Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 ŞUBAT 2004 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
JMUMTAZ SOYSAL
Başkansal Yanıt
GEÇEN GÜN Amerika'nın büyük televizyon
kanallanndan NBC'de Başkan Bush'a sorulan so-
ru çok basitti: "Ulusuyanıltaraksavaşa soktuğu-
nuzu söyleyenlere ne dersiniz?"
Şimdi, dünyalar hâkimi bir süper devletin baş-
kanınca verilmiş yanıttan kelimesi kelimesine alı-
nıp Nevv York Tİmes'ta yayımlanan sözleri oku-
yalım:
"Evet. Her şeyden önce, silahlan bulacağımı
ummuştum. Şu masanın gerisinde oturan kişi ola-
rak, banşla savaş arasında son derece zor bir ka-
rar alıp kararımı da elde edilebilecek en doğru
istihbarata dayandırırken, hem öyle istihbarat ki,
yıllar boyu toplanmış, yalnız bizim analizcilerimiz-
ce değil, başka ülkelerdeki analizcilerce de ge-
çerli sayılmış. Kararımı teröre karşı açılan savaş
bağlamında verdim. Başka bir deyişle, hücuma
uğramıştık, böyle olunca da her tehdidin yeni-
den tahlili gerekiyordu. Hertehdideyeniden ba-
kılmalıydı. Zarar verme olasılığı taşıyan tehdide.
Teröre ilişkin olarak. Elbette davamızı uluslara-
rası topluluğa taşıyıp Saddam Hüseyin 7 barış-
çı yoldan silahsızlandırmayı başaracaktık. Baş-
ka bir deyişle, istihbarata baktık ve geçmişte si-
lah kullandığını anımsadık; bundan söz konusu
silahlara sahip olduğu anlamı çıkıyordu. Terörist
gruplan finanse ettiğini de biliyorduk. Tehlikeli bir
adamdı bu. Işte savaşa girmeden önce yararian-
dığım istihbarat böyleydi."
Yanıt, aynı kemkümle şöyle devam ediyor:
"Silah stoklarının olacağını beklemiştik. Ya-
ni, ben beklemiştim. Ama, David Kay (silah ko-
nusunun baş tahkikçisi), silah yapma kapasite-
sinin bulunduğu sonucuna varmıştı. Başka bir de-
yişle, David Kay gelip de stoklan bulamadık ama,
silahların nereye gittiği konusunda birtakım dü-
şünceler var diyor. Silahlar savaş sırasında im-
ha edilmiş olabilirdi. Saddam'la adamları biz
Irak'a girerken ortadan kaldırmış veya saklamış
da olabilirdi. Başka bir ülkeye götürülmüşlerdi bel-
ki de."
"Ne var ki, David Kay, Saddam'da silah yap-
ma kapasitesi bulunduğunu bildirmişti. Saddam
Hüseyin tehlikeli biriydi, silahlarıyla. Saddam si-
lah imal yeteneğiyle tehlikeliydi. Dünyanın tehli-
keli bölgesinde tehlikeli bir adamdı. SonuçtaBir-
leşmiş Milletler'e gitme kararı aldım, onların bir
yığın vehsini de kullanarak; başka bir deyişle,
vaıiığı ispat edilmese de, sahip olduğunu düşün-
düğümüz. Çünkü, Amerika kenara çekilip birçıl-
gından en doğru davranışı bekleyemez diye dü-
şünüyorum. Zorunlu olan şu ki, şunun zorunlu
olduğuna inanıyorum ki, bir tehdit görûyorsak,
bu tehditlerle burun buruna gelmeden başa çık-
malıyız. Burun buruna geldiğimizde artık geç kal-
mışız demektir."
Yeryüzündeki en büyük devletin başkanı, ay-
nı minval üzre dakikalarca konuşmuştu.
Kopuk kopuk, tekrar tekrar. Aynı kişinin, bu ipe
sapa gelmez sözlerle binlerce masum Iraklıyı ve
kendi halkının yüzlerce gencini ölüme sürük-
lediğini düşündükçe, yimnibirinci yüzyıl dünyasına
acımaz mısınız?
"
CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ
ŞUBAT AYf ETKİNUKLERİ (3)
Cumartesi Söyleşileri
Kamu Yönetimi
Yasası üzerine"
Praf.Dr. TÜRKEL MİIMİBAŞ
(14 Şubat 2004 Cumartesi Saat: 15.00)
Kitap İmzası: Prof. Dr. Türkel MÎNİBAŞ
Ver : Cumhuriyet Kitap Kulübü
(Fransız Konsolosluğu'nun Yanı)
tstiklal Cad. Zambak Sok. No: 4 D: 1-2
Beyoğlu/tstanbul
Etkinlikler Koop-C tarafından düzenlenmektedir.
Ücretsiz ve herkese açıkttr.
Kafetmamız Pazar dahıl her gûn saat 10 00 - 2100 arası açıktu
Sessizljk ve
Sırdır Ötesi
Işıl Özgentürk
Anlatı
102 Sayfa
13.5x19.5 cm
6 000 000 TL
ÇUŞ'lann Perakende Ticareti...
Yabancı sermayenin finans yapısı güçlü olduğu
için ulusal sermayemizi eritmesi kolay olmaktadır.
Sakıp Ağa'ya kendi söylem biçimiyle soruyorum:
Ağam, madem aynlacaktm, elin gâvurunu neden
neden neden Anadolu'ya getirdin? Ağa'da laf çok, bir
gerekçe bulur elbette.
KubÜay GÜLSEM İşletmeci
S
abancı Holding'in miştir. Kraft tarafından da Kar
başı Sayın Salop Sa-
bancı, sıkça yaban-
cı sermayenin ülke-
mize gelmesi gerek-
tiği konusunda basına açıklama-
larda bulunmaktadır. Kendınce
önemli saydığı konularda ise
kimi sözcükleri iki-üç kez yine-
leyerek düşüncenın altını çiz-
mektedir. Zengin işadamımız
Sayın Sabancı, düşüncesıne uy-
gun davranarak gıda sektörün-
de iki yabancı dev olan Kraft ve
Danone ile ortaklık kurmuştur.
Gelin görün kı ellerıyle çağırıp
evlilik yaptığı yabancı ortak-
iıkla anlaşamayıp kısa bir süre
önce yollannı ayırmıştır. Evli-
likten aynlan yabancı ortaklar
insanımızı ve ülkemizı çok se\ -
miş olacaklar ki (!) ülkemizde
kalmaya devam etmektedirler.
Danone-Sabancı evlıliği devam
ederken, Birtat ve Tikveşli fir-
malan satın alınarak (2004'te de
Nestle Süt Yoğurt, Danone ta-
rafından satın alınmıştır) evlı-
liğin maddi yönü güçlendinl-
Gıda satın alınmıştır. Bu ya-
bancılar ülkemizdeki pazar ve
ticareti öğrendıkten sonra Sakıp
Ağa'ya "çüüüz" demişlerdir.
Sakıp Ağa'ya sormak gerek,
evliliğın kime ne yaran oldu
diye... Sabancı Holding'eyara-
n oldu mu bilinmez ama ülke-
mize yaran olduğu su götürür.
Yabancı sermayenin finans
yapısı güçlü olduğu için ulusal
sermayemizi eritmesi kolay ol-
maktadır. Sakıp Ağa"ya kendi
söylem biçimiyle soruyorum:
Ağam, madem aynlacaktın, elin
gâvurunu neden neden neden
Anadolu 'ya getırdm? Ağa 'da laf
çok, bir gerekçe bulur elbette.
Yeni Dünya Düzen( sizliği)inin
bağımsızlık yerine, ülkelerin
"karşıhkh, bağnnuhk" ilkesini
benımseme dayatmasında göz
ardı edilen, karşılıklann eşitsiz-
liğıdır. Göreceli olarak zayıf bir
ulusal sermayemızle ÇUŞ'ların
ışbırliğı nasıl dengede olabilir?
Ülkemiz tamamen bir pazar du-
rumuna dönüştürülmüştür. Tı-
caretimiz ve pazarımız yavaş
yavaş işgal edilmektedır.
Tüketici, davranış olarak al-
dığı ürün ya da hizmetin men-
şeine (hangi ülkenın malı, ulu-
sal fuma mı, çokuluslu şirket mi
vb.) bakmaz.
Sadece fıyat, kalite vb. ko-
nularla ilgılenır. ÇUŞ'lar bir
yandan (süt, yoğurt, peynir, çi-
kolata, bisküvi vb.) üretici/sa-
tıcı firmalarla perakende paza-
nnı eline geçirirken öbürtaraf-
tan Carrefoursa. Real, Metro,
BlM, Tesco, vb. dev bakkallar-
la perakendede söz sahibi olma-
ya başlamışlardır.
Gelen yabancı konuklar (ko-
nukturlar; çünkü geldikleri gi-
bi gidecektirler) Ulus Devlet
olduklan halde bize "UlusDev-
let" modasının geçtiğini söyle-
mektedirler. Ülkemizde sanayi
burjuvazisinin yerine ticaret
burjuvazisi geliştiği için hesap-
lar hep "şirket çıkarlan" göze-
tilerek yapılmakta ve Anado-
lu 'nun tican işgaline çanak ru-
tulmaktadır.
Yabancıiann girişimi...
Yabancılann ülkemizdeki ti-
careti ele geçirme girişimleri-
nin siyasal ve sosyal yansıma-
ları daha da etkileyicıdir.
- Hükümetlerın tutarlı ve öz-
gür bir ulusal politika izleme-
lenne engel olmakta ve sadece
kendi şirketleri için özgür po-
litikalar üretilmesine olanak ha-
zırlamaktadırlar.
- Şirketlerinin ürettiği malla-
rın Anadolu'nun her yerınde
özgürce satılabilme özgürlüğü-
nü sağlamaya yönelik yasal dü-
zenlemeler yaptırabilmektedir-
ler.
- Toplumumuzun nelere gü-
lüp nelere kızacaklannı belirle-
yebilmektedirler.
- Insanlanmızın hangi kitap-
lan okuyup hangi konularda
konuşması gerektiğini de be-
lirleyebilmektedırler.
- Okey, bye bye, vaav, çek et-
mek vb. sözcükleri dilımizın
doğal bırer sözcükleriymiş gi-
bi algılatabılmektedirler.
Kimhğimizi markalaştırarak,
bilinçsiz bir tüketim toplumuna
dönüştürülen ülkemiz insanlan,
kazandıklarından daha fazla har-
cayarak devletin bütçesine denk
bir bütçeyle yaşam savaşı ver-
mek zorunda bırakılmaktadır.
Bu durum da; toplumsal du-
yarlılığını yitırmış, bireycilıği
ön plana çıkaran toplum tipi
yaratılmasına neden olmuştur.
Sorunun çözümü de tutarlı,
emekten yana sol bir partinin ik-
tidara taşınmasıyla olacaktır.
CHP iktidar olmamasının ne-
denlerine biraz da bu açıdan
bakıp dersıne çalışırsa, toplu-
mun toparlanma sürecını kısal-
tır. Aksi durumdaysa toplum
CHP've dersini verir sanınm.
AB Odaklı AKP Politikasında...
Doç. Dr. Hüner TUNCER
B
ugünkü hükümetin, Kıbns sorunu-
nu alelacele çözmek istemesinın ar-
kasında yatan başlıca neden. kanım-
ca Türkiye'nin bir an önce AB'ye üye ola-
rak kabul edilmesinin sağlanmasıdır. "Ta-
rih tekerrürden ibarettir" deyişi, ne denli
doğru? Biraz geriye gidecek olursak görü-
rüz ki Türkiye, benzer bir durumu 1950 yı-
lında da yaşamıştır. 1950 yılı içinde Türki-
ye'nin dışa dönük tek amacı, "NATO'ya
kabul edilmek"ti. Türkiye, bu dönemde,
tüm dış polıtıkasını "NATO'va girme" çer-
çevesi içinde değerlendirmekteydi. Bu ne-
denledir kı 195O'lı yıllarda, Kıbns davası-
nı Yunan hükiimeti kadar benimseyememiş
ve Kıbns sorununda üstünlüğü (inisiyatifi)
büyük ölçüde Yunanistan'a bırakmıştı.
1950'li yıllann başında, Türkiye'nin baş-
lıca hedefi, Batı bloku içinde yer almak ve
bunun için de öncelikle NATO'nun üyesi ol-
maktı. Türkiye. bu yıllarda, dış politikası-
nı NATO çerçevesinde değerlendirmekte
ve bu çerçevede, Kıbns'a ilişkin politikası,
ikincil öneme sahip olmaktaydı. Başka bir
deyimle, Batı topluluğunun içinde yer ala-
bilmek için Türkiye. Yunanıstan'la arasın-
da bir sorun çıkartmaktan kaçınmakta ve Kıb-
ns'a sahip çıkmaktan çekinmekteydi.
Türkiye. Kıbns sonınunun uluslararası
forumlarda görüşülmeye başlandığı 1954 yı-
lından itıbaren, bu sorunun çözümünde baş-
lıca taraflanndan biri olduğu görüşünü. yal-
nızca sözlerle dile getirmekle yetinmeyip
davranışlan ve politikasıyla da bu sözleri-
nin "arkasuıda durduğunu" tüm dünyaya
kanıtlayabilmiş olsaydı. acaba bu sorun.
bugün de bir "sorun" olma niteliğini koru-
yacak mıydı?
Şunu rahatlıkla söyleyebilıriz ki 1950'ler-
de Yunanıstan'ınresmen "Enosis" politika-
sını benimsemesinin altında yatan önemli
bir neden, bu yıllarda Türk hükümetinin
"Enosis"in önlenmesini tngiltere'yabırak-
mış olan tutumudur. Böylece. Yunanıstan'da,
Türk hükümetinin ıleride de Kıbns sorunu-
na ilişkin olarak herhangi bir güçlük çıkart-
mayacağı izlenimi uyanmış ve bu da Yuna-
nistan'ı, Kıbns konusunda daha ileri adım-
lar atmaya özendirmiştir. Türk hükümeti,
kendi istenciyle. Yunan hükümetine kıyas-
la, Kıbns sorununda daha geri konumda
kalmayı yeğlemiştır. NATO'ya kabul edil-
dikten sonra ise Türkiye'nin Kıbns'a olan
ilgisi zayıflamıştır. Türkiye'nin bu tutumu,
ilerideki yıllarda da onun aleyhine olmuş ve
diğer devletler tarafından kıbns davasında
sözünün Yunanistan ölçüsünde dinlenme-
mesi sonucunu doğurmuştur.
Bugün iktidardaki hükümetin başlıca tut-
kusu, Türkiye'nin, AB topluluğunun bir
üyesi olabilmesidir. Hem de mümkün ola-
bilecek en erken tarihte! AB'nin. ABD'nin
ve öbür ülkelerin de çok iyi bildiği hükü-
metin bu tutkusu, Kıbns diplomasisinde,
onun "eüni zavıflatacak bir kart" değil mi-
dir? Diplomatik görüşmelerde, taraflar, hiç-
bir zaman zaaflannı bu denJi açık bir biçim-
de gözler önüne sermemelidir; aksi takdır-
de, ilgili öbür taraflar, bu durumu sömür-
meyi çok iyi bilebilirler.
Türkiye'nin AB'ye girme isteği, Batılı
devletler tarafından Türk dış politikasının
başlıca amacı olarak değerlendirildiğinden
ve bunun için de Türkiye'nin, aynı toplu-
luk içerisinde yer alan Yunanistan 'la iyi iliş-
kiler içinde olması gerektiğinden; başta
ABD olmak üzere. AB üyesi ülkelerde,
Türk hükümetinin. Kıbns konusunda daha
esnek bir tutuma sahip olabıleceği ve ödün-
lerde bulunabıleceğı kanısı yaygındır.
AB'ye girme amacını tüm dış politikası-
nın odak noktası halıne getıren ve bunu tüm
dünyanın gözleri önüne sermekte en ufak
bir sakınca bile görmeyen hükümetımızın,
Kjbns sorununa çözüm arama çabalan ıçın-
de olduğu şu günlerde, 1950'lerin başlann-
da düşmüş olduğumuz hataya benzer bir
yanılgıya düşmemesini, yani AB'ye girme
uğruna, Kıbns'ı feda etme yoluna baş\oırul-
mamasını dilerim.
Tarihte yapnuş olduğumuz yanlışlıklan
yinekme\elinı! Bizi kendi içine almak iste-
meyen, alsa bile bunu istemeyerek yapaca-
ğı gün gibi açık olan, AB'nin üyesi olma pa-
hasına, Kıbnsımızı gözden çıkartmayahm!
BüviikAtatürkümüzün şu sözlen, "kulağı-
nuzaküpeokun":
"Efendiler! Kıbns düşman elûıde bulun-
duğu sürece, ülkemizin güney bölgesinin ik-
mal yollan ükanmıştır. Kıbns'a dikkat edi-
niz! Bu ada bizim için mühimdir."
Annan Planı Yeni Bir Sevr'dir...
Aydm OLGUN n
Çok söylendi, çok yazıldı;
ancak Sn. Başbakan Er-
doğan'a birtürlü anlatama-
dık Kofi Annan Planı 'nın yeni
bir Sevr olduğunu.
Bir kez daha tekrarlayalım:
Kofi Annan'ın Kıbns bahane-
si ile hazırladığı plan Avrupa ül-
kelerinin 1922 Anadolu yenil-
gisınin ıntikam planıdır.
Kofi Annan Planı; Sevr'in
canlanduılması. Lozan Antlaş-
ması'nın ve "Misakı MiDi'1
sı-
nırlannın yok sayılması, Türk-
leri Orta Asya'nın bozkırlanna
sürmek isteyen LordCurzonun
hayallerinin yeniden hortlatıl-
ması demektir.
Kofi Annan Planı; büyük ön-
der Atatürk tarafından tarihin
çöplüğüne gömülen Yunan "Me-
galo Idea" safsatasuıın yeniden
doğuşunu sağlamak. Ayasof-
ya'nın tepesine Bizans bayra-
ğını dikmek ve Kıbns Türkleri-
nin en fazla on yıl içinde Girit
önıeği adadan ko\ıılup yok edil-
melerinin planıdır.
Bir Kara Afnkalı olan Birleş-
miş Milletler Genel Sekreten
Kofi Annan ın bu planı, ülkesi-
ni yüz yıllarca egemenliği al-
tında tutan sömürgeci Avru-
pa'nın istek ve emırlerine uygun
bir şekilde hazırladığı da bir ger-
çektir.
Plan denilen bu kurnazlık bel-
gesi, içeriğınden de anlaşılacağı
gibi Kofi Annan dünyanın en
köklü devletlerinden olan Tür-
kiye'yi yüzyıllardır Avrupa'nın
sömürgeci egemenliği altında ya-
şamayı bir hayat felsefesi haline
getiren, her gün sayısız darbele-
re, katliamlara sahne olan uydu-
ruk Afrika devletleri ile kanştır-
mış, ona kendi kısır kafasında
hazırladığı hak, hukuk \e ada-
letten uzak errur \ e talimatlar \ er-
meye cüret etmıştır.
Türkiye'nin böyle deli saçma-
lannı kabul etmesine olanak yok-
tur ve hiçbir zaman da olmaya-
caktır.
Kofi .\nnan Planı bir açıdan
şeytanibirplandır. Geleceğe yö-
nelik Kıbns dışındaki konulara
da el atmaktadır. Plan dikkatle
incelendiğinde görülecektir ki
Annan, Türkiye'yi Kıbns'tan
sonra Ege sorunu, adalann silah-
lanması, kıta sahanlığı ve kara-
sulan konulanyla da karşı kar-
şıya bırakacaktır.
Türkiye'yi bu denli tehlike-
lerle baş başa bırakmaya çahşan
bu planın maalesef bir kısım
Türk basınından destek gördü-
ğü açıktır.
AB ülkelerinin gerek Türki-
ye ve gerekse KKTC üzerinde-
ki baskılan sürerken yurdumuz-
da bir kısım basının adeta "ver
kurtulcu", daha doğrusu tesli-
miyetçi mütareke basınını ara-
tan bir şekilde hareket etmeleri
dikkatı çekmektedir.
Hatta Hürriyet gazetesindeki
yazısında Ertuğrul Özkökün,
AB standartlanna kavuşulabil-
mesı için. Kıbns Türk gençle-
rini "du\arlanyıkmak" için yü-
rümeye. yani isyana teş\ ik ettı-
ğıni görüyoruz. Bu arada. aynı
gazetenın mensuplan Fatih Al-
tavh -ki Teke Tek programlann-
da görüyoruz ki Altaylı Kıb-
ns'la ilgili temel bilgilerden yok-
sundur- Ciinevt Ülsever, Hadi
Uluengin, Yalçuı Doğan "\'er-
Kurtulcu" görüşlerin başını
çekmektedirler. Bu arada. M.
AB Birand da TV kanallannda
ulufe dağıtmasıylaünlenen Ma-
dam Karen Fogg'un sözcülüğü-
nü başan ile yapmaktadır. Tabıi
bağnaz Denktaş düşmanı Me-
tin Miinir'i de unutmamak ge-
rekir.
Annan Planı'nmiçtekivedışta-
Id destekleyicileri ne derlerse de-
sinler,Türkiye kamuo\ıınun, mu-
halefeC partileri. shil toplum ku-
ruluşlan, ünhersite gençüği, işçi
sendikalan ve askeri-sKili ile bir-
Kkte tek bir kalp hafinde Annan
Plam'nı onaylamadığı açıktır.
Kamuoyunun Annan Planı ile
ilgili olumsuz düşüncelerini en
açık ve en belırgin bu- şekilde es-
kı cumhurbaşkanlanndan Sn. Sü-
leyman Demirel ıfade etmıştir.
Sn. DemireL, "Kıbns'ı verme-
yi düşünenlerin başına gökkub-
be yüahr" dıyerek en gerçekçı
ve en doğru tanımı yapmıştır.
* "Kıbns 'ın Anatomisi, Kıbns
Gerçeği ve Dünden Bugüne Kıb-
ns Sorunu " kitaplannın yazan.
A U I M K(TABEVİ
.. A BEŞIKTAŞ DOIMA6AHÇE CAD NO 65 TR (212) 259 31 M
QIKllTf% KADIKOY MUHÜRDAfl C*B NO 60 TB. 1216) 44910 60 pta
ANKARA 5. AİLE MAHKE\IESİ
Esas No: 2003 '699 Karar No: 2003 187
Davacı Ruken Aktepe vekılı Av. Selma Çiçekçi tarafından davalı Da\ımı Aktepe alejhıne açılan tenfız davasının mahkememizde bitirilen yargıla-
ması sonunda:
Davacının davasının kabulü ile Tunceli ili, Hozat ılçesı, Karabekır MahTCy. Cılt No- 42, Hane No: 20'de nüfusa kayıtlı Hüseyin ve Sevim'den ol-
ma 18.07.1978 Elazıg dogumlu da\-acı Ruken Aktepe ile aynı yerde nüfusa kayıtlı îbrahım \e Adile'den olma Hozat 04.03.19"74 doğumlu davalı Da-
vımi Aktepe'nın boşanmalanna daır Besancon Aslıye Hukuk Mahkemesi'nın 09.03.2000 tarih 1999 1050 sayılı karannın tenfizıne.
Alınması gereklı 7 880 000.-TL harcın peşın olarak alınan 2.080 000.-TL. harçtan mahsubu ile bakıve 5 800.000.-TL. davacıdan alınarak hazıne-
ye gelır yazılmasına Yargılama gıderlennın davacı üzerınde bırakılmasına daır mahkememızden \enlen 02.10.2003 tanh ve 2003 699 Esas.
2003 187 Karar sayılı ılamı ile karar verılmış olup mahkememızce venlen bu kararın davalı Davımı Aktepe'nın 15 gün içinde temyız etmesı aksi
halde karann kesınleşeceği da\alı Davımı Aktepe'ye ılanen tebliğ olunur. 1112 2003 Basın: 5304
PENCERE
Babalar, Oğullar,
Torunlar...
Yıl 1900..
Almanya'da kadınlar üniversiteye gidebilme hak-
kını almak için Meclis'e dilekçe vermişler.
Fransa çocukların ve kadınların çalışma saatle-
rini iyileştirmek için bir yasa kabul etmiş; günlük ça-
lışma süresi en çok 11 saat olmuş..
Ünlü Paris Metrosu açılmış..
Ünlü sinema yıldızı Clark Gable doğmuş..
Emre Kongar'ın babası dünyaya gelmiş..
Yeni bir yüzyıl başlıyor.
•
Yirminci yüzyıl yaşanacak..
2000'e ulaşılacak..
Emre'nin torunu 21'inci yüzyılın başlangıcında do-
ğacak..
Ama Emre Kongar, Marguez in ünlü romanın-
daki gibi "Yüzyıllık Yalnızlık"\ yaşamayacak; sım-
sıcak bir aile romanında mutluluğunu duyumsaya-
cak...
•
Emre Kongar'ın kitabının adı: "Babam, Oğlum,
Torunum".
"Yüzyıllık öykü"
(Remzi Kitabevi)
Yalnız bir aile öyküsü değil bu, Türkiye'nin 100
yıllık tarihinı kapsayan anıların dökümünde kişile-
rin kara kalemle resimleri çiziliyor.
Emre bir öğretmen ailesinin çocuğu...
Baba Pertevniyal Lisesi Felsefe Hocası ve Mü-
dür Muavini Ihsan Bey...
Anne, öğretmen Mesude Hanım...
Atatürk Türkiye'sinin umutlu, güvenli, istıkrarlı
yıllarında geçen Emre'nin çocukluğunda amcalar,
halalar, teyzeler, çocuklar, toplumsal ve tarihsel
kapsamda yerlı yerlenne oturtuluyorlar...
Emre Kongar edebiyatçı kimliğine karşın aile ta-
rihinin kapısını toplumbilimdeki yetisinin anahtar-
lanyla açıyor; kitap yüzeysel hatıra kınntılarından
oluşan bir "eser" olmak hafrfliğinden kurtuluyor; Tür-
kiye'nin yakın tarihinin dökümünde düşündürücü
bir yapıta dönüşüyor.
•
Emre Kongar'ın babası ve annesıyle yaşadığı
çocukluk ve gençlik yıllan, Istanbul'daki kültür ve
sanat çevrelerinin ortamında geçer: Yahya Ke-
mal'den Cemil Meriç'e, Nurullah Ataç'tan Ah-
met Hamdi Tanpınar'a dek ünlülerevin konukla-
ndır...
Ama hayat durmuyor ki Emre büyüyecek, okul
arkadaşı Bilgi ile evlenecek, Ankara'yayerteşecek,
1968'de oğlu Kağan doğacaktır...
Aile üniversite yaşamıyla birlikte soluk alıp ver-
mektedir; çevre 68'lilerin sonradan ünlenecek ad-
lanyla dolup taşmaktadır; Türkiye hop oturup hop
kalkmaktadır...
20'ncı yüzyılın son on yıllarını yaşayan Türki-
ye'nin aydın ailelerinı kemiren, kuşatan, korkutan,
baskı altına alan, çoluk çocukla birlikte savunma
güdülenmesini evlerde öne çıkaran kâbuslu yıllar
başlamıştır...
Emre Kongar'ın oğlu Kağan bu ortamda büyü-
yecek, evlenecek, tam 2000 yılında Emre Kon-
gar'ın bir torunu olacaktır.
•
100 yıllık süreçte lise öğretmeni Ihsan Kongar Bey
Atatürk dönemini yaşıyor..
Üniversite Profesörü Emre Kongar Bey çok par-
tilı rejimin çilesini çekiyor..
Kağan ise geleceği tam bir soru işaretine dönü-
şen Türkiye'de bilgisayarcı...
Biz ise köşeyazanmız ve Yayın Kurulu Danışma-
nımız Emre Kongar'la birlikte her gün 21 'inci yüz-
yılda Türkiye'nin yazgısını keşfetmek üzerine tar-
tışıyoruz.
K\CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ
ŞUBAT AYI ETKhLİKLfRİ (2)
"Ayın Tiyatro Oyunları"
TUNCER CÜCEIMOĞLU
ile Söyleşi
(13 Şubat 2004 Cuma Saat: 18.00)
Kitap İmzası: Tuncer CÜCENOĞLU
Yer : Cumhurijet Kitap Kulübü
(Fransız Konsolosluğıı'nun Vanı)
İstiklal Cad. Zambak Sok. No: 4 D: 1-2
Beyoğlu/İstanbul
Etkinlikler Koop-C tarafından düzenlenmektedir.
İ'cretsiz ve herkese açıktır.
Kafeten amız Pazar dahıl her gûn saat. 10 00 - 21.00 arası açıktır
ANKARA CUMOK'LARA ÇAĞRI
Ülkemizin içinde bulunduğu koşullar gereği
biz Cumhuriyet okurları görev üstlenmemiz
inancıyla tekrar birlik ve beraberlik
oluşumunda sizlerin de
katılımlannızı bekliyoruz.
Bu beklentimiz, gazetemizin ışığı, bütünleştiri-
ci başlığı altında toplantılarımıza devam
etmek, çoğulcu sesimizi duyurmaktır.
Buluşmak umuduyla.
Tarih: 12 Şubat 2004 Perşembe
Saat: 18.30
Yer: Atatürk Bulvarı No: 127, Kat: 10
Toplumsal Araştırmalar Vakfı
Bilgi için: 434 27 70 (Nuran Çiftçioğlu)