17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 EKİM 2004 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Bucak. Susurluk çantasuıı teslim etmiş. s Y'oksa Susurluk S? çantada keklik mi? fi 0.212.512 05 95 Faks: 0.21Z512 44Elektronîk posta; [email protected] - IMF, Türidye'yi mükemmef buluyormuş... "Kuzauna vavrusu gûzel aörünüri" Şeriat Tokat SSK Hastanesi eczanesinde ilaç dağrtım düzeninin "bayan" ve "bay" olarak A ikiye ayrılmasından y sonra bir haber de W Samsun Deviet 1 Hastanesi'nden geldi; "bayan doktoru" ve "bay doktoru" uygulaması başlamış. Şeriat, hastanelerde oldukça sağlıklı bir şekilde gelişip büyüyor. S Lara Hicran Karabudak: "Antalya'da Lara bölgesinin turizm alanı ilan edilmesine karşı dava açan CHP'li Muratpaşa Belediye Başkanı Süleyman Evcilmen'e, Kürtür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu, 'Beni kızdırmasın, yaptıklarını tek tek açıklanm' diyor. Demek ki bir belediye başkanı, yolsuziuk yapmış olsa bile bakanı kızdırmazsa bir şey olmayacak!" on bir yıl içinde yabancılara satılan toprak, Malta Adası'nın yüzölçümünü geçti... Dicle Üniversitesi Coğrafya Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Emmllah Güney. geçen- lerde Suriye'nin Kamışlı kentıne gitmiş ve orada yaş- lı bir Ermenı ile tanışmış: "Ermeni kırtasiyeci 'Ah Iskenderun ah' diyordu. Hatay, Türkiye'ye katılınca karan beğenmemiş. Ka- mışlı'ya yerleşip Suriye vatandaşı olmuş. Ama ar- tık isterse toprak satın alıp Iskenderun'a dönebile- cek... Halep'i Fransız aldı, aramıza sınır girdi ve Ayıntap hinterlandını yitirdi, geriledi. Çünkü, Halep ile Ayın- tap ekonomik anlamda birbirini tamamlıyordu. Pekı, neden bugün Gaziantepli işadamlan eski Türk yurdu, Türkmen eli Rakka'dan, Münbıç'ten, Fırat boy- lanndan, Lazkıye'den, Halep dolaylanndan toprak alamıyor, çiftlik ya da fabrika kuramıyor?" Çünkü yasak! Dur Yolcu! Prof. Dr. Emrullah Güney'in yolu Ürgüp'e düşmüş: "Ürgüp'te Italyan, Fransız, Belçika kolonileri kuru- luyor. Yıkıntıları alıp, onanyorlar, adı ev olsa da mem- leketlerinden gelen konuklannı ağııiayıp para kaza- nıyorlar. Vergisi, algısı yok... Peki biz neden gidip Fransa'dan, Belçika'dan ev alıp turizm hem de kayit dışı turizm yapamıyoruz?" Prof. Dr. Emrullah Güney Niğde'ye gitmiş: "Italyanlar Niğde'de elma bahçeleri satın alıyor, üretken türleri yetiştiriyor ve dünyaya elma satıyor- lar. Peki, biz neden Kalya'da portakal bahçesi satın alıp meyve üretemiyoruz?" Böyle bir hakkımız yok da ondan! Çanakkale Boğazı'nda Ege'den Marmara'ya girer- ken Eceabat sırtlannda "Dur yolcu" yazıyor. Prof. Dr. Emrullah Güney, Ege'ye de gitmiş: "Yunan halkı Ege'ye dönüyor. 1922'de Izmir'de ABD gemilerinin kurtardığı Yunan, Ege ovalanndan toprak alıyor. Peki biz neden Midilli'den Sakız'dan, Si- sam'dan, Istanköy'den arazi alamıyoruz, zeytinlik edinemiyoruz? Neden Tesalya ovasından, Ata- türk'ün dayısının çiftliğinin olduğu Langaza'dan top- rak alamıyoruz? Dömeke'den, Preveze'den ev alıp, oralarda yaşayamıyoruz? Batı Trakya'da, Yunanistan vatandaşı olan Türklerin bile toprak alması zor. De- deağaç, Iskeçe, Gümülcine'deki Türklerin toprak sat- masına gelince bütün işlemler çok kolay!" Prof. Dr. Güney, "Roma, Brüksel, Paris, Berlin, Ati- na, Şam pariamentolanndakiler vatan topraklannın yabancılann eline geçmemesi için bin bir önlem aJı- yor. Bizim Meclis ise satın almayı kolaylaştırmış, ya- bancılann ne yaptığına bakmıyor bile" diyor. Eceabat sırtlannda "Dur yolcu" yazıyor... O arsanın metrekaresi kaç para acaba! SlP Anıl Öçal: "Devletin sırian, çetenin çantasından çıktı, ama çete sırian nedense hâlâ devletten çıkmadı!" Diyanefin tefsiri ya da ABD'nin desteği Diyanet Işleri Başkanlığı, Kuran'ın tef- sirinı yeniden yaptınyormuş; kadınlann türban takması ilahi emir değilmiş... Türban ne zaman Tann buyruğu oldu ki? Siyasi iktidann kendi tabanına, "Siz is- terseniz şeriatı bile getirirsiniz" dediği dö- nemde, yani 1955 yılında Ömer Rıza Doğrul'un tercüme vetefsirettiği, Ahmet Halit Yaşaroğlu Krtapçılıkın 1000 say- fada iki cilt olarak yayımladığı "Tann Buy- ruğu"nun NurSuresi, Müslüman kadınlar için aynen şöyle diyor "örtülerini omuz- lanndan aşağı doğru sarkıtsınlar." Nerede türban? Nerede kara çarşaf? Nerede saçının bir tek telini dahı göster- meme kuralı? Bu sorulann yanıtını Babil, Sümer, A- sur'dan gelen Ortadoğu kültüründe, ka- dınlann başını örtme kuralını Islamiyet'in ıçine monte edenler vermeli... Bir televizyon kanalı, başı açık ilahiyat- çı bir kadın öğretim üyesini ve türbanlı bi- rini ekrana çıkarmış "türbansız tefsir" çalışmasını değeriendiriyor. Türbanlı ka- dın, konuyu siyasete doğru çekiştirip, Türkiye'de ikinci sınıf vatandaş bile sa- yılmıyoruz" diyor. Insanın aklına yeni bir soru takılıyor Türbanın üstüne kara çarşafı geçirdiğı, çarşafın üstüne de peçeyi taktığı halde Suudi Arabıstan'da kadın neden hâlâ er- keklerin yanında ikinci sınıf vatandaş sa- yılıyor? Ve başka bir soru: Diyanet, "türbansız" bir tefsinn arkasında durabilir mi? Hayır... Çünkü onca yıldır ABD destekli bunca "llımlı Islam" yatınmından sonra, artıkABD bile böyle bir tefsırin arkasında duramaz! Yüksek Yerilim Hatta Her kafadan bir sessizlık çıkıyor! erdirvcutku <• yahoo.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCt THY'de süt 'lüks' içecek... KİM KİME DLM DUMA BEHÎÇAK behicak o turk.net "Avnıpa'nın en genç filosu- nu kurmak için kollan srva- yan TH\' koltiıklaruıı değişti- riyor. Business'a 65, ekonomi- ye 4 mihartık koltuklar seçil- di" (Vatan-23 Eylül 2004) Haberı okuyunca yazmaya karar verdik: ama bu kez "şi- kâyetmektubu" olarak değil; doğrudan gazeteye... Aylardır, THY'den ısrarla ve sabırla bir dılekte bulunu- yoruz. Hemen her uçuşta hos- teslere söyledik, birkaç kez de uçakta verilen özel tasa- rımlı "öneri ve katkı for- mu"nu özenle doldurup ka- bin görevlilerine teslim ettik. Ne mı istiyoruz? Sadece "süt" ve "domates suyu"!.. Ne mi yazıyoruz? Özetle şunu: "Ikram mönünüzde daha pahah ve de üstelik asitti, gaz- h, sodalı ve hatta çoğu yaban- cı kökenli gazozlar, kolalar, - sözde- meyve sulan varken neden hem sağhkh, hem ucuz hem de midevi ve tamamen yerii süt ve saf domates su- yu bulunmaz?" Kabin görevlilerinın ortak yanıtı şu: "Sade- ce business classyoku- lan için - kahvele- rine iste- yebilirler diye- küçük bir kutu süt veri- Byor." THYdekı "ikram görevK- leri" kimlerse. onlann yanıtı ıse "yok"! Çünkü, bugüne kadar yaz- dığımız 5 şikâyet mektubu- nun hiçbırisine yanıt geLme- diği gibi bir teşekkürden bile yoksunuz. Üstelik dağıtılan "özel tasarunh dilek for- mu"nda ev adresi, iş adresi, e-posta adresi, bütün telefon- lar ve belki de arabanızın pla- kası bile soruluyor. Buna rağ- men yanıt gelmediğine göre THY bu adres ve bilgi arşivi- ni acaba neden tutuyor?... Koltuktan para kahrsa! Aynı formda, bindiğimiz uçağın saati. yönü ve uçuş nu- marasıyla bırlıkte "uçağın ti- pi veteknolojikkodlan" da so- ruluyor. Oysa bu gibi dilekkr sadece bellı bir uçuş yönü ıçın olamaz ki. Hele ki uçak tipıni herkes nasıl bılebilsin? Allah'tan süt ve domates suyu düşkünü yolcular ara- sında Prof Dr Zekai Görgü- lü de vardı da. oralan da dol- durabıldık. Çünkü Görgülü, şehircilik hocası bir mimar oLmasının yanı sıra uçaklann tiplen konusunda özel ihfisas sahibı; "şifreti kodlannı" bi- le biliyor. Böylece, THY'nın ikram yetkılılen "hatasız ve eksik- siz doldurulmuş dilek mek- tuplarumz"a ne yanıt vere- ceklerini düşünedursunlar yakın gelecekte business kol- tuklannuı her bınne 65 mil- yar; ekonomi sınıfında da her koltuğa 4 milyar ödendikten sonra galiba o tek küçük ku- tu süte de para kalmayacak, domates suyu ıse hepten ütopya olacak. Neden olamıyor? Aslında bu basıt konu, ay- lar önceki bir yolculuğumuz- da. arkadaş ımızın mıde rahat- sızhğından ötürü gerçekten "süt" iste- yınce gün- d e m e g A e l - mıştı. Ar- dından, süt gibi sağlık- lı ve ucuz "bir gıda" olan do- mates suyuna da THY'nin "lüks" gözüyle baktığını an- la\ınca "mücadele"ye karar verdik. Bütün meşru. yasal ve de- mokratik yollan denememize rağmen bugüne kadar sonuç alabilmiş değiliz. Bunu nedeni neyse, galiba hemen her sefennde "Uçak dolu, yer yok" denildığı için rica minnet ve panıkJe bilet bulabildiğimiz uçaklarda kol- tukJarın yansının boş kalma- sının nedeni de o olsa gerek. Hatta, özellikle Istan- buKdan sabah saatlerindeki uçuşlarda alana "iki saat ön- ce" gelenlenn bile kuyrukta beklemek yüzünden uçağı kaçırmalannın nedeni de... THY'nin süt ve domates suyu gerçeğı şunun açık ka- nıtı; ülkenın en önemlı kamu hizmetlerinden bırinı ve göz bebeğimız olan hava yollan- mızı yönetenler ulusal kay- naklan doğru kullanmanın ne demek olduğunu bilmı- yorlar. oekincifŞ cumhuriyetcom.tr Ç t Z G İ L İ K KÂMlL MASARACl kamilmasaraci n mynetcom HARBİ SEMİH POROY semihporoyıyahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BILGÎN hayatepikCamynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAA 3 Ekim unciK.mumtaz-arikan.com 0 km. Klimalı, yatar koltuklu minübüse servis anyorum. Cep: 0 535 894 34 20 Ev: 0 216 387 83 46 YAMAN TANKERDEN KAÇIŞL 'O£ Ö2EL Bld CAtJlCUtSTA&AN &O- ve ÇEf/rz./ su P TÎU. IÇEeOBKı PANO DENÎZ KAVUKÇUOĞLU Teşekkür Geçen pazar günü bu köşede yayımladığım "Mahallemizin GüzelKızı" başlıklı yazımda Duy- gu Asena'nın hastalığından söz etmiş, bir ye- rinde de şöyle demiştim: "Edirne'de dolaşırken bir parkın önünden geçiyorduk... Duygu'ya, 'Buraya özgür Kadınlar Parkı deseler, girişine de senin bir büstünü dikseler ne kadar yakışır' de- miştim, gülmüştü. Neden olmasın? Belki buya- zımı Edirne'nin CHP'li Belediye Başkanı Sayın Hamdi Sedefçi de okur, ilgilenir. Başka kim, hangi kadın Duygu Asena kadar hak etmiştir kadınlar adına böyle bir ödülü?" Sayın Sedefçi ertesi gün aradı, 5 Ekim günü belediye meclisinin toplanacağını ve kendisinin gündem dışı söz alarak Edirne'deki Kadın Hak- lan Parkı'nın "Duygu Asena Kadın Hakları Par- kı" olarak değiştirilmesini önereceğini söyledi. Başkan, bu önerisinin meclis tarafından kabul göreceğine inanıyor, ben de inanıyorum. Sayın Sedefçi'ye bu duyarlılığı nedeniyle teşekkür edi- yorum. • • • Son zamanlarda Türkiye içinde çok dolaştı- ğımdan olacak kentlerimizdeki çeşitli kamusal alanlann adlan dikkatımi daha çok çekiyor. Ba- kanlıklar, belediyelerokullara, hastanelere, park- lara, meydanlara, caddelere "hayırsahibi" yurt- taşlanmızın adlannı veriyorlar. Bu yurttaşlanmız çoğunlukla işadamlan ve büyükçe bir bağış kar- şılığında adlannı ölümsüzJeştiriyoriar. Oysa bu "hayır sahipleri"n\n içinde adlannı ölümsüzleş- tiren yüklüce bağışlan hiç de "hayırlı" olmayan yollardan kazandıklan paralaria yapanlar da var. örneğin, adam milleti de, devleti de dolandınp yurtdışına kaçmış, dönse derhal kodesi boyla- yacak, ama adı bir hastanenin duvannda ya da bir üstgeçidin beton bacağında hiçbir şey olma- mışçasına çakılı duruyor. Bir de partili yerel yöneticiler ya da işgüzar bü- rokratlar tarafından adlan caddeiere, hastanele- re, okullara verilmiş politikacılar var. Aradan ge- çen yıllar içinde toplumdaki saygınlıklan sıfırlan- mış, daha da ötesi, adlan anıldığında insanın tüyleri diken diken oluyor. Ama adlan kazınmış tabelaJar asıldıkJan yerierde görenlerle alay eder- cesine hâlâ duruyor. • • • öte yandan toplumumuzda kişilikleriyle, yaprt- lanyla, başardıkianyia, emekleriyle onurlandınl- mayı hak eden kadın erkek birçok edebiyatçı, sanatçı, gazeteci, bilim adamı var. Ne var ki on- lar işadamlan gibi büyük bağışlar yapacak var- sıllıkta olmadıklanndan ya da polıtikaya atılıp ik- tidar sahibi olmayı hiç düşünmediklerinden parklara, caddelere, meydanlara, okullara, has- tanelere ad arandığında çoğu zaman ya akla gelmiyorlar ya da ancak öldüklerinde hatırlanı- yorlar. Oysa bu ülkeye ve bu ülkenin insanlanna ya- şam boyu hizmet etmiş, yapıtlan ve yaptıklany- la topluma yol göstermiş kadın erkek edebiyat- çılanmızı, sanatçılanmızı, gazetecilerimizi, bilim adamlanmızı yaşarken onurlandırmak çok daha anlamlı olmaz mı? Sözgelimi Ulusal Futbol Takımımızda öne çı- kan, uluslararası tumuvalarda gol atan futbolcu- lan, doğduklan kentlerin belediyeleri onlann ad- lannı caddelere vererek onurlandınyorlar. O za- man insan bir Vedat Günyol, bir Melih Cevdet Anday ya da bir Avni Arbaş yaşarken böylesi jestlere layık değiller miydi diye sonmadan ede- miyor. Bu nedenle Sayın Hamdi Sedefçi'nin göster- diği duyarlılığı çok önemsiyorum. Doğal ki ben- zer duyarlılığı başka saygın kişilikler için göster- miş ve gösteren daha birçok yereJ yöneticimiz var, onlann örnek davranışlannı da unutrnuyo- rum. Bu örnekler çoğalsın istiyorum. • • • Değerli okurianm, önümüzdeki hafta Kitap Fu- an nedeniyle Frankfurt'ta olacağımdan yazılan- ma kısa bir süre ara vereceğim. Izninizle. (e-posta: dkavukcuogluığ superonline.com) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/Samsun'un Bafra ilçesin- de, Kızılır- maküzerinde kurulu baraj ve hidro- elektrik sant- rah. 2/ "Al- danma ki — sözü elbette yalandır" (Puzuli)... DoğuAnado- lu'da bir ırmak. 3/ Yiğit, kahraman... Acele, tez. 4/ Kuzu sesi... Doğalgazın önemli bir bileşeni olan gaz. 5/Eskiden harman ürünlerin- den onda bir oranın- da alınan vergi... Üzüntülü düşünce 1 2 3 4 1 T R 0 Y K İÂ i[E |K 2 R A T E •V A r A 3 0 T | M A N IE T 4 Y E M E N T •N A 5 K | A N T •M T L 6 A W T •B 1 7 •A S IM A K A T 8 E L E N IK A | T 9 K A T A L T T IK durumu. 6/Yüz, çehre... Bir renk. 7/Kundak ço- cuklannın beline, zıbının üzerinden sanlan geniş sargı... Sınır nişanı. 8/ Uzun omuz atkısı... Bir kimsenın ya da topluluğun başkalannda bırakü- ğı izlenim. 9/Adana ilinde bir baraj. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Vanlmak istenen bir amaca doğru geçilmesi ge- rekli dönemlerden her biri... Ayırma, açma. U Ye- zidiler tarafından kutsal sayılan, Musul kenti ya- kınındakı vadi... Tanntanımaz. 3/flgi çekici ve de- ğişik kimse... Çanakkale'nin Ayvacık ilçesinde- ki ünlü antik kent. 4/Şarb, türkü... Kırklareli'nin Demirköy ilçesinde bir göl. 5/Köpek... Eski dil- de su. 6/ Sert ve fazla kızarmayan bir domates tü- rü... Duman lekesi. 7/Boğa güreşi yapılan alan... Istek, arzu. 8/" Yiğidüı başına bir iş gelirse / Onu — ellere açıcı olma" (Karacaoğlan)...Van'ın bir ilçesi. 9/Isyankâr... "Maun" da denilen büyük bir orman ağacı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle