25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 4 KASIM 2004 PAZAfl CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur(« cumhuriyet.com.tr 15 KULE CANBAZI SUNAYAKIN Filleri yutanpireler!..16 Haziran 1950 tarihinden sonra düşün- mediğimiz, konuşmadığımız bir dille iba- dete çağnlmaya başlandık; bu tarih, Türk- çe ezanın kaldınhp ezanın Arapça okun- masına dair 5665 sayılı kanunun kabul edildiği gündür. Dönemin Başbakanı Adnan Menderes konuyla ilgili şu açıklamayı yaprmştı: "Za- manında çok lüzumlu olan bu mecburi- yet ve tedbir diğer tedbirlerle birlikte bugünün hür Türkiye'sine zemin hazır- lamıştır." Ezanın Türkçe okunması Men- deres'in dediği gibi 'zamanında' gerekli olan bir mecburiyet miydi, yoksa yaptığı düpedüz bir ihanet miydi? Bu sorunun yanıtını Mustafa Kemal Atatürk'ün şu sözünde aramalıyız:" Me- selenin mahiyeti esasen din değil, dildir. Kati olarak bilinmelidir ki, Türk mille- tinin milli dili ve milli benliği bütün ha- yatında hâkim ve esas kalacaktır." Bu sözlerden, Atatürk'ün Türkçeden as- la ödün verilmeyeceği inancını taşıdığı açıkça belli olmaktadır. Menderes 'hür Türkiye' tanımını kullanmış olsa da, dili hür olan bir toplumun bağımsızlığını koru- yabileceği gerçeğini kavrayamadığını ken- di sözleriyle gözler önüne serer. Ezanın Arapça okunması, Atatürk'ün düşüncele- rinin ve 'hür Türkiye'nin çiğnenmesin- den başka bir şey değildir. 1933 yılının Şu- bat ayında, Bursa'da, Türkçe ezana karşı bir grubun olay çıkarmasıyla ilgili olarak şun- lan söylemişti Atatürk: "Cahil mürteci- ler Cumhuriyet adJiyesinin pençesinden kurtulamayacaklardır." Baflımlı bir Türtclye yarattılar Ne yazık ki, "cahil mürteciler" kapı ka- pı gezıp "İnşallah, Maşailah" sözleriyle para dilenen, Irak'ta binlerce Müslümanın katledişini seyreden, bağımlı bir Türkiye yarattılar! 15 Haziran 1950 tarihli Yaprak gazetesin- de 'Ezan' başlıklı bir yazı yayımlanır. Söz konusu yazıda, iktidara gelen Demokrat Parti alaycı bir dille eleştirilir. Bu yapılırken de gelecekten duyulan endışe dile getirilir: "lleriye doğru olduğundan şüphe etme- diğimiz bir karardan dönülünce iş deği- şiyor. Salt bir ezan meselesi olnıaktan çı- kıyor iş. Daha bir sürü gericiliğin başlan- gıcı, daha bir sürü geriliğe göz yumma- nın işareti oluyor. Bu düşüncemizin doğ- ru olup olmadığını anlamak için belki bi- raz beklemek gerekecekti. Ama ona da hacet kalmadı. Başbakanın demecini du- yar duymaz sarıklar, cüppelerle sokakla- ra uğrayan softalar düşüncemizin doğ- rnluğunu çarçabuk ortaya koydu." Ezanın Arapça okunmaya başlanmasının Sıvas'ta insanlann canlı canlı yakılması- nın; yazarlann, bilim adamlannın öldürül- melerinin, Hizbullah'ın ölüm evlerinin ve "daha bir sürü" gericiliğin başlangıcı olduğunu görebilen bu yazar hepinizin çok iyi tanıdığı Orhan Veli'dir!.. Başına martt kuşları konan şalr Orhan Veli, bütün din edebiyatımızın; naatlann, münacaatlann, ilahilerin, nefes- lerin yanında mevlitlerin, duaların, ezanın ve vaazlann da Türkçe olduğunu belirtir; kolay olanın namaz surelerini Türkçeleştir- mek olduğunun altını çizerek, şiirde en gü- zel örneklerini verdiği diline sahip çıkar. Orhan Veli, ders kitaplanna girmiş olsa da, ölümünden beş ay önce yazdığı yazılann- da Türkçenin bir başka dilin gölgesi altın- da kalışını içine sındiremeyen bir şair ol- duğu öğrencilere anlatılmaz. Ve o, Rume- lihisan'na oturan, başına martı kuşları ko- nan bir şair olarak anılır. Ders kıtaplarında Orhan Veli'ye aynlan sayfalarda, şaırin şu sorulanna yanıt aranmayışı gericıliğe ödün vermekten başka bir şey değildir: "Çağın bu kadar çabuk değişeceğini bilseydi Ku- bılay kafasını verir miydi? Günün birin- de işlerin bu hali alacağını bilseydi Şeyh Sait o kadar acele eder miydi?" Ülkenin içine düştüğü 'gaflet ve dala- let'i sorgulayan bir şairdır Orhan Veli... Ve hatta 'hıyanet'i!.. Ezanın Arapça okunma- ya başlanmasının altındaki gerçeği açıkça yazar: "Maksat, seçimlerden önce bir avuç geri kafalı insanı avlamak için ve- rilmiş bir sözü yerine getirmek." îktida- ra gelen bir hükümetin el attığı ilk konu- nun ezan oluşuyla, ülke sorunlannı örtbas etmeye çalışmanın, gündemi saptırmanın da ılk adımı atılmış olur. Din konularına gereğinden fazla yer ver- menin asıl çözüm bekleyen sorunlan giz- lemekten başka bir işe yaramadığım çok iyi biliyoruz. Günümüzde, telev izyondaki pek çok tartışma programı bu yanlışlığa çanak tutuyor. Orhan Veli 'Yaprak' adlı gazete- sinde böylesi tartışmalann yararsızlığı ve gündemi saptırdığı konusunda uyarır oku- ru:"Kutupta vakitsiz kılınacak namaz e- da mıdır, kaza mıdır sorusu kimin için mesele olur? Sebilürreşad okuyucula- rından kaç kişi kutuplara gidip vakitsiz namaz kılacaktır ki böyle bir mesele üzerinde tartışmava girişiliyor?" 2004 yılı. Orhan Veli'nin doğumunun 90. yıldönümüdür... Müşfik Kenter, yıllardır ustaca oynu- yor Orhan Veli'yi; bu güzel insanı, değer- lı sanatçıyı sahnedeyken defalarca alkışla- nııştım. Bu kez de yazımda alkışlıyorum... Ama diyorum, Orhan Veli'nin anlatıldı- ğı söz konusu gösteride, yukanda portre- sini çıkardığım 'aydın' kimliğini göremi- yoruz. Onun, 1923 devrimlerini korumak için gösterdiği duyarhlık, laiklik düşman- larına gösterdiği tepki sahnede anlatılsay- dı ve bu oyunu bunca yıl izleyen binlerce ınsan Orhan Veli'yi gerçek yüzüyle, eksik- sız olarak tanısaydı, ne dersiniz, daha doğ- ru bir ış yapmış olmaz mıydık? Orhan veli'nin ölüm yıldönümü Merak etmeyin, bıliyorum; bu büyük ek- siklığın sorumlusu asla Müşfik Kenter us- tamız değildir! Ben, yazımın sonunda, Türkçenin bu gü- zel şairini ölümünün 54. yıldönümünde, şiirlerinden örneklerin oluşturduğu tiyatro metninde yer verilmeyen 'Pireli Şiir'in- den iki dizeyle selamhyorum... Evet. bugiin 14 Kasım; Orhan Veli 1950 yılında, bugün aynldı dünyadan ve de ce- naze töreninde Arapça ezan okundu!.. Ha- yır, hayır! Böyle yazarsak üstümıLze 'din- siz kâfir' diye yürümek isteyenlere fırsat vermiş oluruz. Sorunun 'din değil, dil so- runu' olduğunu vurgulamak için şöyle de- mek daha doğru: ...Ve de cenaze töreninde ezan, 'Arapça' okundu! Bu düzen böyle mi gidecek, Pireler filleri yutacak? Şeker Bayramınız kutlu olsun... BU YILKİ ONUR KONUĞU CEORCES COUROUPOS Akdeniz Müzik Günleri başlıyor...Kültür Servisi - Borusan Kültür ve Sanat sar Cano , Yunanistan Dimitris Mitropoulos Merkezi, Italyan Kültür Merkezi, Cervantes Festivali'nin yöneticisi besteci, piyanist ve or- Enstitüsü ve Yunanistan Konsolosluğu'nun or- kestra şefi Georges Couroupos ve Türkiye'den taklaşa düzenledikleri '2. Akdeniz Çağdaş İlhan l smanbaş katıhyor. Müzik Günleri' 22 - 26 Kasım tarihleri ara- Konserlerde Avrupa'nın önde gelen çağ- sında yapılacak. 2. Akdeniz Çağdaş Müzik daş müzik yorumculanndan Divertimento Günleri'nin bu yılki onur konuğu Yunanlı bes- Ensemble; Castiglioni, Donatoni, Gorü, teci Georges Couroupos. Berio gibi çağdaş Italyan bestecilerinin ya- Etkinlik 22 Kasım Pazartesi günü saat pıtlannın yanı sıra Hollanda'da yaşayan 19.00'da Beyoğlu Şişmanoğlu Konagı'nda yu- bestecimiz Meliha Doğuduyal'ın da bir ya- varlak masa toplantısıyla başlıyor. Müzikolog pıtı seslendirilecek. Türkiye konserinde; kompozitör Prof. Ahmet Yürür'ün yönetece- Mete Sakpınar, Ali Doğan Sinangil, Meh- ği yuvarlak masa toplantısına Italya adına Mi- met Nemutlu, Timuçin Şahin, Tolga Ya- lano Konservatuvan öğretim üyesi, besteci ve yalar, Zeynep Gedizlioğlu ve Aykut Çağ- orkestra şefi Prof. Sandro Gorli, Ispanyol Çağ- İayanın yapıtlan seslendirilecek. daş Müzik Merkezi Genel Müdürü besteci Ce- (0 212 292 06 55) ECJTMEN HALUK ÇOBANOĞLU Fotoğrafeditörlüğü kursları İFSAK'ta Kültür Servisi - Haluk Çobanoğlunun k doğaP editörlüğü?',' Editoryal fotograf- eğitmenliğini üstlendiği 'Fotoğraf Editör- ta web sitelerinin önemi' gibi konular iş- lüğü' başlıklı kurs 22 - 24 Kasım tarihle- lenecek. Kurs kapsamında aynca kaülımcı- rinde 19.30 - 21.30 saatleri arasında IF- lardan, tek fotoğrafların seçimi veya konu- SAK'ta yapılacak. lu fotoğraflardan foto röportaj / hikâye /bel- Kurs kapsamında; 'Fotoğraf editörünün gesel tasansı da istenecek. rolü nedir?' 'Konuları zihninde canlan- Kurs boyunca audiovisual ve analog dırmak' (story board tekniği), "Günde- tüm sunum teknikleri kullamlacak. Ha- min rüzgân ve yarafıcı konular', 'Okuyu- ber ve belgesel konularda çalışan Çoba- cunun tercihi ne kadar belirleyici?', "Ko- noğlu, 'Black Star' haber ajansı (New nuya göre fotoğrafçı seçimi*, 'Fotoğraf York) ve'National Geographic Türki- kullanımı' (fotoğraf edisyonu),k Fotoğ- ye'de fotoğraf editörlüğü görevlerinde rafın kesilerek kullanımı ve etik sorun- bulundu. ICP (International Center of lar', 'Haber fotoğrafçılarının teorik ve Photography / New York ) ve Marmara teknik donanımları nelerdir?',' Dijital fo- Üniversitesi Iletişim Fakültesi'nde haber toğrafın getirdiği yenilik', 'Fotoğrafçının fotoğrafçılığı üzerine eğitmenlik yaptı. Ören yerinin gelecek kuşaklara ulaştırılması amaçlanıyor Troia Vakfı kuruldu Troya II / III kale duyarı ve megaron yapısını örten yeni koruma yelkeni, höyüğün eski yüksekligıni işaret edıyor. Kültür Servisi - Troya'daki tari- hi yapıtlann ve arkeoloji ile ilgili konuların araştınlması, kazı ve bi- limsel çalışmalann özendirilerek maddi ve manevi yönden destek sağlanması amacıyla kurulan Ça- nakkale - Tübingen Troia Vakfı, Alman Konsolosluğu"nda düzen- lenen imza töreniyle resmilik ka- zandı. Törene Alman Başkonsolo- su Rainer Möckelmann ve eşı ev sahipliği yaptı. 1988 yılından bu yana süren kazılan yöneten Prof. Dr. Manfred Osman Korfmann başkanlığında 9 Ağustos 2004 ta- rihinde Çanakkale'de kurulan Tro- ia Vakfi mütevelli heyeti, Prof. Dr. Ramazan Aydın, Dr. Süleyman Bodur, Prof. Dr.Suzan Erbaş. Prof. Dr. Turan Efe, Prof. Dr. İl- han Kayan, Ekin Kozal, Çiğdem Morçöl, Prof. Dr. Coşkun Özgü- nel, Prof. Dr. Muharrem Satır, Dr. Göksel Sazcı. Prof. Dr. Celal Şen- gör, Mustafa Sevim, Enver Sadık Yılmaz ve Dr Aslı Özdoğan ve özel sektörü temsilen Troia kazıla- nna sponsorluk desteği veren Si- emens AŞ adına Ypnetim Kurulu Başkanı Dr. Zafer İncecik ve Ku- rumsal Direktörü Alp Yörük yer alıyor. Siemensten 5 yıllık destek Troya kazılanna sürekli birkay- nak yaratarak kazılann süreklili- ğini sağlamak amacıyla kurulan vakıf adına bir konuşma yapan Prof. Dr. Korfmann: "Bizden sonra gelecek olanları da dü- şünmck zorundayız. fiu vakıfla kazdarın sürekliliğini sağlaya- rak Troya'nın gelecek kuşakla- ra ulaştırılmasını amaçlıyoruz" dedi. Korfmann aynca vakfın tek ge- lir kaynağının bağışlar olmadığı- nı, Troya'da yapılacak hatıra eş- ya satışlanndan da gelir elde et- meyi hedeflediklerini belirtti. Troya ören yerine 5 yıl bo- yunca destek verecek olan Si- emens'in katkılannı değerlen- diren Siemens Yönetim Kuru- lu Başkanı Dr. Zafer İncecik "Anadolu kültürü ile Avrupa kültürünü birleştiren en önemli merkezlerden biri olan Troya, Avrupa Birliği'ne giriş sürecinde, birleştirici bir kültür unsuru olarak ön pla- na çıkmalıdır" dedi. EStNTİLER ZEYNEP ORAL Bayramda Cam Kırıkları... Ülkem ülkem, tuhaf ülkem... Korkunç ülkem, muhteşem ülkem, zalim ülkem, amansız, insaf- sız, acımasız ülkem... Bana benden başka dost yoktur derken, en yıkıcı darbeleri kendine vuran ülkem... Milyar dolarlık hırsızları bırakıp baklava çalan çocukların peşine düşen; katilleri salıverip defterine ya da duvara "Savaş değil banş istiyo- ruz" yazan çocukları cezalandıran ülkem... Okumuşsunuzdur, hem Cumhuriyet'te hem birçok gazetede vardı haberi. Top oynarken okul camını kırdıkları gerekçesiyle beş çocuk hakkın- da dava açıldı, çocuklar bir ile yedi yıl arası ha- pis cezası istemiyle yargılanıyorlar! İMDAAAAAT! ' Şaka değil, korku filmi değil, ülkemde yaşanan ve yaşanmakta olan bu... Olay Manisa'dayaşanıyor. Manisa'nın Ahmet- li ilçesinde. Manisa... Adı "Manisalı çocuklar"\a anılan bir kent... Manisalı çocuklara yapılan işkence... Unutmadım, kimse unutmadı... Işkenceyi yapan polisler adreslerinde bulunamadı... Bitti, geçmiş- te kaldı diyemezsiniz. Hiçbir şey bitmedi... Geç- medi. Izleri geçmedi. Geçmiyor. Geçemez... Ahmetli ilçesi Gazi llköğretim Okulu'nda, bah- çede top oynayan çocuklar, adlannın, kimlikleri- nin, kişiliklerinin medyada iki harfe dönüşeceği- ni akıllarına hiç getirmemişlerdi. M.B. 12 yaşında... A.A. 12 yaşında... RA. 13 yaşında... Y.M. 13 yaşında... R.A. 15 yaşında... Top oynarken cam kırılıyor. Benim merak etti- ğim, camın nasıl neden kınldığı değil. Benim me- rak ettiğim, çocuklan, cam kırdı diye polise, ka- rakola şikâyet eden okul müdürü Hamide Selvi- Irtepe'nin; çocukları karakola götüren polislerin; şikâyeti savcılığa taşıyan emniyet yetkililerinin; soruşturma başlatan savcının; müdür şikâyetini geri alsa da devlet malına zarar vermek suçun- dan dava açılmasına, davanın görülmesi yönün- de kararalan hâkimin, işi mahkemede hesaplaş- maya vardıranların çocuklan olup olmadığı... Tanrı aşkına, sakın hukuk mukuk, guguk, mev- zuatfalan demeyin. Hukuktan değil insan olmak- tan söz ediyorum. Insan olmaktan, yani aklı kul- lanmaktan... Insan olmaktan, yani duyarlılıktan... Sahi çocukları yok mu? Kendileri hiç çocuk ol- madılar mı? Top oynarken kınlan camla, polis, ka- rakol, emniyet, savcının, hâkimin ne ilgisi olabı- lir? Ne ilgisi olabilir ki? Kınlan camla olsa olsa, anne ve babanın ya da öğretmenin ilgisi olabilir! Birkaç gün önceki ilk duruşmaya, o saatte okulda, dersteolduklarından, çocuklar getirilme- di. Avukatları onları temsil etti. Ve dava ertelen- di. Okulun penceresindeki kınk cam değiştirilir. Değiştirilmesi güç olan, bu zihniyet. Şiddeti yaygınlaştıran, şiddeti çoğaltan zihniyet, birbiri- mize, ama en çok çocuklara karşı acımasızlık, ha- inlik... Değiştirilmesi güç olan, karakola götürülen ço- cukların, dava hazırlık aşamasında işledikleri "suç"un ve sonuçlarının farkında olup olmadık- larının saptanması için okuldan alınıp hastaneye götürülen çocukların, mahkemeleri sürmekte olan çocukların yedikleri darbe... Sarıi Türkiye, Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni im- zalamıştı değil mi... ••• Bugün bayram... Bu bayram gününde cam kırıkları yüreğimi dağlıyor. Bugün 14 Kasım... Orhan Veli'nin ölüm yıldönümü. Onun, bir bay- ram sabahında çocukluğunu anımsadığı şiirini anımsıyorum: Şiirin adı "f?üya"ydı. "Annemi ölmûş gördüm rûyamda I Ağlayarak uyanışım I Hatırlattı bana, bir bayram sabahı I Gökyüzüne kaçırdığım balonuma baktp /Ağlayı- şımı." Hepinize iyi bayramlar diliyorum. e:posta: zeynep / zeyneporal.com Faks:(0212)25716 50 Ceylan'a Hollanda'dan destek • Kültür Servisi - Hollanda Dışişleri Bakanlığı maddi desteğe ihtiyaç duyan bağımsız sinemacılan sevindirecek bir karara imza atmasıyla Uluslararası Rotterdam Film Festivali'ne bağlı Hubert Bals Fonu'ndan faydanalacak filmlerin sayısı da artmış oldu. Fondan 2005'te 15 ülkeden 22 tasanya toplam 332 bin Euro kaynak aktarılacak. Bu filmlerden biri de Nuri Bilge Ceylan'ın yeni tasansı 'îklimler' olacak. Fon, daha önce Ceylan'ın Cannes'da ödül kazanan filmi Uzak'a da maddi destek sağlamıştı. Festivalde gösterilecek filmlerden en ilgi çekici olaru ise, yine fonun destek olduğu Iraklı Oday Rasheed'in Saddam sonrası Irak'ını gözler önüne süren Ghayer Saleh 'Sergi Altında' adlı filmi. Film, ABD askerlerinin Bağdat'a girmesinden sonra şehirdeki yaşamı konu alıyor. TahnenheiTın devamını çekecek • Kültün Servisi - Yönetmen Michael Moore mücadeleden vazgeçmiyor. Ünlü yönetmen Altın Palmiye ödüllü belgeseli Fahrenheit 9/1 l'in devammı çekeceğini açıkladı. ABD vizyonunda 100 milyon dolar hasılat yapan ilk belgesel olan film, Bush karşıtı tavnyla olay yaratmıştı. Fahrenheit 9/11 1/2 adını vereceği filmin seçimleri ve Bush'un yeni dönem icraatlannı belgeleyeceğüıi söyleyen Moore, yeni belgeselini iki-üç yıl içinde tamamlamayı düşünüyor. "Amerikahlann yüzde ellisi bu seçimde bügilendirilmedüer. Işte biz de onları bilgilendirmek, gerçekleri anlatmak ve aydmlatmak istiyoruz" diyen Moore, "bizler (sinemacılar) iletişimciyiz ve gerçekleri anlatmak bizim görevimiz" şekJinde konuştu. • t
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle