29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 EYLÜL 2003 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Eski İstanbul'u Yaşamak!.. YüksekkaJdırım'da Beyoğlu'nda bir sokakköşesinde görürsünüz. Solmuş, üstünde imzalar, yazılar, ki- minde pullar taşıyan o kartpostalla- n... Çoğumjzdadavardır, babamız- dan, dedemızdenkalmıştır. Geçmiş yıllann, hata yüzyıllann Istanbul'un- dan görüntüler getiririer bize... Bir pencere açılmıştır geçmişe, geçmişin hsanlanna, duygulanna. Bir çeşme başında insanlar otur- muşlar, bir berber sakal kesmekte- dir, kimileri de nargile tüttürmektedir. Tablo değildir bunlar, düş ürünleri de değildir. Canlı insanlardır. 1890'larda, 1900'ün ilk yıllannda yaşamışlardır. Yaşamla ölüm arasın- da bir çizgi, kık, elli, attmış, haydi hay- di yetmiş yıı sürer. 0 süre içindeki bü- tün hayallenmiz, yaşamalanmız, se- vınçlerimiz acılanmız... Geçmişe açılan pencereden izle- mek o eskı günleri; Işte Üsküdar çarşısı, fesli beyler, sanklı hocalar, derken bir eşek! Yahya Kemal bey konuşur bir- den: "Sakin sokaklann, ruha şifa ve- ren cami avlulannın, bilhassa Kara- caahmet'intesiriyle olacak ki, Üskü- darbirçok zairierine, bithasss man- zaradan anlayan ecnebilere, uhrevi bir şehir gibi görünmüştür. Üskü- dar'ın bu şıan çok bariz bir farika ol- makla beraber, yanlız bir uhrevi şe- hir zannetnek hata olur." Işte Sanyer, Yenimahalle, Büyük- dere... Hiçbin kalmamış yalılar, ka- yıkhanelerin serin rutubeti, kırmızı bayraklı sandallar, kimi tenteli, kimi açık... Abdülhak Şinasi Hisar upuzun cümlelenyle anlatır o yalılan: "...Ihtiyariamış, rengi uçmuş. kıs- men çökmüş, kadit olmuş, su ile şişmiş, bir yanına yatmış veya ilk gençliğinin enkazı üstüne yeniden boyanmış, taranmış, süslenmiş ha- yalleriyle hikâye eden, şiir okuyan genç, orta yaşlı veya ihtiyar, resmi ve laubaii, efendi bey veya paşa, mahalle kadını veya hanımefendi, tanışık akraba veya yabancı, hep canlı mahluklar gibi görünürier, hep birruh, birhüviyet veya birhayat tel- kin ederlerdi." "Kartpostallarda Istanbul" yıllar önce yayımlanmış eşsiz değerde bir belge... Yapıtı yayına hazırlayan Ah- met Eken, bu karpostallann çoğun- lukla Osmanlı yayıncılar tarafından yapıldığını söylüyor. Max Fruhter- man, Moiz Israiloviç adlannı veri- yor "Yayımlanan katpostallarda ne- redeyse herşeyin resmi kullanılmış: şehirden görüntüler, dönemin önem- liyapılan, tanınmış kişileri, insanlar, yaşamalar, çeşitli görüntüler vb... Ancak Istanbul'un apayn yeri var, büyüklüğü, tarihi eserieri, başkent oluşu, yaşamın renkliliğigibi hemen akla gelebilecek her nedenden ol- malt, en çok kartpostal Istanbul üze- rine yayımlanmış. Üsküdafın mü- tevazı sokaklan da, Beyoğlu'nun Av- rupaiyaşamı da, orijinal birkilise de karpostallardaki yerlerini almışlar. İnsanlariçinde, böyle son moda gi- yinmiş bir kadınla da karşılaşmak mümkün, pazarda alaşveriş eden bir ev hanımıyla da. Şehrin tulum- bacılan, bekçisi, satıcısı, kısaca kim varsa, kim yoksa, kartpostallarda konu olmuş..." işte o günlerin Kumkapı kıyılan, eski adı Küçük Iskele olan Kondosk- kali... Işte Yenikapı, Samatya Eski adı Psamathia, yani Kumluk... Sonra Is- tanbul'un bugün de ayakta duran kapılan: Silivrikapı, Yenikapı, Mev- lanakapı, Topkapı, Edimekapı... Hep- si bir yıkıntı! Surtar sanki Fatih Meh- metdöneminden!.. OUar, ısırgınlarbü- rümüş, gecekondulartek tek sarmış duvaraltlannı... Bir simitçi, tablasını yaymış. Ko- caman simitlerini satıyor Edimeka- pı girişinde... Kimdi, neciydi, nasıl yaşadı, nasıl öldü? 0 insanlar, o ev- ler. o sokaklar masal olmuş şimdi! Refik Halit bey, 1930'lann Kadı- köy'ünü anltırken bugünkü Kadı- köy'u de dile getirmemiş mi? "Istanbul'un hiçbiriskelesi, kış ve yaz. gündüz ve gece, yağmurda ve güneşte Kadıköy'ünkü gibi şenlikli değildir. Ellehnde paketler, kadın ve erkek acelecibirkalabalık sanki o pek aziz köylerine yeniden dönmek na- sip olduğu için mutlu, birbirieriylese- lamlaşarak, gülüşüp söyleşerekya- şamakta olmaktan memnun, ara- balara dükkânlara ve de yan sokak- lara öyle keyifli dağılırtarki, insan is- ter istemez onlann aralannda der- dini unutur, onlara uyar, yaşamayı da- ha lezzetli, daha değerli bulmaya başlar." Kadıköy İskelesi yine öyle, kalaba- lık, aceleci ınsanlann koşuşturduğu yer. Ama bugünün Kadıköyfüleri yüz yıl önceki eski günlerin Kadıköylüle- ri kadar umursamaz ve mutlu mu? Eski Istanbul Anakent Belediye Başkanı Dr. Nurettin Sözen zama- nında yayımlanan bu kıtap, sağlam bir belge niteliği taşıyor. Önsözde yazıldığı gibi amaç: "Istanbul'un dü- nünden yola çıkarak bugününe ışık tutmak, bugünden hareketle yann- lan aydınlatmak..." Kim O Kahraman?.. Toplumlar, var olduklan coğrafyada kendilerine özgü, kendi ahlaksallıklanyla örtüşen birer 'Tann', 'insan' miti yaratmakta ustalaşmış olmalıdırlar. M. Sadık ASLANKARA K ahramanlann geçmişte kaldı- ğı, kahramanlık çağının, kah- ramanlıklann artıktarihe kanş- tıgı söyleniyor... Kimler söylüyor bunu? Ortaçağ duşüncesinin merkezindeki Tan- n 'yı kaydınp oraya insanı yerleştiren kav- rayışın sona erdiğini öne sürenkr... Mo- dern çağın, Aydınlanma'nın. tarihin bir anında onun bir zoru olarak ortaya çıktı- ğını. ama bunun bittığini; sonuçta bunla- nn. uygarlık tarihinin olsa olsa bir değiş- kesi biçiminde kabul edilebileceğini dile getırenler... Şaşmamak elde değil bu gö- rüşü öne sürenlere . Tann'nın kendisi bir kahraman deği! mi peki? Kavramın belir- ginleşmeye koyulduğu on binlerce yıldan bu yana insanoğlu, ona kahramanlık yük- lememış midirr> Ötesınde, yedı milyara varan insan, bir avuç tanntanımaz dışın- da hâlâ kahraman olarak bakmaz mı ona9 Yıllar önce bilge şair MeBh Cevdet An- day'da okumuştum "TanrTkavraınjüze- rine düşünüptarüşmadığımja söylüyonhı üzükrek. Tann 'nın ortaçağ boyunca merkezde tu- tuluşu. ona bir kahramarüık yüklenişin- den de kaynakJaniyordu elbette. Modern çağ geldi. kahramanlar yer değiştirdı yal- nızca Şimdiyse yeni bir kahraman var merkezde Kahrarnanlan sürüyor insanoğ- lunun. Kim yeru kahramanımız? Tann 'nın da ınsanın da dışta tutulduğu bir kahraman bu. Kure bırliğıni sımgeleyen güç. Küre- lilık bılincinden, kürelilik dayanışmasın- dan ka)Tiaklanmış olsa keşke, ama değil 1 Ya ne? Hani kureselleşme denıyorya adı- na. o! Somut kaba güç; bir dayatma, bu- yurma örgütü! Bu kaba gücün. dayatmanın. buyurma- nın kahramanlığa özgü tutum olamayaca- ğı ortada. Kahramanın ahlak koyuculuğu var ama, bu insanlığın ahlaksal tutumuy- la örtüşüyor. Tann'nın da bireyın de kah- ramanlığının bıttiğini, artık yalnızca ken- disinin kahraman olduğunu bağınyor bu güç! Bunu yalnız uluslararası siyasa, eko- nomı. hukuk alanlannda değil bilimde, sanatta, düşünce ortamlarında da seslen- diriyor örgüt, üstelik şaşılacak kertede des- tekakhğıdagörülüyorbugörüşün Bizişin siyasa boyutunu bırakalım da şu "kahra- man" kavramına dönelim yeniden... Kahramanlar, üç yanlanyla dikkati çe- kiyor: 1 Ölümsuzlük, 2. Yalruzlık, 3. Ah- lak koyuculuk. Tann kavramı da buna uy- maz mı9 Tann'nın sonsuzluğu, tek'liği, biricik'liği anlamca böyle bir yazgının önüne çıkarmaz mı bızi° Sonra Tann 'nın koyduğu ahlakın. tüm insanlığın ahlak an- layışıyla örtüstüğü görülmez mi° Buna göre Tann'nın kendisi de bu kahramanlı- ğa yazgıh değil midir? Ilkçağda insanlar çoktannh bir anlayı- şa sahipken. apaçık birer kahraman olarak algılıyordu tannlannı. Onlar adına kent- lerkuruyor, kimi insanlara onlann nitelik- lenni yüklüyordu. Bugün de surüyor ın- sana Tann 'nın niteliklerinı yükleme anla- yışı. Bakın dünyaya, "şehft 1 " kavramını benimsememiş bir toplum gösterebılir rru- sıniz 9 Toplumlann şehıtleri kahraman ola- rak aldığı ortada. Başlangıçta bunu mitoloji karşılıyor za- ten. Sonrasında etli canlı insanm, Tann metaforunun yenne geçtıği görmezden gelinebilir mi ? Tragedya, bıraz da bu yaz- gırun yeniden yaşanması deği] midrr sah- ne düzlemınde9 KJasik tragedj'a örgüsünde baştan belir- lenmıştır kahramanın yazgısı O. kendisi- ni bekleyen sona doğru yol alır; tüm ey- lemleri, yapıp çatmalan. kılgılan bu yön- dedır. Öykjse,insanoğhı kahramanhğısona er- dirnıiş değil! \ üreklerinde Tann inancı oJanlarda. böyle bir inanç tasımayaniar da bir kahramanla yatıp kaBayorlar içkrin- de! Nitekinı bu iki 'ka\ ranı'a karşı duran şu küresel örgüt de bir kahraman üngesi oluşturma\w a çabalanuyor mu insanJarm bflinçaltmda? Hatta bir açıdan denebilir ki Tann'yla insanın birbirine giriştiği ya da en yakın durduğu tek alan onlann aynı bir kavramın örtüsünde, "kahramanhk" paydasında bu- luşabilmesı olmalı. Bu anlamda toplum- lann Tann-insan kahramanlan aynşacak- tır. bundan doğal ne olabilir9 Kaldı ki ki- mi toplumlar, örnekse Museviler, Tann'yı kendilerine özgülememış midir? Demek ki toplumlar. var olduklan coğrafyada ken- dilerine özgü, kendi ahlaksallıklanyla ör- tüşen birer "Tann", 'insan" miti yaratmak- ta ustalaşmış olmalıdırlar. Mezopotam- ya'nın Hammurabisinden nice yıl sonra Hz. Ömer adaletının bununla örtüşmesi, bu kavramlann insanal, mitsel düzlemde buluşabıldiklerini de göstennez mi aynı za- manda? Bir yurdun Uğur Mumcu su ol- maklık olgusunu işte bu bağlamda almak gerekiyor... Kuşku yok kı o, ölümsüzlüğüy- le. yalnızlığa göğüs gerişiyle, Tannsal nı- telıklerle de buluşuyor... tnsanoğlu. kestınlebilen tarihi içinde hep gereksinim duydu bu kahramanlara Söylemedıklenni onlar söyledı. dıklene- medıklerine onlar dikiendi, ölemedikle- rinde onlar öldü RuhiSu'ylallgiliBirAnı Hidayet KARAKUŞ R uhi Su'nun güzel se- sini işittıkçe yıllar ön- ce yaşadığımız bir ola- yı anımsanm. 1976'daTÖB-DERyönetı- mı olarak kendısıni Manısa'ya davet ettik. Bir ay sonra göre- vı devredecektık; yönetim ku- njlumuzun son etkinliği ola- caktı. Karar alındı. gün bellı oldu. Yönetim kurulunda Ruhi Su'nun kimın evinde ağırla- nacağını sorduk bırbinmize. Yönetim Kumlu üvesı arka- daşlanm Engin Evin, Turan Kayacık, Fehim Taşçeviren, Korkut Şenol, ben hepımız heyecanlıydık. Ruhi Su'yu evimızde konuk etmek, bizim için büyük bir onurdu. Payla- şamayacağımız belliydi ama kımse açıktan "Ben konuk edeceğHn" diyemiyordu. So- nunda şu anda hangi arkada- şımız söyiedı bitmıyorum "BaşkanoJaraksirinevdeağr- lanması uygun olur" dedı. Doğrusu kışısel oiarak bunu çok istiyor ama başkan olarak ba sizinle. 01 ekim 2003 02 ekim 2003 Kadıköy Halk Eğitim Merkezi Lütfi Kırdar Konser Salonu 20:00 20:00 Şef : Gürer Aykal Soiist : Giovanni Angeleri (keman) Program: U.C. Erkin: Senfonik Bölüm "Ulvi Cemal Erkin'in 97. Doğum Yilı Nedenıyle" M. Bruch : Keman Konçertosu No. 1 sol mınör. op. 26 N. Rimski-Korsakov: Şehrazat, Senfonik Suit, op. 35 ayncalık istemiyordum. Ken- disinı, yambrayorsam Izmır'de Kısmet Otel'den kaçta alaca- ğunızı, kımlenn gıdip getire- ceğini, herhangı bir saldınya karşı nasıl koruyacağımızı ko- nuştuk. Dikkati çekmeyecek birbiçimde güvenilir bırkaç ar- kadaşla almayı kararlaştırdık. O ynllarda aydınlara. sanat- çılara, öğTetmenlere saldın- laryoğundu. Birincı Mıllıyet- çi Cephe hükümeti denilen SüJeyman Demirerın kurdu- ğu Adalet Partisi, Mılli Sela- met Partisi, Mılliyetçi Hareket Partisi bıleşımi iktidardaydı. Özellikle ülkücüler, gemi azıya al- mışlar; okullarda, sokak- larda egemenlik savaşı- na(!) girişmişlerdı. O yüzden, sanatçının ko- runması, onu çağıran de- mokratik bır örgüt olarak bizim sorumluluğumuz- daydı en azından bız bu sorumluluğu duyuyor- duk. Ruhi Su'nun yemek içın nelen yiyip neleri yemediğini sonıp soruş- turduk. Konser günü sa- at 16.00 üa yalnızca kah- valtı ettiğini, daha sonra yemek yemediğini öğ- rendik. Değerli sanatçı evimi- ze geldiğinde eşim he- nüz okuldaydı. Gerekli hazırhklan yapmıştı ama dersi v^rdı. O gelmeden Ruhi Su, benden bir oda göstermemi istedi. Ses temrinleri yapacaktı. Ar- ka oda\ı gösterdim. "Aa- aaaa!"lara yaptığı bütün ses temrinlenni, onun işi- ne sav gısını gösteren bu çalışmasıru salondan bir- kaç arkadaşla bırlikte hayTanlıkla dinledık. O sırada eşim okuldan gel- di. "Bütün apartman in- Ihor, ne ohıyor" dedi Açıkladım "Ruhi Su. şimdi bizim evi- mizde mi yani," diye çok he- yecanlandı O aksam Ruhi Su, Mani- sa'da ilk kez, bir sınema salo- nunda o görkemli sesıyle tür- küler söyledı. Coşkuyla, sev- gıyle alkışlandı. Manısa'da oturduğumuz. Ruhi Su'yu konuk ettiğımiz ev o sırada Akhısar'da Tekel Mü- dürlüğü yapan saygıdeğer in- san Ekrem Yalçuı'm evıydi. Bir yıl kadar sonra Ekrem Yalçın, eşi Bedia Hanım'la bırlikte ziyaretimize geldi. Oradan buradan konuşurken konu Ruhi Su'dan açıldı. Bir- den Ekrem Yalçın; "Hidayet Bey, acaba Ruhi Su'yu bulsam, kendisinden özür dilesem kabul eder mi," dıye sordu. Şaşırdım. Ekrem Bey'ın Ruhi Su'yla ne ilgisi vardı 9 Neden özür dileyecek- ti? Ben sonnadan o sürdürdü sözünü: "1951 tutuklamalarmdaon- lan götüren ekibin içindey- dün." O kadar üzgündü ki aradan geçen >ırmı altı yılı aşkın sü- reye karşın neredeyse ağlaya- caktı. Avnntılan sormayı onun üzgünlüğü karşısında düşü- nemedim. Ona; "EkmnAbi,RuhiSusaba- ğjşladj." dedım. "Nasıl bağışladı,- diye sor- du. "RuhiSu geçen yıl sizin evi- nize geldi, şu anda oturduğu- nuz kohukta oturdu." Gözleri doldu, söylenecek söz kalmamıştı. Ruhi Su'ya HasanDağı tür- küsünü yaktıran yolculuğun öyküsünü kendisinden dinle- meden, önce Ekrem Yalçın'ı vıtirdik, dört beş yıl sonra da Ruhi Su'yu. Bınsının dünya- ca ünlü, görkemli sesiyle söy- lediği türküleri, bir kuşakJa bırlikte çektıği acılan; öteki- nın gençlığinde görev gereği yaşadıklanmn üzüncü kaldı. Bir de tarihsel bir olaydaki öğrenilememış ayrıntıların merakı, üzüntüsü.. PENCERE Paranın Dini İmanı Vardır.. Tuncay Özilhan'a ne oldu?.. özilhan TÜSİAD Başkanı.. Açtıağzını.. Yumdu gözünü.. Ne dıyor?.. • AKP siyasi istikran bozuyor.. • Bir orman yasası çıkarıp ülkeyi ayağa kaldırı- yor, referandum eğik düzeyine sokabiliyor.. • Kamu kesiminde kadrolaşma çabalanyla ge- rilim doruğa yüksettiliyor.. • Yükseköğretimi ele geçirmek için AKP'nin tut- turduğu siyaset yapay gündem yaratıp ortalığı ge- riyor.. • Irak'a asker yollamak bugünkü koşullarda sa- kıncalıdır... • TÜSlAD'ın Yüksek Istişare Kuruiu Başkanı Mu- harrem Kayhan da demiş ki: • "Orta ve yükseköğretimde bugünkü yapıyı ge- liştirmek için yola çıkıp onun da gerisine düşme tehlikesi bizi ciddi biçimde endişelendiriyor." Ve eklemiş: • Zorunlu eğitim 12 yıla çıkanlmalı!.. • Imam okullan meslek lisesi olarak kalmalı.. • Üniversite özerk olmalı.. • Hükümetin yükseköğretim tasansı, siyaseti üniversitenin içine sokacak kadrolaşma çabası gi- bidir... • Şu TÜSlAD'ın bizim gazeteye reklam ambargo- su uyguladığı dönemleri anımsadım... Döne dolaşa nereye geldik?.. Ama TÜSlAD'ın aklı başına geldi mi?.. Umanm... Çünkü aklı başına bugün gelmediyse bile yann gelecektir; hele Tayyip Erdoğan MUSlAD'a dev- let gücüyle bir yol versin, islamcı ışadamlan takı- mını Hükümet'ın elindeki olanaklaria bir pompala- sın, TÜSİAD Hanya'yı Konya'yı görecek... Cumhuriyet Türkiyesi'nin laikliğe dönük olduğu yıllarda yapılanmış özel kesim kuruluşlan, daha olan bıtenlerin farkına tam anlamında varabilmiş de- ğiller; Türkiye'de ışadamı devlete muhtaç; vanalar şimdi AKP'nin elinde nasıl açılıp kapanacak?.. Atasözü der ki: - Paranın dini imanı yoktur... Inanmayın!.. • islamcı politika iş hayatında dini imanı kullana- rak örgütleniyordu, tarikatlar bu oluşumda halka da- yanan şirketler gibi çalışıyorlardı; AKP'nin bugün oturduğu koltukta sürgit iktidannı pekiştirmesi için büyük sermayeyi kendi takımına şavullaması ka- çınılmaz... Bizim büyük sermayenin moda dünyasını Avru- pa'da, Amerika'da ızleyen monden bayanlan tür- ban takmaya hazır mıdırlar?.. Sosyete dedikodulannı sayfa sayfa fotoğraflar- la yayımlayan medyamızın AKP iktidanna yalaka- lığı, özelleştirmelerden pay kapmak, ihaleleri şa- vullamak, rakiplerini devlete boğdurmak hırsından doğmuyormu?.. Ancak yalakalığın da bir sonu var; sözüm ona la- ik medya bugün birbirinin kuyusunu kazıyor, ama dinci medya arkada bekliyor... • TÜSİAD ıle MÜSİAD (İslamcı işadamlan örgütü) rekabetınde AKP iktidarı ne düşünür, ne yapar?.. Recep Tayyip Erdoğan hiç beklemeden TÜSİ- AD'ın ağzının payını verdi: "- Sivil toplum örgütü bu gibi işlerde karar ve- remez, Hükümet verir..." Atasözüne inanmayın... Paranın dini imanı vardır. KOOP-C'DEN DUYURU Kooperatifimizin Genişletilmiş YÖNETtM KURULU T0PLANT1SI 21 Eylül 2003 Pazar günü saat: 13.00'te Ahırkapı Sok. No: 24 34122 Cankurtaran/İSTANBUL adresindeki ARMADA OTEL'de yapılacaktır. Toplantıya tüm kooperatif ortaklanmızın katılmasını bekliyoruz. Not: Daha önce 21 Eylül 2003 Pazar günü 14.00'te yapılacağı duyurulan kooperatifimizin Yö- netim Kuruiu toplantısının saati, GS-FB futbol karşı- laşmasının başlama saatinin 16.00'ya alınması ne- deniyle ulaşım sorunu gözetilerek 13.00 olarak de- ğiştirilmiştir. Duyurulur. Költûr Sanat Bilet Satiş Borusan Kimın K M U I MCIIUUI. ıvaaiKoy nax cgnm MerKe Noktalarl B»leîıx saîış noktalan Biiethc Çağn Merkezi: 0216 454 15 55 Biletix İntemet v;ww.biletıx.( ' ' Sanat Merkezi Tel: 0212 292 06 55 Faks: 0212 252 45 91 E-Posta: [email protected] www.bowsansanat.com BOHUSAN HOLOtNO KURULUŞUDUR Kafdağı'nın çarıklı çocuğu DURSUN AKCAM'ı yıldızlı göklere uğurladık. O artık hepîmizle... EŞİ: PERİHAN ÇOCUKLARI: ALPER, TANER, YASEMİN, CAHİT 23 Eylül Salı günü Maltepe Camii'nden öğle namazını izleyerek Karşıyaka Mezarlığı'nda toprağa vereceğiz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle