19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 Çanakkale Izmir Manisa Aydın Denizlı 4 ARALIK 2004 CUMARTES HABERLERIN DEVAMI PB PB B S B S Istanbul Edirne Kocaelı PB 17 Sinop PB 17 Samsun TURKIYE Y Y S S S Zonguldak S 17 Antalya 20 Trabzon 17 Giresun 21~ Ankara 18 Eskişehir 21 Konya 18 Sıvas Y 17 Adana Y 18 Mersin 17 16 12 15 12 B 22 Kars Pa Diyarbakır Şanlıurfa Mardın Siirt Hakkâri Van B S B B B S S B 19 20 11 16 7 9 2 5 Sıslı C\ Bulutlu Yurdun kuzey kesımlen parçalı bulutlu, Karadeniz kıyılan yağmurlu, dığer yerler az bulutlu geçecek. Yurdun ıç ve doğu kesimlennde sabah saatlerınde yoğun olmak üzere sıs göfülecek. Hava sıcaklğı tüm yurtta bıraz artacak. ^ Çok bulutlu DIS MERKEZLER Oslo Helsınkı Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münıh K K K PB PB PB K PB 3 GUNCEL "? a | 1 bu|ut|u PB Berlın Budapeşte Madrid yjyana Belgrad Sofya Roma Atina 5 Zürih 4 3 4 9 7 3 6 5 PB PB b PB 5 Y 11 PB 4 Y 8 PB 10 Y 17 PB 19 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire 6 Şam PB 1 B 13 K 3 PB 7 PB 13 PB 2 PB 4 A 24 B 16 < £ i Sulu kar k Gök gurultüiü ' Yağmurlu CÜNEYT A C Y R K K AÜE • Baştarafı 1. Sayfada fazla göstermeye başladı. Üstelik çok anlaştıkları bir konuda: Din! Patrik olayından önce kimi siyasetçilerin, Amerikan askerierinin yarattığı Felluce'deki soykırımı kınayan açıklamalarına VVashington, tehdit kokan bir davranışla tepki gösterdi. Amerika'nın Irak'taki tutumunu eleştirmeyi sürdürür, Amerika damgalı soykırım söylemlerinden vazgeçmezseniz külahlan değişiriz demeye gelen açıklamalar yaptı. Sumenaltında duran Ermeni soykırımıyla ilgili kararın ABD Kongresi'nden geçeceğini içeren haberler gönderdi. Dışişleri Bakanı Gül nasıl karşıladı şantaj kokan bu tehditleri? Efendim, herkesin görüş bildirme hakkı vardır, bizdeki açıklamaları da böyle almak gerekir gibi sudan yanıtlarla... ABD, Türkiye'yi kimi konularda "terbiye etmeye" karar vermiş olmalı ki; büyükelçilik Amerika'dan gelen 80 papazdan oluşan heyet onuruna verdiği resepsiyon davetiyelerinde Türkiye'nin Lozan Antlaşması'ndan beri duyarlı olduğu konuda Patrik Bartholomeos'dan söz ederken inatla ekümeniklik sıfatını kullandı. ••• Girişimlerden sonuç alamayan Türkiye'nin resepsiyona katılmayacağımızı içeren açıklamasına büyükelçilik sözcüsü Josef Pennigton, küstahça bir yanıt verdi: "Isteyen gelmezl" Bartholomeos daha da küstah. Ekümeniklikten vazgeçemeyeceklerini söylerken "onlar" diye sözünü ettiği Türkiye'ye "Bize kim olduğumuzu söyleyecek değiller. Biz kim olduğumuzu asıhardır biliyoruz" diye saldırdı. Evet, "biz 'onların' kim olduğunu" biliyoruz. örnek Kıbns'tan: Başpiskopos Makarios, Yunanlı Albay Grivas'ın emrine verdiği EOKA adlı çeteyle çoluk çocuk, kadın demeden Kıbrıs Türklerinin katledilmesini her açıdan destekledi. Kıbrıs'ta, hatta Yunanistan'da yıllardır hatta bugün de din adamı kisvesi altında papazların siyasal ve siyaset dışı alanlarda Türkiye'ye karşı hertürlü melanetin (kötülüğün) içinde olduklan da yadsınamaz bir gerçek. ••• Fener Rum Patriği Bartholomeos, Türkiye'ye saldırılarını ilginç bir zamana rast getirdi. Türkiye'nin (koşullar içermeyen) müzakere tarihi alabilmek için çırpındığı bir zamanda AB'yi (tabii ABD'yi) arkasına alarak AB'nin ve ABD'nin din özgürlüğüyle ilgili duyariılığını kullanıyor. "AB için tarih eşiğinde bulunduğumuz birsırada daha çok saldınya maruz kalıyoruz" gibi suçlamalara girişiyor. ••• Ana muhalefet dış politikaların belirsizlikten kurtanlmasını, devlet politikası saptanmasını istiyor. 7 Aralık'ta Çankaya Köşkü'ndeki toplantıda AB'den gelen dayatmalarla Lozan'daki görüşmelerde ekümenik sıfatının kullanılmayacağı uluslararası söylemlerle tutanaklara geçmesine karşın bugün yeniden ve birdenbire tartışılmaya başlanan bu konu ele alınacak mı? Yoksa, toplantı sadece Kıbns'la ilgili son dayatmaları mı görüşecek? Güney'i tanımanın KKTC'nin varlığına son vereceği, Kuzey Kıbns'a da, bu hükümete de egemen olan görüş. Rauf Denktaş, Güney'i tanıyarak masaya oturun diyorlarsa öncelikle ilan edilmesi gereken parametreler belli, diyor: "Adada ikihalk, ikidemokrasi, iki devlet olduğunun kabul edilmesi!" ••• Dost düşman, Rum Patriği gibi fırsatçılar, dört bir yandan saldırıyorlar. Bir aralık Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, artık düşman kalmadı, demişti ama; bakınca gelişmelere, dost yok, düşman ise ohooo çokkk! Sezer: AB'ye onuıiu girelim ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 17 Aralık zirvesinden olumsuz sonuç beklemek gibi bir düşünceleri olmadığını belirtirken, Türkiye'nin AB yolunda ulusal onurunu koruyarak kararlılıkla ilerlemesi gerektiğini kaydetti. Türkiye'nin Kıbns konusunda üzerine düşeni yaptığını, bunun ötesinde bir talep geririlmesinin haksızlık olduğunu belirten Sezer, "Biraz da çözüm istemeyen karşı tarafm üzerine bazı taleplerle gidilmesi adalet ilkelerine uygun olur" görüşünü iletti. Cumhurbaşkanlıgı Dışişleri Başdanışmanı ve Özel Kalem Müdürü Sermet Atacanh, Çankaya Köşkü'nde düzenlediği toplantıda, Sezer'in bazı konulardaki görüşlerini iletti. Buna göre Cumhurbaşkanı Sezer'in değerlendirmeleri şöyle: yOriJZ: Türkiye, 17 Aralık öncesi AB konusunda üzerine düşeni yapmış olmanın özgüveniyle geleceğe umutla bakıyor. Bu yolda Türkiye ulusal yararlannı ve ulusal onurunu koruyan bir çizgide kararlılıkla ilerlemelidir. AB üyelik görüşmelerimiz gecikmeksizin başlatılmalıdır. Görüşmelerin sürdürülebilir olmasını temin etmek amacıyla iyi bir başlangıç yapılmalıdır. 17 Aralık'ta yapılacak olan AB Konseyi'nde ikınci bir karara gereksinim duyulmaksızın görüşmelerin başlangıcı için somut bir tarihin tespit edilmesini bekliyoruz. Bunun Türkiye'nin hakkı olduğunu savunuyoruz. AB üyesi ülkelerin de bir inandıncılık ve içtenlik sına GÜNDEM M SAA BLA UT F A B Y Gelece$e umutla bakı vı vereceklerine ve bu sınavdan yüzlerinin akıyla çıkacaklanna inanmak istiyoruz. Olumlu beklenti: zirveden olumsuz bir sonuç beklemek gibi, olumsuz çıkacağını varsaymak gibi bir düşünceye sahip değiliz. Dolayısıyla biz bu tür karamsar senaryolara bu aşamada itibar etmenin gereksiz ve yararsız olacağını düşünüyoruz. Beklentimiz 17 Aralık'ta bizim haklı taleplerimize ve AB'nin önceki taahhütlerine uygun bir karann alınmasıdır. yaptlk: Kıbns konusu, Türkiye için önemini bugün de sürdürmektedir. AB bağlamında Türkiye'den bazı yeni beklentiler olduğu yolunda Avrupa'dan işaretler geliyor. Yaşanan süreç ortadadır. Kıbns konusunda bu aşamada Türkiye çözüm yolunda üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getirmiştir. Bu dönemde artık Türkiye'ye bunun ötesinde bir taleple gelmek haksızlık olmaktadır. Biraz da çözüm istemeyen karşı tarafın üzerine belki bazı taleplerle gidilmesi daha adalet ilkelerine uygun olur. Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin'in ziyareti sırasında 67 belgenin imzalanacak olması, ilişkilere yeni ivme gerirecek. Putfn'in ziyareti: Rusya Kıbrısta görevlmlzl madl: Irak, Türkiye gündemindeki öncelikli konumunu koruyor. Yaşanan son gelişmeler, siyasi istikrann sağlanamamış olması, çok sayıda sivilin hayatını kaybetmesi Türkiye bakırrundan üzücüdür. irak'ta Istlkrar safllana Borrell: Kıbns'ı tanımalısınız ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Avrupa Parlamentosu'nun (AP) Ispanyol Başkanı Josep Borrell, yoğun görüşmelerle geçen Ankara ziyaretinde Türkiye'nin müzakerelere başlaması için Güney Kıbns'ı tanıması gerektiğini savundu. Türkiye'ye ziyareti öncesinde kullandığı "Kürdistan" ifadesinin "dil sürçmesi" olduğunu belirten Borrell, bu ifadeyi "siyasi" değil, coğrafi anlamda kullandığını ileri sürdü. Resmi ziyaret için dün Ankara'ya gelen Borrell, AP Türkiye Raportörü Camiel Eurlings ve AP üyesi Joast Lagendijk ve beraberindeki heyet, TBMM Başkam Bülent Annç ve Başbakan Erdoğan ile görüştü. Borrell, TBMM'deki görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, tarihi bir an yaşandığını belirterek "Bazı dönemlerde tarih şaşırır. Ne tarafa dönmesi gerektiğini bilemeyebilir. Bence öyle bir andayız. Bu aldığınıız kararlarla sadece Türkiye değil, sadece AB değil, tüm dünya değişecektir" dedi. • Baştarafı 1. Sayfada telemenin hemen sonrasında, "Bu yılın içinde mutlaka geleceğim" mesajı vermişti... 32 yıl aradan sonra ilk kez Moskova'nın bir numaralı lideri Ankara'ya geliyor. Rusya ile ilişkilerimiz güvenlik boyutundan enerjiye, Orta Asya'ya bakıştan ekonomik işbirliğine kadar geniş bir yelpazeyi içeriyor. Güvenlik iki ülkenin detemel konusu. Rusya, halen kara kuvvetlerinin beşte birini Çeçenistan sorununun çözümüne odaklamış durumda. Rusya'ya göre Türkiye, yol Çeçen hanı! Türkiye ise topraklanndaki 6 milyondan fazla Kafkas kökenliden yaklaşık 300 bininin Çeçen olduğunu söylüyor ve ekliyor: "Biz terörie mücadelenin ne demek olduğunu biliriz. En önemli unsur, teröristle masum yurttaşı ayırmaktır. Her Çeçen'e potansiyel terönst diye yaklaşamayız..." Rusya da bunun devamında, "Arkadaş" diyor, "haklısın da, çatışmalarda ele geçirdiklerimizin bazılannın Türkiye'den geldiğini saptadık. Senin PKK konusundaki hassasiyetin neyse bizimki de o." Putin'in gelişinde bu konu da yine masada olur ama, masadan kalkar mı bilemeyiz! Mavi Akım Projesi kaç hükümet eskitti saymadık... Şimdiki hükümet de Rusya ile enerji işbirliğınden yana. Rus enerji şirketi Gazprom ile BOTAŞ arasında birçerçeve anlaşması imzalanacak. Içinin nasıl dolacağını göreceğiz! Rusya, bu konuda da şöyle diyor "Arkadaş benden doğal gazı alacaksın, içinde dağıtacaksın. Duyuyorum ki, iç dağıtımı da yabancılara açma eğilimindesin. Mademkigazı ben veriyorum, dağıtımda da payım olsun." Orta Asya iç hatlar Boğazlar'dan geçiş konusunda Rusya'yla farklı düşünüyoruz. Montrö Sözleşmesi'nin yapıldığı günden bu yana Boğazlar'dan geçen tanker sayısı en az 50 kat arttı. Aynı koşullarda Boğazlar'ın kullanılması düşünülemez. Ancak Rusya, "Tamam yeni duzenlemeler yapılsın, güvenlik önlemleri arttınlsın ama, Boğazlar tanker geçişine kapatılmasın" diyor, başka şey demiyor... Aslında Türkiye Boğazlar'dan geçiş koşullannı yenıleyerek fiili bir yasak getirebilir. örneğin ABD, Almanya başta olmak üzere pek çok ülke belli bir yaşın üstündeki tankerlerın değil limanagirmesine izin vermek, kıyılarına 20 milden fazla yaklaşmasını bile yasaklıyor. Rusya'nın yakın çevresiyle kurduğu ilişkiler ve bu çevreye bakışı başlıkta vurguladığımız ikilemi akla getiriyor. Sovyetler Biıiiği'nin 1991'de dağılmasından sonra işbaşına gelen Yeltsin ilk şaşkınlığın ardından sık sık haritaya bakar olmuştu! Ardından devlet başkanlığı koltuğuna oturan Putin'in de eski Sovyetler Biriiği topraklan üzerinde en azından nüfuz artışına gitmek istediği aşikâr. Rusya'nın, Irak sessizliğini silah konusunda bozduğunu anımsatmakta yarar var. Geçen günlerde, "Irak ordusunu en iyi ben yenileyebilirim. Mevcut silahlar Sovyet kökenli" demişti. Rusya'nın Iran'la ilişkileri ABD'yi çatlatacak kadar su sızdırmaz derinlikte. Iran'la Rusya arasında son yıllarda art arda imzalanan anlaşmalar yan yana getirilse Moskova'dan New York'a köprü olur. Putin'in ziyareti öncesinde Ankara'ya gelen alt düzey Rus heyetleri eşitleriyle görüştüler. Onlann estirdiği hava şu yöndeydi: "Devlet başkanımız Türkiye ile ilişkilere büyük önem veriyor. AB sizi tam olarak içine almadan kendiyanında tutmak ve kullanmak istiyor. Aynı şey ABD'nin de kafasında. AB ile ABD arasında salıncak kuracağınıza gelin bölgesel işbiriiği yapalım..." Aynntılan gezi sonrasında aynca irdelemek gerekecek. Rusya'nın Orta Asya'ya bakışını bir anıyla özetleyelim... Moskova'dan Taşkent'e uçacaktım. Doğal olarak uluslararası bölüme geldim. Uçak yok. Görevliye sordum. Şu yanıtı verdi: "Orta Asya ülkelerine uçuşlar iç hatlardan yapılıyor!" ankcum(« cumhuriyet.com.tr DtNİ ÇEKİNCELERVAR Meclis'te konuşan Borrell, Türkiye konusunda bazı şüpheler olduğuna da dikkat çekti. Borrell, bu çekincenin büyük oranda dinle ilgili olduğunu itiraf etti. (AA) Bu bir dil sürçmesi miydi" sorusuna da Borrell, "Evet bu bir dil sürçmesiydi" karşılığını verdi. Kürdistan derken tamamen "coğrafi bir alana atıfta bulunmaya çauştığını" ve "bunun siyasi bir açıkJama olmadığını" savundu. Bir başka gazetecinin, "Siz Kürdistan'ı Türkiye'de bir coğrafi bölge olarak mı görüyorsunuz" sorusuna yanıt vermekte zorlanan Borrell, "kelimelerle oynanmaması" gerektiğini öne sürdü. Borrell, "coğrafi bir bölge için kullandığı bir sözcüğün Türkiye'nin toprak bütünlüğüne saygılı olunmadığı" şeklinde yorumlanamayacağım savundu. duğunu ifade etti. Güney'in tanmmasmın yeni bir koşul olmadığını söyleyen Borrell, "AB ile müzakere masasına orurunca bu husus, gündemde olacaktır ve tüm bu husus, Kıbns'ı tanımanız olacaktır" dedi. Borrell, Erdoğan ile görüşmesinde de benzer görüşleri dile getirdi. Erdoğan ise müzakerelerin 2005' in ilk yansında başlanhııasını isterken ucu açık müzakere sürecine takılmayacaklan mesajını vererek "Müzakere sürecinin ne kadar olacağı değil, hedefinin belirlenmesi konusunda netlik istiyoruz. Müzakereler tam üyelikle neticelendirilmeH" dedi. 'Kıbns yeni koşul değil' Daha sonra TBMM Genel Kurulu'na hitap eden Borrell, müzakere sürecinin çok uzxın süreceğine işaret ederken Türkiye konusunda bazı şüpheler olduğuna da dikkat çekti. Bu çekincenin büyük oranda dinle ilgili olduğunu itiraf eden Borrell, AB üyeliğinde inançlann etkili olamayacağını vurgu yaparak "Bu hiçbir zaman aklınızdan çıkmasın; AB bir Hıristiyan kulübü değildir ve olmamabdır" dedi. Kıbns konusuna da değinen Borrell, Türkiye'nin attığı adımlann yapıcı ve önemli ol 'Kürdistan dil sürçmesi' Daha sonra sorulan yanıtlayan AP Başkanı, bir gazetecinin, "Sizce Türkiye'nin Güney Kıbns'ı tanıması zorunlu mu" sorusuna, her müzakerede olduğu gibi AB ile müzakerede taraflann karşılıklı olarak birbirini tanıması gerektiğini belirtti. Borrell, "Bu olacaktır ve Kıbns'ın tanınmasını içerecektir" dedi. Gazetecilerin "Türkiye'ye gelmeden önce Kürdistan'ı ziyaret edeceginizi söylemiştiniz. Yazar VVitzens'ten Atatürk karşıtı söylemlere yanıt OSMAN ÇUTSAY %emdim şeriatın panzehiri' Gergin toplantı Ankara 'da Denktaş 'a güvence Avrupa'ya geri dönülmez bir biçimde yönlendirdi" görüşünü dile getirdi. Witzens, "Bu Türkiye'nin AB üyeliği mantıki bir sonuçrur. Türkiye'nin Avrupalılaşmasını yüzeysel bulan kuşkuculann tersine, şu ortaya çıkıyor ki Atatürk'ün paradigma değişimi Türkiye'yi Doğulu geçmişinden kesin bir biçimde ayırmış ve ülkenin Avrupaulaşma sürecini sarsılmaz bir temel üzerine yerieştirmiştir" diye yazdı. Kitapta, Osmanlı'daki yenilikçi hareketlerden başlayarak geniş bir arka plan veren Witzens, Türkler ile Avrupalılar arasında, bu arada da Türldye ile Almanya arasında yüzyıllara varan bir ilişkiler ağı kurulduğunu \oirguladi. Witzens kitabında, Atatürk'ün geriye dogmatik ve katı bir miras değil, mantık ve insancıllık üzerine kurulu bir vasiyet bıraktığımn da altını çizdi. Dr. Witzens, sorulanmızı yanıtlarken de şöyle konuştu: "Almanya'da bilim çevrelerine egemen genel eğilim beni rahatsız etti ve bu kitabı hazırlamama yol açtı. Atatürk ve Kemalizm, Türkiye için bir paradigma değişimidir ve Şark'tan kopup Avrupa'ya yönelmenin geri dönülmez bir yapısı olduğunu ileri sürüyorum. Ben Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğinden yanayım. Türkiye, aydınlanmacı geçmişi ve bugünüyle bunu çoktan hak etmiştir. Ayncalıklı ortaklık falan gibi zaten var olan ilişkileri yeniden ısıtmaya çalışmak kaEBRUTOKTAR ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan, Ermenistan sınınnın açılmasuu isteyen Avrupa Parlamentosu'nun (AP) Türkiye Raportörü Camiel Eurlings'in raponmu eleştirirken "Türkiye'nin doğu sınırlannı çizen 1921 Kars Antlaşması'nı tanımayan bir ülkeyle oturup neyi konaşacaksınız" dedi. Erdoğan, AP Başkanı Joseph Borrell, AP Türkiye Raportörü Eurlings ve AP üyesi Joast Lagendijk'i kabulünde, Türkiye'nin rahatsız olduğu konulan ortaya koydu. Erdoğan, Eurlings'in Türkiye raporuna 4 itirazda bulundu. Başbakan, "Siz Annan Planı'na hayır diyen Güney Kıbrıs'ı içinize aldımz. Bu sorunu, henüz müzakerelere bile başlamanıış bir ülkeye çözdürmek istiyorsunuz. Bu haksızlık" dedi. Erdoğan, 17 Aralık'ı adres göstererek "Bunlar, ancak müzakereler başladıktan sonra ele aünabilecek cinsten sorular" dedi. Erdoğan rapordaki, "Kürt silahh güçleriyle görüşme" yönündeki ifadeyi de çok yakışıksız bulduğunu söyledi. "Söz konusu olan adıyla sanıyla terörist" diyen Erdoğan, "Hiçbir aklı başında devletin teröristle masaya oruramayacağınr kaydetti. Erdoğan, rapordaki Ermenistan sınınnın açıtaıasını öngören bölüme de itiraz etti. Türkiye'nin doğu sınırlannı çizen 1921 Kars Anlaşmasfnın Ermenistan tarafindan tartışma konusu yapıldığını kaydeden Erdoğan. "Sizin sımnnızı tanımayan bir ülkeyle oturup neyi konuşacaksınız" dedi. Erdoğan, Borrell'in coğrafi tanım diye savunmaya çalıştığı Kürdistan gafiru da üstü örtülü eleştirerek "Türkiye'nin herhangi bir bölgesi, herhangi bir etnik gruba izafe edilemez. Böyle bir aynmın ne tarihi, ne coğrafi, ne siyasi, ne kültürel, ne de sosyolojik bir dayanağı var. Türkiye'de insanlar, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı altında birleşiyor" dedi. Erdoğan görüşmede, Borrell'in Kürdistan . gafına işaret ederek "Bu konuda yapacağınız açıklamayla ziyaretin bu dil sürçmesinin gölgesinde geçmesini engellemiş olursunuz" dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye'nin 17 Aralık öncesinde izleyeceği stratejiyi belirlemek üzere yapılan Kıbns zirvesinde, Güney Kıbns'ın tanınmasına yönelik baskılann kabul edilemeyeceği dile getirildi. Toplantıda tanıma konusunun "ancak BM Genel Sekreteri'nin iyi niyet misyonu çerçevesinde vanlacak kapsamh çözümün bir parçası ve sonucu olarak görüldüğü" teyit edildi. Başbakanlık Yeni Bina'da gerçekleştirilen toplantıya Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, KKTC Başbakanı MehmetAliTalatveKKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Serdar Denktaş ile bürokratlar katıldı. Edinilen bilgiye göre toplantıda KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş, gelişmelerden duyduğu endişeyi ortaya koyarak "Bizi yalnız bırakmayacağınızdan eminiz. Rum tarafının tanınması için Türkiye'ye yapılan baskı pişkinlik" dedi. Erdoğan ise Denktaş'tan endişe duymamasını isteyerek, "Banşı isteyen taraf kendini ispat etti. Türkler, Annan Planı'na evet diyerek, adada banşa, AB destekü çözüme de 'evet', dedi. Buna rağmen baskıyı kabul edemeyiz" dedi. Hükümete yakm kaynaklar Başbakan'ın görüşmede AB'nin Türkiye ile müzakereleri başlatmadan önce Kıbns Cumhuriyeti'ni tanıma ypnünde herhan ERDOĞANBORRELL GÖRÜŞMESÎNÎN PERDE ARKASI Kıbrıs baskılarımn kabul edilmeyeceği belirtildi FRANKFURT Alman yazar ve araştırmacı Dr. Udo Witzens, 17 Aralık doruğu öncesinde Avrupa Birliği (AB) başkentlerinde esen Atatürk Türkiyesi karşıtı eğilimleri "Aufnahme oder Ausgrenzung?" (Almak mı, Dışlamak mı?) başlıklı kitabıyla eleştirirken Türkiye'de ancak Kemalizmin getirdiği kazanırnlarla köktendinci tahribata karşı bir set oluşrurulabileceğini kaydetti. Alman araştırmacı, 17 Aralık yaklaşırken Türkiye karşıtı söylemlerin yaygınlaştığını hatırlatırken Türkiye'yi kültürel nedenlerle dışlama çabalanmn ideolojik niteliğine dikkat çekti. Dr. Witzens, Cumhuriyet'e yaptığı açıklamada da Batı dünyasında Türkiye'nin "Şark"tan kopuşu ve Avrupalılaşması konusunda "eşsiz bir cehaletin" egemen olduğuna dikkat çekerken "Oysa Kemalizmin devlet felsefesi sayesinde Türkiye, Avrupa damgalı bir modern devlet halini alabilmiştir" dedi. Modern Türkiye'nin Atatürk ile kurulduğunun altını çizen Witzens, Atatürk'ten bu yana kendisini Avrupa standartlanyla ilerlemeye adamış bir ülkenin önünün önyargılarla kesilmeye çalışıldığını belirtti. AB'deki birçok çevrenin, bu arada Almanya'nın önde gelen bazı bilim adamlannın da Türkiye karşıtı argümanlannı eleştiren Alman yazar, "Devleti kuran Atatürk ile birlikte meydana gelen kültür devrimi, Türkiye'yi bul edikmez." gi bir adım atılmayacağı mesajım verdiğini kaydettiler. Türkiye'nin yakın dönemde Kıbns'ta çözüm sürecinin yeniden canlandırmaya dönük bazı düşünceleri de Kıbns Türk tarafiyla paylaştığı öğrenildi. Toplantıda Türkiye'nin 17 Aralık'ta Kıbns'a ilişkin izleyeceği stratejinin ana hatlan da şöyle ortaya kondu: • Türkiye, iki toplumlu birleşik Kıbns devletinin oluşturubnasını öngören Annan Planı kabul edildiğinde, birleşik Kıbns'ı tanıyacağını bildirdi. Ancak 24 Nisan'da yapılan referandumda, Türkiye'nin tanıyacağını açıkladığı yapı ortaya çıkmadı. Toplantıda tanıma konusunun "ancak BM Genel Sekreteri'nin iyi niyet misyonu çerçevesinde vanlacak kapsamh bir çözümün bir parçası ve sonucu olarak görüldüğü" teyit edildi. • Toplantıda çözüm için Rum yönetiminin yeni bir referanduma ikna edilerek, birleşik Kıbns için Annan Planı'na evet demesinin sağlanması görüşü de öne çıktı. Bu kapsamda AB'nin çözüm için Rumlara baskı yapması gerektiğine işaret edildi. • AB'nin, KKTC'ye yönelik izolasyonun kaldınlması yönündeki sözünü yerine getinnesi, Rum yönetiminin hem AB, hem de BM nezdinde girişimde bulunarak, bu izolasyonun kaldınlmamasına yönelik çabasının engellenmesi, Avrupa Konseyi'nde KKTC'ye mali yardım blokajı kaldınlmalı görüşlen de toplantıda ortaya kondu. < >
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle