Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 HAZİRAN 2003 PAZAR
HABERLER
Avrasya'da yenidüzenABD'nin 11 EylüVden sonra Ortadoğu ve OrtaAsya coğrajyasınıyeniden düzenlemeyolundaU
arayışlamndayeni ittifaUargündemegelirken Türkiye 'nin bölgedeki rolü de giderekazalıyor
ERCAN ÇİTLİOĞH_
-2-
11 E>lül sonrası gerçekleştirilme-
sine başlanan yeni diânya düzeni, Pa-
sifik \e Kuzey- Batı olarak adlandın-
labilecek iki ana eksene oturacağı için
bugüne kadar alışılan ya da öne çıkan
jeopolitık konumlarla, bu konumlar
ve kutupsal ayınma bağlı jeostratejik
değerlerin yeniden tanımlanması ge-
rekmektedır.
Petropolıtik güvenlik anlayışı olarak
adlandırabileceğimiz ~enerjialanveda-
ğıhm koridorlannın" denetimine yö-
nelik stratejılenn gerektireceği yeni
denge arayışlan eşliğinde yeni ulusla-
rarası ittıfak arayışlannı gündeme ge-
tirebilecek ve bunun sonucunda Tür-
kiye, olasıdır ki A\T&sya'da köprü ül-
ke konumunu yitirmeye başlayabile-
cektir.
11 Eylül sonrası Ortadoğu ve Orta
Asya coğrafyasının yeniden düzen-
lenmesine yönelik politikalann sonuç-
lannı "yeni ittifaklar* olarak verme-
yebaşladığı ve denge sağlama açısın-
dan "karşı ittifak" arayışlannın gün-
deme gelmeye başladıgı anımsandı-
ğında "eksen aynşmasT sürecinin yü-
rürlüğe girdiğini söylemek yanlış ol-
mayacaktır.
Yeni Avrasya jeopolitiğinde ABD
stratejik ortaklığı açısından Türki-
ye'nin sıklet merkezi Kafkasya ve Or-
tadoğu'ya kaymakta, bunun bir sonu-
cu olarak Orta Asya açılımlan iniş
trendine girmektedir.
Yeni Avrasya jeopolitik ve petro-
politiğinde Orta Asya'da ana oyun-
cular olarak ABD'nin yanı sıra Ingil-
tere, Rusya, Çin ve sonrasında îran'ın
öne çıkması, bu coğrafyada etkinlik
alanı açmaya çalışan Altnanya ve
Fransa'nın çabalan ile birleştirildiğin-
de, Türkiye'nin bölgedeki rolünün
"azalması/azaltriması" sonucunu do-
ğurmaktadır.
İran avantailı blr konumda
Türk cumhuriyetlerinin oluşturduğu
arka bahçesınde kendisinden başka
bahçıvan görmek istemeyen Rusya,
ulusal çıkarlan açısından bu coğrafya-
da doğaldır ki Türkiye' nin etkin olma-
sını istememektedir.
Tarihinin hemen her döneminde Tür-
kiye ile ilişkileri görece bir gerilımden
kurtulmayan ve dostluktan çok *so-
ğuk banş" olarak adlandınlacak bir
çizgide seyreden Iran'ın da Orta As-
ya coğrafyası ve Kaikasya'da Türki-
ye ile aynşan çıkarlan bu ülkeyi de
önümüze çıkarmaktadır.
Iran'ın Avrasyajeopolıtığinde coğ-
rafi konumu nedeni ile oynayabilece-
ği rol, sahip olduğu petrol ve doğalgaz
rezervleri ile bütünleştiğinde, bu ülke-
yı Orta Asya coğrafyasında Türki-
ye'ye oranla avantaj lı birkonumayük-
seltmektedir.
Çin'in önünde Afganistan ve Pa-
kistan'ın oluşturacağı bariyerin, çağ-
daş bir demokrasiye sahip kıhnacak
Iran'ın da eklenmesi ile güçlendiril-
mesi amacına yönelik yeni jeopoli-
tik ve petropolitik stratejide Orta As-
ya. Iran'ın açılımına daha uygun ha-
le gelirken, bu ülkenin Kafkasya'da-
ki etkinlik arayışlan Türkiye'ye dev-
redilerek yeni bir denge oluşrurula-
cak gibı görünmektedir.
Bu yeni denge içinde Orta Asya;
Amerika ile birlikte Rusya'randaha faz-
la söz sahibi olacağı bir düzleme otur-
makta, buna karşılık Kafkasya ve Ha-
zarbölgesinde ABD ağırhğı artacak gö-
rünmektedir. Nüfus artış oranı eksiye
geçerek, nüfusu çoğahnak yerine azal-
maya başlayan ve taze işgücü üretme
kapasitesi daralan Rusya, 2015'e va-
nldığında Asya'da nüfuslan birer mil-
yannüzerinde, nükleer güç ve uzay tek-
nolojisine sahip iki ülkenin (Çin ve
Hindistan) nefesini üzerinde hisset-
meye başlayacağı için, geleceğe dönük
ulusal çıkarlarını korumayı, bugünkü
koşullarda Batı ile yakınlaşmakta gör-
mektedir.
Stratejik rol
Bu yakınlaşmanın bedellerinden bir
tanesı de yeni eksen aynşması içinde
Türkiye'nin Orta Asya'da etkinlik ara-
yışlannın azalması olarak karşımıza
çıkmakta, ancak Azerbaycan ve Gür-
cistan, Rusya'nın doğrudan etkinlik
alanı dışına alınarak bu bölgede Tür-
kiye'nin rolü artacak görünmektedir.
Yeni dengeler içinde Türkiye'ye gele-
cekte "alan müdahalesi" yapabilen
stratejik bir rol düşerken Türkiye'nin
yapısal sorunlan üstlenebileceği so-
rumluluklarla çatışmakta, bu açıdan
içinde bulunduğu ekonomik kriz ve
siyasal belirsizliklerden kurtulması ya
da kurtanlması, ABD için önemli bir
konuma yükselmektedir.
ABD Başkanı Bush'un kitle inıha silahlannı gerekçe göstererek Irak'ı işgal etmesi, \ar olduğu iddia edilen süahlardan çok sivüleri yok etti.
Irak operasyonu sırasında Türkiye'nin sergilediği ve arük tekrarianmasına gerek duyulmayan irrasyonel tutumlar, ABD açısından Türkiye'nin
jeostratejik öneminin ve bu önemin Türkiye'ye yükkdiği anlamın sorgulanarak yeniden degerlendirilmesi noktasına gelmiştir.
Hazar Havzası merkez olmak üze-
re Kuzey ve Güney A\xasya, Kuzey ve
Güney Asya olarak beliren yeni eksen
aynşmasında, ABD tüm bölgelerde
ayn ittifaklar ve ayrı partnerlerle do-
minant rolünü sürdürürken. Türkiye;
Kuzey ve Güney Avrasya'da oyuncu
kimliği ile görece bir bölge gücü ol-
maya aday görünmektedir. Kuzey Av-
rasya'da ABD, Rusya ve AB'nin de da-
hil olacağı ana oyuncular masasında yer
alması beklenen Türkiye, Güney Av-
rasya'da da ABD ve Israil'le birlikte
ana oyuncu olarak yine sahne alabile-
cektir.
Ancak Ortadoğu'da da ABD ile ya-
şanan Irak krizine karşın Türkiye'nin
yine de üstlenebileceği yeni roller ufuk-
ta belirmeye başlamış ve uzun yıllar
siyasal Islamın rejim ihracı çabalan-
nın hedefi olan Türkiye, bu defa laik
rejimıni monarşik ve totaliter ülkele-
re ihraç etme trendine girmiş/getiril-
miş görünmektedir.
Bu noktada bütün sorun, Türkiye'nin
Islam coğrafyası ile Batı dünyası ara-
sında "beyaz tslamın" temsili açısın-
dan önder ve belirleyici ülke olmarun
gereklerini yenne getirmek için inisi-
yatif kullanabilecek güçlü bir siyasi
iradeye sahip olabilmesi ve yapısal re-
formlannı ivedilikle tamamlamastn-
da toplanmaktadır.
Önüne çıkan ve olasıdır ki bir örne-
ği gelecekte artık yınelenmeyecek bu
tarihi firsatı yalnızca coğrafyasına de-
ğil, Atatürk'ün kurduğu değerler sis-
temine de borçlu olduğunu unutmamak
ise Türkiye'nin en önemli ev ödevi ni-
teliğindedir.
Unutmamak gerekiyor ki ölümün-
den 65 yıl sonra Atatürk, ikinci kur-
tuluş savaşında Türkiye' ye bir kez da-
ha önderlık etmektedır.
Irak sonrası Türkiye
Türkiye'nin kimilerine göre başına
gelen her şeyin sorumlusu, kimileri-
ne göre ise en büyük şansı olan, ancak
deve mi kuş mu olduğu konusunda bir
türlü karara vanlamayan coğrafyası
ve bu coğrafyaya dayalı jeostratejik
öneminin 11 Eylül'ü izleyen dönem-
de dramatik değışimlerden geçmesi, bu
değişimlerin ABD'nin Irak operasyo-
nu ve özellıkle Türkiye'nin operasyon
öncesi ABD ile ilişkilerinde yaşanan
kriz sonrası doruk noktaya çıkması,
gelecek açısından son derece önemli
ABD'nin Ortadoğu'daki yeni hedefi İran. ABD son Irak operasyonu ile Iran'ı tümü ile kuşatü.
Önemliama vazgeçilebilirülke
ABD'nin kendisini gücün
egemenliğinde bir dayatma ve
çatışrna politikası ile tartışmasız
bir buyurganlığa taşımasının
önünde. günümüzde Ortadoğu'da
görünen tek engel İran, Uzak
Asya'da ise Çin'dir. Son Irak
operasyonu ile tran'ı tümü ile
kuşatan ABD'nin, yaşanan tüm
güven bunalımına karşın
Türkiye'ye göreceli ikaz'sempati
mesajlan gönderiyor oluşunun
altında yatan nedenin, Iran'ın
uysallaştınlması konusunda
Türkiye'ye verilmesi olası rol
olduğu düşünüldüğünde,
Türkiye'nin karşı hamleleri ve
jeostratejik önemine yüklenen yeni
anlamlan bu yönde tanımlayarak
çözümlemesi gerekmektedir. Iran'ı
pasifize edememesi halinde
ABD'nin, Kafkasya-Ortadoğu-
Orta Asya üçgeni içinde arzuladığı
etkinligi gerçekleştirme olanağının
bulunmaması ve Amerika'nın yeni
petropolitiği, Suriye ve Lübnan'dan
sonra sıranın mutlaka ana hedef
olan bu ülkeye gelmesini zorunlu
kılacağı için Türkiye'nin bunu
görerek kısa-orta-uzun vadeli yeni
stratejiler geliştirmesi gerekecektir.
Önemsenen ama
vazgeçllebllir ülke Türkiye
Bugüne kadar dış politikasını
"vazgeçümezliği'' üzerine inşa eden
Türkiye, günümüzde gelinen
noktada artık "önemsenir ama
vazgeçifir'' bir ülke konumuna
indirgendiğini görerek yeni
stratejiler üretebilmeli ve
jeostratejik konumunu bölgesel ve
küresel anlamda gelişen olaylarla
örtüştürerek yeniden
tanımlamalıdır. Butanımın
parametreleri kuşkusuz yalnızca
ABD ile Türkiye arasındaki
Uışkiler değil, AB-ABD ilişkileri,
AB'nin kendi içindeki geleceği ve
küresel anlamdaki oyuncu ~ "
gücünün ne olacağı, Rusya'nın
geleceğe dönük ilişkilerinin hangi
eksen ve yörüngede gelişeceği,
Rusya'nın Kafkasya ve Orta
Asya'daki eski curnhuriyetleri ile
ilişkilerinin gelecekte ne
olabileceği, yükselen iki yeni değer
Çin ve Hindistan'ın yalnızca Asya
değil dünya pohtikalannda birer
bölge gücünün ötesine çıkıp
çıkamayacaklan, 'Şanghay
Alöhsı'nın gelecekte ayn
bir güç odağına dönüşüp
dönüşemeyeceği gibi çok büyük
bir çeşitlilik göstermektedir.
Bölgesinde hâlâ etkin bir rol
oynayabilecek güç ve kartlara
sahip olan Türkiye'nin, tüm bu
değişimlerin anlamlannı rasyonel
bir biçimde değerlendirmesi,
ekonomik güçlükleri ve siyasal
belirsizliğini geride bırakabilmesi,
gelecek için bir önkoşul niteliğinde
görünmektedir. -
sapmalara eşlik etmektedir.
Türkiye'nin ABD ile stratejik or-
taklık çerçevesinde Balkanlar, Kaf-
kasya, Ortadoğu, hatta Orta Asya'ya
açılımlan ve alan müdahalesi yapabi-
len etkin bir bölge gücüne dönüşmüş
olması, özellikle Irak operasyonu son-
rası bir iniş trendine girmiş ve Türki-
ye'nin jeostratejik öneminde belirgin
bir azalma başlamış bulunmaktadır.
11 Eylül sonrasında ABD'nin, bir sü-
redir değişmiş bulunan savunma kon-
septlerine ek olarak (tehditlerin sınır-
larda değil. kaynağında yok edilmesi-
nı öngören esnek müdahale ve asimet-
rik tehdit kavramma göre yapılandın-
lan silahlı güçler ve bu güçlerin sınır-
lar ötesi kullanımı) Afganistan'ı dene-
tim altına alması ile başlayan ve Tür-
kiye'yi yakından ilgilendiren değişim-
ler, ABD ile Türkiye arasındaki or-
taklığın bir gereği olarak stratejileri-
mizi çok fazla etkilememişti.
Cerekslnlm azaldı
Azerbaycan ve Gürcıstan ile Kaf-
kasya ve Hazar bölgesine, Afganistan
üzerinden Türkmenistan, Kazakistan,
Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan'a
girerek buralarda askeri üsler edinen ve
tarihinde ilk kez Orta Asya'da bayrak
dalgalandırarak etkin ve İcalıcı bir gü-
ce dönüşen ABD'nin, bu coğrafyalar-
da Türkiye'ye gereksinimi azalmakla
birlikte, bu ülkeler silahlı kuvvetleri-
nın Rus sisteminden NATO standart-
lanna geçişi için yürütülen çalışmalar
nedeniyle Türkiye, ABD açısından göz
ardı edilmemesi gereken bir ülke kim-
liğini korumayı sürdürüyordu.
Kaygan ve kırılgan zemin
Kosova. Bosna, Makedonya ve Ar-
na\-utluk'ta da kendisine etki alanı açan
ve Almanya'nın BaUcanlar'daki yayıl-
macıhğının bir anlamda önünü kese-
cek dengeleri yaratan ABD'nin (NA-
TO'nun eski Varşova Paktı üyesi ülke-
leri de içine alacak şekilde genişletil-
mesinin bu taktiğe eklenmesi gerekir),
bu bölgede de Türkiye'ye geçmişte
olduğu kadar gereksinimi kalmamak-
la birlikte. Türkiye'nin Kosova, Bos-
na, Arnavutluk ve Makedonya'da sa-
hip olduğu tarihi ve kültürel bağlar, en
azından ABD için bu bölgede Türki-
ye ile birlikte davranıyor görüntüsünün
verilmesini kendi çıkarlan açısından
gerekli kılmaktaydı. Ortadoğu'da 1991
Körfez krizinden sonra Suudi Arabis-
tan, Kuveyt ve Umman'da üsler edinen
ve kahcı hale gelen ABD'nin, bölge-
deki kaygan ve kınlgan zemin nede-
niyle Türkiye'ye olan gereksinimi,
özellikle îsraü'in güvenliğı açısından
sürüyor ve bölgedeki olası operasyon-
lannda kilit nitelikte gördüğü Türki-
ye'nin desteğinin yitirilmemesi adına
stratejik ortakhk ilişkilerinde bir gev-
şeme görülmüyordu.
Ancak Irak operasyonu sırasında
Türkiye'nin sergilediği ve artık tekrar-
lanmasma gerek duyulmayan irrasyo-
nel tutumlar, ABD açısından Türki-
ye'ninjeostratejik öneminin ve bu öne-
min Türkiye'ye yüklediğı anlamın sor-
gulanarak yeniden degerlendirilmesi
noktasına gelmiştir.
Yann: Türkiye
kararsızlıktan kurtulmalı
PAZAR
ORHAN BURSALI
İki Cumhuriyet, Bir Soru
Biz, a) seçme hakkı olan insanlar ve b) son ıkı as-
keri darbede asker sopası yemiş bazı solcular, bazı
aydınlar vb. olarak, genellikle atanmışlarla başımız
pek hoş değildir. Atanmışlar, lafın gelişi, yani devlet
kurumları. Başta askeri kurum.
Atanmışlan yere çalar, seçilmişleri ne halt ederler-
se etsinler, yine de bizden sayanz. Bu entelektüel bir
yaklaşımdır. Ve güçlü bir egilimdir.
Bu eğilimde sağcı, liberal aydın ve siyasetçi ise da-
ha çok sayıda var. Bizim bir zamanlar "solcu", "sos-
yalist" olan kesim de, sağcı aydın ve siyasetçi ke-
sim de, ülkemizin bugünkü belalı durumundan esas
olarak atanmışları, hele de hele askerieri sorumlu tu-
tar. Bu konuda kucaklaşırlar (Zaten gazetelerde de
birleşiyorlar.)
Ben her şeye, özellikle bütün peşin yangılara, hü-
kümlere, kararlara şüphe ile bakmaya, ortaya atılan
her kavram veya olguya eleştirel yaklaşmaya ve ak-
lı erdiğince de "acaba" sorusunu yönelterek "içe
bakmaya" çalışan biri olarak "atanmışlar kötü" gi-
bi kalıplara da ilgisız kalınm.
• • •
Olay bir bütündür. Atanmışlar, genellikle seçilmiş-
lerin emrindedir, bazı olağanüstü koşullar hariç. Aca-
ba ülkemizin Avrupa'nın kıçı dibinde olmasına rağ-
men gelişememesinde, son 50 yılda 18 kez "kurtar
beni" diye IMF'nin kapısını çalmasında, milli gelirin
2500 dolar civarında seyretmesinde, demokrasi ve
insan hakları bakımından Avrupa'nın çoook gerisin-
de kalmasında, esas sonımluluk, veya daha büyük
suç, asker dahil atanmışlarda mı, yoksa seçilmişler-
demi?
60 yılı aşkın bu ülkede seçim yapılıyor, üç askeri
kesinti yaşadık, biri ülkeyi ileri düzeylere taşıdı, di-
ğer ikisi her bakımdan gerıletti ve ABD'nin küresel
çıkarianna biraz daha peşkeş çektirdi.
Ama seçilmişler hep iktidardaydı, askeri darbele-
re bahaneleri yaratan ve ülkenin üç kez kesintiye uğ-
ramasını önleyemeyen de genellikle onlardı. Hangi-
sini önleyebilirlerdi, ayn bir soru ve tartışma konu-
sudur.
Soru tekrar ortada: Türkiye'nin bugünkü duru-
munda ağııiıklı sorumluluk veya suç atanmışlarda
mı, yoksa seçilmişlerde mi?
Bu soru, geniş bir araştırmayı gerektirir.
Ama yine de bence, seçilmişlerde.
• • •
Asker ile siyasiler arasında şöyle zımni bir anlaş-
ma var: Siyasiler, askere istediklerini verecek, asker
de siyasilere karışmayacak (Laiklik ve Cumhuriyeti
kollama görevi dışında!)
Böylece ülkemızde aslında iki cumhuriyet veya
kale olduğunu söyleyebiliriz.
Biri, askerin kalesi veya Türk Silahlı Kuvvetier
Cumhuriyeti.
Diğeri de Türk Siyasi Kuvvetier Cumhuriyeti.
Işin ilginci, birinci "cumhuriyet", bazı yönlerden ak-
sıyor ve bazı yanlış değerlendirme ve kavrayışlan ol-
sa bile, çok iyi işliyor. Çok daha nitelikli. Çok daha
evrensel. Küresel gelişmeleri her bakımdan, bilim-
sel ve teknik, ekonomik ve siyasal... çok daha iyi iz-
liyor. Kendi örgütlenmesini, yönetim anlayışını buna
göre geliştiriyor. 20-30-40 yıllık planlara göre çalışı-
yor. 30 yıl sonrasının kurmay subaylannın hangi ni-
teliklere sahip olması gerektiğinin hesabını yapıyor
ve buna göre eğitim programlan hazıriıyor. Türk Si-
lahlı Kuvvetier Cumhuriyeti, durmadan kendisini ye-
nileyen bir yapı oluşturma çabasında,
Buna karşılık, Türk Siyasi Kuvvetier Cumhuriyeti
ise yani siyasi partiler, yöneticileri ve yönetimleri (hü-
kümetleri) yerlerde sürünüyor. Yaşadığımız vurgun ve
soygun olaylanna bakın... Siyasi çöküşlere bakın,
IMF'nin en sürekli müşterisi olmamıza bakın...
• • •
Bazı kolaycı, liberal ve çoook demokrat görünme-
sine rağmen aslında büyük dogmaları beyinlerınde
taşıyan insanlara göre, bunun nedeni, askeri kesin-
tiler.. parti yasaklamalan ile siyasi hayatın süreklili-
ğinin gerçekleşememesi...
Bu sav, ilk bakışta bile uyduruk!
Bu insanlara göre bütün sorunumuz, Türk Silahlı
Kuvvetier Cumhuriyeti'ne bir türlü son verilememe-
si, yani onlann üzerinde de Türk Siyasi Kuvvetier Cum-
huriyeti'nin kesin egemenliğınin kurulamayışı.
Bu sav da tepeden tırnağa uyduruk! Işkembeden
atma! Hiçbir kanrtı, gerekçesi, dayanağı yok.
Birincisi, birbirinden nitelik bakımından farklı ikiola-
yı meç edemezsiniz. Işin doğasına aykın.
Çünkü olay iki ayrı bileşik kapta geçiyor!
Nitelikleri aşağı yukarı eşite yakın bir düzeye gel-
mediği sürece, doğal olarak bu ayrım sürer.
Asker, kendi nitelikleriyle siyasilerin niteliklerini
karşılaştırmıyor mu?
Bunun sonucunda diğer cumhuriyetin unsuriarını
küçük göımüyor mu? Ve bu küçük görme, başka bir
sürü olayı tetiklemiyor mu?
Ne zaman Türk Siyasi Kuvvetier Cumhuriyeti, ken-
disini tepeden tırnağa gözden geçirecek ve yenile-
yecek... Çıkar peşınde değil gerçekten ülkeye hiz-
met peşinde koşacak... Paye olarak da bunun ma-
nevi mutluluğuyla yetinecek ve payesini para olarak
talep etmeyecek (Hazine dolandıncılığının sonu)... Ne
zaman asker kadar uzun olmasa bile 10-20 yıllık
stratejik planlarla ülke yönetimine ve geleceğimize
bakabilecek...
"Tek Cumhuriyet" de o zaman gerçekleşir.
Avrupa Birliği üyeliği, her bakımdan bu süreci
hızlandırabilir.
Sosyal ve siyasal, eh işte olabildiğinde objektif
analizim, bunu gösteriyor. Bu konuyu didiklemeyi sür-
düreceğim.
obursali(S cumhuriyet.com.tr.
KARDELEN YEĞMEN
üe
ÖZGÜR ÇELEBİOĞLU
evlendiler.
Kutlar. mutluluklar dileriz.
tzmır, 7 Haztran 2003
M. ve S. KARAÖREN
KUTLAMA
Milliyet gazetesi spor yazarlarmdan
Erhan Telli ile Sezen Telli (Kütük)
dün düzenlenen törenle
evlenmişlerdir.
Yaşam boyu mutluluklar dileriz.
Cumhuriyet
Spor Servisi