20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 EKİM 2004 PAZAR CUMHURİYET SAYFA DİZI Demokrat Parti'nin 1950 yılında iktidara gelmesiyle gericiliğe büyük ödünler verildi Çözülme sürecibaşlıyor D emokrat Parti'nin iktidan boyunca ekonomideki tutumunun bir yansıması olarak, eğitimde de ciddiyetsizlik, plansızlık ve hesapsızlık; oya bağlı kısa vadeli kaygılar, popülizm, gösterişe dönük politikalar; ama hepsinden önemlisi olarak da eğitimde felsefesizlik ortaya çıktı. Eğitimde devraldığı kazanımlara sahip çıkmak bir yana, düpedüz yıkıcılığa da gitti. Demokrat Parti bunlan yaparken emperyalizmin içerdeki uzantılan ile işbirliği içindeydi; dış politikada yamaklığını üstlendiği emperyalist dünyadan eğitimde de etkilendi. T ürkıye"de, Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonraki dönemde, en önemlı değişiklik, tekpartilı bir rejimden çokpartili bir rejüne geçmektir. Ne var ki bu yenılik, ileriye bir adım olacakken, uygulamada, 195O'de iktıdara gelenler. Cunihuriyet De\Tİmi"ne inançsızlıklan, sorumsuzlıiklan ve savrulmalan ile, ülkenin ekononusini ve dış politikasını emperyalizme bağlarken, laik eğitimde de gericiliğe korkunç ödünJer verirler; eğitimde ve kültürde. karşıdevrimin yol açtığı bir "çözülme sürecT başlar. Demokrat Parti'nin yıkıcılıflı Demokrat Partı ıktıdan (1950-1960), yalmz laik eğitimde gericiliğe verilmiş ödünlerle yetrnmedı; başka yanlışlar da yaptı, sapmalara gitti ve kötü tohumlar ekti. Gerçekten, kendısine bırakılanlar arasmda, önemli bir eğıtim mirası ve özelhkle -"yeni yeni kökleşen"- bir eğitim felsefesi bulunuyordu. Yapması gereken neydı? En başta, de\Tİmle demokrasiyi uzlaştırmak ve oradan yola çıkıp, halkı uyara aydınlata, eğıtimi daha ileri menzillere götürmekti elbette! Demokrot Partinın iktidan boyunca görülen ise şu oldu: Ekonomideki tutumunun bir yansıması olarak, eğitimde de ciddiyetsizlik. plansızlık ve hesapsızlık; oya bağlı kısa vadeli kaygılar, popülizm, gösterişe dönük politikalar; ama hepsinden önemlisi olarak da eğitimde felsefesizlik! Eğitimde devraladığı kazanımJara sahıp çıkmak bir yana, düpedüz yıkıcılığa da gitti: Köy Enstitüleri'ni, Halkevleri ile Halkodalan'nı kapatmakla yapılan budur ve bir geleceği yok etmiştir. Demokrat Parti bunlan yaparken, emperyalizmin içerdeki uzantılan ile işbirliği içindeydi; dış politikada yamaklığını üstlendiği emperyalist dünyadan eğitimde de etkilendi. Özetle. Demokrat Parti, bütün bunlarla, çağdaş eğitimin daha da çiçeklenişe bağlanan umutlan söndürürken. eğitim ve kültürde bir çözülmeye yol açtı. Eğitim mirası O süreçte, kimi aynntılara değinmeli... Demokrat Parti'nin onca suçlamalar yönelttiği CHP iktidanndan devraidığ eğitim mirası, Profesör Necdet Sakaoğhı'nun kalemiyle şöyle: "17.428flkokul,1.617.000 öğrenci; 406'bağunsız ortaokul 68.000 öğrenci; 88 Kse, 22.000 öğrenci; Köy Enstitükri'yJe birtikte 326 mesleld ve teknik okul, 53.000 öğrenci; 34 üniversite ve yüksekokuL 25.000 öğrenci, 7.200.000'i okur- yazar (yüzde 34.6) kabul edilen 20.936^90 genel nüfus, tüm okullara ve bu genel nüftısa kültür, sanat, meslek eğitimi vermekle yükümlü toplam 47.700 Itişilik, eğirmenden profesöre kadar bir eğitim ordusu!" Ekliyor Sakaoğlu: "Türkiye, 1923-1950 arasmda saydan dörde katiamış; okur-yazar sayısını 1.400.000'den beş kat fazlasryla 7JOO.0O0V ulaştmrken, genel nüfusa oranı 1/1.100 olan öğretmen sayısını da dört kat artOrarak 1/440'a çıkarfmış: ilk kez 40.000 köy sayısını aşan ve büyük çoğunluğu köy eğitimi için yetişrjrilmiş bir kadroya sahip olabilmişti.'' (Osmanh'dan Günümüze Eğitim Tarihi, s. 259) Bu eğitim ordusu ve kadrolaria daha ileride mevzilenn fethine çıkmak yerine, Demokrat Parti ihanete sapar: 1951 'de, Halkevleri ve Halkodalan kapatılır; 1953'te de, Köy Enstıtüleri, kuruluş amaçlanndan bütünüyle uzaklaştınlır, 1954'te de sıradan birer öğretmen okuluna dönüştürülür. Nasıl Bir Egı SERVER TANİLLİ- - 2 - H alkevleri, Halkodalan, Köy Eğitmen Kurslan'nın ve Millet Mekteplerinin yarattıklan -o hareketli- "30'lu yıllar"da kapsamlı bir programla bütünleşmişlerdi: Bu kurumlar, Cumhuriyetin Aydınlanmacı devrimini kitlelere götürürken halkı aydınlatmaya ve yaşamını çağdaşlaştırmaya dönük çalışmalara ortam yaratıyorlardı. Demokrat Parti 1951 yılında bir yasayla, 478 Halkevi ile 4 bin 332 Halkodası'nın çalışmalanna son verir; 1953'te de -zaten yaralı- Köy Enstitüleri'ni, kuruluş amaçlanndan bütünüyle uzaklaştırır, 1954'te sıradan birer öğretmen okuluna dönüştürür. özerklikten rahatsızdılar Yıl 1944. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan ÂIi Yücel ve beraberindeki eğitmenlerArifiye Köy Enstitüsü'nde. Halkevleri ve Köy Enstitüleri Köy Ensititüsü'nde demir atölyesi. 1 932 yılından başlayarak açılan Halkevleri ile, onlara -daha sonra- katılan Halkodalan, Köy Eğitmen Kurslan'nın ve Millet Mektepleri'nin yaramklan -o hareketli- "30'hı yıflar"da daha kapsamlı bir programla bütünleşmişlerdi: Bu kurumlar, hatırlatmak için tekrarlıyoruz, Cumhunyetin Aydınlanmacı devrimını kitlelere götürürken, "ulus, aynı ülkeye bağh bir kitle vapmak, kır-kent, köv-aydın aynmlannı azaltmak" istıyorlar; "tüm halk kesimlerinin bir arada ortak bir kültür luşturmalanna"* hizmet ediyor; halkı aydınlatmaya ve yaşamını çağdaşlaştırmaya dönük çalışmalara ortam yaratıyorlardı. Bu çalışmalar da kültürel, sanatsal ve edebi etkinliklerden "köycülük" etkinliklerine kadar uzanıyorlardı. "Çağdaş bir ulus", bir "bflinçfi toplum ve halk kMesi" adına, okulun yarunda bütün bunlar da gerekliydi; ve geleceğin özgür ve demokrat yuttaşlan da böyle yetişecekti. Aynı yıllarda. eğitimi köyün üretim yaşamına bağlamak, öğretmeni de üretim yaşamının bir öğesi durumuna getirmek düşünce ve çalışmalan, 1940'lann başında Köy Enstitüleri'ne yol açarken, her şeyden önce, eğitimin yönteminde bir devrimdir: Insan malzemesini, "kızlı-oğlanlı'' köy çocuklan arasında devşiren, köyden ahp köye veren bu yeni çağdaşlaşma deneyiminde. "üretirken düşünmek, düşünürken üretmek" vardır; doğa ile bilimi, sanat ile kültürü iç içe alan bir eğitim anlayışı, daha doğrusu bir "yaşam biçimi''dir de bu. "lmece ruhu" ile canlanan bu yöntem, *tartışma''ya da yer verir, bu yanıyla "demokratik" kurumlardı Köy Enstitüleri. Böylece, bu kurumlar, köye bilgi ve tekniğın düzeyini götürürken, ülkenin kalkınması için bir kazanım idiler; öte yandan, bağımsız düşünen ve davTanan bireyler, Türk aydınlanmasının deyimıyle "fîkri hür, irfanı hür, vkdanı hür" yurttaşlar da yetıştinyorlardı. Halkevleri, 1940 yılına değin birer "kent kültür kurumu" niteliğindeydiler. Cumhuriyet ilkelerine göre yetişmiş eğitmen ve Köy Enstitülü öğretmenlerin köylerde göreve başlamalanyla. Halkevlen'nin köye yönelik çalışmalan yerine oturur ve her yönden yaygınlık kazanır: "Enstitü mezunlan, köylerde kurduklan Halkodalan ve kitaphklan ile halkın eğitsd düzeyini geliştirerek büinçlenmelerini. öte yandan kırsal endüstrinin geüştirümesi yönünde, modern tantn araçlan kuHanarak, teknik tanm bilgi ve becerilerini işe koşarak, meyvecilik, ancıhk, tavukçuluk gibi konularda örnek üretimler yaparak köylüleri özendirmeye" çahşırlar. Halkevlen. köylerde sadece Halkodalan yapılması, köylüye okuma-yazma öğretilmesi için değil; köy kadınlanrun çocuk bakımı, beslenme hijyeni ve benzeri konularda da öğretıcıdır; dahası, "Halkevleri'nin doktor, veteriner, dişçi gibi uzman üyeleri köy günlerinde parasız hasta bakımı, diş çekinıi, ilaç dağıüniL hayvan muayenesi gibi çalışmalar" yürütürler. Bir iktidar gerçekten "demokrat" idiyse, bu kurumlara karşı olabılir mıydı? Şu da var ki, söz konusu kurumlar, ilerici ve bilinçlendirici yapılan ile gerici, dinci, mütegallibe için tehlikelidiler; bu zümreler ise Demokrat Parti'nin "oy deposu"na hükmediyorlardı. İktidar da bir putruna getirip onlardan yana tavır ahp, 1951 yılında bir kanunla, 478 Halkevi ile 4.332 Halkodası'nın çalışmalanna son verir; 1953'te de -zaten yaralı- Köy Enstitüleri'ni, kuruluş amaçlanndan bütünüyle uzaklaştırır, 1954'te sıradan birer öğretmen okuluna dönüştürür. Eğitim ve kültürümüzde bir yara olarak kalırlar... Dköğretimdedarbe yedi D emokrat Parti döneminde bir darbe de ilköğretim atılımına inidiriür. Gerçekten, 1948 yılından beri, köy ve kent ilkokullannın prograrnlan arasındaki farkhlığın kaldınhnası yolunda girişimler verdi; onlardan biri olarak, 1950'de 3 sınıflı köy okullan 5 sınıflı okul durumuna gelir. 1942 yılında çıkanlan bir yasanın, okul yapımında yurttaşlara, özellikle imeceyle köylüye dönük koyduğu yükümlülükler de bu arada kaldınlır. Bunlann ilk etkisi, özellikle 1950-1955 döneminde, ilkokul sayısında bir gerilemeye yol açar; dolayısıyla, okur- yazarlığın yaygınlaşmasında bir gerileme görülür. Köy Enstitüleri'nin ilköğretmen okuluna dönüstürülmesi ve Halkevleri'nin kapatıhnası da okur-yazarlığın yaygınlaşmasını olumsuz etkiler. Bir yandan nüfus artarken, toplum yoğun bir kentleşme sürecine giriyordu; okur-yazma olmanın çok daha önem kazandığı böylee bir sırada, bir aksilik vardı ve eğitim alanında işlenen aptalca yanhşlann eseriydi daha çok. Çözüm diye, 1959'da, askerliğini yapanlann okur- yazarlanndan oluşturulan "Okuma-Yazma Taburlan" deneyimi, kurtancı olmaz ve sonraki yıllara devredilir sorun. 1950'deki iktidar değişikliğinin bir sonucu, 1940'lardan beri eğitimi yönlendiren deneyimli kadrolann tasfıyesi olmuştur; özellikle, Köy Enstitüleri'nin mimarlanndan İsmail Hakkı Tonguç görev inden alınırken, teknik eğitimin öncüsü Rüştü Uzel de uzaklaştınlır. Türk-Amerlkan yakınlaşması Dönem, aynca Türk-Amerika yakınlaşması dönemidir; ve Avrupa kökenli eğitim yerine Amerikan kaynaklı eğitim yaklaşımlan da gündeme girer. Bu geçişin başında Türkiye'de Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri ve müşteşan Reşat Tardu \ardır. Öte yandan, 1940-1950 döneminde, ortaögretimde teknik eğirime önem verilmiştir. O dönemde, teknik ortaokullar 6.5 kat arttığı halde, klasik ortaokullar ancak bir kat artmıştı; aynca, klasik ortaöğretim kurumlannda kalite kaygısı egemendi ve sayılan pek yavaş arttınlıyordu. 1950 sonrasında ise ilkokullann tersine, klasik ortaokullann sayısındaki artış görünüşte hızlıdır; ancak denge, teknik öğretim kurumlan aleyhine gelişmiştir ve bu durum yalnız okul sayılannda değil, okul programlannda da görülür. Böylece, bu okullar, kalifiye işçi yetiştirmekten çok, mesleğe yöneltme kııruluşu işlevi görmüştür. Ortaögretimde, 1950 sonrasında, nitelik kaygılan yerine nicelik kaygılannın ağır basması, ortaögretimde kalite farkhlaşması yönünde adımlar atılmasuıı zorlamıştır. Demokmt Parti nin karabasanı• 9 unıversıte 1 950 sonrasında, yükseköğretime de gitgide bir talep açıktır. Bu talebe yanıt, ilk aşamada yüksekokul ve uruversitelerin bölgesel merkezlere yaygmlaştınknası olarak ortaya çıkmıştır. Gerçekten, 1955-1957 yıllan arasında, şu dört yeni üniversite görülür: Karadeniz Teknik Üniversetesi (1955); Ege Üniversitesı (1955); Atatürk Üniversıtesi (1957); 1956 yılında öğrenci kaydına başlayan Ortadoğu Teknik Üniversıtesı'nin kuruluşu daha sonra yasallık kazanacaktır. Yeni vüksek eğitim slsteml 1959 yılında, üniversiteler dışuıda, bir başka yüksek eğitim sistemi kurulur: Istanbul, Izmir, Ankara ve Eskişehir'de kurulan Iktisadi Ticari llimler Yüksekokulları, "Iktisadi Üimler Akademileri"ne dönüştürülür. Farklı bir yönetim modelıdir ortadaki! Ancak yükseköğretimde böyle ikincı bir yönetim modelinin yaratılmasının bir nedeni şudur: Demokrat Parti iktidan, üniversitenın özerkliğinden rahatsızdı ve rahatını bozmayacağı bir ikinci modele ihtiyacı vardı. Özerklik. Demokrat Parti'nin karabasanı idi; nitekim 1955-1957 arasmda kurulan üniversiteler de uzun bir süre özerklik kazanamayacakttr. Bilimsel ve Idari özerklik 1946'da "biümsel veidari" özerklikle donanan üniversite, 1954'te bir darbe yiyordu: Milli Eğitim Bakanı, 4936 sayılı yasadaki bir değişiklikle. senatolann görüşlerini öğrendikten sonra öğretim üyelerini bakanlık emrine ahna yetkisini kazanmış, giderek özerklik ağır biçimde zedelenmişti. 1960'ta 27 Mayıs harekerinin oluşmasında, üniversite oldukça önemli bir rol oynadı. Özellikle 1957 ekonomik bunalımın ağırhğı üniversitenin üstündeydi. Bu durum, üniversitenin öğrencisi ve öğretim üyesıyle. daha önce görühnedik ölçüde bir siyasal eylemin içine soktu. 27 Mayıs 1960'a gelindiğinde, üniversitenin özerkliği siyasal gündemdeydi; hareketin ortaya koyduğu 1961 Anayasası'mn 120. maddesi, üniversiteye verilen geniş bir özerklik iie noktalıyordu. Adalet Partlsl 27 Mayıs'tan sonra, bir soluk alınır ve iyimser bir hava eser: Gerçekten demokratik bir anayasa ve Cumhuriyetçi ilke ve güvenceye kavuşması, gelecek için umutlan yeşertir. Ne var ki 1965'te, Demokrat Parti'nin bir uzantısı Adalet Partisi'nin iktıdara gelişi, sonra 12 Mart rejimi, arkasından koalisyonlu yıllar, 12 Eylül, peşinden ANAPTı yıllar ve sonra yine koalisyonlu yıllar, Türkiye'nin, bu arada eğitimin kaybedeceği yeni bir süreçtir. Üsründe de "Din, siyaset ve ticaret" damgasını taşır. Yarın: Eöitlmde din. siyaset ve ticaret
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle