Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 NİSAN 2004 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
J\_ U J_j J_ U J \ kultur(« cumhuriyet.com.tr 15
KULE CANBAZI SUIVAYAKIN
Yanda kalanfütbolmaçı
7
572'de. Peru'nun Cuzco kentinde bireşe-
ğe bindirilmiş adam, boynunda bir ip ol-
duğu halde insanlann arasından geçiri-
lirken kalabalık bağırmaktadır: "Hepimizi öl-
dürsünler!"
Kent meydanına kurulu idam sehpasında
celladın beklediği mahkûm. ülkesinin özgür-
lüğü içın kırk yıldır direndiği Wilcabamba
Dağlan'nda yakalanan İnka hanedanından
Tupac AmarıTdur...
Beyaz adam aşağılamak, halkının gözünde
kîiçük düşürmek amacıyla cüce bır eşeğe bin-
dirmıştirTupac Amaru'yu... Bu yüzden, yıkıl-
mamak için zor direnen zavallı hayvanın iki
yanındakı ayaklan yerde sürüklenmekte ve
celladın panldayan kılıcına doğru ilerlemek-
tedir...
Aynı yıl, Michel de Montaigne ünlü 'De-
nemeler'ını yazmaya başlar Parıs'te. Kımse-
ye hizmet etmek ya da ün kazanmak amacın-
da olmayan Montaigne, denemelerini 1592'de
son nefesini verene dek sürdürecektir.
Yazılannda kansından \e kızlanndan hiç
söz etmeyen yazar. yaşamının son yedi yılın-
da Montaigne Perigord daki küçük şatosunun
kulesine kapanır ve başını bir an olsun kaldır-
maz çalışma masasından. Yazılannda 'kendi-
ni tanı' ilkesıni aktarmaya çalışan Montaig-
ne, kendinı rüya görür halde yakalayabılmek
için gece bırdenbire uyandınlmasını ıster. Ona
göre kimse kimseyı değil. herkes kendi ken-
disinı adam etmelidır.
Denemeler'in 3. kitabının 4. bölümünde
'Amerika'nın Bulunuşu' başlıklı yazı yer
alır. Yazısına "Dünyamız az önce bir başka
dünya buldu" dıyerek başlayan Montaigne,
o yıllarda henüz beyaz adam tarafından bilın-
meyen kıtalara da gönderme yapar: "Bunun
sonuncu kardeş olduğunu kim söyleyebi-
lir?"
Kendileri karanlığa gömülürken Yeni Dün-
ya'nın aydınlığa kavıışacağını söyleyen Fran-
sız yazar, çok geçmeden de dışa vurur kaygı-
sını: "Çok korkarım, ona dokunmakla çö-
küp yıkılışını hızlandırtnış, inançlarımızı,
bilimimizi ve sanatlanmızı onlara pek pa-
halıya satmış olacağız."
İKI dünya arasındaki ayrılık...
Montaigne, yerli halkın verdığı karşılıklan,
yapılan alışverişlerde yaşananlan göz önün-
de tutarak doğaJ kafa aydmlığı ve ka\ rama ba-
kımından kendilerinden hiç de aşağı olmadık-
lannı saptar. Cuzco ve Meksico kentlerinde-
ki altın heykelleri, kuş kanadı ve boyalı pa-
muklardan yapılan elişierini örnek göstererek
karşılaşılan kültüre olan hayranlığını açıkla-
maktan çekinmez. Yiğitlık, sözünün erı ol-
mak ve yürek sağlamlığı konulannda da ken-
di dünyasının geçmişindeki en ünlü örnekle-
rin bile Kızılderililerden geri kalacağmı açık-
layan Montaigne, sömürgecileri kahraman i-
lan edenlenn yüzünü karartır: "Adamları
kandırmak için ne kurnazhklara, ne dala-
verelere başvurmuşlar! Sonra bu ulusların
haklı şaşkınlığı: Bırdenbire karşılarına sa-
kallı birtakım insanlar çıkıveriyor; dilleri,
dinleri, biçimleri, davranışları bir başka
türlü; insan bulunabileceğini hayal etme-
dikleri uzak bir yerden gelmişler; hiç at
görmemiş. hatta sırtında insan ya da yük
taşıyan hayvan görmemiş kimselerin kar-
şısına bilinmedik koca ejderler üstüne bin-
miş olarak çıkmışlar; bizimkilerin sırtında
göz kamaştıran zırhlar, ellerinde keskin,
parıl parıl kılıçlar; onlarsa bir aynanın ya
da bıçağın mucizeli parıltısına karşılık avuç
dolusu altın ve inci vermeye can atıyorlar.
Bizim çeliğimizi bilmek için ne yeterince
bilgileri var, ne gereçleri; toplarımızın, tü-
feklerimizin çıkardığı yıldmnıları, gök gü-
rültülerini de katın bunlara; Roma Inıpa-
ratorluğu'nu bile afallatacak olan o güm-
bürtüleri. Bunların karşısında çmlçıplak
insanlar, yalnızca pamuktan yapabildikle-
ri bir parça giysileriyle; bütün silahları da
yaylar, taşlar, sopalar ve ağaçtan kalkanlar;
sözde dostluğumuza, iyi nivetimize gfive-
nip acayip şeyler görme meraklarıyla faka
basan insanlar... İki dünya arasındaki bu
ayrılığı hesaba kattınız mı, bizim fatihlerin
buca zaferi zafer olmaktan çıkıyor."
Montaigne, denemelerinde sürekli olarak
Licuanus, Vergilius, Persius ve Lucretius
gibi eski ozanlann dizelerine yer verir. Ame-
rika'nın bulunuşunu ele aldığı yazısında şiire
rastlamayız, ama Yeni Dünya'ya eski Yunan-
lılar ya da Romalılar adım atsalardı her şeyin
'tatlıhkla' gelişmış olabileceğinin altını çiz-
mekten de geri kalmaz. Bu yargıya içinde ya-
şadığı dönemin işgalci anlayışı neden olur
şüphesiz. Eski uygarlıklan daha banşçıl ve
daha insancıl bulur Montaigne. Bu düşünce-
sinde, Kızılderililerin katledilişine tanık ol-
masının payı da büyüktür: "Bunca şehir di-
binden yıkılıyor, bunca ulusun kökü kuru-
tuluyor, milyonlarca insan kılıçtan geçirili-
yor, dünyanın en zengin, en güzel ülkesinin
altı üstüne getiriliyor, niçin? fnciler, biber-
ler alıp satacağız diye. Aşağılık makine za-
ferleri bunlar! Hiçbir zaman kazanç tut-
kusu, hiçbir zaman haksız sömürü insan-
ları böylesine korkunç bir kinle birbirine
düşürmemiş, bu kadar yürekler acısı kı-
yımlara yol açmamıştır."
Denemenin sonunda, Tann'nın yeryüzün-
deki temsilcisi olan Papa'nın tüm kıtayı Kas-
tilya Krah'na bağladığı ve altınlan istediğı
sözüne yerlilerin verdiği yanıtı okuruz: "Ba-
nşsever diyorsunuz, ama görünüşünüz hiç
de öyle değil. Kralınıza gelince, isteyen du-
rumunda olması muhtaç ve yoksul olduğu-
nu gösteriyor; ona bu toprakJarı veren ise
savaş seven bir adam olacak, çünkü kendi-
sinin olmayan bir yeri başkasına vermekle,
onu, verdiği yerin eski sahipleriyle cenkleş-
meye sürüyor."
'Çocuk dünya'nın Insanları
Montaigne'in yerli halkın özgürlükleri için
direnmekten vazgeçmeyeceklerini ve gerekir-
se bu 'çocuk dünya'nın ınsanlannın hiç de ço-
cuksu konuşmadığını belirterek son noktası-
nı koyduğu denemesinden yıllar sonra,
1882'de sömürüye karşı direnen bir örgüt ku-
rulur Peru'da. Örgüt, Montaigne'ın deneme-
lerini yazmaya başladığı yıl öldürülen dire-
nişçiden, Tupac Amaru'dan alır adını.
Tupac Amaru Devrimci Hareketi'nden
bir grup yerli, 17 Aralık 1996'da, Peru'nun
başkenti Lima'da bulunan Japon elçiliğine
baskın yaparak venlmekte olan davete katılan
500 insanı rehin alır. Kısa bır süre sonra da ön-
ce kadınlar olmak üzere davetlilerden çoğunu
serbest bırakırlar.
22 Nisan günü binaya saldıran askerler 72
rehineyi dışarı çıkarmayı başanrlar. Peru Dev-
let Başkanı Fujimori'nin bızzat yönettığı ope-
rasyonda 'çocuk dünya'nın 14 temsilcısinin
hepsi de öldürülür...
Her bıri kendine 'Tupac Amaru' diyen ey-
lemciler 16-17 yaşlanndaydı ve operasyon dü-
zenlendiğinde büyük salonda futbol maçı ya-
pıyorlardı!..
Form ve renk ustası Ferruh Başağa'nın
sergisi Ankara Galeri Nev'de.
Düşüncenin
resminiyapıyor
Kültür Servisi - Türkiye'deki soyut
resmın öncü ressamlanndan Ferruh
Başağa'nın son dönem yapıtlanndan
oluşan sergisi 7 Nisan'a kadar
Ankara Galeri Nev'de sergileniyor.
Bır form ve renk ustası olan Başağa'nın
geometrik formlan kullanarak
oluşturduğu soyut kompozisyonlan bu
sergide büyük boyutlu yapıtlar olarak
karşımıza çıkıyor.
1945'te açtığı ilk sergisinden bu yana,
neredeyse 60 yıldır soyut resim anlayışmı
yansıtan yapıtlar üreten sanatçı,
görünenin değil düşüncenin resmıni
yaptığı çalışmalannda doğanın
matematiğini tuvale geçirmeyi
sürdürüyor. Neredeyse bir yüzyıla
yaklaşan yaşamı ve sanatının izlerini
taşıyan yapıtlanyla kararlı ve tutarlı bir
sanatçının çizgisinı görmek isteyenlere...
(Galeri Nev: 0 312 437 93 90)
Afyonkarahisar Klasik Müzik Festivali'nin ilk konseri Gülsin ve Erkin Onay'dan
Sanatla iç içe bir lıaftaKültür Servisi - Bu yıl
üçüncüsü düzenlenen Af-
yonkarahisar Klasik Müzik
Festivali yann başlıyor. 11
Nisan'a kadar sürecek festi-
valin yönetmenliğini Hüse-
yin Karakadem üstleniyor.
Bu yıl Afyonlu işadamlan-
nın desteğiyle düzenlenen
festivalin açılış konserini
Gülsin Onay (piyano) ile oğ-
lu Erkin Onay ('keman) ger-
çekleştirecek. Sanatseverle-
re söyleşilerden dia gösterisi-
ne, atölye çahşmalarından
klasik müzik konserlerine
kadar sanatm değişik dalla-
nyla iç içe bir hafta geçirte-
cek olan festivalde Burak
Beşir (flüt), Ayşin Kiremit-
çi (obua), Müge Hendekli
(piyano), Murat Akkın Qu-
artet, Lara Shevinsky (pi-
yano), Engin Gürkey (vur-
malı çalgılar). Volkan Yıl-
maz (ney), Alper Maral
(flüt), Gary Berlind (viyo-
lada gamba), Aydın Yavaş
(akordiyon beşlisi), Özgür
Tuncer, Hüsrev İsfendiya-
roğlu, Kürşad Terci-Kağan
Korad Klasik Gitar tkilisi,
Burçin Büke konser vere-
cekler. Konserlerin başlama
saati 20.00.
Şef Hakan Kalkan yöne-
timindeki Bilkent Gençlik
Senfoni Orkestrası'nın kon-
seriyle sona erecek olan fes-
tıval kapsamında yapılacak
atölye çalışmalanna ve söy-
leşilere tiyatro sanatçılan
Cüneyt Türel, Tilbe Saran;
Prof. Hüsamettin Koçan.
yazar Perihan Mağden, şair
Egemen Berköz, yazar tnci
Aral, sınema yönetmenı - ya-
zar Işıl Özgentürk, tiyatro
sanatçısı Gülsen Tuncer, fo-
toğraf sanatçısı Oral Gö-
nenç, yönetmen Engin Ay-
ça, fotoğraf sanatçısı Oktay
Çolak. tiyatro sanatçısı
Mehmet Ali Alabora, mü-
zisyen Emir Gamsızoğlu,
öğretım üyeleri Alper Ma-
ral ve Gary Berlind, ressam
Yavuz Tanyeli, sanat eleştir-
meni Serhan Ada, ressam
Bedia Dipşo, şair Hakan
Savlı. fotoğraf sanatçısı Coş-
kun Aral, karikatürist Tan
Oral katılacak.
Gülsin Onay (piyano) ile oğlu Erkin
Onay (keman) açılış konserinde Mo-
zart, Debussy, Saygun, Brahms ve Fa-
zıl Say'ın yapıtlarını seslendirecekler.
6. ODTÜ Sanat Festivali'nden elde edilecek gelir burs fonuna aktarılacak
Öğrencilere destek
Yıldız Kenter festivale 'Oscar ve Pembeli
Meleği' adlı oyunuyla konuk olacak.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Orta Doğu Teknik Cniversitesi'nin
(ODTÜ) düzenlediğı 6. ODTÜ Sanat
Festivali 5-26 Nisan tarihleri arasında
yapılacak.
Ünlü konuklan arasında, Yıldız Ken-
ter, Orhan Pamuk \e heykeltıraş
Mehmet Aksoy'un da bulunduğu fes-
tival, ekonomik sorunlanyla eğitimle-
rini sürdürmekte zorluk çeken öğrenci-
ler için ek kaynak yaratmayı da hedef-
liyor. Bu bağlamda festival bo>Tinca el-
de edilecek gelirler burs fonuna aktan-
lacak.
Tiyatro, konser, söyleşi ve panellerin
yaru sıra festivalin temel etkinliği olan
plastik sanatlar sergisi, Ankara'da dü-
zenlenen karma sergilerin en kapsam-
lısı olarak nitelenıyor. Yaklaşık 70 sa-
natçının dört yüzü aşkın yapıtının bu-
lunduğu sergide; plastik sanatlann fark-
lı alanlannda Süleyman Saim Tekcan,
Mehmet Aksoy, Altan Özdemir, Tu-
ran Erol ve Hamiye Çolakoğlu'nun
da çalışmalan yer alıyor.
Istanbul Devlet Tiyarrosu, Uğur Po-
lat'ın başrolünü üstlendiği ve 6. Afife
Jale Tiyatro Ödülleri En Iyi Erkek
Oyuncu Ödülü'nü kazandığı 'Ben Ru-
hi Bey Nasılım?' adlı oyunuyla prog-
ramda.
Festival'de Yıldız Kenter, 'Oscar ve
Pembeli Meleği' adlı tek kişilik oyu-
nuyla 10 yaşındaki lösemili bir hasta
çocuğun pembeli Mummy siyle yaşadı-
ğı dostluğun öyküsünü sunacak.
Festival kapsamında akşam saatlerin-
de yapılacak olan konserlerin konuğu
Tuluyhan Uğurlu. Ahmet Kanneci,
tstanbul Avrupa Sesleri ve Hava
KuvTetleri Caz Orkestrası da konser-
leriyle başkentlilerle buluşacak.
ESINTILER
ZEYNEP ORAL
Seçim Sonuçları
ve Kadınlar...
Seçim sonrasındaağaçlarda, kaldınmlarda, du-
varlarda yarı yırtık afişler hâlâ gülüp duruyor, ipe
dizilmiş plastik bayraklar rüzgârda uçuşuyordu.
Bu görüntü kirlıliğinde kendime yol açmaya çalı-
şırken bir başka pislik önümde dikilip duruyordu.
Bu pislik, seçim sonuçlarının ortaya koyduğu, ül-
kemde kadına reva görülen yerle ilgiliydı. Ben bu
zihniyete "pislik" diyorum. KA-DER daha kibarca
söylemiş:
"Yerel seçimlerin sonuçlan kadın temsiloranı ba-
kımından ülkemize saplanan bir hançer olmuştur.
3234 belediye başkanının yalnızca 15'ikadındır. Ve
2004 yılında yerel yönetimlerde kadınlann temsil
oranı yüzde birden binde 4.6'ya gerilemiştir. 'ön-
cü', 'model' olacağımız iddia edilen Ortadoğu ül-
kelerinde bile bu ortalama binde 8'dir."
Bu oran belediye meclislerinde Ürdün'de yüzde
18.8; Tunus'ta yüzde 20.5; Hındistan'dayüzde 38,
Pakıstan'da yüzde 25.2'dır...
Hani o hedef behrledığımız, uğruna uyum yasa-
ları çıkardığımız, bütünleşmeye, parçası olmaya
çalıştığımız Avrupa Birliği var ya, Türkiye'deki bu
binde 4'lük oranla asla ve asla o topluluğa değil
girmek. yanına bile yaklaşamayız. Avrupa'da ka-
dınların yerel düzeyde temsil oranı, Isveç'te yüz-
de 41, Finlandiya'da yüzde 30, Danimarka'da yüz-
de 28; Almanya ve Hollanda'da yüzde 23, Ital-
ya'da yüzde 22, Belçika'da yüzde 20. Bizde bin-
de 4.6!
Örgüt engeli
Bütün bu süreçte, ben, kadın adaylardan en çok
önlerındekı parti ıçı ilişkiierdekı, parti içi örgütlen-
melerdekı engellemelerı dinledim. Erkek egemen
zihniyet, parti içinde kadınlann ılerlemesine izin
vermiyor. Sıyaset ve sıyası partiler hâlâ "erkek işi"
diye benimsendiği gibı genelgeçer, değişmez doğ-
ru olarak kabul edilıyor. Bu çarpıklığı gidermenin
tek yolu cinsıyet kotasını koymaktır.
"Başbakan, seçim gecesi televizyonlarda, bir
yandan kadın adaylann örgüt engeline takıldıklan-
nı belirtti, diğer yandan ise cinsiyet kotasına karşı
çıktı, bunun kadınlara saygısızlık olduğunu ilerisür-
dü"diyor KA-DER, 28 Mart'la ılgıli açıklamasında.
Başbakan yanılıyor. Kota kadınlara saygısızlık
değıldır. Bugüne dek kadınlann temsil sorununu
aşabilmiş tüm ülkeler, bu ışı kotayla gerçekleştir-
miştır. Başka türlüsü olmadı, olamıyor.
Yine KA-DER'in açıklamasından okuyorum: "Ni-
tekim bu yerel seçimlerde 'örgüt engeli'n/n var ol-
madığı muhtarlıklar içın, kadın aday sayısında yüz-
de 200'lük bir patlama yaşanmıştır. Muhtar adayı
olan kadınlar, yüzde 30 ile 45 arasında oyalarakka-
musal alanda var olduklarını ve kabul gördüklerini
kanıtlamışlardır."
Hak arama
Herhalde biliyorsunuz: Türkiye, Birleşmiş Millet-
ler CEDAW (Kadınlara Karşı Her Tür Ayrımcılığın
önlenmesi) Anlaşması'na imza attı. Bu anlaşma-
nın gereklerıni yerine getireceğini taahhüt etti.
Belki biliyorsunuz, belki bilmiyorsunuz: Türki-
ye'deki 33 sivil toplum kuruluşu bır araya gelip
"Eşitlik için anayasa değişikliği" ve "Eşitlik için si-
yasi partiler ve seçim yasalan değişikliği" paketle-
ri hazırlayıp TBMM'ye sundular. Yasalaşması talep
edilen bu paketler, cinsiyet kotasını da içeriyordu.
Seçim sonrasında KA-DER Başkanı Bilge Dic-
leli'yle konuşuyorum ve CEDAVV'a başvurma ha-
zırlığında olduklarını öğreniyorum. Evet, böyle bir
hakları vardı ve bu haklarını kullanacaklardı. Hem
AKR hem CHP bugüne dek tamam demişler, nice
vaatte bulunmuşlar ama bu konuda hiç ama hiç-
bir şey yapmamışlardı.
Bence de ulusal çapta sözlerı tutmamak, ulus-
lararası çapta altına ımza attığın anlaşmaya uyma-
mak, uluslararası yükümlülüklerini yerine getirme-
mek kendi içinde başlıbaşına bır ayıp, Türkiye'yi,
utanç verici bir duruma düşürmek demektir.
Teşekkür
Bu arada, seçimlerde kazanmış ya da kazanma-
mış tüm kadın adaylara ben teşekkürlerimi ilet-
mek istıyorum. özellıkle kadın söyleminı ön plana
çıkardıklan için, yarışa çok gerılerden başlayıp çok
hızlı koştukları için, akla gelebılecek ve gelmeye-
cek engelleri, güçlükleri göğüsleme cesaretini gös-
terdikleri içın, erkek adaylardan yüz kat daha az
olanaklarla yüz kat daha çok çalıştıkları için...
Cesaret deyınce, ANAP'ın Istanbul Belediye
Başkan adayı Pınar Türenç'e dikkati çekmek is-
tiyorum. Onun benimsediği kimi kavramların, kimi
önermelerin, bir süre sonra öteki 6 erkek adayın
da söylemlerınde yer almaya başladığına tanık ol-
duk. Bu bile bir kazanımdı.
Yerel seçimlerde kazanan kadın adaylan kutlar-
ken bundan böyle daha çok kadının siyasete gir-
mesine yol açacaklarını ummak istiyorum ve mü-
cadeleye devam diyorum.
zeynepa zeyneporal.com
Faks:0212 257 16 50
Bilgi'de Yeni Müzik Günleri'
• Kültür Servisi - îstanbul Bılgi Üniversitesi 5
- 8 Nisan tanhleri arasında 'Yeni Müzik Günleri'
festivali düzenlıyor. Kuştepe Kampusu'nda
gerçekleşecek festival kapsamında salı günü saat
18.30 ve perşembe günü saat 17.30'da Brooklyn
College Percussion Ensemble müzikseverlerle
buluşacak. Çarşamba günü saat 18.30'da ise
George Brunner yönetiminde elektroakustik
müzik konseri izlenebilecek. Konserler Büyük
Salon'da gerçekJeşecek. Festival süresince aynca
Brian Willson ile Lisa Delfini, 'Ses Tekniği
konusunda atölye çalışmalan düzenleyecek.
George Skip Brunner da Elektroakustik Müzik
konusunda katılımcılara bir konferans verecek.
Tüm gösteriler ücretsız. (0 212 21622 22)
BUGÜIV
• YAPI KREDİ KÜLTÜR MERKEZİ'nde
16.00'da Yurdanur Salman'ın yöneteceği
'Çe\iri Semineri: Yazın Metinleri (II. Grup)'
konulu kitap-hk atölyesi. (0 212 252 47 00)
• ÎFSAK'ta 14.00're 'Tango'. 17.00ye
'Cazcı Kardeşler' filmlerinin gösterimi.
(0 212 252 42 01)