Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURtYET 8ŞUBAT2004PAZAR
10 P A Z A R YAZELARI dishabiacumhuriyetcom.tr
PederPierreve 1Şubat 1954çağnsı(CTVostlar, imdat!.. Dün gece sabaha karşı
L/saat 03.00 channda, Chatelet Şehir
Tiyatrosu yakuunda, Sebastopol Buhan
kaldınmlannda 60 yaşlannda bir kadın
soğuktan donmuş olarak bulunmuş. Göğsüne
basOrdığı tek örtüsü resmi kâgıt. bir gün önce
kendisine tebüğ edilen. kirasını ödeyemediği
gerekçesiyle evinden atıbna emriymiş. Şu
sıralar Paris'te her gece başım sokacak yuvası,
yiyecek kuru ekmeği bile olmayan ortalama 2
bin kişi, -10 derecede. sokakta yatmak zorunda.
Felaket karşLsında aciF sözcüğü yetersiz. Bu
akşamdan tezi yok Fransa'nın bütün
şehiıierinde, Paris'in bütün mahalklerinde.
'Güç Durumdakilere Kardeşçe Destek
Merkezleri - Ey, sen ki ıstırap çekiyorsun,
zordasın; içeri gir, karnını doyur, uyu; umudu
tekrardan keşfet. Burada SENİ
SEVÎYORUZ...' yaahpankartlarasıh
mekânlar oluşturulmalı: onlara bir döşek, bir
battaniye, bir çorba verebilmeliyiz. Derhal 5 bin
battaniye, 300 çadır. 200 soba bulmahyız. Gün
batbktan sonra sayenizde, Seine Nehri
boylarında veya Paris asfaltlarında aç açıkta
hiç kinıse kalmamah. Kış sürdükçe bu
dayanışma da sürmeli. MERSL." Hendi
Groues, nam-ı diğer (Abbe) "Peder Pierre"in
bu çağnsı, çığlığı Lüksemburg radyosunda
kendi sesinden duyurulduğu zaman, takvımler
1 Şubat 1954, saatlerde 13.00'ü(haberler)
gösteriyordu. 2. Dünya Savaşı'nın yıkımını
zorlukla onarmaya çalışan Fransa'ya çağn
yıldınm gibi düştü. Olağanüstü bir kış yaşayan
Fransa o gün seferber oldu. Peder Pierre
günümüzün en önemli dayanışma
kurumlarından "Emmaüs Cemryeu"ni (Eski
Ahit'e atfen) 1949 yılında kurarken bir devre
öncü damgasını vuracağının belki farkuıda
değildi. Zira 1 Şubat 1954 çağnsını izleyen
günlerde yalnızca 2 bin ton malzeme, 50 bin
mektup ve çek, 400 milyon frank (7 milyon
Euro) toplanmakla kahnmıyor, aynı gün
Pierre'in yakın dostu De Gaullecü senatör Leo
Hamon (Yahudi kökenli) büyük millet
meclisine 1 milyar frankhk acil lojman proje
önerisi sunuyordu. Bu girişim Fransa'da ilk
PARİS
UGURHÜKÜM
sosyal konutlann
inşasmı getirecektir.
Hatta o dönemde çıkan
bir yasa bugün hâlâ
kiracılara 1 Kasrm"la 15
Mart tarihleri arasında
evinden atılmama
_ ^ _ _ _ _ _ ^ _ hakkını tanır. 1912 'de
Lyon'da bir ipek
tüccannın 8 çocuğundan 5'incisi olarak
dünyaya gelen Henri Groues, 15 yaşından
itibaren kendini kilıseye farklı bir yaklaşımJa
hasrermiş bir kişiliktir. Katıksız bir laik olan
Henri, 1942'de Alman Nazizmi ve işbirlikçi
kiliseye baş kaldırarak direniş hareketine
katılmış ve aldığı kod adı "Peder Pierre"ı
mücadele anlayışının sımgesi sıfatıyla bugüne
kadar taşımıştır. Savaştan beri değişmeyen
kılığı, gocuğu, başından hıç çıkarmadığı Cbe
Guevara (o daha doğmazdan önce takılmış)
beresi diye bilinen lacivert beresi, elinden
düşürmediği bastonu, ak sakalı, kalın
gözlükJeri ve keçi melemesini hatırlatan, ancak
kararlı, keskin sesi, ama en önemlisi 70 yıldır
sürdürdüğü dünyada, toplumda sosyal adalet
ve eşitlik mücadelesi ona böyle bir saygınlık
kazandırmıştır ki savaşın ardından milletvekili
olmasına rağmen (1951 'de istifa ermiş) yanm
asırdır Fransa'nın en sevilen kişiliği olma
özelliğini asla kaybetmemiştir. Journal du
Dimanche'ın (Pazar Gazetesi) 17 yıldır
kurumlaştırdığı yıl sonu araştırmalannda
daima en popüler Fransız seçilen Pierre, 2003
sonunda bu listeden çıkanlmasını ve yerini
gençlere bırakmak istediğini söyledi. Bunun
üzerine birincılik. günlük yaşamının insanı ve
sosyal yanını ticari boyutla ustalıkla
birleştirmesini bilen (asla Peder gibi köklü ve
bilinçli olmasa da) Cezayir kökenli futbolcu.
Fransız Milli Takımı'nın kaptanı Zinedine
Zidane ve ünlü besteci-şarkıcı Jean-Jacques
GoJdman a geçtı. | Yani "oralarda" haksız yere
sık sık hayıflanmayın, sadece sizlerde
sahalardan "imparator"lar, sahnelerden
"sultan"lar çıkar diye.) Peder Pierre ilk
çağnsından tam 50 yıl sonra, 92 yaşında, biraz
yıpranmış ama asla yılmamış bir azimle 1
Şubat 20O4'te, Paris'in sosyalist Belediye
Başkanı Bertrand Delanoe ve 6 bin kişi
eşliğinde "İnsan Müzesi"nde yaptığı
konuşmada. "YoksuDukla ve Dıslanmışlıkla
Mücadele İçin" yurttaşlara yeni bir çağnda
bulundu. "Yoksulhığa Karşı Manifesto"
yaytmladı. Yoksulluk üzerine bir sergi de açan
Peder Pierre ve Enımaüs Dostian 2054
dünyasmın yolunda herkese şu sorulan
yönelttiler: "1954'te Fransa'da 43 milyon
nüfusun 15 mihonu kötü koşuOarda oturuyor, 4
milyon lojman eksikliği vardı. 10 haneden
yüzde 4'ünde akarsu, 4 haneden 3'ünde tuvalet
yoktu. Bugün o güne oranla 4 misli daha
zenginiz. GSMH iribanyla dünyanın 5. büyük
ekonomisiyiz. Nasü oluyor da halen 3 mihon
işsiz, 3.7 milyon insan da yoksulluk sınınnın
altuıda? Dayanışmadan başka çö/üm
görebiliyor musunuz? Sorumluluk kamu kadar
mutlu insanlara da düşüyor. Mutluluğunun
büincindt olması koşuluyla..."
ugur.hukum@paris.com
'Oldürmeyi
reddediyorum'
deyince
ABD Irak'ta savaşı
başlattıgından beri ilk
kez bir Amerikan askeri,
Stephen Funk "Öldürmeyi
reddediyorum" dedi ve
hapse girdi. Oğlunun
hapse girmesinin ardından
gençliğinin aktif
polıtıkacısı anne Gloria
Pasis de kendini yeniden
gösterilenn ve toplantılann
ortasında buldu. Oğlunun
savaşmayı reddetmesi
nedeniyle hapsedilmesinin
ardından oğlunun
mücadelesini anlatmak
için eyalet eyalet gezmeye
başladı. Boston'un en
soğuk günlerinde SNAFU
örgütleyıcisi Dustin
Langew ile birlikte geldiği
Women Fightback
Nervvork'ün (WFC) 24
Ocak'ta düzenlediği
toplantıda çoğunluğunu
kadınlann oluşturduğu
dinleyicilere bir direnişin
öyküsünü anlattı.
Savaşmayı reddettiği için
tutuklanan ilk asker olan
21 yaşındaki Funk,
2002'nin Nisan ayında
orduya katılma karan alır.
Üç çocuklu anne Pasis,
oğlunun askere gitmesine
karşı çıkar. ama
çocuklannı bağımsız
kişılikler olarak
yetıştirdiğinden. oğlunun
karanna
katılmadığı
halde onun
kişiliğine
duyduğu
saygıdan dolayı
onu engellemez.
Önce eğitim
kamplannda
askeri eğitim
süreci... Stephen bu kamp
eğitiminde en yüksek
dereceyi alır. Ardından
ağustosta San Diego'da
birliğe gönderilir. Annesi
ile her görüşmelerinde
tartıştıklan konu yine
askerliği bırakma olur.
2002'nin Aralık ayında
ziyarete geldiğinde, annesi
ordudan aynLmak ısterse
bir avukat bulacağmı ve
onu askerlikten kurtarmak
için her şeyi yapacağını
söyler. Stephen'in yanıtı
bu kez "evet" olur. Bu
evette eşcinsel olduğu için
rahatsız edilmesinin de
payı vardır elbette.
Anne Pasis bu arada
avukat bulur, ama bulduğu
avukat bir başkasını önerir,
süreç uzar. 2003'ün Ocak
ayı Stephen için kesin
karar alma dönemidir.
ABD'de orduya katılmak
gönüllü olmasına karşın
ordudan sözleşme
bitmeden aynlmak ise suç
oluşturmaktadır. Stephen
ise üsse dönmez.
Bir savaş karşıtı olan kız
kardeşi Karhy Stephen'i
savaş karşıtı gösterilere
çağınr ve Stephen
göstenlere konuşmacı
olarak katılır, ama bu
asker kaçaklığımn bir
şekilde sonlanması
BOSTON
CEMİLEÇAKIR
gerekmektedir. 1 Nisan
2003'te de karannı
açıklamak üzere üsse
döner ve savaşa karşı
olduğunu belirten
bildirisini okur. Bu
bildiride eşcinsel olduğunu
da ilk kez açıkça söyler.
Daha önce bir subay üsse
dönerse bir şey
olmayacağını söylemiştir,
ama savaş karşıtı bildiri
okumak durumu daha da
polıtıze ettığinden, hemen
farklı uygulamaya tabi
tutulur ve New Orleans'a
nakledilıp mahkemeye
venlır. Gizli görüşme
sonucunda Stephen asker
kaçağı olmaktan 6 ay ceza
alır. Annesi oğlunun
mahkemesine giremez,
ama kapıda mahkemeden
çıkacak oğlunu
beklemektedir, Stephen bir
başka kapıdan çıkanlır ve
North Caroline'dakı bir
cezaevine götürülür.
Oğluna gönderdiği
mektuplann verilmediğini
söyleyen Pasis, bu
deneyımlerin Stephen'i
daha da politik biri
kıldığını anlatıyor ve
"Onunla gurur
duyuyonım. Onun attığı
adını. cesaret isteyen bir
adım. Dilerdinı ki bu adım
sıradan, herkesin atacağı
bir adım olsun "
diyor. Askerler
içinde savaşa
karşı
mücadeleyi
örgütleyen ve
savaşa gitmek
istemeyen
askerlere bilgi
ve hukuki
yardım vermeyi
hedefleyen SNAFU
(Support Netvvork For An
Armed Forces Union)
örgütleyicisi Langew ise
bir kişiden çoğula
gidildiğinde, savaşa
gidenleri, toplumun en
yoksul kesiminden
göçmenler, Kızılderilüer
ve siyahların
oluşturduğunu belirtiyor.
Irak'ta ölen ilk askerin bir
Guatemalalı göçmen
olduğunu söylerken WFN
adına konuşan Kızılderili
Mathowin Munro da ilk
ölen kadın askerin bir
Hopi (bir Kızılderili
kabilesi) kadını olduğunu
söylüyor. Ordunun
özellikle Latin
Amerikalılan etkilemek
için Ricky Martiıı gibi
ünlülere reklam filmi
yaptırdıklannı belirten
Langevv, askerlerden çok
sayıda e-posta ve telefon
aldıklannı söylüyor ve
amaçlannın Funk gibi
savaşmayı reddedecek
insanlara ulaşmak ve
yardım ermek olduğunu
vurguluyor. 6 aylık süresi
4 Şubat'ta dolan Funk'ın,
eyalet eyalet gezmesi
bekleniyor. (SNAFU web
sayfası için www.join-
snafu.org)
'Küçükşeytanların oyunu'
Kosta Rika'da yaşayan Boruca yertileri,
"Küçük Şeytanlann Oyunu" şenliği için hazırlık
yapıyor. Her yıl düzenlenen ayinde, yerliJer
geleneksel giysiler ve maskelerle dans ediyoriar.
Key de Cuerre köyündeki yerliler bu dini şenliği,
1502'de başlayıp 1821'de sona eren lspanyol
sömürgeciliği döneminde de hiç aksatmıyordu.
Boruca yeriileri, İspanyol yönetimine
karşı en büyük direnişi gösteren topluluk olarak
ünlenmişti. (REUTERS)
Kırk yıldır buradayız
Aslında hep vardı ama
şimdilerle iyice alevlendi.
Yabancılann durumu n'olacak,
bütünleşme gibi konular artık
Hollanda'nın öncelikJe konuştuğu
konular, hatta sorunlar arasuıda.
Hollanda'yı yönetenler ne diyor;
yabancılar gettolaştı, kendi
dillerini konuşuyorlar, çanak
antenlerle kendi ülkelerinin
televizyonlannı izliyorlar, o da
yetmezmış gibi açtıklan bakkal,
market gibi yerlerde kendi
ürünJerini sahyorlar, tüketiyorlar,
yabancı çocuklar arasında suç
oranı çok yüksek... Bunlara benzer
birçok şey, durmaksızın
konuşuluyor. Hele geçen haflalarda
Türk kökenli Murat adlı bir
gencin, okul kantininde
öğretmenini kafasma kurşun
sıkarak öldürmesi, bu tartışmalan
iyice alevlendirdi. Olay
evirilip çevirilip
"entegrasyon"
tartışmalanna getirildi.
Aslında, bu konuyu sorun
haline getirmek isteyenler
için olayın tatsızhğı.
kötülüğü bir yana, konunun
kendisi bulunmaz nimet. ^ ^
"Bakın yabancılar gene suç
işledi. bunlar ne kadar vahşi"
denilebilmesi için çok iyi bir
firsat. Cinayeti işleyen genç,
suçunu itiraf etti. Ama okulunda
sorunlar bitmiyor. Öğrenci
arkadaşlan her gün gösteri yapıp
Murat'ın çok fazla zorlandığını,
aslında iyi bir çocuk olduğunu,
üzerine fazla gidildiğini
söylüyorlar. Tabii ki, nedeni ne
olursa olsun bir gencin cinayet
işlemiş olması çok kötü. Olayın
hemen ardından farklı gelişmeler
de oldu... "Kırk yıldır buradayız,
arnk burahyız" diyen birçok
yabancı örgütü. hatta Türk örgütü
açıklamalar yaparak (bir yerde
açıkJama yapma zorunluluğu
hissederek) olayın vahametini
vurguladı, ne kadar üzüldüklerinı
yana döne anlatmaya çalıştı.
Altında yatan psikoloji ise "Biz de
Türk'üz ama bu olavı vaflahi biz
AMSTERDAM
planlamadık, biz böyle şeylere
karşryız, Türk'üz ama böyle işler
yapmayız" mantığıydı sanki. Böyle
bir açıklamanın yapılmış olması
tabii ki yanlış değil, ama bizlenn
sadece Türk kökenli olduğumuz
için sorumluluk duyarak hareket
etmemiz yanlıştı bence. Buradan
hareketle Türkiye "de olup biten her
tatsızlıkla ilgilı de açıklamalar
yapmamız, niye
demokratikleşemediğimizi de ara
ara Hollandalılara hatta tüm
Avrupalılara açıklamamız
gerekmez mi? Ya da otobüse,
tramvaya binen her Türk asıllının
her karşılaştığı Hollandahya,
"Bugün de demokradkleşemedik
görüyon mu, Lahey'deki olay ne
vahinı vah vah" demesi gerekmez
mi?.. Espri yaptığımı sananlar
varsa yanılıyorlar, bunu komik
olsun diye
yazmadım. Zaten
olay bir ölçüde bu
şekilde
yaşanmakta.
Bütün Türk
asıllılar kendini
gelişmelerden
^ ^ _ ^ ^ ^ _ _ sorumlu
tutmakta...
Ülkede tatsız bir olay olduğunda
gece sabahlara kadar "Aman
altmdan bir Türk çıkmasın, n'olur
bu olayi bir yabancı yapnnş olmasın
da şurada huzur içinde yaşayahm*
denmekte. Yabancı karşıtı lider
Pim Fortuyn öldürüldüğünde de
aynı şeyler yaşandı. Katil bulunana
kadar bütün yabancılar nefesini
tutup bekledi ve de olayı bir
Hollandalının yapmış olması,
deriiin nefes almalanna neden
oldu. Yanlış anlaşılmasın, olaya
sevindikleri için değil, bir yabancı
üstlenirse bize dünyayı dar ederler
düşüncesiyle derin nefesler alındı.
Hollanda'da gelecek aylar içinde
de Türklerin buralara gelişinin 40.
yılı kutlamalan yapılacak. Yazınm
başında da bahsettim. "Kırkyıkhr
buralardayız, artık burahyız" gıbı
düşünceler ve sloganlar da var. Bu
tip açıklamalan Türkiye'de
YAKUP
KARAHAN
yaşayanlar da mutlaka bilirler.
Verdiğim örneklerden sonra bile ne
kadar yaşarsa yaşasın Türklerin
"Avrupah" olduğu ya da buna izin
venldığine inanabilıyor musunuz?
tkincı, üçüncü kuşak
çocuklanmızın bile dillerinin
yeterli olmadığı ıddia edilerek
yeni doğan bir bebeğe "Aha gene
bir yabancı doğdu" dıyerek
insanlann entegre
edılebıleceklerine kim inanabilir?
Hem sonra kırk yıldır bir yerli
olmuş msanlan olur olmaz
gelişmelerden sorumlu tutarak, her
olumsuz gelişmenin nedenini bu
adamlara ve yaşam tarzlanna
bağlayarak buralı olmalan
sağlanabilir mi? Ve de yabancılann
(niye hâlâ yabancılarsa) bir ömür
bir yerde yaşayıp hâlâ yabancı
olduklan, bu insanlara niye
yabancı dendiği anlaşılabilir mi?..
Olayın Türkiye'de yaşayanlar
tarafindan biraz daha iyi
anlaşılabilmesi için örnek verecek
olursak. İstanbul'a 40 yıl önce
yerleşmiş, dedeleri Malatya'dan
gelen birinin suç işlemesi
durumunda, bütün Malatya
kökenlilerin kendini suçlu
hissetmesi. bütün "Malaryahlar
Birteşme ve Dayanışma
DerneklerTnin "olayı kınıyoruz, bu
İstanbul'a ve Malatya'ya vuruhnuş
bir darbedjr" demeleri arasında
pek bır fark yoktur. Hatta İstanbul
"ileri gelenlerinin" habire "Bu
Malatyahlar da bir rürlü uyum
sağlayamadı. 3. kuşaktan çocuklan
bile Türkçevi dogru dürüst
konuşanuyor, yeni yeni yasalar
yapak" demeleri gibıdir. Ve yüksek
eğitim almış, kariyerler yapmış
Malatyalılann bile, sadece o
şehirden olduklan için farklı
muamele görmeleri gibidir.
(Malatyalı dostlar lütfen alınmasın,
herhangi bir kent adı da
kullanılabilir...) Tabii ki. cinayet
bağışlanamaz, ama sorun çevrilip
başka noktalara getirildığinden
böyle bir yazıyı yazma ihtiyacı
duydum.
karahan a wanadoo.nl
AB-TC-WC!ÜTy ugün Devlet AB İçin Ne
J 3 Yaptı?" Türkiye'nın
yapmış olduğu \e
uygulayacağı reformlar ile
düzenlemelenn Brüksel'de AB
tarafindan nasıl
yorumlandığını gösteren
fotoğrafı betimlemek hıç kolay
değil... Alaturka tuvalete
derme çatma sandalye
ayaklan, onun üzenne de WC
altlığı koyup ığretı bır
alafranga ruvalet yapmışlar.
Belçika'dakı Türklere
Belçikalı arkadaşlan e-
postalarla böyle fotograflar
yolluyorlar. Fotoğrafı "Ashnda
Türk'ün pratik zekâsını
gösterme açısından düşünmesi
gerekirdi Avnıpalmın" diye
yorumlayan Brüksel'deki bır
gazeteci büyüğümüz. "Ama
deliği niye biraz
geıüşlermemişler; isabet hatası
yapılmasını azaltmak için
yanL." şeklinde de "tam
biztik" bir öneride bulundu!
Geçen günlerde. A\rupa
Parlamentosu'nda çekim
yapmak üzere Brüksel'e
gelen, Köln'den yayın yapan
özel bir TV'nin konuğuydum.
"Bir mizah yazan gözüyle
Türkiye-AB ilişkilerini nasıl
değerİendiriyorsunuz" diye
sorulunca bu fotoğraf
imdadıma yetişti. Aslında
halimiz fotoğraftakinden de
beter. AKP ile birlikte. yüzü
AB'ye dönük ama sürekli
olarak geri geri doğuya doğru
giden bir ülke oldu Türkiye.
Ulkece Euro-takıyye
yapıyoruz: AB'ye gelince
reformcu ve ılencı gözüken
bir tutum, ülke içinde ise
ortaçağa dönüş
özlemini çağnştıran
denemeler... Sakallı
Celal, "Türkiye
doğuya giden bir
genüdir, içinde
batrya koşan
yolcular vardır
T>
demiştı. ___^^_
Cumhunyet
Türkiyesi ise uygarlığa doğru
yol alan bır gemıdir, içinde
AKP zıhniyetı gibi doğuya
koşan yolcular vardır.
Korkanm, çekirdek ve geniş
A\Tupa olmak üzere iki farklı
hızla yol alan İKİ VİTESLÎ bır
Avrupa'yı tartışan Brüksel'e,
Türkiye tam üye olduktan
sonra, üçüncü bir vites. GERİ
VİTES de gerekecek! Aslında
AB de Türkiye'ye karşı Euro-
takıyye yapıyor. Buna
Türkiye'nin üyeliğine karşı
olduğunu açıkça söyleyen
Valery Giscard bile tepki
gösterip "Türkiye'ye başka,
özel sohbetlerde başka
konuşan ikh üzlü AB
pob'tikacılaruıı eleşnrmiş" ve
kendısı gıbı herkesin açık
sözlü olup "AB'nin Türkiye ile
tam üyelik yerine daha
gerçekçi olan özel üişkivi
konuşmasını" istemişti. AB ile
karşılıklı maskeleri çıkanp
"Takke düştü, takryye
göründü!" diyeceğimiz günler
yakındır. Eski Avrupa
Komisyonu Türkiye
temsilcilerinden Karen Fogg,
İstanbul'daki uluslararası bir
sempozyumda, 1989öncesi
Doğu A\Tupa"da olduğu gibi,
Türkiye'de de değişimi
gerçeîcleştirmek için mizahın
kullanılabileceğı önerisinde
bulunmuştu. Türk mizahçılan
ülkemızde değişım için
BRUKSEL
ERDİNÇUTKU
yıllardır ellerinden geleni
başanyla yapıyorlar \ e Fogg
gibılerden nasıhat almaya da
hiçbir zaman gereksinimleri
olmadı. Gördüğüm kadanyla
sadece AB'ye girişte değil,
AB'de de mizah çok önemli.
ltalya Başbakanı Sihio
Beıiusconi ve genişlemeden
sorumlu AB Komisen Günter
Verheugen AB'de boy gösteren
komedyenlere en iyi örneklen
oluşruruyorlar. "Şu Verheugen
midir nedir. o adamcağızın her
konuşmasuıı haber olarak
vermek zorunda mryız ki?
\ani adanıın hem ruh sağfağı
yerinde değil hem de bu
durumuna rağmen bizimk
kafa bulmava da çalışryor"
demışti bır yazısında Serdar
Turgut. İşine gelince "susma
hakkmı", işine gelince
"saçmalama hakkınr. yen
gelince de "susfurma ve
firçalama hakkını" kullanan
Verheugen'i anlayan varsa beri
gelsin. "AB'nin şunu kabul
etmesi la/ım... Bizim mizah
konunıumuz son derece
kendine özgü, AB'de olmayan
birtakım sorunlar, bizde komik
olarak dc\ am ediyor... Bu da
kamuoyunda tepki
uyandınyor. Bu konuda bizim
duyarhhğımıza AB'nin de
anlavış göstermesi gerekir.
Ashnda son yıllarda karikatür
ilettişkilerimizdenispi bir
olumlu getişme var, fakat
yeterH değil™ AB'de Türk
mizahından kaygı duyan,
kuşku duyan çevreler \"ar,
bunlara ahşmamız gerekiyor...''
diye yazıyor Latif Demirci'nin
"Bugün Devlet İçin Ne
Yapün?" adlı
albümünün arka
kapağında. Her
şeyini 2004
sonrasında AB'den
kapabileceğı
müzakere tarihine
endekslemiş bir
^^_^__m Türkiye ile karşı
karşıyayız. 2004
sonunda bahane bırakmama>T
amaçlayan Türk yetkililer
"son derece kendine özgü
mizahınuzı** da bir uyum
paketi halinde AB'ye uydurma
çalışması başlatırsa şaşmayın.
2004'ü AB yılı ılan edip AB
başkentlerinde Türkiye 'yi
tanıtmaya yönelik etkinlikler
düzenleyecek olan AKP,
devletin parasını (bazı e-mail
gruplannda iddia edildiğine
göre) birtakım göstermelik
etkinliklerle "Türkiye AB
kamuoyunda tanıtildı"
denilerek yandaşlanna
aktarma planlan yapıyormuş.
Brüksel, "bugüne kadar kendi
yağı ile kavrulan Belçika'daki
bir işadamları oluşumunun
(TÖSED)saltAKP'den
tanıtnn çerçevesinde 10 mihon
Euro almak içnı paravan
yönetim değişiköğine
sürüklendiği'' iddialanyla
çalkalanıyor. Bu işte
TÜSİAD'ın parmağı olduğu
söyleniyor. İddialar doğmysa
Türkiye'de TESETTÜRLÜ
demokrasi uygulayan AKP,
AB'nin başkenti Brüksel'e de
TÖSED türü demokrasiyi
ihraç etmiş oluyor. Demirci
şimdilerde albüm çıkaracak
olsaydı sanınm adını "Bugün
Devlet AB İçin Ne Yapü?" ya
da "Bugün AKP, Yandaşlan
İçin Ne Yaptı?" koyardı!
(erdincutku@yahoo.com).