19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 NİSAN 2004 PAZAR CUMHURİYET SAYFA tNCELEME Anımsa,'68 böylemiydLUsta yönetmen Bernardo Bertolucci'nin '68 Hareketi'nin Fransa ayağını beyazperdeye taşıdığı 'Düşler, Tutkular, Suçlar' filmi, izleyenleri dönemin Türkiyesi'ne götürdü... GAMZE AKDEMİR 'Düşler, Tutkular, Suçlar', biraz Avrupa, bol Fransa ölçeğinde '68 'davası'nın ne içinde ne de dışında yer alan dejene- re, 'amaçlı bir amaçsızlık' içinde romantizm özüıiü cinselliğe hapsolmuş gençler hayli başarılı beyazperdeye getiriliyor. UZMANLAR ŞİDDET İÇEREN YAPIMLARI TOPLUMSAL İNTİHAR' DİYE YORUMLUYOR Diziler 'küçük mafya liderleri' yaratacak! B ernardo Bertolucci nın şu anda gösterimde olan "Düşler, Tutkular, Suçlar" (The Dreamers) adlı son filminin basın gösterimini geçen hafta 68'lıler Vakfı üyeleriyle bir- likte izledik. Filmde fonunda; neredeyse figüran ni- teliğinde kalan ve Tüıkiye'dekinden olduk- ça farklı bir yapıda seyreden '68 Hareke- ti'nin Fransa ölçeği yer alıyor. Merkezde ise yine biraz Avrupa, bol Fransa ölçeğinde olmak üzere '68 "dava- sı^nın ne içinde ne de dışında yer alan de- jenere, "amaçh bir amaçsızhk" içinde ro- mantizm özürlü "danışıkh" cinselliğe hap- solmuş gençler hayli başanlıca perdeye ge- tiriliyor. SlRA DISI BİR BAĞLILIK Burjuva bır aılenın, marjinal yaşamın de- rinlerinde "yitmiş", yer yer ensesti, yer yer de eşcinselliği çağnştıran sıra dışı bir "bağhhk" hatta "bağunhhk" oluşturmuş sinema tutkunu ikiz çocuklannı Eva Gre- en ile Louis Garreü. onlara "eşlik eden" Amerikah gencı de Michael Pitt canlan- dınyor. Filme ilişkin görüşlerini anlatan 68'li- ler Vakfı üyeleri '68 Hareketı'ni "irdele- mek" ya da belgeselvari bir anlatımla per- deye taşımak gibi bır kaygısı hiç olmasa da filmin Avrupa ölçeğindeki '68 Hare- keti'yle Türkiye ölçeğindeki "68 Hareke- ti arasındaki bariz farkı "çınlçıplak" or- taya koyduğunun yadsınmaması gerekti- ğinin altını çızdiler. Bu bağlamda da Türkiye'deki 68 hare- ketinin entelektüel boyutunun daha yo- ğun; insani taleplerin ve daha adil bir dün- ya özleminin eylemsel farkında olundu- ğu görüşünde birleştiler. 68'liler Vakfı Başkanı ÖnerYağcı "ger- tPEKÖZBEY T üketım ekonomisinin dizginlerini elinde tu- tan televizyon dünyası, yanşmalar ile dizi film- lerin yardımıyla popü- ler kimlik oluşturuyor; bu durumdan en çok çocuklar etkileniyor. Uzmanlara gö- re televizyon dizilerinin ba- gımlısı haline gelenlenn ço- ğunluğunu. sorunlannı çöz- mekte zorlanan kişiler oluş- turuyor. Çocuklann popüler kimlik modellerinin başındaysa pop şarkıcılan ve mafya liderle- ri geliyor. Dizilerinbağımlı- sı haline gelen kişilerde içe kapanma, hayal dünyası içinde yaşama, sorunlann varhğını in- kâr etme gibi problemler ortaya çıkıyor. Bu kişilerin zamanla çevTeyle iletişimi giderek ko- puyor. 'SoSYAL ÖĞRENME MODELİ Psikiyatr Dr. Ayhan Akcan, televizyonlar- da kısa zamanda para sahibi olmak, silah sa- hibi olmak, çok iyi giyinmek, lüks otomobil- ler kullanmak, güzel kadınlarla birlikte ol- mak gibi modellenn yer aldığını belirtiyor. Bu model, kültürel düzeyi düşük, aynı odada birkaç kişinin yaşamak zorunda kaldığı kala- balık aile yapısı olan, göç etmiş, yoksulluk sı- runnda, meslek sahibi olmayan, yapılanma için gelecekle ilgili ideal oluşturuyor. Bu şu- na benziyor: Çocuklar. gençler doğru davra- nışı etrafuıdan öğrenerek alır. Biz buna sos- yal öğrenme modeli diyoruz. Yapılan bir araştırmaya göre sanayide çırak olan işçilerin yüzde yüze yakını sigara içiyor; çünkü ustası da içiyor, o da bir gün usta ol- mak istediği içın kriterlerden birinin de siga- ra içmek olduğunu düşünüyor. Sunulan bu modellerle bireyselleşme körükleniyor. Bire- yin sahip olmak istedikleri ön plana çüayor. Kar- şıdaki kişi ıstırap mı çekiyor, ölür mü, hiçbir şey ifade etmiyor. Önemli olan, bireyin para sa- hibi olması, sınırsız tüketim, çokeşli davrana- bilmesi, yeri geldiği zaman silahını çekip öl- dürebümesi... Bu diziler işte bu davranış biçim- lerinı oluşturuyor. Sonuçta kansını dövmeyi, kardeşini öldür- meyi kendisinde hak görüyor. Doktor Akcan' a göre zaten kültürel anlamda gençlere kendile- rini geliştirebilecekleri. çağdaş anlamda değer- den psikıyatrik destek ahyor. Ama bunun farkında olan o kadar az ai- le varki... Zaten aılelerin de kendı- lenni geliştırme çabası yok. tşten eve geliyor, televizyon karşısına geçi- yor ve kendısıne sunulanı izlıyor. Bireylenn kendisinı mutlu edecek de- ğerleri yok. Sadece bir dizinin takıpçısi olu- yor. bır futbol takımının koşulsuz fanatiği olu- yor ya da vaktinı kahvede geçıriyor. Sonuç, ne e\ hlıklen ne sosyal hayatlan kalitelı geçiyor, ne de çocuklanna çok fazla değer aktarabili- yor. Akcan'a göre çok cıddı ve acil olarak ku- rumlar arası sosyal polıtıkalar oluşturulmalı. T E H L İ K E L İ BİR SÜREÇ T elevlzyonlarda kısa zamanda para sahibi olmak, silah sahibi olmak, çok iyi giyinmek, lüks otomobiller kullanmak, güzel kadınlarla birlikte olmak gibi modeller yer alıyor. Bu model ise kültürel düzeyi düşük, aynı odada birkaç kişinin yaşamak zorunda kaldığı kalabaltk aile yapısı olan, göç etmiş, yoksulluk sınınnda, meslek sahibi olmayanların geleceğinde ideal oluşturuyor. leri oluşturabilecekleri koşullar da sunmuyo- ruz. Şiddet duygusunun nereye gidebileceği tartışılmıyor bile. Ileride bir sosyal patlama da olabılir. Çünkü bu modellerle yetişiyor çocuk- lar. Okuldaki başarı oranlannı düşürüyor. SlNAVA ZAMAN AYIRAMIYORLAR Akcan, üniversite suiavına hazırlanan üç öğ- renci hastası olduğunu söylüyor. Önceki yıllar- da takdirname alan bu öğrenciler, şimdi tele- vizyondan zaman bulup çalışamıyor. Bu yüz- Tiyatro sanatçısı DilekTürkere göre toplum son derece tehlikeli bır süreçten geçiyor. Kül- tür ve sanatın toplumu değiştırme ışlevinin ters çevrildiği, olumlu değerlerin kötüye kullanıl- dığı bir üretim bıçımı söz konusu. Dılek Tür- ker, "Tele\izyonlardayapüan gerek dizifilrnler gerek magazin programlan gibi yayınlan top- lunısal intüıar" olarak değerlendınyor ve bun- lann başına da mafya dizilerini koyuyor. Bu dizilerde şiddet adalet olarak gösteriliyor. Mafya babalan bu fılmlerde hiçbir bedel öde- miyorlar. Peki ya meşhur Marton Brandonun Baba fihni? Orada durum daha mı farklıydı? Dilek Türker. kesinlikle evet yanıtını venyor. "Orada mafya para ve gücün ardından öy1e be- del öder ki... Sadece o filmde değü, poüsiye filnı- lerde de polis daima suçluyıı bulur. polisin için- de kötü varsa o da bedeiini öder. Yani sistem da- ima güçlüdür." ÇîZCİ FİLMLERDE BİLE ŞİDDET VAR Bir zamanlar Kemal Sunal filmlen vardı. Kemal Sunal saf bır kahramandı. Şımdi o saf- lığın yerini. şiddetı uygulayabilen güç \e bunu destekleyen feodal değerler aldı. Çizgi fılmlerde bile şiddet var. Sonra çocuklar okullarda birbirini öldürmeye başladılar. Neden mafya babalanndan kahra- manlar yaratılıyor da Kuvayi Mılliye kahramanlanyla ilgili diziler çekilmi- yor? Bu, sistemin kötülüklerinden besle- nen kolaycılann işine gelmez; çünkü. top- lum muhalefeti oluşur, güçlerini koruyamaz- lar o zaman. Işte böyle uyuşturulmuş. bir top- lum yaratılıyor Peki meslektaşlannın "Diziler tiyatroya seyirciçekmemize faydah ohıyor" açık- lamasına katıhyor mu? "Fay dası var tabiL Bu bir pazarlama meselesl Oyunculann tanınmış- lığı tiyatroya izleyki taşıyor." üşler, Tutkular, Suçlar' filmiyle ilgili görüşlerini anlatan 68'liler Vakfı üyeleri, 68 hareketini "irdelemek" ya da belgeselvari bir anlatımla perdeye taşımak gibi bir kaygısı hiç olmasa da yapımın Avrupa ölçeğindeki '68 Hareketi'yle Türkiye ölçeğindeki '68 hareketi arasındaki bariz farkı "çırılçıplak" ortaya koyduğuna dikkat çekti. çeği arayış" olarak değerlendirdiği filmi '68 Avrupası'nın başanh bir betimleme- si olarak niteledi: "Film, kapitanzmin değerleri sarsan, sa- vuran ve insanlan gerek tek tek, gerekse toplum olarak çürûmüşlüğe götürüşüne karşı nasıl çaresiz, zayıf kalındtğına başa- nh simgesel ve ekstrem bir örnek. Çare iki yerde aranıyor, düzenkrinin ça- rebulamadığı vnrgulanarak, birincisi Do- ğu'dan. Çin'den Mao'nun rüzgâm la geB- yor. İkincisi de kahramanlardan Amerika- h öğrencinin birtakun önermeleri ve de\iş- leriyle kapitafizmin vçni anavatanmm Ame- rika olduğu ve Amerika'nın bu sorunlara çözüm bulmak için adımlar atacağı sezdi- rilmeye çahşılıyor. Şu çok net ki Avnıpa harekete karşı nis- peten yumuşak bir geçişle kapitaliznıin çühimüş ve tükenmişlikdüzeninin kiiçük onanmlarta sürdürülmesini öngörürken aynı dönemin Türkiye'si kapitalizme ça- re arayan ve bozuk düzene karşı çıkanla- ra karşı çok daha sert tepküerie karşıhk vermiştir." U ç BİR NOKTADA YAŞAM Soğukkanlı bir değerlendirme yapmak- ta oldukça zorlandığını belirten yönetim kurulu üyelerinden Cüneyt Akahn da ağır şekılde eleştirerek filmdeki olayın, for- mun insanlık açısından öykünecek, yü- celtilecek. beğenilecek hiçbir yanı olma- dığmı ve değil Türkiye'nin dünyanın da böylesine uç noktada bir hareket yaşama- dığını anlattı. Akahn şöyle devam etti: "Biam68'imi- zin fdmde Bertolucci'nin eleştirdiği ola>- b hiçbirilgisi yoktur. Biz bambaşka bir dün- yada yaşamışız, özeUJkle bebrti>orum, biz böyie bir kepazelik içinde yaşamadık. Baba parasrvla yaşayan. üretimden ta- mamen kopuk, kimin eli kimin cebinde belh olmayan ve uisanhk için bir yüz ka- rası olan bir kesit ve bir toplum portresi, tanı tükenişin kanıü. Fîhnin tükenmiş. Bberal anarşizan bir ara- yış içindeki burjuva çocuklaruun birbir- lerini tüketmeleri ve kaçınıhnaz son olarak da intihann eşipne gelişlerini \ ansıtma- sı açısından çok esash bir eleştiri ol- duğunu düşünüyorum. Filmdeki Fransa'daki 68 na- sıl çiirümeyi temsil ediyorsa, bianı '68'imizse geleceği tem- sil ediy or. Filmde çok sarsü- dım ve yapOğımız şeye da- ha da inandım. Denız Gez- miş'in şahsmda somutlaşan 68'e büyük bir hayranlık duyduğumu, onun inançla- nna ve davasnıa sonuna kadar da bağh kalacağunı ifade ermek istryorum. r> KüÇÜK DÜŞÜRECEK NOKTALAR AhmetNergis'e göre de film sinema sa- natı açısından bakıldığında güzel olarak nitelenebilirse de, bütün değerlendirildi- ğinde içeriği '68 kuşağını yeryüzünde kü- çük düşürecek noktalar taşıyor: "AMiıpa'daki '68 Ue Türkiye'deki '68 birbirinden çok farklı tabii. Brzim müca- delemiz Türkiye'nin içinde bulunduğu ge- ri kabnışhkla bileşik koşullan düzeltmek, Türkhe'yi dahaileri bir ülke yapmak mü- cadeleshdi. Biz köyierde sendikalar kurmava çahş- ük. OkuÜarda daha iyi bir eğitim verflme- si ve eghimc de öğrencikrin katılması için mücadcle ettik. Filmde bunlarla ilgili hiç- bir şey yok. Bir ilginç noktada Amerikah kahrama- nı kıhğuida Amerika'nın her zaman doğ- ruyu düşündüğünü. Amerikahlann söyie- diklerinin doğru olduğunu anlatnıaya ça- hşan bir film. Dolayısıy la '68 Hareketi'nin birkaç cıhz cümky le geçiştirilmiş olması- nm dışında hiçbir anlamı yok." 'HlÇBİR BAĞLANTI YOK' Dr. Şükrü Güner ise Türkiye '68'inin entelektüel boyutunun daha derin ve amaçlı olduğuna, Fransa'nın "68 gençlik olaylarıyla Türkiye'nin '68'i arasında hiçbir bağlantı olmadığına değindi: "Biz o zaman khap okur- duk, tartışırdık. tçip, aşuı uçlarda yer abnak degil- di nıücadelemiz. Fakat Fransa'nın '68'inin de böyle obnadığmı düşünü- yorum. Çok abartih, filmin kah- ramanlannın niçin sokağa çıktıklannı anlatan hiçbir öğe yok ve en çarpKi olan sağduyıınun, manüğm sesi bir Amerikah. '68 Ha- reketi'ne sanki bir intihar kisvesi verihniş. Türkiye'nin '68'i bambaşka bir '68'diama Fransa'nın '68'i de böyle, bu kadar uç de- ğildi diyorum."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle