28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 KASIM 2004 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Bush Nasıl Kazandı? KERRY taş çatlasa kazanamayacaktı da onun için. Amerikan siyasal sisteminde bir dönem ikti- darda bulunup da yeniden seçime giren başkanı yenmek için olağanüstü niteliklere sahip bir aday olmak gerekiyordu. John Kerry öyle biri değil. Evet, uzun bır senatöriük deneyimi var, askerliğin- de övünebileceği ufaktefek bir-iki olayı olmuş, yol- suzluğa falan bulaşmamış ama, yetmez. Şimdi- ye kadar ikinci kez aday olan bir başkanı yenmiş çok az aday var. Halkın sevgisini kazanıp dört kez arka arkaya seçilen Franklin D. Roosevett gibi örnek bile yaşanmış. Zaten, anayasa değiş- tirilip "ikı dönemden fazla olmaz" denmesi ondan sonradır. Kaldı ki, George W. Bush her yerde geçerli olabilecek bir gerekçeyi kampanya boyunca sık sık kullanmaktan da çekinmedi: "Irmak geçerken aî değiştirilmez." Kovboylar ülkesinde bundan daha sağlam gerekçe olabilir mi? Irak savaşı ya- şanmaktaydı ve Bush, anayasa gereği, silahlı kuv- vetlerin başkomutanıydı. Hele, 11 Eylül travma- sının hâlâ devam ettiğini ve Irak seferinin hep "fe- rorizme karşı savaş" diye sunulduğunu, halkın da buna ınandırıldığını düşünürseniz, böyle bir gerekçenin ağırlığı kendiliğinden anlaşılır. Ama Irak'tan hergün iki-üç kayıp haberi gel- diği ve "kıtle imha silahlan" hikâyesinin su- yu çıktığı için, Bush'un bu konu yüzünden hiç ya- ra almadığı da söylenemez. Kendisi hep "Terör- le savaşmakta karaıiıyım; Amerikalıların güven- liğini tehdit eden her dururrtu, henüz bir olasılık biçiminde bıle olsa, kuvvet kullanarak önlerim" dese de, Saddam'a karşı giriştiği savaş bugün hiç parlak bir noktada değil ve halk bunun farkın- da. Gelgelelim, aynı konuda Kerry de pek parlak ve inandırıcı şeyler söylemedi. "Terörle ben de sa- vaşacağım; ama evlatlanmızı uzak ellerde tehli- keye atarak değil, başka ülkeleri de aynı savaş için seferberederek" diye bir şeyler geveledi ama Irak'taki "koalisyon" un durumunu bilenler pek inan- madılar. Siz olsanız, inanır mıydınız? Aslına bakarsanız, kampanya dıştan sanıldığı gibi sadece Irak savaşı çevresinde dönmüş olsaydı, Bush bu batağa saplanış yüzünden se- çimi kaybedebilirdi. Ama, ustaca birtaktik izleyip Amerikan halkının büyük çoğunluğunda egemen olan "din" ve "tutuculuk" unsurlarını devreye so- karak çeşitli mezheplerin kiliselerini arkasına alıp "kutsal değerlerin korunması" kartını oynadı. Genç seçmenleri kendine çekmeye çalışan Kerry'ye karşı ustaca bir taktikti bu. Şimdiye kadar sandı- ğa gitmeyen yaşlılar ondan yana oy kullandı. Unutmamalı kı George W. Bush, Texas'lı koyu dindar bir aileden. Hatta "yeniden doğma Hıris- tiyan" olduğunu, bir ara "Tanrı'dan mesajlar du- yup dıne sarıldığını" söyleyenler bile var. Çocuk aldırma ve eşcinseller arası evlilik gibi konulann sürekli tartışıldığı bir ülkede, Islamcı terörle sava- şırken "kutsal aile değerleh"n\ de savunan bir başkan adayı seçim kazanmaz da kim kazanır? Transtrakya Boru Hattı... Mehmet S. KEStMOGLU • brice Limanı"nda yapılan mitıng (9 I Ağustos 2004 tanhinde) Karadenız kı- yısında Saros Körfezi'ne kadar uzana- cak olan Transtrakya petrol boru hattı yapunıyla ilgili tartışmalan gündeme taşıdı. Mitinge kahlanlar boru hattının yapıl- ması halinde Trakya kıyılannda kirlilik olu- şacağı ve bölgenin doğal dengesinin bozula- cağı yolundaki endişe ve kaygılan dile geti- rerek hattın yapılmasına karşı çıkmışlardı. Ne zaman ve nasıl uygulamaya geçirilece- ği hakkında somut bir bılgi olmayan bu pro- jenin durumunu Meclis'e verdiğim bir öner- geyle Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hil- miGüler'e sordum. Enerji Bakanı verdiği ya- nıtta projenin uygulanması konusunda bir eğilim olduğunu belirtmektedır. Öd şirketin bu hattın yapımı için verdıği önerilerden bi- ri Bakanlar Kurulu tarafından incelenmekte- dir. Tüm dünyada ve ülkemizde enerji yatı- nmlan uzun vadelı beş. on, yirmi yıllık prog- ramlara dayanılarak hazırlanırken bu proje- nin neden birdenbıre gündeme geldiği ve uy- gulamaya geçirilmek istendiği sorusu ise Ba- kan Güler tarafindan yanıtlanmamıştır. Boru hattı projesinin şirketlerin kendi öz sermaye- leri ve yurtdışı kredileriyle yapılmasını ve "devletetaiçbirmükeflefryet yüklememesini" bir ö\ünç kaynağı olarak sunan Bakan, sanı- nm enerji yatınmlannda planlamanın öne- mini küçümsemektedir. Özel şirketlerin belli koşullar altında dev- letin gereksinim duyduğu alanlarda yatınm yapmalan doğal karşılanabilir. Ancak hükü- met, enerji gibi stratejık bır alanda, devlet ku- rumlannın planlanmasını yapmadığı, halkın istemediği bir projeyi yalnızca birkaç şirket istedı diye yapılmasına ızın veremez. Rüzgâr santrallanrun da ıçinde yer aldığı yenilenebı- lir enerji kaynaklan ile ılgıli plan ve projeler 1980'li yıllarda yapılmasına rağmen halen uygulamaya geçirilemezken birkaç yıl önce gündeme gelen bu projenin bir an önce ya- Kırldareli Milletvekili pılması için gösterilen aceleyi anlamak müm- kün değildir. Boğazlarda tankerlerle yapılan ham petrol taşımacılığının tehlike yarattığı açık; bu ko- nuda önlem alınması elbette gereklidır. An- cak Trakya'da yapılacak olan petrol boru hat- tı boğazlardan tankerlerle taşınan ham petro- lün yansını taşıyacak kapasitededir. Üstelik boğazlardan yalnızca hampetrol değil, yan- gın ve patlama riski yüksek olan sıvı LPG gi- bi petrol türevi ve başka kimyevi maddeleT ta- şınmaktadır. Trakya'da ham petrol boru hat- tı yapılmasından sonra da bu tür ürünler ta- şınmaya devam edecektir. Montreux Antlaş- ması'nda bir değişikliğe gitmeden ham pet- rol taşıyan tankerlerin boğazlardan geçişini en- gelleyerek Transtrakya boru hattını kullanma- lannı zorunlu kılmak mümkün gözükmemek- tedir. Dolayısıyla boğazlardakı risk ortadan kalkmayacakyalruzcaazalacaktır. Boğazlar- da yaşanan tanker trafiği ise Trakya'nın Ka- radeniz ve Ege kıyılanna kayacaktır. Dolayı- sıyla boğazlardakı kaza riskı ve tanker trafi- ği yoğunluğunun ayrusı Trakya kıyılannda yaşanacaktır. Üstelik Saros Körfezi ve Kıyı- köy'e ulaşmak için tankerler Istanbul ve Ça- nakkale boğazlanndaki yoğun gemı trafiği- ne aykın geçiş yaptıklanndan kaza riskı ar- tacaktır. Saros Körîfezrne ya da Karadeniz kı- yısına giden petrol tankerlerinden bir kaza sonucunda sızan petrol, akıntı nedeniyle bo- ğazlann içerisıne ulaşarak kaza boğazlarda ol- muş gibi etkı yaratacaktır. Proje, Istanbul ve Çanakkale boğazlanndaki mevcut tehlikeyi azaltmayacaktır. Boru hattı taşımacılığında yangın riskinin tanker taşunacılığıyla hemen hemen aynı ol- duğuna ilişkin bilimsel bulgular vardır. Bir pet- rol tankerinin kaza yapma olasılığı ne kadar yüksekse boru hattında yangın çıkması ya da patlama yaşanması aynı derecede olasıdır. Temmuz ayı sonunda Belçika'da meydana gelen ve 15 kişinin ölümü, yüzlerce kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan doğalgaz boru hattı facıası bu tür kazaların gelişmış ülkeler- de bıle olma olasılığının ne kadar yüksek ol- duğunu göstermektedir. Trakya bölgemız za- ten doğalgaz boru hatlannın riski altındadır. Trakya halkı bir de petrol boru hattı tehlıke- sıyle yaşamak istememektedır. Bu boru hattının yapılması halinde Kırkla- reli kıyılan ve Saros Körfezi'ndeki ekolojik dengenin değişmesi kaçınıhnazdır. Bu konu- da bilimsel araştırmalar ve çevTesel etki de- ğerlendirmeleri henüz yapılmamıştır. Özellik- le Saros Körfezi çok zengın bir doğal hayatı banndınnakta ve kıyı şeridmde bırçok tarih- sel varlığımız bulunmaktadır. De\r tankerle- rin Iğneada, Kıyıköy ya da Saros Körfezi'ne girmesiyle doğal denge bozulacak, bölge hal- kının temel geçim kaynağı olan balıkçıhk ve turizm büyük bir darbe alacaktır. Trakya böl- gesi şu anda Ergene Nehri'nde büyük bir çev- re felaketi yaşamaktadır ve bir başka çevre fe- laketine halkın tahammülü yoktur. AKP iktidan birçok girişimde olduğu gibi Transtrakya petrol boru hattının yapımında da halka danışmadan, sormadan, ben yaptım ol- du anlayışıyla hareket etmektedir. Gelir elde etmek için tüm kamu mallannı babalar gibi satma anlayışına sahip olan bu iktidann, kendi yandaşı sermaye gruplanna yaranmak için gerçekleştirmeyi amaçladığı bu projenin, projeden öteye gitmemesi için Trak- ya halkı elinden gelen tüm çabayı gösterme- ye kararlıdu-, Petrol taşıyan tankerlerin bo- ğazlann deniz ve çe\Te güvenliğıni tehdit et- tiğı ve bu konuda birtakım önlemler ahnma- sına hiç kimse itiraz etmemektedir. Ancak enerjiyle ilgili pohtikalar şirketlerin önerile- rine bırakıhnamalı, bu konunun uzmanlan ve bilim adamlannın görüşleri ve önerileri dog- rultusunda karar verilmelidir. Aynca konunun diplomatik, stratejik, çe\Tesel ve ticari boyut- lan da dikkate alınmalıdır. AKP iktidannın bu girişimden vazgeçmesi ve alteraatif hatlann tartışmaya açılması Trakya halkının beklen- tisidir. Clinton'ın Kurnazlığı Canımız dostumuz, sevgi odağımız, kardeşimiz MEVE GOZEN'i Prof. Dr. Ühan ARSEL 1798 yılı sonlanna doğru Mısır'ı işgal eden Napolyon Bo- napart, Müslüman halkın direnişte bulunmasını ön- lemek için, kendisini Isla- mın hayranlarından biri imiş gibi tanıtmak sure- tiyle son derece kurnaz bir siyaset izlemişti. Mısırlı din adamlanna ve halka hitaben yaptığı bir konuşmasında, gece gündüz Kuran okuduğu- nu belirtırken aynen şöy- le demekteydi: "Sizlere Müslüman olduğumu ve Muhammed Peygamber'e inandığımıve Müslüman- lan sevdiğimi her zaman söylemiş ve tekrar etmi- şimdir_" Bu tür konuşma- lanyla öylesine etkili ol- muştu ki, halk onu "Meh- dT olarak görmeye hazır- dı. (l) Bundan dolayıdır ki Napolyon Mısır'daki egemenliğını hiçbir enge- le ve güçlüğe rastlamadan üç yıl boyunca rahathkla sürdürebilmiştir. Oysa Na- polyon, hiçbir dine inan- mayan ve dini sadece siya- set aracı sayan bir kimsey- di. Bunu kendi ağzıyla şöy- ledilegetirdi: "-Banapa- pahk taraflan olduğumu söyieyeceklerdir; hayırben hiçbir dine inanmam. Mı- sır'dayken Müslünıandım, burada Katolikolabflirim_ Ben dinlere inanmıyo- rum~. w (2) Söylemeye ge- rek yoktur ki insanlık ta- rihi siyasal gereksinimler uğruna bu tür kumazlıkla- ra başvuranlarla dolu. Eski ABD cumhurbaş- kanlanndan Cünton,epey- ce bır süre önce "Cidde Ekonomik Forumu n nda konuşurken. "1400)11 ön- ce otomobil olsaydı Mu- hammed, kendi eşlerine araba sürmeleri için izin demek suretıyle bıze Napolyon'un izledi- ı kurnaz siyaseti anım- satmış oldu. Gazete haber- lerinden öğrenmekteyiz ki Clınton'ın sözleri Müslü- man ülkelerde bır hayli al- kış toplamıştır. Oysa bu sözlerin gerçe- ğı yansıtan ve daha dogru- su Islam ülkelerinde "Tan- n ve Pe\gamber buyruk- larT dive belletilen dinsel kaybettik. Anısmı hep sevgiyle hasretle içimizde taşıyacağız. Mısra-Süle>man İLDEN, Ayşe-Ata SAKMAR, Mine-Ali SİRMEN. Nükhet TÜZÜNER CEPRO •••• CEPRO ••• CEPRO CEPRO CEPRO CEPRO CEPRO mmmm CEPRO verilere uyumlu olan hiç- bir yönü yok. Clinton, bu konuşmasıyla Amenka'yı Müslümanlara şirin gös- terme kurnazhğına baş- \-urmustur. Şu bakımdan kı "Şeriat ve Kadın" adlı kitabımda etraflıca belirttığim gibi, Islam kaynaklan (ömeğin Diyanet Işleri Başkanlı- ğı'nın yayınlan), kadınla- nn, araba sürmek şöyle dursun. "aklen ve dinen dûn (eksik)yaraüklar" ol- duklannı ve bu nedenle çoğu özgürlüklerden yok- sun kılındıklannı sergıle- yen hükümler içermekte. Sadece birkaç örnekle yetinmek üzere belirtelim ki Diyanet yayınlannda Muhammed' in kadınlara hitaben konuşurken: "... Bana cehennem gösteril- di,çoğu sizler idiniz_. Çün- küsİLÖtekine berikine çok- ça lanetedenze\ celerinize karşı küfrarn ni'met gös- terirsiniz_ Kaduun şaha- deri (tanıkhgj). erkeğin şa- hadetinin yansıdır (ve bu da aklıncan) eksildiğinden- dir. Ha>iz gördüğünüz za- manlar namaz kıbnaktan \ asaklanmışsıruzdır. bu da dininizineksikliğindendir" dediği ve aynca da "•Uğur- suztuk üç şeyde; atta, ka- dında evde hasıl olur". ya da "Benden sonra erkek- lere,kadınlardan daha za- rarh fitne ve fesat bırak- madım" dediği ve daha bunlara benzer pek çok buyruklar getirdiğı yazılı. (Yukardaki hususlar için bkz "Sahih-iBuhariMuh- tasan;Cüt:I,slı.222;Cilt: ü,sh. 267-8. CUt:VTILsİL 312) Öte yandan Diyanet"in vine bu aynı yayınlannda kadınlann, siyasal haklar- dan da yasaklı bulunduk- lanna ilişkin Muham- med'in şöyle dediği yazı- lı: "Hükümet ve devlet iş- lerini kadınlara te\ di eden hiçbir miDetfelah buhnaz." Bu sözlere dayalı olarak- tır ki Diyanet'in görüşü şöyle: "İslam hukukun- da_ millet otoritesini tem- sil edecek mevkie kadın (seçikmez)™" (Bkz. Sahih- i... Cilt: X, sh. 449) Yukardaki örnekleri ve nice benzerlerini gördük- ten sonra şu soruyu sor- mak gerekmez mi? Kadın- lan aklenve dinen dûn sa- yıp nice temel haklardan yoksun kılan bir düzen, kadınlara araba sürme ola- sıhğını tanımış olabilir mı' 7 Kuşkusuz kı sorunun ya- nıtı şu olmak gerekir: El- bette ki olamaz ve elbette kı Clinton, siyaset alanın- daki becensinı tam bir Na- polyon kurnazlığıyla açı- ğa vurmuştur. (1) Napolvon un bu tür konuşmalanmn tümü için benim "Arap Milliyetçili- ğı ve Türkler "adlı kitabı- ma bakınız. (2) Arsel, a.g.e. PENCERE Ramazan'ın Yarısı... 'Muharrem' Kameri aylann birincisi, 'Ramazan' dokuzuncusudur; ilki Alevilerin, ikincisi Sünnilerin gözünde önemlidir. Eh, şu sırada Ramazan'ı ortaladık; bayrama iki hafta kaldı... Bektaşı, evinde öğle yemeğini yerken komşular- dan biri kapıyı çalmış, sofrayı görünce bozulmuş... - Baba Erenler, demiş, sizin eve Ramazan gel- medi mı?.. Bektaşı lokmasını çiğnerken: - Komşum, diye yanrtlamış, bu eve Ramazan hiç uğramaz, gelse gelse Muharrem gelir... • Osmanh'dazaptıye, adamın birini dövedöve ka- rakola götürüyormuş.. Bektaşi sormuş: - Suçu neymiş?.. - Oruç yemiş!.. Baba Erenler: - lyi hızmet etmiş, diye yorumunu yapmış, keş- ke biri de çıkıp namazı da yese.. • Bektaşı'yi herzamanki gibi oruç yerken yakala- yıp hapse atmışlar; vakıt yazmış. Bizimki terleyip bunalarak koğuşun penceresınden sokağa bakar- ken ne görsün!.. Birisi karşı evin kapısına oturmuş, kırmızı birdilim karpuzu alenen yiyor... - Imanım, dıkkat et, sonra seni de benim gibi bu- raya tıkarlar.. Adam boş vermiş: - Ramazan bana işlemez.. - Neden?.. - Ben Yahudiyim!.. Bektaşi: - öyleyse, demiş, birye, bin şükret!.. Bektaşi sofrasını kurmuş, aylardan Ramazan, masada kıpkırmızı karpuz, yemyeşıl marul, sapsa- rı bal, simsiyah zeytin, bembeyaz peynir.. Softanın biri yanaşmış, yan gözle manzaraya bakıyor, içi gidiyor.. Bektaşi seslenmiş: - Imanım, buyur, birlikte yiyelim.. Softa ağzı sulanarak: - Ben, demiş, bunlann âlâsını yarın öteki dün- yaya gidince Cennette yiyeceğim... Bektaşi: - Ulan, demiş, peşini varken sen ille de veresi- ye anyorsun!.. •k Ramazan'da öğle vaktı atıştırırken yakalanan Bektaşi'yi Kadı'nın huzuruna çıkarmışlar; orucu başına vurmuş Kadı öfkeyle: - Bre herifi naşerif!.. Mübarek ayda göz göre gö- re oruç yenir mi?.. Bektaşi: - özrüm var.. ' . . . . - özrün nedir?.. • "K. - Hastayım.. . . . \ • "•; - Neden hastasın?.. ' •- ,ty: -Açlıktan!.. • Mübarek Ramazan ayında, üstelik Cumhuriyet Bayramı'nda, Frenk ellerine giderek AB uğruna Papa 10'uncu Innocenti'nin heykeli altında imza törenine katılan Tayyip Erdoğan ıle Abdullah Gül'e nedersiniz?.. Oruçları bozulmuş mudur?.. Bektaşi dedi ki: , ) - Papaza kızıp oruç bozulmaz!.. , J Ya Papa'ya kızınca?.. " Papa başpapaz değil mi?.. ,4 Gazetemiz makaleler sorumlusu Sami Karaören'in kızı MİNE KARAÖREN CÖZENın vefatını derin bir teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Üzüntümüz sonsuzdur. Merhumeye Tanrı'dan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. Cumhuriyet Çalışanları Ayrıntılı bılgı ıçın www.telsim.com.tr'ye beklıyoruz.. CEPRO KURUMSAL HİZMETLER Sami ve Mehcure Karaören'in kızı, rahmetli Erim Gözen'in eşi, Mehmet ve Fatoş Karaören'in kızkardeşi, Eren Karaören'in pek sevgili halası, Canımız ÖMİNE KARAÖREN GÖZEN'iani olarak yitirdik. Cenazesi 05.11.2004 Cuma günü (bugün) Teşvikiye Camisi'nde kılınacak öğle namazından sonra Zincirlikuyu Gömütlüğü'nde toprağa verilecektir. Tanrı'dan mağfiret dileriz. AİLESİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle