05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
*»1 EYLÛL 2003 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DIZI Nitelildi bir kuşak sloganla yetişmez Yurtseverlik, hoşgörü anlayışı, hukuka saygı gibi erdemler doğuştan gelmezler, onlan öğrenmek gerekir. Eğitimsiz insan düşünülemeyeceği gibi, eğitimsiz demokrasi de düşünülemez. Buradan kalkarak, şu sorular önem kazanıyor: Geleceğimizin aktörlerini nasıl yetiştirmeliyiz? Türk toplumunda eğitim, nasıl bir dinamik ve yapıcı rol oynayabilir? • oplum, insan olma yetenek- H lerini geliştirip bireyleri ya- _JL. ratıyor; demokrasi de belli bir insan fikrine dayanıyor: Yurtseverlik, hoşgörü anlayışı, hukuka saygı var bu düşüncede. Ne var ki, söz konusu er- demler doğuştan gelmezler, öğrenmek gerekir onlan. Böylece, eğitimsiz insan olma düşünü- lemeyeceği gıbı, eğitimsiz demokrasi de düşünülemez; eğitimle demokrasi iç içe. Buradan kalkarak, şu sorular önem ka- zanıyor: Geleceğimizin aktörlerini nasıl yetiştirmeliyiz? Türk toplumunda eği- tim, nasıl bir dinamik ve yapıcı rol oy- nayabilir? Bu sorulara yanıt vermeden önce, şu- nu da itiraf etmeli: Eğitim düzenimiz A'dan Z'ye bozuktur. Çocuk sayısı arttıkça Isler de çetlnleslyor... Çocuğu sadece gıydırip doyurmak yet- miyor, onu eğitmek de gerekiyor. Eğit- mek ise sıradan bir iş değil; çocuğa, çağ- daş bir düzey kazandırmak demek. Ne var ki, bütün bunlarparaya bağlı olduğu kadar, bilgi ve ilgiyi de gerektiriyor. Nüfus sorunu burada da işin içine gi- riyor: Eğitilecek çocuk sayısı arttıkça, işler de çetinleşiyor, imkânlar yetmiyor, dağıhyor. Sonuçta, çocuklanmızı yetiş- tirmede, onlara iyi bir eğitim vermede ye- tersiz kalıyoruz. Değerli iktisatçılanmızdan Güngör Uras'ın çarpıcı bir yazısından hareketle gerçeklere eğilelim. Toplam nüfus içinde eğitim vermek zorunda olduğumuz çocuklanmızın ağır- lığı, 2002 yılı göz önünde tutularak, ra- kamlarla şöyle: 6-13 yaş arasındakiler nü- fusun yüzde 15.27'sini; 14-16 yaşında olanlar. nüfusun yüzde 5.94'ünü; 17-20 yaş arası, nüfusun yüzde 8.12'sini; 20-30 yaşındakiler de, nüfusun yüzde 29.33 "ünü oluşturuyor.Yirmi milyon dolayında ço- cuğumuz okul çağında. Bu rakam, ülkemizde tanmda, sanayi- de tam ya da eksik biçimde çalıştığı be- lirlenen insan sayısına eşit halde. Küreselleşme, hangi konuya el atsak karşımızda: Onunla anlaşılan da, sınır- lann kalkması; yalnız mal ve hizmetle- rin değil, insanlann da serbestçe dolaş- ması, serbest pazar rekabeti. Çocuklanmızın küresel pazarda rakip- leri karşısındaezilmemelerini istiyorsak, onlara, rakipleri düzeyinde eğitim im- kânı vermek zorundayız. Ne var ki, ra- kiplerin çocuklan, kişi başına 20 bin do- lar, 30 bin dolar gelir düzeyine sahip ül- kelerin imkânlanyla yetişiyor. Ülkemiz- de ise, insanlanmızın kişi başına 2 bin Server TANILLI T %r Eğitilecek çocuk sayısı arttıkça, işler de çetinleşiyor, imkânlar yetmiyor, dağıhyor. Sonuçta, çocuklanmızı yetiştirmede, onlara iyi bir eğitim vermede yetersiz kalıyoruz. Çocuklanmızın küresel pazarda rakipleri karşısında ezilmemelerini istiyorsak, onlara, rakipleri düzeyinde eğitim imkânı vermek zorundayız. Ne var ki 2 bin 500-3 bin dolarhk kişi başı milli gelirle, bu bir hayli zor... 500 ya da 3 bin dolarhk düzeyi ile nüfu- sumuzun yaklaşık üçte birini oluşturan okul çağındaki çocuklanmıza verebildi- ğımiz eğitim imkânı -ne yazık ki- alabil- diğine düşük. Sadece bu da değil, eğitim işini slo- ganlarla yürütür haldeyiz: "Gençlereya- tınm geleceğe yaünmdır"; "Atatürk bu ülkeyi gençlere emanet etti, biz de Atatürk- çügençleryetiştiriyoruz''; "Yannlargenç- terimizindir'".. Ne var ki, sloganlar çözüm getirmiyor! Eğitim çlzglsl önemlldlr Bir yanılgımız da şu: Temel yurt sorun- lan çıktıkça, bu ülkede iyi politıkacı yok, 1 iyi bürokrat yok, iyi işadamı yok deyip suçlu anyoruz. Ancak, bunu yaparken, ülkede insan kalitesinin eğıtime bağlı ol- duğunu unutuyonız. Bugün politikada, ekonomide eleştirdiğimiz kadro, 20-30 yıl öncesinin çocuklan değil mi? Demek ki, çağdaş eğitimi götürmekte bir eksik- lik ohnuş! Bugün Türkiye'de 67 bin okulda, 540 bin öğretmen 16 milyon çocuğumuzu okutuyor. Bu çocuklar önümüzdeki yıl- larda politikacı, bürokrat, işadamı olarak ülkemizin yazgısını belirleyecek. Ne var ki, asıl belirleyecek olan onlar değil, onlara verilecek "eğitimçizgja" ola- cak. Böylece, onlann yetiştirilme biçimi, Türkiye'yi ya bugünkü çizgıde sürün- dürecek ya da zincirleri kınp ileri atılma- sının yollannı açacak... Değerli uzman, ülkemizin istihdam so- rununu incelediği bir yazısında da, eği- timle ilgili olarak şu saptamada bulunu- yordu: Kentlerde, eğitimli gençlerin yüz- de 29. l'i işsiz! Okur yazarlık oranı hâlâ düsük Yine eğitim üzerine bir başka istatis- tiki bilgi olarak. bir gazetenin Ankara haberinde; UNICEF'in Türkiye'ye aıt bilgiler broşüründe, ülkemizin eğitim sisteminde hedeflenen başanyı yakala- yamadığı. okuryazarhk oranın istenilen düzeye getirilemediğinden bahisle, şu rakamlar veriliyordu: Türkiye'de, erkeklerin yüzde 91.7'sı okur-yazar iken, kadmlann yüzde 72.2'sı okur- yazar. yani dört kadından bin oku- mayazma bilmiyor; 6-13 yaş grubu ara- sındaki erkek çocukların yüzde 86. 3 'ünün, kız çocuklann ise yüzde 75.6'sı- nın okul kaydı var. yani 4 kız çocuktan bıri okula gidemiyor; ülkede, erkeklerin yüzde 75'i, kadınlann ise yüzde 60'ı il- kokul mezunu. Öte yandan, aynı rapora göre 6-14 yaş arası çocukların yüzde 4.2 'si çalışıyor; yi- ne aynı yaş grubu çocuklann yüzde 27.6'sı ev işlerinde çalışıyor. Bunun gibi, 18 bi- nin üzerinde çocuk, koruma hizmetleri altında bulunuyor; 3 bınin üzerinde ço- cuk ise tutuklu. Bütün bunlar, nasıl so- runlu bir eğitim düzenimiz olduğunu gösteriyor. Ama sorunlar sadece onlar- dan ibaret değil! Sistemin pek çok sorunu arasında eğitim düzenini en çok yaralayanlar fırsat eşitliğini bozanlar Adaletsizliğin pençesinde... A Kepirtepe Köy Enstitüsü Eğitmen Kursu Müdûr- lüğü'nde görevliler çadırda çahşıyor. (1941) rtık biliyoruz: Eğitim, okul dönemiyle sınırlanmıyor; okul öncesınden başlıyor, okul sonrasına yayıhyor; anaokullan kadar, yetişkinlerin eğitimi de önemli! Onlara. yığınla başkalarıru eklemeli. Çocuklan okutmaktan öğretmenleri yetiştirmeye kadar uzanan. yığınla sorunu.. Onlar içinde, belki en çarpıcı olanlan ve eğitim düzenimizı yaralayanı, "firsat eşitiiğjrni bozanlardır. Eğitim, eğitilme, Evrensel insan Haklan Bildirgesi'ne ve anayasalara kadar giren en temel insan haklan arasında çağımızda. Bu niteliğıni uygulamada da sürdürebilmesi ıçin. toplumda sosyal farklılıklann duvanna çarpmaması gerekir, yani zengınlik- yoksulluk etkili olmamah; herkes, aralannda hiçbir ayınm gözerilmeden, yanşa eşit koşullar içinde çıkmalı, çıkabilmeli. Ne var ki, en başta eğitim, sosyal adaletsizliğin pençesinde kıvranmaktadır. Zengini daha zengın, yoksulu daha yoksul yapan düzen, eğitim nimetınin de dağıhşını etkiliyor: îlkögretimden üniversiteye kadar. bu farkhhğın sonuçlannı görebiliyoruz. Istatistilclerle de sabittir ki, Türkiye'de egemen sınıf ve zümreler, emekçi ve köylülere oranla. eğitim kurumlanndan en çok yararlananlardır ve bu bakımdan da "ayncaMdarT vardır. Anayasa, "Hiçbir Irîşiye, aOeye, zümreye veya sınıfa üntiyaz tanınamaz" (m.10 2) dese de öyledir. Hemen hatırlatmah da: Atatürk döneminde "halka dönük eğWm"i gerçekleştirmek yolunda, bugünkünden çok daha ilerdeydik: Halk çocuklannın parasız yatıh okuma. askeri okullara girme imkânı vardı. Köy Enstitüleri, üstelik daha ılende bir eğitim yöntemiyle, yoksul kırsalın imdadına koşmak için açıbnıştı. Bütün bu imkânlan kurutup, Köy Enstifülerini de kapayarak imam hatip furyasına girişmek, daha da genel olarak bu adaletsiz sistem, bilinçli bir politikayla yaratılmıştır. Bir saygın yazanmızın, llhan Selçuk'un daha 701i yıllarda yaptığı bir saptamayla, inanılmaz adaletsizlikler içinde ve bir "eğftim keşmekeşPnde yetişmektedir çocuklanmız. 1980'li yıllarda ülkenin başına musallat olmuş bir zibidi ise, yaraya tuz basar gibi, "Parası olan okusun!" diye de haykırmıştır ki. toplumun, giderek eğitimın ne tür tehlikeli ellere kaldığım pek güzel gösterir. "Parası olan okusun" politikası bugün de sürüyor. Sosyal adaletı umursamazlığın, sınıfsal plandakı eşitsizligin yani sıra, bölgeler arasındaki, özellikle Türkiye'nin doğusu ile batısı arasındaki eşitsizliğin, her konuda olduğu gibi eğitime de yansıdığını hatırlahnak bile fazla değil mi? İmam Hatip liselerinde binlerce kız öğrenci yetiştirildi Milli eğitimde iki başlılık olmaz 195O'li yıllardan başlayarak Öğretim Birliği Yasası'nın altı adım adım oyuldu, aydın din adamı yetiştirmek safsatası altında imam hatip okullan açılarak temel eğitim kurumlanna dönüştürüldü. 12 Eylül rejimi ise hiçbir sivil iktidann cesaret edemeyeceği bir şeyi yaptı ve zorunlu din dersleri koyup bu uygulamayı anayasasına geçirdi. Bütün bunlann anlamı, Cumhuriyetüı en önemli devrimlerinden birinin yıkılmış olmasıdır. Eğitim düzenimizin bir başka yarası, laik ilkeye ters düşmesi ve onun yol açtığı sorurüardır: Gerçekten, Cumhuriyeti kuranlar, eğitim ve öğretimi. laıkliğin en önemli uygulama alanlanndan biri olarak görmüşlerdir. Cumhuriyetin temelleri atılırken çıkanlan en önemli yasalardan biri, Öğretim Birliği Yasası (Tevhid-i Tedrisat Kanunu), kuruculannın dünya görüşünü vurgular: Dinle devleti birbirinden ayınp dini vicdanlara emanet eden rejime göre, milli eğitim düzeni laiktir. bilımseldir ve tektir; iki başlı milli eğitim olmaz, şeriat öğretimi yapılamaz. Yeni insan- yeni toplum modeli böyle yaratılacaktır. Kadından İmam olur mu? 1950'lerden başlayarak, altı adım adım oyulan başta bu ilkedır. Neler yapıhr 9 Önce, ilköğretıme seçmeli din dersi konur, sonra da bunlar zorunlu hale getirilir. Böylece, din eğitim ve ögretimıni devletin görevleri arasuıda görmeyen Cumhuriyetin kuruculannın zıddı bir tavır takınılır. 12 Eylül rejimi ise, o güne kadar hiçbir sivil iktidann cesaret edemeyeceği bir şeyı yapar, liselere değin zorunlu din dersleri koyarak, anayasasına geçınr. Yine 1950'lerden başlayarak, "Aydın din adamı" yetiştirme safsatası altında, imam hatip okullan açılır ve bir tarihten sonra da, meslek okulu olmaktan çıkanlarak, -üstelik lıse unvanıyla- temel eğitim kurumlanna dönüştürülür. Okulu bıtırenlere üniversiteye girme hakkı da tanınınca, oralardan çıkanlar, kaymakam, vali, emniyet müdürü, yargıç.. gibi önemli devlet görevlerine gelirler; sadece Genelkurmay Başkanlığı, Harp Okullan'na imam hatip mezunlannı almadığı için, orduya girip yükselme mümkün olmaz. Öte yandan, pek bilinen bir şeydir. Islamda kadından imam olmaz; ama kızlar için de açılan imam hatip okullannda, sayısı bir tanhte 50 bine yaklaşan kız öğrenci yetiştirilir. Sonunda vanlan noktada. izinli-izinsiz Kuran kurslan, hafız yurtlan bir yana bırakılırsa, bizzat devletin eğitim sistemi içinde yer alan -sayısı 650"yi bulmuş- imam hatip okulunda, -500 bıni aşkın- genç şenatçıhk talim eder durur. Nedır anlamı bunun? Şu: Cumhuriyetin "öğretim birngi devrimi" yıkılmışhr. Bir saygın yazanmızın, Özdemir İncenın deyişiyle, ulusal eğitimin. Cumhuriyet ideallerine bağlı kuşaklar yetiştirmeyi amaçlayan temel ilkelerinden biri "dinamitknmiş r 'tir Ama beraberinde şu soru da gündeme girer: Millî eğitimde, Cumhuriyeti kuranlann temelini attıklan "öğretim birîiği" mi geçerli olacak. yoksa "iki başh öğretim" mi? Bir başka deyişle, eğitim düzenimizde akhn ve bilimin egemenliğini mi benimseyeceğiz, yoksa yeni kuşaklan bağnazlık öğretimine mi teslim edeceğiz? Soruna, 28 Şubat 1997'de bir çözüm getirilir... Ya kadın sorununda vardığımız nokta? YARIN: KADIN SORUNUNUN NERESİNDEYİZ?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle