22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 OCAK 2004 CUMA CUMHURİYET SAYFA J\_ LJ lu J. LJ Jtl. kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15 Jean-Jacques Beinebc imzalı, ilginç bir Fransız psiko polisiye-güldürüsü bugün gösterimde Psikanalist: Çağımızın azizi SUNGU ÇAPAN Kırklı yaşlannda, evlilikte dikış tut- turamamış, kendi de ruh doktoruna giden, Parislı, kırmızı çoraph. hımbıl psikanalist Michel Durand (Jean- Hugues Anglade), duvarlannda bü- yük, modern yağhboya tablolar asıh, orta halli muayenehanesinde, divana uzanmış. sinırleri bozuk hastalannın anlattıklannı dinlerken içi geçip kes- tırmektedir arada sırada. Özellikle, coşkulu biçimde sado- mazohist sevişme âlemlerini anlatan, geçmişi şaibeli bir işadamının, cin- sellikle kafayı bozmuş, teşhırci, gös- teriş budalası, kleptoman kansı 01- ga'nın (Helene de Fougerolles) se- anslarında uyuyakalır. Hatta kendı yaşlı ruh doktoru tarafından ona dev- redilmiş bu fettan, sapkın kadının an- lattıklannı rüyasında görür. Du- rand'ın ifadesiyle polisin sorgusun- dan kurtulmuş Olga'yla yaptıği yeni bir seansta. hıç de sağlam ayakkabı olmayan bu kadının sıra dışı cinsel ilişki fantezılennı dinlerken yıne göz- leri kapanır sarsak psikanalistimizin. Uyandığındaysa en şuh haliyle diva- na uzanmış. anlatmaktaki Ölga'nın boğulmuş olduğunu görür. Olga'yı öldürenin kendi olmadığını ummak- ta, ama kolu da ağnmaktadır! Çekik gözlü temizlikçi kadınıyla (Vantha Talisman), sırada bekleyen öteki has- talardan gizlemek için cesedi divanın altına saklayan Durand ıçin bu esra- rengiz cinayet, kâbusla gerçek arasın- daki bir kaçma-kovalamaca ve araş- tırma-kovTjşturma sürecinin başlan- gıcıdır... Blllnçaltı. Freud, psikanallz BiranJamda Yves Montand ın ölü- müne yol açan son filmi IP 5'ten (1992) 8 yıl sonra, vaktiyle Diva'yla Mortel Transfert / Yönetmen: Jean-Jacques Beineix / Senaryo: J. J. Beineix, Jean- Pierre Gattegno / Kamera: Benoit Delhomme / Müzik: Reinhardt VVagner / Oyuncular: Jean-Hugues Anglade, Miki Manojlovic, Valentina Sauca, Helene de Fougerolles, Robert Hirsch, Yves Renier, Denis Podalydes / Fransa 2000 (Ankara Sinema Kültürü Derneği) (1980) parlamış. La Lune dans le Caniveau-Hendekteki Ayışığı'yla dikkatı çekmiş (1983), 37,2-Betty Blueyla (1985) büyük başan kazan- mış, Fransız sinemasının sıra dışı yö- netmenlerinden Jean-Jacques Be- ineix'nın sinemaya dönüşünün ürü- nü, 2000 yapımı Mortel Transfert- Ölümcül Devir bugün gösterime gi- riyor. Psikanalistle hastası arasındaki. sanki günah çıkanrcasına o divana uzanıp anlatılan ilişkilerin nerdeyse her çeşidini beyazperdede seyrettik. seyrediyoruz yıllardır. Özellikle Amerikan sinemasının rağbet ettiği bu bildik malzemeye el atan Beineix, Jean-Pierre Gattegno'nun romanın- dan yazanyla birlikte uyarladığı Ölümcül Devırde, psikanalizin ana- lizi ve gerilim-heyecan türüyle kara mizah karması arasında salınan, il- ginç birpsiko-komedı imzalamış. Bu kez o malum bilinçaltı, Freud, psika- naliz şeytan üçgeninde dolanıp kara komedinın engınlerine açılarak, an- zalı bir hastasını öldürmüş dahi ola- bilecek. sümsük bir ruh doktoru üstü- ne iş tutan, nicedir sesini soluğunu kesmiş 'auteur' yönetmenimiz, res- samlığından ileri gelen görsel ustalı- ğını yüıe konuştururken oyunculann- dan iyi verim almasını da bılmış. Je- an-Hugues Anglade. çocukken anne- siyle babasını sevişirken görüp baba nefretiyle büyümüş ve nalbur babası- na inat tıp eğitimine yönelmiş, kurt adam karabasanlanna boğulmuş. Oi- dipus kompleksuıden mustanp psika- nalist rolünde filmı sürüklerken, an- tikçağda Efes'teki Artemis tapınağı- nı yakmış Erostratus'tan esınlenmiş göçmen çöpçüyü oynayan, Kusturi- ca'yla Paskaljevic'in gözde aktörü Miki Manojlovic le matematik öğ- retmeni Catherine Mouchet ve şiş- me kadın meraklısı DJ Riton Lieb- man da öne çıkıyorlar. Bir mtchcock egzersizi Üç yıl gecikmelı tarafından bize ulaşan bu mızahi kara fılm çeşitleme- sinde, psikanalist Michel Durand'ın Ölga'nın ölüsüyle baş başa kalmasıy- la heyecan-gerilim öğesı, yenni ko- mediyebırakıyorgiderek. Durand'ın, Hitch amcanın, son dönemınde In- giltere'de çektiği en fıttınk filmlerin- den Frenzy'yi anımsatan divandaki cesetten kurtulma çabalan ekseninde ilerleyen Ölümcül Devir, klasik kara film üslubuyla modern mizahı har- manlayan ve meraklısını bir yere ka- dar tatmin edip hoşnut bırakan bir se- yirlik sayılabilir, Beineixin Diva ya da Betty Blue gibi kült fılmlerınin ayannı tutturamasa da. Genelde Amerikan egemenliğinde- ki o malum psikanalız tıraşlan çeken filmler furyasına yapılmış. zev kli, ke- yifli bir Fransız katkısı niteliğindeki Ölümcül Devir, psiko-gerilimle gül- dürü arasında gide gele tüketilen. ba- şanlı görsellıği, dengeli anlatımı ve makul finaliyle ilgiye ve seyre değen bir film sonuçta. Beineix'in gözdesi Jean-Hugues Anglade filmin lokomotifi. İZLEYİCİ CÖZÜYLE... ERDAL ATABEK Çocuklukla gençlik arasındaki ince köprü tnançlı komünist annenin oğlu (Daniel Brühl) düzen karşıtı protesto eyleminde. Eski düzene sembolik cenaze töreni Clkesinde olay-film haline gelen. ödül- lere boğulan Elveda Lenin!. yaşanmış gerçeklere dayanan, aynntı ve gözlemler- den oluşan bir kurmaca. Biricik yaşama nedeni komünizm olan, fırsatını bulup batıya kaçmış kozmonot kocasmın ardmdan gitmeyi göze alama- mış ve hayatını oğluyla kızıru yetiştirme- ye adamış, Doğu Berlinli bir aile anası (Katrin Sass), protesto eylemindeki oğ- lunun (Daniel Brühl) polis tarafından tar- taklandığını görünce kalp krizi geçirip ko- maya giriyor ve aylarca yatağa bağlanıyor. O komadayken dünya değişiyor, demir- perde kavramıyla kenti 1960 danberi iki- Cood Bye Lenin! / Yönetmen: Wolfgang Becker / Senaryo: W. Becker, Bernd Lichtenberg / Kamera: Martin Kukula / Müzik: Yann Tiersen / Oyuncular: Daniel Brühl, Katrin Sass, Maria Simon, Chilpan Khamatova / Almanya 2003 (Pi Film) ye bölen duvar yıkılıyor. batısı ve doğu- suyla Berlin eski haline dönüyor, Doğu'- ya kapitalizm giriyor. Yeni bir kalp krizi geçirmemesi için her şeyi aynen eskisi gibi düzenleyerek anne- lerine dış dünyadaki toptan değişimi his- settirmemeye çalışan iki çocuğunun, (özellikle oğlunun ve hem TV sunucusu, hem kameraman olan becerikli arkadaşı- nın). azimli çabalan üstüne gelişen film- de, duvann sonunun geldiği 1989'un küf kokan Doğu atmosferinin yerine Batı'nın dayattığı, hamburgerli, Coca Colalı ye- ni hayat tarzının gelişi vurgulanıyor. Tüm gücü. konusunun naifliğinden, yoğun insancılhğından ve politik film- le komedıyi başanyla harmanlayarak etkileyici, sağlam bir bütünlüğe kavuş- turmasından kaynaklanan. özellikle bı- zim kuşağın nostaljik tatlarla seyrettiği bu duygu yüklü filminde yönetmen-se- narist Becker'in derdi, baskıcı Demok- ratik Almanya Cumhuriyeti'nin yanlış bir uygulamanın sonucunda kurulduğu ve nerdeyse yanm yüzyıl boyunca yan- lışta ısrar edilmiş olduğunu göstermek. Eski düzene yapılmış, sembolik bir saygı töreni gibi algılanan, bu nedenle ülkesinde bunca tutulan film, sinema- sal açıdan bir başyapıt sayılmasa da, beylik deyişle eli yüzü düzgün, namus- lu, sıcacık bir film özetle. On üç yaş, gerçekten de önemli bir geçiş yaşı. Bir yanıyla çocuk gibi atıl- gan bir denemeci. bir yanıyla yetişkin gibi karar verici. On üç yaşındaki gencin yapabile- cekleri de bu iki özelliğin ris- kini taşıyor. Trace, on üç yaşında bir or- taokul öğrencisi. Henüz kız çocukluğu ile genç kızlık ara- sındaki ince köprüde yürüyor. Okulun en popüler (tanınan, beğenilen, örnek alınan) kızı Evıe Zamora her zamanki gi- bi yanında arkadaşlan, çevre- sıne aldırmadan yürüyüp gi- diyor. Işte etkıleşim başlamış- tır. Trace. önce hayret. sonra dikkat. sonra da beğenı ile E- vie'ye baktığı zaman artık 'o- nun gibi olma' sürecıne gır- miştır. 'Onun gibi olnıak', 'onun arkadaşlığına kabul edilmek", 'onun gibi hayran- lıkla süzülmek", 'onun gibi özgüvenli olmak' artık he- men önündeki hedeftir. Ve Evie Zamora, tehlike içinde yaşayan, çevresi için de tehlikeli bir ömektir. Trace, ar- tık giyim tarzını değiştirecek- tir. Düşük belli pantolon göbe- ği açıkta bırakacaktır, içine gi- yilen lcülot da görünecektir. saçlar benzer tarzda düzeltile- cek, piercing taktınlacak, döv- me yaptınlacaktır. Marka gı- yinmek gereklidir. Bunun için paraya gerek varsa çahnacak- tır, yoksa Melrose mağazasın- dan hırsızlıkla öteberi alına- caktır. Esrarlı sigara içmek, gruba katılmak için gereklidir ve en yakışıklı oğlanlarla çık- mak, seks deneylerine gırmek, orada da gözü pek olmak gerekecektir. Ders çalışma benzen okulla il- gili konular can sıkıcıdır, kat- lanılması zor şeylerdır, bir an önce tatlı hayatın kollanna atılmak gerekmektedır. Trace böyle yapmaya, böy- le yaşamaya başlar ve Evıe Zamora'nın en ıyi arkadaşı ol- mayı başanr. Annesi çok kaygılıdır ama sözünü dinletemez. O da eşin- den ayndır, bir sevgilisı vardır, bu adamı Trace biç sevme- mektedir. Anne ile kızı artık birbirlerinden kopmuş durum- dadırlar. Trace ıçıne girdiğı çıkmazın farkındadır, ama eğik düzlemde kaymaktadır. Olayın nasıl gelıştiğı fılmde görülmelidır. Verilen mesajlar önemli Basit görünen bir filmde as- lında çok önemli mesajlar var- dır. Annelenn, babalann, gençlenn izlemelerinde yarar olacak bir filmdir Onüç. As- lında bu film pek de dikkat çekmeden gelip geçmektedir, ama güncel bir haberin ko- nusu olan uyuşturucu- dan ölen Burçin'in öyküsü de bu yollar- dan gehşen bir çiz- giyle oluşmuştur. Kanımca görül- mesi ve annelere, babalara, okul- lara önerilmesi gereken bir fılm. Catherine Hardwicke, yönettıği filmle ger- çeklen orta- ya koymuş, Trace rolün- de Evan Rac- hel VVood başanlı. 2003 tarıhli ABD-In- giltere yapımı film atlanmamalı. KEDt GÖZÜ VECDİ SAYAR Seyip Defteri (2) Politikacılarımızın kötü bir âdeti var. Meclis'te ne zaman gürültü çıksa, ne zaman karşı partiden bir milletvekili polemik yaratacak bir söz söylese, "Tıyatroyapma!" lafını patlatıverıyorlar. Tiyatro sa- natına fazlaca aşina olmadıkları ortada. Oysa, ara sıra bir oyun ızleseler, hayata dair çok şey öğren- meleri olası. Neyse kı, seyırcimizin ilgisi onlara oranla epeyce fazia. ödenekli tiyatrolarımız, ço- ğunlukla dolu salonlara oynuyor. özel tiyatroları- mız ise tüm ekonomik sorunlarına karşın varlıkla- rını sürdürme mücadelesi veriyorlar. Elbette, tiyat- ro dünyamız 6O'lı, 70'li yıllann görkeminin çok ge- risinde. O zamanla, şımdiki özel tiyatro sayısını kı- yaslamak, bu saptamayı yapmak için yeterli. özel tıyatroların, ticari kaygılarateslim olmama- sı, sanat politikalarını özgürce uygulayabilmeleri, kamusal destek almalarına bağlıdır dünyanın pek çok ülkesinde. özellikle de Avrupa'da. Bizde de Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın (tıpkı sinema alanın- da olduğu gibi) bir destek mekanizması var. Ama, bu mekanizmanın sağlıklı biçimde çalıştığını, kül- tür politikamızın temel unsuaı olan "ulufedağıtma" anlayışından uzak durulduğunu iddıa etmek zor. Anadolu'ya gelince, bunca yılda bir arpa boyu yol gidilmiş. Izmit, Eskişehir ve Bakırköy'dekı be- lediye tiyatrolarının dışında çok az kentimizde dü- zenli bir tiyatro etkinliğinden söz edilebilir. Yaptığı salonları ülkemizin tüm özel tiyatrolarına açan Iz- mir Belediyesi'nin, Metin Boran'ın yönetiminde- kı DiyarbakırŞehirTiyatrosu'nun, Söke'deyoktan bir tiyatro var eden Hasan Öztürk'ün ve ona des- tek veren Söke Beledıye Başkanı'nın; Salihli'ye Türkiye'nin en güzel tiyatro salonlarından birıni ka- zandıran Salihli Beledıye Başkanı'nın; Zonguldak, Antalya, Bursa, Samsun ve belki bılemedığimiz başka kentlerdekı amatör tiyatroculann çabalan- nı, geride bıraktığımız yılın en önemli tiyatro olayı sayıyorum. Çünkü onlar, hertürlü olanaksızlığa ve engellemelere karşın (daha geçenlerde Diyarbakır Şehır Tiyatrosu yönetmenine, oyunda kullandığı bir Kürtçe şarkı yüzünden hapis cezası verildi), mücadeleyi yılmadan sürdürüyorlar. Kültür-sanat alanının yerel yönetimlere devrınin olumlu-olum- suz yanları tartışılırken, sanat adına hiçbir şey yap- mayan binlerce belediye başkanının ellerindeki yetkileri nasıl kullanacağını hesaba katmakzorun- dayız elbette. Politika -yerel seçimler nedeniyle- nasılsa gün- demimizden hiç düşmüyor. Biz, gene tiyatroya dö- nelim. Nicelik açısından çok pariak bir tablo ile karşı karşıya olmadığımız ortada. Ama, nitelık açı- sından durum hiç de kötü değil. Gerek ödenekli, gerekse özel tiyatrolarımız geçen yıl içinde çok sayıda önemli oyun sergiledi. Hepsinı anımsama- ya yerimiz yetmeyeceğine göre şu günlerde de- vam etmekte olan ve bir kısmı son günlerde baş- layan oyunlar üzerınde duralım dilersenız. Istanbul Devlet Tiyatrosu'nun repertuvarında geçen yıllardan devam eden güzel oyunlar var: Martin McDonagh'ın 'Leanne'nin Güzellik Krali- çesı' (Cüneyt Çalışkur un rejisiyle), Çalışkur'un Edip Cansever'den oyunlaştırıp yönettiği 'Ben RuhiBeyNasılım?', MemetBaydur'un 'Kamyon'u (Osman Wöber'in rejisiyle), Ihsan Oktay Anar'ın 'Efrasiyab'ın Hikâyeleri' (Işıl Kasapoğlu'nun reji- siyle) ve geçen yılın ödüllerini silip süpüren Mus- tafa Avkıran'ın yönettıği 'Ayaktakımı Arasında'. Bunlann yanında, yeni başlayan iki oyuna dikkat: Gogol'un 'Müfettiş'i ve Martin Crimp'ın 'Kır'\... Bu iki oyuna yeniden dönmek üzere, Istanbul Beledi- yesi Şehır Tiyatroları'nda neler var, bakalım. Ge- çen yıl Macrt Koper'in yönettiği 'Kuş Operasyo- nu', Orhan Alkaya'nın yönettiği 'Sersem Kocanın KumazKansı'gibi başanlı oyunlar sahneleyen Şe- hir Tiyatroları'nda, bu mevsim Shakespeare'den Pirandello ya (Ağzı Çiçekli Adam), Refik Erdu- ran'dan Güngör Dilmen'e pek çok usta yazarın oyunu seçilmiş, ama reji çabalan konusunda fark- lı yorumlar var. Izleyebildiğim oyunlar içinde, Zey- nep Avcı'nın yazıp, Ragıp Yavuz'un yönettiği 'Gıl- gameş', sağlanan takım oyunculuğu kadar ulaştı- ğı estetik bütünlük açısından da etkileyiciydi. Zey- nep Avcı, tiyatro sanatını çok iyi bilen ve dili çok iyi kullanan biryazanmız. Yaptığı çevirilerin yanı sı- ra (bu mevsim özellikle iki oyundaki çalışmasının altını çizmeliyim: 'Kır' ve Akbank Prodüksiyon Tiyatrosu'nun sahnelediği 'Fernando Krapp Ba- na Mektup Yazmış"), yazar olarak daönemini vur- guluyor 'Gılgameş'\e. Geçen yıl başarılı bir 'Suç ve Ceza' uyarlaması gerçekleştiren Ragıp Yavuz da son derece ayrıntılı bir çalışma yapmış. Ve ortaya Ortadoğu kültürleri üstüne önemli bir oyun çık- mış; insanın evrensel tutkulan aşk, iktidar ve ölüm- süzlük üstüne bir kez daha düşünmemizi sağla- yan... Değinmek istediğim daha çok oyun var. Gele- cek hafta devam ederiz... vecdisayar(q yahoo.com BUGUN • AKMde 19 00 da tstanbul Devlet Senfoni Orkestrasf nın Alparslan Ertüngealp'in yönetımindeki konseri. (0 212 252 35 00) M CEMAL REŞtT REY KONSER SALONU'nda 'Gitar Festivali' kapsamında 19.30'da 'Katona Ikizler' konsen. (0 212 246 06 95) • BABYLON'da 23.00'te The Insomniacs Tour / Arrested Development and The Spooks and Lifesavas. (0 212 292 73 68) • NARDİS JAZZ CLUB'da 22.30'da Christine Jensen, Janos Humari ve Neşet Ruacan Trio konseri. (0 212 244 63 27) • YAPI KREDİ KÜLTÜR VE SANAT SERMET ÇİFTER SALONU'nda 18 30da Cogito söyleşisi: Kusursuz çeviri mümkün mü? (0 212 473 04 44) • BtLGÎ ÜNtVTRStTESİ DOLAPDERE KAMPUSUnda Bilgi'de Tiyatro kapsamında 'Özel Bir Gün' 20.30'da. (0 212 293 50 10) • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZt'nde 20.00'de 'Fernando Krapp Bana Mektup Yazmış' adlı oyun. • BİLGİ ÜNİVERStTESİ DOLAPDERE KAMPUSUnda BUgi'de Sinema kapsamında 14.30, 19.30 ve 21.3O'da 'Coyote'nin DönüşüV 19.00'da 'Richard 3'. (0 212 293 5010) %r f
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle