17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 ŞUBAT 2004 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI JMUMTAZ SOYSAL Başkansal Yanıt GEÇEN GÜN Amerika'nın büyük televizyon kanallanndan NBC'de Başkan Bush'a sorulan so- ru çok basitti: "Ulusuyanıltaraksavaşa soktuğu- nuzu söyleyenlere ne dersiniz?" Şimdi, dünyalar hâkimi bir süper devletin baş- kanınca verilmiş yanıttan kelimesi kelimesine alı- nıp Nevv York Tİmes'ta yayımlanan sözleri oku- yalım: "Evet. Her şeyden önce, silahlan bulacağımı ummuştum. Şu masanın gerisinde oturan kişi ola- rak, banşla savaş arasında son derece zor bir ka- rar alıp kararımı da elde edilebilecek en doğru istihbarata dayandırırken, hem öyle istihbarat ki, yıllar boyu toplanmış, yalnız bizim analizcilerimiz- ce değil, başka ülkelerdeki analizcilerce de ge- çerli sayılmış. Kararımı teröre karşı açılan savaş bağlamında verdim. Başka bir deyişle, hücuma uğramıştık, böyle olunca da her tehdidin yeni- den tahlili gerekiyordu. Hertehdideyeniden ba- kılmalıydı. Zarar verme olasılığı taşıyan tehdide. Teröre ilişkin olarak. Elbette davamızı uluslara- rası topluluğa taşıyıp Saddam Hüseyin 7 barış- çı yoldan silahsızlandırmayı başaracaktık. Baş- ka bir deyişle, istihbarata baktık ve geçmişte si- lah kullandığını anımsadık; bundan söz konusu silahlara sahip olduğu anlamı çıkıyordu. Terörist gruplan finanse ettiğini de biliyorduk. Tehlikeli bir adamdı bu. Işte savaşa girmeden önce yararian- dığım istihbarat böyleydi." Yanıt, aynı kemkümle şöyle devam ediyor: "Silah stoklarının olacağını beklemiştik. Ya- ni, ben beklemiştim. Ama, David Kay (silah ko- nusunun baş tahkikçisi), silah yapma kapasite- sinin bulunduğu sonucuna varmıştı. Başka bir de- yişle, David Kay gelip de stoklan bulamadık ama, silahların nereye gittiği konusunda birtakım dü- şünceler var diyor. Silahlar savaş sırasında im- ha edilmiş olabilirdi. Saddam'la adamları biz Irak'a girerken ortadan kaldırmış veya saklamış da olabilirdi. Başka bir ülkeye götürülmüşlerdi bel- ki de." "Ne var ki, David Kay, Saddam'da silah yap- ma kapasitesi bulunduğunu bildirmişti. Saddam Hüseyin tehlikeli biriydi, silahlarıyla. Saddam si- lah imal yeteneğiyle tehlikeliydi. Dünyanın tehli- keli bölgesinde tehlikeli bir adamdı. SonuçtaBir- leşmiş Milletler'e gitme kararı aldım, onların bir yığın vehsini de kullanarak; başka bir deyişle, vaıiığı ispat edilmese de, sahip olduğunu düşün- düğümüz. Çünkü, Amerika kenara çekilip birçıl- gından en doğru davranışı bekleyemez diye dü- şünüyorum. Zorunlu olan şu ki, şunun zorunlu olduğuna inanıyorum ki, bir tehdit görûyorsak, bu tehditlerle burun buruna gelmeden başa çık- malıyız. Burun buruna geldiğimizde artık geç kal- mışız demektir." Yeryüzündeki en büyük devletin başkanı, ay- nı minval üzre dakikalarca konuşmuştu. Kopuk kopuk, tekrar tekrar. Aynı kişinin, bu ipe sapa gelmez sözlerle binlerce masum Iraklıyı ve kendi halkının yüzlerce gencini ölüme sürük- lediğini düşündükçe, yimnibirinci yüzyıl dünyasına acımaz mısınız? " CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ ŞUBAT AYf ETKİNUKLERİ (3) Cumartesi Söyleşileri Kamu Yönetimi Yasası üzerine" Praf.Dr. TÜRKEL MİIMİBAŞ (14 Şubat 2004 Cumartesi Saat: 15.00) Kitap İmzası: Prof. Dr. Türkel MÎNİBAŞ Ver : Cumhuriyet Kitap Kulübü (Fransız Konsolosluğu'nun Yanı) tstiklal Cad. Zambak Sok. No: 4 D: 1-2 Beyoğlu/tstanbul Etkinlikler Koop-C tarafından düzenlenmektedir. Ücretsiz ve herkese açıkttr. Kafetmamız Pazar dahıl her gûn saat 10 00 - 2100 arası açıktu Sessizljk ve Sırdır Ötesi Işıl Özgentürk Anlatı 102 Sayfa 13.5x19.5 cm 6 000 000 TL ÇUŞ'lann Perakende Ticareti... Yabancı sermayenin finans yapısı güçlü olduğu için ulusal sermayemizi eritmesi kolay olmaktadır. Sakıp Ağa'ya kendi söylem biçimiyle soruyorum: Ağam, madem aynlacaktm, elin gâvurunu neden neden neden Anadolu'ya getirdin? Ağa'da laf çok, bir gerekçe bulur elbette. KubÜay GÜLSEM İşletmeci S abancı Holding'in miştir. Kraft tarafından da Kar başı Sayın Salop Sa- bancı, sıkça yaban- cı sermayenin ülke- mize gelmesi gerek- tiği konusunda basına açıklama- larda bulunmaktadır. Kendınce önemli saydığı konularda ise kimi sözcükleri iki-üç kez yine- leyerek düşüncenın altını çiz- mektedir. Zengin işadamımız Sayın Sabancı, düşüncesıne uy- gun davranarak gıda sektörün- de iki yabancı dev olan Kraft ve Danone ile ortaklık kurmuştur. Gelin görün kı ellerıyle çağırıp evlilik yaptığı yabancı ortak- iıkla anlaşamayıp kısa bir süre önce yollannı ayırmıştır. Evli- likten aynlan yabancı ortaklar insanımızı ve ülkemizı çok se\ - miş olacaklar ki (!) ülkemizde kalmaya devam etmektedirler. Danone-Sabancı evlıliği devam ederken, Birtat ve Tikveşli fir- malan satın alınarak (2004'te de Nestle Süt Yoğurt, Danone ta- rafından satın alınmıştır) evlı- liğin maddi yönü güçlendinl- Gıda satın alınmıştır. Bu ya- bancılar ülkemizdeki pazar ve ticareti öğrendıkten sonra Sakıp Ağa'ya "çüüüz" demişlerdir. Sakıp Ağa'ya sormak gerek, evliliğın kime ne yaran oldu diye... Sabancı Holding'eyara- n oldu mu bilinmez ama ülke- mize yaran olduğu su götürür. Yabancı sermayenin finans yapısı güçlü olduğu için ulusal sermayemizi eritmesi kolay ol- maktadır. Sakıp Ağa"ya kendi söylem biçimiyle soruyorum: Ağam, madem aynlacaktın, elin gâvurunu neden neden neden Anadolu 'ya getırdm? Ağa 'da laf çok, bir gerekçe bulur elbette. Yeni Dünya Düzen( sizliği)inin bağımsızlık yerine, ülkelerin "karşıhkh, bağnnuhk" ilkesini benımseme dayatmasında göz ardı edilen, karşılıklann eşitsiz- liğıdır. Göreceli olarak zayıf bir ulusal sermayemızle ÇUŞ'ların ışbırliğı nasıl dengede olabilir? Ülkemiz tamamen bir pazar du- rumuna dönüştürülmüştür. Tı- caretimiz ve pazarımız yavaş yavaş işgal edilmektedır. Tüketici, davranış olarak al- dığı ürün ya da hizmetin men- şeine (hangi ülkenın malı, ulu- sal fuma mı, çokuluslu şirket mi vb.) bakmaz. Sadece fıyat, kalite vb. ko- nularla ilgılenır. ÇUŞ'lar bir yandan (süt, yoğurt, peynir, çi- kolata, bisküvi vb.) üretici/sa- tıcı firmalarla perakende paza- nnı eline geçirirken öbürtaraf- tan Carrefoursa. Real, Metro, BlM, Tesco, vb. dev bakkallar- la perakendede söz sahibi olma- ya başlamışlardır. Gelen yabancı konuklar (ko- nukturlar; çünkü geldikleri gi- bi gidecektirler) Ulus Devlet olduklan halde bize "UlusDev- let" modasının geçtiğini söyle- mektedirler. Ülkemizde sanayi burjuvazisinin yerine ticaret burjuvazisi geliştiği için hesap- lar hep "şirket çıkarlan" göze- tilerek yapılmakta ve Anado- lu 'nun tican işgaline çanak ru- tulmaktadır. Yabancıiann girişimi... Yabancılann ülkemizdeki ti- careti ele geçirme girişimleri- nin siyasal ve sosyal yansıma- ları daha da etkileyicıdir. - Hükümetlerın tutarlı ve öz- gür bir ulusal politika izleme- lenne engel olmakta ve sadece kendi şirketleri için özgür po- litikalar üretilmesine olanak ha- zırlamaktadırlar. - Şirketlerinin ürettiği malla- rın Anadolu'nun her yerınde özgürce satılabilme özgürlüğü- nü sağlamaya yönelik yasal dü- zenlemeler yaptırabilmektedir- ler. - Toplumumuzun nelere gü- lüp nelere kızacaklannı belirle- yebilmektedirler. - Insanlanmızın hangi kitap- lan okuyup hangi konularda konuşması gerektiğini de be- lirleyebilmektedırler. - Okey, bye bye, vaav, çek et- mek vb. sözcükleri dilımizın doğal bırer sözcükleriymiş gi- bi algılatabılmektedirler. Kimhğimizi markalaştırarak, bilinçsiz bir tüketim toplumuna dönüştürülen ülkemiz insanlan, kazandıklarından daha fazla har- cayarak devletin bütçesine denk bir bütçeyle yaşam savaşı ver- mek zorunda bırakılmaktadır. Bu durum da; toplumsal du- yarlılığını yitırmış, bireycilıği ön plana çıkaran toplum tipi yaratılmasına neden olmuştur. Sorunun çözümü de tutarlı, emekten yana sol bir partinin ik- tidara taşınmasıyla olacaktır. CHP iktidar olmamasının ne- denlerine biraz da bu açıdan bakıp dersıne çalışırsa, toplu- mun toparlanma sürecını kısal- tır. Aksi durumdaysa toplum CHP've dersini verir sanınm. AB Odaklı AKP Politikasında... Doç. Dr. Hüner TUNCER B ugünkü hükümetin, Kıbns sorunu- nu alelacele çözmek istemesinın ar- kasında yatan başlıca neden. kanım- ca Türkiye'nin bir an önce AB'ye üye ola- rak kabul edilmesinin sağlanmasıdır. "Ta- rih tekerrürden ibarettir" deyişi, ne denli doğru? Biraz geriye gidecek olursak görü- rüz ki Türkiye, benzer bir durumu 1950 yı- lında da yaşamıştır. 1950 yılı içinde Türki- ye'nin dışa dönük tek amacı, "NATO'ya kabul edilmek"ti. Türkiye, bu dönemde, tüm dış polıtıkasını "NATO'va girme" çer- çevesi içinde değerlendirmekteydi. Bu ne- denledir kı 195O'lı yıllarda, Kıbns davası- nı Yunan hükiimeti kadar benimseyememiş ve Kıbns sorununda üstünlüğü (inisiyatifi) büyük ölçüde Yunanistan'a bırakmıştı. 1950'li yıllann başında, Türkiye'nin baş- lıca hedefi, Batı bloku içinde yer almak ve bunun için de öncelikle NATO'nun üyesi ol- maktı. Türkiye. bu yıllarda, dış politikası- nı NATO çerçevesinde değerlendirmekte ve bu çerçevede, Kıbns'a ilişkin politikası, ikincil öneme sahip olmaktaydı. Başka bir deyimle, Batı topluluğunun içinde yer ala- bilmek için Türkiye. Yunanıstan'la arasın- da bir sorun çıkartmaktan kaçınmakta ve Kıb- ns'a sahip çıkmaktan çekinmekteydi. Türkiye. Kıbns sonınunun uluslararası forumlarda görüşülmeye başlandığı 1954 yı- lından itıbaren, bu sorunun çözümünde baş- lıca taraflanndan biri olduğu görüşünü. yal- nızca sözlerle dile getirmekle yetinmeyip davranışlan ve politikasıyla da bu sözleri- nin "arkasuıda durduğunu" tüm dünyaya kanıtlayabilmiş olsaydı. acaba bu sorun. bugün de bir "sorun" olma niteliğini koru- yacak mıydı? Şunu rahatlıkla söyleyebilıriz ki 1950'ler- de Yunanıstan'ınresmen "Enosis" politika- sını benimsemesinin altında yatan önemli bir neden, bu yıllarda Türk hükümetinin "Enosis"in önlenmesini tngiltere'yabırak- mış olan tutumudur. Böylece. Yunanıstan'da, Türk hükümetinin ıleride de Kıbns sorunu- na ilişkin olarak herhangi bir güçlük çıkart- mayacağı izlenimi uyanmış ve bu da Yuna- nistan'ı, Kıbns konusunda daha ileri adım- lar atmaya özendirmiştir. Türk hükümeti, kendi istenciyle. Yunan hükümetine kıyas- la, Kıbns sorununda daha geri konumda kalmayı yeğlemiştır. NATO'ya kabul edil- dikten sonra ise Türkiye'nin Kıbns'a olan ilgisi zayıflamıştır. Türkiye'nin bu tutumu, ilerideki yıllarda da onun aleyhine olmuş ve diğer devletler tarafından kıbns davasında sözünün Yunanistan ölçüsünde dinlenme- mesi sonucunu doğurmuştur. Bugün iktidardaki hükümetin başlıca tut- kusu, Türkiye'nin, AB topluluğunun bir üyesi olabilmesidir. Hem de mümkün ola- bilecek en erken tarihte! AB'nin. ABD'nin ve öbür ülkelerin de çok iyi bildiği hükü- metin bu tutkusu, Kıbns diplomasisinde, onun "eüni zavıflatacak bir kart" değil mi- dir? Diplomatik görüşmelerde, taraflar, hiç- bir zaman zaaflannı bu denJi açık bir biçim- de gözler önüne sermemelidir; aksi takdır- de, ilgili öbür taraflar, bu durumu sömür- meyi çok iyi bilebilirler. Türkiye'nin AB'ye girme isteği, Batılı devletler tarafından Türk dış politikasının başlıca amacı olarak değerlendirildiğinden ve bunun için de Türkiye'nin, aynı toplu- luk içerisinde yer alan Yunanistan 'la iyi iliş- kiler içinde olması gerektiğinden; başta ABD olmak üzere. AB üyesi ülkelerde, Türk hükümetinin. Kıbns konusunda daha esnek bir tutuma sahip olabıleceği ve ödün- lerde bulunabıleceğı kanısı yaygındır. AB'ye girme amacını tüm dış politikası- nın odak noktası halıne getıren ve bunu tüm dünyanın gözleri önüne sermekte en ufak bir sakınca bile görmeyen hükümetımızın, Kjbns sorununa çözüm arama çabalan ıçın- de olduğu şu günlerde, 1950'lerin başlann- da düşmüş olduğumuz hataya benzer bir yanılgıya düşmemesini, yani AB'ye girme uğruna, Kıbns'ı feda etme yoluna baş\oırul- mamasını dilerim. Tarihte yapnuş olduğumuz yanlışlıklan yinekme\elinı! Bizi kendi içine almak iste- meyen, alsa bile bunu istemeyerek yapaca- ğı gün gibi açık olan, AB'nin üyesi olma pa- hasına, Kıbnsımızı gözden çıkartmayahm! BüviikAtatürkümüzün şu sözlen, "kulağı- nuzaküpeokun": "Efendiler! Kıbns düşman elûıde bulun- duğu sürece, ülkemizin güney bölgesinin ik- mal yollan ükanmıştır. Kıbns'a dikkat edi- niz! Bu ada bizim için mühimdir." Annan Planı Yeni Bir Sevr'dir... Aydm OLGUN n Çok söylendi, çok yazıldı; ancak Sn. Başbakan Er- doğan'a birtürlü anlatama- dık Kofi Annan Planı 'nın yeni bir Sevr olduğunu. Bir kez daha tekrarlayalım: Kofi Annan'ın Kıbns bahane- si ile hazırladığı plan Avrupa ül- kelerinin 1922 Anadolu yenil- gisınin ıntikam planıdır. Kofi Annan Planı; Sevr'in canlanduılması. Lozan Antlaş- ması'nın ve "Misakı MiDi'1 sı- nırlannın yok sayılması, Türk- leri Orta Asya'nın bozkırlanna sürmek isteyen LordCurzonun hayallerinin yeniden hortlatıl- ması demektir. Kofi Annan Planı; büyük ön- der Atatürk tarafından tarihin çöplüğüne gömülen Yunan "Me- galo Idea" safsatasuıın yeniden doğuşunu sağlamak. Ayasof- ya'nın tepesine Bizans bayra- ğını dikmek ve Kıbns Türkleri- nin en fazla on yıl içinde Girit önıeği adadan ko\ıılup yok edil- melerinin planıdır. Bir Kara Afnkalı olan Birleş- miş Milletler Genel Sekreten Kofi Annan ın bu planı, ülkesi- ni yüz yıllarca egemenliği al- tında tutan sömürgeci Avru- pa'nın istek ve emırlerine uygun bir şekilde hazırladığı da bir ger- çektir. Plan denilen bu kurnazlık bel- gesi, içeriğınden de anlaşılacağı gibi Kofi Annan dünyanın en köklü devletlerinden olan Tür- kiye'yi yüzyıllardır Avrupa'nın sömürgeci egemenliği altında ya- şamayı bir hayat felsefesi haline getiren, her gün sayısız darbele- re, katliamlara sahne olan uydu- ruk Afrika devletleri ile kanştır- mış, ona kendi kısır kafasında hazırladığı hak, hukuk \e ada- letten uzak errur \ e talimatlar \ er- meye cüret etmıştır. Türkiye'nin böyle deli saçma- lannı kabul etmesine olanak yok- tur ve hiçbir zaman da olmaya- caktır. Kofi .\nnan Planı bir açıdan şeytanibirplandır. Geleceğe yö- nelik Kıbns dışındaki konulara da el atmaktadır. Plan dikkatle incelendiğinde görülecektir ki Annan, Türkiye'yi Kıbns'tan sonra Ege sorunu, adalann silah- lanması, kıta sahanlığı ve kara- sulan konulanyla da karşı kar- şıya bırakacaktır. Türkiye'yi bu denli tehlike- lerle baş başa bırakmaya çahşan bu planın maalesef bir kısım Türk basınından destek gördü- ğü açıktır. AB ülkelerinin gerek Türki- ye ve gerekse KKTC üzerinde- ki baskılan sürerken yurdumuz- da bir kısım basının adeta "ver kurtulcu", daha doğrusu tesli- miyetçi mütareke basınını ara- tan bir şekilde hareket etmeleri dikkatı çekmektedir. Hatta Hürriyet gazetesindeki yazısında Ertuğrul Özkökün, AB standartlanna kavuşulabil- mesı için. Kıbns Türk gençle- rini "du\arlanyıkmak" için yü- rümeye. yani isyana teş\ ik ettı- ğıni görüyoruz. Bu arada. aynı gazetenın mensuplan Fatih Al- tavh -ki Teke Tek programlann- da görüyoruz ki Altaylı Kıb- ns'la ilgili temel bilgilerden yok- sundur- Ciinevt Ülsever, Hadi Uluengin, Yalçuı Doğan "\'er- Kurtulcu" görüşlerin başını çekmektedirler. Bu arada. M. AB Birand da TV kanallannda ulufe dağıtmasıylaünlenen Ma- dam Karen Fogg'un sözcülüğü- nü başan ile yapmaktadır. Tabıi bağnaz Denktaş düşmanı Me- tin Miinir'i de unutmamak ge- rekir. Annan Planı'nmiçtekivedışta- Id destekleyicileri ne derlerse de- sinler,Türkiye kamuo\ıınun, mu- halefeC partileri. shil toplum ku- ruluşlan, ünhersite gençüği, işçi sendikalan ve askeri-sKili ile bir- Kkte tek bir kalp hafinde Annan Plam'nı onaylamadığı açıktır. Kamuoyunun Annan Planı ile ilgili olumsuz düşüncelerini en açık ve en belırgin bu- şekilde es- kı cumhurbaşkanlanndan Sn. Sü- leyman Demirel ıfade etmıştir. Sn. DemireL, "Kıbns'ı verme- yi düşünenlerin başına gökkub- be yüahr" dıyerek en gerçekçı ve en doğru tanımı yapmıştır. * "Kıbns 'ın Anatomisi, Kıbns Gerçeği ve Dünden Bugüne Kıb- ns Sorunu " kitaplannın yazan. A U I M K(TABEVİ .. A BEŞIKTAŞ DOIMA6AHÇE CAD NO 65 TR (212) 259 31 M QIKllTf% KADIKOY MUHÜRDAfl C*B NO 60 TB. 1216) 44910 60 pta ANKARA 5. AİLE MAHKE\IESİ Esas No: 2003 '699 Karar No: 2003 187 Davacı Ruken Aktepe vekılı Av. Selma Çiçekçi tarafından davalı Da\ımı Aktepe alejhıne açılan tenfız davasının mahkememizde bitirilen yargıla- ması sonunda: Davacının davasının kabulü ile Tunceli ili, Hozat ılçesı, Karabekır MahTCy. Cılt No- 42, Hane No: 20'de nüfusa kayıtlı Hüseyin ve Sevim'den ol- ma 18.07.1978 Elazıg dogumlu da\-acı Ruken Aktepe ile aynı yerde nüfusa kayıtlı îbrahım \e Adile'den olma Hozat 04.03.19"74 doğumlu davalı Da- vımi Aktepe'nın boşanmalanna daır Besancon Aslıye Hukuk Mahkemesi'nın 09.03.2000 tarih 1999 1050 sayılı karannın tenfizıne. Alınması gereklı 7 880 000.-TL harcın peşın olarak alınan 2.080 000.-TL. harçtan mahsubu ile bakıve 5 800.000.-TL. davacıdan alınarak hazıne- ye gelır yazılmasına Yargılama gıderlennın davacı üzerınde bırakılmasına daır mahkememızden \enlen 02.10.2003 tanh ve 2003 699 Esas. 2003 187 Karar sayılı ılamı ile karar verılmış olup mahkememızce venlen bu kararın davalı Davımı Aktepe'nın 15 gün içinde temyız etmesı aksi halde karann kesınleşeceği da\alı Davımı Aktepe'ye ılanen tebliğ olunur. 1112 2003 Basın: 5304 PENCERE Babalar, Oğullar, Torunlar... Yıl 1900.. Almanya'da kadınlar üniversiteye gidebilme hak- kını almak için Meclis'e dilekçe vermişler. Fransa çocukların ve kadınların çalışma saatle- rini iyileştirmek için bir yasa kabul etmiş; günlük ça- lışma süresi en çok 11 saat olmuş.. Ünlü Paris Metrosu açılmış.. Ünlü sinema yıldızı Clark Gable doğmuş.. Emre Kongar'ın babası dünyaya gelmiş.. Yeni bir yüzyıl başlıyor. • Yirminci yüzyıl yaşanacak.. 2000'e ulaşılacak.. Emre'nin torunu 21'inci yüzyılın başlangıcında do- ğacak.. Ama Emre Kongar, Marguez in ünlü romanın- daki gibi "Yüzyıllık Yalnızlık"\ yaşamayacak; sım- sıcak bir aile romanında mutluluğunu duyumsaya- cak... • Emre Kongar'ın kitabının adı: "Babam, Oğlum, Torunum". "Yüzyıllık öykü" (Remzi Kitabevi) Yalnız bir aile öyküsü değil bu, Türkiye'nin 100 yıllık tarihinı kapsayan anıların dökümünde kişile- rin kara kalemle resimleri çiziliyor. Emre bir öğretmen ailesinin çocuğu... Baba Pertevniyal Lisesi Felsefe Hocası ve Mü- dür Muavini Ihsan Bey... Anne, öğretmen Mesude Hanım... Atatürk Türkiye'sinin umutlu, güvenli, istıkrarlı yıllarında geçen Emre'nin çocukluğunda amcalar, halalar, teyzeler, çocuklar, toplumsal ve tarihsel kapsamda yerlı yerlenne oturtuluyorlar... Emre Kongar edebiyatçı kimliğine karşın aile ta- rihinin kapısını toplumbilimdeki yetisinin anahtar- lanyla açıyor; kitap yüzeysel hatıra kınntılarından oluşan bir "eser" olmak hafrfliğinden kurtuluyor; Tür- kiye'nin yakın tarihinin dökümünde düşündürücü bir yapıta dönüşüyor. • Emre Kongar'ın babası ve annesıyle yaşadığı çocukluk ve gençlik yıllan, Istanbul'daki kültür ve sanat çevrelerinin ortamında geçer: Yahya Ke- mal'den Cemil Meriç'e, Nurullah Ataç'tan Ah- met Hamdi Tanpınar'a dek ünlülerevin konukla- ndır... Ama hayat durmuyor ki Emre büyüyecek, okul arkadaşı Bilgi ile evlenecek, Ankara'yayerteşecek, 1968'de oğlu Kağan doğacaktır... Aile üniversite yaşamıyla birlikte soluk alıp ver- mektedir; çevre 68'lilerin sonradan ünlenecek ad- lanyla dolup taşmaktadır; Türkiye hop oturup hop kalkmaktadır... 20'ncı yüzyılın son on yıllarını yaşayan Türki- ye'nin aydın ailelerinı kemiren, kuşatan, korkutan, baskı altına alan, çoluk çocukla birlikte savunma güdülenmesini evlerde öne çıkaran kâbuslu yıllar başlamıştır... Emre Kongar'ın oğlu Kağan bu ortamda büyü- yecek, evlenecek, tam 2000 yılında Emre Kon- gar'ın bir torunu olacaktır. • 100 yıllık süreçte lise öğretmeni Ihsan Kongar Bey Atatürk dönemini yaşıyor.. Üniversite Profesörü Emre Kongar Bey çok par- tilı rejimin çilesini çekiyor.. Kağan ise geleceği tam bir soru işaretine dönü- şen Türkiye'de bilgisayarcı... Biz ise köşeyazanmız ve Yayın Kurulu Danışma- nımız Emre Kongar'la birlikte her gün 21 'inci yüz- yılda Türkiye'nin yazgısını keşfetmek üzerine tar- tışıyoruz. K\CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ ŞUBAT AYI ETKhLİKLfRİ (2) "Ayın Tiyatro Oyunları" TUNCER CÜCEIMOĞLU ile Söyleşi (13 Şubat 2004 Cuma Saat: 18.00) Kitap İmzası: Tuncer CÜCENOĞLU Yer : Cumhurijet Kitap Kulübü (Fransız Konsolosluğıı'nun Vanı) İstiklal Cad. Zambak Sok. No: 4 D: 1-2 Beyoğlu/İstanbul Etkinlikler Koop-C tarafından düzenlenmektedir. İ'cretsiz ve herkese açıktır. Kafeten amız Pazar dahıl her gûn saat. 10 00 - 21.00 arası açıktır ANKARA CUMOK'LARA ÇAĞRI Ülkemizin içinde bulunduğu koşullar gereği biz Cumhuriyet okurları görev üstlenmemiz inancıyla tekrar birlik ve beraberlik oluşumunda sizlerin de katılımlannızı bekliyoruz. Bu beklentimiz, gazetemizin ışığı, bütünleştiri- ci başlığı altında toplantılarımıza devam etmek, çoğulcu sesimizi duyurmaktır. Buluşmak umuduyla. Tarih: 12 Şubat 2004 Perşembe Saat: 18.30 Yer: Atatürk Bulvarı No: 127, Kat: 10 Toplumsal Araştırmalar Vakfı Bilgi için: 434 27 70 (Nuran Çiftçioğlu)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle