30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 EYLUL2OÛ3CUMA CUMHURİYET SAYFA İNCELEME Bush yönetimi, yeni muhafazakârlarla Hıristiyan köktencilerin birlikte yaşamalannı sağladı Dünyayagösterilen' sopa'BD'nin kararlı bir biçimde aktif olmasmdan yana olan yeni muhafazakârlar, bu özellikleriyle de enternasyonalist sayılır. Bu, eski curnhuriyetçi parti tarzında bir enternasyonalizm değildi. (Nixon, baba George Bush). Onlar 'Real politik'in erdemlerine güveniyorlar, çıkarlannı korumak için Birleşik Devletler'in ittifak kurduğu rejimlerin doğasına pek aldırmıyorlardı. Bir Kissinger onlar için anti-model'di. Ancak Wilson'un, Jimmy Carter ya da Bill Clinton'un demokrat geleneğinde bir entemasyonalizmden de uzaktılar. ünyanın en büyük terör eylemi 11 Eylül 2001 suikastlan, yeni muhafazakârlann güç politikalannın değişik biçimleri karşısında demokrasilerin dayanıksız olduğu tezini doğruladı. Irak savaşıyla da "kötü" rejimlerin devrilmesinin mümkün, dahası arzu edilen bir durum olduğu ortaya çıktı. Bu çekiciliğe karşı uluslararası hukuk bir tür ahlaki yasallık savı ileri sürülebilir. Ancak, eksik olan, yeni bir oluşuma kadar, ikna etme ve zorlama erkidir... ALACS FRANCHON / DAMEL VERNET B irleşik Devletler Başkanı'nın tercihlerinde köktenci Hıristiyanlann yanı sıra önemli rolü olan yeni muhafazakârlar (neo- conservateur) kimlerdir? Düşüncelerinin kaynağı, Albert Wohlstetter ve Leo Strauss'ta mı aranmahdır? Şu sözcükler içten bir övgüyle dile getirilmişti: "Sizler kesirüikle ülkemizin en parlak beyinkrisinizT O kadar iyisiniz ki diye ekliyordu George W. Bush. "Hükümetim aranizdan yirmi kadanyla birlikte çahşmaktadır." Başkan 26 Şubat 2003'te Washington'da American Entreprise Institute'de böyle konuşuyordu (Le Monde, 20 Mart 2003). George W. Bush Amerikan yeni muhafazakârlannın etld alamnın kalelerinden biri olan bu düşünce kuruluşuna (think tank) bu sözlerle saygılannı sunuyordu. Başkanlık dönemine damgasını vuran ve bugün belirleyici etkisi bilinen entelektüel akımı selamlarken onlara neler borçlu olduğunu da sayıp döküyordu. Çe\Tesinde yeni muhafazakârlann yer aldığıru açıklamanın yanı sıra yeni muhafazakârlann siyasal tercihlerinde de esaslı rol üstlendiklerinin altını çiziyordu. 1960 yıllannın başında, John F. Kennedy merkez soldan, özellikle de Harvard Ünıversıtesi profesörleri arasından, denemeci David Halberstam'ın deyişiyle 'en i>i ve en akıh' (the best and the brightest) olanlannı devşirmişti. Bush ise. 1960'lardan itibaren o sıralarda baskın olan sosyal demokrasi eğilimli bu merkezci konsensüse karşı çıkanlarla hükümet edecekti. Yeni muhafazakârlar klmler? Kimdi bunlar? Tarihsel kökenleri neydi? Hangı düşünürlerin etkisi altındaydılar? Bush'çu yeni muhafazakârlann entelektüel kökenleri neredeydi? Yeni muhafazakârian, George W, Bush'un çevresinde yer alan köktenci Hıristiyanlarla kanştırmamak gerek. Onlann güney eyaletlerinde 'yeniden doğan' ve bugün cumhuriyetçi partinin George W. Bush. yükselen güçlerinden biri durumuna gelen 'Kutsal Kitap Kusağı'yla (Bible Belt) hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Yeni muhafazakârhk Doğu kıyılanndan, biraz da Kaliforniya'dan gelmektedir. Müritleri entelektüel görünümdedir. Çoğunca New Yorklu, çoğunca işe soJcuhıkla* başlayan Yahudilerden oluşmaktadır. Bazılan kendilerini hâlâ demokrat olarak tanımlamaktadır. Ellerinde 'kutsal kitap' yerine edebıyat ya da politik dergılerle dolaşırlar. Güneyin televizyonlarda yayvn yapan 'Kutsal Kitap' misyonerlerinin petrol mavisi knıvaze kostümlerine karşm, tweed ceketler giyinirler. Çoğu zaman toplumsal yaşam biçimleriyle ilgili sorunlarda liberal düşüncelere sahiptirler. Hedefleri, ne çocuk düşürmenin yasaklanması ne de okullarda zorunlu din dersi konmasıdır. Amaçlan bütünüyle başkadır. Ama, Plerre Hassner'e göre Bush yönetiminin özelliği bu iki akımın birleştirilmesini sağlamasıdır. George W. Bush yeni muhafazakârlarla, Hıristiyan köktencilerin birlikte yaşamalannı gerçekleştirmiştir. Hıristiyan köktenciler hükümette Adalet Bakaru John Ashcroft'la temsü edilmektedir. Yeni muhafazakârlann yüdızlanndan biri olan Paul Wolfowitz'e ise savunma bakan yardımcılığı görevi verilmiştir. George W. Bush başkanlık kampanyasını belirgin çizgileri olan bir politika ortaya koymadan merkez sağda yapmış, şaşırtıcı ve ses getiren bir ideolojik kokteyl gerçekleştırerek Wolfo\vitz'le Ashcroft'u, yeni muhafazakârlarla köktenci Hıristiyanlan, yani iki karşıt gezegeni bir araya getirmiştir. Ashcroft'un Yahudl düşmanlığı... Ashcroft, Güney Carolina'da Bob-Jones Üniversitesi'nde ders veriyordu. Köktenci bir Hıristiyan olarak ayncalıkh bir yere sahipti. Yahudi düşmanlığvna varan düşüncelerini açıklamaktan kaçınmıyordu. Yahudi ve bir öğretmen ailesinden gelen Wolfowitz ise Doğu kıyılan üniversitelerinin parlak bir ürünüydü. Yeni muhafazakârlar strateji ve fılozofun koruyucu gölgesinde yer almışlardı. Avrupa'daki anlamıyla siyasal muhafazakârlıkla ilgili özelliklerin neredeyse tümüne karşı çıkıyorlardı. Aralanndan 'Tarihin Sonu' denemesiyle ünlenen Frands Fukuyama güvence veriyor, yeni muhafazakârlar hiyerarşi, gelenek ve insan doğasının köktenci yonımu üzerine kurulu düzeni hiçbir biçimde savunmak istemediklerini ileri sürüyordu fVVall Street Journal, 24 Arahk 2002). BERLIN DUVARı'NıN YıKıLMASı ÖNEMLI BIR DÖNEM Soğuk Savaş'ın sona ermesine bağlı entelektüel boşluğun doldurulmasına Straussçular ve onlann devamı yeni muhafazakârlar daha hazıriıklıydı. Dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan'ın Sovyetler Birliği'ne karşı uyguladığı güç politikasının bu rejimin çöküşünü hızlandırması ve Beriin duvannın yıkılışı da bu çevreleri haklı gösterdi... (Fotoğraf: CUMHURİYET ARŞİVİ) _ Ne Marksne Isa J eaınFrançoisRevel 1970te Robert Laffont'da yayımla- dığı 'NeMarks^elsa" ad- h kitabında 1960"lı yıllann sos- yal devrim kargaşasındaki Ame- rika'yı betimlemişti. Bugün ise yeni muhafazakârlığı bir tür 'so- pa'ya dönüş olarak görüyordu. Önce iç politikada. Yeni muha- fazakârlar Leo Strauss'un izin- de 1960'lann kültürel ve moral göreceliğini eleştirmektedirler. Onlara göre, 'göreceük' 1980 yıl- lannın 'srv-aseten doğru'suy la so- nuçlanacaktı. Burada dostu Sa- ulBeDotv'un Ravelstein adlı ro- manında söz ettiği (Gallimard. 2002) Chicago Üniversitesi'nden bir başka önemli entelektüel olan Allan Bloom da savaş veriyor- du. 1987'de The Closing of the AmericanMind'da (Fransızcaya 'SaahsrzlandınlnıışRuh' altbaş- lığı ile çevrildı) Bloom, her şe- ye değer verenünıversite çevre- sine şimşekler yağdırıyordu: "Her şey küMr hatine geldi, di- ye yazıyordu; hiçbir aynm yap- maksıznı uyuşturucu kültiirii, rock kültürü, sokak çeteleri kül- türü vb. kültürün iflası da bir kültür otaıuştu." Ustası Stra- uss'un izinde klasik metinlerin KOSULSUZ İSRAİL DESTEĞİ Wohlstetter'in öğrencileri tarafından gündeme getirilen anti balistik füze savunmasının atası 'Yıkhziar Savaşr* olarak da adlandınlan 'Stratejik Savunma Girişimi'nı başlatan Reagan. ustaya kulak vermişti. Wohlstetter'in öğrencileri, ABM Anlaşması'nın tek yanlı yok sayılmasının en ateşli taraftarlan olmuşlardı. Onlara göre sözü edilen anlaşmalar, Birleşik Devletler'in savunma sistemleri geliştirmesini engelliyordu. George W. Bush'u ikna ettiler. Perle ve Wolfowitz'in çizgisinde, bugün Beyaz Saray'ın Ulusal Güvenlik Konseyi'nde Ortadoğu'dan sorumlu Elliot Abrams'la Savunma bakan yardımcılanndan biri olan Douglas Feith de yer ahyordu. Hepsi de Kudüs'teki hükümet ne olursa olsun tsrail devletinin koşulsuz desteklenmesinden yanaydılar. Bu güçlü destek, Ariel Şaron için de geçerliydi. Ronald Reagan'ın ilk başkanlık döneminde (1981-1985) bunlann çoğu hükümette görev alma nrsatı bulacaktı. Yeni muhafazakârlar Washington'da ağlannı önnüşlerdi. Yarahcılık onlardan yanaydı. O günden bugüne politika sahnesine egemen olacak düşüncelerin oluştuğu çevrelerde etkin yerleri sahiplenmek için merkez ya da merkez solda yer alan demokratlan dışladılar. büyük yorumcusu Bloom'un 196O'lı yıllann mirasınınbirbö- lümünün *Ban uygartagının biz- zat kendisi tarafından horlan- masryla sonuçtandığuu" düşün- düğünü ileri sürüyordu Jean- François Revel. "Siyaseten doğ- ru" adına her kültür bir başkası kadar değerlidir dıyerek çoğun- ca özgürlüklere karşı olan, daha- sı Batı kültürü için de ciddi teh- likeler oluşturan, Batı dışındaki kültürleri benimsemenin yanı sı- ra Batı kültürünün hiçbir nokta- da diğerlerinden üstün olmadı- ğını savunan bu öğrencileri ve profesörleri sorguluyordu. "Si- yasetendoğnT düşüncesinin ege- men olduğu dönemde yeni mu- hafazakârlar bazı konularda ba- şanh olmuşlardı. Bloom'un ki- tabı büyük başan kazanmıştı. Strateji tutkunu ku$ak Dış politikada gerçek bir ye- ni muhafazakâr okul şekülen- meye ve örgütlenmeye başlamış- tı. 1970'li yıllarda Washington evaleti demokrat SenatörüHenrv Jackson (1983'te öldü) nükleer silahsızlanma anlaşmalannı eleş- tirdi. Bu, strateji tutkunu genç ku- şağın ortaya çıkmasına neden oldu. Bunlar arasında Rkhard Perle ve YVUKam Kristol da yer ahyordu. Yönetimin içinde ve dışında Perle gidip Wolfowitz'i bulmuştu. Her ikisi de yumuşa- ma politikasının bir başka kar- şıtı Kenneth Adelman ya da Dı- şişleri Bakan Yardımcısı Char- ksFairbanksiçin çalışmaya baş- lamışlardı. Stratejik konularda- ld hocalan Albert Wohlstetter'di. Sıra filozofta Strauss'un dayamhn çekıcıııgı S tratejiden sonra sırada filozof var. Yeni muhafazakârhğın resmen ortaya çıkışından önce 1973'te ölen Leo Strauss'la Albert Wohlstetter arasında belirgin bir bağlantı yok. Ama yeni muhafazakârlar örgütünden bazılan, araştırma alanlan farklı olsa da bu iki insanın ögretileri arasında köprü kurmayı başarmışlardı. Aynı soyağacından gelmekten ya da temas sonucu (Allan Bloom, Paul Wolfowitz, William Kristol...) yeni muhafazakârlığa kuramsal dayanak olmuştu. Leo Strauss, 1899'da Hesse eyaletınin Kirchhain kentinde doğmuştu. Hitler iktidara gelmeden önce de ülkesini terk etti. Paris'te ve tngiltere'de kısa bir süre yaşadıktan sonra ilerde Strauss'çulann merkezi haline gelecek Chicago'da "Comittee on thoghfu kurmadan önce New York'ta New School of Social Research'te ders vermeye başladı. Strauss'un öğretisinin kimi ilkelerinden Bush'un çevresinde yer alan yeni muhafazakârlann esinlendiklerinı söylemek kısıtlayıcı olacaktır. Aynca yeni muhafazakârlann Strauss ekolünün dışındaki başka geleneklerden de esinlendiği bilinmektedir. Ama Strauss'u referans almak, şu sıralar Washıngton'dafaalolan yeni muhafazakarlara güçlü bir arka plan sağlıyordu. Bu, aynı zamanda yeni muhafazakârhğın birkaç 'şahin'in basit ve geçici bir hevesi olmadığının anlaşılmasına da yardımcı oluyordu. Leo Strauss için iyi ve kötü rejimler vardı; politik düşüncenin kendisini değer yargılanndan yoksun bırakmaması gerekiyordu. İyi rejimlerin kötü rejimlere karşı kendini savunma hakkı bulunuyordu. Cüç polltlkası... Modemitenin ve ilerlemenin yanılsamalannın tuzaklanna karşı eskilere dönüşü salık veren Strauss, Aydınlanma'nın kızı liberal demokrasiyi ve onun en incelikli ve en güzel parçası olduğu izlenimini veren Amerikan demokrasisini de savunmaktadır. Burada bir çelişkı yok mu? Var elbette. Demokrasi ve liberalizmin bu aktif savunması yeni muhafazakârlann gözde temalanndan biri olarak politika sözlüğünde yeniden ortaya çıkacaktı. Politik rejimlerin doğası dünyada banşın sürüp gitmesi için tüm uluslararası kurumlardan ve düzenlemelerden daha önemlidir. En büyük tehdit, demokrasinin değerlerini (Amerika'nın değerleri) paylaşmayan devletlerden gelmektedir. Bu rejimleri değiştirmek ve demokratik değerleri geliştirmek, güvenliği güçlendirmenin en iyi yoludur. 11 Eylül 2001 ve ırak sava$ı Önceleri geniş ölçüde hocanın çekiciliğıne bağlı olan ve daha çok söyleminin aktanlması, ağırbaşlı kitaplar, metinler üzerine bina edilen Strauss'çuluk bir başkanlık yönetimini nasıl etkileyebilmişti0 Paris'te Raymond Aron Araştırma Merkezi'ni yöneten Pierre Manent bunu, Strauss'un .^merikan üniversitelerinde yabancı düşmanhğının kurbanı olan öğrencilerini kamu hizmetlerine, think tank'lere ve basına yöneltmiş ohnasına bağlamaktadır. Gerçekten de, Strauss'çular bu sektörlerde fazlasıyla temsil edilmektedirler. Aynca Soğuk Savaş'ın sona ermesine bağlı entelektüel boşluğun doldurulmasına Strauss'çular ve onlann devamı yeni muhafazakârlann daha hazırlıklı olmalandır. Reagan'ın Sovyetler Bu-liği'ne karşı uyguladığı güç politikasının bu rejimin çöküşünü hızlandırması, Beriin Duvan'nın yıkılışı da bu çevreleri haklı göstermişti. 11 Eylül 2001 suikastlan, yeni muhafazakârlann tirani'nin değişik biçimleri karşısında demokrasilerin dayanıksız olduğu tezini doğrulamıştı. îrak savaşıyla da 'kötü' rejimlerin devrilmesinin mümkün, dahası arzu edilen bir dunım olduğu ortaya çıkmışu. Bu çekiciliğe karşı uluslararası hukuk bir tür ahlaki yasallık savı ileri sürülebilir. Ancak, eksik olan, yeni bir oluşuma kadar, ikna etme ve zorlama erkidir. (LeMonde Diplomatique'den derleyen; HÜSEYÎNBAŞ)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle