14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SEYLÜL 2003 CUMA CUMHURİYET SAYFA JV LJ l_j J. LJ M\ kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15 Titiz yönetmen Jean-Paul Rappeneau'dan ilgisiz kalınamayacak bir dönem filmi bugün gösterimde îşgal Fransası'nm perişanlığı erçek kişilerden esjılenılmiş, kurmaca ka*akterlerin kahramanı olluğu. romancı Patrick Vfodıano'nun da imzasını tasıyan. çok katmanlı bir seıaryoya dayanan film, baştan sona sürekli bir har*ala gürele, koşturmaca havasında seyrediyor. Alman ışgali altmdaki Fransa, 1940 Hariraru. Fransızlann çok güvendiği o Najino hattını bir çırpıda geçen Na- ziltr tarafindan işgal edilmesiyle bü- yül bir kargaşaya ve kaosa sürükle- ner Fransa'run her tarafmda, beklen- meiik bir ağır yenilginin ve utanç ve- rici teslimiyetin havası hâkimdir. Ûlkenın nispeten özgür kalmış gü- neyinde, ılk dünya savaşının muzaf- fer komutanı Mareşal Petain'ın baş- karhğında kurulacak ve düşmanla iş- birlıgi yanlısı, uzlaşmacı bir politika gücecek olan Vichy hükümetinin de eli «culağında. De Gaulle de, özgür Fraısa adına, Londra'dan mücadele- yi siirdürmek üzere daha ülke dışına çıkmamış henüz. Siyasetçiler, iş ve sarut dünyasının ünlüleri. aristokrasi ve burjuvazinin tuzu kuru seçkınleri. düzenden yana olanlarla can derdine dü§nıüş Paris'ın kaymak tabakası, Al- manlardan kaçarak sığındıkJan Bor- deaox kentinde, bırkaç lüks otele tık- lım tıkış doluşmuş, penşan halde. Düzen, siyaset, otorlte. çıkarve aşk'tn komedlsl Onu rahatsız eden hayranını öldü- rünce cesedi ortadan kaldırmak için yardımını istediği eski çocukluk aşkı, yazar Frederic'in (Gregori Derange- re) hapse tıkılmasına sebep olan. ba- sından fellik fellik kaçan, dönemın büyük sinema yıldızı Viviane (Isa- belle Adjani). hapishanelerin boşal- tılması sırasında, sevimli bıçkın-biti- rim Raoul'un (Yvan Attal) sayesin- Bon Voyage / Yönetmen: Jean-Paul Rappeneau / Senaryo: J.-P. Rappeneau, Patrick Modiano / Kamera: Thierry Arbogast / Müzik: Gabriel Yared / Oyuncular: Isabelle Adjani, Gerard Depardieu, Virginie Ledoyen, Yven Attal, Gregori Derangere, Peter Coyote / Fr. 2003 (Umut Sanat) de hapisten firar eden masum Frede- ric'le trende tanıştığı genç, güzel asis- tan Camille (Virginie Ledoyen), Ca- mille'in atom bombası araştırmalan- nı Almanlardan kaçırmak isteyen, Von Braun'u çağnştıran fizık profe- sörü Kopolski (Jean-Marc Stehle) ve arabasma aşın titizlenen şoförü (Mic- hel Vuillermoz), körkütük âşık oldu- gu Viviane" m sürekli peşındekı casus gazeteci AJex (Peter Coyote) ve bir başka Viviane tutkunu olan, yoz po- litikacı timsali, zayıf karakterli içışle- ri bakanı Beaufort (Gerard Depardi- eu) postu Bordeaux'ya, Splendide 0- tel'e serenlerden. Filmın 'oğlan'ı Fredenc, nice badi- reler atlattıktan sonra, bir hayal âle- minde yaşayan, paranoyak ve mega- loman yıldız Viviane'ın kuklası ol- maktansa tercihini yaparak trende gö- rüp tutulduğu Camille'i seçiyor so- nunda. Alçaklıkla uzlaşmacılıgın, yalan, dolan ve ikiyüzlülüğün geçerli oldu- ğu, Fransızlan derinden yaralamış bir dönemi ele alan Bon Voyage-Herkes Kendi Yoluna, Fransız sınemasının yaklaşık 40 yılda sadece 7 fılm çek- miş, en titiz yönetmenlerinden Jean- Paul Rappeneau nun 1995 yapımı Damdaki Süvari'den sonra seyretti- ğımiz son filmı. Çocukluğunda Nazi ışgalıni aile- siyle bizzat yaşamış, 1932 doğumlu yönetmenin bu çöküş dönemine iliş- kin anılanndan kaynaklanan Herkes Kendi Yoluna. Fransa'yı yönetenle- rin teslim bayrağını çekip bozgunu kabullenmelenyle herkesin kendi sa- fını belirlediği, 1940 Haziram'ndan birkaç günü anlatıyor. Gerçek kişılerden esinlenilmiş, kurmaca karakterlerin kahramam ol- duğu, romancı Patrick Modiano'nun da imzasını taşıyan, çok katmanlı bir senaryoya dayanan film, sürekli bir harala gürele, koşturmaca havasında seyrediyor baştan sona. Uzlasma ve direnlşln Fransası'ndan manzaralar Ya Belmondo'lu Kahraman Serse- ri, Deneuvelü-Montend'h Vahşi Dılber gibi komedi ya da Cyrano, Damdaki Süvari gibi edebiyat uyarla- ması türünde film yapan Rappeneau, savaşın son dönemi hakkındaki ilk fil- mi La Via de Chateau'dan (1965) bunca yıl sonra yine işgal Fransası ve bozgun atmosferi üstüne dallanıp bu- daklanan ama bu kez savaşın başlan- gıcında geçen bir komedi imzalamış, 1930-40'h yıllann Amerikan sinema- sına saygı gösterisinde bulunarak dü- zen, otorite, uzlaşma, onur, çatışan çı- karlar ve aşkın komedisi olarak özet- lenebilecek film, iki Fransa'yı (cesa- retin ve uzlaşmamn Fransa'lannı) yan yana koyarak ülkenin 60 yıl önceki utançla hatırlanan, bozgun dönemini, canlı, insanın boğazına oturan, acı bir komediye dönüştürüyor. Mesaj kaygı- sı ya da gerçeğe benzerlik tasası duy- maksızın ve çeşitli kamera cambaz- lıklarına meyletmeden aynntılan önemseyen, babadan kalma, özenli anlatımıyla, özlü diyaloglanyla ve müziğıyle tuhaf bir ritım tutturan filmde başanlı oyuncu yönetimi de öne çıkıyor. Sinema salonunda başlayıp sona eren ve oyunculuk şöleni niteliğinde- ki film, cinayetini örtbas eden, kapris- li. bencil, baİcan kapatması yıldızı can- landıran, 50'sine gelmiş Adjani'yle eyyamcı bakanı kanlı-canlı oynayan Depardieu çiftini, Barocco'yla Ca- mille Claudel'den yıllar sonra yeni- den bir araya getiriyor. Filmin esas kı- zı Virginie Ledoyen'le sevimli Yvan Attal, yeni yetenek Gregori Derange- re ve Amerikalı Peter Coyote kadro- yu tamamlıyor. Ölçülü biçili, titiz, az ve öz çalışan bir sinema zanaatkânnın elinden çık- ma, tarzı,ritmi,anlatımı ve oyuncula- nyla göz doldurarak keyifie takılınan, kargaşa ve karmaşa içinde, kalabalık seyreden bu zarif Fransız filmine Fransız kalmamalı. YENİ BASLAYANLAT". YENt BAHAYANLAR^ENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLA Kirll Tatlı şeyler / Dlrty Pretty Thlngs 'Benim Güzel Çamaşırha- nem\ 'Tehlikeli İlişkiler". 'High Fidelity' gibi filmlerin Ingiliz yönetmeni Stephen Frears'in bugün gösterime gi- ren son eseri Kirli Tatü Şey- ler, Londra'nın her şeyin mü- bah olduğu ve turistlerin bıl- mediği göçmen mahallelerin- de geçen çarpıcı bir gerilim hi- kâyesi. Film, pek de alışık olmadığı- mız bir şekilde, geceleri berbat bir otelde resepsiyoncu olarak çalışan Nijeryalı bir göçmenın gözünden anlatılıyor. Aynı otelde çalışan iki genç, Türk kızı Şenay (Audrey Tautou) ile Nijeryalı Okwe (Chiwetel Ejiofor) aynı daireyi paylaş- maktadır. Bir gece otelde ta- nık olduklan akıl almaz bir olayı ne otel patronuna anlata- bilir, ne de polise gidebilirler. Hayatta kalmalanysa mucize- lerebağhdır... Amelie başyapıtıyla ünlen- miş Fransız oyuncu Audrey Tautou, Şenay'ı layıkıyla can- landırabilmek için Londra'nın Stoke Newington Mahalle- si'nde dolaşmış, bol bol Türk yemeği yemiş, göbek dansı öğ- renmiş. Bir de konuşruğu Türk kızlanna îngiltere'ye ilk gel- diklerinde neler hissettiklerini filan sorarak hazırlanmış rolü- ne. Öncelikle Audrey 'Ame- lie' Tatou hayranlannın kaçır- mayacağı bir film. LanetH Kadın / Dlna Norveçli yazar Herbjorg VVassmo'nun, 1989'dakaleme aldığı 'Dina's Book' adlı kita- bından uyarlanan film, 1960'lann Norveç'inde geçi- yor. Çocukken talihsiz bir ka- za sonucu annesinin ölümüne yol açan Dina, babası tarafin- dan da dışlanınca, sevgiden uzak bir şekilde büyümüştür. Problemli çocukluk yıllan- na rağmen, oldukça güçlü ve istediğini alan bir kadın olan Dina'nın erkeklerle olan ilişki- si, annesiyle ilgili sık sık gör- düğü karabasanları andınr bi- çimde, sert, şiddetli ve ölüm- cüldür. Babası tarafindan zorla ev- lendirildiği zengin tüccar Ja- kob'tan tiksindiği için gözünü daha fazla dışanya çeviren Di- na, bir gün, Rus asıllı bir dev- rimci olan Leo Zjukovskiij'e âşık olur. Norveçli Ole Bornedal'in yönettiği filmde Maria Bon- nevie, Gerard Depardieu, Cnristopher Eccleston rol alıyorlar. 'Lanetli Kadın-Dina'yı Maria Bonnevie oynuyor. İZLEYİCİ GÖZÜYLE ERDAL ATABEK Görülmesi gereken bir film: 11 Eylül 11 Eylül, ikiz kulelerin tarihin belki de en çarpıcı girişimiyle ile kaçırılan yolcu uçaklan ile vurulması büyük bir dönemeç. Bu bir büyük terör eylemi; ama tek terör bu mu? Dünyanın değişik köşelerinden 11 yönetmenin yapımlan birleşi- yor, ortak bir film oluyor: 11 Ey- lül. tkiz kulelerin tarihin belki de en çarpıcı girişimiyle ile kaçın- lan yolcu uçaklan ile vurulması büyük bir dönemeç. Bu bir büyük terör eylemi ama tek terör bu mu? Dünyanın tek teröristi Usame bin Ladin mi? Bir başka 11 Eylül'de {1973) Şi- li'nin seçılmiş başkanı Salvador Allende hangi terörist devletin kışkırttığı darbeyle öldürüldü? Yanıtı da filmin Ken Loach ta- rafindan yapılan bölümü veriyor. Amerika'nın darbesiyle, Nikson döneminden ünlü Kissinger tara- fından CIA eliyle organize edilen darbe ile Şili'nin seçilmiş başka- nı öldürülüyor ve Şili'de iktidar, Amerikan mutemedi (güvenilir kişisi) olan general Pinochet'ye de\Tediliyor. Filmin açılış bölümü. Iran'lı Samira Makhmalbaf tarafindan yapılan, Iran'a sığmmış Afgan mültecilerin çocuklanna öğret- menlik yapan genç kadmın zorla bir araya topladığı çocuklara yap- tırdığı bir dakikahk saygı durılŞu ile başlıyor. Kendi koşullanm dü- şünmeden, hatta neden orada bu- lunduğunu bile hesaba katmadan çocuklanna hiç anlamadıklan bir saygı duruşunun nedenini anlat- maya çalışan genç ögretmen ger- çek bir trajediyi simgeliyor. în- sanlığm insanlar tarafindan yara- tılan trajedisıni. Çarpıcı bir değişim Claud Leluch, Fransa'dan, de- ğişik bu^ ironi ile katılıyor. Dilsiz- sağır rehberi bir Fransız kadını ile bu işaret dilini bilen bir Ame- rikalı erkeğin New York'ta buluş- ması sırasında yaşanan ikiz kule- ler olayı. TV'de olay büyük bir heyecanla gösterilirken kulakla- n duymayan kadınm olayı farket- memesi. Mısır'dan Yusuf Şahin, her te- rör olayının arkasında daha önce yaşanmış başka terörler bulundu- ğunu anlatıyor. tsrail'den Amos Gitai, Tel-Aviv'de yaşanan bir canlı bomba olayını aktanyor. Amerika'dan Sean Penn, bü- yük bir buluşla yönettiği bölü- münde ikiz kuleleT'in bir eve gi- ren güneş ışığmı nasıl kesmiş ol- duğunu, ancak bu kuleler yıkılın- ca eve güneş ışığının girebildiği- ni sinema diliyle anlatıyor 11 Ey- lül filminin belki de en sert, çar- pıcı bölümü inanılmaz bir ro- mans içinde veriliyor. Yaşlı bir adamın ölen kansma olan sevgi- sinin diliyle anlatılan bölüm unu- tulmaz. Savaşa karşı en çarpıcı anlatım ise, Japonya'dan tmamura'nın savaşın bir yılana çevirdiği Yuld- çi'nin öyküsü. Yukiçi, ülkesı için kahramanca çarpışan bir asker. Ama savaştan sakatlanmış olarak dönüyor ve artık bir yılan gibi sü- rünüyor. Yalmz sürünmekle de kalmı- yor, ısınyor, insanlara zarar veri- yor, bir yılanın yaptıklanm yapı- yor ve toplanan insanlar ona ne yapacaklannı konuşuyorlar. Sa- vaş, bir insanı insanlıktan çıkan- yor ve bu değişim bu kadar çar- pıcı anlatılabilir. 11 Eylül, herke- sin görmesi gereken bir film. Ne yazık ki çok az sinemada oynu- yor ve bunca ıvır zıvır filmin ara- sında zar zor yer bulabiliyor. Gö- riilmesıni bu denli istediğim çok az film olmuştur. KEDt GOZU VECDİ SAYAR 12 Eylül Sürüyor! 23 yılı geride bıraktık geçenlerde. 12 Eylül darbe- sinden bu yana 23 yıl geçmiş. Çeşitli yayın organla- rında bu yıldönümüne ilişkin yazılar, fotoğraflar ya- yımlandı. Sanki, 12 Eylül mazide kalan acı bir hatı- raymışçasına. Oysa, 12 Eylül sürüyor! Nereden bellı? 78'liler Da- yanışma ve Araştırma Dernegi' nin yaptığı basın açık- lamasına medyamızın verdiği yerden! Ne diyor 78'li- ler. "23 yı/d/r toplumdan gizlenen gerçekleraçığa çf- kanlmazsa, darbe rejımi tüm kurum ve kurallanyla ortadan kaldınlmazsa, Türkiye'nin geleceği çok ka- ranlıktır". Peki, ne istiyor 78'liler? En temel haklannı; 12 Eylül askeri mahkemelerinde yargılanan ve mah- kûm edilenlerin üstündeki yasakların kaldınlmasını. "Gizli devlet aygıtına karşı hukuk, 12 Eylül rejimini sorgulama ve hesaplaşma..." Bir daha aynı şeyler ya- şanmasın diye... 12 Eylül'ün bitmediğinin tek kanıtı, 78'lilerin elle- rinden alınan yurttaşlık hakları değil elbet. Düşünce yasağı kavramı hâlâ geçerli ülkemizde. Ifade özgür- lüğü hâlâ kısıtlamalara tabi, insanlar çocuklanna is- tedikleri adı veremiyor. Demokratikleşme doğrultu- sunda atılan her adımdan, yeni bir yasa ya da yö- netmelikle geri çark ediliveriyor. Ve bütün bu olaylar karşısında seslerini yükseltenler medyada yer bula- mıyorlar, her nedense! Medyamızın önemli bir kısmının kullanmaya değer bulmadığı haberler yalnızca siyasi içerikli metinler mi sanıyorsunuz? Kültür sanat alanında da, gizli bir san- sür geçerli. Eğer, büyük tekellerin, sigara firmalan- nın sponsorluğunda bir etkınlik düzenlerseniz, bü- tün kapılar önünüzde açılıverir. Yok eğer bağımsız bir yapıyla bir işe soyunursanız, yaptığınız işin niteliği ne olursa olsun. medya sizi görmezlikten geliverir. Bu yalnızca doğrudan bir sansür olmakla kalmaz, do- laylı bir sansürün de temellerini oluşturur. Nasıl mı? Kültür sanat etkinliklerinin en önemli hedef kitlesi olan gençlerin bu etkinliklerden haberi bile olmaz. Si- zin nasıl olsa, mılyarlar harcayarak reklam verme gü- cünüz yoktur. Böylelikle, bir yandan 'düşman'ın et- ki gücü daraltılmış, öte yandan da 'kendi' etkinlikle- rine yol verilmiş olur. Kültür sanat alanımızın giderek nasıl bir çember içine alındığını, büyük sermaye gruplan dışında kimseye yaşam alanı bırakılmadığı- nı görmüyor musunuz? Bir haftadır, Istanbul'da yoğun bir şenlik sürüyor: '2. Uluslararası Beyoğlu Buluşması'. Kültür veTurizm Bakanlığı desteğinde, Beyoğlu Belediyesi, PPR, Is- tanbul Bilgi Üniversitesi ve Kültürlerarası lletişim Der- neği Girişimi'nin işbirtiği ile kotarılan ve ayın 30'una dek sürecek olan bu şenlik çerçevesinde tam 100 etkinlik gerçekleşecek. 60'ın üzerinde kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşu el ele vererek oluş- turdu programı. Tüm sanat dallannı içeren, Beyoğ- lu'nun kültürel kimliğini güçlendirmeyi amaçlayan bir şenlik bu. önümüzdeki yıl, katılımcılann sayısı daha da artacak. Tek bir sermaye kuruluşu yerine çok sa- yıda kuruluşun ortak emeği ve desteği ile, farklı di- siplinler ve farklı deneyimlerden bir 'sinerji' yarat- mak amacıyla yola çıktık, bu 'Buluşma'yı planlar- ken. Ama, ülkenin kültür düzeyini 'televole kültünü' ile sınırlandırmaya kararlı güçler hiç de hoşnut gö- rünmüyor bu gelişmeden. Hele, Beyoğlu 'eğlence kültürö'ne iyice teslim olmuşken nereden çıkıyor "Beyoğlu'nu sanatın-kûltürûn men\eziyapma" he- defi? 'Uluslararası Beyoğlu Buluşması'nı olabildiğince küçük haberlerle geçiştirmeye çalışırken bilmem hangi rock konserine sayfalar ayıran medyamız, 12 Eylül'ün mırasına bundan daha iyi nasıl sahip çıksın? Evet, 'televole' kültürünü yarataniar ve besleyenler, istedikleri kadar apolitik olduklannı iddia etsinler, gö- ren gözler görüyor, nasıl politika yaptıklanm. 12 Ey- lül'ün yaratmayı hedeflediği gençlik sizin eserinizdir. övünebilirsiniz! Sizler için, elbette tehlikelidir, Orhan Kemal'i, Yıl- maz Güney'i, Bedri Rahmi'yi, Ruhi Su'yu, Zekl Müren'i, Cahide Sonku'yu unutturmamak. Genç kuşaklara tanıtmak için çabalayanlar, Beyoğlu'nun çokkültürlü geçmişini gündeme getirenler, cemaat- lerin gasp edilen haklannı tartışmaya açanlar tehli- kelidir. Beyoğlu'nun varoşlarındaki ilköğretim okul- lannda 'sanat atölyeleh' düzenleyerek gençleri sa- natın farklı disiplinleri ile tanıştınmaya çalışanların önü birbiçimde kesilmelidir... Hiçbirşey yapamıyor- sanız, suskunlukla geçiştirebilirsiniz... Bu ortamda, Akbank Kültür Sanat Merkezi'nden Borusan Kültür Merkezi'ne, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık'tan iş Bankası Kültür Sanat Yayınlan'na, Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan Kültür AŞ'ye ve baş- ta Belediye Başkanı mimar Kadir Topbaş olmak üzere tüm kadrosu ile etkinliklerde canla başla gö- rev yapan Beyoğlu Belediyesi çalışanlarına, kısaca- sı Beyoğlu'nu sadece bir eğlence merkezi olarak görmek isteyenlere karşı, sanatın yanındayeralarak 'Beyoğlu Buluşması'na destek veren tüm kamu ve özel sektör kuruluşlanna, etkinliklere emekleriyle ka- tılan tüm sanatçı dostlara teşekkürler. 12 Eylül'ü aş- manın bir tek yolu var: Bilinçlerimize yönelen kıtle kül- türünün taarruzuna karşı çıkmak. 0 da el ele vere- mesek bile, yan yana durmakla olur. vecdisayar ' yahoo.com BUGUN • TÜNEL de 'Beyoğlu Buluşması1 kapsamında 17.30'da Helesa'nın konseri. (0 212 245 79 84) • MEFISTO KİTABEVt'nde 'Beyoğlu Buluşması' kapsamında saat 19.00'da 'Beyoğlu'nda Çokkültürlü Yaşam' başlıklı panele Orhan Duru, Lale Müldür ve Oktay Güzeloğlu katılıyor. (0 212 245 79 84) • NARDİS te 22.30'da Danny Lerman Band'ın konseri. (0 212 244 63 27) KOMEDİ FİLMLERİ FESTİVALl • BEYOĞLU StNEMASI'nda 14.15. 'Lanet Olası Hayat', 16.30: 'Doğum Günü', 18.45. 'Çıplak', 21.15: 'Köpekler Renk Köriidür'. 10 212 251 32 40) • SİNEMA TÜRSAK ta 14 15: 'Poppitz', 16.30: 'Âdem Ue Hav-va'. 18.45: 'Karşı Cins'. (0 212 251 67 70) • FRANSIZ KLLTÜR MERKEZİ nde 14.00: 'ÖzgürlükBizimdir', 16.00. 'Marche A L'ombre'. (0 212 252 61 55) • İTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ nde 14.30: 'Zengibar Yolu', 16.30: 'Aziz Gennaro Cumhuriyeti', 18.30: 'Suç Bizde Değil'. (0 212 293 98 48) • - *
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle