Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 NİSAN 2004 CUMA
DIZI
Türkiye'nin adaletli bir gelir dağılımı politikasına ve büyüme hamlesine ihtiyacı var
En büyüksorunişve aş
T
üridye ekonomisinin en büyük so-
runu *iş ve aş" meselesıdir. Sayı-
lan 4 mılyona yaklaşan ışsizlerin
iş ve eve ekmek götürme beklen-
tisi her şeyin önünde. Çalışanlar, iş-
lerini kaybetme endişesinde ama
kaybedilmiş alım güçlerine de yeniden kavuş-
ma özleminde.
Bu ise bir yandan gelir dağılımına biraz ol-
sun adalet getirecek bir gelir politikasını, bir
yandan da istihdam yaratacak kahcı, istikrarlı
bir büyüme hamlesinin gerekliliğini her şeyin
önüne koyuyor. Türkiye'nin sürekli yılda yüz-
de 7-8 oranlannda büyüyen bir tempo yakala-
yabilmesi, biryandan mevcut önceliklerini göz-
den geçirmesine, bir yandan da bir zihruyet de-
ğişikliğine gitmesine bağlı.
Kaynaklar öncelıkle borç ödemelerine aynl-
makta, borç yükümlülükleri, kamunun borçlan-
ma ihtiyacını, dolayısıyla faiz oranlarının sevi-
yesini belirlemektedir. Borç takvimi, ağır bir
takvimdir ve konuyu masaya yatırmaya ne AKP
iktidan ne de önceki hükümet cesaret edebilmiş-
tir. Bu konuda ancak IMF-Dünya Bankası gibi
kuruluşlar ınisiyatif kullanmakta, onur kıncı
bazı siyasi beklentilerle -Irak işgaline yardım va-
adi almak gibi- borç takvimini yumuşatıcı mü-
dahaleler yapmaktadırlar. Borçlu Türkıye, ken-
di başına bir takvim belirleyememekte ya da
alacaklılarla bu konuyu müzakere etmekten ka-
çınmaktadır. Böyle olunca, borçlann çevrilme-
sine bağımlı bir iktisadi çizgı, her şeyin önüne
geçmekte ve bu borç yükünün ağırlığı, geriye
"iş ve aş" önceliğinı düşünecek fazla bir hamle
alanı da bırakmamakta. Dolayısıyla "borçta ne-
fes önceükli" bir hedef öne çıkanlmak durum-
da. Borçta "bir nefes penceresi" aralayabilmek
ise öncelikle sermaye hareketlerinde yapılacak
düzenlemeden geçmektedır.
SERMAYE HAREKETLER!
Sermaye gınş çılaşlanna kontrol getirilmesi,
"alternatifpotitika"demetinde ahlması gereken
ilk adım. 1989'da sıcak para gelsın diye getıri-
len 32 sayılı karann mutlaka gözden geçırilme-
si gerekli. Sermaye ginş çıkışı bellı kurallara bağ-
lanmalı. Bu, hem yeniden tehlıke arz etmeye baş-
layan sıcak para hareketinın yaratabileceğı ola-
sı krizleri önlemek için gerekli, hem de borçlar
başta olmak üzere başka alanlarda alınacak ka-
musal önlemler için zorunlu.
Borsada spekülasyona meydan vermeyecek
düzenlemeler de şart. Kâğıt alana, o kâğıdı bel-
li bir süre tutma mecburiyetı getirilebilmeli.
Borsa kazançlarını gelir vergisi kapsamına al-
mak gerekli. Dövizi bugün olduğu gıbı, baskı
altında tutmak büyük risk almak demek. Bugün-
kü politika yerine TEFE"ye endekslemek, bu-
nu da zamana yayarak yapmak daha doğru. Bu-
rada anafıkir, sermaye kaçışlan ile ekonominin
Karikatür: MUSA KART
YalancıBahar
"Petrol-lş Raporu"
kan kaybına uğramasını önlemektir... Serma-
yeyı kontrol edecek önlemlerin akabinde borç-
lan masaya yatınp oradan bir "nefes penceresi"
açmak gerekecektir.
BoRÇLARI YAPILANDIRMA
Borçlann yeniden yapılandınlması, yeni bir
tak\ ime bağlanması gereklidir. Birincisi, vade-
sı gelen devlet kâğıtlan (DÎBS) uzun vadeli,
enflasyona endeksli kâğıtlarla değiştirilebilir.
Bu işlem. vade uyumsuzluğu nedeniyle bazı
bankalan sarsacak gibi olursa, o zaman da, va-
desı gelen senetler, Merkez Bankası kaynakla-
nyla, yeni borç ihaleleri açmadan ödenir.
Ikincisi, devlet kâğıtlannın faiz gelirlerini et-
kıli bir bıçimde vergilemek gerekir. Reel faiz-
ler hâlâ yüksek ve yüzde 20'lerin üstünde. Bu
vergileme ile hem Hazine'ye para girer, bu sa-
yede de borçlanma ihtiyacı azalır hem de reel
faiz düşer, yatınm iklimi için zemın hazırlanır.
Devlet kâğıtlanna yatınm yapmış "piyasa-
lar"a bir kereye mahsus bir servet vergisi uy-
gulanmalı ve buradan elde edilecek vergi hası-
latı da borç ödemede kullanılmalıdır. Benzeri bir
uygulama 1994"te Net Aktif Vergisi adıyla ya-
pılmıştı. Bu iç borç operasyonlan parasal geniş-
lemeye yol açar, mevduat ve kredi faizlenni aşa-
ğıya çeker, böylece talep canlanır, üretim geniş-
ler. Çarklar döner, işsizlere iş imkânı çıkar.
Dış borçlara el atmak gerekir. Bir kere, ser-
maye kontrolünü getirip sonra da iç borçta ge-
rekli operasyonlaryapılırsa IMF'nin
Mustafa SONMEZ
I Borçların çevrilmesine bağımlı
bir iktisadi çizgi, her şeyin
önüne geçiyor. Bu borç yükü-
nün ağırlığı, geriye "iş ve aş"
önceliğini düşünecek fazla bir
hamle alanı da bırakmıyor.
Dolayısıyla borçta "bir nefes
penceresi" aralayabilmek için
önce sermaye hareketlerinde
düzenleme gerekiyor.
I Borç takvimini masaya yatır-
maya ne AKP iktidan ne de
önceki hükümet cesaret ede-
bildi. Bu konuda bazı siyasi
beklentilerle ancak IMF-Dünya
Bankası gibi kuruluşlar inisiya-
tif kullanıyor. Örneğin, Irak iş-
galine yardım vaadi almak gibi
borç takvimini yumuşatıcı
müdahaleler yapılabiliyor...
faiz dışı fazla" dıye tutturduğu hedef, halka zul-
medılmeden gerçekleştinlir. Bunlan yapınca
artık, evirun içını düzene sokmuş bir ülke ola-
rak dış borç operasyonunun düğmesine de ba-
sılabılir. Önce kamuya ait dış borçla ılgılı ana-
para ödemelen durdurulur; özel kredılerle ılgi-
li yükümlülükler ise sermaye hareketleri kont-
rol altına alınınca, zaten fıilen "aslaya ahnmış"
olur. Bu önlemleri aldıktan sonra iç borcunu çe-
virebilen ve iç borç yükünü hafifletmiş bir ül-
ke olarak dış alacaklılar yeni bir anlaşma için
müzakereye davet edilir. Dünyada birçok ülke
bunu yaptı ve kıyamet kopmadı. Bu Türkıye
için de mümkün.
BİTTİ
Türidye\le\aklaşık4mil\onişsiz>ar.Bukişilerintekaı^^ (CUMHLRİYET ARŞtVİ)
Vergi yükünde adalet
için yeniden düzenleme
B
ugün, ulaşılmış gö-
rünen ihracat artı-
şının, iki yıldır ya-
şanan büyüme süre-
cinin altında, esas
olarak reel gelirle-
re aşın baskı var. İç talebe göz aç-
tırmama, ücretleri düşük tutma, sü-
reklı büyüyen işsiz ordusunu kul-
lanma. bu politikanın temeli...
Sadece 2003 yılında bütçenin
yüzde 3.5'ineulaşan vergi iadesi adı
altındaki devlet sübvansiyonlan-
nın, toplam yatırımların yüzde
70'ine ulaşması da devletin kayır-
macı karakterini ortaya koymak-
tadır. İşgücüne bu kadar abanmak,
bütçeyi bu kadar kayırmacı kul-
lanmak doğru değildir. Bu, sürdü-
rülebilir bir politika olamaz. Sü-
rekli düşürülen reel ücret ve iş yü-
künü arttırmaya dayanan iş düzen-
lemelenne dayanan bir sistem, büt-
çeyi bir emme-basma tulumba gi-
bi sermaye lehine kuUanma polıtı-
kası sürdürülebilir bir sistem ola-
maz. Bunun pek mümkün ve pek
doğru olmadığını söylemelıyiz.
O
Bırkaç nedenle:
70 milyon nüfuslu bir ülke-
de, çarklan sadece dış tale-
be göre düzenlemek hem mümkün
değil hem gerekli de değil.Hep iç
talebi daraltarak bir ekonomiyı ye-
niden üretmek, büyütmek müm-
kün değildir. Bu özellikle kamu
harcamalannı azaltarak, sosyal dev-
let yatınmlannı, harcamalan askı-
ya alınarak yapılıyorsa bunun sür-
dürülme şansı ıyice az demektir.
0
200 milyar dolar milli gelir
üreten bir ülkenin bütün üre-
tım dinamikleri dış taleple
beslenemez, iç talebe bağlı bir di-
zi sanayi, hızmet sektörü de içeri-
den beslenmek zorundadır. Bir den-
geye ihtiyaç \ardır. İç ve dıştan bi-
rine aşın yüklenme sorun yaratır ve
yaratmaktadır.
6
Türkiye gibi, iyi kötü bir de-
mokratik geleneği, parla-
menter demokrasısi olan bir
ülkede sonsuza kadar işgücü-
ne abanmak mümkün değil. Bu po-
litikanın. sonunda sosyal patlama-
larla dikışi bir yerlerden atar. Ge-
rilimler büyür ve bundan tüm top-
lum zarar görür. Bunun yerine, iz-
lenecek politika ne olmahdır?
Burada hükümetlerin yeterince
kullanmadıklan önemli bir araç
vardır: Maliye politikalan.
İşgücüne aşın abanmalar yeri-
ne, vergi ve harcamalarda izlene-
cek daha sıhhatli bir politika ile
yatınm ortamını iyileştirme yolun-
da önemli bir adım atılabilır.
Daha ilk elde, ücret üzerindeki
vergi ve SSK prim yükünü azalta-
rak bunu yapmak mümkün. Ücret
üzerindeki vergi ve prim yükü, iş-
çinin eline geçen miktann ortala-
ma yüzde 70-80'i arasında değiş-
mektedir. Bu denli ağır yük, işve-
renleri kaçak işçi çalıştırmaya yön-
lendirmekte, istıhdamdan uzaklaş-
tırmaktadır. Bugün 3.3 milyon ka-
yıtsız işçi çalıştınlmaktadır.
Vergi yükünü ücretlinin sırtrna
yıkma kolaycılığına göz yuman ik-
tıdarlar, hem istihdamın artmasını
önlüyor hem de kayıt dışı istihda-
ma göz yummakla sağlıklı bir ge-
lir politikasından ülkeyı mahrum
ediyorlar. Yapüması gereken şey, as-
gari ücret kadar ücreti vergi dışı
bırakmak, böylece istihdamın, bü-
yümenin, kahcı ve istikrarlı büyü-
menin önünü açmaktır.
Buradan uğranılacak vergi kay-
bını ise ücretlinin yansı kadar ver-
gi ödemeyen kesimlerin üstüne gi-
derek sağlamak gerekir.
Yolsuzluk
hâlâ lvol
T
oplumu çürüten ve ıçten içe
kemiren yolsuzluk salgını
ve yargınm etkin bir şekil-
de çalışmaması, büyük vur-
gunlan, soygunlan yapan-
lann yanına kâr bırakmak-
tadır. Bu tablo, hem kamu vicdanını ya-
ralamakta hem de toplumsal gelişme-
de kullanılabilecek milyarlarca dolar-
lık kaynağın toplum adına tahsilini ge-
ciktirmektedir.
Hortumlanan 21 bankanın top-
luma maliyeti 77 milyar dola-
n aşarken bu meblağın mil-
li gelirin yüzde 40'ına ulaş-
üğını ve kdşı başına 1070,
aile başına 4800 dola-
nn gasp edildiğini ha-
tırlatmak gerekir.
Adalet Bakanlığı
bütçeden binde 7 pay
almaktadır. Yargıla-
ma sürecinin yavaş
işlemesı. hukuk ku-
rallannın oluşturul-
masında çağdaş ge-
lişmelerin yeterince
takip edilememesi,
yargı personelinin ça-
hşmakoşullannınve öz-
lük haklannın yetersiz kal-
ması ve teknik-fiziki altya-
pı eksikliklerinin giderileme-
miş olması, yargınrn etkin bir şe-
kilde işlemesini aksatmaktadır.
Kişilere sağlanan yasal güvenceler
zedelenmeden gerçek adalete ulaşmak
temel hedefı doğrultusunda, yargının ba-
ğımsızlığmı güçlendirecek ve adalet
sisteminin hızlı işlemesini sağlayacak
şekilde bir yargı reformu gereklidir.
Hukukun üstünlüğü ilkesi bütün ku-
rallanyla hayata geçirilmelidir.
Yargı sisteminin modern araç \e ge-
reçler ile tak\iyesine devam edilerek
adalet hizmetlerinin sunumunda tek-
nolojik ilerlemelerden azami ölçüde ya-
rarlanıhnalıdır. Türk Ticaret Kanunu,
Borçlar Kanunu gibi temel kanunlann
yenilenmesı çalışmalan sonuçlandınl-
malı. Mağdur haklannı koruyacak ya-
sal düzenlemeler yapılmalıdır.
Yolsuzlukla etkin mücadele amacıy-
la bazı kanunlar yürürlüğe gırmiştir.
Ama yolsuzluk hâlâ kol gezmektedir.
Kamu göre\lilerinin görevlerini
yerine getirirken ayrımcılık
yapmaması, saydamlığın sağ-
lanması, %atandaşların bek-
lentilerinin ve memnuni-
yetinin esas alınması gı-
bı ilkeler getiren, kamu
görevlilerinin uyacak-
lan mesleki ve erik ku-
rallan belırleyen kanun
tasansı henüz yasalaş-
mamıştır.
Yolsuzlukla mücade-
lede münferit olaylar ve
yasal düzenlemelerle ye-
rinilmeyip, konu sistem-
li bir şekilde geniş çapta ele
alınmalı; yolsuzlukla mü-
cadelede ilgilı tüm tarafların
işbirliği sağlanmalı, toplumun
tüm kesimlen bu konuda bilinç-
lendirilmelıdır. Aynca, yolsuzluk ya-
panlara karşı verilen cezalann caydın-
cı niteliğinin arttınlması sağlanmalıdır.
Yukanda sualanan, sermaye hareket-
lennın denetıminden başla>ıp borçlann
yeniden yapüandınhnasına uzanan ve
vergi yükü düzenlemeleriyle, yargı re-
formuyla devam eden değişim zinciri
sonucunda Türkiye çok el\ enşlı bir bü-
ve yatınm ortamına ka\ı
uşabilir.
BIRBAKIMA
SERVER TANİLLİ
Kitaplar Arasında...
Hikmet Uluğbay adını, 90'lann sonlarında, 55.
Hükümet'te Millı Eğitim Bakanı olarak çağdaş ve
dürüst çabalarından hatırlıyorsunuz sanırım. Bu
aydın politikacının, bir de araştırmacı, düşünür ve
yazar yanı var. Son birkaç yıldır, bu yanıyla okur-
larla.
Masamda iki ilginç eseri var.
Biri, Imparatorluktan Cumhuriyet'e Petropolitik,
1995'te basılmıştı. Geçen yıl, Ayraç Yayınevi'nden
çıkan yeni baskısı, gözden geçirilmiş, genişletilmiş.
Ama asıl önemi, konusu!
Insanın petrolle tanışması, binlerce yıl önce ol-
muş. Ama 19. yiizyılda emperyalizm ortaya çıktı-
ğında ve giderek emperyalistler arasındaki kapış-
mada "kurtlar sofrası"na getirildiğinde, petrola
kan karıştırılıp öyle yazılıyor milletlerin tarihi.
Irak'tatutuşturulmuş şu yangın ne adına?
Oraya demokrasi getırme yalanına kapılıp,
ABD'nin Rusları "sıcak denizlerden" ve "petrol
bölgesinden" uzak tutma planını unutmak müm-
kün mü?
Yakın tarıhımızın şekıllenmesi sırasında da, "Me-
zopotamya petrolleri ile ılgili olarak perde önü ve
arkasında oynanan oyunlar"\n bizlertanığıyız. Bu-
gün hazırlanan ne bizim için?
"Çağın petropolitiğl"n\ iyi bilmeliyiz.
Uluğbay'ın eserınin tuttuğu projektör, çağdaş
boyutlarda: Yalnız barışı değil, doğanın ve insan-
lığın geleceğını kurtarmanın yollarını da aydınlatı-
yor; çevreci, akılcı ve hümanist.
Okumanın tam sırasıdır bu eseri...
Cumhuriyetimizin 100. yılı, yüzyılımızın ilk çey-
reğine rastlıyor. Türkiye, o tarihte en gelişmiş on
ülkeden biri olarak ipi göğüsleyebilecek mi?
Hikmet Uluğbay'ın yine geçen yıl yayımladığı
bir eseri, Risk Altında Bir Ülkenin 2023 Yanşı, bu
soruya yanıt anyor. Tanmdan sanayiye, nüfustan
eğitime kadar, ülkenin hemen bütün sorunlarını ve
imkânlannı ortaya seriyor. "Risk altında bir ülke"
olsa da, gelecek için kötümser değil; yeter ki, ta-
rihten ders almalı ve bir de Sofokles ın dediği gi-
bi, "Sıkıntısız başarı yoktur" gerçeğıni bilmeli.
Bu eserin de okurlara vereceği çok şey var...
•
Eskiden örnekleri de vardı, şimdi yaygın: Tarih-
çi, bir yörenin bir kentin/kasabanın ya da bir kö-
yün, çok kez yaşlı bir kışisıni alıyor; teybe konuş-
turuyor, arada müdahalelerle çeşitliliği sağlanıyor;
sonra, kâğıdadökülüyorveanlatılanlar, notlartazen-
ginleştiriliyor ve yayımlanıyor.
Tarihin, halkın içinden birine anlatırılması bu.
Tarih, başta halkın yaşadığı şey ise, onu tespit
etmede böyle bir yöntem de var artık.
Eserlerinden çok öğrendiğimiz Baskın Oran'ın
son yaptığı da, bu türünden bir çalışma: 1975'ten
beri yazlarını geçırdiğı Bodrum'da, "herkesin ağ-
zında" bir kişiyı, Dalavera Memet'ı almış konuş-
turmuş ve ortaya şimdi okuduğumuz ilginç kitap,
lletişim Yayınlan'ndan Dalavera Memet'in Bod-
rum Tarihi çıkmış. Dostum Baskın'ın eşi Feyhan
da, Bodrum'u daha önce yaşadığından, kazandı-
ğı bılgı ve hünerlennı katarken, eserin bir ikinci ya-
zan oluyor.
Ama asıl aktör, Dalavera Memet!
Adındaki "dalavera"nın, bildiğimiz dalavere ile
birilişkisı yok. Dürüst, halktan ve "proleter" birki-
şilik. Gazetelerden okuduğumuz cümbüşlü Bod-
rum'dan başka asıl Bodrum'u o temsil ediyor.
Bir ınsan güzelı, neler de anlatıyor ki!
Çok şey öğrendım anlattıklanndan; Bodrum'a gi-
demedim, ama bundan sonra gidersem, başta
onunla tanışmak için olacak.
Baskın ile Feyhan'ı, bu eser için kutlarım.
Dalavera Memet'e, birselamla beraberdileğim
de şudur: Çok yaşa dostum!
•
Oğuz Tansel, bıldiğiniz gibi şair ve folklorcu.
Bir folklorcu olarak, derlediği ve kaleme aldığı
masallar yabancı dillere de çevrildi.
Şu günlerde, dört masal kitabı elime geçti: Altı
Kardeşler, Yedi Devler, Mavi Gelin ve Üç Kızlar.
Milli Eğitim Bakanlığı Yayınlan'ndan.
Birbirinden güzel masallar...
Yann, Izmir'de TÜYAP Kitap Fuan açılıyor. Ba-
şarı dileklerimi yolluyorum; okurlarıma ve dost-
lanmadasevgiler...
Rantiyeci kimlikten üretici kimliğe
Yatınmlar
canlandırılmalı
B
ütçenin yansını bloke eden faiz gider-
lerinden yapılacak tasarrufun yanı sıra
vergi kaçıran ve vergiden kaçınma ile
yükün altına girmeyenlerden sağlana-
cak vergi artışlan, hortumlanmış kay-
naklann tahsili, devlete yatınm ve sos-
yal harcamalan arttırma olanağı sağlar.
Devlet, bütçenin yüzde 5 'ine kadar gerilemiş ya-
tınmlan yeniden canlandırarak bütün sektörlere de
canlüık sinyalleri gönderebilir. Tükenen, yıpranan
altyapı yarınmlanndan başlanarak önemli bir kamu
proje stoku yaşama geçirilebilir. Özellikle ulaştır-
ma-haberleşme, sulama ve gerice yörelere dönük
her tür yatınm projeleri ile kamu kesimine yatınm-
cı karakteri geri kazandınlabilir. Özelleştinne tera-
nesi ile heyecanı tüketilmiş KİT'leri rehabilite edi-
ci çahşmalar yeniden başlatılabilir.
Ozel sektörün rantiyeci kimliğinden sı>Tilıp üre-
tici kimliğine dönmesı için de bir dizi önİem geliş-
tirilebilir. İstihdama ve döviz kazandırmaya katkı-
da bulunan sektörlere selektif krediler, enerji des-
teği, turizmde uygun kamusal arazi tahsisleri ile
özel yatınmlann teşvikine hız verilebüir.
'SOSYAL DEVLET1
Devlet yatınmcı karakterinın yanında "sosyal" ni-
teliğine de yeniden kavuşturulmalıdır. Rantiyele-
rin hizmetindeki de\letın faiz giderlerinin azaltıl-
ması ile ihmal edılen eğitime, sağhğa ve adalete da-
ha çok bütçe aynlmah; asker-polis bütçelerinden sos-
yal bütçelere aktarmalar yapılmalıdır.
Sosyal güvenlik kuruluşlarının gelirlerini art-
tırmak için kayıtlı çalışmanın süa takipçisi olun-
malı \e sosyal güvenlik kuruluşlarınm gelirleri-
ni en etkin bir bıçimde değerlendirmelerini sağ-
layıcı düzenlemeler yapılmalıdır.