Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 ŞUBAT 2004 SALI
14 J V U L J J . L J 1 \ kultur@cumhuriyet.com.tr
Bir Turgut Özakman Tiyatrosu örneği 'Töre\ toplumsal sorunlan gerçekçi bir anlatımla sahneye taşıyor i YAZf ODASI
Bir geleneğin arkapenceresiHAYÂTİASILYAZICI
Töreyi tanımlamak için sözcüğün
anlanunı açmak gerekiyor: Bir top-
lulukta benimsenmiş, yerleşmiş dav-
ranış; yaşama biçımlerinin, kuralla-
nn, görenek ve geleneklerin, ortak-
laşa ahşkanlıklann, tutulan yollann
tümü diye tanımlıyor sözlükler. Bir
de bunun topluma yansıyan yüzüne
baknğımızda değişik anlam ve yorum-
lanna tanık oluruz. Törebilimin, tö-
resel bir davranış yasasını geliştir-
mektir ereği. Ne ki, bizdeki töre an-
layışı, Türk geleneğinin tersyüz edil-
diği bir arka penceresidir toplumumu-
zun. Toplumumuzdaki ahlaksal dav-
ranışlan bu denli örten, karartan. il-
kel davranışın geleneğe oturmuş ör-
neği 'kan davasıdır'. Doğuda, özel-
likle Güneydoğu'da töreci gelenek, bil-
gisizliğini, eğitimsizliğini, tutuculu-
ğunu utanç verici bir görünüşte sür-
dürüyor. Kan davası, ilkel bir gelenek.
Özellikle kadın erkek ayırmadan aı-
lenin tümünü cinayetle yok etme an-
lanunı taşıyor. Güzel geleneklerimi-
zi altüst eden bir da\Tanış.
Kanayan bir yara: Kan davası
Bursa Devlet Tiyatrosu, izlenesi
oyunlar sergiliyor son yıllarda. Top-
lumsal sorunlan işleyen, etkili, çar-
pıcı. Repertuvara alınan tüm oyunla-
nn işlevsel yanlan ağır basıyor. Tur-
gut Özakman'ın her oyunu, bir dö-
nemin bir tiyatro olayını sahneye ta-
şıyor. Toplumsal sorunlan alıp ger-
çekçi bir anlatımla sahneye taşıyan
"Töre" adlı oyunu, Özakman'ın de-
neysel yönünü de ortaya koyuyor.
Duygusal yoğunluklu 'gerçekçi' oyun-
culuk biçimini gerektiren, dramatik
yapısıyla tam bir TurgutÖzakman ti-
B' ursa Devlet Tiyatrosu'nun sahnelediği 'Töre', Turgut Özakman'ın deneysel
yönünü de ortaya koyuyor. Yalın bir konunun, ama yüzyıllardır aşılamayan kan
davasının işlendiği oyunda, törenin olumlu ve gerçekçi yönleri de konu ediliyor.
Mehmet Gökçer, oyunu eleştirel gerçekçiliği öne çıkaran yöntemle sahneye koymuş.
Kan davasını sevgi öyküsüyle birleştirip yazann anlayışını yorumuyla bütünleştirmiş.
yatrosu örneği. "Töre"dekı kan da-
vası olağanüstü bir kesinlik ve açık-
lıkla işlenmıştır. Çözümsel gerçekçi-
likJe sonuçlanmaktayken bir anlık
gecikme, yine kan dökülmesine ne-
den oluyor. Aileye sığınmış bir kan
davahnın, labırentinde boğulmaktan
kurtulmak ısteyen gencin trajik sonu-
nu görüyoruz. Yüzyıllardır aşılama-
yan kan davasının işlendiği oyunda,
törenin olumlu ve gerçekçi yönleri de
konu ediliyor. Özakman Tiyatro-
su'nda; yalın anlatımla canlı, etkili di-
yalogçağdaşyorumJaveriliyor. Gü-
nümüzü belirleyen sorunlan işleyen
Özakman, tiyatrosunda dört e\Teyı
kapsayan geniş bir alana yaymış ya-
zarlığıru. Cumhuriyet'te bir süre ön-
ce Eskişehir Beledıye Tiyatrosu'nun
ovnamakta olduğu *ResimüOsman-
h Tarihi" adlı müzikli oyununda çok
yönlü oyun yazarlığını kısa da olsa
tanımlamıştım (Cumhuriyet, 6 Ocak
2004).
"Töre" adlı oyununda, kadını yü-
celtir, kan davasını aşağılayarak eleş-
tirir. Kan davasuıı değişik açıdan ele
alır. "Töre"de (1985) ilkel bir konu-
yu düzeyli yöntemle çözümlemeye ça-
lışan denemesını başanlı kılıyor.
Mehmet Gökçer, oyunu eleştirel
gerçekçiliği öne çıkaran yöntemle
sahneye koymuş. Töreyle örtüşen ger-
çekçiliğini vermiş; kan davasını sev-
gi öyküsüyle birleştirip yazann anla-
yışıru yorumuyla bütünleştirmiş. Yüz-
yılımıza dek uzanan törenin olumlu
yanlannın ortaya çıkanlmasında yö-
netmenle oyuncular arasında akıcı
çözümsel gerçekçilikle karakterlerin
alınyazılanmn sanlı olduğu iplerin,
görünmez güçlü bir el tarafından ki-
mi zaman örüldüğü, kimi zaman çö-
züldüğü bir bihnmezlik yumağını da
görüyorsunuz.
Sahneye konu; ve oyunculuk
Oyunun eksen kişisi "N'ene"de
Feyha Çelenk'in, bir yalnızlık ve bir
yanılsama yumağını çözmeye çalış-
ması, büyük ana'da, ölçülü, tartımlı
ve etkili oyunculukla oyunu güçlen-
diriyor. Oyunculuk sanatının boyu-
tunu ortaya koyması nedeniyle ilginç
bir karakter çözümlemesi yapıyor.
Oyunun bütünü bir takım oyunculu-
ğuyla çözülüyor. 'KolektiT oyun de-
diğimiz karakter betimlemelerinde
her oyuncu ayn ayn başanlı. Birbir-
lerine yabancılaşmış ve yaşamlannı
çözülmez bir bilmece gibi gören oyun-
cular, yazgının gücünü elinde tutan tö-
re ile çelişkileri ve çatışmalan çok
başanyla yansıhyorlar. HaKI Balkan-
lar, Hafize Gün, Yeşim Kızılçeç. Bel-
gin Bflgiıı Gümüşkaya, Sinan Taşkan,
Arzu Tan Bayraktutan, Betül Feyizoğ-
hı Gökçer, Süheyia Elbaş, Melike Er-
güzen, Tüncer Salman; yazgılannı
içlenne alan. kendı tutkulan ile sev-
gilennı köleleştümelerinde gerçek-
çi ve başanlıdırlar. Şirin Dağtekin ın
dekor ve giysi tasanmı oyuna katkı
sağlıyor.
Türkiye 'nin siyah-beyazyüzü Londra 'da
Küratörlüğünü Vehbi Koca'nın yaptığı fotoğraf sergisi St. Martin Gallery'de açıldı
Kültür Servisi - 16 Türk fotoğrafçısı
Londra'daki St. Martin Gallery'de,
'Celebration Of Turidsh Photography in
B&W başlıklı bir fotoğraf sergisi açtı.
Küratörlüğünü Vehbi Koca'nın yaptığı
sergiye Sabit KalfagU, Erdal Yazıcı.
Tülin Dizdaroğlu. Merih Akoğul. Yusuf
Danyerli, Denizhan Özer, Faruk
Hacıhafizoğlu. Cengiz Akduman,
Oktay Çolak, Aydm Elban, Laleper
Aytek, Engin Kaban, Kerim Bora,
Ergun Turan, Süreyya Yümaz Dernek ve
Vehbi Koca 4-8 adet
siyah-beyaz fotoğraflanyla katıhyorlar.
Serginin Cumhuriyetin 80. yıhna denk
gelmesiyle daha da anlam kazandığını
söyleyen küratör Vehbi Koca, Türk
fotoğrafçılannın dünyaya açılmasının
önemini vurgularken serginin
Türkiye'nin tanıtımını ve halklar
arasındaki yakınlaşmayı sağlayacağını
belirtti. Her fotoğrafçının kendı
tarzını yansıttığı siyah-beyaz baskılardan
oluşan ve 23 Şubat'a dek açık kalacak
olan sergide Türkiye'nin gündelik
yaşamından kesitler sunuluyor.
Londra'nın en kalabalık merkezlerinden
Trafalgar Meydanı'ndaki ünlü National
Gallery'in yakınında bulunan St. Martin's
Gallery 1200 yıllık bir geçmişe sahip.
Londra Büyükelçiliği ve bazı
Türk işadamlannca da desteklenen
sergi. Londra'nın ardından Belfast,
Paris ve Berlin kentlerinde de
izleyicinin beğenisine sunulacak.
(0 542 234 02 90)
SELİM İLERİ
ARİFDA.MAR
2004 Ocak ayında çı-
kan ve şiire yer veren ede-
biyat dergilerinden: Adam
Sanat, Agora, Akatalpa,
Berfin Bahar, Budala,
Çağdaş Türk Dili, Dize, E,
Edebiyat ve Eleştiri, Es-
ki, Evrensel Kültür, Gös-
teri, Güzel Yazılar, Hay-
van, Kitap-lık, Tavır, Sa-
nat ve Hayat. Şiir Ülkesi,
Yasakmeyve'de yayımla-
nan şiirleri okudum ve in-
celedim.
Agora dergisinde ya-
yımlanan Veysel Çolak'ın
"DuygularaYokuhık" ad-
lı şiinni Ayın Şiiri olarak
değerlendirdim.
Veysel Çolak'ı otuz yıl
önceden Malatya'daki öğ-
rencilik yıllanndan beri
tanır, yaşamını, yazılannı
izlerim, kuşkusuz hepsin-
den önce şiirlerinı. Ilk ta-
mşmamızdan bugünlere
kadar Veysel süreklı, ke-
sintisiz edebiyat ve edebi-
yat etkınliklerini uğraş
edinmiş, sürdürmüştür. İz-
mir'de çıkardığı aylık Di-
ze dergısi 99. sayıya ulaş-
mıştır. Çeşitli dergilerde şi-
ir üstüne yazılan, konuş-
malan çıkar. Şiirle ilgili
yazılannda Marksist es-
terik kurallan ve ilkeleri te-
mel dayanağıdır. "ŞfirÇıp-
lak" adında düzyazılannı
topladığı bir de kitabı çık-
mış. Ben henüz göreme-
dim. Ocak 2004'ten ben
Agora dergisiyle de ilgi-
leniyor. Bu yıl ilki verile-
cek "Homeros Şiir Ödü-
lû"nün de kurucusu ve se-
çici kurul üyesidir. Yanı
edebiyat onun yan bir uğ-
raşı değildir. Boş zaman-
lannı değil, boydan boya
vermiştir kendisini. ''Di-
ze'' dergisinde ünlülere
değil genç yeteneklere yer
verir, onlan yüreklendi-
rir. kanat gerer.
Veysel uzun bir süre şı-
innde bir anlatıcı görün-
tüsü çizdi. Ben onun ye-
teneğine inamyor ama o şı-
irlerine pek yakınhk duy-
muyordum. Bir on yıldır
kurtardı şürini. Imge, uzak
çağnşım ve dolaylı anla-
tıma yönelerek düşünce-
me göre daha güzel, daha
kalıcı şiirler kurmayı seç-
ti ki doğrusu da budur.
Çok ender de olsa kimi
şiirlerinin savunduğu,
açıkladığı şiir ilkelerinin
dışında kaldığı da oluyor.
Bundan böyle bu çeşit çe-
lişkilere düşmeyeceğini
umuyorum. Bunca yakın
dostum olmasına karşın
üçüncü yılının içinde ol-
duğum Ayın Şiiri olarak
herhangi bir şiirini değer-
lendirmememin nedeni de
budur.
Veysel Çolak'ın Dıze
dergisinde de "Nemleni-
yor Aıular* başlıkh bir şi-
iri vardı. Ama ben Ago-
ra'da çıkan "Duygulara
Yolcuhık''u seçtim. Veysel
bunun üstünde de düşü-
necektir.
ORTRE/ VEYSEL ÇOLAK
Diyarbakır Eğitim Enstitüsü'nden 1977'de mezun
olmasının ardından, eğitimini Anadolu Üniversitesi
AÖF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde (1991) ta-
mamlayan Veysel Çolak, yazın dünyasına 1973'te
'Demokrattzrnir' gazetesinde 'Paralanm' adlı dene-
mesinin yayımlanmasıyla adım attı.
Şiir ve yazılan 'Yeni Dergi, Yanna Doğnı, MiDiyet
Sanat, Türkiye Yazılan, Edebryat Cephesi, Somut,
Bro>T
, Edebiyat ve Eleştiri, Yeni Biçem, Dize gibi süre-
li yayınlarda ve gazetelerde yer alan Çolak'ın 'Terin
YaküğıBir Yaradan' (şiir) adlı kitabı 1978 yılında ya-
yımlandı. 'Sen Balık mısın' (çocuk şiirleri), 'Umut
Aşktadır' (şiir), 'Edip Cansever'Ie Şairin Kanı' (ince-
leme-eleştiri). 'Mürekkebin İçtiği Ses' (inceleme -
eleştiri), 'Ötesi Yar' (şiir), 'Aşkın La Sesi' (şiir), 'Giz
ve Yara' (şiir), 'Yabancüaşma ve Öteki Şür' (incele-
me-eleştiri)yayımlanmışkitaplanndanbazılan. 1974
yılında MiDij'et Sanat tarafından 'Yıhn Başanh Genç
Şairieri'nden biri olarak göstenlen Çolak'ın aldığı
ödüllerdenbazılan şöyle: Rıfat Dgaz ŞiirÖdülü( 1985),
Halil Kocagöz Şiir Ödülü (1988)
Anadolu'da çeşitli illerde öğretmen olarak çalışan
Çolak, emekli olduğundan bu yana çalışmalannı tz-
mir'de sürdürmekte.
Duygulara Yolculuk
Kentin incelen derisi, kanla buluşan akşam
sokaklann yüz vermeyen uğurtusundayız ve sen -
yalnızlıklann yeniden boğduğu kadın, kirti kahkaha
kırtk gülüşlere açılan eteklerin, o yalın armağan
Inleyen bir kuyusun, erkeklerin gizemi dökülür sana
kin biriktirilir sende ve simsiyah anılar. Masalın eskir
günlerin gürürtüyle brter, her sabah yatağın buza dönüşür
sın dökülür baktğın aynalann, yüzün un ufak olur sonra
dudakların anlamsız, yüreğin yalan
elinde kudurmuş bir bıçak, bileklerinde isyan.
Gökyüzü kocaman bir ruj lekesi, buharlaşıyor tenin
ince bir kanla çiziliyor dünya, ılıman bir iklim gövden
atılmış bir taş hızıyla geçiyor kuşlar.
Kayboluyor bir bir aşklann yüzü, şarkılar çok uzakta.
Ses uyuyor, ateş kurnaz ve uyanık, zaman yalancı
insan iyice kirli, insan iyice paramparça ve durmadan azalan
kendine çivili fıçı, renkli ışıklardan görünmez tuzak.
Yara bir başkasında; ama kanayan sendin, içinde
başlayan ayaklanma, elinde sakladığın yıldızlar
gırtlağını kestiğin o sokakla, gözlerinden koparttığın ışıkla
karanlığı sevdin, usulca dokundun kurbanına. Su değildin
buzdan bir düştün; ama kendiyle yorulan.
Renklerin derinliği o belirsizlik, gövdenin itmesi kendisini
bir uzaklıktan bir uzaklığa, o zorbalıkla
sonsuz ölümü tarbştın anlatabilmek için sürgünlüğünü.
Bir tohum düşürdün acının altına, yurt edindin onu
ellerini bağışladın, ürküten buluşmalar yaşattın dağlara
tenine büründü dünya,
çıldırtan bir çağnya dönüştü kokun.
VEYSEL ÇOLAK
Dünya 04. 11.2003
Her Gün Biraz Daha
Hiiseyin Rahmi (2)
Sonralan Hüseyin Rahmi'yi farklı bir konumda gör-
düm. Şöyle:
Toplumsal hayatı edebiyata aktarmak ısteyen, ge-
niş perspektifli romancılar, o toplumsal hayata bağ-
daşık bir anlatımı, özgün ama toplumun yaygın di-
linden örülmüş bir anlatımı gereksinıyorlar.
Hüseyin Rahmi, Karagöz'den, ortaoyunundan,
meddah hikâyesinden ve meddah üslubundan ya-
rarlanıyor muydu; yoksa, bütün bunların, var oldu-
ğu toplumu açıklayabilecek dil, anlatım aracı mı ol-
duğunu düşünüyordu?
Bence ikincısı. Gözlemlediği hayat, toplumun bü-
yük kesiminin yaşadığı, yansıttığı, ılettığı, belkı de bir
türlü bu dilin, anlatımın ötesine geçememekteydi.
Edebiyat-ı Cedide romancıları topluma hıçbir za-
man genış perspektiften bakmadılar. Eylül, Boğazi-
çi'nde, bir mevsimde, hepi topu üç kişi arasında ge-
çer. Halid Ziya'nın kalabalık kadrolu Kınk Hayat-
lar'ı, yalnızca belli birzümrenin ınsanlarıyladolupta-
şar...
Billur Kalb'in bazı sayfalarında fars ama Karagöz
havasında... Namuslu Kokotlar'da vodvıl ama orta-
oyunu dolambacıyla...
Hüseyin Rahmi Heybeliada'dan Istanbul'açokaz
inermiş. Anılaröylesöylüyor. Indiğinde, Cağaloğlu'nda-
ki Hilmi Kitabevi'ne uğrayıp, pencere önünde otu-
rur, 'sokağı' seyredermiş. Sonra yine adasına dönü-
yor.
Bütün bu gürültülü patırtılı, fars, vodvil esintili,
Tanpınar'ın nihilistçe bulduğu romanlarda, başlan-
gıçlar, giriş bölümleri hemen hep sokakta geçer. So-
kağın değişik toplumsal katmanlanndan kişilerade-
ta nefes nefese yaşarlar.
Herhalde o sokak gözlemlerinin esinleri.
Nihilistçe, çünkü romancı, yaşadığı ortama şaşı-
rarak bakıyor ve ancak sivn dılle, 'kaba' birteknikle
hicvetmeyı seçiyor. Incesi, seçkinı bu sokakları, so-
kaktaki kişileri dile getirmeyi belki de imkânsız kıla-
cak.
Neredeyse Brecht'cil bir tutum.
Bana sorarsanız, Hüseyin Rahmi'nin "Halk ro-
mancısı" nitemıyle anılması da tartışmaya epey açık.
Galiba şöyte denebılir Halkın yaşama bıçimine, ya-
şam koşullarına itiraz ediyor. Halkı popülistçe savun-
duğu söylenebılir mi? Ne eskinın artığında, ne yeni-
nın özentısinde savunulabılecek değerler görmüş...
Değersizlık karşısında isyankâr manifestolar ka-
leme aldığı bile ileri sürülebilir.
öyle sanıyorum kı, Hüseyin Rahmi, ortaoyunun-
dan, meddah hikâyesinden, Ahmet Mithat Efendi
romancılığının sağladığı bazı anlatım olanaklann-
dan, bütün bu 'alaturka'dan, hatta groteskten ve ör-
gü kopukluğundan toplumun genel çehresini alım-
lıyordu. Karagöz'ün konuşması sokakta bugün de
devam etmiyor mu?
Şıpsevdf nın kahramanı en ince hayallerle dolup
taşarken, ikıde bir de, somut hayatın kaba gerçek-
liğiyle yüz yüze gelir.
Işte, sofra başında nasıl yenilip içileceğini, oturu-
lup kalkılacağını anlatırken, inanılmaz bir oburluk, aç-
gözlülük, hep ıster hıç doymazlık, mide bulandıncı
bir iştihayla yüz yüze gelecektır.
İnce ve duygulu her şey batkıya uğrar. Üstelik,
doğrudan doğruya, Şıpsevdi'nin kahramanı ince ha-
yallerinde içten değildir. Hepsi edinilmiş, özümsen-
memış hayallerdir.
Aradan geçen zaman Hüseyin Rahmi'yi ve eseri-
ni -ne yazık ki- yalancı çıkarmadı. Son yirmi yıhn
-sadece- sıyaset hayatınadönüp bakın, kadın-erkek,
nice Hüseyin Rahmi roman kişisi ortaklıkta dolaşıp
durmuş.
Onun romanı, 'bugün 'ü, çağdaş romancılanmız öl-
çüsünde aydınlatıyor. Bence şaşırtıcı bir genç kalış,
zamana meydan okuyuş.
Öneriler:
Kitap / Bin Dokuz Yüzlerin Başında Berlin 'de Ço-
cukluk, VValter Benjamin. Tevfik Turan'ın Türkçe-
siyle, Yapı Kredi Yayınları.
SanatçL yüksek duvarlara renk ve can kaO>or.
Guiness 7
hedefliyor..
SERKANYILDIZ
Daha 5 yaşındayken eline aldığı boya kalemiy-
le başladı resme. Şündi Guiness Reİcorlar Kita-
bı'na girmek için çalışıyor heykeltıraş ve res-
sam İsmetXBilen.Gökyüzünü, tırmanamayaca-
ğımız en yüksek duvarlan renklendiren ve can-
sız nesnelere can veren bir sanatçı...
Resim anlayışını "Önendi olan gökyüzüne
çıktıktan sonra nasıl yervüzüne inebUeceğimizi
düşünebilmemizdir" sözleriyle dile getiriyor.
XBilen. Avrupa'da 5 yılda 100 metrekareye ya-
kın duvar resimleri yaptığını, îzmir'de 30 yılda
en az 200 metrekare resim ve rölyef olarak du-
varlan değiştirdiğini belirtiyor. tstanbul'da da 40
metrekarelik Üsküdar Belediyesi binasında se-
ramik, İstanbul konulu kabartma panoraması
var. 6 yılda 200 metrekareye yakın duvar resim-
leri çizen XBilen'in amacı duvar resimlerine
ara vermeden bir 30 yıl daha çalışarak 5 bin
metrekarenin üstüne çıkmak ve aynı zamanda
amacı bu süreyi en aza indirerek bunu belgele-
mek.
Sanatçı çalışmalanna İstanbul Çağaloğlu'nda-
ki Bazaar 66, Sümela sanat galerileriyle Galata
Köprüsü'nün altındaki 10 Numara'da ve Tak-
sim'deki soğuk duvarlara can ve renk katarak
devam ediyor. Hedefinin 500 metrekaresini de
buralardakı yapıtlanyla tamamlamak istiyor.