21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 ŞUBAT 2004 ÇARŞAMBA CUMKUFİYET SAYFA 17 RumlarABD'de "Lahey" taktiği uygulayacakmış. Biz de "oicccy" taktiği uygulayalvn! Sorun Tei: 0.212,512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97EleMronik posta: [email protected] - Türkiye'nin kredi notu yükselmiş... "Kamcıva devam!" Akrf Kökçe: "Uzmanlann sorun var dediği Boğaziçi Köprüsü'nde yetkililere göre sorun yok. Uzmanlann yetkili, yetkililerin uzman olmadığı bir ülkede sorun olmaz, yaşanır!" Yunanistan Yrd. Doç. Dr. M. Atilla Öner "Batı Trakya'daki Türklerin Yunanistan meclisine bağımsız milletvekili göndermelerini engellemek üzere Yunanistan'ın seçim yasasında değişiklik yaparak 'bağımsızların seçilebilmeleri için yurt çapında yüzde 3 oy almaları gerekir' koşulunu getirdiğini, Batı Trakya'ya asker göndererek ve bu askerierin seçimlerde oy kullanmalarım sağlayarak Türklerin oy oranını düşürdüğünü bilryor muydunuz?" ültür ve Sanat Emekçileri Sendikası Genel Başkanı Bilal Şimşir, Irak'a silahla giren- lerin 7 bin yıllık tarihi ve kültürel değerleri yağmaladığını, 170 bin eseri Irak'tan kaçır- dığını anımsattıktan sonra "Aynı yağma için Türki- ye'ye yasa ile giriyorlar" diyor. Acı fakat gerçek... Bilal Şimşir, Kamu Yönetimi Temel Yasa Tasarı- sı'nın tarihi ve kültürel değerlerimizi de hedef aldı- ğını anlatıyor: "Yabancı firmalara müzeterimîzin iştetmelerini ver- meyi planlıyorlar. Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu, 'müzelerin işletmelerini özel şirketlere dev- redeceğiz' derken MüsteşarYardımcısı Ismail Kök- bulut Ayasofya Müzesi'ne italyanlann talip olduğu- nu ve mevcut geliri iki katına çıkaracaklannı bildir- di. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, 'Gözlerimi ka- patıp devlete ait olan her şeyi babalar gibi sataca- ğım' dedi. Kulturu yıkmak Satılmaya hazırlanan müzelerimizden sadece Ayasofya'yı öğrenebildik. Mevlana, Topkapı, Efes, Anadolu Medeniyetleri müzelerimize hangi ülkele- rin talip olduğunu henüz öğrenemedik. Müzelerimizin ve müze derneklerinin özel kuruluş- lara devredilmesini özellikle yabancı kuruluşların he- vesle bektediğini bitiyoruz. Müzelerimizin depolannda bulunan ve envanteri yapılmamış 580 bin eserin akıbetinin ne olacağı so- rusu, akhmıza Irak örneğini getiriyor. Ayrıca, müzelerin ve ören yerterinin yabancı ülke- lerin talepleri doğrultusunda yabancı kuruluşlara dev- ri, 2003 yılında kabul edilen ve kamuoyunda 'ikiz ya- saJar' diye bilinen uluslararası sözleşmeye göre; bazı topluluklara, kimi müze ve ören yerleri ile ilgi- li olarak mülkiyet iddiasında bulunma yolunu da açabileceği kuşkusunu taşıyoruz. Şimdilik işletme hakkını isteyen İtalyanlann ileride mülkiyet hakkı id- dia etmeyeceğinin herhangi birgarantisi bulunma- maktadır. öte yandan Kamu Yönetimi Temel Yasa Tasan- sı'nın bu haliyle parlamentodan geçirilmesi; müze, tiyatro, opera, koro ve güzel sanatlann bir kısmının ortadan kaldınlmasının, diğerlerinin işlevsiz hale ge- tirilmesinin, üniter devlet yapımızın çökertilmesinin hedeflenmesi demektir. Utus otmanın temet itkelerin- den olan kültür politikasını felç edip eyalet sisteminin temel taşlarını oluşturmaktadırlar. Irak'ı silahla yıkanlar, Türkiye'yi yasayla yıkmadan önce önümüzdeki belediye seçimlerinde siyasi par- tilerimizi tıpkı Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi aynı güçlere karşı unuttuklan dersi vermek üzere ulusal bağımsızlıkçı, laik, sosyal hukuk devletinin ilkeleri ışığında birlikte hareket etmeye çağınyoruz." FarkAhmet Mete Apak: "Adana'da yeni yapılan ve çöken duble karayolunun Konya'da çöken 11 katlı apartmandan bir farkı var mı?" SESSÎZ SEDASIZ (!) Herkese Tarih, Herkese Mitoloji Yurt Kitap Yayın'dan özellikle gençler için bir dizi kitap yayımlandı. Dizinin adı: Herkese Tarih, Herkese Mitoloji. Kitaplar bir solukta okunacak şekilde ortalama 60-70 sayfa. Mitoloji kitaplan şöyle: Kazılık Dağı'nın Aslanı Boğaç Han, Oğuz Ülkesinin Laneti Tepegöz, Vatana Dönüş Odysseia, Uruk'un ölümsüz Kralı Gılgameş, llk Günah Adem ile Havva, Zeus'un Oğlu Herkül, İki Dünyanın Savaşı Labirent. Dinler tarihinde ise: Yeniden Doğuş Tufan, Düşlerin Efendisı Yusuf, Miladın Başlangıcı Nasıralı isa, On Emir Musa. Odysseia'dan bir alıntı: "Odysseus tam on dokuz yıl önce Troya savaşına gitmek üzere adadan aynlmış, o günden sonra da t bir daha kendisinden haber alınamamıştı. Savaşa giden tüm önderler sağ salim geri dönmüşlerdi; ancak onun başına neler geldiğini tanrılardan başka kimse bilmiyordu. Odysseus, ithaka Adası'nın kralı olarak zengin bir adamdr, güzel bir konağı, değerli hazineleri, sürü sürü hayvanları vardı. Herkes onun ölmüş olduğunu kabul ediyordu. öyle ya, savaş tam dokuz yıl önce sona ermişti. Bu kadar zamandır geri dönmeyen bir adam sağ olabilir miydi?" Yüksek Yerilim Hattı "Ver Kurtur'culan verip, ülkemizı onlardan kurtarahm! erdincutku ' yahoo.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCt KaraBayram... Kurban Bayramı'm yasa çeviren "rant hırsı^nın kur- banlan Konya'da enkaz altın- da kalırken siyaset dünyası da "yerel seçimler bayramlaşma- sı"ndaydı... Partı merkezlenndekı toka- laşmalann ardından kentlerin "kaçak yapüaşnıa" bölgele- rine dağılan adaylar, planı, projesi ve ruhsatı "olmayan" evleri, kahvelen dolaşarak halka sordular: "- Bir eksiğiniz var ım?_" Daha önce kömürü, bulgu- ru, şekeri çoktan "armağan" olarak almış \e depolamış olan halkın aklına; "var,imar iznimizeksik_." gelmediği gi- bi, çogu adayın gündeminde de, "bu yasadışı ve kuralsız bi- nalarda hayatınız tehtikede-" gibi bir uyan da zaten yok- tu... Hatta tersıne, "meraketme- yin, seçimden sonra 2B ve diğerleri tamam, işgal ettiğinizyer- lerin mülk sahibi ola- caksınız..." diyerek do- laştılar... Derken, "Konya'da 11 katü apartman çöktû" haben. bu muhabbetın koyulaştığı kah- venin ve evlerin televizyon- lanru kapladı.. Kaçak yapıya "af" güvencesiyle oy isteyen adaylann o andaki yüz ifade- lerini bilemem... Ancak, sus- kunluğun ardından söyledik- lerini duyar gibiydim; "- Hırsız müteahhit, görevi- ni yapmayan mühendis!.." Geleneksel takrvye Aslında Konya'nın haber- cisi, sanki Dolapdere'ydi... İstanbul un tam göbeğinde- ki bu "tarihT semtte de iki ah- şap yapı "arife" günü akşamı (31 Ocak 2004) çökmüş, altın- da kalanlardan 6 kişi yaşamı- nı yitirmişti... Once Ali Müfit Gürtuna. yıllann "takıyyesini'' tekrar- ladı.. İstanbul gibi bir kentin belediye başkanı olduğunu unutarak "rantçüann gerçeği gizkyen'' geleneksel söylemi- ne sanldı; "Koruma Kuru- lu'ndan \ıkmı izni çıkmadığı için._" (01.02.2004- Cumhu- nyet) Oysa, en azından bir "rölö- ve" (binayı belgeleyen çizim) olmadan, eskı esere "yıkuı" demenin, aslmda "tarihi yok edin'* anlamına geldiğini bu •'muhafazakâr" başkan bil- miyor muydu?.. Kültür mira- sına karşı bu "asgari uygarük kurahnı" bile yerine getirme- yenlenn, "kunıl yıkım izni vermedi" demeye hakları var mıydı?.. Dahası, Radikal gibi bu ko- nularda "bilinçli" olduğuna ınanılan gazetede bıle. aynı Dolapdere haben; "Onannu- na ve yıkınıına izin verilme- yen ahşap iki bina çöktü_." dı- ye venldı. (02.02.2004) Aca- ba Kurula sormuşlar mıydı; "onanm için izin istendi nıi; yıkun için rölöve ha/ıriadılar nu" diye... Halka durmadan kömür, şeker. bulgur dağıtan "iyiliksever'" belediyecıler. acaba neden bu tarihi bınanın "mimari belgelenmesi" için de "yoksul sahibine" yardım elini uzatmadılar?.. Ali Müfit Gürtuna bu- yana, sevgili gazeteci dostlanmıza. "kurul üyelerini cani göster- mekle" kimlere hızmet ettık- lennı acaba nasıl anlatmalı?.. "Eski eserin belgelen- meden yıkılma- suu istemenin belediyecilik ounadığı- nı" da kav- rayıp halkı bu konuda aydınlatmala- n için bilmem ki neyapmalı... Hele. bu denli tehlikeli bir bina karşısında bile; "ne ya- palım, mühürledik. yine girip oturdular._" diyebilen bir Be- yoğlu Belediye Başkanı'na da; "zabıtanız yok muydu?" diye sormamn asıl gazetecilık olduğunu nasıl ögretmelı?.. 4 Kara korsanlar'... 1.5 yıldır imar affı yasala- nna susarak destek veren, da- hası "inıaryolsuzluklannıet- kisiz kdmak" için de hazırla- nan "ŞehircüıkYasasıT ' tasla- ğmın bile bu aflardan "sonra- ya" saklanmasını onaylayan bakanlardan biri, kendi duru- munu görmeden, Konya'daki enkaza bakıp bağınyor; tt tn- sanlar, menfaat için insanlan kurban ediyon.r (Hürrıyet- 04. 02.2004) Asıl sızler; "siyasi menfa- at" için işte bu sonuçlan ha- zırlayan "imar menfaatlan- nın" koruyucusu ve hatta "yasa koyucusu" olmadınız mı" 7 .. 2004 yılmın Kurban Bay- ramı; "imar tarihinin kara bavramı" oldu... Bu sonucu yaratan polıtikaların kahra- manları ve yasadışı yapılaş- ma alanlannda "imar affi" sözü de vererek bayramlaşan yerel yönetim adaylan da ay- nı tarihin belki de "kara kor- sanlan" oluyorlar... Oekinci" cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicakı turk.net ÇİZGİLİK KluiL MASARACI kamilmasaraci <ı mynet.com HAYAT EPlK TÎYATROSU MSTAFA BILGL "SOL BİRLEŞİRSE BU KABUS BİTER" DIYORLAR... "S O L" NEYİN KCSALT1LMIŞIYDI I I t t i 1 1 1 i 1 i i ! BLLUT BEBEK MRAYÇİFTÇI bulutbebek I hotmail.com TARİHTE BUGÜN MVMTAZARIKA* 11 Şubat uwic.mumtaz-arikan.com VATIKAN BAĞIMSIZf. f929'PA SUGÜN, MA uYAglNCA, LBT OLAJUŞrü. R.OMA /i£lU71 /ÇİfJPE YE& AL4U VAT/KAtJ', B/RKAÇ IC/LıSE VF SAGAYt tcAPSAyAN ÇOK ICÜÇÜtl BrlS. J7DPIZAIC PA ÇASf UZE&NE; KV&OUL4UŞTWZ. 13?? 'OEAJ BE&İ, HfiStSrfYAN DÜMYASIUIN LlC>E/?.İ PA PA &USADA OTUBMAKTAP/e. VATrKAN SA ij GELENEKSEL -m/£ZPA eıy/MiP S/LAH i i Aszeetee (SOU>A) MAICTXOfe VATfCAM PffrMO/l, SAhJAr YAPITZAei VeMÜ- AM PA Çf İİ UMLÛ ARŞtYİYl-E, 900-000 i rSE PHjMYA f KÜfÛP- PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Son Yolculuk Pazartesi günü Cem Karaca yı Üsküdar'da Sey- yid Ahmet Deresi Camii'nde son yolculuğuna uğur- larken bana şimdi eski bir sinemafilmigibi gelen sür- gün yıllanmın "Cem'li kareleri" birer birer canlanmış- tı belleğimde. Cami avlusunda toplanan büyük kala- balığın ıçindeki birçok insan gibi ben de onu bir za- manlar dıllenmızden duşmeyen şarkılarından tanı- mıştım. 12 Eylül Darbesi sonrasında "7 Mayıs türkü- sünü seslendirmek", "Münih sokaklannda birprotes- to mıtingınde görünmek" gibi hakkında daha sonra aklanacağı sudan nedenlerle soruşturmalar açılıp da yedi yıl sürecek bir sürgün yaşamına zorlanmasaydı belki de yollanmız hiç kesişmeyecekti. Cenazesine, deyim yerindeyse, "herkes" gelmiş, "hertfes'çelenkgöndermişti. Fakato "herfces'iniçin- de öyle yüzler, öyle adlar vardı ki, oradaki varlıklan bi- rer taş olup oturuyordu insanın yüreğine. Türkiye'nin "aWaA^"a dönüştürüldüğü, sokaklarda solcu avına çı- kıldığı, devrimci gençlere köşe başlannda ölüm pu- sulan kurulduğu eski yıllarda solcu avına çıkanlann, ölum pusulan kuranlann arasında o yüzler, o adlar da vardı. "Komünıstlere ölüm" naralanylaokullan, evle- ri, konserleri basıyoriar, cınayetler işliyorlardı. Cem'in Almanya'ya12 Eylül Darbesi'ndensekizayöncegel- mesının bir nedeni de bu ölüm korkusuydu. Bunalım- lı bir döneminde Hamburg'daki evimde bana bir sü- re konuk olduğunda anlatmıştı bunlan. Açık yürekli, açık sözlü, çok duyarlı bir insandı. Sol örgütlerin, der- neklerin konser isteklerini geri çevirmez, çoğunda bir karşıhk beklemeden sahneye çıkar, şarkılanyla dinle- yenlen coşturur, onlan coştururtcen kendısi de coşar- dı. Bir konser sırasında, boyle coşkulu anlanndan bi- rinde parmağındaki aile yadigân değerli bir yüzüğü o konseri düzenleyen dernege bağışladığına tanık ol- muştum. Onu Almanya'da en son 4 Nisan 1987 günü Marl adlı küçük bir kentte gerçekleşen "sürgünler buluş- ması"nda görmüştüm. Dursun Akçam, Fuat Saka, Demir Özlü, Tektaş Ağaoğlu, Ataol Behramoğlu, Nihat Behram, Ömer Polat ve başka surgunler bir "Yurttaşlık Sı/d/rgesı" kaleme almak üzere bir araya gelmiştik. Cem Karaca da vardı ve 0 da oradaki bir- çoklan gibi yurttaşlıktan atılmıştı, fakat o açık yürek- lilikle böyle bir bıldirgeyi ımzalayamayacağını, çünkü Türkıye'ye dönmek istediğıni söyledi. Türkıye'ye dön- mek istemesının tek nedeni daha fazla taşıyamaya- cağını söylediği, ıçtenlikle dıle getirdiği yurt özlemiy- di. Evını, annesini, yakınlannı, kentını, sokaklannı, in- sanlannı, ınsanlannın sesinı özlemışti. Bunlan anlat- tıktan sonra aynlmıştı toplantıdan. Bir süre sonra Tür- kiye'ye dondü. "Sen Vatan Haini misin Baba ?" adlı kitabımda şun- lan yazmışım; "Fakat 0 dönemde 'her dönüşün' bir bedeli vardı. O da bu bedeli Turgırt Özal '/n eşı Sem- ra Özal 'ın elini öperek ödedi. Bırçoklan onun bu dav- ranışını ayıpladılar, ona büyük öfke duydular. Bense üzüldüm. Cem '1 değil, onun yurtsuzlaştınp yüreğine taşıyamayacağı kadarağırözlemleryükleyenlen ayıp- ladım. Cem'e değıl, ülkesinin sanatçılanna elöptüre- rek 'yurt bedeli' ödetenlere öfkelendim. Herkes 'kah- raman' olamıyordu. Cem Karaca da olamadı. Olma- dı. Olmak da istemedi. Türkiye'ye döneceğini de bi- ze kendısi soyledığı için önceden bilıyorduk. Bunu saklamadı. Nıçın dönmek ıstedığinı söyleyecek kadar da açık yüreklıydi. Gıtti, el öptü. Bunu kapalı kapılar ardında da yapabılırdi. Yapmadı. Eğer kapalı kapılar ardında yapsaydı nereden bılecektık? Oysa ne dönü- lemeyecek günlerde ne 'kahramanlar' döndüler Tür- kiye'ye... Onlann nasıl döndüklerini, nasıl dönebildik- lerını, hangı bedellerı ödedıklennı ıse hıç kımse sor- madı, sorgulamadı. Bunun ıçın de onlar hep 'kahra- man' kaldılar, hep öyle bılındıler." Yıllar sonra Kuruçeşme'de, o günlerde çalıştığı bir barda karşılaştık. Çok sevindi, programı bitince onun Citroen'iyle bir işkembeciye doğru yola çıktık. Yağ- murlu bir hava vardı. Hiç durmadan anlatıyordu. Na- sıl olduysa Taksim'den Dolapdere'ye inerken bir an- da caddenın ortasındaki yüksekçe refüjün üzerinde bulduk kendimizi. Arabanın dört tekeri de havaday- dı. Işkembe hevesimiz kursağımızda kaldı. Bir süre önce bir akşam Taksım'de, Sıraselviler Caddesı'nde eşim ve sevgili arkadaşımız Mine Kınkkanat'ia bir bann önünden geçerken kapıda aftşıni görünce, "G/- rip Cem'i dinleyelım" dedim. Programının arasında kucaklaştık. Veda kucaklaşmasıymış... Işıklar ıçınde yatsın. (Faks:0212-723 84 97) (e- posta: dkavukcuoglu " superonline..com) B U L M A C A SEDATYAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Turunçgıl- lerden, kabuk- lanndan reçel yapılan bir meyve. 2/Atıl- gan, gözü pek... Kınk kemikleri bir arada tutmak ıçm kullam- lan, tahta gibi 8 düz nesne. 3/ g Küçük kale... İspanyollann sevinç ünlemi. 4/ Mekke'nin 1 doğusuııda, hacılarm 2 arife günü toplandık- 3 lantepe..."—-Zama- nı": Erden Kıralın filmi. 5/ Satüm geze- geninin en büyük uy- dusu. 67 Bir nota... "Ormanlar Krah" olarak da bilinen ünlü 1 2 3 4 5 6 7 8 roman \e film kahramanı. II LHuslararası Çalışma Örgütü'nün simgesi... Olumsuzluk belirten bir önek... Tellı bir çalgı. 8/Cinayet... "Olmaz ilaç sine-ı sad-pâ- reme/ — bulunmaz bılirim yâreme" (Hacı Anf Bey). 9/ Şarlatan, yalancı. YUK\RIDAN AŞAĞIYÂ: 1/ Iran'dan başka Avrupa ve Amenka'da da yaygın olan bir dın. 2/Sevap... Eskimış giyecek. 3/Gökcisim- lerini gözetleme... tnce dantel. 4/Kurşunkalem ve ki- mi aygıt parçalannın yapımında kullamlan doğal kar- bon... " — ettıler turnalara kazlara" (Pir Sultan Ab- dal). 5/ Güneydoğu Asya'da yetişen ve mobilya yapı- mında kullamlan bir cins kamış. 6/Eski dilde su... Bir yapının damında çe\Tesi ve üstü açık yer. 7/Yapısma gırdiğı sözcüğe "kendı kendine" anlamı katan ya- bancı önek.. Yeni Zelanda'nın plaka işareti... Avru- pa Bırliğı'nın kısa yazıhşı. 8/ Kumaşla astar arasına konularak gıysinin dik durmasuıı sağlayan kolalı bez... İnsan bedeni çe\Tesindeki manyetik alan. 9/Os- manlılar döneminde. İstanbul'da ve büyük lıman kent- lerinde yaşayan ve tıcaretle uğraşan, Müslüman olma- yan azınlıklara verilen ad.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle