25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAVFA CUMHURİYET 26 MAYIS 2004 ÇARŞAMBl DIZI SİYAH VE BEYAZ ZENCİNLİK Uyguriar, iyveH ve edebi bir konuşma biçimj benimsemişler. Yörenin zenginügini "siyah ve beyaz zengmfik" diye anlaayoriar. Siyah petrol, beyaz pamuk.- Sincan, eşsiz doğaJ kaynakiara sahip. Ekonomisi; sanayi, tannı ve hayvancılığa dayanryor. Çin'in tüm maden ocaklannrn yüzde 80'i Sincan da... Çin'in riimündeki petrolün yandan çoğu, kömürün üçte biri, doğalgazın üçte biri buradan... Demir. manganez, krom zengini... Arö eşsiz bir tarun deposu; pamuk, şekerpancan ve kavun başta olnıak üzere meys eciükte dev bir üretim alanı... Sonra buğday, pirinç, mısır... Altay ve Th enşan dağlaruu kaplayan ormanlarda kerestecilik_. Tiyenşan'daki buzullaria eşsiz bir buz rezervine, su kaynaklanna sahiptir... Yani yok yok Sincan'da.~ Sonsuz zenginlikler, farklı etnik kökenlerden çokkültürlü bir mozaik, çarpıcı coğrafya, gökdelenler ve zamanın durduğu bir kent: Urumçi Çok tanıdık,çokyabancı T akJamakan... Bu sözcüğü okul sıralannda bir kez öğrenen çocuk, bir daha hiç unu- tabilırmi! Taklamakan Çölü... Ben hiç unut- madım. TakJamakan... Söylemesi bi- le acayip... Taklamakan... Başka bir dünyaya aıt birsözcükgibı... Çocukken her Taklamakan Çölü dediğimde, dünyanın biryerinde çöllerin takla attığını sanır- dım... Yıllar sonra hatırladım bunu. Kendimi Taklamakan Çölü"nde bulduğumda... Hayır, Taklamakan Çölü takla atmıyordu. Ama kızgın demirle dağlanmış gibi alev alev yaruyor- du... Kumdan değil de sudanmış gibi yapıyor, akar- sular gibi akıyordu... îpek gibi kat kat kıvrılıyor- du... Akan, kıvnlan, yanan knmlarla kıpır kıpır- dı, yer değıştınyordu... Kıpır kıpırdı ve uguldu- yordu, "şarkı söytüyordu"... Hayır takla atmı- yordu ama bunlan yapabiliyordu. Taklamakan Çölü, Sincan'daydı, UygurÖzerk Bölgesi'nde. Taklamakan Çölü, Tann ya da Ti- yenşan Dağlan'nın güneyindeydi, Îpek Yolugü- zergâhındaydı. îpek Yolu yalnız bir ticaret yolu değildi benim için. Kültür yoluydu, düşünce ve iletişim yoluy- du. Çin, Türk, Hint, Fars, Arap, Yunan. Roma uy- garlıklan arasında eşsiz bir serüven yoluydu. O serüvenin, daglann ve çöllerin keyfıni çıkar- mak için önce Urumçi'ye varmahydım. URUMÇÎ'DE Seçuan'ın başkenti Changdu'dan üç buçuk sa- atlik bir uçuşla Sincan'm başkenti Ürumçi'ye vardık. Hiç böyle kalabahk, böyle büyük, böy- lesine gelişmiş bir kent beklemiyordum. tki ya- nı sıra sıra ağaçlarla kaph genış bulvarlar, altge- çitler, üstgeçıtler. gökdelenler. lüks oteller, yoğun mu yoğun bir trafik... Heykeller, fıskiyeli havuzlarlarla bezenmiş meydanlar. ağaç, çıçek düzenlemelen, parklar... Kentin orta yerinde yükselen Kızıl Tepe ve onun da üzennde yükselen Pagoda... Burası Bankalar Caddesi. ış merkezleri... Şu- rası lüks alışvenş merkezlen. şurası halk pazan, şurası kültür sıtelen, dev kitapçılar... Şurada ge- leneksel mimanyı taklıt eden yeni siteler, villa- lar, burada modern yapılar... tlende sıra sıra lo- kantalar. diskolar, barlarsokağı... Lokantalartık- lım tıklım, yemek masalan teraslara, balkonla- ra, camekânJara. kaidınmlara. sokaklara taşmış... Akşam saat yedı ve tüm Urumçi sokaklarda. Sanki bu kentte yaşayan herkes ahşvenşte, her- kes dışanda yemek yiyor, herkes bir yerden bir yere gıdiyor... Bu ilk izlenimlerimi yüksek sesle dile getirdığımde Sincan'daki Uygurrehberimiz Aynican. "Elbet burası Çin'in en gettşmiş sanayi kenrJerinden biri. Burada yüz bin otomobil var~ Bu şehiryakmda Şanghay'ı geçerse hiçşaşmayın!" diyecekti gururla. D E C İ Ş E N - O E Ğ İ Ş M E Y E N Bugün Çin kaynaklanna baktığınızda "Baü Bölgesi" dıye bilınen bu bölgenin iki bın yıldan ben Çin topraklannın bir parçası olduğunu okur- sunuz. (10 60 yılına kadar geriye gidıyorlar.) Çin'in dışındakı kaynaklar ise Uygurlann, önce Moğolistan'da, HunJann ve GöktürkJerin toprak- lannda, sonra güneye yayılarak çeşitli devletler kurmuş Türk boylan olduklannı; yetiştirdikleri değerli atlarla, îpek Yolu'yla ve ticaret yetenek- leriyle güçlendiklenni; Moğol istılalanylaparça- landıkJannı; sonra Çarhk Rusya'sı ile-Çin Im- paratorluğu arasında gidip geldiklerini ve yıllar süren bağımsızlık savaşlannı anJatır. 18. yüzyıl- dan sonra Çin egemenliğı, 1900'lerde Sovyetler Bırlığı - Çin arasındakı hassas dengelerde "Do- ğu TürkJstan" adlı devlet kurma girişımleri, 1944'te çok kısa süren bağımsızlık, 1949'da Mao'nungajjbiyeo ve Çin' in 1955'te bölgede "Sin- can Uygur Özerk Bölgesf'nı kurması... Bırinin teröristi, ötekinin -bağımsızlık savaş- çısı"; bınnin "bağunsıznk mücadelesT, ötekinin "ayaklanması ya da isyanTdır artık... "Doğu Türkistan'* sözleri kimileri için bir ide- alken ötekiler için etnik ayınmcıhğın adıdır. Bir hafta boyunca ister Uygur olsun ister Çin- li. burada görüştüğüm hiç kimse. politık konu- lardan konuşmak istemeyecekti. Sorulanm hep yanıtsız kalacaktı. Bir yandan sorulanmı çoğaltıp içimde büyü- türken bir yandan da şunu görüyordum: Yüzyıllardır değişmeyen ise bu bölgenin son- suz zenginliklejp sahip olmasıydı.. Dün olduğu gîbi bugün de farklı dinlerden, farklı etnik köken- ifijûetve Sincan Yofâarında Z e y n e p O R A L Birinin teröristi, ötekinin "bağımsızlık savaşçısı"; birinin "bağımsızlık mücadelesi", ötekinin "ayaklanması ya da isyanı"dır artık... "Doğu Türkistan" sözleri kimileri için bir idealken ötekiler için etnik ayınmcıhğın adıdır. Bir hafta boyunca ister Uygur olsun ister Çinli, burada görüştüğüm hiç kimse, politik konulardan konuşmak istemeyecekti. Sorulanm nep yanıtsız kalacaktı. Gökyüzüne yükselen minareler ve gökdelenler arasında güzelim Uygur kızları, atlarıyla nöbet tutuyorlar. lerden çok kültürlü bir mozaiği banndınyordu. Bir de çok zengin çarpıcı bir coğrafyası vardı... Sincan'da nereye gidersem gıdeyım, bu üç özellik peşimi bırakmayacaktı. Sincan Uygur Özerk Bölgesi, Çin Halk Cum- huriyeti'nin eyalet v e özerk bölgelerinin en bü- yüğü (1.7 milyon kilometrekarej. Nüfusu 16 milyon. Yıllar içınde Uyguriar aleyhine Hanlar lehıne nüfus dengelerinın değiştiği söylenıyor. Bu ko- nudaki sorulanma da yanıt alamayacaktun. Bu- gün vanlan yerde nüfusun en büyük bölümünü (yüzde 47'sini) Uyguriar; yüzde 37'sini Hanlar (ÇinJiler) sonra sırasıyla Hui, Moğol. Kırgız, Ta- cık, Özbek, Mançu, Tatarve Ruslar oluşturuyor. Dinler ise, İslam. Budizm, Tibet Budizm. Ta- oızm ve Şamanizm... Burası özerk bölge ya her dilde eğitim ve ya- yın var. Her etnik grubun kültürü gözeriliyor ve Çin'in öteki bölgelerinin aksıne, kentlerde 2. kır- sal alanda 3 çocuğa izın var. GüZEL OTLAKLAR Yeniden başkent Urumçfye dönüyorum. Urum- çi'nin sözcük anlamı "Güzel otlaklar" demek.. Bura halkının göçebeliğini vurgulayan bir ısım... Başkent, ekonomik refahın kucağında bu göçe- be geçmişi gizlemeyi biliyorsa da, çevresi duru- mu hemen ele veriyor. Burası bana hem çok tanıdık geliyor, hem çok yabancı. Tanıdık gelen. insanlann halleri, dilleri, tavır- lan, davranışları, bakışlan... Hele Tibet'ten son- ra... Doğrudan ınsanın gözünün içine bakıyorlar. Kadınlan, bizim 50'li yıllann "TürkgüzeDeri". Gençleri, bizim gençlerin dmamizminde.. Tanıdık gelen, bizirrddler kadar, ınce, narin ol- Urumçi'de bana en yabancı gelen bütüno etlerin, kebap, kuzu haşlama olarak biraz sonra sofraya geleceklerin sokak ortasında açıkta boy boy sergilenmesi ve satılması... masa da göğe uzanan minareler, şişman yuvar- lakhatlı kubbeler... Mimarideki geleneksel özellikler kadar, mo- dern yapılanma ve trafik keşmekeşi de bana îs- tanbul'u anımsarıyor. Tanıdık gelen çarşı pazar, her köşe başında meyve. kuru meyve, kuru yemişin bin bir türü- nün rengârenk sergilenmesi... Simit benzeri, yu- varlak "nam" tezgâhlan... Et, kebap, kuzu haş- lama, pilav yemekleri... Tanıdık gelmeyen ise bütün o etlerin, sokak ortasında, açıkta, boy boy sergilenmesi ve satılması... En yabancı gelen ise bunca lüks ve refah içın- de ansızın, zamanın sanki yüz yıl öncesınde dur- muş izlenimini \'eren görünfüler... Her yerde tüm tabelalar Uygur ve Han dilin- de. Üstte Uygur, altta Han... Üasi de resmi dil... Okullarda her ikisi de temel dil, ancak herkes far- kmda ki, daha iyi bir iş bulmanın, ekonomik kal- kınmadan daha çok pay almarun yolu ikincisin- dengeçiyor... Hayır Uygurcayı pek öyle samldığı kadar ra- hat anlayamıyorum. Arada kimi sözcükleri ta- nıyabıliyorum o kadar. Eğerya\aş konuşursam, Uygurlann benim Türkçemi anlamalan daha kolay. "Uygur dili, konuşulan bütün Türkçele- rin anasıdır, $iz çok bozmuşsunuz Türkçe\i" di- yecekti Kaşgar'da tanıdığım, öğretım üyelerin- den biri... Uygur yazısını ise hiç okuyamıyorum. Arap harfİeri kullanıyorlar. 1963-79 arasında Latin harflenni denemişler, "Basanlı oimadı \"azgeçil- di ama o arada, öğrenenin yanına kâr kaldı" di- yor konuşruklanm. Kentte dev reklam panolan hep Latın harflerle... Ekonomik gelişmeden en büyük payı almış olan Urumçi 'de öteki kentlerin aksine, nüfus ço- ğunluğu Çinhlerde, Uyguriar azınlıkta. ÇARPICI DOĞA Urumçıden Kaşkar'a. Urumçi'den Turfan'a giderken hem o muhteşem çarpıcı doğayı, coğ- rafyayı tammak hem de dillerden düşmeyen Sin- can'ın zenginliklerini tanıma, ipuçlannı izleme fırsatını buiuyorum. En yalın ve kestırme şöyle anlatabılirim: Sin- can'ın en kuzeyinde boydan boya Altay Dağla- n... Sincan'ın tam orta yerinde doğudan batıya, uzadıkça uzayan, uzadıkça uzayan Tiyenşan ya da Tann Dağlan... Sincan'ın en güneyınde Kun- lun, Karakurum ve Altındağlan... Tiyenşan Dağ- lan'nın kuzeyinde Çungar Havzası, güneyınde Ta- ran Havzası ve Taklamakan Çölü... Uzun tarih- leri boyunca kuzeyde göçebe yaşam, güneyde vahakentler... Vaha kent dediğım, çarpıcı bir olay! Binyıllar- dır, Tiyenşan Dağlan'nın tepesinden çözülen bu- zullann sulanyla beslenen, îpek Yolu boyunca ge- hşen yerrryeşil yerleşim merkezleri... Bütün bu söylediklerim. Türkiye'nin iki katın- dan daha büyük bir alanda... Urumçi'den, Turfan'a giden otoyolda. Tiyen- şan Dağlan'yla yan yana, omuz omuza ilerler- ken uzaktan gördüğümüz karla kaph tepelerle yarenlik ediyoruz. Yol boyunca barajlar... "Çevrenin su>n bura- dan gefir"... Yol boyunca binlerce, on bınlerce rüz- gâr pervanesi... "Tüm ç«Teje elektrik buradan verflir''... Yol boyunca tuz gölleri... "Tuzfabri- kalanmız var, çevneje tuz ihraç ederiz"... Derken otomobilin içınde iki yanık ses: Aynı şarkıyı Yücel Bey Çınce, süriicümüz Tuğrul Bey Uygurca söylüyor: " Darbentşehrinin kızlan gü- zei, karpuzlan taöı olur / Darbendi kız e\1enmek istiyorsan, sakuı başkasıyla evienme benimle e\- len!" Anladınız elbet: Darbent şehrinden geçtık biraz önce... Her kasaba köye, her dağa taşa, gö- le akarsuya birtürkü yakmak, göçebelikten ve Şa- manizmden günümüze kalan... Dağlar arasında kı\Tila kıvnla ilerliyor otoyol. Daglann kollan kah birleşiyor, kâh a>nlıyor. Dağlan örten kara toprak, siyah toprak, gri top- rak, yer yer Tanm Nehri'nin kollannı yutuveri- yor... Kaya dağlan. taş dağlan. . Daha sonra kum tepeleri.. Tek bitki, tek ağaç yok, tek ot bitmi- yor... Çölün burası kapkara... Sonra ansızın uzakta, çukurda yerrryeşil bir va- ha gözlerimizi boyuyor: Uzakta görünen Turfan şehri. Turfan'a varmadan önce Alev Dağı... Ef- saneye göre içinde yanan ateşten kımselere yol vermeyen bu lazıl dağ, bugün rengını ve adını çev- redeJd petrol kuyulannın tepesindeki ateş nedeniy- le koruyor belkı de... YARIN: TURFAN AVRUPA'DAN GURAY OZ Kuşatma Günlerinde Almanyacumhurbaşkanını seçtı. Eski Uluslara- rası Para Fonu Başkanı Horst Köhler, beş yıllığı- na Federal Almanya Cumhurbaşkanı oldu. Aday- lığı açıklanır açıklanrnaz, Yenı Dünya Düzeni'ne uygun bir cumhurbaşkanı olacağ/nı, IMF başkan- lığı dönemınde çok şey öğrendiğini bağıra çağıra ilan eden Köhler, genişletışmiş Federal Konsey'de 1204 oyun 604'ünü aldı ve seçimi kazandı. Cumhurbaşkanlığının Sosyal Demokratlar'dan Hıristiyan Birlik - überal Koalisyon'un eline geç- mesi, zaten iktidar olmakta zorianan Almanya Sos- yal Demokrat Partisi'ni iyice güçten düşürdü. SPD'nin işi bundan sonra daha zordur. Ikinci hükümet dönemınde de sosyal haklan budamak- tan, işsizler ve emeklilerle uğraşmaktan, hem üye hem oy tabanını oluşturan işçılerie, sendikalarla kav- ga etmekten başka bir iş yapmayan Gerhard Schröder için yolun sonu göründü. Yapılacak bir iki önemli iş kaldı... Onlan da ta- mamladıktan sonra, iktidan gönül rahatlığıyla Hı- ristiyan Birlik partilerine ve onlann küçük yamağı liberallere teslim edebilır. O önemli işler, Avrupa Birliği Anayasası'nı onay- latmak, AB içınde başını Almanya-Fransa ikilisinin çekeceği çekirdek Avrupa'yı kabul ettirmek, uzak ve elbette gerekli bölgelerde görev yapabilecek gü- ce ve esnekliğe sahip AB ordusunun kuruluşunu sağlamak, paylaşımda söz sahibi Avrupa'yı ger- çekleştirmektir. Almanya-Fransa ittifakı bunun içindir. Son yirmi yıl paylaşım savaşlan hazırfıklan ba- kımından iyi geçmemiştir. Avrupa geri kalmıştır ve ABD, planlannı hızla uygulamaktadır. Bu durum- da sosyal demokratlık hiç ama hiç önemli değil- dir. Tıpkı 1914'lerde savaş bütçesine oy veren, Li- ebknecht'lere, Luxemburg'larasırtınıdönen, Ikin- ci Dünya Savaşı öncesı Nazilere iktidan sunan, Sosyal Demokratlar gibi davranmanın günü gel- miştir. • • • Avrupa bu kadar çabuk başlayacağını sanma- dığı bir paylaşım savaşında hazırlıksız yakalan- mıştı. Açığı kapatmanın zamanıdır. ABD kırıp dökerek, esip savurarak planlannı bir bir uygulamaya koyuyor. Irak'ta amaçlanna ulaş- masına az bir zaman kaldı. Eğer ABD karşısında direniş, ulusal birlik bilinciyle sürdürülemezse so- nuçta üçe dörde bölünmüş, petrol bölgeleri uşak yönetımlerin denetimınde yeni bir harita çıkacak- tır karşımıza. Afganistan'la başladı, Irak'la devam ediyor. Sırada planın öteki adımları var ve Avrupa dev- re dışı kalmaktan fena halde rahatsızdır. Planı merak ediyorsanız, son zamanlarda bazı köşe yazariarının pek sevdıği kehanet senaryola- rına, komplo teorilerine değıl, Cumhuriyet gaze- tesi tarafından yayımlanan belgelere bakın. ABD'nin neden Karadenız bölgemizde deniz üs- leri peşinde olduğunu düşünün. NATO'ya dikil- meye çahşılan oldukçatransparan "terörte mûca- dele"elbisestne bakın. Akdeniz'de çevrilen dolap- lara, Kıbns'ın başına gelenlere dikkat edin, kırmı- zı mumlu mektupla NATO'ya davet edilen bölge ülkelerini gözden geçirin. NATO zirvesi için Istanbul'un seçilmiş olması bi- le tek başına kanıttır. Dün "ABD yanında savaşmalıyız" diyenler, bu- gün "gördünüz mü. bizsiz yapamıyor" demeye başladılar, bu da önemli bir işarettir. Başka senaryo aramayın. Çoktan çevrilmeye başlanmış filme bakın. • • • ABD, Cenevre Sözleşmesı'ni ciddiye almıyor, ama başkalannın topraklarını işgal edenlerin kan- lı kurallanna harfiyen uymaktadır. Kimileri, ABD'ye centilmence savaşmıyor diye kızıyor. Tarıhte cen- tilmence yapılmış bir işgal görülmemiştir. Savaşın kendisi zorbalık ve vahşettir, işkencedır, zulümdür. Direnenler, ülkelerini savunanlar da boyunlarını cellada "centilmence" uzatacak değildirler. ABD planlannı uygun yöntemlerle uyguluyor ve tüm bölgeye, genişletilmiş birOrtadoğu haritası- na yaymak niyetindedir. Şimdilık umudumuz. ABD'nin hesaplarının yan- l/ş çıkması ve yantış hesabın Bağdat'tan dönme- sidir. Ama yalnızca ummakla olmuyor bu işler. Parçalanmak ve paylaşılmak ıstemiyorsak elimi- zi çabuk tutmamız, şu NATO'culara hep bıriikte "Ate işinız var Istanbul'da?" dememiz gerekiyor. Umudu arttırmanın çoğalmaktan ve ses çıkar- maktan başka yolu var mı? e-posta: guray.oz@cumhuriyet.com.tr K022 K030 MMNJ I»TAMUL MMIYCMat AZtl fMtHYOM OAtCTİO «BO«T« Vt İ İ O İ M Y M KUWU« M«4 • ittt O«ra«m y* Oent Mıofar. AbkWHarrty«*CM.Z*aH*ı.21SŞI(« kOOU 20318 Kodu KD2I KD31 K831 KD41 K19I (l«MknnH<) (Tlni.Pl«g>»rı«a| YÜMnodl T«Mİ Mdlognfl Prat. Stfcrato* Su> 120 13S 135 180 200 SM4 İHlM «9HM1 _TW MNCİ4AY " " "4AY 4AY IFJCMAY IMNCİ 4 AY " >C04AY .......JUT İKINCMAY 4AY :.4AY rvr İKJNCİ 4 AY * " ;04AY J4AY ONC04AY «MCIUV MNCİ4AY 0ÇÖNC04AY Dnsu (KDVE 27001700 00O. 2 850000, Z850 000, 2.850.000. 2700 000. 2 850000, 2.850.000. 2 700 000. 2 850 000. 2 850 000, î »60 2 7W 0 000. M0. î »60 2 7 W . 2 650 000.- 2 850 000.- 1080009. 1 140 000. 1 160 000 TflM'fi» 1 114OOO0. 1.180 000, 7MSÛT7ST5Ü07 2850000,- 2 850 000.- Toptvn Oo*l 453800000, 478 800000. 4SS. U40U.OO». 342000000. 354.000.000. 324 000.000. 34İOO00OO 354.00a000. 384 750000. 388-250.000, İ72«OÖ»! 182 400 000.- 1W.BOO.000.- 226000000.. 236000.000.- 1 296.000 000, 1.3MO00 00O. i.4te ooo ooo. ş«mptyor.1)n »rti ımzunHnn» M ı« «nptn * 20 Mrfcı ÇATI PASSAGE RESTAURANT'DA 25-31 MAYIS tarihleri arasında ERMENİ YEMEKLBRİNİ tatsever dostlarımızla paylaşıyoruz. Cniversite öğrencılenne özel indirim. Tel: 0 212 251 00 00 wwwcatirestaurant.com.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle