17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 ŞUBAT 2004 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Arenaya Iniş BAŞKANLIK seçimleri Amerikan siyasal ya- şamının ilginç oyunlanndan biridir. Dört yılda bir oynanan, ana senaryosu aynı kalmakla biriikte, sahneye konuşu, başlayış tarzı ve oynanışı seyir- cilerin havasına göre değiştirilen bir oyun. Aday adaylarının ve daha sonra kesinleşen isimlerin çevresinde oluşan danışmanlar ordusu bu oyu- nu canlı tutmak için seferber edilir. Başkanlar en fazla dörder yıllık iki dönem işba- şında kalabildiklerine göre, ana senaryoyu belir- leyen en önemli etken, görevdeki başkanın ikti- darda kalmak isteyip istemeyişidir. Daha doğru- su, kalmak istese bile yeniden seçilme şansının olup olmayışı. Şans azsa, iktidar partisi içinde de adaylık kıpırdanmalan başlar. George W. Bush açısından şimdilik öyle bir du- rum yok. Kendisinin ve partisinin karan açık: Devam. Böyle durumlarda, yeniden aday olacak baş- kanın arenaya inişi genellikle geciktirilir. Kar- şı tarafta adaylar birbirini yerken, onun bir kenar- da duaıp devlet işlerine ağırlık vererek seçmen gözündeki imgesini pekiştirmesi esastır. Ama, bu yıl böyle olmuyor. Amerika'nın pek ge- niş olmayan siyasa) yelpazesinde "sol" ya da on- lann şaşırtıcı deyimiyle, "liberal" sayılan Demok- rat Parti içindeki adaylık yanşında John Kerry, hayli erken bir aşamada öne çıktı ve fınali oyna- yabileceğe benziyor. Kampanyası da şimdiden, Bush'u yıpratmaya yönelik. Başkan'ın "menacer"\en, bu gelişmeye karşı, kendisini arenaya erken inmeye zorladılar. Böylece, Cumhuriyetçilerin de kampanyası baş- ladı. Açılış, VVashington'da, davetryesi adam başı- na bin dolara satılan 48 kişilik bir "bağış yeme- ği"y\e oldu ve tabii, Amerikan bayraklanyla do- natılmış bir yemek salonunda söylediği uzun nu- tukla. Adaylığını ilk kez o gece açıklayan Bush, hedef olarak, kendisiyle yanşacağı artık az çok belli olan Kerry'yi seçmişti. Adını anmadan, ama yaptığı tanımlama ve işlediği temalaria kimi kastettiğini açıkça belli ederek. "Seçmenimiz, gücü ve verdiği güven sayesin- de dünyaya lidertik eden bir Amerika ile tehlike karşısında kararsız kalan bir Amerika arasında tercihiniyapacak" diyordu. Reagan'ları, Thatc- her'leri ve Ozal'lan anımsatırcasına, o da "vizyon" sözü etmekteydi: "Cebinizden paranızı alıp sizin adınıza karar veren bir iktidar anlayışına karşılık, mülkiyeti, fırsat yarışını ve kişisel sorumluluğu gözeten bir iktidar vizyonu "nu öne çıkarmaktay- dı. Arenaya inmek için daha fazla bekleyemezdi Baş- kan. Bir yandan Vietnam'da madalya alıp sonra savaş karşıtlığına soyunmuş bir Kerry'nin Irak'a ilişkin imaları, bir yandan da San Francisco'dan gelen eşcinsel evlilik haberieri, Amerika'nın mu- hafazakârdünyasını ayağakaldırmıştı. Bush, sa- haya çıkıp bütün bu "maskaralıklar"a son verme- liydi. Texas'lı, kendisinden bekleneni yapmakta ge- cikebilir miydi?.. BAŞSAĞUĞI Sevgili dostum, çalışma arkadaşım EYÜP BlRGÜN'ün babası HAÜL (BRAMM BİRGÜN amcamızı kaybettik. Acımız sonsuz. Merhuma Allah'tan rahmet ailesi ve dostlarına başsağlığı ve sabır dilerim. MUSTAFA SARIGÜL Şişli Beledive Başkanı YÖK Yasa Taslaklan Üzerine... Yükseköğretimde ülkemizde ne yazık ki Önemli sorunlar yaşanagelmektedir. Toplumda bu soruniann çözüm yollannın bulunması ve uygulanması beklentisi ciddi olarak ortaya çıkmıştır. AKP iktidara geldikten sonra toplumdaki bu beklentiyi görmüş ve kendi siyasal görüşleri doğrultusunda yükseköğretimi yeniden yapılandırma çabası içine girmiştir. D o ç . Dr. Alper DEMİRBAŞ Akdeniz Üniv. Öğretim Üyeleri Derneği Bşk. Y ÖK Yasası, 12 Eylül rejiminin, ve Üniversitelerarası Kurul'a ve YÖK'e yeni tüm öğrenci ve öğretim üyeleri- taslaklar hazırlamalan için süreler verilmiş, nı "potansyd suçlu" olarak gö- bu sürelere uyulmazsa hükümet taslaklannın ren ve üniversiteyi kesinlikle kont- yasalaşacağı, siyasal iktidar tarafindan adeta rol altında bulundurulması gere- bir tehdit unsuru olarak gündeme getirilmış- tüm öğrenci ve öğretim üyeleri- nı "potansyd suçlu" olarak gö- ren ve üniversiteyi kesinlikle kont- rol altında bulundurulması gere- ken bir kurum olarak değerlendiren, baskıcı anlayışla hazırlanmış ve yürürlüğe konmuş bir yasadır. Yasanın ilk uygulamalan, belki de ül- kedeki siyasal iklim nedeniyle bilim çevrelerin- den yeterli tepkiyi görmemiş, tepki gösteren kısıtlı çevreler ise üniversiteden uzaklaştınl- mıştır. Ancak zaman geçtikçe gerek akademik çevrelerin, gerekse toplumun baskılan sonu- cunda yasa defalarca değişiklıklere uğramıştır. 22 yıl içinde gerek global ölçekte, gerek ül- kemizde yükseköğretim anlayışında çok bü- yük değişiklikler oldu. Birçok çağdaş ülke, yük- seköğretim sistemlerini hızla gelişen ve dönü- şen dünyanın gerektirdiği koşullara göre değiş- tirmek amacıyla reforrn çalışmalanna başladı. Buna koşut olarak, Ulu Önder'in *en hakiki mür- şit" olarak ifade ettiği bilimin üretildiği, genc- lerin eğıtildiği Türk üniversitelerine üzerlerin- deki gömlek dar gelmeye başladı ve yükseköğ- retim kurumlannın yapılan ve üretimleri sık- ça eleştirilmeye, tartışümaya başlandı. Genelde eğitim, özelde yükseköğretim bir toplumun geleceğinı belirleyen en önemli un- surlardır. Gençleri çağdaş eğitimden yoksun bı- rakmak, yani bilinçleri bilimsel düşünce yön- temleri dışında yönlendirerek eğitmek, ülke- nin geleceğini; dogmalan yücelten, çağdaş bi- limi reddeden, kısaca Tnuasır medeniyet" he- defıni bırakın aşmayı, temelden yadsıyan bir nesle teslim etmek anlamına gelir. Bu Cum- huriyet devriminın ve Anadolu aydınlanma felsefesinin tamamen terk edilmesi demektir. Yükseköğretimde ülkemizde ne yazık ki önemli sorunlar yaşanagelmektedir. Toplum- da bu soruniann çözüm yollannın bulunması ve uygulanması beklentisi ciddi olarak ortaya çıkmışur. AKP iktidara geldikten sonra toplum- daki bu beklentiyi görmüş ve kendi siyasal görüşleri doğrultusunda yükseköğretimi ye- nıden yapılandırma çabası içine girmiştir. An- cak gerek akademik çevreler gerekse toplumun reform beklentileri karşısında siyasal iktida- nn önerileri oldukça yetersiz kalmış, bu neden- le son derece sığ ve kısır bir gündem oluşmuş- tur. Öncelikler türban, imam hatip liseleri gi- bi çok kısıtlı çevrelerin beklentilerine yönelik noktalarda odaklanmıştır. Bu bağlamda 58. ve 59. hükümet dönemin- de değişik yasa taslaklan hazırlanmış, oluşan tepkiler sonucunda bu taslaklar geri çekilmiş tir. Kısacası zaman kısıtlamalanyla, güç gös- terileriyle uzayıp giden verimsiz bir süreç için- de, bir taslak enflasyonu yaşanmaya başlanmış- tır. Bu da bilim kurumlannın sorunlannın, bi- limsel olmayan yöntemlerle çözülmeye çalı- şılması gibi trajikomik bir çelişkiyi ortaya çı- karmışhr. Bu taslaklann içeriklerine bakıldığında yük- seköğretim üst kurullannın nasıl oluşturulaca- ğı, rektörlerin nasıl seçileceği vb. dışında çok önemli farklar olmadığı açıktır. Oysa dünya- da yaşanan yükseköğretim reform süreçleri incelendiğinde, bu konulann temel sorunlar ol- madığı görülecektir. Acaba ülkemizde yüksekögretimin temel sorunu, yöneticilerin nasıl seçileceği midir? Biz- ce bu konular yüksekögretimin önemli ve ön- celikli sorunlan arasında en sonlarda yer al- malıdn". Yüksekögretimin ülkemizdeki belki de en temel sorunu fınansmandır. Ne yazık kı taslaklann havada uçuştuğu son bir buçuk yıl- dır bu konuda herhangi bir öneri hükümet ta- rafindan getirilmemiş, aksine üniversitelerin dö- ner sermaye fonlanndan, araştırma için ayn- lan paylara el konmuş ve üniversitelerin büt- çeleri daraltılmıştır. Bilim üretmesi, çağdaş Batı üniversiteleri- nin üretimleriyle rekabet etmesi, kısaca ulusu "muasu-medenıyet" düzeyine yükseltmesi is- tenen ve beklenen bilim insanlannın çok bü- yük çogunlugu. yoksulluk sınınnın altında bir gelirle yaşamak zorunda bırakılmış ve bu ko- nuda herhangi bir çözüm önerisi gündeme da- hi gelmemiştir. Yükseköğretim nasıl finanse edılecektır 0 Kaynak sadece devlet mi olacaktır, yoksa di- ğer ekonomik kaynaklar bu amaçla harekete geçirilebilecek midir? Eğer bu gerçekleştıri- lirse eğitimde firsat eşitliğinin sağlanması, en azından daha fazla bozulmaması için nasıl bir yöntem önenlmektedir? Araştırma-gelıştırme için gereken ekonomik kaynak nasıl yaratıla- caktır? Ülke kalkınmasına koşut olarak hangi projeler ön plana alınacaktır? Yine, yükseköğretimde kalite değerlendir- mesinin; yöntemleri, hangi kunomlar tarafin- dan yapılabileceği, bu konuda objektifliğin nasıl sağlanacagı gibi ciddi konular yeterince irdelenmiş midir? Bu konular ne yazık ki siyasal iktidann gün- deminde öncelikli sıralarda yer almamakta- dır. Aym şekilde temel eğitim sorunu için ge- nelde nasü bir reform gerektiği tartışılmamak- tadır. Oysa temel eğitim göz önünde bulundu- rulmadan hazırlanacak bir yükseköğretim ya- sası hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Yükse- köğretim kurumlannın kapısına gelen öğren- ciler nasıl bir eğitim ve bilinç düzeyinde ola- caktır? Milyonlarca üniversite mezunu işsizin yaşadığı ülkemizde, mesleki eğitimin yeniden düzenlenmesinin ne şekilde gerçekleştirilece- ği ve bu insanlara hangi iş sahalannın açılabı- leceği yeterince tartışılmadan, yükseköğretim kurumlannın nasıl ve kimler tarafindan yöne- tileceğinin sürekli olarak gündemde tutulma- sı iyi niyetli bir yaklaşım mıdır gerçekten? Temel eğitimin sorunlannı din eğitiminin sorunlanna indirgeyen, özel temel eğitim ku- rumlannın yaygınlaştınlarak geneldeki ora- nın yüzde 2'den yüzde 40'lara getirilmesini teşvik etmek istediğini ifade eden bir anlayış- la toplumun beklediği, gereksınim duyduğu eği- tim reformunu gerçekleştirmek mümkün ola- cak mıdır? Bilim tarihı şüphe ve merak teme- linde gelişmiştir. Bilim adamlannın temel iş- levi doğayı ve toplumu sorgulamaktır. Bu hem fen bilimlerinde hem de toplum bilimlerinde böyledir. Bilim adamlan ellerindeki verilerle uğraştıklan bilim alanındaki olaylann geli- şimlerini bilimsel yöntemlerle analiz ederler ve ortaya çıkabilecek olumsuz sonuçlan (belli ya- nılgı paylan içinde) öngörürler ve olası olum- suz sonuçlan önlemek için yöntemler ararlar. YÖK tartışmalannda elımızdeki somut veriler; "türban yasağT, YÖK'ün yapısında siyasal iktidann etkinlığinin artunlması, imam hatip lisesi mezunlannın üniversitelere girişinin ko- laylaştınlması, üniversite ekonomik kaynak- lanmn daraltılması vb. söylem ve eylemlerdir. Bu veriler ışığında ortaya çıkan sonuç; siyasal iktidann amacının, yükseköğretimde bir re- form sürecı başlatmak değil, mevcut yasadaki bazı değişikliklerle üniversiteleri yönlendirme ve yönetme oldugudur. Kuşkusuz bu kabul edi- lemez. Bilim, insanlık tanhinin hiçbir dönemın- de sıyasetin güdümüne girmemiştir. Üniversiteler toplumlann deniz fenerleridir. Yukanda söz edılen birkaç ana sorun, buzda- ğının yalnızca suyun üzerinde kalan kısmıdır. Bu sorunlar yahuzca akademisyenlerin değil tüm toplumun sorunlandır ve Cumhuriyet ay- dınlanmasının temel felsefesi kapsamında top- lumun tüm kesimlerinın katılımıyla tartışma platformlan oluşturulmadan çözümlenemez. Karanlık denizlerde ışıklan zayıflatılmış de- niz fenerlerinı arayarak yönünü bulmaya ça- lışan teknelerin gideceği yer neresiyse, bilim- sel duyarhlık ve yöntemlerle tartışılmadan 50 sayfalıkmetinlerle yükseköğretimi düzenleme- ye çalışacak olan ülkemizin gideceği yer de ora- sı olabilir. Bu nedenle toplumun tüm kesim- lerinin konuya göstereceği ilgi ve duyarhlık, ülkemizin geleceği açısından yaşamsal önem- dedir. Umut Sizde... Nusret ERTURK B üyük usta Rrfat D- gazbirşiirindebi- ze şöyle sesleni- yor: "Benden geçti mi di- yorsun?/Aç icoOanm kor- İodukoL" Sırasmda, korkuluk ol- manm bile bir yaran görü- lür. Yaşam yolunda "ben- den geçti" demeye hakkı- mız var mı? Gücümüze göre yapılacak bir iş, bir görev kesinlikle bulunur. Her durumda, umutsuz- luğa kapılan kapaöyormu- sunuz? Herkoşulda, başı- nızı dik tutuyor musunuz? Her yaşta, korkuyu dalı- nıza kondurmuyor musu- nuz? Bilimin aydınlığın- da yol alırken yolunuza engellerkonulursa; "Odu- var / O duvannız / VH ge- BrbizeVE!_" dizelerini ses- lice söyleyebiliyor musu- nuz? Oyleyse, umut siz- de. Son günlerde sıkça çalı- nan "NeFarkEder" naka- ratlı şarkı, bizim şarkımız olamaz. Umudu kalmamış insanlar, kunımuş ağaçla- ra benzermiş. Ne acı! Bilirsiniz, Bahçesaray Van'ın bir ilçesi. Yolu, kar- dan altı ay kapalı kalır. Ge- çen yıl, kış ortasmda, bir televizyonda gazeteci, her nasılsa Bahçesaray Bele- diye Başkam'm telefonla bulmuş, ona soruyordu: "fiçenizm yolu yıbn yansı kapalı kaJryor. Hayaümz felç olmuyor mu?" Baş- kan, bütün bu ağır koşul- lar bize \TZ gelir dercesi- ne, şunlan söyledi: "Bura- da zaten hayat olmadığı için, fdç olan bir şeydeyok- tur. Sûrüyor hayat" Düşü- nebiliyor musunuz, o ağır sorunlar altında bile yaşa- mabağlılık... Güçlüklere, gülümse- meyle bakabilmek... Işte umut bu. Karşıdaki. hasmını çö- kertmek, yenmek için mo- ral değerleri, umudu he- def seçer. Çünkü umudu- nu yitirmiş olan, her şeyi- m yitirmiş demektir. Kar- şı saldnılarsürüyor. Umu- dun önemi de böylece öne geçiyor. Büyük ozan Nâ- zrnı Hikmet"ten okumanın tam zamanı "Onlarümi- din düşmanıdır sev'güim / _/Sanadüşman,banadüş- man /Düşünen insana düş- man / Vatan ki bu insanla- rm evidir/ Sevgüün, onJar vatana düşman_" Umut sizde... yeni bölum PENCERE Bitecek Samldığı Yerde Başlayan... Ataol Behramoğlu'yla upuzun bir geçmişimiz var.. Devrimci bir geçmiş.. Behramoğlu ile arada sırada gazetenin üst ka- tında buluşuruz; ya bir yerden geliyor, ya bir yere gidiyordur; ama, köşe yazılarını hiç eksik etmez.. Geçenlerde coşkuyla anlatıyordu: - llhanAb/, toplumda bir rüzgârlanma var;ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği) çağırmıştı, Soma'ya gittim, koca salon ağzına dek dolmuştu; yüzler aydınlık, bakışlar karahı, çok sevindim. Neler oluyor bize?.. Behramoğlu'nun "Türkiye, Üzgün Yurdum, Gü- zel Yurdum" adlı şiirinden kimi dizeleri okumanın ve de düşünmenin tam vaktidir: Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum Yazgısı kara yazılmış gelin Kurumuş sütü memelerinin Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum Harlı bir ateş gibi derinde yanan Haramilerin elinde bunalan Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum Güngörmüş bilge toprağım Yunus, Pir Sultan ve Nâzım Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum Asmalann üstünde gün ışığı En güzel günlerin yakışığı • Neler oluyor bize?.. Yerel seçimler dağdağasında bu yurdun en bi- linçli sandığın evlatlan birbirine giriyor; o koltuk se- nin, bu koltuk benim kavgası... Iflah olmaz birilerinin bir elinde ayna.. Bir elinde cımbız.. Neler oluyor bize?.. Sıkıntımı def etmek için ADD Genel Başkanı Er- tuğrul Kazancı'yı aradım: - Ertuğrul neler oluyor bize?.. - An, dedi, iyi şeyler oluyor, bir 'hareket' başla- dı; '3 Mart'fa geniş katılımlı bir toplantı Ankara 'da gerçekleşecek, "Hilafetin ilgası veTevhidi Tedrisat Kanunu'nun Kabulü" üzerine Atatürkçüler bir ara- ya gelecek, toplantı açılışında müjdeyi verece- ğiz... • Peki, 28 Mart yerel seçimlerinde neler de neler olacak?.. AKP malı götürecek mi?.. Sol kesimde halkla tam anlamında bütünleşen yerel liderler yetişti.. Bu gelişmenin üzerine mim koyun!.. Çünkü bu atılımcı liderler benimsedikleri ve uy- guladıklan yöntemlerle toplumun istencini siyaset- te çağdaş gerçekliğin yörüngesine oturtabiliyoriar; partiler bölünmüşlüğünün üstüne çıkıp adlarını seçmenin bilincine doğrudan yazdıranlar, yannla- ra yatırım yapıyorlar... AKP 28 Mart yerel seçimlerinde kazansa bile malı götüremeyecek... Neden?.. • Sorunun yanıtı Ataol Behramoğlu'nun şiirindeki son üç dizede yazılı: "Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum Zinciri altında kımıldayan Bitecek samldığı yerde başlayan" Evet, başlıyoruz. Sayın Belediye Başkanlarımız, Başkan Adaylanmız, MEYDAN SİZİN! Hangi partıden aday olursanız olun, sesinızı seçmenınıze Ulusal Kanal'dan özgürce duyurun. Ulusal Kanal'ın Belediye Meydani programında projelennizı. yönetım polıtılcalannızı, şehircılık anlayışınızı. eleştın ve çözümlerinizi dile getirin. Seçmen kitlenizle Ulusal Kanal ekranında butvsun. yerel seçimlerde bajfcan seçllmenin yolunu açın. ;s'ı>.:al Ccd. Oeva Çvz: No. Tel: O2!2 25i 50 ?O|p www.ijlusalkanal.com.tr / .' ~ B e ^ ^ j : ^ S0070 iilo x) Fax: 0212 251 50 47 olusalaulusalkanal.co' BELEDİYE MEYDANİ Cença Bağöan Kıtlore* B& Boj*. («HPJ - Ouran Evren Turfta B& Başk. IUH?) - Anmet Maç estoşehr Tepebay Sef 8osk (DÎP) - GürOûl Çopon Esenyort SeJ Başk ISHP, - Mefime' Uz. Çertetköy Bet 8as* ffrr] Fikrel 5ah«ı. Sangan d& flajfc fSHP) - H famhırr GuJcan.raraTTan Bel Bafk. IMHPj - Antnet Tu*e*p A^va*k Bel Saşk IDYPI - Haâ ToKbof. Beyo&u Bel 8a{*. jAKP} - rusuf Natnoğtu BejiJtfo? Bel Sas*- tANAPJ - rusu* Zıyo Gunayam. Bporta Bel Baslc fMHPI - royfur Çiçefc Tre Bel Başk (ANAPJ - Fmur Kcç Çoytfova Bet floşk. {CHPİ - H*/r*eî Erenkaya hmti Bûyükseftr Bel BajJt ICHP) - Hamrt Nışanct Sefeahtsar Bel ö a j t [ANAPj . Ouran Dermr Beyağoç 8ef öajfc (CHP) • AVM öztür*. sonaz Bel 8cs* !MW) - 5 e v « f Ourmuj. Dalan 3e* &aşk fANAPj - Durrun Poyrai. Sıvosk 8 * B05* (CHPİ - Tuıncoy <*ç. cdremrf 8e' 8aît (MHPj - Ozguf Özdefnr. T"a5ova Bei BCJK >MHP} - Ergülu Göfcçefin YörMu Bel Boşt (MHPj S«**dly* Mcydon Progrannna ta^vuıular tçin: Tel: (0212) 2S1 SO M Fax: (0212) 2İ1 $0 47 ufcjsalSutusa4kanal.com.lr - utnal Konal Yml l'onsftntef ltoort»noKW ULUSAL "Tüıkiyanln Milll Kanalı" IUSAI KANAL IURK5AI2A Hayat Bilgisi Seçimlerin yaklaşmasıyla Amil Bey'i siyaset heyecanı sarar. Fahiş fiyatla okulda bilgisayar kursu açılması, Afet Öğretmen'i kızdırır ve alternatff bir çözümle herkesi şaşırtır... Türkiye'nin dizisi Hayat Bilgisi'ni kaçırmayın! Bu akşam 20:30 Esas Shovv bu Show!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle