02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 EYLÜL 2003 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DISBASIN Geçen hafta yaşamını yitiren Edward Said'in Ortadoğu'daki emperyalist oyunlarla ilgili yazısmı yayımlıyoruz Emperyal yaklaşımlarEDVVARDSAID Büyük modern jnparatorluklar asla yal- nzca asken güçle değil, onu harekete ge- çren, kullanımasokan; baski. inanç ve oto- ntenin günlük pratüderiyle pekiştiren şey sıyesinde varlıkl&Tiu sürdürdüler. tngilte- re. Hındistan'ın uçsuz bucaksız toprakla- rmı yalnızca bırkaç bın sömürge suba- y. ve çoğu Hintli olan bundan bıraz da- hı fazla askerle }önetiyordu. Fransa ay- nşeyi Kuzey AfrikaveÇinHındi'nde, Hol- landahlar Endonezya'da, Portekiz ve Bel- çıkalılar da Afrika'da yapıyordu. Anah- tar unsur; birinin bakışını kendine tabi ha- legetirme. tarihinı kendi bakış açısına uy- gun olarak inşa etme, halkını kadenne ken- dısî karar vermeyen ve uzaktaki yöneticı- lerin onlar için en iyisini düşündüğü te- baa olarak görerek uzaktaki bir yabancı ger- çekliğe bakmayı ıçeren emperyal yakla- şundır. Böyle bir gönüllü yaklaşımdan. em- peryalızmin iyi kalpli ve gerekli bir şey ol- duğu teonsi de dahıl, gerçek ülküler geli- şir Imparatorluğu bir arada tutan kavram- sal tutkal üzerıne yapılan en zekıce yorum- lardan bırinde, yazar Joseph Conrad şunu söylüyordu: "Çoğu zaman. bizden farklı bir teni ve daha düz bir burnu olanlann elinden atanak anlamına gelen dünyanın fet- hidikkarücebaktığınızdahoşbirş«>değil- dir. Bu borcu yavaş yavaş ödemenin tek yo- hı ülkü sahibi olmaknr. Onu geri verme ül- kıisii. Duygusal ve sahte bir iddia değil, an- cak bir ülkü. Ve bu ülküve bağfa olarak ken- di yaratabiteceğiniz. önünde boyun eğece- ğiniz ve bir kurban vereceğmiz bentike ol- mayan bir inanış." Bu geçerliliğini sürdürdüğü sürece, pek çok sömürge yönetiminin yanlış da olsa yaptığı gibi emperyal otonte ile işbirliği yap- mak tek yoldu. Emperyal bakış açısı ıle yerel olan arasındaki diyalektik, kaçınılmaz olarak karşıt ve geçici olduğundan sonra- ki bir tarihte, yöneten ve yönetilen arasın- daki uzlaşmazlık sınırlandınlamaz, Ceza- yir ve Hindistan'da olduğu gibi ayaklanma- lar sömürge savaşına dönüşür Arap ve Müslüman dünyasında Ameri- kan yönetimi söz konusu olduğunda he- nüz bu noktadan oldukça uzaktayız. En azından tkinci Dünya Savaşf ndan ben ABD'nin buradaki stratejik çıkar- — ^ lan. petrolün erişimini güvence al- tına almak (ve daha yakından kont- rol ermçk) ve ikinci olarak da ts- raiiinkomşuianüzerindekiböige- acıların uzamasına ve daha uç direniş biçimlerinin ortava çıkmasına vol sel egemenlığinin ve güçlü olma- sının büyük malıyetinı garantilemek şeklindeydı. karar veren. bilgi toplayan ve politika ge- liştiren aygıtın. yalnızca Arap ve Müslüman- lara değil. Amerikalılara da bu fikırleri da- yatması engellenemedı. Amerikan diplomasısı, Arap dili ve edebiyatı uzmanlan olarak nıteleyebilece- ğimiz başlıkta, tsrail lobisinin başını çek- tiği bir sistematik saldm tarafından düzen- li olarak zayıflatılıyor. Irak'taki 150 bin ki- şilik ABD birliği içuıde Arapça bilenlerin sayısı bir avuç kışiyi geçmez. David Ignatius. 14 Temmuz tarihli ve -VVashington Arapça uzmanlannm eksik- Kğminbedeliıuödüyor''(http: www.dailys- tar.com.lb opinıon' 14.07 03v b.asp)başlık- lerinde kullarulabilecek sözcükleri içeren Hitlertarzı bölümü). Arap dünyasını görmeye gelen çok sayı- da Amerikalı. buranın terorizm ve dınci fa- natızmın yeniden üretildiği, anridemokra- tik ve antisemitık kotu myetlı dın adamla- n tarafindan, gençlik içinde karşılıksız .Ame- rikan karşıthğının zararlı bırbiçimde telkin edıldiği tehlıkeli bir yer oldugu inancına sahiptir Böyle durumlarda bılgisizlik doğ- rudan bilgiye çe\Tİhr Burada "bizi" seven bir lider ortaya çıktığında -orneğin, tran Şa- hı ya da Enver Sedat gıbı- Amerikalı lar, onun işlen "bizinı için1 " \ eya "bizinı yapö- ğunız" gibi yapan cesur ve vizyon sahibı bir s<aid, "Emperyal yaklaşımların bozulması, Ortadoğu toplumunda açarak dahafazla bozulma yaratıyor " diyor. Halklar tam tersinl düsündü .Amerika'nınki de dahıl. bütün impara- torluklar düzenli olarak kendisine ve dün- yaya, diğer imparatorluklara benzemediği- ni ve doğrudan veya dolaylı olarak yönet- tıği topraklan ve halklan yağmalama ve kontrol etme değil, eğitme ve özgürleştir- me misyonu olduğunu söyler. Bugüne dek bu iddialar oralarda yaşayan halklar tara- findan paylaşılmadı. Onlar çoğu durumda tam tersini düşündüler. Bununla bırlikte, Amerika'daki. Arap'îslam dünyası üzerine lı yazısında, "Arapça uzmanlan yalnızca Araplan harekete geçirmekle kalmryoriar, Araplann kendini kandırma eğilûnlerini de güçlendiriyorlar" diyerek asıl sorunun bu olduğunu söyleyen Francis Fukuya- ma'dan yaptığı almtıyla bu noktayı çok iyi vurguluyordu. Buülkede Arapça bılgisi ve sınırsız Arap kültürel geleneğiyle biraz ta- nışık olma durumu tsrail için bir tehdit ola- rak görülmeye neden olabilir. Medya, Arap- lar hakkında en değersiz ırkçı kalıplan ya- yıyor. (Örneğm, bkz. Cynthia Ozkk'in 30 Haziran'da Wall Street Joumal'daki Filis- tinliler için, yalnızca Nümberg mahkeme- kişi olduğunu varsayarlar. Çoğu zaman onun, emperyalist güç oyunımun gereğı ola- rak hüküm süren otoriteye boyun eğmek yerine bizim paylaştığımız ilkelerle hareket ettiğı için ayakta kaldığı gözden kaçar. Bir suikasta kurban gitmesinin üzerinden nere- deyse çeyrek yüzyıl geçmiş olan Enver Se- dat'ın unutulmuş ve popüler olmayan bir ki- şi olduğunu söylemek abartı olmaz. Çün- kü Mısırlılann çoğu onu öncelikle Mısır'a değil. Amerika'ya hizmet eden biri olarak görüyor. Emperyal yaklaşımlann bozulma- sı. Ortadoğu toplumunda acılann uzaması ve daha uç direniş ve kendini kanıtlama bi- çimlerinin ortaya çıkmasına yol açarak da- ha fazla bozulma yarahyor. Flllstlnlller lcln doflru... Bu, ağır bir biçimde eleşhrilen Arafat'ın değil. Vlahmud Abbas'ın (Ebu Mazen) li- derleri olmasına izın veren ve bu yolla re- form yaptıklan düşünülen Filistinliler için büyük ölçüde dogrudur. Ancak bu emper- yal yorumlama sonınudur; gerçeğin kendı- si değil. Hem tsrail hem de ABD, Arafat'ı, geçmişteki tüm ıddialan silecek ve tsrail'in son zaferini temsil edecek yerleşim avan- tajının elde edilmesinin önünde engel ola- — — rak görüyor. Benim yıllardır eleş- tirdiğim, ama 1996'da yasal olarak seçildiği ve hiçbir Filistinlinin ya- nına bile yaklaşamadığı bir meşru- iyete sahip olduğu için tüm dünya- da hâlâ Filistın lideri olarak görü- len Arafat'ınbirönemiyok Bun- dan başka, bugün hem Arafat yö- netimıne hem de tslamcılara karşı olan ba- ğımsız ve tutarlı bir Filistin muhalefeti (Ba- ğımsız Ulusal Inisiyatif) var. Ancak dikkat çekmiyor, çünkü Amenkalılar ve Israılliler, bize hiçbir durumda sorun çıkarmayacak uy- sal bir konuşmacı arzu ediyorlar..... Bu mı- yopluktur, gerçekte emperyal bakışın kib- ri ve körlüğüdür. Bu kalıp Amenka'run Irak'a, Suudi Arabistan'a ve tüm diğerlen- ne bakışında tekrarlanıyor. Bu yaklaşımla- nn temel sorunuyetersiz ve ideolojık olma- landır Amerikalılara Araplar ve Müslü- manlar hakkmda fıkir vermez. onlann ol- masını tercih ettikleri yolla bilgi sağlar. Büyük ve çok zengin bir ülkenin Irak'ı bu kadar hazırlıksız, yetersiz ve kötü yö- netilen bir biçunde işgal etmesi entelektü- el temelde bir karikatür oluştunıyor ve Pa- ul \VoBowitz gibi orta zekâlı bir bürokrahn bu denli becenksiz politikalar jürütürken ayru zamanda insanlan ne yaptığını bildı- ğine ikna etmesi de ınsanı şaşırtıyor. Bu özel emperyal bakış açısırun altında yatan, Araplara bır halk olarak kendı ka- derini tayin hakkını vermeye ızin verme- yen, kökü eskılerde bır oryantalist yakla- şımdır. Onlann düsünceleri farklıdır, man- tıksızdır. gerçeği söyleyemezler, kökten yı- kıcı ve öldürücüdürler. Napol>»n'un 1798 'de Mısır'ı ışgal etmesinden bu yana -Arap dün- yasında, halklann büyük çoğunluğu için hiç dile getirilmeyen bir sefalet... Ve gerçekten de kimı yararlanyla, bu ön- cüllere dayalı bir emperyal varoluş hiç ke- sintiye uğramadı. Zehrini mümkiin olan her yolla .Araplara boşaltan Bernard Lewis ve Fuad Acanıi gibi ABD danışmanlarmın tatlı sözlenne öyle alıştınldık ki nasılsa doğru bir şey yaptıgımızı ve Araplann böy- le olduğunu düşünür olduk. Ö)'le ki bu ateşe körükle gıden. Bush yö- netimının kritık köşebaşlannı tutan neocon- lar tarafindan da hiç eleştinhneden payla- şılan bir tsrail dogması oldu. Dünyanın, ABD iktidannın mümkün olduğunca gös- tenşsiz bır şekılde ifade edilmesinin temel sorun olduğu bir bölgesinde yıllardır kar- gaşa ve sefalet içindeyiz. Ancak ne pahasina ve ne amaçla1 (El Ahram - 30 Temmuz 2003) vvesley Clark'ın baskan adaylıği: Neocon 'ların yeni numarasıVVAYNEMADSEN Kimse neoconlann (yeni muha- fazakârlar) inatçı olmadıklarını söy- leyemez. Neoconlann son oyunu emekli General Wesley Oark'ı bir Demokrat başkan adayı olarak sah- neye sürmek. Ancak herhangi bır Demokrat değil, bir "Yeni Demok- rat" olarak. JoeLJeberman'm aday- lığı için bastıran aynı ekip, belli ki kendilenni sağlama alıp Howard Dean. John Kerry ya da Dkk Gep- hardt gıbı diğer demokrat adaylar- dan birimn kazanması durumunda, yönetımdeki etkilerini sürdürebıl- mek içm Clark'm da olası başkan yardımcısı ada>ı olarak yanşması- nıistiyorlar Lieberman'ınDemok- rat Parti başkan adaylan arasında yapılacak seçimı kaybetmesi duru- munda da Clark'ı onun yenne sür- meyi planlıyorlar "Yeni Demokrat" (neoconlar) al- gı yönetimi (yani yalan söyleme) o>'ununda Cumhunyetçi neoconlar DkkCheney,Paul\Vol- fowitz ve DonaJd Rums- feld kadar ustalar. Clark'ın başkanlığa aday olduğunu Lirtle Rock'ta açıklaması ırya- n ışaretlennden bni. Bu- rası, neo con Demokra- tik Liderlik Konseyi'nin (DLC) "Mekkesi" sa- yılıyor. DLC, az tam- nan bir vali olan Bill CIiıton'ıLıttleRock'tan Beyaz Saray'a gönder- mişti. Gerçi Clinton'ın. DLC nin umduğu ka- dar muhafazakâr olma- dığı zamanla ortaya çık- U. Ancak küreselleşme- ye verdiği destek ve Amerikan askeri gücünün yurtdı- şında kullanımı konusunda seçicı da\Tanması, neoconlar adına önem- li başanlardı. Şimdi gelelim Wesley Clarka Hillarv Clinton gibi Clark da Lıttle Rock'a Chicago'dan gelmiş. Ve neredeyse eskı First Lady kadar hırslı. Clark aynca asabı kişiliğıyle de tanuuyor. Pentagon kaynaklan- na göre, Haziran 1996-Temmuz 1997 arasında Panama'daki ABD Güney Komutanhğı'nın başı olan Clark, Latin Amerikalı savunma bakanla- nna ve komutanlara emir vermek- ten hoşlanırdı. Clark. Hitler'in bom- bardımanlanndan sonra ilk defa bü- yük bir Avrupa kentinin (Belgrad) hav'adan bombalanmasına önayak olması bir yana. neredeyse Koso- va'daki Rus banş güçleriyle NATO güçleri arasında silahlı bir çatışma başlatıyordu. tngiliz hükümetinin. ABD Savunma Bakanı WHMam Co- hen'ın ve ABD Genelkurmay Baş- kam Hugh Sbelton'ın müdahalele- ri sayesinde Clark'ın III. Dünya Sa- vaşı'nı başlatması son anda engel- lenebildi. Clark'm, Rus uçaklaraun Kosova'daki Priştıne Havaalanı'na • "Yeni Demokrat" (neoconlar) algı yönetimi (yani yalan söyleme) oyununda Cufnhuriyetçi neoconlar Dick Cheney, Paul Wolfowitz ve Donald Rumsfeld kadar ustalar. ınişlerinin zorla engellenmesi emri karşısında tngiliz Tuğgeneral Mk- hael Jacksoa -Efendim. sizin için III. Dünya Savaşı'nı baslarmayaca- ğnn" yarutmı verdi Koso\ a'dakı ba- nş güçlerininbaşı olan Jackson'a dö- nemin Ingılız başbakanından da des- tek gelince Clark geri adım atmak zorunda kaldı. Cohen, görev süre- simn dolmasına üç ay kala Clark'ı NATO komutanlığından aldı. ClarL NATO komutanı olmadan önce ABD Genelkurmay Başkanlı- ğı'nda Stratejik Plan ve Politika Yö- neticiliği yapıyordu. Bu göz önüne alındığında Clark'm, aralannda Su- udi Arabistan, tran, Ürdün ve Mı- sır'ın da olduğu zengin Müslüman ülkelerden Bosna yönetimiru sılah- landıımak için gelen bağışlann pe- kâlâ farkmda olduğu ve bü\oik ola- sılıkla da desteklediğı düşünülebi- lır. Bu ülkeler, Boşnaklara silah alın- ması ve askeri eğitim sağlanması için Bosna Savunma Fonu adı veri- len bir kurum üzerinden Amerikan kasalanna milyonlarca dolar akıttı. Boşnaklara askeri eğitimi, Profes- yonel Askeri Kaynaklar Şırk. (MPRI) gibi özel şırketleT veriyordu. Pe- İa, Bosna'ya gönderilen bu pararun ve silahlann "ortadan kayboian'' kıs- mı kimlerin eline geçmiş olabihr? El Kaide ve tran Cumhuriyet Muhafizla- n'nınbirunlerine... Da- ha da ilginci, General Clark'ın Bosna strateji- sinin nerelere uzandı- ğı... Washington'dan kaynaklara göre, Bosna Savunma Fonu'nu ku- ran hukuk fırması. şu anki Pentagon yetkilisi ve önde ge- len neoconlardan Douglas Feith'e ait Feith and Zell firmasmdan baş- kası değil O sıralar, Feith and Zell firmasının operasyonlanna yardım- cı olan kişi ise Donald Rumsfeldın bugünkü Savunma Polıtıkası Kuru- lu'nun üyesı Rkhard Perle. Feith de Perle de 1995 Dayton Banş Görüş- meleri sırasında Boşnak heyetine danışmanlık yapıyordu. Bush'la ge- çen dört jıldan sonra Demokrat Par- tı içindeki neoconlar bizı Clark'ın "savaş karşıti" olduğuna ikna etme- ye çalışıyorlar Siz bunu Sırbistan, Kosova ve Karadağ'daki insanlara an- latmaya çalışın. Bunu. Kolombiya ya da Bolivya'da aılesmı besleme- ye çalışan koka çiftçisine anlatın. Bir kez daha neoconlann oyunlan- na kanmayalım. Bush'dan, Che- ney'den, neoconlardan ve onlann düzmece savaşlanndan bıkhysanız Clark çözüm değil. O, her zaman Amerikan halkının büyük aldan- masımn bır parçası olmuştur ve ol- maya devam etmektedir. (Counterpunch -18 Eylül) întifada entelektüeli kansereyenikdüştü Ortadoğu ve kültür tarihi üzerine çataşmalamia tanınan Fffistinli aydın Edward Said, geçen hafta ABD'de yaşamını >itirdi. Said, 2001 'de Lübnan-İsrafl sınır kapısı Bab-el Farma'dan lsrail tarafina •'simgesel olarak" taş atmışü. Said'in bu eylemine Amerikan Yahudi lobisinden bü>ük tepki gelmiş, Columbia İ niversitesinden atıbnası bile gündeme getanişti. Said'in anısma, eski yazrianndan birini vayımhyoruz.» Paris-Berlin-Londra ekseni şartIrak, Ortadoğu ve Afganıstan'daki kötü- ye gidiş Amerika'nın süper güç efsanesini bozguna uğratmışa benziyor. Bu durum Avrupa'nın dış politikada daha etkin olma arzusunu tetıkleyebilir. VVashington'un bu bölgelerdekı askeri gücü olaylan kont- rol etmesıne arük yetmiyor. ABD, Irak'ta yar- dım istemek zorunda kaldı. ABD bu- nu bir super güç havasında ve sıkıntılan- nı inkâr ederek yapsa da durum çok açık. Bugüne kadar ABD'nin yaşadığı zorluk- lar karşısında "memnuniyıet'" duymakla ye- tinen Avrupa ülkeleri de sonunda bölgesel krizlere bulaştıklanm fark ettıler. Avrupalılar, Irak konusundaki fikir ayn- lıklanm ortadan kaldırmak ve Atlantik in diğer kı>nsıyla daha uygun birzemin- ^ - ^ de ilişki kurmak için son gelişme- lerdenyararlanabilir. Zaman bunaıry- gun. Kongre ve demokratlar tara- findan sıkıştınlanGeorgeBıısh. ödün vermek zorunda kalabihr. Irak'ta ölen her asker Bush'un başkanhk seçiminde başansızlığa uğrama ola- sılığmı güçlendiriyor. Peki A\Tupa- ~^~~ lılar kendilerini, ortak hareket ederek "çok yanhhk ve hukukun üstünlüğü"ne dayalı, "Avrupa imzah" bir mesaj verebilecek güç- te görüyorlar mı? Bu soruya yanıt vermek zor. ancak Avrupa liderlen de bu soruyu da- ha sık sormaya başladılar. Bir diplomatın yaptığı değerlendirme ise pek iç açıcı gö- rünmüyor: "Irak'ta,diktatörün devrilmesinden son- ra demokrasiye geçiş süreci yerini çatışma- lara bıraktı. Ortadoğu banş süreci yine ba- şansızhkla sonuçlandı. Afganistan'da sular durulmuyor. Böyle bir tablonun uluslarara- sı kamuoyunun beklentilerini karşüaması beklenemez," Irak. Amerikan stratejisinin tipik bır örneğinı oluştunıyor: ABD ilk baş- ta kendine çok fazla güveniyor. ama mü- dahale ettıği her bölgede Amerikan karşıt- lığı daha da şıddetleniyor. Afganistan'a u> gulanan model, sorunla- n çözemedi "Sonsuz Ozgürlük" operasyo- nuna kaülan 11 bin asker. Talibanla baş et- mek için savaş ağalanyla işbirliği yapıyor. Bu işbirliği Hamid Karzai'nin savaş ağa- lanna otoritesıni kabul ettirmeye dayalı po- litıkasmı zedeliyor. Bir NATO yetkilisine göre. Balkanlar'da izlenen model Afganis- tan'da uygulansaydı ülkenin ıstikrara ka- vuşması için ikı milyon yabancı asker ge- rekecekti Ya Ortadoğu için ne kadar asker gerekiyor'1 Filistinliler ve Araplar Avru- pa'nın varlığmı hissettirmesıni istiyor. An- ngilizler, Fransızlar ve Almanlar artık daha sık görüşüyor. Çünkü varacakları bir anlaşmanın, AB üzerinde güçlü bir etkiye sahip olacağını biliyorlar. cak, geçmiş deneyimler. ABD, Rusya, BM ve AB "döıUüsünün". ABD desteği ol- madan ilerleme kaydedemedigini gösten- yor. A\Tupa, bu kadercıliğe mi ortak olma- lı. yoksa diplomatik bır önderlığe mı soyun- rnâlı0 Önderliği seçmesi ancak iki yolla müm- kün olabilir Birincisı. 2. Dünya Savaşı'nda- kı Marshall yardımından beri pek başvurul- mayan "Transadantikişbiröği"mn yeniden canlandınlması. tkıncisi ise AvTupa'nın dış politikada tek ses olması. Irak'ta bugün için öncelik ABD'nin Iraklılann yer aldığı ulus- lararası bır geçış yönetimini kabul etmesi ve böylece ABD hımayesınin son bulma- sıdu-. Ancak, bırleşik bir Avrupa'nın yolu Londra'dan geçiyor. tngilizler. Fransızlar ve Almanlar artık daha sık görüşüyor Çünkü varacaklan bir anlaşmanın. AB üzerinde güçlü bir etkiye sahip olacağını biliyorlar. Avmpa. Irak sa- yesinde, Irak'ı da aşan bir dinamizm yaka- layabilir. Üç ülke arasında vanlacak uzlaş- ma, tek başına Almanya ve Fransa ortaklı- ğının ABD'de de yarattığı tepkıyı de yarat- mayacaktır. Bu uzlaşma senaryosu ne ka- dar gerçekçi? Avrupalılar. sanılanın ötesın- de bir uzlası ıçindeler. Ortadoğu, tran, kit- le imha silahlanntn yok edilmesı. uluslara- rası ceza mahkemesi ve Kyoto protokolü uzerindeki fikir aynlıklan büyük önem ta- şımıyor. Tüm bu başlıklarda sadece bir or- ——-^^— tağın eksiklıği dikkat çekıyor: İngiltere. Irak anlaşmazlığı ise AvTupa savunması söz konusu olduğunda da devam ediyor. Fransa, Almanya. Belçika ve Lüksemburg NATO'dan ayrı bir Avrupa ordusu kurmak is- terken tngiltere Avrupa'nın NA- TO'nun içinde bir askeri yapı- lanmaya gitmesini savunuyor. Aynmlar, Chirac, Schröder ve Blair'ın Berlin buluş- masmdan önce daha büyük görünüyordu Ancak görüşmelerden sonra bir >aımuşama- run olduğu görülüyor Berlin ve Paris'in önceliği. tngiltere'ye. politikalannı en iyi şekilde uygulayabile- ceğı yenn Avrupa olduğunu anlatmak ol- malıdır. Avrupa için tek çözüm bu üçlünün ortak hareket etmesidir. AB Komiseri Chris Patten'in söyledikleri bunu doğnıluyor: "Fransa, tngiltere ve Almanya'nın anlaşa- madığı bir ortamda sağhkfa bir Avrupa dış politikasının oluşturulması çok zor." (Le Monde - 24 Eylül) ABD 'nin çirkinleşen görüntüsü • Uluslararası yasalara aykın davranan, müttefıklerini bir kenara bırakan Bush yönetiminin politikalanna karşı çıkanlann sayısı günden güne artıyor. Amerikan basını ve dış kaynaklar. yalnız di- ğer halklara değil, müttefik ülkelere de iradesi- ni ve egemenliğini dayatmayı politik tavır ola- rak benimseyen ABD yönetimine karşı, kendi kamuoyundâ gelişen tepkilere işaret etmekte. Bush öncesi yönetimler. sorunlann çözümün- de BM çerçevesine saygı duyarak dengeli dav- ranmış, politik, ekonomik ve hatta askeri amaç- lannı dost ülkelerle birlikte çözümlemeyi yeğ- lemişlerdi. Bunun da etkısiyle uluslararası ya- salara aykın davranan, müttefıklerini bir kena- ra bırakan Bush yönetiminin, ABD'nin yüzü- nü çirkinleştiren ve inanılırlığını yitirmesine neden olan politikalanna karşı çıkanlann çoğaldığı görülmekte. Washington Post önde ge- len akademisyenlerden Prof. Benjamin Bar- ber'in bir yazısına yer verdi. Barber'a göre, "ABD'nHiçıkarianmnkorunmasuIrak savaşıve sonrasnda ölenler için de en uygun yol Anıcri- ka'nın. banş getirme saMyla terk ettiği uluslara- raatophıluğa.başansızlığıorta>açıknuşolanön- leyici vuruş'tan vazgeçerekdönmesi olacakur". Eski başkan Bfll Clinton da Dubai de," Irakta- kigüvenlik sorunu BM şemsrvesi altında, \ATO araohğrvia çözülmesidir.Ancak bu yöntemle so- nımlulukvetelılikevipaylaşBrabOirveişgalcigö- rüntüsüvermektenkurtulabiliriz''denıışn Ma- deleneAlbright,James Baker, Henry Kissinger gibi eski dışişleri bakanlanyla Demokrat ve Cumhunyetçi kimi Kongre üyeleriyle akade- misyenlerin açıklamalannm da ortak paydası, Amerikan yönetiminin siyasetlerine karşı nef- ret ve öfke duygulannın yayümasından sonra ABD'nin geleceği ve dünya aynasında oluşan görüntüsünden duyduklan endişeydi. ABD'nin yasadışılığı ve yalnızlığı ön plana çıkan dış politikalanm, çoğu Amerikalı, yal- nızca politika ve güvenlik alanında bir yük ola- rak değil ekonomiye yönelik tehlike olarak da görmekte. Cumhuriyetçi senatör Chuck Ha- gel'in söyledikleri çok önemli: "ABD tehlikeü biçinıde 'borçlanmakta',bunakarşmbundan do- ğan yükümlülüklerini yerine getirebilecek. du- rumda değü. ABD, II. Dünya Savaşmdan sonra kurulan, gü\çnbkten sorumhı kurumlann par- çalanması tehlikesry le karşı karşna. DahasıABD, günümüzün devasa sorunlannı tek başına kar- şdayabilecek durumda olmaktan da çok uzak. Çözüm, yandaş ülkelerin kahbmmı sağlamak". Çoğalan eleştirel görüşleri izleyenler, ABD yönetimi içinde, Irak savaşıru planlayan, sava- şın yol açtığı insani, maddi. manevi ve ahlakı yıkıma rağmen, Amerikan kamuoyunun vicda- nındaaklanamayan, inanüırhğını yitirmiş gerek- çelerle savaş alarunı genişletmeye çahşan "ye- ni mnhafazakâriar"m içine düştüğü kuşatmayi göreceklerdir. Öyle ise, ekonomik, politik ve güvenlik alan- lannm daha da kötüleşmesine neden olabile- cek olasılıklann önünün henüz açık olduğu ko- şullarda durumlan ne olacaktır?! Bu bakış açı- sıyla değerlendirildiğinde Amerika'nın, Suriye, tranve Suudi Arabistan'a.. Doğu'da, Batı'da ve her yerdeki dost ve yandaşlanna savurduğu teh- dhler birer sis bombasından başka bir şey de- ğilmiş gibi görünmekte. (Tişrin - 22 Eylül)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle