20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11OCAK20O4PAZAR 14 LJJ\ kuttur(2 cumhuriyet.com.tr NuriBiige Ceylan'm çok ödüllü filmi Avrupa'nın ardından Amerika'da da gösterime giriyor Uzak' dünyaturundaASLISELÇUK 14 Ocak'ta Fransacia 40 kopyayla. ardından sı- rasıyla tsviçre, Belçika, Hollanda, ABD. Italya, tn- giltere, Portekız, Rusya, Avusturya, Kanada'da gösterime girecek olan Uzak'ın başanlı yolculu- ğu, sinema, sanatlar, çalışma yöntemi, etkilenme- leri üzerine yönetmen Nuri Biİge Ceylan ile bir söy- leşi yaptık. - Filîtüerinizde insanın yalnızlığındaki olguya yoğunlukia yer verdiğinizi söylemek olası» NURl BİLGE CEYLAN - BunJar benı zorla- yan, ılk gençliğimdıen beri acısını çektiğim konu- İar. Gençliğim yalnuzlığın karanlık zindanlann- da geçti sayılır. Arrıa insanın toplumdaki yalnız- lıgı kadar evrendelci yalnızhğı da beni ılgilendı- riyor. Bu nedenle insanın varoluşunu kozmik bir boyutla da ilişkilendirebilmeyi isterim. Belki bu nedenJe hayvanlarla insanlannortakbirkaderesa- hip olduğunu hissettirmeyı deneyen detaylar koy- maya çahşıyorum biraz. Sosyal meseleler doğru- dan ilgimi çekmiyor. Güncellik de öyle. Zamanın acunasız geçicüiği karşısında hissedilen bir tür ezik- lik duygusu kendisüıı dayatıyor. Dünyaya uçak- tan baJanca, bızi ezen, üzen bir sürii mesele ufa- Iır da insanı garip bir duygu kaplar ya, sanki her şey başka bir bütüne bağlıymış gibı bir şey. San- İci tüm bunlardan, tum yaşananlardan çok daha hayati, çok daha başat birşeylervarmış gibı. Sa- nınm, bende bu tür duygulann normalden faz- la oluşu, beni ideolojik, güncel ya da zamana bağlı meselelerden biraz uzak tutuyor. 'Slnemanın Postoyevski'sf yok* çınyorum duygusuna kapılıyor kitap okurken. - Edebiyat daha zor, sinema daha mı kolay? CEYIAN - Ilişkı kuran açısından öyle söylü- yorum. Üretım şartlan açısından bu durum kişı- ye göre değışir. Benim açımdan edebiyat zordur. Yapamayacağım birşey. Kimilen yazmaya yatkrn- dır onlara sinema zor gelebilir. - Mayıs Sıkınüsrnda Anton ÇehovVari bir ya- hnhğı görmek olasL Yahnhğuı sinemada yansıül- ması çok giiçtür. Yararlandığuuz Çeho\ esintileri sanki özgün dünyanızın ilk basamaklarmdan bi- ri CE\r LA\ - Çehov'u sinemada yansıtmak haddim değil. Ama Çehov bana hayata bakmayı öğ- retmiştir. Hayata bakışımızda bazı katalizörlerin etkisi bü- yüktür. Anne, baba gıbi. Çe- hov benim için bu katali- zörlerden biri olmuştur. - Kişileriniz vaşamın tekdüzehğini - Goetne'nin de dediği gibi "Güneşin altmda yaşanmamış hiçbir şeyyoktur" ge- neDemesmin sanat noktasmı vakaladınız. Tüm sanatlara olan ilginiz mi size bu özü sağladı? CEYLAN - Tüm sanatlara ilgilı ol- duğumu sanmıyorum ama sanatlann arasında çok da fark yok. Hepsıni kul- lanarak size önemli gelenı ifade edebı- lirsiniz. Ama bazı sanatlann ıfade po- tansiyelinın daha fazla olabileceğini de kabul ermek lazım. Bana göre edebi- yat, içlerinde en güçlü olanı. tnsan ru- hunun derinliklenne en fazla nüfuz et- me kabiliyetine sahip olanı. Sinemanın yarattığı en büyük eserlerle en büyük romanlan karşılaştırdığımda sinema- nın henüz o derinliğe ulaşamadığını dü- şünüyorum. Beni en çok etkileyen film ile en çok etkileyen romanın ruhumda- ki etkilerini karşılaştırdığımda da aynı şeyi görüyorum. Sinema henüz bir Dos- toyevski çıkarabilmiş değıl. Belki yeni bir sanat olduğu için, belki de sinema sanatında bu potansiyel zaten yok, bi- «U>' lemiyorum. Edebiyat okurun hayal gü- cünü de devreye sokuyor. En büyük avan- tajı bu. Sinema. edebiyata göre elbette yeni bir sanat olduğu için henüz keşfedilmemiş birta- kım gizli güçler banndrnyor olabilir, bilemiyo- rum. Öte yandan. edebiyatm kudretinin zen- ginliğine İcarşın günümüz şartlannda ilişkiye girilmesi zor bir sanat haline geldiğini de söy- lemek lazım. Çünkü insanlar kolay şeyleri sevi- yor, kitap okumak ise görece yorucu ve vakit alı- yor. Bir film ne kadar ağır olursa olsun iki saat- te bitiyor sonuçta. Bir romanı okumak ise en az 3-5 gün gerektinyor. Televizyon gibi eğlendi- rici ve hazmı kolay, ınternet gibi interaktif şey- lerin yarunda tercih edilmesi zorlaşıyor. Bir- çok insan zaman boşa geçiyor, bir şeyleri ka- çok güçlü duyumsuyorlar. Çehov'nn karakterieri de böy ledir. Çoğu yakmırlar fakat yine de gelecek- te iyinin birgün kazanacağnun attmı çizerier. 2004'te Çehov yaşasaydı ülkesini ve dünya\ı nasıl değer- lendJrirdi? CEYLAN - Çok şey değişmezdi. Karakterieri umutlarını gelecek yüzyıllara bağlayarak yine 2100 yılında hayat daha güzel olacak diye sızla- nırlardı. Buna inandığından değil, ama böyle dü- şünmek ona iyi geldiğinden dolayı. Yoksa Çe- hov'un karakterlerine sık sık söylettiği gibi gele- ceğe yönelik umut dolu sözlerine. insanlığı aydın- lık bir geleceğın beklediğine inandığıru ke- sinlikle sanmıyorum. Bana göre Çehov in- sanın doğasını tanıdıkça derin bir umut- suzluğa düşmüş son derece karamsar bir yazardır. Ama bu trajik hissedişi katlanılır kılmak adına eserlerine bi- raz mizah öğeleri katmış, alaycı bir ba- kış getirmiştir. Bugün yaşıyor olsa yi- ne o zaman olduğu gibi hiçbır ideolo- jiye bağlanmazdı diye düşünüyorum. 'Sanatçı gerçekçl düşünmeli' - Tzak'taki kahramanlannız kendi- leri ve yaşadıklan dönem için umutiu görünmüyorlar. CEYLAN - Karakterlerimin ya da fıhnlenmın umutiu mesajlar taşı- malan gerektiğini düşünmüyorum Sadece gerçekçi olmaya çahşı- yorum. Ama söylemelıyım ki ben de insanlığın geleceği için çok aydınlık duygular taşıyan biri değilim. Bunu da dün- yanın gidişatından önce ken- di ruhumdan bilıyorum. Bu da fılmlerime ve karakterle- ilmlerimin umutiu mesajlar taşımalan gerektiğini düşünmüyorum. Sadece gerçekçi olmaya çahşıyorum. Ama söylemeliyim ki ben de insanlığın geleceği için çok aydınlık duygular taşıyan biri değilim.' rime yansıyabilir. Aynca çoğu filmde karşıma çı- kan "Filmİer bir umut mesajı taşımalı" klişesi be- ni rahatsız eden bir şey. Sanat dünyasının yarattı- ğı bu tarz bir beklenh birçok sanatçıyı gerçekçi düşünmekten uzaklaştınyor ve belli şablonlara zorluyor. - Türk aydmmın şu çok tarüşılan konumu, yani kimtik sorunu, Doğu ile Bati arasında kahşından mı kaynaklamyor? Ashnda bu kesişme noktası dü- şünsel zenginliğin de bir kaynağı olamaz mı? CEYLAN - Böyle de denebilir ama bu durum Doğu ile Batı arasında kalmaktan çok Türldye'nın üçüncü dünya konumundan kaynaklamyor. Ar- jantin ya da Meksika aydınının da bizden farklı durumda olduğunu sanmıyorum. Sonuçta azgeliş- miş ülkeler, kültürünü yıllardır türlü yollarla da- yatan Batı'ya öykünüyorlar. Emperyalizm. azge- lişmiş ülkelerin, kendi kültür ve geleneklerini ha- fifçe utanılması gereken şeylermiş gibi hissettır- meyi başarmıştır. Üstelik bu etkı öncelikle kendı- siyle iletişim kurma olanaklan daha gelişmış olan üçüncü dünya aydınlan ve entelekrüellen üzerin- de etkili olur. Böyle olunca da ötekinin bakışını benimseyen üçüncü dünya entelektüelleri, kendi geleneklerini ve törenlerini. cehaletin doğurduğu aşınlıklar olarak görmeye başlar. Türk ınsanmın Doğulu özellikler içerdiğine inanıyorum. Ama Doğu ile Batı arasında kalışın düşünsel zenginli- ğin kaynağı olabileceği fikri, bana her zaman bi- raz züğürt tesellisi duygusu vermiştir. Bılmıyorum, belki yine de böyle bir zenginlikten söz edilebilir ama Türk insanının ait olduğu Doğulu özellıkle- ri ile Batı'ya öykünmesi daha uyumsuz bir görün- tü çıkarmıyor mu aynı zamanda. 'Baflımsız olmaya zorunluydum' - Fihnkrinizi .Vdan Z'ye küçük bir ekiple ger- çekfeştirtyorsunuz. Çahşmaıuzmriinıüeünizden ge- çiyor. Yerteşiksistemin dışında durmak,güç- lüklerine karşm sizeözgürtük sağh\OT de- P m i ? CEYLAN - Tabii ki filmlenm alışıl- mış sinemanın biraz dışında olduğu için sistemin dışında kalmaya da zorunluy- dum. Çünkü sistem de beni içine almaz- dı zaten. Bağımsızlık, seçimden çok zo- runluktu yani. Filmlerimi oturmuş siste- min içinden geçerek yapmak pek mümkün değildı. Akıbeti belli ohnayan, sonucu be- nim için bile kestırilemeyen projelerdı •«i»' bunlar. Rıskli projeler. Sistemin ise doğal olarak daha fazla kesinliğe ve garantiye ih- tiyacı var. - Ozgün bir sinema diüniz oluştu. \aklaşınum- zm karşıhklannı da yetkinükle aldınız. Bu nokta sonraki projelerinizde sizi zortayacak mı? CEYLAN - Hayır. Sonuçta belli bir alışkanlık kazandım. Hayal ettiklerimle ortaya çıkanfihnara- sındaki uçurum da giderek azahyor. Bu da korku- lanmı biraz azaltıyor. îlk fılmimi çekerken sağlı- ğım biraz bozuhnuş, saçlanm birden ağarmıştı. Ar- tık olaylara daha sakin birbakış geliştirebiliyorum. Piyasanın beklentileri, doğrusu üzerimde birbas- kı oluşturmuyor. Uluslararası platfoıma çıkmak- sa ancak işimi kolaylaşunr. Hem maddi açıdan oh- naklar belirir ki bu benim için zaten hiçbır -cnıan fazla problem olmamıştır; hem de sinemada da- ha garip ya da aynksı sayılabilecek yaklaşımlann ya da denemelerim için daha fazla hak hissede- rim. Ama en önemlisi. kaynağını tam olarak an- layamadığım o sinir bozucu endişenin yok olup gitmesine seviniyorum. Asıl bu beni özgür kılı- yor. Yani eskiye göre sisteme belki daha yakın durmama rağmen duygusal olarak sistemden da- ha bağımsız hissettiğim söylenebilir. OnatKutlar anılıyor Kültür Servisi - Onat Kutlar. ölümünün dokuzuncu yılında anılıyor. 30 Aralık'ta Marmara Oteli'nde bomba patlaması sonucu ağır yaralanan ve 11 Ocak 1996'dayaşam savaşmı kaybeden Kutlar'ın Aşiyan'daki mezan başında bugün saat 12.00'de buluşulacak. Uluslararası PEN Kulüpleri Federasyonu Türkiye Merkezi'nin düzenlediği, akşam 20.00'de Beyoğlu Çatı Restorantı'ndaki y_emekte, Kuruluş Başkanı Üstûn .4kmen. düşün ve yazın dünyasının temsilcileri ve Kutlar'ın dostlan bir araya gelecek. Kültür yaşamımızın önemli isimlerinden olan Kutlar, tstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde eğitimini tamamlamasının ardından iki yıl Paris'te kaldı. Dergi ve reklam ajansı deneyimlerinin ardından yazın dünyasına şurleriyle adım atan Kutlar'ın yapıtlan, ilkkez 1952-54yıllan arasında 'Hisar', 'Kûçük DergT ve 'tlke' dergilerinde yayımlandı. Ardından. öykü, sinema eleştirisi ve deneme alanlannda da yazdı. 1959 yılında yayımlanan 'İshak' adlı ilk ve tek öykü kitabıyla, Türk Dil Kurumu 1960 Öykü Ödülü'nü kazandı. Sinema yazılan ve denemeleri, 'Me\dan', 'Yeni a', 'Yürüyüş 1 , 'Milhjet Sanat'. 'Gösteri' vb. dergıîerde yayımlanan Kutlar, kuruculanndan olduğu Sinematek Derneği'nde yönetıcilik de yaptı. Ferit Edgü'nün 'O' adlı romanından beyazperdeye uyarladığı 'Hakkâri'de Bir Mevsün' ile Berlin ve 2. Akdeniz Film Festivalleri'nde ödül alarak başansını uluslarası platforma taşıdı. Diğer yapıtlan arasında 'Perah Bü- Aşk İçin Divan' (şur - 1986), Sinoma BirŞenliktir- (sinema yazılan - 1985) gıbi kitaplannın yani sıra, 'Yusuf DeKenan'(İ979)ve 'Hazal'(1986)filmlerinin senaryolan sayılabilir. 'Nasılyaşayamğımızısinemadanöğrendik' A. u varguluyor. - Sinemayla ilk tanışmanız nasıl oldu, nelerden etkilendiniz? CEYLAN - Biz kuşak olarak. sinema açısından çok hassas bir dönemde ya- şadık. Televizyon öncesi zamanlan bi- len bir kuşağız. Sinema. TV öncesinde bugün o zamanlan bilmeyen kımsenin anlayamayacağı bir fenomendi. 150 se- ne önce tıyatro, opera insanlar üzerin- de nasıl etki bırakıyor- sa sinema da öyle etki- lıydi. Bir bilet alabıl- mek için kaç kere elbi- selerimin parçalandığı- nı bilirim. O yıllar na- sıl yaşayacağımızı. na- sıl yaşamamız gerekti- ğini bize sinema öğre- tirdi. Filmlerin etkisin- den günlerce kurtula- mazdık. Böyle bir ço- cukluktan geçtik. Ha- tırhyorum. Yenice"dey- ken bir gün uçurtma uçuruyordum, ablamla kız arkadaşını gördüm, 'Sinemaya gittik' dedi- ler, beni nıye çağırma- dımz dedım. O anda o kadar büyük bir acı duydum ki o filme gıdemedığim ıçın. O duyguyu şimdi bile çok net ha- tırlıyorum. Yenice'debiryazhk. birkış- lık sinema vardı, üç bin nüfuslu küçük bir kasabaydı. Tam hatırlamıyorum ama ilk seyrettiğim film sanınm Poseydon Macerası'na benzeyen siyah-beyaz bir macera filmiydi; bir ahtapot bir gemi- ye saldınyordu... Fılmin üzerimdeki et- üz elli yıl önce tiyatro, opera neyse, insanlar üzerinde nasıl etki bırakıyorsa, sinema da öyle etkiliydi. Bir bilet alabilmek için kaç kere elbiselerimin parçalandığını bilirim.' kisini anlatmama gerek bile yok. Son- ra Cüneyt Arkuı en büyük kahramanı- mız oldu. Gecelen yatağa yattığımda kendimi onun gibi bir kahraman olarak hayal etmeye çalıştığım kaç gecem ol- muştur. Artık sinemamn o kudreti. o büyülü havası kalmadı tabii. Günümüz- de etkiler çok kısa sürüyor. O yıllarda sinemadan çok etkileniyordum ama bu bende bir film yapma is- teği yaratmıyordu. Zira- at mühendisi babamm Amenka'dan getirdiği ilkel bir fotoğraf maki- nesi vardı, o tavan ara- smda bir büyü aletı gibı dururdu, onun orada dur- ması hayal gücümü çok zenginleştiren bir şeydi. Babam Büyük İskender hayranıydı: bizi devam- lı harabelere götürürdü; bu. düş gücünü çocuklar- da zenginleştiren bir şey. Istanbul'da yaşamaya başladığımız sıralarda, 11-12 yaşındayken bır doğum günümde, birisi Jules Verne'in "80 Günde Devriâlem" kitabmı, birisi de bir fotoğraf kitabı ver- miştı: orada da karanlık oda anlatılıyor- du; bu bana eğlencelı bir oyun gibi gö- rünmüştü. Çocuklara alman hediyeler bence çok önemli; çünkü çocuk ruhun- da ufacık bir şey çok büyük bir kapıyı açabıliyor. Belki de o kitaplar bana he- diye edilmemiş olsaydı bugün pekâlâ mü- heıidislik yapıyor olabilirdım. Bir Ada Hikayesi ve tüm kitaplarıyla Yasar Kemal Yaşar Kemal HRATSUYUKAN AiaYOR 8AKSANA BtrA&Hıbij/csıt r "Yaşar Kemal çağdaş dünyanın en bûyuk anlatıcılarından bırıdir Önu okumak yaşamın kendısinı anlamaktır O. korkusuz bır kahraman gibı yazıyor" John Berger *4. kitap çok yakında Yapt Kredı Yayınlan'nda GdO ı* WE> SfTSSİ • *-ww yarıf-ily.'j' u « « w ı MUt IMTTI 713 * KÜLTÛK İANAT
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle