Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SEYLÜL 2003 CUMA CUMHURİYET SAYFA
JV LJ l_j J. LJ M\ kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15
Titiz yönetmen Jean-Paul Rappeneau'dan ilgisiz kalınamayacak bir dönem filmi bugün gösterimde
îşgal Fransası'nm perişanlığı
erçek kişilerden
esjılenılmiş, kurmaca
ka*akterlerin kahramanı
olluğu. romancı Patrick
Vfodıano'nun da imzasını
tasıyan. çok katmanlı bir
seıaryoya dayanan film,
baştan sona sürekli bir
har*ala gürele, koşturmaca
havasında seyrediyor.
Alman ışgali altmdaki Fransa, 1940
Hariraru. Fransızlann çok güvendiği
o Najino hattını bir çırpıda geçen Na-
ziltr tarafindan işgal edilmesiyle bü-
yül bir kargaşaya ve kaosa sürükle-
ner Fransa'run her tarafmda, beklen-
meiik bir ağır yenilginin ve utanç ve-
rici teslimiyetin havası hâkimdir.
Ûlkenın nispeten özgür kalmış gü-
neyinde, ılk dünya savaşının muzaf-
fer komutanı Mareşal Petain'ın baş-
karhğında kurulacak ve düşmanla iş-
birlıgi yanlısı, uzlaşmacı bir politika
gücecek olan Vichy hükümetinin de
eli «culağında. De Gaulle de, özgür
Fraısa adına, Londra'dan mücadele-
yi siirdürmek üzere daha ülke dışına
çıkmamış henüz. Siyasetçiler, iş ve
sarut dünyasının ünlüleri. aristokrasi
ve burjuvazinin tuzu kuru seçkınleri.
düzenden yana olanlarla can derdine
dü§nıüş Paris'ın kaymak tabakası, Al-
manlardan kaçarak sığındıkJan Bor-
deaox kentinde, bırkaç lüks otele tık-
lım tıkış doluşmuş, penşan halde.
Düzen, siyaset, otorlte.
çıkarve aşk'tn komedlsl
Onu rahatsız eden hayranını öldü-
rünce cesedi ortadan kaldırmak için
yardımını istediği eski çocukluk aşkı,
yazar Frederic'in (Gregori Derange-
re) hapse tıkılmasına sebep olan. ba-
sından fellik fellik kaçan, dönemın
büyük sinema yıldızı Viviane (Isa-
belle Adjani). hapishanelerin boşal-
tılması sırasında, sevimli bıçkın-biti-
rim Raoul'un (Yvan Attal) sayesin-
Bon Voyage /
Yönetmen: Jean-Paul
Rappeneau / Senaryo:
J.-P. Rappeneau,
Patrick Modiano /
Kamera: Thierry
Arbogast / Müzik:
Gabriel Yared /
Oyuncular: Isabelle
Adjani, Gerard
Depardieu, Virginie
Ledoyen, Yven Attal,
Gregori Derangere,
Peter Coyote / Fr. 2003
(Umut Sanat)
de hapisten firar eden masum Frede-
ric'le trende tanıştığı genç, güzel asis-
tan Camille (Virginie Ledoyen), Ca-
mille'in atom bombası araştırmalan-
nı Almanlardan kaçırmak isteyen,
Von Braun'u çağnştıran fizık profe-
sörü Kopolski (Jean-Marc Stehle) ve
arabasma aşın titizlenen şoförü (Mic-
hel Vuillermoz), körkütük âşık oldu-
gu Viviane" m sürekli peşındekı casus
gazeteci AJex (Peter Coyote) ve bir
başka Viviane tutkunu olan, yoz po-
litikacı timsali, zayıf karakterli içışle-
ri bakanı Beaufort (Gerard Depardi-
eu) postu Bordeaux'ya, Splendide 0-
tel'e serenlerden.
Filmın 'oğlan'ı Fredenc, nice badi-
reler atlattıktan sonra, bir hayal âle-
minde yaşayan, paranoyak ve mega-
loman yıldız Viviane'ın kuklası ol-
maktansa tercihini yaparak trende gö-
rüp tutulduğu Camille'i seçiyor so-
nunda.
Alçaklıkla uzlaşmacılıgın, yalan,
dolan ve ikiyüzlülüğün geçerli oldu-
ğu, Fransızlan derinden yaralamış bir
dönemi ele alan Bon Voyage-Herkes
Kendi Yoluna, Fransız sınemasının
yaklaşık 40 yılda sadece 7 fılm çek-
miş, en titiz yönetmenlerinden Jean-
Paul Rappeneau nun 1995 yapımı
Damdaki Süvari'den sonra seyretti-
ğımiz son filmı.
Çocukluğunda Nazi ışgalıni aile-
siyle bizzat yaşamış, 1932 doğumlu
yönetmenin bu çöküş dönemine iliş-
kin anılanndan kaynaklanan Herkes
Kendi Yoluna. Fransa'yı yönetenle-
rin teslim bayrağını çekip bozgunu
kabullenmelenyle herkesin kendi sa-
fını belirlediği, 1940 Haziram'ndan
birkaç günü anlatıyor.
Gerçek kişılerden esinlenilmiş,
kurmaca karakterlerin kahramam ol-
duğu, romancı Patrick Modiano'nun
da imzasını taşıyan, çok katmanlı bir
senaryoya dayanan film, sürekli bir
harala gürele, koşturmaca havasında
seyrediyor baştan sona.
Uzlasma ve direnlşln
Fransası'ndan manzaralar
Ya Belmondo'lu Kahraman Serse-
ri, Deneuvelü-Montend'h Vahşi
Dılber gibi komedi ya da Cyrano,
Damdaki Süvari gibi edebiyat uyarla-
ması türünde film yapan Rappeneau,
savaşın son dönemi hakkındaki ilk fil-
mi La Via de Chateau'dan (1965)
bunca yıl sonra yine işgal Fransası ve
bozgun atmosferi üstüne dallanıp bu-
daklanan ama bu kez savaşın başlan-
gıcında geçen bir komedi imzalamış,
1930-40'h yıllann Amerikan sinema-
sına saygı gösterisinde bulunarak dü-
zen, otorite, uzlaşma, onur, çatışan çı-
karlar ve aşkın komedisi olarak özet-
lenebilecek film, iki Fransa'yı (cesa-
retin ve uzlaşmamn Fransa'lannı) yan
yana koyarak ülkenin 60 yıl önceki
utançla hatırlanan, bozgun dönemini,
canlı, insanın boğazına oturan, acı bir
komediye dönüştürüyor. Mesaj kaygı-
sı ya da gerçeğe benzerlik tasası duy-
maksızın ve çeşitli kamera cambaz-
lıklarına meyletmeden aynntılan
önemseyen, babadan kalma, özenli
anlatımıyla, özlü diyaloglanyla ve
müziğıyle tuhaf bir ritım tutturan
filmde başanlı oyuncu yönetimi de
öne çıkıyor.
Sinema salonunda başlayıp sona
eren ve oyunculuk şöleni niteliğinde-
ki film, cinayetini örtbas eden, kapris-
li. bencil, baİcan kapatması yıldızı can-
landıran, 50'sine gelmiş Adjani'yle
eyyamcı bakanı kanlı-canlı oynayan
Depardieu çiftini, Barocco'yla Ca-
mille Claudel'den yıllar sonra yeni-
den bir araya getiriyor. Filmin esas kı-
zı Virginie Ledoyen'le sevimli Yvan
Attal, yeni yetenek Gregori Derange-
re ve Amerikalı Peter Coyote kadro-
yu tamamlıyor.
Ölçülü biçili, titiz, az ve öz çalışan
bir sinema zanaatkânnın elinden çık-
ma, tarzı,ritmi,anlatımı ve oyuncula-
nyla göz doldurarak keyifie takılınan,
kargaşa ve karmaşa içinde, kalabalık
seyreden bu zarif Fransız filmine
Fransız kalmamalı.
YENİ BASLAYANLAT". YENt BAHAYANLAR^ENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLA
Kirll Tatlı şeyler /
Dlrty Pretty Thlngs
'Benim Güzel Çamaşırha-
nem\ 'Tehlikeli İlişkiler".
'High Fidelity' gibi filmlerin
Ingiliz yönetmeni Stephen
Frears'in bugün gösterime gi-
ren son eseri Kirli Tatü Şey-
ler, Londra'nın her şeyin mü-
bah olduğu ve turistlerin bıl-
mediği göçmen mahallelerin-
de geçen çarpıcı bir gerilim hi-
kâyesi.
Film, pek de alışık olmadığı-
mız bir şekilde, geceleri berbat
bir otelde resepsiyoncu olarak
çalışan Nijeryalı bir göçmenın
gözünden anlatılıyor. Aynı
otelde çalışan iki genç, Türk
kızı Şenay (Audrey Tautou)
ile Nijeryalı Okwe (Chiwetel
Ejiofor) aynı daireyi paylaş-
maktadır. Bir gece otelde ta-
nık olduklan akıl almaz bir
olayı ne otel patronuna anlata-
bilir, ne de polise gidebilirler.
Hayatta kalmalanysa mucize-
lerebağhdır...
Amelie başyapıtıyla ünlen-
miş Fransız oyuncu Audrey
Tautou, Şenay'ı layıkıyla can-
landırabilmek için Londra'nın
Stoke Newington Mahalle-
si'nde dolaşmış, bol bol Türk
yemeği yemiş, göbek dansı öğ-
renmiş. Bir de konuşruğu Türk
kızlanna îngiltere'ye ilk gel-
diklerinde neler hissettiklerini
filan sorarak hazırlanmış rolü-
ne. Öncelikle Audrey 'Ame-
lie' Tatou hayranlannın kaçır-
mayacağı bir film.
LanetH Kadın / Dlna
Norveçli yazar Herbjorg
VVassmo'nun, 1989'dakaleme
aldığı 'Dina's Book' adlı kita-
bından uyarlanan film,
1960'lann Norveç'inde geçi-
yor. Çocukken talihsiz bir ka-
za sonucu annesinin ölümüne
yol açan Dina, babası tarafin-
dan da dışlanınca, sevgiden
uzak bir şekilde büyümüştür.
Problemli çocukluk yıllan-
na rağmen, oldukça güçlü ve
istediğini alan bir kadın olan
Dina'nın erkeklerle olan ilişki-
si, annesiyle ilgili sık sık gör-
düğü karabasanları andınr bi-
çimde, sert, şiddetli ve ölüm-
cüldür.
Babası tarafindan zorla ev-
lendirildiği zengin tüccar Ja-
kob'tan tiksindiği için gözünü
daha fazla dışanya çeviren Di-
na, bir gün, Rus asıllı bir dev-
rimci olan Leo Zjukovskiij'e
âşık olur.
Norveçli Ole Bornedal'in
yönettiği filmde Maria Bon-
nevie, Gerard Depardieu,
Cnristopher Eccleston rol
alıyorlar. 'Lanetli Kadın-Dina'yı Maria Bonnevie oynuyor.
İZLEYİCİ GÖZÜYLE ERDAL ATABEK
Görülmesi gereken bir film: 11 Eylül
11 Eylül, ikiz kulelerin tarihin belki de en çarpıcı girişimiyle ile kaçırılan yolcu uçaklan
ile vurulması büyük bir dönemeç. Bu bir büyük terör eylemi; ama tek terör bu mu?
Dünyanın değişik köşelerinden
11 yönetmenin yapımlan birleşi-
yor, ortak bir film oluyor: 11 Ey-
lül. tkiz kulelerin tarihin belki de
en çarpıcı girişimiyle ile kaçın-
lan yolcu uçaklan ile vurulması
büyük bir dönemeç.
Bu bir büyük terör eylemi ama
tek terör bu mu? Dünyanın tek
teröristi Usame bin Ladin mi?
Bir başka 11 Eylül'de {1973) Şi-
li'nin seçılmiş başkanı Salvador
Allende hangi terörist devletin
kışkırttığı darbeyle öldürüldü?
Yanıtı da filmin Ken Loach ta-
rafindan yapılan bölümü veriyor.
Amerika'nın darbesiyle, Nikson
döneminden ünlü Kissinger tara-
fından CIA eliyle organize edilen
darbe ile Şili'nin seçilmiş başka-
nı öldürülüyor ve Şili'de iktidar,
Amerikan mutemedi (güvenilir
kişisi) olan general Pinochet'ye
de\Tediliyor.
Filmin açılış bölümü. Iran'lı
Samira Makhmalbaf tarafindan
yapılan, Iran'a sığmmış Afgan
mültecilerin çocuklanna öğret-
menlik yapan genç kadmın zorla
bir araya topladığı çocuklara yap-
tırdığı bir dakikahk saygı durılŞu
ile başlıyor. Kendi koşullanm dü-
şünmeden, hatta neden orada bu-
lunduğunu bile hesaba katmadan
çocuklanna hiç anlamadıklan bir
saygı duruşunun nedenini anlat-
maya çalışan genç ögretmen ger-
çek bir trajediyi simgeliyor. în-
sanlığm insanlar tarafindan yara-
tılan trajedisıni.
Çarpıcı bir değişim
Claud Leluch, Fransa'dan, de-
ğişik bu^ ironi ile katılıyor. Dilsiz-
sağır rehberi bir Fransız kadını
ile bu işaret dilini bilen bir Ame-
rikalı erkeğin New York'ta buluş-
ması sırasında yaşanan ikiz kule-
ler olayı. TV'de olay büyük bir
heyecanla gösterilirken kulakla-
n duymayan kadınm olayı farket-
memesi.
Mısır'dan Yusuf Şahin, her te-
rör olayının arkasında daha önce
yaşanmış başka terörler bulundu-
ğunu anlatıyor. tsrail'den Amos
Gitai, Tel-Aviv'de yaşanan bir
canlı bomba olayını aktanyor.
Amerika'dan Sean Penn, bü-
yük bir buluşla yönettiği bölü-
münde ikiz kuleleT'in bir eve gi-
ren güneş ışığmı nasıl kesmiş ol-
duğunu, ancak bu kuleler yıkılın-
ca eve güneş ışığının girebildiği-
ni sinema diliyle anlatıyor 11 Ey-
lül filminin belki de en sert, çar-
pıcı bölümü inanılmaz bir ro-
mans içinde veriliyor. Yaşlı bir
adamın ölen kansma olan sevgi-
sinin diliyle anlatılan bölüm unu-
tulmaz.
Savaşa karşı en çarpıcı anlatım
ise, Japonya'dan tmamura'nın
savaşın bir yılana çevirdiği Yuld-
çi'nin öyküsü. Yukiçi, ülkesı için
kahramanca çarpışan bir asker.
Ama savaştan sakatlanmış olarak
dönüyor ve artık bir yılan gibi sü-
rünüyor.
Yalmz sürünmekle de kalmı-
yor, ısınyor, insanlara zarar veri-
yor, bir yılanın yaptıklanm yapı-
yor ve toplanan insanlar ona ne
yapacaklannı konuşuyorlar. Sa-
vaş, bir insanı insanlıktan çıkan-
yor ve bu değişim bu kadar çar-
pıcı anlatılabilir. 11 Eylül, herke-
sin görmesi gereken bir film. Ne
yazık ki çok az sinemada oynu-
yor ve bunca ıvır zıvır filmin ara-
sında zar zor yer bulabiliyor. Gö-
riilmesıni bu denli istediğim çok
az film olmuştur.
KEDt GOZU
VECDİ SAYAR
12 Eylül Sürüyor!
23 yılı geride bıraktık geçenlerde. 12 Eylül darbe-
sinden bu yana 23 yıl geçmiş. Çeşitli yayın organla-
rında bu yıldönümüne ilişkin yazılar, fotoğraflar ya-
yımlandı. Sanki, 12 Eylül mazide kalan acı bir hatı-
raymışçasına.
Oysa, 12 Eylül sürüyor! Nereden bellı? 78'liler Da-
yanışma ve Araştırma Dernegi' nin yaptığı basın açık-
lamasına medyamızın verdiği yerden! Ne diyor 78'li-
ler. "23 yı/d/r toplumdan gizlenen gerçekleraçığa çf-
kanlmazsa, darbe rejımi tüm kurum ve kurallanyla
ortadan kaldınlmazsa, Türkiye'nin geleceği çok ka-
ranlıktır". Peki, ne istiyor 78'liler? En temel haklannı;
12 Eylül askeri mahkemelerinde yargılanan ve mah-
kûm edilenlerin üstündeki yasakların kaldınlmasını.
"Gizli devlet aygıtına karşı hukuk, 12 Eylül rejimini
sorgulama ve hesaplaşma..." Bir daha aynı şeyler ya-
şanmasın diye...
12 Eylül'ün bitmediğinin tek kanıtı, 78'lilerin elle-
rinden alınan yurttaşlık hakları değil elbet. Düşünce
yasağı kavramı hâlâ geçerli ülkemizde. Ifade özgür-
lüğü hâlâ kısıtlamalara tabi, insanlar çocuklanna is-
tedikleri adı veremiyor. Demokratikleşme doğrultu-
sunda atılan her adımdan, yeni bir yasa ya da yö-
netmelikle geri çark ediliveriyor. Ve bütün bu olaylar
karşısında seslerini yükseltenler medyada yer bula-
mıyorlar, her nedense!
Medyamızın önemli bir kısmının kullanmaya değer
bulmadığı haberler yalnızca siyasi içerikli metinler mi
sanıyorsunuz? Kültür sanat alanında da, gizli bir san-
sür geçerli. Eğer, büyük tekellerin, sigara firmalan-
nın sponsorluğunda bir etkınlik düzenlerseniz, bü-
tün kapılar önünüzde açılıverir. Yok eğer bağımsız bir
yapıyla bir işe soyunursanız, yaptığınız işin niteliği ne
olursa olsun. medya sizi görmezlikten geliverir. Bu
yalnızca doğrudan bir sansür olmakla kalmaz, do-
laylı bir sansürün de temellerini oluşturur. Nasıl mı?
Kültür sanat etkinliklerinin en önemli hedef kitlesi
olan gençlerin bu etkinliklerden haberi bile olmaz. Si-
zin nasıl olsa, mılyarlar harcayarak reklam verme gü-
cünüz yoktur. Böylelikle, bir yandan 'düşman'ın et-
ki gücü daraltılmış, öte yandan da 'kendi' etkinlikle-
rine yol verilmiş olur. Kültür sanat alanımızın giderek
nasıl bir çember içine alındığını, büyük sermaye
gruplan dışında kimseye yaşam alanı bırakılmadığı-
nı görmüyor musunuz?
Bir haftadır, Istanbul'da yoğun bir şenlik sürüyor:
'2. Uluslararası Beyoğlu Buluşması'. Kültür veTurizm
Bakanlığı desteğinde, Beyoğlu Belediyesi, PPR, Is-
tanbul Bilgi Üniversitesi ve Kültürlerarası lletişim Der-
neği Girişimi'nin işbirtiği ile kotarılan ve ayın 30'una
dek sürecek olan bu şenlik çerçevesinde tam 100
etkinlik gerçekleşecek. 60'ın üzerinde kamu, özel
sektör ve sivil toplum kuruluşu el ele vererek oluş-
turdu programı. Tüm sanat dallannı içeren, Beyoğ-
lu'nun kültürel kimliğini güçlendirmeyi amaçlayan bir
şenlik bu. önümüzdeki yıl, katılımcılann sayısı daha
da artacak. Tek bir sermaye kuruluşu yerine çok sa-
yıda kuruluşun ortak emeği ve desteği ile, farklı di-
siplinler ve farklı deneyimlerden bir 'sinerji' yarat-
mak amacıyla yola çıktık, bu 'Buluşma'yı planlar-
ken. Ama, ülkenin kültür düzeyini 'televole kültünü'
ile sınırlandırmaya kararlı güçler hiç de hoşnut gö-
rünmüyor bu gelişmeden. Hele, Beyoğlu 'eğlence
kültürö'ne iyice teslim olmuşken nereden çıkıyor
"Beyoğlu'nu sanatın-kûltürûn men\eziyapma" he-
defi?
'Uluslararası Beyoğlu Buluşması'nı olabildiğince
küçük haberlerle geçiştirmeye çalışırken bilmem
hangi rock konserine sayfalar ayıran medyamız, 12
Eylül'ün mırasına bundan daha iyi nasıl sahip çıksın?
Evet, 'televole' kültürünü yarataniar ve besleyenler,
istedikleri kadar apolitik olduklannı iddia etsinler, gö-
ren gözler görüyor, nasıl politika yaptıklanm. 12 Ey-
lül'ün yaratmayı hedeflediği gençlik sizin eserinizdir.
övünebilirsiniz!
Sizler için, elbette tehlikelidir, Orhan Kemal'i, Yıl-
maz Güney'i, Bedri Rahmi'yi, Ruhi Su'yu, Zekl
Müren'i, Cahide Sonku'yu unutturmamak. Genç
kuşaklara tanıtmak için çabalayanlar, Beyoğlu'nun
çokkültürlü geçmişini gündeme getirenler, cemaat-
lerin gasp edilen haklannı tartışmaya açanlar tehli-
kelidir. Beyoğlu'nun varoşlarındaki ilköğretim okul-
lannda 'sanat atölyeleh' düzenleyerek gençleri sa-
natın farklı disiplinleri ile tanıştınmaya çalışanların
önü birbiçimde kesilmelidir... Hiçbirşey yapamıyor-
sanız, suskunlukla geçiştirebilirsiniz...
Bu ortamda, Akbank Kültür Sanat Merkezi'nden
Borusan Kültür Merkezi'ne, Yapı Kredi Kültür Sanat
Yayıncılık'tan iş Bankası Kültür Sanat Yayınlan'na,
Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan Kültür AŞ'ye ve baş-
ta Belediye Başkanı mimar Kadir Topbaş olmak
üzere tüm kadrosu ile etkinliklerde canla başla gö-
rev yapan Beyoğlu Belediyesi çalışanlarına, kısaca-
sı Beyoğlu'nu sadece bir eğlence merkezi olarak
görmek isteyenlere karşı, sanatın yanındayeralarak
'Beyoğlu Buluşması'na destek veren tüm kamu ve
özel sektör kuruluşlanna, etkinliklere emekleriyle ka-
tılan tüm sanatçı dostlara teşekkürler. 12 Eylül'ü aş-
manın bir tek yolu var: Bilinçlerimize yönelen kıtle kül-
türünün taarruzuna karşı çıkmak. 0 da el ele vere-
mesek bile, yan yana durmakla olur.
vecdisayar ' yahoo.com
BUGUN
• TÜNEL de 'Beyoğlu Buluşması1
kapsamında 17.30'da Helesa'nın konseri.
(0 212 245 79 84)
• MEFISTO KİTABEVt'nde 'Beyoğlu
Buluşması' kapsamında saat 19.00'da
'Beyoğlu'nda Çokkültürlü Yaşam' başlıklı
panele Orhan Duru, Lale Müldür ve Oktay
Güzeloğlu katılıyor. (0 212 245 79 84)
• NARDİS te 22.30'da Danny Lerman
Band'ın konseri. (0 212 244 63 27)
KOMEDİ FİLMLERİ FESTİVALl
• BEYOĞLU StNEMASI'nda 14.15.
'Lanet Olası Hayat', 16.30: 'Doğum Günü',
18.45. 'Çıplak', 21.15: 'Köpekler Renk
Köriidür'. 10 212 251 32 40)
• SİNEMA TÜRSAK ta 14 15: 'Poppitz',
16.30: 'Âdem Ue Hav-va'. 18.45: 'Karşı
Cins'. (0 212 251 67 70)
• FRANSIZ KLLTÜR MERKEZİ nde
14.00: 'ÖzgürlükBizimdir', 16.00. 'Marche
A L'ombre'. (0 212 252 61 55)
• İTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ nde
14.30: 'Zengibar Yolu', 16.30: 'Aziz
Gennaro Cumhuriyeti', 18.30: 'Suç Bizde
Değil'. (0 212 293 98 48) • - *