04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12EYLÜL20O3CUMA CUMHURİYET SAYFA DtZİ Medeni Yasa'daki değişikliklere karşın cinsiyet aynmcılığı, yasalarda ve uygulamada etkisini sürdürüyor Türkkadınınınhâlâadıyok# Türkiye "nin Kadınlara Karşı Her Türlü Aynmcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi'ni 1985 yılında kabul edip yasalaştırmasına, CHP ve AKP'nin seçim bildirgesinde sözleşmenin 'yaşama geçirilmesi' vaadinin yeralmasına rağmen, kadınlann şiddet görmesinin, ekonomik ve sosyal baskılar altında ezilmesinin önüne geçilemiyor. Bir yandan Medeni Yasa'ya 'kadından yana' daha çağdaş bir görünüm kazandınlırken bir yandan da tecavüz suçu 'topluma karşı işlenen suçlar' kapsamma alınarak, kadın yine birey olarak kabul edilmiyor. Kopenhag'da 1980'de toplanan îkinci Dünya Kadın Konferansı'nda kabul edilip ımzalanan Kadınlara Karşı Her Tûriü Aynmahğın Önlenmesi Uluslararası Sodeşmesi'ni, Türkiye de -beş yıllık bir gecikmeyle- 1985 Ekim'inde kabul edip yasalaştırdığında, farklı görüş ve konumdaki binlerce kadın, 1986 Mart'ında. sözleşme'nin "tüm insanlann vazgeçilmez haklan" olarak tanımladığı haklardan kadınlann tam ve eşit biçimde yararlanmalannı sağlayacak önlemlerin alınması ve söz verilen konulann yerine getirilmesi için bir imza kampanyası başlatmışlar ve Kadınlar Dikkçesi diye anılacak bir belgeyi TBMM'ye sunmuşlardır. Türkiye'de, 1980 sonrası ilk kitlesel kadın hareketinin çıkış noktası budur. Nereden nereye gelinmiştir? Yukanda sözünü ettiğimiz sözleşme ne derse desın, kadınlara karşı "aynmcılık", yasalanmızda olsun. uygulamada olsun, sürüyor. Bunun bir kanıtı da şudur ki, söz konusu sözleşme'nin "yaşama geçirilmesi", seçim bildirgelerinde partilerin vaatleri arasındadır; nitekim, son seçimlerde, AKP ile CHP'nin vaatleri arasuıda bu da vardı. Bir 1leri Ikl geri Daha şimdiden "yaşama geçirilmiş" nadir örneklerin başında. medeni yasadaki son büyük değişikliklerle yapılanlan zikretmeli. Medeni yasanın, kadın-erkek eşitliğini -kocadan yana- bozan ve öteden beri yakınma konusu olan kimi hükümleri, söz konusu değişikliklerle çıkanhp atılmış ve yasaya -kadından yana- daha çağdaş bir görünüm kazandınlmıştır. Ne var ki, öte yandan, bir başka temel yasada atılan ilen adımlardan geriye dönülmüştür: Prof. Aysel Çenkel'in geçici bakanlığı döneminde, Türk Ceza Yasası tasansında tecavüz suçu, "kişiye karşı işlenen suçlar" çerçevesinde yer alırken, AKP hükümeti geriye dönerek, söz konusu suçu, yeniden "topluma karşı işlenen suçlar" kapsamma almış bulunuyor. •• Uç kadından blrl dayak ylyor Böylece, ilk yaklaşımın tersine, kadın yine "birey" olarak kabul edilmiyor. Bunun gibi. daha önceki Iş Yasası, cinsiyet aynmını önlemede yetersizdi. Cinsiyet aynmcılığına karşı Avrupa Birliği'nin yönergeleri, yeni çıkanlan yasada dikkate alınmış mıdır, ya da ne ölçüde alınmıştır, sormak gerekir. Eğitimdeki rakamlar ise o alandaki "cinsiyet aynmcıhğrnı daha da şiddetle suratlara çarpıyor: Okuma yazması olmayan kadın oranı, Ankara ve Server TANILLI Herkes için aynı yasa Laik eğitim, özgürlük getirir • Kadını erkeğe bağımlı olmaktan kurtarmak için laik bir eğitimle donatmak çok önemli. Ama bunu yaparken. başta üniversiteye yönelmiş türban saldınsına karşı dikkatli olmak gerekiyor. AKP anlamalıdır ki, türbanı savunarak cumhuriyetle banşmak imkânsızdır. Bu, Avrupa kapılannda bekleşirken de önemlidir. Kadını erkeğe, özellikle de kocaya bağımlı olmaktan kurtarmak için ona iktisadi özgürlüğünü sağlamak, bu arada laik bir eğitimle donatmak pek önemli. Ama bunu yaparken, demokratik sabn elden bırakmadan. başta okula ve üniversiteye yönelmiş türban saldınsına karşı da dikkatli olmak gerekiyor. Başka "kamusal alan"lar için de aynı titizliğı göstermeli. Bütün bunlar, Anayasa Mahkemesi başta obnak üzere, Yargıtay ve Danıştay'ca da karara bağlanmış durumda. Bu söyledilderimizin dışında, isteyen türbanıyla dolaşmakta elbette serbesttir. Nitekim öyle de oluyor... Mahkeme kararlan arasında, dışarda Avrupa'da verilmiş olanlar da, özellikle eğitim söz konusu olduğunda aynı titızliği gösteriyorlar. Avrupa'da. özellikle Fransa, türbana karşı tavnnı daha da sert dile getirmektedir: Tartısmalar sürecek.. Son olarak, Içişleri Bakanı'nın, kimliklerde türbanlı resimleri yasaklamasının arkasından, Milli Eğitim Bakanlığı da dinsel simgelerle ilgili yasa değişikliği önermiş durumda. Nisan sonlannda, Fransız Içişleri Bakanı Nkolas Sarkozy'nin, bir toplantıda söylediği şu sözler pek önemlidir: "Yasa herkes için aynı ve tektir. Fransa'da cumhuriyetçi (laik) değerfere aykın bir İslamiyetolamaz!" Avrupa 'daki kadar laiklik istiyoruz diyenler duymah bu sözleri! Özetle, görünüş odur ki, türban sorunu kapanmış değil. tartışma bir süre daha sürecek. Bir vakitler türban sorununu laiklerin çözecekleri, yani meşrulaştıracaklan yazılıp söylenirdi. Onlann bu işi yapamayacaklan görüldü. Şimdi sıra AKP'de... Bu parti de anlamalıdır ki, "türban"ı savunarak cumhuriyetle banşmak imkânsızdır. Avrupa kapılannda bekleşirken de önemlidir bu. Kadının politikadaki yeri de aranacaktır... YARJN: KÜRT SORUNUtyUN ÇÖZÜMUNDE NEREDEYIZ? Istanbul'da yüzde 15 iken, Güneydoğu'da yüzde 55'e vanyor (Şırnak'ta yüzde 80, Mardin, Siirt ve Van'da yüzde 64). Okullarda cinsiyet aynmcılığı ise sürüyor. Üstelik. kadın "şiddet kıskacı"nda: Aıle içi şiddetle ilgili olarak, bir uzmanın söylediğine göre "Dünyada ve Türkiye'de kadına yöneBk şiddet din, etnik köken ya da sosyal sınıf gibi etkenlerden bağımsız olarak, yoğun biçimde görülüyor. Yani kadın erkeğin kurbanı oluyor." Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu'nun yaptığı araştırmaya göre Türkiye'de her üç kadından biri kocasından dayak yiyor; yüzde 53.6'sı da sürekli olarak kötü söz ve hakarete uğruyor. Dayak olaylannın yüzde 46.9'unda fiziksel zarar oluyor. Kadınlann yüzde 57.1 'i bunu sessizce kabulleniyor, erkekJerin yüzde 35'i de eşlerine şiddet uyguladığuıı belirtiyor. Üniversite eğitimli kaduılann yüzde 23'ü fiziksel ve sözel şiddete, yüzde 71 'i de ekonomik ve cinsel şiddete maruz kalıyor. • Imam nlkahı yoluyla cinsel sömürü Türkiye'de kadınlann yüzde 90'ı psikolojik, yüzde 4O'ı fiziksel, yüzde 15'i de kocalannın da uyguladığı cinsel şiddete uğramakta. Son yıllarda "ekonomik baskı" da eklenmiştir bunlara. Gecekondularda şiddet daha fazla... ilk akla gelen önlem, kadınlara ve kız çocuklara yönelik danışma merkezleri ve sığuıma evleri açmak; açılanlan daha da geliştirmek, "Mor Çaü"lan yaymak, donatmak... Ne var ki kadınlara karşı şiddetin tırmanmasının sının yok ülkemızde: "Zorla evHHkler", "namus cinayetleri", "töre cinayeüeri" gibi feodal uygulamalar. toplumun kanayan yaralandır; ilk akla gelen önlem de. onlan işleyenleri, "geleneklerimiz", "inançlanmız" deyip ceza indiriminden yararlandırmamaktır. Bütün bunlara, son yıllarda, Islamcı çevrelerin, tarikat ilişkileri içinde vicdanlan sömürürken, kadınlan bırer ikişer imam nikâhıyla kapatıp yürüttükleri cinsel sömüriiyü de eklemeli. Siyasal Islam, kapalı bir toplum yaratmak hedefine, ilk adımda, kadını kapatmak ve kişiliksizleştirmekle başlıyor; kadın, bir cinsel mal olarak görülüyor ve bütün ilişkiler bu temelde kuruluyor. AH Kalkancı ve Müslüm Gündüz'ün yazdıklan senaryoda, Fadime Şahin'e oynatılan dramın esası buydu ve Islamcı kesım içinde bir istisna da değildi. Bir 'meta' olarak kapitalist pazann sipariş listesine kaydolan türban, iktidarın koruması altında Dm-siyaset-ticaret üçgeııi• Cumhuriyetle yasal haklanna kavuşan, erkekle eşit bir yurttaş olarak yaşamın bütün alanlanna katılan kadın, kendi kıyafet devrimini de yapmış, feraceden, yaşmaktan, çarşaftan eşarba geçmiş, sonunda başını bütünüyle açmıştır. Köyde ve kentteki başörtüsü, bu arada ninelerimizin tülbenti -olsa olsa- munis bir alışkanlıktır. Laik Türkiye'nin tslama asıl katkısı budur! Türbana gelince. başını yine Islam- cı gericiliğin çektiği, daha karma- şıkbirolay... Konuya, Tarhan Erdem öncülüğündeki son bir araştırmanın verilerini de göz önün- de tutarak eğümeden önce. bir kanşıklığı ön- lemeli: "Türban"la "başörtüsü" farklı şey- lerdir. Başörtüsü, Türkiye'de köyde-kentte, pek eskilerden gelen yaygın bir uygulama; hiçbir ideolojik anlam taşımayan bir sosyal ahşkanlık, bir âdet. Türbanın ise biçimi de kökeni de başka. Başı örtmede belli bir tarz gördüğümüz: Baş, yahuz yüz açıkta kalacak, ama boynu da saracak biçimde, sımsıkı örtülüyor; o gö- rüntüyü, topuklara kadar inen -genelde dar- bir pardösü tamamlıyor. Tarlhsel bağlam Türban, Türktoplumunun gerçekieştirdigi devrimcisenteze karşı bir simge görevi görüyor. Bu örtünüş, giyinişle beraber. üniforma- laşmıştır. Ancak asıl önemlisi. türban, pek yakın yıllara, 1980 'lere kadar çıkabilen bir geçmişe sahip: bu yakın geçmiş de, bir din- ci gericiliğin, siyasal Islamın (Mısır'da Müs- lüman Kardeşler. Iran'da Mollalar hareke- ti) yükselişi ile örtüşüyor. Böylece, türba- nuı kökü dışarda; ya da aynı dönemde biz- de de pafazlanan gericiliğin dışardan "itnal" ettiği bir meta. Türbanı tartışırken bu "tarihselbağjam" önemli. Türbanı, bu tarihsel ve gerici kö- künden soyutlarsak. ortada sadece görün- tüler kalır ve onlan yorumlamak da eği- limlere göre değişir; ama öz de kaybolur. Yeşll kusak kuramı Doğaldır ki. türbanın sorun olup çıkışın- da. başka etkiler de işin içine girmiştir: Baş- ta, toplumu son yıllarda sarsıp duran iktisa- di bunalımlann ve çaresizliklerin insanlan götürdüğü metafizik aranışlar; gitgide yoz- laşan eğitim ve kültür sığlığı; belli bir dü- zeyın altındaki ailelerde babanın, hele hele kocanın dayatması; son 20-25 yılda, okul- lann sayısını aşacak miktara ulaşmış cami- lerin. tarikatçı hareketlenişlerin de yardı- mıyla ülkeye sardınlmış "muhafazakâr at- mosfer"in etkisi önemli. Farklı görünmenin çekiciliğini de hesap- ta tutmalı. Siyasal Islamın slmgesl 1980'lerle "yeşil kuşak" kuramına uyup, laik eğitimden verilen ödünlerin ayyuka çık- ması. imam hatip okullan salgınına kızlan da alma; bütün bunlar, kadınlann örtünme- sini dayatırken, din ve kadın sömürüsünde de kapılan ardına değin açmış ve toplum, "din-siyaset-ticaret üçgeni"nin cehennemi içine açıkça itilmiştir. Bu üçgen, bugün bizzat iktidann da ko- nıması altındadır. Türbanın, bir "meta" ola- rak, kapitalist pazann sipariş listesine kay- dolduğunu hatırlatmak bile fazla. Türban, işte bütün bu etkilerin yumağı! Öyle olduğu için de karmaşık: Her türban takan, elbette laik düzen karşıtı değil; ama o yolda eylem sürdürenler ağırlıkta; "7.4 yetmedi mi?" diye imam hatip okullan adı- na yırhnanlara ne diyeceksiniz? Ve bir yer- de, "siyasal İsiamın simgesi" türban. Zaten o hale getirilmeseydi, bugüne değin çoktan çözühnüş olurdu. Türk kadını kendi devrimini yaptı Öte yandan, türbanlılar aslında kızlannı okutmayan ailelerin çocuklandır; artık bu mil- liyetçi-muhafazakâr aileler kızlanm "tür- banlı'' okutuyoriar; böylece türban, "gelenek- seDikten emansipasyon, moderniteye kendi usulünce kaolma'' anlamınadır gibi, zaten tar- tışmalı bir görüşten yola çıkıp onu daha ge- nelleştirerek, türbanı, "modernkşmemnbir simgesi" olarak sunmak, düpedüz bir kan- dırmaca değilse, en azından bir saptırmadır. Bu yaklaşım, şu büyük gerçeği göz ardı ediyor: Cumhuriyetle yasal haklanna kavu- şan, erkekle eşit bir yurttaş olarak yaşamın bütün alanlanna özgür iradesiyle katılan, aynı zamanda okuyabilen kadın, kendi kı- yafet devrimini de yapmıştır; feraceden, yaş- maktan, çarşaftan eşarba geçmiş, sonunda başını bütünüyle açmıştır. Köyde ve kentte- ki başörtüsü, bu arada ninelerimizin tülben- ti -olsa olsa- munis bir alışkanlıktır. Laik Türkiye'nin Islama asıl katkısı bu- dur! Bu söylediklerimiz sadece bir biçim ya da bir gardırop değişikJiği de değildir; altında, Türk toplumunun çağdaş dünyada -hemen her alanda- gerçekieştirdiği devrimci sentez yatmaktadır. Türban ise işte bu senteze kar- şı girişılmiş -ve yıllardır süren- genel saldı- nnın bir parçasıdır; gerici anlamda da olsa bir simgedir kuşkusuz.Çözüm de işte bu bü- tünün içinde gizli.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle