21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 ŞUBAT 2004 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Garaz ŞİMDİ nasıl söylüyorlar, bilinmez. Belki artık hiç böyle bir söz söylemeye gerek kalmamış da olabi- lir. öyle ya, son yılların okullannda bütünlemeye kal- mak, sınıfta bırakılmak gibi şeyler olmadığına göre. Ama eskiden, karnelerden önce, özellikle de söz- lü sınavların ertesinde, eğer beklenen not kötüyse oğlan ya da kız eve gelir, "aile kamuoyunu hazır- lamak" amacıyia "Anne, hoca bana garaz" derdi. Bunun anlamı, öğretmenin ona "taktığı", "çaktır- maya zaten niyetli" olduğu, ağzıyla kuştutsa ya da kâğıdına harikalar döktürse iyi not vermemekte ka- rarlı olduğu demekti. Aslına bakarsanız, Arapça kökenli "garaz" söz- cüğünün özde o kadar da kötü bir anlamı yok; "ni- yet, amaç, maksat" demek. Kötü olan, esRilerfn "ga- raz-ı asli" dedikleridir; yani, saklanan kötü niyet, giz- li düşmanlık. Tabıı, evladına düşkün anayla baba, bir hoca- nın çocuğa nıçin düşman olabifeceğini düşün- mek bile istemez; geçmişte terbiyesizlik mi edilmiş- tir, affedilmeyecek birhata, utanç verici birolay mı vardır, orası pek sorulmaz. Sorulsa da kolay kolay anlatılmaz. Öteyandan, "Koskoca hoca garaz olurmuymuş?" da denmez; çünkü kültürümüzde 7?oca"nın özel biryerı vardır. Daha doğrusu, öyle olması istenir. Yoksa, toplumun verdiği değere layık olmayan, gençlere kin bağlayacak kadar basit duygulann tutsağı oiabilen bir hocanın öğrenciyi sınıfta bırak- ması işten değildır. Bir soruyu bilse ıkincisini, ikin- cisini bilse üçüncüsünü sorarak karşısındaki küçü- cük insanı bilemeyeceği noktaya kadar sürükleme- si kolaydır. Onun için "garaz" sözünü duyan aile- lerin zıhinlerinden bazen "Acaba mı" sorusu geç- se bile, hocalığa olan saygımız bunu düşünmemi- ze engel olur. Uzun süre, "Avrupa Birliği bizi içine almak is- temez; çünkü Müslümanız" diyenlere karşı "Kendi eksiklerimiz, hatalanmız, zayıflıklarımızyok mu? Adamlar büsbütün haksız mı?" diyerek ken- di kendimızi eleştirdiğimiz, kusuru önce kendimiz- de aradığımız çok oldu. Hâlâ da oluyor. Çünkü kültürümüzde, tıpkı "hoca"nın olduğu gi- bi, "Avrupalı "nın da özel biryeri olagelmiştir. Yıllar boyu, çoğu zaman Batılılık ve hatta çağdaşlık tim- sali saydığımız Avrupalılık, bizim gözümüzde doğ- ruluğun, güzelliğin, dolayısıyla hakseveriiğin, huku- kun kendisi sayıldı. Başka türlüsünü ona yakıştıramadık. Yine de ya- kıştırmak istemiyoruz. Onun ıçindir kı "Din dolayısıyla olmasa da çok daha somut başka nedenlerte Avrupa bizi içine al- maz; alacak olsa da süngümüz düşünceye, dişle- rimiz dökülünceye, tırnakJarımız sökülünceye ka- dar sürüm sürüm süründürür" diyenlere inanmak çoğumuzun içinden gelmiyor. Ama sonra "Yasa değiştirmek yetmez, uygula- mayı görelim" sözlerinı duyunca "Hoca bana ga- raz" hikâyesini ve öğrenci çaktırmanın kolaylığı ko- nusundakı söylenenleri anımsayıp "Acaba mı?" demeden edemiyoruz. VEFAT Baromuz üyelerinden AVLJKAT w AYHAJM HALMZOGLU 31 Ocak 2004 günü geçirdiği bir trafik kazası sonucu vefat etmış olup, cenazesi 1 Şubat 2004 Pazar günü defnedilmiştir. Aitesine ve meslektaşlarımıza başsağlığı dilerız. MRBARO«IBA|MNUâ K t ı r t ı • SAHJCT |Hll|M3Mn LARS VON TRIER'DEN 39N3 S38 NOA strvı Beyoğtu Alkazv293 2466 12.00-14.00-16.30-19.15-21.30 *° 50 \ K i * i d i r SİNEMASEMİNERLERİ 24. Dönem / 07 Şubat - 24 Misan 2004 CumartMİ Oünleri Saal: 11.0O-15.3O Dünya ve Türk Sinema Tarihıne Genel Bakış Film Yapım Süreci - Film Eleştirmenliği Ses Kaytt Teknıkteri ve Seslendırme Yontemten Sinemada Oyunculuk - Animasyon Teknıkteri Sinema ve Vnteoda Kurgu Tekniği - SanatYönetimi Sinema ve Video Kameralan - Senaryo Yazım Asamalan ve Teknikleri - Senaryo Tasaranı ve Teınel Oğeleri - Avdıntatma Tekniği ve Işık Bilgia Sinema Kuramları ve Film Çözümlemesi 24 Ocak, 51. Dünya Cüzam Günü'ydü... Çok sakat durumdaki bir cüzamlı hastaya en doğru katkının onun çocuklannı okutmak suretiyle hekim, hemşire. öğretmen, mühendis olarak ailelerine sahip çıkmalannı sağlamak olduğunu. uygulayarak öğrendik. Prof. Dr. Türkan SAYLAN 2 1. yüzyıla ginniş olan dünyanın in- sanlan, bilim ve teknolojinin ola- bıldiğince ilerlemesıne karşın, has- talıklar karşısında çoğunlukla ça- resiz kahyor. Açlık, sefalet. AIDS, kanser, kalp hastalıklan, salgın gripler, SARS derken. çoluk çocuk her yıl milyon- larca insan yok oluyor. Bunun yanında sa- vaşlar, terorizmle yapılan toplu katliamlar, katlıam benzeri trafik kazalan, doğum son- rası bebek ölümleri ve benzerleri nedenler- le de on binlerce insan önlenebilir olaylar sonucu yitip gidiyor. Bilim dünyası hekimler, ilaç ürericileri. yö- netim sorumlulan, gönüllü kuruluşlar ve benzeri tüm çaba ve yatınmlara karşın önü- nü alamıyor bu yok oluşlann. însanlar ise başlanna gelen felaketleri ço- ğunlukla "kader" olarak algılayıp sorgula- mazlar. Böyle gelmiş böyle gider dersek, ne- denleri, niçinleri araştıramazsak ölen ölür, yaşam sürer kuşkusuz; ama bizler bize dü- şen görevleri yapmamış, kendimizi akıntı- ya bırakmış, böylece sorumluluktan da ka- çınmış, kurtulmuş oluruz. 1976'da Cüzamla Savaş Derneğimizi ku- rar ve Bakırköy'de, Akıl Hastanesı'ne bağ- lı 3 harap barakadan oluşan 28. Pavyon'u yani cüzamlılann banndığı yerleri sahiple- nirken 1965'lerde dünyada ve ülkemizde cüzam çalışmalanna katılan, değerli bilim insanı Doç. Dr. Etem Utku'nun Ankara'da başlattığı çalışma ve girişimlerden güç al- mıştık. Tstenince, amaç edinince, el ele ve- rilince pek çok şeyin üstesinden gelinece- ğine inanıyoruz. O tarihlerde, bir avuç insanla başlatılan ça- lışmalarla atılan maya tuttu. Ülkemizde, Cumhuriyet ile birlikte tutulan kayıtlara gö- re var olan 10 bin hastanın. rahmetli mes- lektaşımız Prof. Dr. AüfTaşpınar'ın ilkkez oluşturduğu bilgisayar programma dökiU- müş Bstelerinden hareketle köy köy gezerek güncellestirme onuru ve başansı bizlere düş- tü. 28 yılı bulan bu çalışma içinde, Bakır- köy cüzam pavyonlanndan bir Özel Dal Hastanesi oluşturulup 1981 'de Sağlık Ba- kanlığı Istanbul Tıp Fakültesi ve Cüzamla Savaş Derneği arasında yapılan, Türkiyemiz- de belki de tek örnek olan bir protokolle yok- tan bir İstanbul Lepra Hastanesi'nin kurul- ması çok önemli bir aşamaydı. Ilk doktorunu gazete ilanı ile bulan bu birimin daha sonra her biri ayn dalda yur- tiçi ve yurtdışı eğitimlerle uzmanlaşan hem- şire ve hekim kadrolannı oluşturması; be- cerikli eski hastalanyla el ele vererek göz, diş, ayakkabı, fizik tedavi, ameliyathane. eczane, cildiye. laboratuvar, pansuman ve dahiliye binmlerini kurması; yüzlerce he- kim, uzman hekim ve hemşire adayına sü- rekli eğitim veren bir gelişme göstermesı, bu yolda alınan büyük mesafenin somut ka- nıtıydı. Elde mevcut verileri, alanda, yerinde. kö- yünde, ekinliğinde (mezrasında) incelemek, hastalarla o yörelerdeki sağlık merkezleri ça- lışanlan arasında iyi ve içten iletişımi sağ- lamak, hastanın evinde muayenesiru yapmak, çevresindeki temaslılan taramak. ölenlen yanlış ve çift tanılan kayıttan çıkarmak ve alınan sonuçlan bilgisayar ortamına aktar- mak ve kontrolleri gerçekleştirmek gibi ça- lışmalarsa 1998 yılına kadar, dikey bir hiz- met şeklinde sürdü. En çağdaş lepra tedavilerini, rehabilitas- yonlannı gören mevcut hastalanmızın, ıler- lemiş sakatlıklanna karşın, sosyal yaşam- da ayakta kalabilmeleri, onurlu, saygın bi- reyler olarak yaşamalan için oluşturulan Sosyal Hizmet Birimi ise hastalann ış sa- hibi olması. sosyal güvenceye kavuşması ve çocuklannın eğitim desteği ile okutularak meslek edinmelen ve hasta ana babalanna sahip çıkmalan ise grubumuzun en değer- li projesi oldu. Çok sakat durumdaki bir cüzamlı hasta- ya en doğru katkının onun çocuklannın okutmak suretiyle hekim. hemşire. öğretmen. mühendis olarak ailelerine sahip çıkmala- nnı sağlamak olduğunu, uygulayarak öğren- dik. 2004 yıhna geldiğimizde Türkiye'de cüzam hastalığının, DSÖ normlanna göre, kontrol altında olduğunu söylemenin mutluluğunu yaşıyoruz. Elimizdeki son verilere göre, Türkiyemiz- de925'ikadın. 1672'sierkekobnaküzeretop- lam 2597 cüzamlı hastamız var. Bunlann tünıüne yakını spesifik tedavilerini tamam- lamış durumda. Ancak sakathklan ve yaş- lıüklan ile ilgili sorunlan nedeniyle yine has- tanemizden yararlanmak durumundalar. Mevcut 2597 hastamızdan kadınlann % 35.62'si, erkekkrinse % 6438'i cüzama bağ- b sakatnkian taşıyorlar. 2003 yılında 7 yeni hasta saptanarak te- daviye alındı. Türkiye'de 2003 yılında öz- gül (spesifik) cüzam tedavisi gören toplam 22 hasta mevcut. Yeni tanılarda çocuk has- ta bulunmuyor. hepsi 14 yaş üstü. Mutluluğum... Akıl Hastanesi'nin 28. cüzam pavyonla- nndan, 1981 "de İstanbul Lepra Hastanesi oluştu, gelişti. Yurtdışından hasta ve stajyer kabul eden, uluslararası kongreler, semi- nerler, araştırmalar yapan bu Özel Dal Has- tanesi, içinde çalışan hekim ve hemşırele- rinın bilgi birikimi. laboratuvar olanaklan nedeniyle, 2003 yılında Sağlık Bakanlığı Lepra Deri ve Zührevı Hastalıklar Hastane- si haline dönüşrü; iç hastalıklan, deri ve zührevi hastalıklan uzmanlanyla, yoğun pohklınıği ve 50 yatağıyla, cüzamlı hasta- lann yanında çevre halkına da hizmet ve- ren. toplam 21.697 (lepra 391, cildiye 14.373, dahiliye4732,psıkıyatn 749, dış 1448)po- liklinik ve 175 yatırarak tedavi yapmış bir hastane konumuna geldi. 1981 -2002 yıllan arasında, üniversitede- ki görevlerim yanında, tam 21 yıl bu hasta- nenin oluşumu. kuruluşu ve yönetiminde yer alan, cüzam hastalığı ile ilgili toplumdaki korkunç önyargının yok edilmesınde, genç hemşire, hekim ve tıp öğrencileriyle çalışan, hastalann tedavisi yanında medikal ve sos- yal rehabilitasyonunun da sağlanmasını ör- gütleyen ve sonunda, konunun tüm yön- leriyle istenen ölçütlerde denetime alın- dığını görerek görevı gençlere devreden, hizmetın aynı mantık ve bakış açısıyla sür- düğünü gören bir insan olmanın mutluluğunu yaşadığımı belırtmek isterim. Bir ölümlü için, başladığının sonuçlan- dığını görmek ve başlanan bir işin, ülkemizın değişken ortamında sonuçlanması ve yaşamak gerçekten çok önemli değil mi? Bu uzun soluklu çabamızda. binlerce gönüllü insan. sağlık muhabirlerimiz ve öbürleri olaya hep olumlu yaklaşarak bizleri des- tekledıler. Birlikte çalıştığımız sağlıkçılar, yıllarca bıkmadan aynı şeyleri yapmayı, ay- nı bılgilen vermeyi sürdürdüler. Cüzam çalışmalan, ülkemizi daha iyi tanımamıza, gerçekleri birinci elden an- lamamıza yol açtı. Dünya Cüzam Günü, 51. yılında. Biz ise 1976'dan ben yaptığımız çalışmalann 28. yılındayız. Ve, göçen ya da yaşayan tüm sevgili hastalanmızı, son- suza giden cüzam çalışmacılanmızı. tüm destekçilerimizi saygı ve minnetle anıyoruz. CHP'liler Montaigne Okumalı CHP seçmene güven verecek hiçbir ciddi ekonomik ve sosyal program üretemediği için seçmen AKP'ye oy vermiştir. Bir anlamda CHP bu iktidan AKP'ye kendi elleri ile teslim etmiş ve AKP zaferinin miman olmuştur. Engin ÜNSAL Eski CHP 1 533 yılında doğan ve 1592 yılında ölen Mon- taigne (Monteyn), ünlü bir Fransız düşünürü- dür. Yazdıklan ile insan bilincinin insanı ve doğayı öz- gürce tanımasını savunarak Av- rupa'nın büyük uyanış sürecine öncülük etmiştir. Sabahattin Eyuboğlu'nun nefis Türkçesi ile dilimize kazandırdığı Deneme- ler adlı yapıtında Montaigne, in- sanlığa iki ders vermeye çalış- mıştır: Doğanın istediği gibi dü- şün ve yaşa; hiçbir kitabın. hiç- bir dogmanın kölesi olma. Bah kültürü. özellikle siyasal alanda, bu ikı dersten yeteri kadar bes- lenmiş ve temel insan haklan- nın, demokrasi anlayışının çatı- sını bu düşüncelerin ışığında bi- çimlemiştir. Sabahattin Eyuboğlu, çeviri- sini yaphğı yapıta yazdığı önsöz- de; "Batı kültürünün Montaig- ne'den bugiine kadarki gelişnıe- si genel olarak bu iki derse sadık kalmıştır. Ancak aşın ideoloji- ler az çok bağnazbğa muhtaç ol- duklan için Montaigne pek işle- rine gelmez. Tek taraflılığı kü- çümseyen bu adamın, halkta ken- di doktrinlerine karşı kuşku u>*andırmasmdan çekinirler. O>- sa Montaigne'den ders almanuş, yani doğa ötesinden ve taassup- tan kurrulamanıış bir düşünce, körii körüne bir parti>e ancak kul olarak hizmetcdebilir; yara- ÜCL, geliştirici güç olarak değü" belirlemesıni yaparak günümüz Türkiyesinde demokrasinin içi- ne düştüğü açmazın eksenini çok açık olarak ortaya koymuş- tur (Montaigne, Denemeler. Cem İstanbul Milletvekili Yayınevi, 1999, s. 7-8). Montaigne'nin düşünceleri ki- şinin düşünme özgürlüğüne çe- kilen duvarlan yıkmasına, kişi- nin özeleştiri yolu ile kendini aşmasına katkıda bulunacak ni- teliktedir. Kendini eleştiren, dü- şünceye sınır tanımayan kişi, sorgulamasını öğrenecek ve gi- derek doğruya ulaşacaktır. Bir toplumun insan haklanna saygılı, özgür düşünebildiği bir evreye ulaşabilmesinde siyasal yapının önemi açıktır. Siyasal yapıyı biçimlendirecek olan bi- reylerin konumu çok önemlidir. Eğer bireyler kendi varlığının bilincine vannış, kendini tanı- mışsa ve sorgulayan insan ol- muşsa oluşturduğu siyasal yapı- nın aydınlanmanın yolunu aç- ması, yeni düşüncelerin filiz- lenmesine katkıda bulunması kaçınılmazdır. Kendini yenile- meyen, geldiği yer ile yetinip kendini aşma çabası gösterme- yen, sorgulamayı öğrenmeyen ya da buna yüreği elvermeyen kişilerin ağırlıklı olduğu top- lumlarda ise yozlaşma kaçınıl- mazdır. Türkiye çok zor bir dönemden geçiyor. Ekonomide. siyasette, toplumsal değerlerde çözülme çok açık bir biçimde yaşanma- ya ve toplumun geleceğe yöne- İik umutlannı karartmaya baş- lamıştır. Siyasal yaşamda göz- lenen olumsuz değişimler tüm Cumhuriyet döneminin kaza- nımlannı perdeleyecek kerteye gelmek üzeredir. AKP iktidan kendi deneyim- sizliklerinin. bağnazlıklarının ve köktenci inançlannın bede- lini topluma çok pahah bir bi- çimde ödetmek sürecini başlat- mıştır. Özerk ve özgür düşünce- nin simgesi üniversiteleryerine Atatürk düşmanı yobaz düşün- cenin tutsağı kimselerin yöneti- minde üniversiteler düşlenmek- tedir. Siyasal tslamın simgesi türban üniversite alanlanna sokulmak istenmekte ve tarikatlann el koy- duğu ve yönettiği genç kızlar türbanlannı her şeye karşın çı- kannasınlar diye, saçlan ustura ile kazınmaktadır. Son elli yıl- dır yaşanmamış bir kadrolaşma olayı cesaretle yapılabilmekte- dir. Yetkin ve üretken insanlar acımasızca yerlerinden alınmak- ta. ideolojiye bağlılıktan başka hiçbir niteliği ohnayanlar işba- şına getirilmektedir. Kamu bankalannı yeşil ser- mayenin ve Islam bankacılığının ne olduğu bilinmeyen faizsiz bankacılık kurallanna göre yö- netmek üzere insanlar göreve çağınlmıştır. Ekonomi iflasın eşiğinde, dış siyaset çözümsüz- lük noktasında kilitlenmiştir. Muhalefet nerede... Bütün bunlar yaşanırken TBMM'de CHP vardır. Muha- lefet partisidir ama hiçbir şeye muhalefet edememektedir. Mu- halefet edememe sayısal azlı- ğından değil, yönetim anzasın- dan ka>ııaklanmaktadır. Aslın- da CHP'nin Meclıs'te güçlü mu- halefet edecek kadar sayısı var- dır. Geçmişte, 1950'li yıllarda İs- met Paşa çok daha az sayıda mil- letvekili ile Menderes'e kök sök- tünnüş, halk ile bütunleşerek, sokağa egemen olarak hızla yoz- laşan demokrasiyi ayakta tut- mak için çok önemli çabalar göstermiştir ama bugünün CHP yöneticileri geçmişten ders alma- yı unutmuşlardır. Gazete haber- lerini, muhalefet etme adına. Meclis'te yinelemenin bu kötü gidişi durduramayacağının ayır- dına acaba ne zaman v^racaklar? CHP seçmene güven verecek hiçbir ciddi ekonomik ve sosyal program üretemediği için seç- men AKP'ye oy vermiştir. Bir anlamda CHP bu ıktıdarı AKP'ye kendi elleri ile teslim et- miş ve AKP zafennin mıman ol- muştur. Seçim sonrasında yaşa- nacak olaylan önceden sezinle- yerek hiçbir çalışma yapmamış- tır. Bu nedenle bugün CHP ge- rek dış politika, gerek ıç politı- ka ve gerekse ekonomide yaşa- nan sorunlar karşısında çaresiz kalmaktadır. CHP ekonomik ve sosyal konularda program \e proje çalışmalan oluştursa, hal- ka teslimiyetçı politikalann dı- şuıda da politikalar olduğunu anlatabilse, sivil toplum örgüt- leri ile yakın ve sıcak ilişkiler ku- rabilse, sokağa egemen olabil- se, istediği anda meydanlara yüz binleri getirebilecek güçte ol- duğunu kanıtlasa acaba Türki- ye AKP'nin getirdiği noktada olur muydu? İktidar olacakken muhalefet olmayı içine sindire- bihniş ve alternatif politikalar üretme gücünden yoksun CHP çok acele silkinmeli, özeleştiri yapmahdır, halkla bütünleşme- lidir. Bunuyöneticileryapmaya- caksa CHP üyeleri yapmalı. öz- gür düşüncenin dallanna sanl- malı, yöneticileri korkmadan sorgulama yeteneğini eyleme dönüştürmelidir. Sorgulamak- tan korkan örgüt bireyleri sus- rukça yönetenler doğru yaptık- lannı sanacaklar ve yanlışlar zinciri uzamaya devam edecek- tır. CHP'lıler Montaigne'ı oku- malı, kendilerini tanımalı ve aş- malıdır. Yöneticilerini sorgula- maktan korkanlar hem CHP"ye ve hem de bu ülkeye yazık et- tiklerini anladıklannda geriye dönüş yollan çoktan kapanmış olacaktır. Adres: Gazeteci Erot Dernek Sk. No:11/2 Beyoğiu/İstanbul Tel: (0212) 244 52 51 - 251 »7 70 CUMHUtİYET Gaıetesi'nin tfeierli katkılvı >• yjnnljnmıslır. YUNAK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasKo: 1968 37 Hâkım: Murat Ertemli 38091 Kâtip: Alı Ihsan Eıgün 790 Da\acı Hazıne vekjlı Av Emine Bılge Ünsal tarafından davalı Abdil Uğur ve arkadaşlan aleyhıne açılan "Tapu lptal ve Tescıl" davasında venlen ara karan gereğınce: Da\acı dava dılekçesınde: Dahılı da\alılann tapu kayıtlan üzerlenne tedbır konularak bılmuhakeme meralık sahasının kayıtlannın ıptalıne. davalı tarafın tapu mıktan dahıl ve hancen de kalan hazıne arazısıne \ r akı el atmanın önlenmesıne ılışkın Tapu tptal ve Tescılını talep ve dava etmiştir. Tüm araştırmalara rağmen adresı tespıt edilemeyen dahılı davahlar Konya ılı, Yunak ılçesi. Altınöz köyü nüf. kayıtlı Ömer ve Fıknye kızı 1964 d.lu Hafıfe Uğur. Fettah ve Ayşedudu oglu Saray 1963 d.lu Mehmet Uğur. Fettah ve Ayşedudu oğlu 1964 doğumlu tbrahım Uğur, Fettah ve Ayşedu- du oğlu Saray, 1951 d.lu Fehmı Uğur ve Fettah ve Ayşedudu oğlu Saray, 1961 doğumlu Mevlüt Uğur duruşma ıçın tayın edilen 25.02.2004 günü sa- at: 09.10'da mahkememızde hazır bulunmanız. ya da kendınizı, bir vekil ile temsil ettırmemz. aksi halde dunışmalara yokluğunuzda devam edilerek hüküm kurulacağı hususu dava dılekçesı ve duruşma günü teblığı yenne geçerlı olmak üzere ılanen teblığ olunur 2101 2004 Basın. 4338 PENCERE EvdekiHesap Çarşıya Uyacak mı?•• Adına 'fünban'denen 'tesettür' aracının kavga- sı Avrupa'yı sardı. Cumhuriyet'in dünkü sayısında haberi vardı; Bel- çikalı Senatör Marie Lizin demış ki: "Tüm Müslüman ülkelerde kadınlar türbandan kurtulmaya çalışırlarken Belçika'nın kimi bölgele- rinde Cezayir sokaklarından daha çok örtülü ka- dın dolaşıyor." Çarpıcı biçimde ortaya çıkan gerçek şu: Türban kavgası siyasal!.. Laikliğe karşı savaşımın flaması gibi dalgalanı- yor türban... Türkiye'de AKP iktidan iç politikada türbanı kul- lanıyor; ama, bu stratejinin bir noktada çıkmaza sap- lanması da kaçınılmaz gibi görünüyor... AB (Avrupa Birliği) iki büyük patronun ortaklığın- dagelişiyor; Fransa'dan sonra Almanya'dada tür- ban hukuku laiklik ilkelerine göre düzenlenir de ya- sal kurallar belirlenirse AKP'nin evdeki hesabı çar- şıya uymayabilir... islamcılık, Afganistan'dan Iran'a, Türkiye'den Avrupa'ya dek yaygın bir siyaset olarak her ülke- nin kendine özgü koşullarında gündemdedir; kav- gasını yürütüyor... • Recep Tayyip'in türbanlı hanımı Beyaz Saray'a konuk edilınce, bizim dinci basınla dönek gazete- ci takımı sevinç çığlıkları attılar: - Türban meşruiyet kazandı!.. Neden?.. Çünkü türban 'Patron Bush'un icazetini almış, resmi ziyarette kabul görmüştü... Ülkemizin bu vaktınde uşaklık mantığı medya- da öylesıne geçerli ki inanılamaz... • Avrupa Birliği'nın hukuku geleceğin federal dev- leti kapsamında oluşacak... Ne var ki bu hukukun ılkeleri, yasaları şimdiden tohumlanıyor... Uygariık dünyasındaki insan, kızların çocuk yaş- ta tesettüre bağlanmasına nasıl bakabilir?.. Belki de diyecek ki: - Bana ne!.. Müslüman kız başını örtecekmiş, çar- şafa girecekmiş, ne üstüme vazife!.. Ancak, böyle düşünmek demokrasinin temel öz- gürlük ilkelerine ters düşmektedir... Kadınlan köleleştiren dinci mantığı hiçbir uygar insan benimseyemez... Avrupa Birliği'nin şimdiden tohumianan hukuku yavaş yavaş biçimleniyor. • AKP'nin hesabı şudur: - Seçmenin yüzde 25'inin desteğiyle Meclis'in yüzde 66'sını ele geçirdim; bu fırsat bir daha ele geçmez, yabancı büyük güçler ne istiyorlarsa 'evef diyerek dış desteklerimi güçlendirir, içerde yapa- cağımı yaparım. Doğru bir hesap mı bu?.. Göreceğiz. ANMA Prot. Ali MUZAFFER YASAR Makına Muhendısı 1906-1984 Aramızdan aynhşının20. yılında seni sevgi ve özlemle anıyoruz. Eşin M. EDİBE Oğlun tZZET YASAR CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ ŞUBAÎ AYIETKİNÜKLERİ (1) Cumartesi Söyleşileri "Terör ve Ruhbilimsel Çözümlemesi" Prof. Dr. EMRE KONGAR (7 Şubat 2004 Cumartesi Saat: 15.00) Kitap lmzası: Prof. Dr. Emre KONGAR Yer : Cumhuriyet Kitap Kulübü (Fransız Konsolosluğu'nun Yani) İstiklal Cad. Zambak Sok. >o: 4 D: 1-2 Beyoğiu/İstanbul Etkinlikler Koop-C tarafından düzenlenmektedir. İcretsiz ve herkese açıktır. Kafetenamız Pazar dahıl her gun >aat lıı U0 - 21 00 arası açıktır PIYANO ÖĞRETMENI LEYLA PAMİR Başvuru için: 0.216 336 54 64 ırFffiıririırırmTpppı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle