Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 AĞUSTOS 2003 CUMA
HABERLER
DlflVYADABUGUIV
ALİ StRMEN
Suç Öldürende mi?
Yoksa Öldiirtende mi?
Dünkü gazetelerde yayımlanan cinayet habe-
rini okuyunca içimin cız etmesi, ölen kişi yüzün-
den değil.
Ölen, küçük çocuğa tecavüzün de aralann-
da bulunduğu birçok suçtan sabıkalı.
Çal Canavan diye anılan 45 yaşındaki Nuret-
tin Akşit, bundan 17 yıl önce dokuz kişiyi bir-
den öldürmüş, cinayetine yangın süsü vermek
için bir kısım cesetleri yakmış.
Kısacası öldürülen, kimsenin arkasından ha-
yıflanacağı biri değil.
Kısasa inanmadığım için de, "Aman bu mu-
sibet heriföldürülmüş de ne iyi olmuş" da de-
miyorum. Kısasa ve idam cezasına karşı olan
birinin, insanlık suçlulannın bile idamına, yani öl-
dürülmesine karşı olması doğaldır.
Ama bütün bunlara karşın, yine de son olay-
da, ölene değil, öldürene çok hayıflandığımı
söylemek isterim.
Eski bir deyişimiz vardır. "Kabahat öldüren-
de mi, yoksa ölende mi?" der.
Buradaki mantıkta bir gariplik olduğu kesin,
ama bu kez kabahat öldürende mi, yoksa ölen
de mi?" sorusunu haklı kılacak bir çarpıklık var.
Olay kısaca şöyle:
Aralarında küçük bir kıza tecavüzün de bu-
lunduğu birçok suçtan sabıkalı olan Nurettin
Akşit, bundan 17 yıl önce Denizli'nin Çal ilçe-
sinde, kendisine kız vermeyen ailenin dokuz
ferdini öldürür ve altısının cesedinin üstüne de
benzin dökerek yakar.
On yedi yıl sonra, Çal Canavarı adıyla maruf
herifi naşerif, 4616 sayılı yasadan yararlanarak
tahliye olur.
• • •
Çal Canavan, mallannı satmak üzere kasaba-
sına gelir, olayı haber alan maktullerin ailesin-
den Adnan Ünal pusu kurar ve katili on beş ye-
rinden vurarak öldürür.
Şimdi yaşamının bahanndaki delikanlı, team-
müden adam öldürmekten yargılanacak, hiç
kuşkunuz olmasın ki, hafifletici nedenlere kar-
şın ağır hapis cezasına çarptınlacak ve ömrü-
nün uzun birbölümünü hapishanede geçirecek.
Hemen belirteyim ki, kararda adli bir yanlış ol-
mamasına rağmen, Adnan Ünal'ın mahkûmiye-
ti kamuoyunun vicdanını rencide edecek.
Yanlış anlaşılmasın! Bu delikanlının beraat et-
mesi gerektiği gibi bir şey yazacak değilim. Bu
hukuka aykırı olur.
Ancak burada gözden kaçan nokta, delikan-
lının suça azmettirilmiş olduğudur.
Azmettiren ise devletin kendisi.
Çünkü, adaletin tecelli etmediği, öldürenin ci-
nayetinin yanına kâr kaldığı birdüzen, insanla-
n ihkak-ı hakka, yani kendi hakkını kendi gücüy-
le almaya iter.
Burada söz konusu olan durum budur.
•••
Yukarıda sözünü ettiğimiz 4616 sayılı yasa
ise kamuoyunda Rahşan Ecevit Affı diye bili-
nen aftır ki, teknik adı şartlı salıverme yasasıdır.
Rahşan Hanım yufka yüreğiyle kamuoyu vic-
danında büyük yaralar açmıştır.
Ama tek örnek o değildir. Türkiye'de devlet
birçok dönemde birçok af yasası çıkarmış ve
yasaları çıkaranlar hukuk tekniğini yeterince bil-
mediklerinden, hukukun yapısı gereği, kendi
amaçlarını da aşan sonuçlaria karşılaşmışlardır.
Her ne kadarceza, hukukun temel ilkesi, suç-
ların devlet düzenine karşı işlenmiş olması fik-
rinden hareket edip suçun mağdurunun devlet
olduğu ilkesine dayanırsa da, birçok olayda,
vatandaşlar da suçtan mağdur olmaktadırlar.
Bu durumda devletin mağdur vatandaşı gör-
mezden gelerek, kendi adına affa gitmesinde-
ki çarpıklık, insanlarda, "bu ülkede adalet te-
celli etmez, etse de birsüre sonra sonuçlarsi-
linir, onun için sen kendi hakkını kendi başına
alabiliyorsan ne âlâ!" düşüncesine itmektedir.
Adnan Ünal'ın durumu da budur.
Şimdi söyleyin bakalım, suçun en büyüğü
öldürende mi, yoksa öldürmeye azmettiren-
de mi?
Köye dönüşe engelleme AİHM'de
• Dh ARBAKIR (Cumhuriyet Bflrosu) -
Diyarbakır'ın Lice, Hani ve Kocaköy ilçeleri ve bağlı
köylerinden 1200 yurttaş, geri dönüş taleplerinin
engellendiği gerekçesiyle A\Tupa Insan Haklan
Mahkemesi'ne (AtHM) başvurdu. Köylülerin
avukatı Mehmet Kaya, Içişleri Bakanlığı, tdari
Mahkeme ve ilgili cumhuriyet savcılıklanna
müvekkillerinin zararlannın karşılanması amacıyia
başvuruda bulunduklarını, ancak 60 günlük süresi
içinde kimi başvurulara yanıt verüdiğini, geri dönüş
taleplerinin ise reddedildiğini söyledi.
Muhabipimize salthn
• BOLU (Cumhuriyet) - Bolu'da Coca Cola ve
Aygaz LPG tüplenne ait ana depoda öncekj gece
çjcan yangın, itfaiyenin müdahalesiyle güçlükle
söndürüldü. Bu sırada fırma yetkilileri, aralarında
gazetemiz muhabiri Rujhat Avşar'ın da bulunduğu
gazetecilere saldırarak kamera ve fotoğraf
makinelerini kırdı. Jandarma olayı seyretmekle
yetinirken, Avşar ve Bolu Gazeteciler Cemiyeri
Başkanı Caner Güngör, Bolu Detay gazetesi muhabiri
Eyüp Karakaş. Bolu Gündem muhabiri Mustafa
Özkan Bolu Devlet Hastanesi'nde tedavi altına ahndı.
Muhabirimiz Avşar 5 gün iş göremez raporu aldı.
Trak'a asker gönderilmesin'
• ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - SP Genel
Başkan Yardımcısı Recai Kutan, Türk askerinin Irak"a
gönderilmesine 'hayır' dediklerini söyledi. Kutan,
düzenlediği basın toplantısında. "Komşuda bir yangın
var ve biz bu yangına bigâne kalamayız
denilmektedir. Kimse Irak'taki gelişmelere bigâne
kalalım demiyor ki. Askerimizin Irak'ın hangi
bölgesine ne zaman gideceği ve hangi görevin teklif
edildiği belirlenmeden aceleyle bir karar verilmiş
ı)lmasını isabetli bulmuyoruz" diye konuştu.
İçişleri Bakanı Aksu, başvuru şekli yanlış anlaşıldığı için sayının düştüğünü savundu
ToplumakazandıramadıÎLHA1NTAŞCI
ANKARA-Içışleri Bakanı AbdüJ-
kadirAksu, Topluma Kazandırma Ya-
sası'ndan yararlanmak için oluşturu-
lan Topluma Kazandırma Merkezle-
ri'ne henüz toplu başvuru olmadığmı
bildirdi. Başvurunun yalnızca mer-
kezlere yapılacağı yönündeld yanlış an-
laşılmanın sayılann düşüklüğünde et-
kili olduğunu kaydeden Aksu, gerekir-
se yasa süresinin uzatılabileceği me-
sajını verdi. Zamanla örgüt propagan-
dası kınlarak, başvuru sayısının arta-
cağını umduğunu anlatan Aksu, yasa
yürürlüğegirmeden 111 kişininin, gir-
dikten sonra da 18 kişinin kendiliğın-
den başvurduğunu, bugüne kadar baş-
vuranlardan 5O'sırün serbest bırakıldı-
ğım bildirdi.
içişleri Bakanı Aksu, PKK/KA-
DEK'i çökertmeyi hedefleyen Toplu-
ma Kazandırma Yasası 'na başvurala-
n ve yaşanan aksaklıklan Cumhuri-
yet e değerlendirdi.
• İçişleri Bakanı Aksu, Topluma Kazandırma Yasası'na başvurulan ve aksaklıklan
Cumhuriyet'e değerlendirdi. Cezaevleri dışında sadece 18 kişinin başvuru yaptığını açıklayan
Aksu, zamanla örgüt propagandası kınlarak, başvuru sayısının artacağını umduğunu belirtti.
Yasadan yararlanmak amacıyia "şim- hşanlaşddL. Oysa tsteyen berkes bulun- da çok sayida kişi ruhsamu akn."
duğu yerden. yasadan yararlanmak
için müracaatedebüeeek" diye konuş-
tu. İçişleri Bakanı, "Topluma Kazan-
dırma Merkezi'ne toplu başvuru oldu
dffik" ağırlıklı olarak cezaevlerinden
başvuru yapıldığına işaret eden Aksu,
"Cezaevinden başvunılar da önemlL
Bunlannverecegibagilerledebazıolay-
lar çözülecek. Ben hâlâ umuthıyunT
dedı. Aksu. daha önceki dönemlerde
de kamuoyunda "pişmannk'' olarak
adlandınlan yasalar çıkanldığuıı anım-
satarak bu yasalardan yararlanarüann
sayısının 800 dolayında olduğunu kay-
detti. Içişleri Bakanı, Topluma Kazan-
dırma Yasası'ndan yararlanmak için şu
ana kadar başvuruda bulunan kişi sa-
yısının 1600'ü geçtiğini bildirdi.
Yasadan yararlanmak için bazı yan-
lış anlaşılmalar olduğunu anlatan Ak-
su. "Sadece Topluma Kazandırma
Merkezierfnemüracatedilecekdiyean-
laşıldı. Merkezler. toplu başvurulan
dikkate almak üzereydi. Ancak, yan-
Süre uzavabilir
mu?" yönündeki sorumuza, "Henüz
toplu başvuru olmadT yanıtını verdı.
Aksu, yasadan yararlanmak için yapı-
lan başvurularla ilgili şu değerlendir-
meyi yaptı:
"Geçmişte OHAEde silahlara ruh-
satvseriyorduk, yasaçıkankü.Orgüt he-
men menfi propagandaya başladı;' Ka-
tiyen silahlannızı vermeyin. Devlet
kandınyor, silahlannızı toplayacak'
diye.Çok azbaşvuru oHu. Örgütün de-
diği gibi de olmadı. Silahlan alınmadı-
gı gibi az sayıda başvuranlara ruhsat-
lan verildi. Süre bitmişti. Bunun üze-
rine bize zorlamalar başladı, süreyi
uzatuk BövieKkleiltinci süre uzaümın-
•*Topluma Kazandırma Yasası için
de böyje bir süre uzatımı söz konusu
olabilir mi?" sorusu üzerine Aksu.
"Durumu değerlendireceğiz. Katiyen
uzarmayız demek de yanlış olur, uza-
tacağız demekde. Zamanlaörgüt pro-
pagandası kınlacak 6aytk süreyvtmez-
seo zaman değerlendirirE* yanıtını ver-
di. Örgüfün, yasanın çözüm oimadığı
propagandasını yaptığını anlatan Ak-
su, bir müddet sonra örgüfün çözüle-
ceğini umduklannı söyledi. Aksu, ce-
zaevlerinden yapılan başvurulann da
önemli olduğuna işaret ederek "Ceza-
evindekibaş>Tirular,örgüttekfleri de çö-
zecektir" dedi.
Üstü kapalı olarak Genelkurmay 2.
Başkanı Orgeneral YaşarBüyükanıt'ın
baş\r
uranlann sayısının 14 olduğu yö-
nündeki açıklamasına atıfta bulunan
Aksu, şunlan söyledi:
"Bu konuda iki tane rakam var. Bu
birazkafalan kanşanu. Bu kanun ko-
nuşulmaya başlandığı andan m'baren
yasanın yürürlüğe girdiği tarihe ka-
dar 111 kişi gelip müracat ettL Henüz
yasa yürürlüğe gjrmeden. Yasa yürür-
lüğegirmediği için savcılarbunlan abp
yürürlükteki mevzuata uygun olarak
cezaevine koydu. Çünkü henüz yasa
ortada yok. 111 kişi kendiliğinden gel-
miş, yasa çıkmadan, Ben bu yasadan
istifade etmek istiyorum' diyenler. Ya-
sa yünuiüğe girdiğinden bugüne ka-
dar ise 18 kişi başvTirdu. Yasa yüriir-
lüğe girmeden önce ve girdikten son-
ra kendiliğinden yapılan başvurulann
toplamı 129. Cezaevine girenlerin ço-
ğunu, savcılar, yasa yiirürlüğe girince
bırakü. Şu ana kadar başvuranlardan
50'nin üzerinde insan serbest bırakıl-
dL Türkiye'nin her yerindeki cezaev-
lerinden başvuru 1600'ü geçtL"
Bavyera İstihbarat Örgütü
Milli Görüş
tehlikeli örgüt
METtNGÜR
Köln - Alman Federal Anayasayı Koruma Örgü-
tü tarafından izlendiği belırtılen Türkiye ve
Arap kökenli aşın Islamcı gruplann Alman iç
güvenliğini tehdit ettikleri açıklandı.
Bavyera İstihbarat Örgütü'nün altı ayda bir ka-
muoyuna açıklanan son raporunda, "Aşın Is-
lamcılar" bölümünde, Kaplancılar, Hizbu't-
Tahrir ve Milli Görüş'e de geniş yer verildi.
Milli Görüş raporda "aşm tslamcı" bir kuruluş
olarak adlandınldı. Raporu açıklayan Eyalet
İçişleri Bakanı Günther Beckstein, Avrupa mer-
kezı, Köln'de bulunan Milli Görüş ile Türki-
ye'de hükümet olan AKP arasında bir yakınlaş-
mayı izlediklerini belir-
terek Dişişleri Bakanı
Abduüah Gül'ün Türki-
ye'nin dış temsilcilikle-
rine Milli Görüş ile iliş-
kiye geçmeleri konu-
sunda gönderdiği yazıyı
anımsattı. Bakan, "Bi-
lindigi gibi birçok AKP
milletvekili Milli Görüş
• Dişişleri
Bakanı
Abdullah
Gül'ün
genelgeyle
destek verdiği
Milli Görüş'ün
Alman iç
güvenliğini
tehdit ettiği
belirtildi.
kökenJL Bu miIkrvekiJ-
leri ile MiIK Görüş yet-
kilileri arasında var
olan canh bir yakmlaş-
mayı takip ediyoruz.
Miİli Görüş Genel Sek-
_ ^ ^ ^ reteri Oğuz Üçün-
cü'nün Gül ve Erdoğan'a destek teklifinde bu-
lunduğunu büryoruz" dedi. Beckstein basm
açıklamasuıda şunlan söyledi: "MiIK Görüş
üyeleri için Alman pasaportunun önenıl normal
bir Türk vatandaşuun verdiği öneme göre çok
daha kıymeüidir. Milh" Görüş üyeleri Alman va-
tandaşı ofanak için can abyoriar. Çeçenistan'da
ölen iki Türk kökenli Almanın da MiDi Görüş'e
yakın camilere gittiği beliriendi Abnanya gibi
çağdaş bir ülkede yetişen, hatta ünhersite mezu-
nu bu kişilerin cihat ve şeriat kanunlan için sava-
şa kaühnalan çok kaygı vericidir.'' Raporda,
Mehmet Sabri Erbakan'ın Milli Görüş Genel
Başkanlığf ndan aynlışı üzerine yerine Yavuz
Çeük Karahan'ın atanmasının teşkilatta bekle-
nen hareketliliği getirmediği. Güney Bavyera'da
Milli Görüş'e bağlı birçok derneğin teşkilartan
aynldığı bildirildi. Beckstein, çözülmenin taktik
mi, yoksa görüş ayrılığından mı kaynaklandığı
konusunda şüpheleri bulunduğunu vurguladı.
Milli Görüş'ün Güney Bavyera Bölge Başkanı
Abdussamet Temel, Beckstein 'in açıklamalanna
"Bunlar bilinen şeyler'' dedi.
Küresel sendikalar kurulmalıîsveç Konfederasy^nlan yönetkileri, TÜRK-lş,
DİSK ve KESK'le ortaklaşa düzenledikleri
"Sendikal Egitim Seminerleri"ni tamamladL İsveq
Kamu GörevKleri Konfederasy onlan (TCO)
Ulaslararası Sekreteri Helena Cariestan ve tsveç
tşçi Konfederasyonu (LO) tluslararası Sekreteri
Keth Tapper, dün DİSK ve KESK genel
merkederini ziyaret ettiler. Ziyarette, "Küresel
sermayeye karşı küresel sendikalann"
kurulmasuua, sendikalann uluslararası alanda
dayanışmasuu zorunlu kıklığı vurgulandL DÎSK
Genel Sekreteri Musa Çam, "DtSK, sermayeden,
hükümetten ve devietten bağımsızdır. Biz yalnızca
ekonomik kazanımlaria hareket etnüyoruz. Dünya
işçi sınıfi ve sendikal hareketini düşünerek çözüm
üretmeye çahşıyoruz" dedL KESK Genel Sekreteri
Mustafa Avcı da "Ortak çahşmalarla işçilerin
sendikal eğitimierini daha yoğun programlar ile
destekleyeceğiz. Sendikalaşmadan önce memur-
amir zihnryeti vardı. Memur kendini emekçi
olarak görmüyordu. .Memur anlayişında
yarattıgımız bu değisim, devrim nitefiğindedir"
diye konuştu. Sendikacılar, tstanbul'un tarihi ve
turistik yerlerini ziyaret ettikten sonra bugün
Türki\e'den aynlacaklar.
(Fotoğraf: TARKAN TEMUR)
CHP her çıkan aftan yararlanan Maliye Bakanı'nı istifaya çağırdı:
MecKs Unakılan'a çabşıyor
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Vergi affından yararla-
nan, orman alanında tapusuz ara-
zisi bulunan Maliye Bakanı Ke-
mal UnaJatan'ın kambiyo afTın-
dan da yararlanması muhalefe-
tin sert tepkisine yolaçtı. CHP
Grup Başkanvekili Haluk Koç,
"Her gün yeni bir Unakıtan affi
ortarya çıkıyor. Bu kadar olay dan
sonra yerinde duramaz. Hemen
istifa eüneii" dedi.
Kambiyo affından Maliye Ba-
kanı Kemal Unakıtan ile Sana-
yi ve Ticaret Bakanı AJi Coş-
kun'un da yararlandığı ortaya
çıktı. CHP Izmir Milletvekili
Kemal Anadol'un TBMM ge-
nel kurulunda söylediği "Bu
Mechs, Unakıtan'ın özel sorun-
lannı çözme meclisi değildir"
sözlerini ammsatan CHP Grup
Başkanvekili Haluk Koç, şu gö-
rüşleridilegetirdi:
"Kambiyo affıyla klasik bir
Unakıtan affi daha ortaya çıta-
yor. Ahştık arük bu fılmi sey ret-
meye. Kambiyo affi sırasuıda y ö-
neticisi olduğu dönemde Alba-
raka'nm toplam 1.7 miryar do-
larnkhayali ihracatişinde deken-
disi vardL Kambiyo affi kapsa-
mma da giriyor. Başka bazı şir-
ketkrin de kambiyo affiyla aklan-
düdarnu görüyoruz. Bu şirkede-
rin içinde BM Güvenlik Konse-
>i'nin terörii fınanse eden şir-
keder kapsamında değerlendir-
diği, Türkiye'de mal varhğı don-
durulan Nasco Nasreddin AŞ de
var. Burada AKP'nin kimlerle
kol kola olduğunu göriiyonız."
TBMM'ye gönderilen tasan-
larla bakanlann kişisel sorunla-
nn çözürmesinin siyasi etik açı-
sından kabul edilemez olduğu-
nu kaydeden Koç, Maliye Baka-
nı Unakıtan'ı istifaya çağırdı.
DUZELTME
METNt
08.06.2003 tarihlı Cumhuri-
yet gazetesinin 4. sayfasında
Ozan Yayman imzalı Muğla
Köy Hizmetleri Müdürlüğü
başlıklı "Kadrolaşma odacıla-
ra kadar uzandı" haberinde ki-
şilik haklanmıza saldın ve ha-
karet içeren ifadeler kullanıl-
mıştır. Söz konusu haberde;
1- Tekirdağ'da görev yaptı-
ğı sırada siciline "terfı alamaz"
noru eklenen Ahmet Baysal
müdür yapıldı. Ardında tüm
birimlerin şeflerine görevden
el çektirildi, denilmektedir.
a) Ahmet Baysal Tekirdağ tl
Müdürlüğü görevi esnasında
takdimame ile ödüllendirilmiş-
tir.
b) Köy hizmetleri müdürlü-
ğünde 7 şube müdürlüğü olup,
bunlardan 3 adet şube müdü-
rünün değiştiği, diğerleri görev-
lerine devam etmektedir.
2- Ahmet Baysal hakkında
Tekirdağ'da görev yaptığı sı-
rada soruşturma geçirdiği ve si-
cilinde "müdür düzeyinde gö-
rev alamaz" ibaresinin bulun-
duğu iddiası tamamı ile asılsız.
3- "Makine ikmal şube mü-
dürü Süleyman Özrürk emek-
liliğe zorlandı" denihnektedir.
Süleyman Öztürk daha Ahmet
Baysal il müdürlüğü görevine
başlamadan önce emeklilik di-
lekçesi vermiştir.
4- "Etüt Proje Servisi'ne Ali
Üısan Üçok yerine Bilge Ak-
yüz atandı, Akyüz Muğla'ya
Elazığ'dan geldi ve evinde dü-
zenlediği dini toplanrılarda ta-
nımyor. Akyüz bu toplantılar
nedeni ile mahalle halkı tara-
fından sık sık şikâyet ediliyor"
denilmektedir.
a) Bilge Akgün (Akyüz ola-
rak yazılmıştır) 19 yıllık me-
muriyetinde Elazığ'da görev
yapmamıştır.
b) Bilge Akgün evinde hiç-
bir zaman dini içerildi toplan-
tı düzenlememiştir.
c) Toplantılar nedeni ile hak-
kında bir şikâyet bulunmamak-
tadır.
Tekzip ettiğimiz gerekçeyle
örtüşmeyen bu haberlerin ya-
yıru kişilik haklanmıza saldı-
n olup aynı zamanda memuri-
yet geleceğimizi ve kariyeri-
mizi riske sokar niteliktedir.
BügeAkgün - Ahmet Baysal
TR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr
Feyza'yı (Perinçek) ilk nerede gör-
müştüm? Hafızamı zorluyorum, sa-
nınm 1968 yılıydı; Feyza, Basın-lş (ya
da basınla ilgili bir başka sendika)
orada çalışıyordu. Bir bildiri götür-
düğümde karşılaşmıştım. Daha son-
ra Doğu'ların (Sadık Perinçek ve
Lebibe Perinçek in evi) Ankara Emek
mahallesindeki evinde sık sık gör-
düm. Uzun yıllarsüren birdostluğu-
muz oldu.
Ince uzun boylu, kıvırcık saçlı bir es-
mer güzeliydi. Daha sonra 12 Mart
1971 askeri darbesinden sonra aynı
davadan yargılandık. Birçok arkada-
şımızla biıiikte 1974 Af Kanunu son-
rası Anayasa Mahkemesi karanyla o
da serbest kaldı.
Feyza, "Yıldınm Bölge Kadınlar Ko-
ğuşu"nun tutuklularındandı. Orada
kadın tutuklular nice direnişler, açlık
grevleri yaptılar. Behice Boran'dan,
Sevgi Soysal a, Oya Baydar'dan
Sevim Belli'ye, Necmiye Onur-
sal'dan Ferai Tınç'a, Gülay Gök-
türk'ten Ipek Erkeller e (Çalışlar),
Şule Perinçek'ten Çiğdem Kömür-
Bir Eski Arkadaşm Ölümü
cüoğlu'na, Siper Güvenç ten, Fat-
ma Artunkal'a, Armağan Anar'dan
Leyla Güz'e kadar onlarca kadın bu
askeri tutukevinden geçti.
Feyza ile biriikte 1978-1980 yıllan
arasında çıkan günlük Aydınlık gaze-
tesinde birlikte çalıştık. Asıl dostlu-
ğumuz Feyza'nın o zamanki eşi Gün
Zileli'nin ve benim kaçak olduğu-
muz 12 Eylül koşullannda gelişti. 12
Eylül 1980 asker darbesinden sonra
Gün ve ben aranıyorduk. Feyza'nın
kız kardeşi Işık o yıllarda siyasi mül-
teci olarak yurtdışındaydı. Geçtiği-
miz yıllarda yitirdiğimiz Işık'ın eşi Ve-
dat (Soner) ise Türkiye'de kalmıştı.
Vedat'ın da katılmasıyla dört beş yıl
boyunca ailecek neredeyse hemen
her günümüzü birlikte geçirdik. Yaz
tatillerine birlikte gittik.
O yıllarda "Saçak" dergisini çıka-
nyorduk. Feyzaların evi, Saçak der-
gisinin yazı işleri gibiydi. Yazıların ko-
nusunu orada belirler, gelen yazılan
hep birlikte değerlendirirdik. Fey-
za'nın kızı Irmak ve bizim Reşat çok
küçüktüler. Neden kaçak olduğumu-
zu bile anlayacak yaşta değildiler. O
zor koşullarda büyük bir mutlulukla
acılanmızı, sevinçlerimizi paylaştık.
Askeri darbe koşullannda, baskılara
birlikte karşı koyduk, birlikte yayınlar
çıkarttık.
• • •
12 Eylül sonrası feminist hareket
yükselişe geçmişti. Feminizm konu-
sunda aramızda en duyarlı kişi Fey-
za'ydı. Saçak dergisınde o yıllarda
takma isimle kadın özgürlüğünü sa-
vunan makaleler yazdı. Kitap tanı-
tımları yaptı. Marksist parti içinde te-
peden inmeciliği de içimizde ilk eleş-
tirenlerden birisiydi. Gerektiğinde iti-
raz etmesini bilenlerdendi. Zeki bir in-
sandı. Fedakâr, çalışkan ve dirençli
bir kişiliği vardı.
Aydınlık hareketi içinde ayrılık çık-
tığında ve bizimle ilgili çok ağır sal-
dınlar yapıldığında bile Feyza ile dost-
luğumuz sürdü. özellikle Feyza ve
Ipek, birkaç yıl öncesine kadar ilişki-
lerini ve dostluklannı sürdürdüler. Fa-
kat, aramızdaki mesafe o kadar açıl-
dı ki, yapılan anlamsız ve ağır suçla-
malar nedeniyle diyalog da adım adım
yok oldu.
•••
Feyza'nın ölümüne Ipek de ben de
çok üzüldük. Içimizden birparça kop-
muş gibi oldu. Çünkü onunla çok
uzunyıllanmızı paylaştık. Onunla ay-
nı şeylere üzüldük, aynı şeylere gül-
dük. Birçok mutluiuğa ve fedakârlı-
ğa ortak olduk. Bir ailenin parçası gi-
biydik. Fakat soldaki aynlıklar öyle-
sine acımasız ve anlamsız noktalara
ulaşıyor ki, aynı örgütün içinde ol-
mamak, yılların arkadaşlığını da yok
ediyor.
Sosyalist harekete katıldığımızda
20'li yaşlann henüz başındaydık. Şim-
di 6O'lı yaşlara merdiven dayıyoruz.
Bugüne kadar birçok arkadaşımız öl-
dü. Eski arkadaşlıklann çok önemli ol-
duğunu düşünüyorum. O arkadaşlık-
lann arkasında bir tarih yatıyor.
Feyza'nın ölümüyle birlikte bizim ta-
rihimizden de önemli bir parça kop-
tu. Ölüm, birçok anıyı da yaşanmış-
lığı da alıp götürüyor. Gönül isterdi ki,
bu aynlıklar birer cadı kazanına dön-
dürülmesin. Bunu beceremiyoruz.
Tarihimiz, karşılıklı ağırsuçlamalarve
"baş düşman" bellemelerle geçiyor.
Sonra dönüp bakıyoruz, gittiğimiz bir
arpa boyu yol bile değil.
Feyza'nın kanser hastalığına ya-
kalanmasında ihtimaldir ki aynlıkla-
nn çok rolü oldu. Bu aynlıklarda eşi
birtarafa, kimi arkadaşları birtarafa,
partisi birtarafa gitti. Ayrılık acısını en
ağır yaşayanlardan birisiydi. Yüreği-
nin bir yanında bu ağır acıyı hep ta-
şıdı diye düşünüyorum. Duyguiu ve
duyarlı bir insandı.
Son yıllarda birbirimizi görmesek de
onu hep dostumuz olarak kabul edi-
yorduk.
Gülegüle Feyza...