18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 MAYIS 2004 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur(« cumhuriyet.com.tr 15 'Yanndan Sonra' ve 'Tutku Esirleri' bugün gösterime giriyor. '21 Gram 'sa ikincihaftasında Yanndan sonrası buz çağıT The Day After Tomorrow Yanndan Sonra Kutup buzullannın çözülerek okya- nuslara kanşmasına tanık olan iklım- bilimcı Dennis Quaid, ufiıktaki küre- sel ısınmanın gıderek dünyada yeni- den buz çağını başlatabıleceğı ve uy- garlığın sonunu getirebıleceği tehlı- lcesini Beyaz Saray"daki yetkılılere du- yurur ama uyansı kulak arkası edılır. Kısa sürede Yeni Delhı 'dekı kar fır- tınası, Tokyo'yu sele boğan dolu facı- ası, Los Angeles'ı dümdüz eden (o de- vasa Hollywood logosunu da uçuran) hortum. New York'u buz tutmuş Ve- nedik'e, gökdelenleri de buzdan dı- kitlere çevıren (Hümyet Abıdesı'ni de yutan) felaket gıbi dünyanm dört bucağında ürkünç iklım olaylan pat- lak verır. Rhode Island büyüklüğündeki buz kütlelennın tuz oranııu düşürdüğü ok- yanus sulannın yükselmesıyle ısısı düşen, ikJimı bütünüyle değışen dün- yanın özellikle kuzey bölgelen, ölüm- cül soguklara teslım olur. Hayatta kalmanın yolu güneye gıt- mekten geçtığı ıçin herkes ABD-Mek- sika sınınna yığılır. Müşfik doktor ka- nsını (Sela Ward) da güneye yollamış en kahraman baba Çhıaid, sevdiğı kız- la (Emmy Rossum) olmak ve bir öğ- renci münazarasına katılmak için New York"a gıtmış, Manhattan'daki kütüp- hane bınasında mahsur kalmış kahra- man oğlu Jake Gyllenhaal'i kurtar- mak üzere doğaya meydan okuyarak yollaradüşecektır... Blr eKoloJlk felalcet fllml Nicedirkapağı attığı Hollywood'da, Stargate, Kurtuluş Günü, Godzil- la, Vatansever gibı, patlamış mısır eş- liğinde. bır çırpıda tüketılen, büyük bütçelı büyük stüdyo üstünyapımla- nyla dikiş tutturmuş Alman yönetmen Roland Emmerich'in, stüdyoda ku- rulmuş devasa setlerde çekip insanın doğaya karşı koyuşunu ele aldığı, bu- gün afişlere çıkan son marifeti The Day After Tomornm-Yanndan Sonra, görsel efektlerle cılalanmış, y- er yer seyırciye beyaz bir cehennemi yaşatan, ikı saathk, görkemlı ve tipik bir ekolojık felaket filmı. Mesajıya- hn ve net: Küresel ısınmaya yol açan kırlılik önlenmezse filmlerde seyrettığımiz bu kaotık görüntüleri gelecekte bizzat yaşayacağız! 1970'lerde başlayıp on yıl kadar sürerek furyaya dönüşmüş o malum felaket filtnlennın tutmuş reçetesı- ne göre tezgâhlanmış bu yepyenı gı- şe fılmi, sinematografik özellıkie- rinden çok, iklim değişiklikleri ve küresel ısınmanın dünyayı. uygarhğı ve gelecek ku- şaklan tehdit eden en bmük tehlike oldu- ğunu vurgulayan içe- rığıyle öne çıkıyor. Yanndan Sonra, özellikle bu olayın cıddiyetmı belırt- mek, geniş seyircı yığınlannı çevre ko- rumacılığı konusun- da bılınçlendırmek bakımından anJam ve önem taşıyor. B Roland Emmerich'in yönettiği 'Yanndan Sonra'da dev dalgaların New York'u yuttuğu sahne. Tutfcu Eslrlerl / in the Cut On yıl kadar önce Piyano'yla çıkış yapan Yenı Zelanda asıllı Avustralya- lı yönetmen Jane Campion'un, Su- sanna Moore'un çoksatan romanın- dan, yazanyla bu-likte perdeye uyarla- dığı, bugün Tutku Esirleri adıyla gös- tenme giren sonfilmiIn the Cut, genç kadınlan vahşice kesıp doğrayarak öl- düren bır 'serial killer'in araştınldığı polis soruşturmasına dahil olan, kırk- lı yaşlanndaki Ingiliz edebiyatı öğret- meni, New York'lu bu- kadının öykü- sünü anlatıyor. Özgür ve bohemce bir yaşam süren ama duygusal açıdan ko- layca yaralanabılir, zayıf bir kadın Frannıe (Meg Ryan). Kınştırdığı zen- Tutku Esirleri'nde Meg Ryan ile Jennifer Jason Leigh ci öğrencılennden argo sözcükler top- layan, Virginia VVbolf (Denız Fenen) tutkunu Frannie'nın, çahştığı bann üs- tünde oturan ve ona yeni bir sevgilı bulmasını öğütleyen üvey kız karde- şiyle (Jennifer Jason Leigh) zaman zaman onu rahatsız eden, terk ettiği eski erkek arkadaşından (Kevin Ba- con) başka pek yakını yok. Manhattan-Vıllage'daki oturduğu mahalleye dadanıp arkasında kopanl- mjş kollar bacakJar, parçalanmış be- denlerbırakarak korkunç cınayetler iş- leyen bir 'serial killer'ın yarattığı kor- ku ve dehşet içinde, kapısını çalan bir polisle (Mark Ruffalo) yakınlaşan ka- dın, dostça ve sevecen davranan bu aşı- n ilgili, genç polisin himayesıne gin- yor. Ve hıpnotıze edılmişçesine kendini olaylann akışına ve polisin kollanna bırakarak ordan ora>'a süriikleniyor. Ilk cinayetin işlendiği gece, ba- nn karanlık merdiven aralığında, tesadüfen gördüğü bir sakso- fon çekme olayın- dan söz etmiyor polise. Kurbanı tarafindan cin- sel organı emilen er- keğın sura- tını göre- miyor a- ma bile- ğindekı döv- mesi dikkatını çekıyor. Ateşli bir seviş- me sonrasuıda aynı dö\Tneyı polisin bıleğinde de görünce kuşkulanıp onun aranan katil olduğu fikrine kapıhyor. Üvey kız kardeşinin kanlar içindekı çıplak ölü bedenini banyo küvetınde bulunca da iyice panığe kapıhyor... Ryan'ı, nicedir üstüne yapışmış o romantik komedilerin nazh kızı ıma- jını kırdığı, bolca soyunup dökünerek cüretkâr sevışme sahnelerinde rol al- dığı yeni haiiyle karşımıza getiren Campion bu kez cinsellik öğesinin ağır bastığı, modern bir 'fflm noir' dene- mesine soyunmuş. Evlere şenllk blr flnal Farklı bir New York atmosferini yansıtan filmin, soruşturma nedenıy- le tanışıp mercimeği fınna veren ka- dınla polis kahramanlannın gitgide cinselliğin azgın sulanna yelken aç- tıklan ilk yansı, Campion'un Nicole Kidman'lı, Henry James uyarlama- sı Portrait of a Lady'den bunca za- man sonra, yeni bir seksi kadın port- resine giriştiği izlenimini uyandınyor önce. Ama giderek bütünüyle tekdü- ze bir çizgide gelişen, beylik bır ka- ranhk polisiye gerilime ve katil kim sorusuna yoğunlaşıyor film, türün bil- dık klişe ve şablonlanna gömülerek, seyirciye ucuz şaşırtmacalar vererek Hayal kıncı finahyse sonuçta se- naryo kurbanı olan filmin bütün artı- lannı bir kalemde silip götürüyor. Perdede arzuyu, ıhtirası ifade etme- de iddıalı ve Piyano'yla çoktan baş- yapıtını vermiş olan Campion anlaşı- lan Holh/wood çarkımn dişlileri ara- sında ıyice ufalanmış. Dramatik ya- pısınuı onca yavanlığına karşın kar- şımızda yine ciiah görüntüler. zevkli çerçevelemeler, akıcı bır montaj, tıkınnda bır anlatım, kalın hatlarla çizilmiş olsa, derinlik kaza- namasa da bazı canlı karakterler ve ııgün başlayan 'Yanndan Sonra' sinema özelliklerinden çok iklim değişikliklerinin dünyayı îehdiî ettigi mesajıyla öne çıkan yeni bir felaket fılmi. Jane Campion 'un 'Tutku Esirleri' Meg Ryan 'ın üstüne yapışmış nazh kız imajını kıran modern bir kara film denemesi. İkinci haftasındaki '21 Gram 'sa kuşkusuz mevsimin kaçırümayacak fılmlerinden biri. bu kez el attığı kara film türünde, ba- tağa saplanmış bocalayıp duran bir Campion var Tutku Esirleri'nde. O bildik bebeğimsi, cici kız tarzmı de- ğiştirip farkh, yaşlanmış, çıplak ama çekıci görüntüsüyle filmin başhca ko- zu olagelen kırklık Ryan'ın cinsellik düşkünü, kınlgan ama maceraya da açık Frannie kompozisyonundan baş- ka doğrusu geriye pek bir şey bırak- mayan bu dandik psikolojık kara film, bizce Piyano'nun mirasını yiye yiye bitiremeyen Campion'un filmografi- sinde yeni bır kara leke. 21 Gram / 21 crams Ilk fılmi Paramparça Aşklar Kö- pekler'in başansından sonra Meksi- kalı Afejandro Gonzales Inarri- hı'nun ABD'de çektiği 2. filmi 21 Gram'ı 2. haftasında gördük. Inarri- tu bu kez bır arabanın yaya bir babay- la iki küçük kızına çarparak öldürdü- ğu bir kazayla bir kalp naklı ameliya- tını bir araya getınp kaderlerini ke- sıştırdiği 3 farkh hayata kamera tutu- yor. Bır verici çıkmazsa ölecek olan kalp hastası, gergin, hınltılı matema- tikçi Sean Penn, doğurmak isteyen kansı Charlotte Gainsbourg'la da so- runlu. Mimar kocasıyla mutlu. 2 mi- nik kız annesı N'aomi \\atts, arada bır beyaz'la uçan, sıradan bir orta sı- nıf e\ kadını. Tövbekâr olup dine, ki- liseye dönmüş, ıkı çocuklu e\ini zar zor geçmdiren. aile babası. eski suç- lu. sabıkah Benicio Del Toro ise üç karaktenn en 'yaralı'sı. Guillermo Arriaga"nın senaryosundan yola çık- mış Inarntu, olay akışında yine kro- nolojıye bütünüyle sırtını çevirmiş. Rodrigo Prieto'nun ce\-v al omuz ka- merasıyla ileri-geri sıçrayarak giden, bulmacamsı bir anlatımı yeğlemiş. Suçluluk, bedel ödeme, ıntikam ve bağışlamak üstüne klasık tragedyamn gücüne sahıp, seyirciyi boğuntuya ge- tirirken \Tireğinden de yakalayan bu cakalı, çalımlı kurmaca anlatı, yönet- men Inarntu'nun yine yeteneklerinı bolca boca ettığı bir ustalık gösterisi. İlk fılmi kadar olmasa da seyirciyi çarpan, es geçilmeyecek bır film 21 Gram. Üç ünlü oyuncunun da rolleri- ne kendı tarzlannda, acayip asıldıkla- n, ıç parçalayan bu sert dramın fina- lindeyse filozof tavırlı Penn'den. ölüm anında bedenin kaybettiği 21 gramın ruhun ağırlığına tekabül ettiğini öğre- niyoruz, kımı bılim adamına göreyse filme ad olan bu kaybedilen cüzi ağır- lık sadece gazmış! İZLEYİCİ CÖZÜYLE.. ERDAL ATABEK Troyay nın acı öyküsü...'Troy-Truva' görkemli bir yapım olarak gös- terimde. Ağırhkh olarak 'Yunanlılar-Truvalılar «avaşı' ekseninde çekilmiş olan fihnden Home- ros'un öyküsüne sadık kalması beklenmez ama filmin 'aşk-savaş-çağın değerleri' ekseninde eşıt ağırhkh olması daha doğru olurdu. 'Erguvan Kenti Troya'nın Acı Öyküsü' adlı icitabıyla Sayuı İskender Azatoğlu bütün öykü- fü çok güzel yazmıştır. Troya -Truva kendi başı- ıa bü\ük bır kültür uygarhğıdır. Dönemın öyküsünün en önemli yanı, Tannlar- la insanlann, göklerle topraklann ve denizlerin Dİrbıri içinde \airiimesidir. Tannlar, krallar, erkek- er, kadınlar. güzeller, kahramanlar bu öykünün çinde yerlerinı ahrlar. Güzeller güzelı Helen'i kendineâşık ederekka- :ıran Paris. Troya Krah'nın oğludur ama bunu lümeden İda Dağlan'nda çobanhk yapmaktadır. ^ok yakışıkJıdır, çok güçlüdür. sonradan Troya sa- ayına gelecek, kral oğlu olduğu anlaşılacaktır. Ama filmde Paris hıç de böyle görünmemekte- İHT. Helen'i elinden aldıgı Yunan kralı Menelaos ile yaptığı düelloda yenileceğini anlayınca ağabe- yi Hektor'un ayaklanna kapanıp kurtanlmayı di- lemesi hiç yakışık alacak bir da\Tanış değildir. Böyle bir olayda ölümü göze alarak meydan okuyan sa\aşçı asla kaçamaz. Kaçarsa bütün şe- refini kaybeder, babası, ağabeyi, bütün halb ve sevdiği kadın gözünde hiçe iner. Filmin en büyük yanhşı budur. Öyküde Paris meydandan kaçmaz, onun yeni- leceğini anlayan Tannça Afrodit kaçınr. Kahra- man Hektor'un yüz ifadesi de "Bu uçkur düşkü- nü Paris yüzünden başunıza gelenlere bak" der gibidir. Aşil rolünde Brad Pitt ise öfkeden gözü döndüğü zamanda bile sevimli bir yakışıkh olma- nın dışına çıkamamaktadn-. 0 dönemin cengâver kahramanlan ortalıkta gö- rünmemektedir. Güçlü kuvvetli ohnası gereken Paris'ın zırhlar içinde bile görünümü zayıftır, Kral Menelaos'un göğüs darbesiyle sarsıhnış, zırhlan üstünden kayacak durumlara düşmüştür. Film, tarihi bir savaş filmi olmamn ötesine ge- çememiştir. Görkemli seyirlik sahnelerin dışında döneme ilişkin kültürel izdüşümlerde çok zayıf kalmıştır. Aşil'in ölümsüz oluşunun babası tara- findan 'ölümsüzlük ırmağı'na sokulmuş ohna- sı, bu yüzden de babasının elinin tuttuğu topuğu- nun dışında hiçbir tarafına sılah işlememesi fihn- de görülmemektedir. 0 zaman da -nedense mey- dan kaçkını Paris tarafindan atılan- okun topuğu- na isabeti ile ölümsüzlüğünün kalkışı, böylece ölümlü olması filmde hiç anlaşılmamaktadır. Bütün bunlan filmde anlatmak gerekir miydi? Eğer 'Troy' diye iddialı bir film yapıyorsanız, el- bette anlatılmahydı. İzledim ama böyle bir film- den ahnması gereken zevki alamadım. hısani öğe- lerin işlendiği tek sahne, babası Pnamos'un oğlu Hektor'un ölüsünü Aşil'den istediği sahne idi. Ge- risi, Hollywood tarzı tarihi bir aksiyon filmi ola- rak görünüyor. Not: Erguvan Kenti Troya 'mnAcı Öyküsü - Ya- zan: tskender Azatoğlu, îsteme adresi: îdakör Çiftlik Evi. 0 266- 387 34 02 - 387 33 93 . Kitap için teşekkür ediyorum. Troya'da Aşil'i canlandıran Brad Pitt, öfkeden gözü döndüğünde bile sevimli bir yakışıkh olmamn dışına çıkamıyor. KEDIGOZU VECDİ SAYAR Hayatımız Tiyatro Sanat dünyamızın kalbinin attığı Beyoğlu gene cıvıl cıvıl. Istanbul izleyicisi 14. Uluslararası Tiyat- ro Festivali'rte bir kez daha sahip çıkıyor. Bu yılın en önemli özelliği, oyunlann hepsınin Istanbul'da ilk kez sahnelenmesı. Bunlar arasında, 'Genç Tı- yatro' başlığı altında toplanan deneysel gösteri- leri çok önemsiyorum. Festival yönetmeni Dik- men Gürün, genç sanatçılara olanak yaratarak, tiyatro sanatımızın daha geniş kesimlerle bağ kur- masını sağlıyor. Bu bölümde yer alan oyunların önemli bir bö- lümü, büyük oranda dansa, harekete dayanan çalışmalar. Günümüz tiyatrosunda sözün yerini bedenin ve görselliğin aldığını gösteren deneysel oyunlar. Candaş Baş, Onur Bayraktar, Kerem Deren, Yeşim Özsoy Gülan'ın ardından, sırada Damla Hacaloğlu ve Tuğçe Ulugün Tuna'nın projeleri var. Berkun Oya'nın Devlet Tiyatrosu - İKSV işbıriiği ile gerçekleştirdığ/ 'Yangın Duası'nı, kent dışında olduğum için izleyemedim ne yazık ki. Hakkında çok olumlu şeyler duyduğum bu gösteriyi yeni tiyatro mevsimınde izlemek için sa- bırsızlanıyorum. Yerleşik tiyatrolanmız da yeni oyunlan ile katıl- dılarfestivale. Kenterler'den Tiyatro Stüdyosu'na (bu gece ve yann AKM Oda Tiyatrosu'nda izleme- nızi öneririm), Izmit Şehir Tiyatrosu'ndan Sema- ver Kumpanya'ya (Tiyatromuzun genç kuşağının en önemli yazarlarından Cuma Boynukara'nın 'Mem ile Z/'n'ı de umutla beklediğımiz oyunlar- dan), Mustafa Avkıran'ın 5. Sokak Tiyatro- su'ndan Istanbul Şehir Tiyatroları'na uzanan bır yelpaze. Izleyebıldığim oyunlar içinde, düş kırık- lığı ile ayrıldıklarım da oldu (Devlet Tiyatrosu'nun Robert Strua yönetiminde sergılediği 'Hamlet', Özen Yula'nın yazıp yönettiği 'Yakındoğu'da Emanet' vb.), keyifle izlediklerım de (Mahir Gün- şiray'ın yönetiminde Tiyatro Oyunevi'nin sergıle- diği 'Döne Döne - Baştan Çıkartma Rondu' ve Şahika Tekand yönetiminde Stüdyo Oyuncula- n'nın sergilediğı 'Oidipus Sürgünde', çağdaş ti- yatro estetiğinın güzel örnekleriydi). Festivalin en çarpıcı oyunlan ise Ultima Vez gru- bunun 'Blush'i ve Charleroi/Danses-Plan K'nın 'Metapol/s'i idi. Bu ikı dans tiyatrosunu tümüyle yadsıyan sanatçı dostlar da oldu. Kendi payıma, iki gösteriden de büyük tat aldım. Ve festivalin se- çiminin çok yerinde olduğunu düşünüyorum. Dünyanın pek çok ülkesinde örnekleri sergilenen dans tiyatrosu bizim seyircimiz için yeni sayılır. Ba- şarılı ömeklehn, izleyicimizin -ve sanatçılanmızın- koşullanmalarını kırmasına yol açacağına hiç kuş- kum yok. İkı gösteri de insan bedenini, hareketi, ışık, renk ve odio-vizüel efektleri mükemmel bir senteze ulaştıran yapıtlardı bana göre. Tek ku- surlan, gereğinden fazla uzun olmaları idi belki. Festivalin açılış töreninde konuşan Sayın Istan- bul Valisı'ne katılmamak elde mi: 'Hayatımız f/yaN ro'Istanbul'da. Bu coşkuyu kente kazandıran sa- natçılara ve İKSV'ye ne kadar teşekkür etsek az. Tam bu noktada, sponsorlan (Aygaz, Opet, Ak- bank) da unutmamak gerek. Açılışta, Yılın Onur Ödülü'nü alan değerli tiyatrocu Müşfik Kenter, "Her şeyden önce sponsorlara teşekkür ediyo- njrn. Çünkü onlar sayesinde bu festival var" üer- ken çok haklıydı. Ülkemızde. bazı sanat kurum- lan sponsor desteği ile ayakta kalabiliyor. Kamu desteğinin giderek azaJdığı bırortamda, özel sek- törün sanata desteğinin önemı ıyice artıyor. Geçen gün, Beyoğlu Platformu'nda Beyoğlu Belediyesi yetkılilerı ve sivıl toplum kuruluşları temsilcileri ile Beyoğlu'nun yıllık kültürel takvimi- nin hazırlanması ve dünyanın çeşitli kentlerinde- ki turizm fuarlarında dağıtılması gereği üzerinde dururken, turizm sektöründeki dostlar, bazı sanat etkinliklerinin istikrarlı biçımde düzenlenememe- sinden yakınarak, hazırianacak takvimin gerçek- leşememe riskı bulunup bulunmadığını sordular. Ne yazık ki böyle bir risk var. Çünkü, İKSV Tiyat- ro Festivali bile, yeterli sponsor desteği sağlana- mazsa, gerçekleşememe tehlikesi ile karşı karşı- ya kalabiliyor. Bu sorunun çözümünün sanat ku- rumlannda aranmaması gerektığini anlattım tu- rizm sektöründeki arkadaşlara. Öteki ülkelerin festivallerinin, beş yıl sonrasının programlarını ya- pıpdünyayaduyurabilmelerinin nedeni, bu etkin- iiklere ciddi bir kamu desteği sağlanması ve bu desteğin sürekliliğinin güvence altında olması. Yani, siyasal değişikliklerden etkilenmemesi... Sa- yın Kültür ve Turizm Bakanımızın, dünyadaki kül- tür ve sanat festivallerinin bütçelerini nasıl oluş- turduklannı araştırması çok yararlı olur. Örneğin, Venedik Bienali'nin gerçekleşmesi sponsorlann iyi niyetine mi bağlı, yoksa bütçenın yüzde 80-85'i kamu kaynaklanndan mı (devlet, bölgesel yöne- tım ve belediye) karşılanıyor? vecdisayar < yahoo.com BUCÜN • ISTANBUL LİSESİ'nin düzenledıği '13. Kültür Etkinlikleri Haftası' kapsammda 20.30'da 'Elveda Lenin' gösterilecek. (0 212 514 15 70) • YAPI KREDİ KAZIM TAŞKENT SANAT GALERİSİ FUAYESI'nde 15.00- 19.00 saatlen arasında Trik-Trak Topluluğu'nun dans gösterisi. (0 212 473 04 44) • TLRKCELL BÎNASInda 19 30 da 'Zaman, bahene!" adlı saydam gösterisi. (0 212 473 04 44) • BABYLON'da 23.00 te DJ Dolores - Aparelhasem (Biletix: 0 216 454 15 55) • NARDIS JAZZ CLYB da 22 30 da Jelatin dinlenebilir. (0 212 244 63 27) • BÎLGÎ ÜNtVERSİTESİ DOLAPDERE KAMPUSÜ nda 'Biigi'de Sinema' kapsamında 14.30'da 'Hayatımız Futbol', 16.30"da 'Rossini',19.00"da 'Cennet', 21.00'de 'Kış Uykusu" görülebilir. (0 212 293 50 10) ISTANBUL TİYATRO FESTİVALİ • ODA TÎYATROSU nda 20.30'da 'Çift Yönlfi Ayna' adlı oyun. • MUHStN ERTUĞRUL SAHNESt nde 20.30'da 'Ashura' adlı oyun. • TAKStM SAHNESİ'nde 20.30'da 'Suret: Beden ve kent' adlı oyun. (0 216 556 98 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle