Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 HAZİRAN 2003 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Herkesin Kendi Adası...
"Şıirmusiki değildir. Söylem de değildir. Onun inceliği, bu,
belirsizliğindedir."
Paul Valery'nin "şiirin fa/ı//n/n/"yapmasını isteyen birine,
Madam C'ye vendiğı yanrt bu sözlerie başlar... Şiir ne musi-
kıdir, ne de söylevdir. Peki nedir?
"Göklere yükselen nazenin bir balon" mu?
Yoksa Salâh Birsel'in ters tanımlamasryla, "Şiir ömeğin
maydanoz değildir" mi?
Şu günlerde çok değişik, çok etkili bir şiir kitabı okuyorum.
Birtek şiir, bir kitabı dolduran şiirlertoplamı... MeJisa Gürpı-
nar'ın "Ada Şiirteri" (Can Yayını)...
"Kınk bir testiye benzer I hayatım, I bin yerinden yapıştır-
mazsam eğer I sözcüklerie I boşa akar acılanm I uçsuz bu-
caksız maviliklere".
Bir giriş, bir başlangıç, ilk ya da son adım... Gürpınar neyi
anlatmış bu uzun şiirinde? "Kendini" diyeceksiniz ya da ken-
dimizi, kendimızgibileri... Açıkçamı? Biryaşantiaçıkaçıkdi-
legetirilebilirmi? Hem bunu şairyapabilirmi? Kim, yaşânan-
lan, yaşanmış sayılanlan, bir başkasına, birokura, birçok oku-
ra duyurabilmiş?. "Ey benim benzerim okur" demişlert Ama
yine de, o şiirieri, şairin benzerleri değil, hiç de ona benzer d-
mayanlar okur, duyar, yaşar... Ama kendince, kendi duyarlı-
ğını da katarak...
"Benimle I benim arama I bir deniz gibi yerieşen Iyalnız-
lığı I şiirgibi dokuduğumda I sözcükleryakamozlanıyorsa I
orada biraşkl vardırmutlaka... Aşk ki I tek başına çırpınma-
dır I delicesine akışında I hayatın I sonsuzluğa. I Şişmiş bir
tahta parçasına bûtûn kollanyla tutunup I sürûklenmesidirI
belki de insanın I kendi fırtınasında."
Şiir aramak değıl, bulmak hiç değil! 0, kendisi gelip bulur
sizi. Bir şey anlatmaz ya da çok şey... Paul Valery'nin şiirini
kaç kişi anlamış sevmiş, bilmiyorum. Akıl şiiri, düşünce şiiri,
duygulan aşan bir çizginin şiiri. Ama zamanla eskimez, yay-
gınlaştınrduyariığı...
"Şiirmusiki değildir. Söylem de değildir.
Onun inceliği bu belirsizliğindedir.
Şarkı söylemeden söyler gibi olması,
Açıklamadan, açıklargibi...
Ne çok yûksek sesle, ne de çok açık konuşması
Ne doruklarda ne de sonsuz uçurumlarda dolaşması,
Tepeciklerie, ılımlı görüntülerie yetinmesi,
Ritmiyle sesinin alçalıp yükselmesi ve
dinginliğiyle
Yan müzikal bir erdemle
Bazı düşünceleri dile getirmesiyte
Ama bütûn düşünceleri değil."
Işte benim Paul Valery'ninşiir tanımlamaa... Bu da bir şiir
elbet! Ne müzik, ne söylev, ne yüksek, ne alçak, bir şeyleri
anlatır gibi ama apaçık olmayan...
"Ada Şiirieri" bir adada mı yazılmış? Bir adayı mı anlatı-
yor? Herkesin kendi adasını, ada gibi biryeri! Belki bir oda-
yı? Bir kapatılmışlığı? Belki hiçbirini...
"Ben nelerden kaçmıştım I hangiadadaydı I delişmen ru-
humun evi"; "Vanlır elbet birgün I özlenilen adaya I Merak-
lı bir martıyla I göz göze gelindiğinde I yalnızlığın yansı düş
I yansı cesarettir I artık orada"; "Bir kılıç gibi I paslansa da
düşlehmiz kınında I şiirieryazıp bırakıyoruz I dünyanın kıyı-
cığına hâlâ"; "Ve birdenbire I ipekyeleli atlar geçerIyanım-
dan uçarcasına I Onlar kartı doruklara I ulaşıriar bir anda I
ben böyleuzakîan I oyunaalınmamış çocukiargibiIgözucuy-
la bakanm I dağlara."
Hepimizin bir adası var. Var mı? Bir kuşku! Olsa, duyardık
biz, Melisa Gürpınar'ın dizelerie zamanın içine dışına bırak-
tıklannı...
Paul Valery ne demişti: "Doruklarda, sonsuz uçuıvmlarda
değil, tepeciklerde, ılımlı görüntülerde, bazı düşünceleri di-
le getirmesinde, amaherdüşünceyideğil..."
Şiirin nerde dduğunu aramak mı?.. 0 sizi buluyorsa, bu-
labiliyorsa, bulmak istiyorsa!..
Haysiyetli Devlet Anlayışı!
Osmanlı Devletfnin, özellikle Kanuni'den sonraki tarihi,
yöneticilerin saflığa varan akılsızlıklanmn ve
onursuzluklannın zengin ömekleriyle doludur.
Prof. Dr. Ühan ARSEL
Z
aman zaman geçmişi
anmanın, sersemleşmiş
kafamızı sağlıklı yön-
de eddlemek bakımın-
dan yararlı olduğu mu-
hakkak. Bireyler için geçerii sayıl-
mak gereken bu reçete toplumlar
bakımından da olumlu sonuç verir.
Hele bizim gibi, beş yüz yılkk Os-
tnanlı tarihme mirasçı olarakkonmuş
ve "haysiyetli devlet" anlayışına ya-
bancı bırakılmış ve Atatûrk saye-
sindebuanlayışa kavuştunılmuş top-
lum için bu bir "lâzinıe''dir. Haysi-
yetli devlet anlayışını ayakta tuta-
bilmek için, ara sıra Osmanlı Dev-
Ieti'nin haysiyet duygusundan yok-
sun, yöneticüerinin eylemlerine ve
kendi halklanru ezerlerken, Batı'ya
karşı ba§ eğmişliklerine şöyle bir
göz atmak koşuldur. Örnekleri bu-
raya sığdırmak mümkün değıl. Fa-
kat şimdılik birkaçını özetlemekle ye-
tinelim. Osmanlı Devleti'nin, özel-
likle Kanuni'den sonraki tarihi, yö-
neticilerin saflığa varan aküsızhkla-
nnın ve onursuzluklannın zengin
ömekleriyle doludur. Padişah dahil
olmak üzere devlet gemisini yürü-
tenlerinhemenhepsikültürsüzve hat-
ta "çocuk zekâlı" denebilecek ker-
tede kimseler olup. koskoca bir dev-
leti, sadece yabancıdanaldıklan akıl
ve ta\siyelere göre yönetmekten baş-
ka bir şey yapmazlardı. Böylece hem
kendilerini ve hem de temsil ettik-
leri devleti haysiyetsiz durumlarda
bırakılardı (*). "TarÜHCevdef bu
konularda emsalsiz denebilecek de-
ğerde bir kaynaktır. Nice örnekler-
den biri olmak üzere Cevdet Pa-
şa'nın Hicri 1219 yılı olaylanna iliş-
kin anlatnklannı gözden geçırmek
yeterlidir. Şöyle ki:
SefimIIIzamanındaOsmanlı Dev-
leti, ezeli Rus belası yüzünden Fran-
sa ile işbirliği yapmak, fakat tngiliz-
ler aleyhine tutum takınmak gibi bir
kurnazüğa kapılır. Ne \^arki, bu bu-
dalacasiyasetnedeniyle Ingiltere'nin
düşmanlığını tahrik etmiş olur. Bu
yüzden Ingiltere, Osmanlı Devle-
ri'ni Fransız etkisinden koparmak
maksadıyla, o görkemli donanması-
nı, Kurban Bayramı'na rastlayan bir
tarihte îstanbul'a gönderir. Bayram
dolayısıyla Osmanlı donanmasının
sahil koruyuculan izinlidirler Bu
arada lngiliz elçisı, kaptan paşayı
çeşitli demeçlerle oyalamış bulun-
maktadır. Böylesine bırdurumu fir-
satbilen lngilizdonanması. İstanbul
halkının bayxam namazını kılmak-
ta olduğu bir sırada Sarayburnu ön-
leruıe gehr ve Baruthane açıklann-
da demiratar. Ingıüz elçisı. Babıâli "ye
"'nota" (ültimatom) göndererekOs-
manh donanmasının emanet olarak
kendilerine teshmiru ve Osmanh hü-
kümetırün İngiltere \ e Rusya ile ye-
ni bir antlaşma imzalamasını ister.
BayTam namazından çıkan padişah,
ve halktan kışıler. burunlannın dibin-
de İngiliz donanmasını görünce şa-
şınp, korku \ e dehşete kapılırlar. Şe-
riatverilerivie beyinleri çürünıüsbu
insanlar, İngiüz donanmasının Sa-
ravburnu önlerine geünesini krya-
metişareti savariar ve "Işte kryamet
günü vuklaşü. san derüilerin ortab-
ğa hüJanedeceği sö>1encn krvamet
gününealametişte(budur)" diyerek
dö\ünüp durmaya başlarlar. Padi-
şaha gelınce, o da ne yapacağını şa-
şırmışnr. Demal bakânlarkurulunu
(vukelâyı) toplantıya çağınr, duru-
mu tartışır ve uzun görüşmelerden
sonra nihayet İngiliz elçisının \erdi-
ğı "nota" (ültimatom) gereğince ha-
reket etmekten başka birçare kalma-
dığma karar verir. Bunun üzenne
adamlanndan bırinı Fransız elçısine
göndererek derhal Istanbul'u terk
etmesinı ister. Ancak Fransız elçısi
SebasnŞ-an direnir ve padişaha şu
mesajı iletir: "Bö>ie beş on gemiye,
bir başkenri teslinı etmekne demek-
tir? Bundan sonra Osmanh Devleti
bağunsctığından vetoprakbütünlü-
ğündenneviizle$azaçabfleoeknr?Bu
Cumhuriyete Şaşı Baktığı îçin...
Erbakan. laik, demokratikCumhuriyete "şaşı" bak-
tığı için siyasal yaşamında tökezleyerek tükettiğı sü-
recüı enkazı üzerine gelecek kurma ısrannı sürdür-
mek üzere sahne almış konumda. Cumhuriyet döne-
mi siyasal yaşamımız irdelendiğinde; seçmenlerle dal-
ga geçercesine oy isteyen başka bir liderin varlığından
söz etmek olanaksız. Yine, söylemlerindeki soyutluk
ve görecelik oranı da bu denli pervasız ve yoğun de-
ğil. Salt, ezilmış egosunu doyumsama adına yasadığı
panikatağı. ümmetçi ve kaderci söylemlerle "bezeroe-
dfik
n
sergilemektedir. Bu tutar mı? Cumhuriyet üni-
versıtelennden akademik unvan almış koskoca profe-
sör, çömezlerinin eksilenyle şanlı geçmişindeki artı-
lannıı!)toplayarak pozitif sonuca ulaşılabileceğinin ma-
tematiksel ölçütünü, denklemini kurmaz rru hiç? Ku-
rar kurmasına da; amip gibi kendi alt ve üst turevleriy-
le homojen bir koloninin dışına terane teresi satama-
yacağuu bilir artık. Az değil, yaşamının son çeyreği-
ni tüketmek için sonun başlangıcında olduğunun bi-
linci usunda asılıdır. Bu nedenle, secmen tabanını kap-
tırmak gibi içsel fobileri, agresif bır dışavurumla çı-
raklanna, çömezlerine karşı gardını alacaktır. Bu du-
rumda, boynuzunkulağı geçerek muhterem hoca efen-
dinin yenilmesi de, anaç tavuğun ya\Tulannj ezmesı
de olası. Hoca-çırak (çömez) arasında yaşanan, çelık-
çomak eksenlı kördövüşü, demokratik kazanımlan-
mız ve Cumhuriyet ilkeleri noktasında, arterlerimize
akan debisi düşük dere olmaktan öte gidemeyecektir.
Bu da bağışıklık sistemimızı güçlendirecektir. Ortado-
ğu batağından, ümmetçi karabasandan kurtularak; üç
kıtanınjeolojik sentezi olan Türkiye'yı ve onurlu ulus-
laşma üstkimliğine geri asılan halatlan. ufkumuzdaki
erk koparacaktır. Bundan bizierin errun olduğu gibi, o
çürük halattan medet uman "şakaa", "kadayrfçı'" ho-
calanyla çu^aklan, çömezlen de emindir Güneş bal-
çıkla sıvanmaz. Yarasalar ışıktan korktuğu içuı balçığa
sığınmaktadır. Aydınlık Türkiye'nin önünde yarasa ve
yarasacılann şansı sıfirdır. EvTenin tarihsel i\Tnesini ve
devingenlığını durdurmak, hiç kimsenin haddi değil-
dir. Salt siyasal mücadeleyle ilinrili ya da sınırlı değil;
tüm savaşlarda aydınlığa sırtını dönenler kaybeder;
yüzünü dönenler kazanırlar. Cumhunyetçılerin yüzü
hep aydın olmuştur.
ŞakirGENÇ tmir
(lngiliz donanmasında) asker yok ki
karava dökülüp de ülkeyi eie geçir-
sin.SadeceSarayburnu'na veterika-
dar top yerieştirirseniz bu donanma-
yınarap edebilirsiniz. Onlariçin teb-
İike sLrinkindcn çok (fazia olmah-
dır): hem sizin top ateşinizden hem
de uygunsuz bir rüzgâr eserse kara-
ya düşmekten (korkarlar)_ (Bu ol-
masa bile). bütün yapabilecekleri
(şe>) İstanbul'un bir iki mahallesini
topa tutup yakmaktan ibaret kala-
caknr. Istanbul"daesasenikidebiryan-
gın çıkrvor. Farz edeüm ki yine böy-
lebir yangm oidu... \anan yerier ye-
nidenyapıfar ama, birkere>ıkılandev-
let itibarı ve haysiyeti bir daha yapı-
labifirmi?"
Fransız elçisinin bu sert sözleri
üzerinepadişah, yeniden bakânlarku-
rulunu toplar, fakat bu kez Fransız
elçisini de (tercümanla bırlikte) ya-
runda hazır bulundurur. Toplantı bo-
vunca elçi, yukardaki görüşlenni
tekrarlayarak Ingihz notasuun red-
dedilmesi hususunda bakanlan ikna
eder. Gereken önlemler aluıır. Böy-
lece lngiliz donanması için çekilip
gitmekten başka çare kalmaz.
Bu basit olay, Osmanlı Devleti'nı
yönetenlerin ne tıynette kimseler ol-
duklannın sayısız örneklerinden bi-
ridir. Bundan dolayıdır kı halk ara-
sında "AkılFrenk1
tensakanat biflkn'
şeklinde konuşmalar olurdu (**).
Gerçekten de yöneticiler bu ülkeyi.
çoğu zaman yabancının vedaha doğ-
rusu Batı devletlen yöneticilerirun
direktıfleri ya da öğütlen doğrultu-
sunda, sonu belli olmayan serüven-
lere sürüklemışlerdir. Anımsatalım
ki, Kanuni'nin Fransız Kralı Fran-
çois ile kurduğu ihşkilerden sonra
Fransa, Osmanlı Devleti'nin ıç ve dış
siyaseO üzerinde giderek artan bir et-
kiye sahip olmuş ve etki kısa za-
manda doruk noktayı buhnuştur.
Hem de öylesıne kı, CevdetPaşa'nın
yazdüdanndan öğrendiğimize gö-
re, Osmanlı yönericileri, Hicri 1182
yılında, Fransa'nm kışkırtmasıyla
Rusya'ya savaş açmaktan geri kal-
mamjşlardu" (* *). Yöneticilerin be-
yınsizlikleri o kertede idi kı. devlet
adına imzaladıklan sözleşmelerin
hükümlerini dahi anlayamazlar ve
bunlann ne gibi olumsuz sonuçlar do-
ğuracağım takdir edemezlerdi. Hic-
ri 1196 yılında Rusya ile yapılan tı-
caret anlaşması, bunun sayısız örnek-
lennden birisidır kı, yer darlığı ne-
deniyle, bir başka yazımızın konu-
su olacaktır.
/*) 13 \ia\ıs 2001 tanhh "Cumhunveı"ga-
zelesındeyayımlanan "AhlFrenk'ıen Sal-
lanatBızden'başhklıyazımabkz (**) Yukar-
dah hususlarla ılgılı hnnaklarıçm beıum Şe-
nat De\lennden Laık Cumhuriyete"' adlı hıa-
bıma bh
PENCERE
Kiiresel Yalan
Yalanın türfüsü vardır; şimdi başımıza bir ye-
nisi çıktı:
Küresel yalan!..
Eskiden yalan ayıptı, günahtı, cehennemlik-
ti, ahlâksızlıktı; derlerdi ki:
- Yalan söyleme çarpılırsın!..
Doğru söylediğini belirtmek isteyen, üstüne
basa basa altını çizerdi:
- Yalan söylüyorsam Kuran çarpsın!..
Birini kötüleyip aşağılamak için tek sözcük ye-
terli sayılırdı:
- Yalancıdır!..
Mahkemede yalan tanıklık veya yalan yere ye-
min etmek suçtur; Türk Ceza Yasası'nın 286'ncı
maddesine göre yalancıyı hapse atariar.
Kuran der ki:
"Allah 'ın lânetiyalancıların üstünde o/sun!.."
Üç kitaba inananların dünyasında da yalan
söyleyene güvenilmez...
•
Amerika'da Cumhurbaşkanı Bush, Ingilte-
re'de Başbakan Blair sorgulanıyoriar:
- Kit/e imha silahları var deyip Irak'ı işgal et-
tiniz; hani nerede bu silahlar?..
Amerika'da Kongre ve ingiltere'de pariamen-
to devrede!.. Bush yanıt olarak kem küm edi-
yor, Blair ise küm kemle yetiniyor; türn dünya-
yı aldatan bu iki emperyalistin durumları Küre-
selleşme denen süreçteki ahlâk anlayışını da
gündeme getiriyor.
Inanması güç, ama, apaçık gerçek ki Küre-
selleşme kuyruklu yalanlarla kuruluyor.
•
Eskiler "yalan dünya" derlerdi..
Yaşadığımız dünya gerçek mi?..
Demokratik mi?..
Amerikan halkı Bush'u, lngiliz halkı Blair'i
sorgulayıp yalan ortaklığını mahkûm etmeden
önce, hiç kimse, Küreselleşme'nin liberal bir içe-
rik taşıdığını ileri süremez; yalan üzerine kuru-
lu bir dünya düzeni nasıl demokratik olabilir?..
Yoksul halkların başına füze yağdırıp fakir ül-
kelerin ensesinde emperyalizmin bozasını pi-
şirmenin postmodern adı Küreselleşme mi ol-
du?..
Küresel bir kuyruklu yalanın tüm dünyada
egemenleştiği, hepimizi sanp sarmalayıp ku-
şattığı, çıkarcı entelleri uşaklaştırdığı, insanla-
rı satın alıp pazarladığı, ahlâksızlığın dünya ça-
pında doğal sayıldığı, gerçeklerin dilsizleştiği bir
uluslararası düzenin forsalan gibi bilinmeyen ge-
leceğimize kürek çekiyoruz...
Sezar yalan söyler miydi?..
Küresel imparatorluğun Sezar'larının yalan
söyledikleri, iki kere iki dört gibi gerçek...
Bana Shubuo'nu söyle sana
kim olduğunu söyleyeyim.
FLÖRT
T0HKCEU.H
GEZ
EÖLEN
TURKCELL. . - ,
SHUBUE)
POP
MüZIK
TUBKCELL- .
HflBER
iTURKCEU. TUHKCELLK Z » E r 1 Ol R TUftCCELL H
* ta ç<*tamyaraaritöî GepwlefdrRif«Kdah her lûfKî naney] yîyeMecegina sefvtelef ve ftrsatlar dû
ben bu ShobuoVu?" diye sorduğunuzu duyar g'biyiz, Öyte demeyirt. Shubuo 6 ayn paketiyte. yani Pop MüziH. Gez I
F(ö?t ve Tri&ûn ife mefak ettiğinjz her şeyi size kısa mesajla bıMirtyof. Özetle, Fınans Paketı cüzi bir r^ama. küriarmış, yükselen değeriermiş.
ne var ne yok CNBC-E ya da SKYTURKten cebince gönderiyor. Pop Müzîk Paketiyle haflarım Top 3'ü, asfin dedikodusuaronda eebirtale
btiiyor Flörl Pa^eK chat, çdpçatan, fal ve benzerferiyfe size en uygun kişiyi buluycr. Haber Faketi. NTV. SHOVv' TV ya da SKYTURK den
son dakika getişmelen cebinize yofluyor. Tribün Paketi, LİG TV'den (akımınızla ilgili her ne varsa sizi haberdar ediyor. Gez Eğien ise adı
üzerinde. sosyal hayab cebinize getiriyor. Bir sûrü avantsi ve süfprizde cabası? S/ıubtıo dzet oörak böyte bir şey işte...
îerinden ve tabii cebinızden abone olabıiirsınız. Cebmudenaboneolmak
TURKCELL
BİLGİ UE
EĞLEHCE
SERUİSLERİ
H I Z M E T İ D İ R
!.. MaarKartaboneten ıçn 60«onBrDûc TtıbOn. Gez E5»BI. FlCrt
Tı»teaialıon«8nıçın35000<XITL, Hazır Kan «boneten çm « kasftöûr fıyatlara %18 KOV »e %2S O M I neüşırı Vefj» dahıldır
TurkceS. Hazr Ka^ ve Mw«btetKan aüonelen yararflanaD£r www.shubuo.com 444 0 530