidıkçe, sızısı dinmeyeyüztutuyor, kay-
bedilenın değeri öne çıkıyor. Bu, senin için de ge-
çerlı; gönüllerde yerin, yıllar geçtikçe bir başka
anlamlı.
Bu satırlar, seni sevenler adınadır da.
Sevenlerin de ne kadar çokmuş!..
•
"Buralarda olup bitenleri" sorduğunda, anla-
tacaklarım hiç de hoş değil.
Dünyanın gailelen herzaman vardı; şu sıralarya-
şadığımız ise, belki en kötü halinde. Tarihin yasa-
sı, "ılerieme" üstünedir; ama son yıllarda çok kor-
kunç bir tıkanıkhk oldu. Yeni bir yüzyıla girerken,
umutlar ıçindeydik bir süre, sonra görülmemiş
dramlann tanıklanna döndük.
11 Eylül, Afganistan, hele hele Irak istilası...
90'ların başlarında, çıft kutuplu yerine "tek ku-
tuplu bir dünya"n\r\ kurulmasının insanlığa hayır-
lı olup olmaması üstüne tartışır dururduk seninle.
Bir denge vardı, o yok olunca; tek bir sesin, ABD'nin
hükümranlığı, özellikle Irak istilasının arkasından
facialar yaşatıyor.
Ve bütün ilkeler de ayaklar altında...
Nerede kurtuluş? diye soruyorsun.
Başta Birleşmiş Milletler örgütü'nü, gerçekten
daha güçtü bir biçimde yaratmak; onun yanı sıra,
çevreyi koruyup kalkınmanın elinden tutmak, sos-
yal eşitsizlikleri yok etmek ve insan haklarını bü-
tün dünyada egemen kılmak.
Ama onlar kadar önemli olan şu: özellikle, bir
onyıldır, "sermaye"ve "piyasa "dırtarihiyapanve
insanlann mutluluğunu sağlayan, diye bir kestir-
mece, bir tekerleme dolaşıyor dünyayı. Nasıl da
yoz ve yoksul bir tarih görüşü!
Ne var ki, yine bir on yıldır, bu beyinleri dondur-
maya karşı, "başka bir dünya"nın sesleri yükse-
liyor her ülkeden,
içinde "insan "ın yerini aldığı bir dünya!
Bu habere pek sevındiğini görüyorum sevgili
Ekmekçi...
•
Bizim bir ayn sorunumuz da, AKP!
Başlarda, koşulların etkisiyle umutlar yarattı.
Tıyneti bir yana bırakılıp süslendirilip püslendi.
Kökenindeki "şeriat" gözardı edilip, "muhafaza-
kâr demokrat" diye bir etiket kondu.
Ne var ki, bir süre sonra pullar döküldü.
Işsizlerin 10 milyonu aştığı birtoplumda, insan-
lar -ellen böğürlerinde- bekler dururken, yeni ik-
tidarın "sermaye"nin ve "piyasa "nın dümen su-
yunda gittiği açıkça ortaya çıktı.
Zaten, ABD'nin baştan beri izindeydi.
Az kalsın, Irak saldırısına eli bulaşacaktı.
AKP'nin, asıl bılinçsizliği ve boşluğu, çağdaş
dünya veTürkiye'nin nereden geldiği konusunda-
dır: Korkunç bir cahillik ve düzeysızlik hâkim par-
tiye. Hele cumhuriyetin üzerinde kurulduğu te-
mellerin farkında değil: Egemenlik ve onun kulla-
nılışındaki özellik; laiklik, eğitimin ilkeleri, sorunla-
n...
Bunlar bilınmiyor; fikir diye tekerlemeler ağızlar-
da.
Ortaya çıktı ki, bir dinci partidir karşımızdaki!
Özellikle son haftalardayoğunlaştınlan, imam ha-
tiplerin, bilınen amaçlar uğruna, önünün açılma-
sı; üniversiteye karşı nıyetler: Bir "yeşil eğitim", bir
"yeşil ûniversite" hevesleri.
Bunların kokuları artık belli.
Nitekim dürüst kalemlerde, bir "güven eksikli-
ği" ve "balayı bitti" açıklamalan...
AKP'nin, baştan ben güttüğü, Avrupa Biriiği'ne
ne edıp edip girmek politikası oldu. Ama olan bi-
tene bakan bir Avrupa, kapılannı açmaz. Çağına
kapalı bir yönetimle başını neden ağntsın?
Niçin üstlenmiş bu yükü?
Ama, asıl Türkiye'nin sırtında yüktür AKP!
Ülkenin ilerici, demokrat ve ulusal güçleri, bu saf-
rayı tutup atacaklar bir gün; çağın büyük yanşın-
da yerini alacak Türkiye'ye çelme atacak bir ge-
ricıliğe "Hayır!" diyecekler.
Ve yollar açılacak.
Aydınlığa yürüyecektir Türkiye; hiçbir karşı güç
de bu yürüyüşü durduramayacaktır.
Müsterih ol, sevgili Ekmekçi!..
Not: Geçen haftaki yazımızda, siyah yıldızın üs-
tündeki ikinci cümle, "...ve herhalde imam hatip
okullanm kapatacak bir süreci başlatacak, baş-
latabılecektir." diye bitecekti. Okuriarın dikkatini
rica ederim.
TURGLTLU SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2004-? Tereke
Davacı Malıye Hazınesı tarafından mahkememize
açılan da\ada, Izmır ılı, Konak ılçesı, Tepecik Mah Cilt
No: 97. Hane No: 189S'te nüRısa kayıtlı bulunan Şerif
ve Mercan oğlu Nuh Kara'nın 23.12.2003 tarıhinde nu-
rasçısız olarak öldüfünden bahısle Nuh Kara'nın mırası-
nın Maliye Hazinesı adına ıntıkal, teslim ve tescıhne ka-
rar venlmesmi ıstemiş olmakla. Nuh Kara mırasçılannuı
2 ilan tarihinden ıtıbaren bir yıl içinde mirasçılık sıfat-
larını Mahkememize bıldırmeleri. belirtilen süre ıçeri-
sinde bıldınmde bulunulmadığı takdırde Nuh Kara"nın
mırastnın Devlete geçeceğı ılanen ve ıhtaren teblığ olu-
nur. 14 04.2004 Basın 24284
TURGLTLU SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No. 2004-3 Tereke
- Davacı Malıye Hazınesı tarafindan mahkememize
açılan davada; tzmir Ilı. Konak Ilçesı. Tepecık Mah. cilt
no: 97, hane no: 1895"te nüfusa kavtlı bulunan Şerif ve
Mercan oğlu Nuh Kara'nın 23.12.2003 tarihmde mırasçı-
sız olarak öldüğunden bahısle Nuh Kara'nın mırasımn
Maliye Hazınesi adma ıntıkal. teslim ve tescilıne karaı
verilmesinı ıstemiş olmakla: Nuh Kara, mırasçılannın 2.
ılan tarihinden ıtıbaren bir yıl içinde mirasçılık sıfatlannı
Mahkememize bildırmelen. belirtilen süre içerisinde bil-
dirimde bulunulmadığı takdırde Nuh Kara"nın mirasının
Devlete geçeceği ılanen \e ıhtaren teblığ olunur.
14.04 2004 Basın: 24284
UŞAK SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No- 1994 235 Karar No. 1995 2011
Uşak merkez Cumhunyet Mah 2012 ada 1 parsel sayılı
taşınmazın tüm takyitlen ıle bırlıkte satılarak ortaklığın gi-
derılmesıne daır \erilen karar davalılardan Cumayettin
Yayla'ya daha evvel bıldınlen adrese tebligat yapılamama-
sı nedeniyle ılanen teblığıne karar verılmekle ışbu ılanın
ilan tarihinden itibaren 8 gün içinde kararı temyiz etmesı,
aksı halde karann kesınleşeceği ılan olunur Basın: 23994