05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 EYLÛL 2003 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA TURK - YUNAN YÂKEVLIGI Türk - Yunan ilişkileri deprem dayanışmasıyla eski keskinliğini yitirdi. Karşıhklı dostluk ziyaretleri arttı Temelamaçbanşkültürü'Anlayış esastır' Siyasi ve medyatik dile ağırlık # Medyatik dil yeni verilere uygun biçimde çağdaşlaştınlarak, Türkiye'ye AB yolunda kendisini küçük düşürecek fedakâriıklar istenmediği anlatılmalı ve bu durum ortak bilince mal edilmelidir. KOSTAS ZEPOS Emekli Büyükelçi Beşyıl önce, 1998 başlannda Türk - Yunan forumu oluşturuldu. Kuruculan yanlış bir izlenim yaratmamak düşüncesiyle buna 'görüşme grubu' adını taktılar. Benzer gınşımler, daha iyi bır iletişim, karşılıklı anlayış ve gerginliklerin yumuşamasını isteyen sosyal toplum çevrelerinde oluştu. tmia (Kardak) krizinin henûz taraamen unutulmadığı ve Yunanistan'la Türkiye arasındaki anlaşmazlıklann dorukta olduğu dönemlerde, her iki ülkede de ortaya çıkan, pasıf kalmayı arzulamayan kişıler, her şeyden önce bu girişimleriyle temel sorunlara eğilerek onlara çözûm bulmayı amaçlamadıkJannı, bunun karşıhklı olarak, iki hükümetin ana görevi olduğunu belirttiler. Ancak, iki ülkeyi bir savaşa kadar sürükleyebilecek olan., gerçek nedenlen bilmek ve bu nedenleri doğru bir biçimde değerlendirebilmek yolundaki isteklerini ortaya koydular. Karşılıklı zıtlaşmalarla geçen otuz yıllık bir dönem, 'vazgeçilemez miDi haklar' algılamasını her iki taraf için de sabit fıkir durumuna getirmişti. Anlaşmazlık konusunu her iki tarafa da aynı biçimde anlatacak ortak bir siyaset dılini ya da hiç olmazsa kısmen kabul edilebilir teknik bir terminolojiyi kullanma dönemine ne yazık ki varamıyoruz ya da varmakta gecikiyoruz. Yunanlılar onlara, Türkiye bir taraftan Avrupa'ya yöndirken, Türkiye Bûyük Mfllet Meclisi'nin, Ydnan karasulannın 12 mile çıkanlmasuu savaş nedeni sayacağı karan, nasıl birbiriyle bağdaşu-" 1 sorusunu yöneltınce de, "Bunlar potitikacdann işi" cevabını verirler. Tabii Yunanlılar da son on yıllann deneyımlerinin göstermiş olduğu gibi, ülkelerinin refah ve mutluluğunun, karasulannın 6 mili aşıp 8,10,12 mile varmasıyla bağlantıh ohnadığını unuturlar. 1999 yılı, var olmasında iki ülke medyasımn kısmen sorumluluk taşıdığı temas eksikliğinin ne denli ciddi olduğunu kanıtlamıştır. Ocalan yûzünden ortaya çıkan kriz doruğuna ulaştığında, Yunanlılann 'düşmanlanmn düşmanıyia' birlikte, yani aynlıkçı PKK'nin yanında olduğu savunuldu. Ancak bunun hemen ardından, aynı Yunanlılar, depremzede Türk komşulan için kan vermeye koştu. Gerçek nerede bulunuyordu acaba? Işte bu öz gerçeği yansıtacak yeni bir dil hizmete çağnlmaktadır. Bu yeni dil özellikle siyasidir. Onu, aday üİkekrin tam üyeliklerinden önce, komşulanyla aralannda var olan her türlü sınır sorunlannı halletmelerini isteyen, Avrupa Birliği metinlerinde gördük. ' AB bu tip sorunlann kendi içine sızmasını arzulamamaktadır. Türkiye'de bu gerçek henüz Avrupa yanlılannın ortak bilincine yerleşmemiştir. Öte yandan yazum medyanın dikkatinden kaçan şu önemli bilimsel başanyı örnek vererek bitirmek istiyorum: 16.3.2002 günü iki ülke tarihinde ilk kez, karşıhklı canlı uydu bağlantıh TV yöntemiyle, göz hastahkJan konusunda günlük bir panel çalışması gerçekleşti. Bu süreçte Yunanlı ve Türk doktorlar kendi branşlanndaki gelişmeler konusunda fîkir teatisinde bulunmak olanağına kavuştu, hatta Atina ve Izmir'de gerçekleşen göz ameliyatlannı canlı olarak izledi. Ne sevindiricidir ki yaşam da tarih gibi, ileriye dönük. B ir grup Türk ve birgrup Yunan gazeteci ve aydın bir süredir üzerinde çahştıklan birprojeyi, gerçekleştirmeye çabalıyorlardu Türkiye ve Yunanistan 'daki aydınlar, gazeteciler, yazarlar, üniversite öğretim üyeleri, sanatçılar daha öte iki halk arasında dahafazla karşılıklı anlayış zemininin oturtulabilmesi için bir Türk, bir Yunan gazetesinde makale değiş- tokuşu yapmayı hedeflemişlerdi. Proje Avrupa Komisyonu 'nun desteği ve Avrupa Ortak Zemin Arayış Merkezi'nin katkılanyla Cumhuriyet ve Selanik'te yayımlanan Makedonya gazetesinde eşzamanlı olarak hayata geçiyor. Bııgün Cumhuriyet'te Yunanistan 'dan (emekli) Büyükelçi Kostas Zepos, Prof. Dr. Theodoros Couloumbis, yazar, tarihçi, öğretim üyesi Herkül Millas ve araştırmacı Philippos Savvidis, Makedonya'da da Türkiye 'den Cumhuriyet yazarlan Leyla Tavşanoğlu, Prof. Dr. Selçuk Erez, Akşam gazetesi köşeyazan Semih tdiz ve Milliyet okur temsilcisi Yavuz Baydar'm yazılan yayımlanıyor. Yazıları Yunancadan Türkçeye ve Türkçeden Yunancaya tstanbuVda günlük Rumca Apoyevmatini gazetesini çıkaran Mihalis Vasiliadis çevirdL Sorunlu ada Fırsatlar ışığında Kıbns : PHtLtPPOSSAWtDtS(*) 0 EGE'DE YAKINLAŞMA - Türkiye ile Yunanistan arasında iki ülke dışişieri bakanlannın 2001 Haziranı'nda baş- lattıklan yakınlaşma süreci ilerliyor. Sisam-Kuşadası buluşmasını gerçekleştiren Yorgo Papandreu ve döne- min Dışişieri Bakanı ismail Cem, basın önünde samimi pozlar verip sirtaki oynamışlardı. {CUMHURİYET ARŞİVİ) Yürekli liderler gerekli Prof. Dr THEODOROS COULOUMBtS(*) Ş iddetli propagandalar, sılahlan- ma yanşlan, nükleer terör den- gesı, uluslararası komünızm teh- didı ve soğuk savaş karşıthğı içinde, iki kutuplu bir dünyada yaşa- nan 45 yıldan sonra, Batı dünyasında bir sabah uyandığımızda karşımızda tamamen değişik bir dünya bulduk: Sovyet tehdidinin, Varşova Paktı'nın, Berlin duvannın. düşmanlann.. oza- nın dediği gibi 'barbariann' bulunma- dığı bir dünya. Gelecekteki gelişmelerle ilgili ana- hzler ve senaryolar alıp vermekteydi '90Tann başında. Varşova Paktı'nın çökmesınden sonra, NATO'nun da da- ğılacağı hakkındakı kehanetlerbol bol dolanıp duruyordu ortada. Birleşmiş Milletler kurumu ise hiç olmazsa öz- nel düzeyde, kuvvet macunlanylabes- lenmekteydi. # Yunanistan ve Türkiye, 'Yunanlı değişmez' ve 'Türk her zaman aynıdır' gibi anlayışlardan kaçınarak olası bir ara bulmanın çağnsı karşısındadır. Bugün belki de 1955'ten bu yana ilk kez, Türk-Yunan zıtlaşmasının kapısını kapatma fırsatına sahibiz. 20. yüzyıhn son on yılındaki geliş- meler bilinmektedir. NATO toplu sa- vunma doktrinini dondurarak ve ' b ^ gedışında',özellikle çilelı Batı Balkan- lar yöresinde, banş harekâtlannı ge- listirerekayaktakalmıştır 'Tehdh'an- layışı terk edilmiş, ancak kısa zaman- da, uluslararası terör, nükleer-biyolo- jik-kimyasal toplu imha silahlannın çevreye yayılması, uluslararası org- nanıze suç örgütlen, büyük iltica dal- galan ve çevrenin etap etap kırlenecek mahvedilmesi gibi yeni 'tehükeler' saptanmıştır. Daha yakın bir geçmiş- te, 11 Eylül 2001'deki trajik olaylar- dan sonra, fanatik köktencilik ve top- lu hedefler aleyhindeki kör terörist vuruşlar tehditler kategorisine alın- mış ve Bush tarafindan, demokrasi ve 'Baü uygarhğı' düşmanlanna 'savaş.' ılan edilmıştir. Bunun doruk noktası- nı, bugüne dek terörü durdurmayı ve Ortadoğu bölgesıne banş ve istikrar sağlamayı başaramayan, Irak'a yöne- lik Amerikan saldınsı oluşturmuştur. Yunanistan ve Türkiye, 'Yunanhde- ğişmez" ve 'Türk her zaman aynıdır' gibi anlayışlardan kaçınarak olası bir arabulmanın çağnsı karşısındadırlar. Bugün-belkide 1955'ten bu yana ilk kez - Türk-Yunan zıtlaşmasının kapı- sını kapatma fırsatına sahibiz. Annan planı, tüm ciddi eksikliklerine rağ- men, küçük ancak esash bir revizyon- dan sonra, Kıbns sorununa kalıcı bir çözümün temellenni atabilir. Plan ken- di başına, son zamanlara dek 'kötü' bir çözümün 'çözümsüzlükten' beter ola- cağını savunan iki toplum tarafindan da redde uğramış olacaktı. Ancak ye- ni ve etldli unsur, Kıbns'ın (ve doğal olarak ileride Türkiye'nin de) Avru- pa Birliği'ne direkt olarak katılması adını taşımaktadır. Yunan ve Türk hal- kı ıkı ülke arasında 'devamhbanşı' yer- leştirecek aşamalan yapabilecek olgun- luktadır. Ancak, uluslan bu yola so- kacak, sıyası maliyetıne bakmaksızın tarih karşısında gerekli sorumluluğu yüklenecek cesarete sahip siyasi li- derlere de gereksınım vardır. (*) Atina Üniversitesi emeMiprofesör- lerinden veELİAMEP olarakbilinen, 'Yunanistan Avrupa ve Dış Politika Kurumu 'nun Genel Müdürü. nümüzdeki haftalar içerisinde ve özellikle Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısının ta- mamlanmasından sonra Kıbns sorununa çözüm arama çabalannın ya- vaş yavaş yeniden gündeme gehnesi bekleniyor. ABD esasen devreye girmiş olup, aralıkta Türk kesiminden yapıla- cak seçımlerden sonra, Kıbns'ın AB'ye katılış sürecinin tamamlanmakta oldu- ğu 1 Mayıs 2004 tarihinden önce soru- na kati çözüm bulunabilmesi için, baş- ka uluslararası faktörlenn de ayıu şeyi yapması olasıdır. Kıbns sorununun uzun bir zaman dö- nemi içinde değişmeden durmakta oldu- ğunu savunanlann aksıne, son yıl bera- berinde çok önemli hatta dramatik ola- rak nitelenebilecek gelişmeler getirmiş- tir. Bu veriler önümüzdeki dönemde, büyük oranda, Kıbns sorununda olay- lann gelişeceği çerçeveyi de saptaya- caktır. Kıbns'ın AB'ye katılma süreci- nin yaratmakta olduğu yeni şartlar, bi- ze milliyetçı çığlıklann ötesinde olgun düşünceyle, bulunduğumuz önemh nok- tadan önümüzdeki aylarda neler yap- mamız gerektiğini düşünmek olanağmı vermektedir. Son yıl içerisinde yeni bir çerçevenin ortaya çıktığı kuşkusuzdur, bunu aşağı- daki öğeler oluşturmaktadır: a) BM Ge- nel Sekreteri tarafindan Kıbns sorunu- nun çözümü için toplu bir planın orta- ya konması. b) Kıbns'ın AB'ye katıl- ması. c) Serbest geçiş yasaklannın kıs- men kaldınlmasıyla, Denktaş ın yarat- mış olduğu Yunan ve Türk kökenli Kıb- nshlann bır arada, bırleşik bir devlet için- de yaşayamayacağı mitosunun yıkılma- sı. d) Kıbns sorununun kısa bir zaman dönemi içinde çözümlenmesi olanakla- nm yaratacak olan, Kıbns Türk toplu- munda değişikliklerin yolunu açacak gerçek şartlann oluşması. e) 1 Mayıs 2004 tarihine kadar Kıbns sorununa çö- züm bulunması için uluslararası kurum- lann de\Teye girmesı olasıhğı. Belli ohnaktadır ki kaybedilecek za- man yoktur. Her halükârda, yapılacak değişiklik- ler yaratılacak olan federal devletin iki bölgeli ve iki toplumlu karakterini ga- ranti altına alacaktır. Çözüm için zaman sının 1 Mayıs 2004 tarihidir. Kıbns'ta şu anda var olan banş ve istikrar firsatını kaçıracak olan- lara karşı tarih çok acunasız davrana- caktır. (*) Uluslararasıpolitika uzmanı veELt- AMEP olarak bilinen, 'Yunanistan Av- rupa ve Dış Politika Kurumu 'nun bilim elemanlanndan Ah şu ötekilerL MEDYADAN ÖVGÜ - AKUT, Yunanistan'a gi- den ilk kurtarma ekibi oldu. Yunan televizyon- lan ise enkazda çalışan AKUT üyelerinin gö- rüntüleri eşliğinde verdikleri haberde, Türki- ye'nin hemen yardıma koştuğunu vurguladılar. Dr HERKÜL MİLLAS (*) Deprem sarsıntılanyla toplumlarkendilerine gel- mışçesine ilişkıler eski keskinhğini kaybedip mu- habbet arttıkça gazete sü- tunlannda dakarşılıkh ziya- retler başladı. Eskiden buna neden gerek duyulmadı? Bu alandakı on yıllann ambargosu- nu kım zorunlu kıldı? Şımdı bu >i sözhalda'' neyı amaçbyor? Bırileri bır düğ- 0 meye basmışçasına bu 'di>T alog' nasıl baş- layıverdı? Bu sorulann yanıtlan esrar ve bilgelik içermiyor, sanınm daha çok top- lumlanmızın olgunlaşmamış siyasal kül- türünü ele veriyor. Türk - Yunan ilişkileri yıllardır temeli- ni milliyetçiliğin beslediğı bır güvensizlık, bir tasırlık, biryeteneksizük sergiledi. Pek çok alan- da çözümsüzlük değişmez kural oldu. Hatta çö- zümlenn hayah bile oluşamadı. Ah şu ötekı! Şimdi çok daha rahat bir ortamda bu muhab- bet başlayınca rehavetin verdiği boşalmayla bır- den bütün bunlar sizlere komik gehniyor mu? Kendi payıma dramatik oyunu yıllarca heriki dil- de, iki ülkede üst üste seyrettiğimden bazı ge- lişmeler gülümsememe, hatta arada gülmeme ne- den oluyor. Doğan acılan çekenler ve tehlikeler aklıma gelmese kahkahalarla da gülebilirdirn. Tep- kime acı gülüş de demezler mi? 'Ötdd' tarafln yazan 'biziın' gazetelerde ne ya- zar, ne demek ister, 'biz' ne algılanz? Aslında bu tür yazılar herkesi bütünüyle tatmin ediyor: Içini dökenleri de, yazılanlan okuyup karşı ta- rafta 'hep o aynı yanhş tutumu' yeniden keşfe- denleri ya da sezenleri de... Şimdiye kadar oku- duğum yazılann çoğu (hepsı değil!) belli bir fonnat izledi. A) "Fırsaüır, şu doğrulan Oteki'ne bir duyunçTm" anlayışı satır aralannda belli Depremlerden sonra hırçınlık ve tahrikler azaldı. Umırt arttı, biraz tuhaf kaçan aşın sevgi belirtileri de arttı. Oysa bayram değil seyran değil! Eski olan ise karşı tarafı ve kendimizi de tanımamadır. oluyor. B) Bize fanatik, uzlaşmaz demesınler dı- ye yazı suya sabuna doğrudan ilişmez görünür, havadan sudan konuşulur gibi yapıhr. C) Her- kes kendini lanse de eder hafıften - ne de olsa yeni bır okuyucu kitlesi karşısındadır. D) Kim- se kişi olarak yazmaz, ille de milli kimlikle ya- zar - vatanı temsil eder gibidir artık. Sonunda. E) Tadı olmayan, renksiz, ruhsuz, biraz da yap- macıkh kokusu veren yazılar okuruz. Oysa ay- nı adamlar kendi seyircileri önünde nasıl sıcak, coşkulu, zehir zemberek yazılar yazarlar. Belki yazarlan sınavdan da geçırebiliriz. Çok merak ettiğim şu: "Karşı tarafin tederi ne- dir?" diye sorsak ve yanıtlan aldıktan sonra Öte- ki'ne "Senin tezierin gerçekten bunlar nn?" di- ye sorsak, acaba kaçı 'evet bunlar' diyecektir? Yani karşı tarafin ne dediğini bilmedığımızi öğ- renmenin bir yoludur bu. Uluslann 'hayah' ce- maafler' olduğu çok söylenmiştir ama Öte- ki'nin de 'nayali' olduğu genellilde unutulur. Üci üUce arasuıda banşm ve hatta 'kartkşü- ğin' gerekliliği vıırgulanacak (bunu istemeyen varmış gibi). 'Birlikte yaşadık' denecek en iyi niyetle ama tam bir empatı eksik- liğinde ve Yunan tarafinın aklına 'dffltyüz yunkesaret' gelecek dehşet içinde! Baş başa kalsak sorun kahnaz denecek, Yu- nan tarafi ise yalnız kalınca zayıf oldu- ğumuzdan ödün vermeye zorlanınz di- ye düşünecek. Ama bütün bunlarda yeni olan nedir? Dep- remlerden sonra en azından hırçuüık ve tah- nkler azaldı. Umut arttı, biraz tuhafkaçan aşı- n sevgi belirtileri de arttı. oysa bayram değil seyran değil! Eski olan ise karşı tarafı ve ken- dimizi de tanımamadır. Kendi payıma gelisme- leri yeterli bulmuyorum; ve sorunlan hallede- memenin tesellisi olarak bu ikili ilişkilerin ba- ri eğlenceli yanını da kaçırmayayım diyorum. (*) Araştırmacı-yazar-öğretim üyesi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle