24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 AĞUSTOS 2003 CUMA 14 KULTUR ku(tur(S cumhuriyet.com.tr A İlk yerli felsefe tarihinin yazan Macit Gökberk'i 10 yıl önce bugün yitirmiştik yıkılcı veaydınlanmacıydıDr. MUSTAFA GÜNAY* îlk felsefecilerimiz arasında yer alan Macit Gökberk'i 15 Ağustos 199 3 *te kaybetmiştik. Ülkemızde fel- sefi düşüncenın gelişiminde önem- li katkılan bulunan Gökberk, Türk- çede felsefenin ortaya çıkıp gelişe- bilmesinin belli bir dil bilinciyle yü- rütülen çalışmalara bağh olduğu dü- şüncesınden yola çıkarak, Türkiye'de belli bir felsefe lailfürünün oluşumu için değerli çahşmalar yapmıştır. Gökberk, felsefı çahşmalannda ve bir aydın olarak bütün yapıp etmelerin- de, yalnızca belli bir dil bilincinin de- ğil, aynı zamanda beili bir tarih bi- lincinin de gereklıliğini ortaya koy- muştur. Özellikle felsefe tarihi üze- rine yoğunlaşan ve ülkemizde felse- fe tarihinın baş.ta gelen kuruculann- dan biri olan Gökberk'ın başlıca ya- pıtlan şunlardır: 'KantveHerder'in Tarih Anlayışlan', 'Felsefe Tarihi', 'Felsefenin Evrimi', 'Değişen Dün- ya, Değişen Dil ve Aydmlanma Fel- sefesi', 'Devrimler ve Atatürk'. Aydınlanmacı tarih blllncl Felsefe öğrencısı olmasa bile, fel- sefeye ilgi duyup da onun 'Febefe Ta- rihi' adlı kitabını okumayan yoktur sanıyorum. Gökberk, ülkemizde ge- niş kapsamlı ilk felsefe tarihi olma özelliğini taşıyan bu yapıtında, fel- sefeyi, Antikçağ'dan alıp 19. yüzyı- hn sonlanna kadar getirmektedir. Ülkemizde felsefe tarihçiliğinin baş- langıçlannı oluşturması bakunından da önemli olan bu kitap, yakın zaman- lara kadar gerek öğrencilerin, gerek- se felsefeye ilgi duyan herkesin baş- vurabileceği bir yapıt olma özelliği- ni korumuştur. Günümüzde felsefe tarihi alamndakı çalışmalann çoğal- ması, felsefe adına sevındirici bir ge- lişmedir. Bu bağlamda Gökberk'ın ülkemizde felsefe tarihçiliğinin yo- lunu açtığını söyleyebilinz. Macit Gökberk, felsefe tarihçiliği- nin yolunu açmasının yanı sıra, ay- dınlanma felsefesınin ve aydınlanma- cı düşünce geleneğinin mirasçısı ol- ması bakımından da önemlidır. Gök- berk, aydınlanmacı bir tanh bilinci- nin ışığında, Cumhunyet devnmle- rinin tarihimiz içindeki yerini ve de- gerini yorumlarken şöyle demekte- a dır. "Dil de>Timi Atatürk devrimie- rinin aynlmaz bir öğesidir. Şunun için: Bu devrinılerin dayanağı aydın- lanma görüşüdür. Aydınlanma da in- sanın yolunu kendi aklıyla aydınlat- masj, kültüriinü aldın üriinii olan bÜ- gilerie kunıp geliştirmesi demektir." Celenekçlllğe karşı çıkar Felsefe - kültür iiişkisine büyük önem veren Gökberk, bu alanın so- runlanyla ılgılenmiş ve 1923 devri- miyle birlikte temelleri atılan veni kül- türel oluşumlarla felsefe arasındaki bağlantılan ortaya koymaya çalış- mıştır. Akılcı ve aydınlanmacı bir yaklaşımla, Cumhuriyetin gerçek- leştırmek istediği insan ve deger an- layışını ve toplum tasanmını değer- lendıren Gökberk, aydınlanma felse- fesinin bu dünyaya yönelik bir kül- tür istencinın ifadesı olduğuna dik- kat çeker. Bu nedenle Gökberk, ül- kemizdeki kültürel oluşumlar ve kar- şılaşılan sorunlarla ilgili olarak, fel- sefeye düşen görevler olduğunu da belirtir. Gökberk, kültürel oluşumla- ökberk'i hatırlamak, kendi kültürünün ve toplumunun sorunlanyla ilgilenen bir felsefeciyi hatırlamak demektir. Gökberk'i hatırlamak, Cumhuriyetin getirdiği değerlerin ve yenilikJerin kurumlaşmasma hizmet etmiş bir aydını hatırlamak demektir. Gökberk'i hatırlarken aynı zamanda aydınlanma felsefesinin, insanhk kültürüne miras bıraktığı kavramJan ve değerleri de hatırlamak, günümüz koşullannda yeniden yorumlamak ve değerlendirmek gerektiği de açıktır. n tarıhsel değişme süreci içinde, geç- miş - şimdı - gelecek bağıntısı açı- sından ele almaktadır. Çünkü ona göre tarih bilincinden yoksun biçim- de kültür sorunlannın incelenmesi, gelenekçi tutumlann doğmasına yol açar. Ancak Gökberk, hiçbir toplu- mun / kültürün geçmişinin ' gelene- ginin yadsınmasuıı savunmaz. Gök- berk, geçmişe ve geleneğe değil, ge- lenekçiliğe karşı çıkar. Çünkü gele- nekçililc, geçmişin ve geleneğin ye- ni kültürel atıhmlann temeli olma- lanna değil, birer ayakbağı olmala- nna neden olabilmektedir. Bu ne- denle geçmişe ve geleneğe ait de- ğerlerin, geleceği biçimlendirmede rol oynayabilmeleri için, akılcı ve aydınlanmacı bir yaklaşımla ele ahn- malan gereklidir. Felsefeye Ihtlyacımız var Insanlık tarihinde hem bir sürek- lilik, hem de büyük dönüşümler / devTİmler yer almaktadır. Her kök- lü değişiklik insanlann yaşama biçim- lerini ve değerlerini de derinden et- kilemektedir. Bu ise gelenekçi yak- laşımlarıle akılcı aydınlanmacı yak- laşımlar arasında çatışmalara yol aça- bilmektedir. Gökberk, bu konuda ta- rihten örnekler vererek, Fransız Dev- rimi sonrasında romantik ve tutucu eğilimlerin ortaya çıktığını belirtir. Benzer bir durum Türkiye için de söz konusudur. Öyle ki 1920'li yıl- lardan itibaren, kültürel gerçekJiği- mizde bir çağdaşlaş.macılık-gelenek- çilik karşıtlığımn etkili olduğu göze çarpmaktadır. Günümüze kadar kül- türümüzün toplumumuzun biçim- lenmesinde bu karşıtlığın ve bu kar- şıtlığı aşma yönündeki çabalann be- lirleyici olduğunu söyleyebihriz. Iş- te bu bağlamda da felsefenin önemi bir kez daha belirginleşmektedir. Ya- şadığımız sorunlann, bunalımlann kavTamsallastınlmasında, anlaşılma- sında ve çözümünde felsefeye ihti- yacımız olduğu açıktır. Gökberk'i hatırlamak, aynı zaman- da kendi kültürünün ve toplumunun sorunlanyla ilgilenen bir felsefeciyi hatırlamak demektir. Gökberk'i ha- tırlamak, aynı zamanda Cumhuriye- tin getirdiği değerlerin ve yenilikle- nn kurumlaşmasma hizmet etmış bir aydını hatırlamak demektir. Gök- berk'i hatırlarken aynı zamanda ay- dınlanma felsefesinin, insanJık kül- türüne miras bıraktığı kavramlan, değerlen de hatırlamak ve günümüz koşullannda yeniden yorumlamak ve değerlendirmek gerektiği de açık- tır. Gökberk'ın anısı önünde saygıy- la eğilirken henüz kitaplaşmamış ya- zılarının da en kısa zamanda derle- nip yayımlanmasını diliyonım. * Çukurova Üniversitesi Felsefe Grubu Eğitimı Bölümü. Zeynep Orhon Targaçın sergisi Fotoğrafevi - Koç Allianz Sanat Calerlsi'nde Sikkelerin Işığında Anadolu Kültür Servisi - Fotoğraf dergisı yazan Zeynep Orhon Targaç'ın 'Sikkelerin Işığında Anadolu' sergisi, 29 Ağustos'a kadar Fotoğrafevi-Koç Altianz Sanat Galerisi'nde sanatseverlerle buluşacak. 'CoDectus Nummus' adlı koleksiyona ait sikkelerin fotoğrafiarmı çekerken her bir sikkenin üzerindeki motıfin, yazının portrenin veya figürün para kullanan topluluklann yaşamlanndan izler taşıdığının altını çizen Targaç, "Konunun cazibesinin de, basıldıklan günden bu yana hangi ellerden geçerek günümüze ulaşmasında etkili olduğunu fark ettim. Bu paralara daha j akından batonca o çaglardaki güçlü imparatoıiann, sultanlann ve güç sahibi bejlerin güçlerinin bir göstergesinin de fethettikleri yerlerde darphane kurarak temsil ettikleri veya bağh olduklan devlet adına para basnrmak olduğunu saptadım" diye konuşuyor sergisi hakkında. Bu paralann üzerlennde yer alan çeşitli sembollenn, tanrıların, kişi ve yer isimlerinın, tarihlerin nasıl ustalıkla, milimetrelerle ölçülen madenleri süslediklerine hayran olduğuna değinen fotoğraf sanatçısı, bu paralan hazırlayan, ışleyen, sanatkârlan tezhip ve mınyatür sanatçılanna benzettiğini de sözlerine ekliyor. YAZIODASI SELtM tLERt 'CoDectusNummus' koleksiyonundaki sikkelerin fotoğraflan sergflenrv w. Alafranga Büyükdere, Tarabya (2) Nabizade Nazım, Istanbul'a ilk kez gelen bi- rini düşünür. Doğa güzelliklerine vurgun oldu- ğunu varsaydığı bu kişi, Fener'ler hizasından Boğaziçi'ne yaklaştıkça, yürek çarpmtılarına tu- tulacaktır. Denizle gökyüzü burada birbirine benzer, bir- birine karışır, birbiriyle birleşir. Nihayet ayışıklı ge- ce, en az üç yüz kayık, denizde bambaşka bir âlem yaratır. Keman, kanun, nısfiye, tef, ut, mandolin... Be- bek Koyu'nda, Emirgân önlerinde, Kalender'de... Yazanmız, Büyükdere'ye, Tarabya'ya, Yeni- köy'e, ufak çapta olumsuz eleştiriler yöneltir. Bu semtlerde, Boğaz'ın köylerinde, o günün ge- leneksel mimarisi birdenbire değişiklik göster- miş, değişime uğratılmış ve tabiatla uyumunu bir ölçek yitirmiştir. Neyse ki, söz konusu yitiriş, "sanatın şu gay- reti tabiat güzelliklerini" yenememiştir O zamanlar bağları ve çam ormanlarıyla ünlü Yeniköy, kayalık sahil üzerinde, Rum ve Erme- ni ailelerinin yaşadığı bir köydür. Tarabya'da ise, pek Avrupai birgörünüm kar- şımıza çıkacak: Kıyı boyunca lüks kahveler, ye- ni, çağdaş oteller, görkemli konutlar! Az beride, Fransa, Italya, Jngiltere sefarethaneleriyle Ta- rabya, Boğaziçi'nde, Büyükdere'yle birlikte bam- başka bir resim gibidir. Büyükdere'deki konutların her biri, göz ka- maştırıcı bir zenginliğe işaret eder. Saraylar, ka- sırtar, villalar yan yanadır ve bu ihtişam silsilesi, Boğaziçi'nin öteki semtlerindeki huzur, dingin- lik dünyasından farklı biryaşam biçiminidesim- gelemektedir. Boğaz'ın alafranga dünyası daima ifgi çeker. Zehra'run yazılışından yarım yüzyıl önce fstan- bul'a gelen Lamartine, aynı semtleri daha baş- ka gözlemlerle değerlendirmiştir: "Karadeniz'e dökülmek için akıp gittiği bur- nun çevresinde dolanan Boğaziçi, iki karanlık dağın eteğinde, şirin Tarabya şehri, saray veya- lılardan kurulu bir perde gerer. Yapılarta deniz arasında güzel bir nhttm var. (...) Solda, bir teki bile bütün bir alayın asker- leıini gölgeleyecek büyüklükte harikulade çınar- lar kümesi ile güzel Büyükdere Çayın; tepenin üstlerini dantela gibi oyan Rusya ve Avusturya elçilik saraylannın haşmetli ormanlan; gülleri ve leylaklan taraçalardan dökülen, nhtımdakjbal- konlaıia süslü yalılarkalabalığı; dallar, çiçekler- le dolu kayıklarda boyuna gelen ve giden ço- cuklu Ermeni aileleri..." (Nurullah Berk'in çe- virisi.) Lamartine'in gördüğü Büyükdere'de doğa, dinginlikle hırçınlık arasında ürperti verici birgel- gite kapılmıştır. Karadeniz'in sisli ufuklarına, ko- yu renkli, göklere yükselen ormanlar karışır. Pitoresk bir görünüm: Koyu mavi sularda ka- yıklar uzadıkça uzar. Köysüz, evsiz, yine dağ zin- cirleri... Birden bastıran fırtınalarda deniz kayalıklan dö- vüyor. Yağmurlarda, o, kopkoyu ormanlar yeni- den hayat buluyor... Lamartine, "Asya kıyısı "nda başka bir resim- le, yine eşsiz bir peyzajla yüz yüze geldiğini söy- ler: "(...) sadece dağlar, dağlan birbirinden ayıran boğazlarkayalıklann köklerine oyulmuş, çimen- lerle süslü küçük vadiler, ovalarda kıvnlan de- reler, beyaz köpüklerini saçan seller, kıyının çe- şitlikörfezlerine kadarinen ormanlar var; birgö- rünüm ressamı fırçasının bulamayacağı deği- şiklikte birbiçim, renk, yaprak veyeşillik toplu- luğu..." Başta Eylûl, Mehmed Raufun romanlarında Boğaziçi yaban görünümünü yitirir. Artık yüce- lik duygusu getirmez doğa. Batı'nın kıyı kentle- rine özenmektedir. Takvimde îz Bırakan: "Yüksek tavanlı atölyenin sessiz ve dağınıkışı- ğında, yapmakta olduğu resim durmaktaydı, birkaç kır çiçeğinin görüldüğü yeşil bir zemin üzerinde üç kişi oturuyordu: (...)" Hermann Hesse, Rosshalde, Kâmuran Şipal'in Türkçe- si, Yapı Kredi Yayınları, 2003. Dünyanın en büyük dans festivali Creamfields, 13 Eylül'de Istanbul Parkorman'da yapılacak Kültür Servisi - Her yıl yaz sonu düzenlenen ve dünyanın en büyük dans festivali olan 'Creamfi- elds Festivali' 13 Eylül'de Istanbul Parkorman'da. Hip Productions'ın, ilki- ni 1998'de düzenlediği. gelenekselleşen 'J«&B Techno & Dance Festiva- li', bu yıl yerini aynı for- mattaki 'Creamfields İs- tanbui' festivaline bırak- tı. Placebo, Timo Maas, Hybrid Live, Way Out West, Junkie XL, John Creamer, Jim Masters & Lulu Fergie, Hjper, Dar- ren Roach. DJ Tncksta ile birlikte farklı hip hop ve alternatif topluluklann da katılacağı festivale ev sa- hipliği yapan ısimler ara- smda ise Murat Uncuoğ- lu, DJ U.F.U.K, Cervus, Met,ühr, Donık,Mabbas bulunuyor. 13 Eylül günü saat 14.00'te başlayacak etkin- lik ertesi sabah 06.00'ya kadar sürecek. Saat 20.00 - 02.00 arası canlı perfor- Creamfîelds Festrvali'nin konuklan arasında iki >ıl önce Türkhe'ye gelmiş olan Placebo da yer aüyor. manslann yapılacağı ana sahneye, iki yıl önce Tür- kiye'ye gelmiş olan Pla- cebo topluluğu çıkacak. Geçen aylarda 4. albümü 'Sleeping Wlth Ghosts'u yayımlayan topluluk, ül- kemizde oldukça kemik- leşmiş bir kitleye sahip. Canlı performans ve DJ'lerin sahneye çıkaca- gı ikinci "Dance<&Tech- no' sahnesinde de prog- ressive house ve trance müziğı olacak. Ünlü Al- man DJ /-yapımcı Timo Maas'ın yönlendireceği performansın ev sahipli- ğini yapacak ısim ise Mu- rat Uncuoğhı. Üçüncü sahnede ise da- ha düşük tempolu ambi- ent, chill-out müzikleri DJ'ler tarafından yapıla- cak. Techno. tech house ve progressive DJ'lerinin per- formanslannı sergileye- ceği bu sahnenin yöneti- mini ise John Creamer üstleniyor. Creamfields, ılki 1998 yılında Liverpool'da ya- pılan küçük bütçeli bir et- kinlıkken şu an dünyanın en büyük ve en saygın dans festivali olarak ka- bul ediliyor. Her yıl dünyanın önde gelen dergilen tarafından 'En fyi Festh'al' olarak de- ğerlendirilen Creamfields, son yıllarda Arjantin, Meksika, Polonya, Çek Cumhuriyeti gibi ülkeler- de de düzenlenerek ulus- lararası bir kimliğe bürün- dü. (Avnntıh bılgi için: 0212 292 25 80) Kopenhag Film Festivali başladı Altın Kuğu için 14 film yanşıyor K Ü L T Ü R 0 Ç İ Z İ K K A M İ L M A S A R A C I KOPENRAG (AFP) - '1. Ko- penhag Uluslararası Film Festiva- H' iki gün önce JanikJohansen'ın 'Rembrandt' adlı filmiyle açıldı. L : nlü ressam Rembrandt'ın bir yapıtının çalınması olayından esin- lenen film Kopenhag'm kuzeyin- deki bir müzede çe- kildi. Lars von Trier ve BiDe August gibi ünlü yönetmenlerin de ka- tıldığı festival, Avru- pa sinemasına yazıl- mış 'bir zafer şarla- sı' olarak nıteleniyor. 153 senaryonun sine- maseverlerle buluşa- , cağı festivalde 14 Av- j rupa filmiyse 'AJön Kuğu Ödülü' 1 için yanşacak. Avrupa filmlerini ön plana çı- kararak Hollywood filmleriyle mücadele etmeyi amaçladıklan- nı dile getiren festival yöneticisi Janne Giese, Cannes, Berlin ya da Venedik festivalleriyle rekabet edemeyeceklerini bildiklerini an- cak amaçlannın A smıfı festival- • Bu yıl ilki düzenlenen festivalin seçici kurul başkanlığını Theo Angelopoulos üstleniyor. ler arasında yer almak olduğunu söyledi. Yanşmanın seçici kurul başkan- lığını, 'EterniryandaDay'( 1998J adlı filmiyle 'CannesAlünPahni- ye' ödülünü kazanan yönetmen Theo Angelopoulos üstleniyor. 20 Ağustos'a ka- . dar sürecek festival kapsamında Italya, Almanya, Macaris- tan, Ispanya \ e Ingil- tere, İran, Afganis- ı tan, Latin Ameri- j ka'dan yapımların , yanı sıra Fransa'dan Rithy Panh'in 'The , KiIUng Machine J Khmer Rouge' ve Sly\'ain Chomelın 'Belle^iDeRendez-vous'adlı film- leri gösterilecek. Festival kapsa- mında ABD'den de iki film var: 'HoDyvvoodNights' ve 'TheOther America'. Festival Christoffer Boe'nun bu yıl Cannes da 'AHm Kamera' ödü- lü kazanan 'Reconstruction' adlı fihniyle kapanacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle