Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 EYLÜL 2003 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
DISBASIN
Geçen hafta yaşamını yitiren Edward Said'in Ortadoğu'daki emperyalist oyunlarla ilgili yazısmı yayımlıyoruz
Emperyal yaklaşımlarEDVVARDSAID
Büyük modern jnparatorluklar asla yal-
nzca asken güçle değil, onu harekete ge-
çren, kullanımasokan; baski. inanç ve oto-
ntenin günlük pratüderiyle pekiştiren şey
sıyesinde varlıkl&Tiu sürdürdüler. tngilte-
re. Hındistan'ın uçsuz bucaksız toprakla-
rmı yalnızca bırkaç bın sömürge suba-
y. ve çoğu Hintli olan bundan bıraz da-
hı fazla askerle }önetiyordu. Fransa ay-
nşeyi Kuzey AfrikaveÇinHındi'nde, Hol-
landahlar Endonezya'da, Portekiz ve Bel-
çıkalılar da Afrika'da yapıyordu. Anah-
tar unsur; birinin bakışını kendine tabi ha-
legetirme. tarihinı kendi bakış açısına uy-
gun olarak inşa etme, halkını kadenne ken-
dısî karar vermeyen ve uzaktaki yöneticı-
lerin onlar için en iyisini düşündüğü te-
baa olarak görerek uzaktaki bir yabancı ger-
çekliğe bakmayı ıçeren emperyal yakla-
şundır. Böyle bir gönüllü yaklaşımdan. em-
peryalızmin iyi kalpli ve gerekli bir şey ol-
duğu teonsi de dahıl, gerçek ülküler geli-
şir Imparatorluğu bir arada tutan kavram-
sal tutkal üzerıne yapılan en zekıce yorum-
lardan bırinde, yazar Joseph Conrad şunu
söylüyordu: "Çoğu zaman. bizden farklı
bir teni ve daha düz bir burnu olanlann
elinden atanak anlamına gelen dünyanın fet-
hidikkarücebaktığınızdahoşbirş«>değil-
dir. Bu borcu yavaş yavaş ödemenin tek yo-
hı ülkü sahibi olmaknr. Onu geri verme ül-
kıisii. Duygusal ve sahte bir iddia değil, an-
cak bir ülkü. Ve bu ülküve bağfa olarak ken-
di yaratabiteceğiniz. önünde boyun eğece-
ğiniz ve bir kurban vereceğmiz bentike ol-
mayan bir inanış."
Bu geçerliliğini sürdürdüğü sürece, pek
çok sömürge yönetiminin yanlış da olsa
yaptığı gibi emperyal otonte ile işbirliği yap-
mak tek yoldu. Emperyal bakış açısı ıle
yerel olan arasındaki diyalektik, kaçınılmaz
olarak karşıt ve geçici olduğundan sonra-
ki bir tarihte, yöneten ve yönetilen arasın-
daki uzlaşmazlık sınırlandınlamaz, Ceza-
yir ve Hindistan'da olduğu gibi ayaklanma-
lar sömürge savaşına dönüşür
Arap ve Müslüman dünyasında Ameri-
kan yönetimi söz konusu olduğunda he-
nüz bu noktadan oldukça uzaktayız. En
azından tkinci Dünya Savaşf ndan ben
ABD'nin buradaki stratejik çıkar- — ^
lan. petrolün erişimini güvence al-
tına almak (ve daha yakından kont-
rol ermçk) ve ikinci olarak da ts-
raiiinkomşuianüzerindekiböige- acıların uzamasına ve daha uç direniş biçimlerinin ortava çıkmasına vol
sel egemenlığinin ve güçlü olma-
sının büyük malıyetinı garantilemek
şeklindeydı.
karar veren. bilgi toplayan ve politika ge-
liştiren aygıtın. yalnızca Arap ve Müslüman-
lara değil. Amerikalılara da bu fikırleri da-
yatması engellenemedı.
Amerikan diplomasısı, Arap dili ve
edebiyatı uzmanlan olarak nıteleyebilece-
ğimiz başlıkta, tsrail lobisinin başını çek-
tiği bir sistematik saldm tarafından düzen-
li olarak zayıflatılıyor. Irak'taki 150 bin ki-
şilik ABD birliği içuıde Arapça bilenlerin
sayısı bir avuç kışiyi geçmez.
David Ignatius. 14 Temmuz tarihli ve
-VVashington Arapça uzmanlannm eksik-
Kğminbedeliıuödüyor''(http: www.dailys-
tar.com.lb opinıon' 14.07 03v
b.asp)başlık-
lerinde kullarulabilecek sözcükleri içeren
Hitlertarzı bölümü).
Arap dünyasını görmeye gelen çok sayı-
da Amerikalı. buranın terorizm ve dınci fa-
natızmın yeniden üretildiği, anridemokra-
tik ve antisemitık kotu myetlı dın adamla-
n tarafindan, gençlik içinde karşılıksız .Ame-
rikan karşıthğının zararlı bırbiçimde telkin
edıldiği tehlıkeli bir yer oldugu inancına
sahiptir Böyle durumlarda bılgisizlik doğ-
rudan bilgiye çe\Tİhr Burada "bizi" seven
bir lider ortaya çıktığında -orneğin, tran Şa-
hı ya da Enver Sedat gıbı- Amerikalı lar,
onun işlen "bizinı için1
" \ eya "bizinı yapö-
ğunız" gibi yapan cesur ve vizyon sahibı bir
s<aid, "Emperyal yaklaşımların bozulması, Ortadoğu toplumunda
açarak dahafazla bozulma yaratıyor " diyor.
Halklar tam tersinl düsündü
.Amerika'nınki de dahıl. bütün impara-
torluklar düzenli olarak kendisine ve dün-
yaya, diğer imparatorluklara benzemediği-
ni ve doğrudan veya dolaylı olarak yönet-
tıği topraklan ve halklan yağmalama ve
kontrol etme değil, eğitme ve özgürleştir-
me misyonu olduğunu söyler. Bugüne dek
bu iddialar oralarda yaşayan halklar tara-
findan paylaşılmadı. Onlar çoğu durumda
tam tersini düşündüler. Bununla bırlikte,
Amerika'daki. Arap'îslam dünyası üzerine
lı yazısında, "Arapça uzmanlan yalnızca
Araplan harekete geçirmekle kalmryoriar,
Araplann kendini kandırma eğilûnlerini
de güçlendiriyorlar" diyerek asıl sorunun
bu olduğunu söyleyen Francis Fukuya-
ma'dan yaptığı almtıyla bu noktayı çok iyi
vurguluyordu. Buülkede Arapça bılgisi ve
sınırsız Arap kültürel geleneğiyle biraz ta-
nışık olma durumu tsrail için bir tehdit ola-
rak görülmeye neden olabilir. Medya, Arap-
lar hakkında en değersiz ırkçı kalıplan ya-
yıyor. (Örneğm, bkz. Cynthia Ozkk'in 30
Haziran'da Wall Street Joumal'daki Filis-
tinliler için, yalnızca Nümberg mahkeme-
kişi olduğunu varsayarlar. Çoğu zaman
onun, emperyalist güç oyunımun gereğı ola-
rak hüküm süren otoriteye boyun eğmek
yerine bizim paylaştığımız ilkelerle hareket
ettiğı için ayakta kaldığı gözden kaçar. Bir
suikasta kurban gitmesinin üzerinden nere-
deyse çeyrek yüzyıl geçmiş olan Enver Se-
dat'ın unutulmuş ve popüler olmayan bir ki-
şi olduğunu söylemek abartı olmaz. Çün-
kü Mısırlılann çoğu onu öncelikle Mısır'a
değil. Amerika'ya hizmet eden biri olarak
görüyor. Emperyal yaklaşımlann bozulma-
sı. Ortadoğu toplumunda acılann uzaması
ve daha uç direniş ve kendini kanıtlama bi-
çimlerinin ortaya çıkmasına yol açarak da-
ha fazla bozulma yarahyor.
Flllstlnlller lcln doflru...
Bu, ağır bir biçimde eleşhrilen Arafat'ın
değil. Vlahmud Abbas'ın (Ebu Mazen) li-
derleri olmasına izın veren ve bu yolla re-
form yaptıklan düşünülen Filistinliler için
büyük ölçüde dogrudur. Ancak bu emper-
yal yorumlama sonınudur; gerçeğin kendı-
si değil. Hem tsrail hem de ABD, Arafat'ı,
geçmişteki tüm ıddialan silecek ve tsrail'in
son zaferini temsil edecek yerleşim avan-
tajının elde edilmesinin önünde engel ola-
— — rak görüyor. Benim yıllardır eleş-
tirdiğim, ama 1996'da yasal olarak
seçildiği ve hiçbir Filistinlinin ya-
nına bile yaklaşamadığı bir meşru-
iyete sahip olduğu için tüm dünya-
da hâlâ Filistın lideri olarak görü-
len Arafat'ınbirönemiyok Bun-
dan başka, bugün hem Arafat yö-
netimıne hem de tslamcılara karşı olan ba-
ğımsız ve tutarlı bir Filistin muhalefeti (Ba-
ğımsız Ulusal Inisiyatif) var. Ancak dikkat
çekmiyor, çünkü Amenkalılar ve Israılliler,
bize hiçbir durumda sorun çıkarmayacak uy-
sal bir konuşmacı arzu ediyorlar..... Bu mı-
yopluktur, gerçekte emperyal bakışın kib-
ri ve körlüğüdür. Bu kalıp Amenka'run
Irak'a, Suudi Arabistan'a ve tüm diğerlen-
ne bakışında tekrarlanıyor. Bu yaklaşımla-
nn temel sorunuyetersiz ve ideolojık olma-
landır Amerikalılara Araplar ve Müslü-
manlar hakkmda fıkir vermez. onlann ol-
masını tercih ettikleri yolla bilgi sağlar.
Büyük ve çok zengin bir ülkenin Irak'ı
bu kadar hazırlıksız, yetersiz ve kötü yö-
netilen bir biçunde işgal etmesi entelektü-
el temelde bir karikatür oluştunıyor ve Pa-
ul \VoBowitz gibi orta zekâlı bir bürokrahn
bu denli becenksiz politikalar jürütürken
ayru zamanda insanlan ne yaptığını bildı-
ğine ikna etmesi de ınsanı şaşırtıyor.
Bu özel emperyal bakış açısırun altında
yatan, Araplara bır halk olarak kendı ka-
derini tayin hakkını vermeye ızin verme-
yen, kökü eskılerde bır oryantalist yakla-
şımdır. Onlann düsünceleri farklıdır, man-
tıksızdır. gerçeği söyleyemezler, kökten yı-
kıcı ve öldürücüdürler. Napol>»n'un 1798 'de
Mısır'ı ışgal etmesinden bu yana -Arap dün-
yasında, halklann büyük çoğunluğu için
hiç dile getirilmeyen bir sefalet...
Ve gerçekten de kimı yararlanyla, bu ön-
cüllere dayalı bir emperyal varoluş hiç ke-
sintiye uğramadı. Zehrini mümkiin olan
her yolla .Araplara boşaltan Bernard Lewis
ve Fuad Acanıi gibi ABD danışmanlarmın
tatlı sözlenne öyle alıştınldık ki nasılsa
doğru bir şey yaptıgımızı ve Araplann böy-
le olduğunu düşünür olduk.
Ö)'le ki bu ateşe körükle gıden. Bush yö-
netimının kritık köşebaşlannı tutan neocon-
lar tarafindan da hiç eleştinhneden payla-
şılan bir tsrail dogması oldu. Dünyanın,
ABD iktidannın mümkün olduğunca gös-
tenşsiz bır şekılde ifade edilmesinin temel
sorun olduğu bir bölgesinde yıllardır kar-
gaşa ve sefalet içindeyiz. Ancak ne pahasina
ve ne amaçla1
(El Ahram - 30 Temmuz 2003)
vvesley Clark'ın baskan adaylıği:
Neocon 'ların
yeni numarasıVVAYNEMADSEN
Kimse neoconlann (yeni muha-
fazakârlar) inatçı olmadıklarını söy-
leyemez. Neoconlann son oyunu
emekli General Wesley Oark'ı bir
Demokrat başkan adayı olarak sah-
neye sürmek. Ancak herhangi bır
Demokrat değil, bir "Yeni Demok-
rat" olarak. JoeLJeberman'm aday-
lığı için bastıran aynı ekip, belli ki
kendilenni sağlama alıp Howard
Dean. John Kerry ya da Dkk Gep-
hardt gıbı diğer demokrat adaylar-
dan birimn kazanması durumunda,
yönetımdeki etkilerini sürdürebıl-
mek içm Clark'm da olası başkan
yardımcısı ada>ı olarak yanşması-
nıistiyorlar Lieberman'ınDemok-
rat Parti başkan adaylan arasında
yapılacak seçimı kaybetmesi duru-
munda da Clark'ı onun yenne sür-
meyi planlıyorlar
"Yeni Demokrat" (neoconlar) al-
gı yönetimi (yani yalan söyleme)
o>'ununda Cumhunyetçi neoconlar
DkkCheney,Paul\Vol-
fowitz ve DonaJd Rums-
feld kadar ustalar.
Clark'ın başkanlığa
aday olduğunu Lirtle
Rock'ta açıklaması ırya-
n ışaretlennden bni. Bu-
rası, neo con Demokra-
tik Liderlik Konseyi'nin
(DLC) "Mekkesi" sa-
yılıyor. DLC, az tam-
nan bir vali olan Bill
CIiıton'ıLıttleRock'tan
Beyaz Saray'a gönder-
mişti. Gerçi Clinton'ın.
DLC nin umduğu ka-
dar muhafazakâr olma-
dığı zamanla ortaya çık-
U. Ancak küreselleşme-
ye verdiği destek ve
Amerikan askeri gücünün yurtdı-
şında kullanımı konusunda seçicı
da\Tanması, neoconlar adına önem-
li başanlardı. Şimdi gelelim Wesley
Clarka Hillarv Clinton gibi Clark
da Lıttle Rock'a Chicago'dan gelmiş.
Ve neredeyse eskı First Lady kadar
hırslı. Clark aynca asabı kişiliğıyle
de tanuuyor. Pentagon kaynaklan-
na göre, Haziran 1996-Temmuz 1997
arasında Panama'daki ABD Güney
Komutanhğı'nın başı olan Clark,
Latin Amerikalı savunma bakanla-
nna ve komutanlara emir vermek-
ten hoşlanırdı. Clark. Hitler'in bom-
bardımanlanndan sonra ilk defa bü-
yük bir Avrupa kentinin (Belgrad)
hav'adan bombalanmasına önayak
olması bir yana. neredeyse Koso-
va'daki Rus banş güçleriyle NATO
güçleri arasında silahlı bir çatışma
başlatıyordu. tngiliz hükümetinin.
ABD Savunma Bakanı WHMam Co-
hen'ın ve ABD Genelkurmay Baş-
kam Hugh Sbelton'ın müdahalele-
ri sayesinde Clark'ın III. Dünya Sa-
vaşı'nı başlatması son anda engel-
lenebildi. Clark'm, Rus uçaklaraun
Kosova'daki Priştıne Havaalanı'na
• "Yeni
Demokrat"
(neoconlar)
algı yönetimi
(yani yalan
söyleme)
oyununda
Cufnhuriyetçi
neoconlar Dick
Cheney, Paul
Wolfowitz ve
Donald
Rumsfeld
kadar ustalar.
ınişlerinin zorla engellenmesi emri
karşısında tngiliz Tuğgeneral Mk-
hael Jacksoa -Efendim. sizin için
III. Dünya Savaşı'nı baslarmayaca-
ğnn" yarutmı verdi Koso\ a'dakı ba-
nş güçlerininbaşı olan Jackson'a dö-
nemin Ingılız başbakanından da des-
tek gelince Clark geri adım atmak
zorunda kaldı. Cohen, görev süre-
simn dolmasına üç ay kala Clark'ı
NATO komutanlığından aldı.
ClarL NATO komutanı olmadan
önce ABD Genelkurmay Başkanlı-
ğı'nda Stratejik Plan ve Politika Yö-
neticiliği yapıyordu. Bu göz önüne
alındığında Clark'm, aralannda Su-
udi Arabistan, tran, Ürdün ve Mı-
sır'ın da olduğu zengin Müslüman
ülkelerden Bosna yönetimiru sılah-
landıımak için gelen bağışlann pe-
kâlâ farkmda olduğu ve bü\oik ola-
sılıkla da desteklediğı düşünülebi-
lır. Bu ülkeler, Boşnaklara silah alın-
ması ve askeri eğitim sağlanması
için Bosna Savunma Fonu adı veri-
len bir kurum üzerinden Amerikan
kasalanna milyonlarca
dolar akıttı. Boşnaklara
askeri eğitimi, Profes-
yonel Askeri Kaynaklar
Şırk. (MPRI) gibi özel
şırketleT veriyordu. Pe-
İa, Bosna'ya gönderilen
bu pararun ve silahlann
"ortadan kayboian'' kıs-
mı kimlerin eline geçmiş
olabihr? El Kaide ve tran
Cumhuriyet Muhafizla-
n'nınbirunlerine... Da-
ha da ilginci, General
Clark'ın Bosna strateji-
sinin nerelere uzandı-
ğı... Washington'dan
kaynaklara göre, Bosna
Savunma Fonu'nu ku-
ran hukuk fırması. şu
anki Pentagon yetkilisi ve önde ge-
len neoconlardan Douglas Feith'e
ait Feith and Zell firmasmdan baş-
kası değil O sıralar, Feith and Zell
firmasının operasyonlanna yardım-
cı olan kişi ise Donald Rumsfeldın
bugünkü Savunma Polıtıkası Kuru-
lu'nun üyesı Rkhard Perle. Feith de
Perle de 1995 Dayton Banş Görüş-
meleri sırasında Boşnak heyetine
danışmanlık yapıyordu. Bush'la ge-
çen dört jıldan sonra Demokrat Par-
tı içindeki neoconlar bizı Clark'ın
"savaş karşıti" olduğuna ikna etme-
ye çalışıyorlar Siz bunu Sırbistan,
Kosova ve Karadağ'daki insanlara an-
latmaya çalışın. Bunu. Kolombiya
ya da Bolivya'da aılesmı besleme-
ye çalışan koka çiftçisine anlatın.
Bir kez daha neoconlann oyunlan-
na kanmayalım. Bush'dan, Che-
ney'den, neoconlardan ve onlann
düzmece savaşlanndan bıkhysanız
Clark çözüm değil. O, her zaman
Amerikan halkının büyük aldan-
masımn bır parçası olmuştur ve ol-
maya devam etmektedir.
(Counterpunch -18 Eylül)
întifada entelektüeli kansereyenikdüştü
Ortadoğu ve kültür tarihi üzerine çataşmalamia tanınan
Fffistinli aydın Edward Said, geçen hafta ABD'de
yaşamını >itirdi. Said, 2001 'de Lübnan-İsrafl sınır kapısı
Bab-el Farma'dan lsrail tarafina •'simgesel olarak" taş
atmışü. Said'in bu eylemine Amerikan Yahudi
lobisinden bü>ük tepki gelmiş, Columbia
İ niversitesinden atıbnası bile gündeme getanişti. Said'in
anısma, eski yazrianndan birini vayımhyoruz.»
Paris-Berlin-Londra ekseni şartIrak, Ortadoğu ve Afganıstan'daki kötü-
ye gidiş Amerika'nın süper güç efsanesini
bozguna uğratmışa benziyor. Bu durum
Avrupa'nın dış politikada daha etkin olma
arzusunu tetıkleyebilir. VVashington'un bu
bölgelerdekı askeri gücü olaylan kont-
rol etmesıne arük yetmiyor. ABD, Irak'ta yar-
dım istemek zorunda kaldı. ABD bu-
nu bir super güç havasında ve sıkıntılan-
nı inkâr ederek yapsa da durum çok açık.
Bugüne kadar ABD'nin yaşadığı zorluk-
lar karşısında "memnuniyıet'" duymakla ye-
tinen Avrupa ülkeleri de sonunda bölgesel
krizlere bulaştıklanm fark ettıler.
Avrupalılar, Irak konusundaki fikir ayn-
lıklanm ortadan kaldırmak ve Atlantik in
diğer kı>nsıyla daha uygun birzemin- ^ - ^
de ilişki kurmak için son gelişme-
lerdenyararlanabilir. Zaman bunaıry-
gun. Kongre ve demokratlar tara-
findan sıkıştınlanGeorgeBıısh. ödün
vermek zorunda kalabihr. Irak'ta
ölen her asker Bush'un başkanhk
seçiminde başansızlığa uğrama ola-
sılığmı güçlendiriyor. Peki A\Tupa- ~^~~
lılar kendilerini, ortak hareket ederek "çok
yanhhk ve hukukun üstünlüğü"ne dayalı,
"Avrupa imzah" bir mesaj verebilecek güç-
te görüyorlar mı? Bu soruya yanıt vermek
zor. ancak Avrupa liderlen de bu soruyu da-
ha sık sormaya başladılar. Bir diplomatın
yaptığı değerlendirme ise pek iç açıcı gö-
rünmüyor:
"Irak'ta,diktatörün devrilmesinden son-
ra demokrasiye geçiş süreci yerini çatışma-
lara bıraktı. Ortadoğu banş süreci yine ba-
şansızhkla sonuçlandı. Afganistan'da sular
durulmuyor. Böyle bir tablonun uluslarara-
sı kamuoyunun beklentilerini karşüaması
beklenemez," Irak. Amerikan stratejisinin
tipik bır örneğinı oluştunıyor: ABD ilk baş-
ta kendine çok fazla güveniyor. ama mü-
dahale ettıği her bölgede Amerikan karşıt-
lığı daha da şıddetleniyor.
Afganistan'a u> gulanan model, sorunla-
n çözemedi "Sonsuz Ozgürlük" operasyo-
nuna kaülan 11 bin asker. Talibanla baş et-
mek için savaş ağalanyla işbirliği yapıyor.
Bu işbirliği Hamid Karzai'nin savaş ağa-
lanna otoritesıni kabul ettirmeye dayalı po-
litıkasmı zedeliyor. Bir NATO yetkilisine
göre. Balkanlar'da izlenen model Afganis-
tan'da uygulansaydı ülkenin ıstikrara ka-
vuşması için ikı milyon yabancı asker ge-
rekecekti Ya Ortadoğu için ne kadar asker
gerekiyor'1
Filistinliler ve Araplar Avru-
pa'nın varlığmı hissettirmesıni istiyor. An-
ngilizler, Fransızlar ve Almanlar artık
daha sık görüşüyor. Çünkü varacakları bir
anlaşmanın, AB üzerinde güçlü bir etkiye
sahip olacağını biliyorlar.
cak, geçmiş deneyimler. ABD, Rusya, BM
ve AB "döıUüsünün". ABD desteği ol-
madan ilerleme kaydedemedigini gösten-
yor. A\Tupa, bu kadercıliğe mi ortak olma-
lı. yoksa diplomatik bır önderlığe mı soyun-
rnâlı0
Önderliği seçmesi ancak iki yolla müm-
kün olabilir Birincisı. 2. Dünya Savaşı'nda-
kı Marshall yardımından beri pek başvurul-
mayan "Transadantikişbiröği"mn yeniden
canlandınlması. tkıncisi ise AvTupa'nın dış
politikada tek ses olması. Irak'ta bugün için
öncelik ABD'nin Iraklılann yer aldığı ulus-
lararası bır geçış yönetimini kabul etmesi
ve böylece ABD hımayesınin son bulma-
sıdu-. Ancak, bırleşik bir Avrupa'nın yolu
Londra'dan geçiyor.
tngilizler. Fransızlar ve Almanlar artık
daha sık görüşüyor Çünkü varacaklan bir
anlaşmanın. AB üzerinde güçlü bir etkiye
sahip olacağını biliyorlar. Avmpa. Irak sa-
yesinde, Irak'ı da aşan bir dinamizm yaka-
layabilir. Üç ülke arasında vanlacak uzlaş-
ma, tek başına Almanya ve Fransa ortaklı-
ğının ABD'de de yarattığı tepkıyı de yarat-
mayacaktır. Bu uzlaşma senaryosu ne ka-
dar gerçekçi? Avrupalılar. sanılanın ötesın-
de bir uzlası ıçindeler. Ortadoğu, tran, kit-
le imha silahlanntn yok edilmesı. uluslara-
rası ceza mahkemesi ve Kyoto protokolü
uzerindeki fikir aynlıklan büyük önem ta-
şımıyor. Tüm bu başlıklarda sadece bir or-
——-^^— tağın eksiklıği dikkat çekıyor:
İngiltere. Irak anlaşmazlığı ise
AvTupa savunması söz konusu
olduğunda da devam ediyor.
Fransa, Almanya. Belçika ve
Lüksemburg NATO'dan ayrı
bir Avrupa ordusu kurmak is-
terken tngiltere Avrupa'nın NA-
TO'nun içinde bir askeri yapı-
lanmaya gitmesini savunuyor. Aynmlar,
Chirac, Schröder ve Blair'ın Berlin buluş-
masmdan önce daha büyük görünüyordu
Ancak görüşmelerden sonra bir >aımuşama-
run olduğu görülüyor
Berlin ve Paris'in önceliği. tngiltere'ye.
politikalannı en iyi şekilde uygulayabile-
ceğı yenn Avrupa olduğunu anlatmak ol-
malıdır. Avrupa için tek çözüm bu üçlünün
ortak hareket etmesidir. AB Komiseri Chris
Patten'in söyledikleri bunu doğnıluyor:
"Fransa, tngiltere ve Almanya'nın anlaşa-
madığı bir ortamda sağhkfa bir Avrupa dış
politikasının oluşturulması çok zor."
(Le Monde - 24 Eylül)
ABD 'nin
çirkinleşen
görüntüsü
• Uluslararası yasalara aykın
davranan, müttefıklerini bir kenara
bırakan Bush yönetiminin
politikalanna karşı çıkanlann
sayısı günden güne artıyor.
Amerikan basını ve dış kaynaklar. yalnız di-
ğer halklara değil, müttefik ülkelere de iradesi-
ni ve egemenliğini dayatmayı politik tavır ola-
rak benimseyen ABD yönetimine karşı, kendi
kamuoyundâ gelişen tepkilere işaret etmekte.
Bush öncesi yönetimler. sorunlann çözümün-
de BM çerçevesine saygı duyarak dengeli dav-
ranmış, politik, ekonomik ve hatta askeri amaç-
lannı dost ülkelerle birlikte çözümlemeyi yeğ-
lemişlerdi. Bunun da etkısiyle uluslararası ya-
salara aykın davranan, müttefıklerini bir kena-
ra bırakan Bush yönetiminin, ABD'nin yüzü-
nü çirkinleştiren ve inanılırlığını yitirmesine
neden olan politikalanna karşı çıkanlann
çoğaldığı görülmekte. Washington Post önde ge-
len akademisyenlerden Prof. Benjamin Bar-
ber'in bir yazısına yer verdi. Barber'a göre,
"ABD'nHiçıkarianmnkorunmasuIrak savaşıve
sonrasnda ölenler için de en uygun yol Anıcri-
ka'nın. banş getirme saMyla terk ettiği uluslara-
raatophıluğa.başansızlığıorta>açıknuşolanön-
leyici vuruş'tan vazgeçerekdönmesi olacakur".
Eski başkan Bfll Clinton da Dubai de," Irakta-
kigüvenlik sorunu BM şemsrvesi altında, \ATO
araohğrvia çözülmesidir.Ancak bu yöntemle so-
nımlulukvetelılikevipaylaşBrabOirveişgalcigö-
rüntüsüvermektenkurtulabiliriz''denıışn Ma-
deleneAlbright,James Baker, Henry Kissinger
gibi eski dışişleri bakanlanyla Demokrat ve
Cumhunyetçi kimi Kongre üyeleriyle akade-
misyenlerin açıklamalannm da ortak paydası,
Amerikan yönetiminin siyasetlerine karşı nef-
ret ve öfke duygulannın yayümasından sonra
ABD'nin geleceği ve dünya aynasında oluşan
görüntüsünden duyduklan endişeydi.
ABD'nin yasadışılığı ve yalnızlığı ön plana
çıkan dış politikalanm, çoğu Amerikalı, yal-
nızca politika ve güvenlik alanında bir yük ola-
rak değil ekonomiye yönelik tehlike olarak da
görmekte. Cumhuriyetçi senatör Chuck Ha-
gel'in söyledikleri çok önemli: "ABD tehlikeü
biçinıde 'borçlanmakta',bunakarşmbundan do-
ğan yükümlülüklerini yerine getirebilecek. du-
rumda değü. ABD, II. Dünya Savaşmdan sonra
kurulan, gü\çnbkten sorumhı kurumlann par-
çalanması tehlikesry le karşı karşna. DahasıABD,
günümüzün devasa sorunlannı tek başına kar-
şdayabilecek durumda olmaktan da çok uzak.
Çözüm, yandaş ülkelerin kahbmmı sağlamak".
Çoğalan eleştirel görüşleri izleyenler, ABD
yönetimi içinde, Irak savaşıru planlayan, sava-
şın yol açtığı insani, maddi. manevi ve ahlakı
yıkıma rağmen, Amerikan kamuoyunun vicda-
nındaaklanamayan, inanüırhğını yitirmiş gerek-
çelerle savaş alarunı genişletmeye çahşan "ye-
ni mnhafazakâriar"m içine düştüğü kuşatmayi
göreceklerdir.
Öyle ise, ekonomik, politik ve güvenlik alan-
lannm daha da kötüleşmesine neden olabile-
cek olasılıklann önünün henüz açık olduğu ko-
şullarda durumlan ne olacaktır?! Bu bakış açı-
sıyla değerlendirildiğinde Amerika'nın, Suriye,
tranve Suudi Arabistan'a.. Doğu'da, Batı'da ve
her yerdeki dost ve yandaşlanna savurduğu teh-
dhler birer sis bombasından başka bir şey de-
ğilmiş gibi görünmekte.
(Tişrin - 22 Eylül)