19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET + 3ARALIK2004CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Biz Avrupalı mıyız? Avrupah olabilmek için bağnaz düşünceden, önyargıdan soyutlanmış, laik, attığı her adımda insan aklının izlerini taşıyan dunım ve davTanış biçimlerinin bireşimi bağlamında düşüncesel kalkınmanın nicel değil, nitel dönüşümlerle olanaklı olduğu fikrini benimseyerek, siyasal çekincelerinden ötürü, yaymaktan çekinmeyen ve bu fikrini bir düşünsel yapının sağlamlığında dile getiren bir topluluk olmak gerek. Dayatmaya Dayatma BATl, Kıbns konusunda kazdığı kuyuya düşmüş, çırpınıyor. Oradan kurtulmak için Türkiye'ye dayatmak istediklerine boyun eğmek şöyie dursun, ahlaki üstünlüğün vermesi gereken güçle dayanmak gerekir. Hatta, bu çırpınışı seyredip keyiflenmek. Çünkü, onlar bu konuda hukukun, dlplomasinin, uluslararası politikanın bütün değerlerini çiğneyerek yıllardır Türkiye'yi bir sonuca zorlamak istediler Hukuk, Türkiye ve Yunanistan'ın birlikte üye olmadığı bir kuruluşa girmesine engel olduğu halde, Kıbns'ı AB'ye almakla uluslararası antlaşmalan hiçe saydılar. Hem de devletin unvanını gasp eden Rumlan devlet sayarak. Yalnız büyük komşusuyta değil dışladığı eski vatandaşlanyla bile sorunlannı çözmemiş bir devleti almakla kendi "kriterlerine de uymadılar. Annan Planı'na "evet" diyen KKTC halkına vaat ettiklerini yapmayıp haksız ambargolardan medet ummayı sürdürdüler. Haksızdırlar, küçuk düşmüşlerdir, eziktirler. Rum Yönetimi'ni dolaylı yolla da olsa tanımasını Türkiye'den istemeye hiç, ama hiç haklan yoktur. nkara, ancak "17Aralık'tan önce olmaz" diyebiliyor ve sonrasında, belki de görüşmelerin başlamasından önce, olabilirmiş gibi bir izlenim veriyor. Yanlış, hem de büyük bir yanlış olur bu. Böyle bir tanıma, Kıbns'ın bütününe egemen sayılan bir devleti tanımak ve dolayısıyla kuzeyindeki tanınmış devleti tanımaktan vazgeçmek demektir. "Çözüm olursa, ancak birleşmiş bir Kıbns'ı tanırız" demek de eksiktir; çünkü Türkiye kendisi tam üye olmadan öyle bir Kıbns'ın bile tam üye yapılmasını kabul etmeyen bir tutumu benimsemeli ve bunu tam üyelik gerçekleşinceye kadar sürdürmelidir. Zaten Annan Planı'nın yanlışlanndan biri de buydu. Rusya Federasyonu'nun Güvenlik Konseyi'ndeki davranışı sayesinde o yanlış gerçekleşrnemişken şimdi yeniden çözümü öne çıkarmak Ankara'nın AB kartını zayıflatmaktan başka bir işe yaramaz. Dolayısıyla, AB hâlâ bu haksız, hukuksuz ve ahlaksız isteğınde ısrarlı olursa yapılacak tek şey vardır: "Bu koşullarda adaylık başvunjmuzu görüşmeyi kesiyonız" demek. ıyamet mi kopar? AB'de bazı çevrelerin bayram edecekleri kesindir. Içerideki bazı çevrelerin mateme bürünecekleri de. Oysa, özellikle onlar bilmelidirler ki, böyle bir tutum, tam tersine, kendi özlemleri olan tam üyeliğin gerçekleşmesini hızlandıracaktır. 1987 Lüksemburg Zirvesi'nin ardından ancak biryıl sürdürülebilen küskünlük bile 1989'un Helsinki karannı getirmedi mi? önemli olan, hiç degilse hem haklı hem de güçlü olduğumuz Kıbns sorunu gibi bir davada haksızlık, eziklik ve ahlaksızlık edenlere boyun eğmemektir. Batı, hakkını iyi savunmayana saygı beslemez, onu daha da ezer. Prof. Dr. Necdet ADABAĞ DTCFDekam ""^T "•"" azmak çiz^ ^ f mekle olsa, ^/ bizim çokI tan Avrupa^L. lı olmamız gerekirdi. Oldum olası Avrupa'ya özendik; ta Tanzirnat'tan bu yana Avnıpa'ya öykündük; romaru oradan aldık. tiyatroyu, operayı aldık, güzel sanatlan, resmi, yontuyu oradan aldık; bitmedi; inceleme gezilerine gittik. Avrupa'ya şöyle ya da böyle gitmeyen bürokratımız kalmadı; araşürmalara gittik, araştırmaya gitmeyen, kongre, sempozyum, bilimsel toplantıya katılmayan bilim adamımız kalmadı; bilgi ve görgümüzü arttırmaya gittik; bilgi ve görgüsünü arttırmaya gitmeyen teknokratımız kalmadı; çalışmaya gittik, yülarca oralarda çalıştık (çahşıyoruz), yaşadık (yaşıyoruz), sanatçılanmız gitti, ortaklaşa işler yaptılar, sergiler düzenlendı. sinema haftalan yapıldı, bizler yeterince görgülendik, bilgılendik, bu kez çocuklanmızı gönderdik (gönderiyoruz), milyonlarca dolar harcadık (harcıyoruz); dergiyi, gazeteyi, televizyonlan oradan aldık, televizyon izlencelerini oralardan arakladık, yollan, tren yollannı onlardan örnek almaya kalktık; arabalan oradan aldık, sonra ülkemizde yapmaya kalktık. Markalar giyindik, ünlü modacılann adlannı ezberledik. Yetmedi. Açtığımız işyerlerine, mağazalara Avrupalı adlar koyduk. Kısacası yemedik içmedik Avnıpa'yı düşündük. Yattık kalktık Âvrupa" yı düşledik. Düşledik duşlemesine, ama olamadık. Kırk yıldan bu yana olamadık ama bu son kararla olduk galiba (!) Kimilerimiz Avrupalı olmamızı Bee4boven'ın 9. Senfonısi ile karşılarken Avrupalı olmamızı istemeyenlerin Mozart'ın Requiem ını dinleyerek avuntu bulmalannı. kıskançhk, öfke ve kinlenru matem havası içinde yüreklenne gömmeleri gerektiğini salık veriyorlar. Kimilerimiz Avnıpalı gençlik aşklannı nhtımdan el sallayarak uğurlarken bir gün kendisinin olmasa da çocuğunun Avrupalı olacağı umudunu taşıyarak eve döndüğünü anımsayıp, o günlerin geride kaldığını ve artık çocuğuna kalmadan, kendisinin de Avrupalı olduğunun altını çiziyor, kimilerimiz de bana ne Avrupa Birliği'nden . ben ne isem oyum... Tarlam, çiftim çubuğum mu olacak ki!.. Ya da işim, aşım!.. deyip umursamadığını gösteriyor Avrupalı olmak, ha dedinizmi, olacak işdeğıl'. Kırk yıllık deneyimımız bıze bunu öğretmelıydı Ne zıl takıp oynamanın ne de Avrupalı olduk, ülke elden gitti diye yasa, mateme girmemizın gereğı var. Ayağımız yerde, şapkamız önümüzde bir kere olsun düşünmemizin Avrupalı olmanın olmazsa olmaz koşulu olduğunu bılmemizde sonsuz yararlarvar ÜstatAzizNesin "Bu toplumun poposu yer görmediği için düşünmesini bilmez" derdi bizim için. O zaman bir kere oturmasını öğreneceğız, sonra dadüşünmesıni... Ve bu kadar çok Avrupa'yı. Avrupalıyı özlememize, Avrupa'ya öykünmemize, Avrupa'yı evimize taşımamıza karşın neden Avrupalı olamadığımızı bılmemiz gereğı kaçınılmazdır Avrupalı olabilmek için. Olaya böyle bakıldığında, biçımde Avrupalı olmanın, özde Avrupalı olunamayacağını. A\Tupa tarihını. sanatuıı, dınını. ekınını, dahası, dılini ve dilinin anlatmak ıstedıklennı öğrenmeden yaşadıklannın kazandırdığı deneyimle edindiği bilgilerin ışığında belirlemış olduğu öğretilerinı yorumlamadan, geçmışinde yaratmak çabası ıçıne girdiği ve bunu başararak kendi ölçütlerine göre. "yeni insan"ı yarattığını ve kalkınmışlığının temelmde kendi eliyle yarattığı bu yeni insanı kendıne rehber edindiğini bilmek gerekir. Yarattığı rehbennin öncülüğünde benimsemiş olduğu, ulusalcılık anlayışını doğru yorumlamak kaçınılmazdır. Avrupa'nın, İkıncı Dürrya Savaşı'nda ölümkalım savaşımı vermiş bir toplum olarak ortaya koymuş olduğu özveriyi hiçbir zaman unutmayan ve ülkesinın yaranna çalışan insan olmanın kazandırdığı onuru taşımaktan gocunmayan bireylenn oluşturduğu bir toplum olduğu görmezden gelinmemelidır Insanının onuruna verdığı değen her firsatta belırten ve insan hak ve özgürlüklerınin önüne geçilmesinin kendi hak ve özgürlüklerınin önüne geçmek olduğunu ve kalkınmanın yolunun bırey olmaktan geçtığını bilen topluluk A K hatemoolü 19 2 4 lar olduğunu öğrenmeden, bizim bugünden yanna, Avrupalı olamayacağımızı bilmemiz gerekir. Evrenin merkezine konulan insanın üstlendiğı sorumluluğun bilincinde olarak bu sorumluluğun altında ezilmemesi gerektiğini öğrenmiş olan Avrupalının bu aşamaya gelmeden bireyini gerektiği biçimde eğitmiş olması salt okul okutmuş olmak için değil, toplumuna yararlı insan yaratmak sevdasına bağlıdır. Avrupalı olabilmek için bağnaz düşünceden, önyargıdan soyutlanmış, laik, attığı her adımda insan aklının izlerini taşıyan durum ve davTamş biçimlerinin bireşimi bağlamında düşüncesel kalkınmanın nicel değil. nitel dönüşümlerle olanaklı olduğu fikrini benimseyerek, siyasal çekincelerinden ötürü, yaymaktan çekinmeyen ve bu fikrinı bir düşünsel yapının sağlamlığında dile getiren bir topluluk olmak gerek. Ve son olarak Avrupalı olabilmek için bugünkü Avrupalının düştüğü yanlışlara düşmeden ve yaşamak zorunda kaldığı kimi yozluklara kapalı kalmak gerek. Böyle bakıldığında Beethoven'in9. Senfonisi'ni çalıp dinlemenin erken olduğu kanısını taşıyorum. Requietn'ı dinlemenin ya da dınletmenın de gerekli olmadığını, Avrupalı olacağız diye yasa batmanın, mateme girmenin doğru olduğunu sanrruyonım. Insana sorarlar sonra Avrupalı ohnayacaksın da ne olacaksın? Asyalı ya da Afrikalı mı? Avrupa bu kadar yakınken.. Siyasal Avrupa bu kadar yakınken ayaklanmız geri gen mı gitsin? Köktendincıliğe kapı mı açalım? Ortaçağı yeniden mi yaşayalım? 7O'lı yıllann anarşısine; 80'b ydlann terörüne geri mi dönelim? Ticarette, turızmde kime açılalım? Ön Asya'da tek başrmıza mı kalalım? Giderek daha yoksullaşarak insanımızı zora sokup, gençlerimizi gene terörün, anarşinin kucağrna mı atalun? Bırakın da aş ve iş olanaklan yaratahm!.. Türk'üyle, Kürt'üyle, Alevisi, Sünnisiyle, Ermeni, Musevisiyle dayanışma içinde, sırt sırta, haklanmızı ve bütünlüğümüzü koruyarak. Bugünlere kadar olduğu gibi. Çocukluğumuzda, gençliğimizde evimizin bir yanında Ermeniler, bir yanında Kürtler vardı. Paskalya yumurtasını o zamanlardan bilirdik. Kalkınmak istiyorsak, çağdaşlaşmak ve öne çıkmak istiyorsak tek seçeneğimiz var diye düşünüyorum: Avrupalı olmak. Bu işi tek başımıza beceremedik. Iç dinamiklerimiz buna yetmedi. Birbinmizi çelmelemekten başka bir iş yapmadık bu son ellı yılda. Bir Güney Kore, bir Tayıvan olamadık... Bir Avrupa ülkesi hiç olamadık. Bırakın, olgunlaşıncaya kadar bir yol gösterenimiz olsun! Ama onurumuzun kınlmasına ızin vermeden, başımız dik, kararlı kışıliğımız ve insarthğımızı öne çıkartarak. Bizim onlara gereksinimimiz olduğu kadar onlann da bize gereksinımleri olduğunu göstererek. Ve bir kez daha ulu öndenn çizgisinden aynlmakla nelere katlanmak zorunda kaldığımızı görerek... Öte yandan Avrupa Bırliğı, uygarlıklar çatışmasını kışkırtacak bir Hıristiyan kulübü olmamalı Topraklannda beslediği, yakında altmış miryonu bulacak Müslüman nüfusuyla hoşgörü içinde yaşamak ve karşılıklı ekinsel etkileşimlere kapı açmak istiyorsa... Tek başına kalrruş yaşlı bir Avrupa'nın kısa bir gelecekte toplumsal. dahası, ruhsal bunalımlar yaşama> acağını ve günceldekı devinımıni yitirmeyeceğini kımse söyleyemez... Biz Avrupalı değiliz ve olamadık bugüne dek.. ama bir gün Avrupalı sevgiliyle el ele tutuşarak Avrupa'ya vizesiz, elimizi kolumuzu sallayarak gıdeceğımız günleri düslememızın geregıne inanıyorum. Düşleyelim ki gerçek olsun... Çünkü düş olmadan gerçek olmuyor. (0212) 293 «9 7» PENCERE Yargıtay Başkanı Emekli Olurken... Özkaya emekli oldu... Eraslan özkaya Yargıtay Başkanı idi; bir başka deyişle yargının başıydı... Eskiden 'elifba' derlerdi, sonra 'alfabe' oldu, sonunda 'abece'ye dönüştü; okula başlayan çocuğun eline verilen okumayazma rehberi gibi bellenmesi gereken ilk kurallar vardır; demokrasideki 'kuvvetler aynlığı' ilkesine göre bir devlette üç güç bulunur: Yasama.. Yürutme.. Yargı.. Yargı devletin temelidir; ama, bizim evlere şenlik medyamız hem Yargıtay Başkanı'nın emekliye ayrılmasına sırtını döndü, hem de söylediklerini işitmezlikten geldi... Ne demişti Erkaya: " Bir din eğer kendi kutsal yerinde bırakılmazsa ülkenin idaresi akıl bilim mantıkla yürütülmüyordemektir. Son dönemdesürekli 'ılımlı islam'dan bahsediliyor. Ilımlı olarak başlayan dinîyönetim, radikal yöne kayar." Hımmm... ABD Türkiye'de 'ılımlı Islam devleti modeli'ni istemiyor mu?.. özkaya giderayak ne söylemek istiyor?.. Ne yazık ki medya, Erkaya'nın Yargıtay Başkanlığı'ndan aynlırken yaptığı uyanya da gözlerini ve kulaklannı kapadı; AKP iktidanna şirin görünmek için bizim çok satışlı gazeteler muska mı taktılar?.. • Bu medya daha dün özkaya'yı manşetten aşağıya indirmiyordu; neleryazılıyordu?.. Yargıtay Başkanı neler de neler yapmamıştı?.. Yazlık bir villa yaptırıyordu.. Villa 'hediye'\6\.. Buna karşılık Eraslan özkaya da Yargıtay'da bir mafya babasının davasını takip ediyordu.. Medya önce kıyamet kopardı.. Sonra sustu.. Çünkü ortalığı saran manşetler, başlıklar, köşe yazılan ve yorumlarla yürütülen kampanya medya kumpanyasının uydurmasıydı... Sonra ne oldu?.. Medya pıstı.. Ama, yalandan kim ölmüş ki?.. Medya, yasadışı dinlenen kimi uçuk telefon konuşmalannı gazetelere pompalayan bir Cumhuriyet düşmanı çetenin gazına özellikle gelmişti; iktidann yalakalığında Yargıtay'ın başını karalamak işlevini de yerine getirmişti.. Unutuldu mu bunlar?. Aman, unutulmasın!.. Bir devletin üç büyük kuvvetinden birinin başına yaranmak için üç büyük kuvvetinden birötekinin başını, hem de suç işleyerek karalamaya kalkışan bir medya dünyada görülmüş müdür?.. • Yargıtay Başkanı Eraslan özkaya emekliye aynlırken bu yazıyı yazmak kaçınılmaz bir görevdi... Bu yazının başında demokrasi için gerekli kuvvetler aynlığı düzeninde üç güç olduğunu vurgulamıştım; sonradan siyasal bilimcilerden kimileri bu1 na dördüncüsünü eklediler: Medya!.. Peki, medya kirtenirse, holding çıkarianna bağlanırsa, bu çıkariar yüzünden iktidar kapısına şartlanırsa ne olacak?.. Bugün bizim medya yargıyı tartışmaya kalkışıyor; biri çıkıp derse ki: Sen önce aynada kendine bak! Evet, aynada medyanın kendi suratına bakması zaman ı geldi de geçiyor. SES1883 ORTAOYUNCULAR Ferhan Şensoy'un KLASİK GfTAR RAMENCO GfTAR PİYANO KEMAN ŞAN Yeni Gruplar için Kayıtlanmız Başlamıştır. T.C M.E.B. UZUN DONLU KIŞOT Perşemb» ve Cuma 20.00 Ferhan Şensoy'un ÖZEL ETÜT MÜZİK KURSU Kurucusu: Doğuı Canku l f l ? 1 ^ \% 11 i ^ kfKiıvnlıı »i**.etuimııak.com/infogetutmuzik.com BENİ BEN Mİ DELIRTTIM? M CumartKİ 20.00 / Paur 17.00 Ferhan Şensoy ^ ^ ^ FERHANGI ŞEYLER 15 Ar»lık Çaf>amba 20.00 ISnKLAL CAD. N0:140 TEL: (0 212) 25118 6566 FAX: (0 212) 244 43 27 FELEK BİR GÜN S ALAKKEN | 8 »rilık Carşimba 20.00 Ferhan Şensoy Dilek Türker Tiyatro Ayna PİR SULTAN ABDAL Yazan Yoneten Mahmut Gökgöz Genel Sanat Yonetmenı Dilek Türker Dekor Kostüm Osman Şengezer Muzık Nurettin Özşuca Koreografi Nasuh Barın Işık Tasarım Yüksel Aymaz Gösteri 2a.oo 23.00 Sabn i 5»y»r • A " Sfflay *fe» • • ihi Hayai Sonra 9 10 Aralık, Saat: 2CKK) 5 Aralık 2004 Inısrırr.oretu YÜZÖaSI 3 (°,soınĞnmiıdın 24 Aralık , Saat: 20.00 Oscarve rembeli Meleği 1411 Aralık, Saat: 20.00 512 Aralık, Saat: 15.00 E F E S Pılsen'in kültür ve sanata katkıları artarak sürecek. İlanlarınız İçin (0212)293 89 78 [email protected] [email protected] www.perareklam.com.tr 4 Aralık Saat: 18.30 11 Aralık Saat: 18.3021.00 61316172027 Aralık Saat: 21.00 " Jskiin Çsrkcı • Sema • Sunay Akın Timur Selçuk* Ü^Kadın (SumruYaseminYen'mtjr) ' Vedat Sakman • Yeni Türkü f ^ "^eynep Tanbay • Zuhaf Olcay ; AKATLAR KÜLTUR MERKEZI GİŞE TEL: 0212 351 93 84 B FERNANDO KRAPP BANA MEKTUP YAZMIŞ Yazan Çeviren Yöneten Dekor Kostün Müzik >TankredDorst >Zeynep Avcı >Duygu Sağıroğlu >CananGoknıl >Joeiamon B» » Cumhunyet r Mlsryia >»ınHrm*Ud» Oyuncıiar Femando Krapp Jufia Kont >Seiçuk Yontem >Tilbe Saran >BekırAt<soy sCuneytTurel Her Cuma> 20.00 Her Cumartesi > 17.00 ve 20.00 (101117 18 ve 31 Arahk tarlhierınde temstlımsz ofmayacaktır) > AUunk Kfittür Saıut Merfcezi > 0212 252 35 00 01 AKBANK ÛO Me'kezımız Pazartesı ve Salı har'Ç her gun açıktır DosyaNo: 2004175 Davacı Özkan Konuralp tarafından davalı Tülay Konuralp aleyhine mahkememıze açılan "boşanma" davasında davalı Tulay Konuralp'ın adresi bütün araştırmalararağmenbulunamaınış olduğundan, Dava dilekçesinin ilanen tebliğıne karar verilmiş olup, davalı Tülay Konuralp'ın duruşmanın bırakıldığı 07.12.2004 günü saat 9.00'da mahkememizde hazır bulunması. dunışmaya gelmedıği takdirde davanın yokluğunda yürütülüp sonuçlandınlacağı hususu dava dilekçesi tebliği yenne geçerlı olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 49880 TRABZON 2. AŞLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN İLAN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle