Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
27 0CAK2004SALI CUMHURİYET SAYFA
17
Knra kartal kızanp
3 parçalandt:
E kırmızı kart-al.
Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Türban, Beyaz Saray'a
girm'tş...
"Girmeven yok: saksofon bile
airmisti!"
Hakem #Beşiktaş-
Samsunspor maçında
beş futoolcuyu
oyundan atıp Beşiktaş'ı
hükmen yenik duruma
düşüren hakem Cem
Papila'nın asıl mesleği
avukatlıkmış... Oyuna
hakim olamayınca
infaz savcılığına
soyunmuş olmalı!
Başkanımız
Aysel
ve Sıtkı Ergûney:
"RecepTayyip
Erdoğan'la ABD'ye
giden heyetteki
işadamlanndan biri
'Başkan Bush'un bize
göstereceği hedefler'
diyor; Bush'a takım
elbise hediye edecek
fitmanın sahibi,
'Umarım ABD
Başkanımız elbisemizi
giyer' diyor. Türkiye
Cumhuriyeti'nde
başbakana ne gerek
var sorusu akla
geliyor!"
H
afta sonu Belçıka Atatürkçü Düşünce Der-
neği'nin konuğu olarak Brüksel'deydim.
Atatürkçü düşünceyi Belçika'da yaşatan
1 dostlarla Uğur Mumcu'yu andık. Anma
toplantısından sonra dostlarla, kendini "Avaıpa Bir-
liği'nin kalbi" olarak tanıtan Brüksel'den Belçika'ya
ve Avrupa'ya baktık, demokrasi ve insan haklan "kri-
terleri"nden konuştuk.
Iki konu ilgimi çekti...
Belçika'nın demokrasi ve insan haklan konusun-
da en az Türkiye kadar kırk fınn ekmek yemesi la-
zım!
Ama onlar bıze yedirmeye çalıştyor.
Belçika bir krallık. 19. yüzyılda yapay birdevlet ola-
rak kurulmuş; başına da yerli halktan olmayan biri
getirilmiş. Belçika halkı Valon ve Flamanlardan olu-
şuyor. Flamanlar, Hollanda kökenli ve Ramanca ko-
nuşuyor; Valonlar Fransız değil ama Fransızca ko-
nuşuyor. Herkes kendi bölgesinde kendine göre ya-
Belçika'da
şıyor. Başkent Brüksel ıse Flamanlar ve Valonlann or-
tak kullanım alanı olan başka bir ülke gibi! Her böl-
genin yerel parlamentosu ve yerel yönetimi var. Fe-
derasyonu "mikro" boyutuyla yaşıyorlar. Daha zen-
gin olan Flamanlar, daha fakir olan Valonlan devle-
tin sosyal olanaklannı daha fazla kullanmakla suç-
luyorlar; onlan sırtlannda bir kambur olarak görüyor-
lar. Iş temel politikalara geldiği zaman "makro" bir
güç devreye giriyor. Bu güç Brüksel'deki parlamen-
to gibiyse de son söz kraliyet ailesi, aristokrasi ve ki-
lisenin çıkarlan doğrultusunda söyleniyor.
Belçika'da demokrasi var ama anayasa "cumhu-
riyetçi" birpartinin kurulmasını yasaklıyor. Belçika'da
"Cumhuriyet Partisi" kurulamıyor. Çünkü cumhuri-
yet, krallığın sonu anlamına geliyor.
Belçika'nın demokrasisi cumhurun yani halkın
kendini yönetme hakkının olmadığr, kralın izin verdi-
ği kadar halkın yönetime katıldığı bir demokrasi ola-
rak karşımıza çıkıyor. Bu da "Brüksel kriteri" olmalı!
İnsan haklanna gelince...
Geçenlerde yaşanan bir olay, polisin insanlann ya-
tak odasına kadar girebildiğini gösteriyor.
Birçiftin evliliğinin sahte olduğuna ilişkin ihban de-
ğerlendiren polis kan ve kocayı ayn ayn sorguluyor...
Aslında çiftin evliliği sahte değil; aralanndaki bir sür-
tüşme nedeniyle aralan açılmış. Komşulan bu duru-
mu ihbar ediyor ve polis çiftin gerçek bir aile hayatı
yaşayıp yaşamadığını soruşturuyor.
Nasıl mı? Kadını sorguya alıyorlar ve kocası ile en
son ne zaman cinsel ilişkiye girdiğini soruyorlar.
Daha sonra erkegi sorguluyorlar ve kansı ile en son
girdiği cinsel ilişkinin tarihi öğreniyorlar.
Belçika'da "en kral demokrasi" yatak odasından
geçiyor!
Buz
Akif Kökçe: -<-
"Mars'ta buz kütlesi
bulundu. Ali Mûfrt
Gürtuna, 'Buzdaki
tuzlama çalışmalan
bitmiştir, Marslılar
sokağa çıkabilir'
açıklaması yapmalı!"
SESSİZ SEDASIZ (!) Hurşit Tolon 'hainlen var
f
deyince
"Bilinen bir fıkradır" diye söze giriyor
Berker Ertuna ve şöyle
devam ediyor
"Hani adam yolda giderken birden
durup 'Nonoşlar' diye bağırmış ve bu
nara üzerine birçok kimsenin dönüp
baktığını görünce de, 'Amma da
çokmuşsunuz' demiş ya.. Ege Ordu
Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon'un
'hainler1
sözü üzerine hemen gocunup
laf yetiştirmeye çaiışanlan gördükçe
insanın aklına
bu fıkra geliyor."
Bursa'dan Doğan Kapkıner ise
başka bir fıkra anlatıyor:
"Köylü her gün eşeği ile tarlasına gidip
gelirken, bir dere yatağını takip
ediyormuş. Bu dere bir yerde, bir
menfez ile yolun altından geçiyor ve
her seferinde eşeğinin kulaklan alt
geçidin beton tavanına değiyormuş.
Köylü, bir gün eline keski ve balyozu
almış ve menfezin beton
tavanını kırmaya başlamış. Onu
gören arkadaşı ne yaptığını
sorunca, 'eşeğin kulaklan değmesin
diye kınyorum' demiş. Arkadaşı
'Zemin kum, daha yumuşak, yeri
eşsen daha kolay olmaz mı' diye
sorunca bizimki kızmış, 'Hay senin
kafana... Ayaklarda sorun yok;
kulaklan degiyor' demiş. Anlaşıldı ki
ülkemizde asker bir şey söylesin biz
de cevap verelim gündem olsun diyen
bayağı zavalh var. Söylenilen nedır?
Ne amaçla söylenmiştir önemli değil.
Anlamayana davul zurna az."
Yûksek YerilimHatO
Başbakanın esi Bush'un ikızlenne
eşarp götürmüş; ikizlere takke daha
uygun olurdu!
erdincutku(a yahoo.com
Yerel Demokrasi ve
Organları
SONMEZTARGAN
Gezegenimizde hızlı bir
kentleşme yaşanmaktadır.
1996 yılında Istanbul'da yapı-
lan HABİTAT II. Kent Doruğu
Toplantısı verileri temel alınır-
sa, 2025 yıltna değin dünya
nüfusunun yüzde 80'i kent-
lerde yaşayacaktır. Böylesi bir
gelişme, önümüzdeki on yıl-
larda küresel düzeyde son
derece büyük toplumsal so-
runlann yaşanacağının da ha-
bercisidir.
Türkiye de bu gelişmeler-
den kendine düşen payı ye-
terince almaktadır. Elvan-
kop'un Haziran 2003'te çıkar-
dığı bir bültenden elde ettiği-
miz sayısal bılgiler, kentsel
büyümelerin hızının bizde da-
ha da yüksek olduğunu gös-
termektedir.
örneğin 1927 yılında 63
olan ıl sayımız, bugün 81'e
çıkmıştır. 328 olan ilçe sayı-
mız ise bugün 850'ye ulaş-
mıştır. Bunlara koşut olarak
40.600 olan bucak ve köy sa-
yılarımız ise 37.366'ya düş-
müştür.
Türkiye'deki kentsel büyü-
menin ibresi metropol illere
doğru kaymaktadır. 45 ilimi-
zin nüfusu önceki nüfus sayı-
mına göre azalırken bir mil-
yonu aşan kentlerimizde
-Adana dışında- artma göz-
lenmektedir. Daha genel bir
anlatımla bugün kentlerde
yaşayan nüfusun genel nüfu-
sa oranı yüzde 65'e ulaşmış-
tır.
Ama hemen belirtmek ge-
rckirse dünyada olduğu gibi
bzde de bu kentleşme olgu-
SJ, son derece çarpık ve
oumsuz bir biçimde geliş-
nrektedir. Bunun temelinde
cte bugünkü kentsel büyüme-
y yaratan koşulların farklılığı
yrtmaktadır. Batı'da 18. yüz-
yıda sanayi devrimıyle başla-
yın kentleşme, kırsal kesim-
de feodalitenin çökmesi so-
rucunda açığa çıkan köylülü-
gj işgücü olarak kendine çe-
I-Grken, ilerıci bir rol oynuyor-
CJ. Bugün ise sanayileşme-
r n bir ürünü olarak değil, in-
sanlann daha iyi yaşama ko-
şjllanna kavuşmak isteğin-
o n kaynaklanan bir mekân
cğıştirme biçiminde gerçek-
l«şmektedir. Kırdan boşalan
fcj nüfus özellikle metropol
••entlerin varoşlannda yoğun-
Işrnakta, dolayısıyla kentle-
w artı bir yük olarak eklen-
••ektedir.
Iç göçün bir sonucu olarak
Ifcntlere eklenen bu nüfusun
«bemli bir bölümü marjinal iş-
llrde uğraşırken bir diğer bö-
llmü de kentlerde zaten var
«an işsizler ordusuna katıl-
naktadır.
Türkiye'nin var olan sorun-
Wnrın ıçinde işsizlik baş sıra-
—oluşturmaktadır. Çalışabilir
igiıcünün yüzde 10'u işsiz-
-c. Buna yüzde 5 oranında
-<sk istihdam da eklenirse
sel ışsızlığin yüzde 15'e yük-
diği görülecektir ki bu o-
ran oldukça büyüktür. Daha
çok kentlerde yoğunlaşmış
eğitimli gençlerin işsizler için-
deki oranı ise yüzde 29'lara
uzanmaktadır ki bu durum
daha da ürkütücüdür.
Bugün büyük kentleri ve
belediyeleşmiş yerleşme bi-
rimlerini bekleyen bir diğer
sorun da yoksulluktur. En te-
mel insan gereksinmelerinin
başındagelen beslenme, ba-
rınma, sağlık, eğitim, daha iyi
bir çevrede yaşama gibi hiz-
metler kent yönetimlerinden
yeterince alınamamaktadır.
Vatandaş bu konulardaçözü-
mü kendisi üretmek zorunda
kaldığı için suç batağına itil-
mektedir. Kaçak yapılaşma
gibi başta enerji olmak üzere
birçok günlük gereksinmeyi
yasadışı yollardan sağlamaya
yöneliş, kentlerde yaşayan
önemli bir kesim tarafından
adeta hak gibi kabul edilmek-
tedir.
Bu durum kentlerde yeni
bir toplum tipi üretmiştir. Bu-
nunla da kalmamış, zaten kir-
lenmeye yüz tutmuş kent yö-
netimlerini de olumsuz bir bi-
çimde etkiler duruma gelmiş-
tir. Daha da önemlisi bu top-
lum kesiminden yerel yöne-
timlerle seçmen arasındaki
ilişkilerin yürütülmesinde
mafya tipi bir örgütlenme mo-
deli ortaya çıkmıştır.
Bu modelin en iyi işlediği
alanlardan biri de ne yazık ki
belediye meclisleri olmuştur.
Belediye meclis üyeleri bu
ilişkilerin yürütülmesinde kilit
roller üstlenmişler, temel gö-
revleri olan kentsel kararlar
üretme işlevlerini biryana bı-
rakarak iş takipçiliğine so-
yunmuşlardır.
Oysa belediye meclis üye-
liği, belediye başkanlığı oru-
nu denli önemli bir hizmet
alanıdır. Kentsel demokrasi
ve katılımcı yönetimin yaşam
bulması için gerekli en temel
organlardır. Bizde alışılagel-
miş birtutum vardır. Yerel yö-
netim seçimlerinde hep bele-
diye başkanlığını öne çıkartı-
rız. Oysa belediye meclis
üyelikleri en az başkan adayı
denli önemli ve birlikte ele
alınması gerekli birseçim ge-
reci olmalıdır. Meclis üyesi
adaylarının özellikleri, nitelik-
leri, hangi toplumsal kesimi
temsil ettikleri yeterince ve
doğru bilinmiyorsa o partinin
belediye başkanı adayına da
oy verilmemelidir.
Çünkü çağdaş ve demok-
ratik kent yönetimi başkan,
meclis üyeleri ve diğer tüm
yönetsel organlanyla bir bü-
tündür. Bu organlarda istenen
nitelikler sağlanamamışsa o
kent yönetiminden dernokra-
tik anlamda fazla şeyler bek-
lemenin de biranlamı yoktur.
Çünkü kentsel demokrasinin
en temel yaşama alanlan olan
belediye meclisleri, karar al-
ma süreçlerinin ve kentsel
hizmetlerinin daha sağlıklı iş-
lemesi için nitelikli üyelerden
oluşmak zorundadır. ,
ÇİZGİLtK KÂMÎL MASARACI kamilmasaracitn mynet.com
HARBİ SEMtH POROY semihpomy(d yahoo.com
HAYAT EPİK ThATROSU MVSTAFA BİLGÎN
' I BU YUZDEN
SEVMîyORUMBU YÜZDEN
SEVtYORUM
l 1 I I 1 1 i I 1 i
OTOBUSTEKİLER KEMAL URGENÇ kjurgencdı yahoo.com
m
—:
1ffll
—flffl
ZMJf.—
mn
fou
H
-flftrTt
w
TARİHTE BUGÜN MLMTAZARIKAM 27Ocak uictc.mumtas-arikan. com
TABUTL4R.JABUTLAR /..
1595'TE BU6ÜN, fS. OSMANLI PA&İŞAHt 12.M£HM£r
T»HTA ÇtKMtŞTI- 8ABASI EI.MURAT'lN ÖLÜM UABE-
RİNİ MANİSA SANCAĞINPAYKSN
, £>öer GÜN SÜGEN eitz
PAYtrAHrA UlA$M<?rt. Si/IT- TTÖ&ENİNİN
DA BABASININ CENAZESİNPE BUIMN-
MUÇTU. ÖLEA/ PAPİŞ/tMy OSAAAMU SÜLALESİN't>£
EN ÇOK. ÇOCUĞU OLAAJ KİŞfYPl'(JOZ ÇOCUK)..
BUNLAR/N B/(l BÖLÜMU BABALAfZt SAĞKEN ÖL-
MÜŞTÜ. G£RİY£ ZO ERKEK,21 KfZ KALMtÇTf.
HT. faEHMET V/V, TAH7M ÇftCnĞ( 2#M<4M İUC /?L£- #
RtNOEN 8İH.I, FAtm KAmJNNAVESİNOEKİ "NİZAM-l A1£M
MAPDESl UYAMHCA 19 ERKEK KAePEÇİUt Bo£-
f3 MEÇE , BU
HEMEf A
SÜNÜN İLK HA8E&CİSİYPİ.
DtDİM ASLİYE HUKÜK MAHKEMESÎ'NDEN
2003 '43 Esas 2003; 118 Karar
Davacı Yosma Aydınlı tarafından nüfus müdürlüğü aleyhıne açılan isim tashıhi davasında Mahkememizce yapılan açık yargılama so-
nunda davacının davasının kabuJüne karar vermek gerekrniş ve aşagıdakı şekilde hüküm kurulmuştur. Hüküm: I- Davacınrn davasının
kabulü ile, Muş Ilı, Malazgırt tlçesı, Karakaya Köyü. Cılt 41, Hane 13te kayıtlı. Mehmet \e Zeycan'dan olma 1975 doğumlu Yosma
Aydınlı'nın "Yosma" olan adının "Zeynep " olarak duzeltılmesıne. Dair, davacı, davalı nüfus temsilcısi ve Cumhunyet Savcısı Türker
Ikibaş'ın yüzüne karşı yasa yolu açık olmak üzere venlen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 30.04.2003 Basın: 2780
GÖRÜŞ
TURKKAYA ATAOV
KÜPtler ve Bağdat
Kuzey Irak'taki Kürt ileri gelenleri, yerel özerk
yönetim ve federal bir devlet yapısı konulannda
Bağdat'taki hükümetle anlaştıklannı açıkladılar. Bu
açıklamanın ne denli geçerli olduğuna bakmak ge-
rekir.
Osmanlı'nın Musul, Bağdat ve Basra vilayetle-
rinden oluşan Irak bugün de kuzey, orta ve güney
bölümlerinin toplamıdır. Kuzeyde petrolün ne ol-
duğu, ne işe yarayacağı 1900'lere girerken bile bi-
linmiyordu. Köylünün ilkel idare lambası ve ateş
için toprakla kanşık bir kaplık pis görünümlü sıvı
aldığı yerler de vardı. Halk yeraltında mübarek bir
"yatır" olduğunu sanfrdı. Türkmen ozanlanndan
Abdüllâtif Benderoğlu'nun "Gür-Gürt Baba"
başlıklı şiiri bile aklımda. O sıvının büyük ticaret ve
endüstri değerinin ilk farkına varan Britanya oldu-
ğu için,1918'deOsmanlı ile ateşkes antlaşmasına
karşın hukuku çiğneyerek askerini olabildiğince
kuzeye yürütmüştü.
Arabistan'da Osmanlı'ya isyan ettirdiği Haşimî-
ler'den Faysal'ı Bağdat'a aktardığında, kuzeyi da-
ha o zaman Irak'tan ayırmak istemişti. Karşı ko-
yan Kral Faysal 1'in korkusu, çoğu Sünni olan
Kürtlerin aynlmasıyla geri kalan Irak'ın (komşu Iran
gibi*) bir Şii devleti olacağıydı. Kuzey Irak'ın daha
1920'lerde kopması böylece engellendi. Musul'un
Türklerden kopanlması da petrol yüzündendi.
Aynı Ingiltere, Bağdat'ta yabancı sözü dinleyen
bir yönetim kurdu. Kralın (Ankara'da tanıdığı bir
Türk doktorun güzel kızıyla evlenme düşü gören)
genç torunu Faysal II, (otomobıline çamur attılar
diye tüm mahalleyi yoldüzlerle yıkan) Naip rolün-
de Prens Abdüllilah ve (TBMM Başkanı R. Ko-
raltanla güreş tutup cesedi sonra Bağdat'taki Bü-
yükelçıliğimiz önüne atılan) Başbakan Nuri es-
Said Paşa gibileri 1958 Devrimıyle yuvarlandılar.
1958 ve 1963 darbeleriyle Irak petrolünün millileş-
tirilmesi gibi olaylar (iç hesaplaşmalarla da kanşık)
yabancı müdahalelerine tepkilerdir.
Irak 2003'te dıştan ağır bir askeri müdahale da-
ha gördü. Işgal bugün de sürüyor. Yabancılann
kurduğu, sivil Amerikan valisi ve yabancı askerie
çepeçevre kukla bir "hükümet" de var. Kürt ileri ge-
lenleri, bu çevreyle anlaştıklannı söyleyerek özerk-
lik tartışmasını noktalamak peşindeler. Söz konu-
su yönetimi Irak'ı temsil ediyormuş gibi sunmak ve
yalnız o grupla anlaşıp Kuzey Irak'ın geleceğini,
Türkmenlerle Araplardan başka, Şiilerin de karşı çı-
kışını göz ardı ederek bir çeşit kaçınp götürmeye
çalışmak, kamuoyunu aldatmaktır. Önemle belirt-
mek gerekir ki ülkenin kuzeyi şu ya da bu biçim-
de aynlacak olsa, geri kalanının neredeyse silme
Şii olması olasılığı bile Iraklı Şiilere çekici gelmiyor.
Onlar da ülke bütünlüğünden yana. Yalnız bu ger-
çek bile bazı kör gözleri açmaya yaramalıdır.
Gerçek şu ki ABD, yanına baskı ve rüşvetle bir-
kaç devleti daha simgesel biçimde katarak, ama
BM'yı yok sayarak Irak'ta bir saldın savaşı yürüt-
müş, bu arada uzun süredir yılda 90 milyon dolar-
la Amerikan toprağında beslediği bir grubu "yeni
hükümet" diye Bağdat'a getirmiştir. Amerika'nın
birzamanlar kendi kurduğu BM'ye bugünkü yak-
laşımı, faşist devletlerin Milletler Cemiyeti'ne
(1920-46) tavnnı anımsatıyor. BM de bu yüzden
batabilir. Söz konusu olan Irak'ta demokrasi de-
ğil, Amerikan yönetici sınıfının gereksinimi ve em-
peryalizmin dinamiğidir. Birkaç Kürt önderinin bu-
nunla "anlaşmış" olmasının demokrasi, hukuk,
adalet, banş ve çözümle bağlantısı yoktur. Yalnız
Irak tarihi değil, günümüz olaylan da bu aldatma-
canın geri tepeceği işaretlerini veriyor.
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5
SOLDANSAĞA:
1/ Osmanlı
devletinde,
akınvesavaş-
larda ele ge- 3
çirilen her
beş tutsaktan
birinin devle-
te vergi ola-
rak verilme-
si... Notada
durak işareti.
II Ateş...
Zongul-
dak'ın bir ilçesi. 3/
Hondurasın para
birimi. 4/ Müstah-
kem yer... Üzüm ve-
renbitki. 5/'"Sâkiyâ
câmında nedir bu —
-/Kıldı bir katresi
mestâne beni"
(Dertli)... Adlan sı-
fat yapan bir yapım 9
eki. 61 Eski dilde yüz, çehre... Ciltçilikte, kitap
yapraklannı düzgün tutmaya yarayan ince örül-
müş şerit. II Bir ilimiz. 8/ îri taneli bezerye...
"Orhun —": Basketçimiz. 91 Havadaki su buha-
n... Süs, ziynet.
YUKAMDAN AŞAĞÎYA:
1/Denizden kazanılan alçak arazi... Iki tarla ara-
sındaki sınır. 2/Büyük erkek kardeş... Gece yapı-
lan sinema ya da tiyatro gösterisi. 3/ tnci Anü'ın
bir romanı... Iskambilde bir kâğıt. 4/Anlaşılma-
sı, çözülmesi ya da içinden çıkılması güç olan. 5/
Asya'da bir ırmak... Suudi Arabistan'ın başken-
ti. 6/ "Ağaçlarda yeşil yaprak/Bastığımız—top-
rak" (Pir Sultan Abdal)... Eski Mısır'da güneş
tannsı. 7/Pokerde kâğıt dağıtma sırası gelen oyun-
cunun, kanp kestiği kâğıtlan dağıtılmak üzere bir
sonraki oyuncuya vermesi. 8/Birorganımız... Yel-
kenli gemilerde arka direk. 9/ "Keresi—bize ne-
resi gurbet (Murathan Mungan)... Yanağın alt kıs-
mı.
OKTAY AKBAL
önce Ekmekler Bozuldu, Aşkaz insanlar,
Bizans Definesi, Bulutun Rengi, Berber Aynası,
Yalnızlık Bana Yasak, Tarzan öldü, istinye Sulan,
llkyaz Devrimi, Karşı Kıyılar, Hey Vapurlar Trenler,
Lunapark, Ey Gece Kapını Üstüme Kapat,
Hücrede Karmen...
BÜTÜN ÖYKÜLERİYL£
CAN YAYINLARI