19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 HAZİRAN 2003 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Herkesin Kendi Adası... "Şıirmusiki değildir. Söylem de değildir. Onun inceliği, bu, belirsizliğindedir." Paul Valery'nin "şiirin fa/ı//n/n/"yapmasını isteyen birine, Madam C'ye vendiğı yanrt bu sözlerie başlar... Şiir ne musi- kıdir, ne de söylevdir. Peki nedir? "Göklere yükselen nazenin bir balon" mu? Yoksa Salâh Birsel'in ters tanımlamasryla, "Şiir ömeğin maydanoz değildir" mi? Şu günlerde çok değişik, çok etkili bir şiir kitabı okuyorum. Birtek şiir, bir kitabı dolduran şiirlertoplamı... MeJisa Gürpı- nar'ın "Ada Şiirteri" (Can Yayını)... "Kınk bir testiye benzer I hayatım, I bin yerinden yapıştır- mazsam eğer I sözcüklerie I boşa akar acılanm I uçsuz bu- caksız maviliklere". Bir giriş, bir başlangıç, ilk ya da son adım... Gürpınar neyi anlatmış bu uzun şiirinde? "Kendini" diyeceksiniz ya da ken- dimizi, kendimızgibileri... Açıkçamı? Biryaşantiaçıkaçıkdi- legetirilebilirmi? Hem bunu şairyapabilirmi? Kim, yaşânan- lan, yaşanmış sayılanlan, bir başkasına, birokura, birçok oku- ra duyurabilmiş?. "Ey benim benzerim okur" demişlert Ama yine de, o şiirieri, şairin benzerleri değil, hiç de ona benzer d- mayanlar okur, duyar, yaşar... Ama kendince, kendi duyarlı- ğını da katarak... "Benimle I benim arama I bir deniz gibi yerieşen Iyalnız- lığı I şiirgibi dokuduğumda I sözcükleryakamozlanıyorsa I orada biraşkl vardırmutlaka... Aşk ki I tek başına çırpınma- dır I delicesine akışında I hayatın I sonsuzluğa. I Şişmiş bir tahta parçasına bûtûn kollanyla tutunup I sürûklenmesidirI belki de insanın I kendi fırtınasında." Şiir aramak değıl, bulmak hiç değil! 0, kendisi gelip bulur sizi. Bir şey anlatmaz ya da çok şey... Paul Valery'nin şiirini kaç kişi anlamış sevmiş, bilmiyorum. Akıl şiiri, düşünce şiiri, duygulan aşan bir çizginin şiiri. Ama zamanla eskimez, yay- gınlaştınrduyariığı... "Şiirmusiki değildir. Söylem de değildir. Onun inceliği bu belirsizliğindedir. Şarkı söylemeden söyler gibi olması, Açıklamadan, açıklargibi... Ne çok yûksek sesle, ne de çok açık konuşması Ne doruklarda ne de sonsuz uçurumlarda dolaşması, Tepeciklerie, ılımlı görüntülerie yetinmesi, Ritmiyle sesinin alçalıp yükselmesi ve dinginliğiyle Yan müzikal bir erdemle Bazı düşünceleri dile getirmesiyte Ama bütûn düşünceleri değil." Işte benim Paul Valery'ninşiir tanımlamaa... Bu da bir şiir elbet! Ne müzik, ne söylev, ne yüksek, ne alçak, bir şeyleri anlatır gibi ama apaçık olmayan... "Ada Şiirieri" bir adada mı yazılmış? Bir adayı mı anlatı- yor? Herkesin kendi adasını, ada gibi biryeri! Belki bir oda- yı? Bir kapatılmışlığı? Belki hiçbirini... "Ben nelerden kaçmıştım I hangiadadaydı I delişmen ru- humun evi"; "Vanlır elbet birgün I özlenilen adaya I Merak- lı bir martıyla I göz göze gelindiğinde I yalnızlığın yansı düş I yansı cesarettir I artık orada"; "Bir kılıç gibi I paslansa da düşlehmiz kınında I şiirieryazıp bırakıyoruz I dünyanın kıyı- cığına hâlâ"; "Ve birdenbire I ipekyeleli atlar geçerIyanım- dan uçarcasına I Onlar kartı doruklara I ulaşıriar bir anda I ben böyleuzakîan I oyunaalınmamış çocukiargibiIgözucuy- la bakanm I dağlara." Hepimizin bir adası var. Var mı? Bir kuşku! Olsa, duyardık biz, Melisa Gürpınar'ın dizelerie zamanın içine dışına bırak- tıklannı... Paul Valery ne demişti: "Doruklarda, sonsuz uçuıvmlarda değil, tepeciklerde, ılımlı görüntülerde, bazı düşünceleri di- le getirmesinde, amaherdüşünceyideğil..." Şiirin nerde dduğunu aramak mı?.. 0 sizi buluyorsa, bu- labiliyorsa, bulmak istiyorsa!.. Haysiyetli Devlet Anlayışı! Osmanlı Devletfnin, özellikle Kanuni'den sonraki tarihi, yöneticilerin saflığa varan akılsızlıklanmn ve onursuzluklannın zengin ömekleriyle doludur. Prof. Dr. Ühan ARSEL Z aman zaman geçmişi anmanın, sersemleşmiş kafamızı sağlıklı yön- de eddlemek bakımın- dan yararlı olduğu mu- hakkak. Bireyler için geçerii sayıl- mak gereken bu reçete toplumlar bakımından da olumlu sonuç verir. Hele bizim gibi, beş yüz yılkk Os- tnanlı tarihme mirasçı olarakkonmuş ve "haysiyetli devlet" anlayışına ya- bancı bırakılmış ve Atatûrk saye- sindebuanlayışa kavuştunılmuş top- lum için bu bir "lâzinıe''dir. Haysi- yetli devlet anlayışını ayakta tuta- bilmek için, ara sıra Osmanlı Dev- Ieti'nin haysiyet duygusundan yok- sun, yöneticüerinin eylemlerine ve kendi halklanru ezerlerken, Batı'ya karşı ba§ eğmişliklerine şöyle bir göz atmak koşuldur. Örnekleri bu- raya sığdırmak mümkün değıl. Fa- kat şimdılik birkaçını özetlemekle ye- tinelim. Osmanlı Devleti'nin, özel- likle Kanuni'den sonraki tarihi, yö- neticilerin saflığa varan aküsızhkla- nnın ve onursuzluklannın zengin ömekleriyle doludur. Padişah dahil olmak üzere devlet gemisini yürü- tenlerinhemenhepsikültürsüzve hat- ta "çocuk zekâlı" denebilecek ker- tede kimseler olup. koskoca bir dev- leti, sadece yabancıdanaldıklan akıl ve ta\siyelere göre yönetmekten baş- ka bir şey yapmazlardı. Böylece hem kendilerini ve hem de temsil ettik- leri devleti haysiyetsiz durumlarda bırakılardı (*). "TarÜHCevdef bu konularda emsalsiz denebilecek de- ğerde bir kaynaktır. Nice örnekler- den biri olmak üzere Cevdet Pa- şa'nın Hicri 1219 yılı olaylanna iliş- kin anlatnklannı gözden geçırmek yeterlidir. Şöyle ki: SefimIIIzamanındaOsmanlı Dev- leti, ezeli Rus belası yüzünden Fran- sa ile işbirliği yapmak, fakat tngiliz- ler aleyhine tutum takınmak gibi bir kurnazüğa kapılır. Ne \^arki, bu bu- dalacasiyasetnedeniyle Ingiltere'nin düşmanlığını tahrik etmiş olur. Bu yüzden Ingiltere, Osmanlı Devle- ri'ni Fransız etkisinden koparmak maksadıyla, o görkemli donanması- nı, Kurban Bayramı'na rastlayan bir tarihte îstanbul'a gönderir. Bayram dolayısıyla Osmanlı donanmasının sahil koruyuculan izinlidirler Bu arada lngiliz elçisı, kaptan paşayı çeşitli demeçlerle oyalamış bulun- maktadır. Böylesine bırdurumu fir- satbilen lngilizdonanması. İstanbul halkının bayxam namazını kılmak- ta olduğu bir sırada Sarayburnu ön- leruıe gehr ve Baruthane açıklann- da demiratar. Ingıüz elçisı. Babıâli "ye "'nota" (ültimatom) göndererekOs- manh donanmasının emanet olarak kendilerine teshmiru ve Osmanh hü- kümetırün İngiltere \ e Rusya ile ye- ni bir antlaşma imzalamasını ister. BayTam namazından çıkan padişah, ve halktan kışıler. burunlannın dibin- de İngiliz donanmasını görünce şa- şınp, korku \ e dehşete kapılırlar. Şe- riatverilerivie beyinleri çürünıüsbu insanlar, İngiüz donanmasının Sa- ravburnu önlerine geünesini krya- metişareti savariar ve "Işte kryamet günü vuklaşü. san derüilerin ortab- ğa hüJanedeceği sö>1encn krvamet gününealametişte(budur)" diyerek dö\ünüp durmaya başlarlar. Padi- şaha gelınce, o da ne yapacağını şa- şırmışnr. Demal bakânlarkurulunu (vukelâyı) toplantıya çağınr, duru- mu tartışır ve uzun görüşmelerden sonra nihayet İngiliz elçisının \erdi- ğı "nota" (ültimatom) gereğince ha- reket etmekten başka birçare kalma- dığma karar verir. Bunun üzenne adamlanndan bırinı Fransız elçısine göndererek derhal Istanbul'u terk etmesinı ister. Ancak Fransız elçısi SebasnŞ-an direnir ve padişaha şu mesajı iletir: "Bö>ie beş on gemiye, bir başkenri teslinı etmekne demek- tir? Bundan sonra Osmanh Devleti bağunsctığından vetoprakbütünlü- ğündenneviizle$azaçabfleoeknr?Bu Cumhuriyete Şaşı Baktığı îçin... Erbakan. laik, demokratikCumhuriyete "şaşı" bak- tığı için siyasal yaşamında tökezleyerek tükettiğı sü- recüı enkazı üzerine gelecek kurma ısrannı sürdür- mek üzere sahne almış konumda. Cumhuriyet döne- mi siyasal yaşamımız irdelendiğinde; seçmenlerle dal- ga geçercesine oy isteyen başka bir liderin varlığından söz etmek olanaksız. Yine, söylemlerindeki soyutluk ve görecelik oranı da bu denli pervasız ve yoğun de- ğil. Salt, ezilmış egosunu doyumsama adına yasadığı panikatağı. ümmetçi ve kaderci söylemlerle "bezeroe- dfik n sergilemektedir. Bu tutar mı? Cumhuriyet üni- versıtelennden akademik unvan almış koskoca profe- sör, çömezlerinin eksilenyle şanlı geçmişindeki artı- lannıı!)toplayarak pozitif sonuca ulaşılabileceğinin ma- tematiksel ölçütünü, denklemini kurmaz rru hiç? Ku- rar kurmasına da; amip gibi kendi alt ve üst turevleriy- le homojen bir koloninin dışına terane teresi satama- yacağuu bilir artık. Az değil, yaşamının son çeyreği- ni tüketmek için sonun başlangıcında olduğunun bi- linci usunda asılıdır. Bu nedenle, secmen tabanını kap- tırmak gibi içsel fobileri, agresif bır dışavurumla çı- raklanna, çömezlerine karşı gardını alacaktır. Bu du- rumda, boynuzunkulağı geçerek muhterem hoca efen- dinin yenilmesi de, anaç tavuğun ya\Tulannj ezmesı de olası. Hoca-çırak (çömez) arasında yaşanan, çelık- çomak eksenlı kördövüşü, demokratik kazanımlan- mız ve Cumhuriyet ilkeleri noktasında, arterlerimize akan debisi düşük dere olmaktan öte gidemeyecektir. Bu da bağışıklık sistemimızı güçlendirecektir. Ortado- ğu batağından, ümmetçi karabasandan kurtularak; üç kıtanınjeolojik sentezi olan Türkiye'yı ve onurlu ulus- laşma üstkimliğine geri asılan halatlan. ufkumuzdaki erk koparacaktır. Bundan bizierin errun olduğu gibi, o çürük halattan medet uman "şakaa", "kadayrfçı'" ho- calanyla çu^aklan, çömezlen de emindir Güneş bal- çıkla sıvanmaz. Yarasalar ışıktan korktuğu içuı balçığa sığınmaktadır. Aydınlık Türkiye'nin önünde yarasa ve yarasacılann şansı sıfirdır. EvTenin tarihsel i\Tnesini ve devingenlığını durdurmak, hiç kimsenin haddi değil- dir. Salt siyasal mücadeleyle ilinrili ya da sınırlı değil; tüm savaşlarda aydınlığa sırtını dönenler kaybeder; yüzünü dönenler kazanırlar. Cumhunyetçılerin yüzü hep aydın olmuştur. ŞakirGENÇ tmir (lngiliz donanmasında) asker yok ki karava dökülüp de ülkeyi eie geçir- sin.SadeceSarayburnu'na veterika- dar top yerieştirirseniz bu donanma- yınarap edebilirsiniz. Onlariçin teb- İike sLrinkindcn çok (fazia olmah- dır): hem sizin top ateşinizden hem de uygunsuz bir rüzgâr eserse kara- ya düşmekten (korkarlar)_ (Bu ol- masa bile). bütün yapabilecekleri (şe>) İstanbul'un bir iki mahallesini topa tutup yakmaktan ibaret kala- caknr. Istanbul"daesasenikidebiryan- gın çıkrvor. Farz edeüm ki yine böy- lebir yangm oidu... \anan yerier ye- nidenyapıfar ama, birkere>ıkılandev- let itibarı ve haysiyeti bir daha yapı- labifirmi?" Fransız elçisinin bu sert sözleri üzerinepadişah, yeniden bakânlarku- rulunu toplar, fakat bu kez Fransız elçisini de (tercümanla bırlikte) ya- runda hazır bulundurur. Toplantı bo- vunca elçi, yukardaki görüşlenni tekrarlayarak Ingihz notasuun red- dedilmesi hususunda bakanlan ikna eder. Gereken önlemler aluıır. Böy- lece lngiliz donanması için çekilip gitmekten başka çare kalmaz. Bu basit olay, Osmanlı Devleti'nı yönetenlerin ne tıynette kimseler ol- duklannın sayısız örneklerinden bi- ridir. Bundan dolayıdır kı halk ara- sında "AkılFrenk1 tensakanat biflkn' şeklinde konuşmalar olurdu (**). Gerçekten de yöneticiler bu ülkeyi. çoğu zaman yabancının vedaha doğ- rusu Batı devletlen yöneticilerirun direktıfleri ya da öğütlen doğrultu- sunda, sonu belli olmayan serüven- lere sürüklemışlerdir. Anımsatalım ki, Kanuni'nin Fransız Kralı Fran- çois ile kurduğu ihşkilerden sonra Fransa, Osmanlı Devleti'nin ıç ve dış siyaseO üzerinde giderek artan bir et- kiye sahip olmuş ve etki kısa za- manda doruk noktayı buhnuştur. Hem de öylesıne kı, CevdetPaşa'nın yazdüdanndan öğrendiğimize gö- re, Osmanlı yönericileri, Hicri 1182 yılında, Fransa'nm kışkırtmasıyla Rusya'ya savaş açmaktan geri kal- mamjşlardu" (* *). Yöneticilerin be- yınsizlikleri o kertede idi kı. devlet adına imzaladıklan sözleşmelerin hükümlerini dahi anlayamazlar ve bunlann ne gibi olumsuz sonuçlar do- ğuracağım takdir edemezlerdi. Hic- ri 1196 yılında Rusya ile yapılan tı- caret anlaşması, bunun sayısız örnek- lennden birisidır kı, yer darlığı ne- deniyle, bir başka yazımızın konu- su olacaktır. /*) 13 \ia\ıs 2001 tanhh "Cumhunveı"ga- zelesındeyayımlanan "AhlFrenk'ıen Sal- lanatBızden'başhklıyazımabkz (**) Yukar- dah hususlarla ılgılı hnnaklarıçm beıum Şe- nat De\lennden Laık Cumhuriyete"' adlı hıa- bıma bh PENCERE Kiiresel Yalan Yalanın türfüsü vardır; şimdi başımıza bir ye- nisi çıktı: Küresel yalan!.. Eskiden yalan ayıptı, günahtı, cehennemlik- ti, ahlâksızlıktı; derlerdi ki: - Yalan söyleme çarpılırsın!.. Doğru söylediğini belirtmek isteyen, üstüne basa basa altını çizerdi: - Yalan söylüyorsam Kuran çarpsın!.. Birini kötüleyip aşağılamak için tek sözcük ye- terli sayılırdı: - Yalancıdır!.. Mahkemede yalan tanıklık veya yalan yere ye- min etmek suçtur; Türk Ceza Yasası'nın 286'ncı maddesine göre yalancıyı hapse atariar. Kuran der ki: "Allah 'ın lânetiyalancıların üstünde o/sun!.." Üç kitaba inananların dünyasında da yalan söyleyene güvenilmez... • Amerika'da Cumhurbaşkanı Bush, Ingilte- re'de Başbakan Blair sorgulanıyoriar: - Kit/e imha silahları var deyip Irak'ı işgal et- tiniz; hani nerede bu silahlar?.. Amerika'da Kongre ve ingiltere'de pariamen- to devrede!.. Bush yanıt olarak kem küm edi- yor, Blair ise küm kemle yetiniyor; türn dünya- yı aldatan bu iki emperyalistin durumları Küre- selleşme denen süreçteki ahlâk anlayışını da gündeme getiriyor. Inanması güç, ama, apaçık gerçek ki Küre- selleşme kuyruklu yalanlarla kuruluyor. • Eskiler "yalan dünya" derlerdi.. Yaşadığımız dünya gerçek mi?.. Demokratik mi?.. Amerikan halkı Bush'u, lngiliz halkı Blair'i sorgulayıp yalan ortaklığını mahkûm etmeden önce, hiç kimse, Küreselleşme'nin liberal bir içe- rik taşıdığını ileri süremez; yalan üzerine kuru- lu bir dünya düzeni nasıl demokratik olabilir?.. Yoksul halkların başına füze yağdırıp fakir ül- kelerin ensesinde emperyalizmin bozasını pi- şirmenin postmodern adı Küreselleşme mi ol- du?.. Küresel bir kuyruklu yalanın tüm dünyada egemenleştiği, hepimizi sanp sarmalayıp ku- şattığı, çıkarcı entelleri uşaklaştırdığı, insanla- rı satın alıp pazarladığı, ahlâksızlığın dünya ça- pında doğal sayıldığı, gerçeklerin dilsizleştiği bir uluslararası düzenin forsalan gibi bilinmeyen ge- leceğimize kürek çekiyoruz... Sezar yalan söyler miydi?.. Küresel imparatorluğun Sezar'larının yalan söyledikleri, iki kere iki dört gibi gerçek... Bana Shubuo'nu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim. FLÖRT T0HKCEU.H GEZ EÖLEN TURKCELL. . - , SHUBUE) POP MüZIK TUBKCELL- . HflBER iTURKCEU. TUHKCELLK Z » E r 1 Ol R TUftCCELL H * ta ç<*tamyaraaritöî GepwlefdrRif«Kdah her lûfKî naney] yîyeMecegina sefvtelef ve ftrsatlar dû ben bu ShobuoVu?" diye sorduğunuzu duyar g'biyiz, Öyte demeyirt. Shubuo 6 ayn paketiyte. yani Pop MüziH. Gez I F(ö?t ve Tri&ûn ife mefak ettiğinjz her şeyi size kısa mesajla bıMirtyof. Özetle, Fınans Paketı cüzi bir r^ama. küriarmış, yükselen değeriermiş. ne var ne yok CNBC-E ya da SKYTURKten cebince gönderiyor. Pop Müzîk Paketiyle haflarım Top 3'ü, asfin dedikodusuaronda eebirtale btiiyor Flörl Pa^eK chat, çdpçatan, fal ve benzerferiyfe size en uygun kişiyi buluycr. Haber Faketi. NTV. SHOVv' TV ya da SKYTURK den son dakika getişmelen cebinize yofluyor. Tribün Paketi, LİG TV'den (akımınızla ilgili her ne varsa sizi haberdar ediyor. Gez Eğien ise adı üzerinde. sosyal hayab cebinize getiriyor. Bir sûrü avantsi ve süfprizde cabası? S/ıubtıo dzet oörak böyte bir şey işte... îerinden ve tabii cebinızden abone olabıiirsınız. Cebmudenaboneolmak TURKCELL BİLGİ UE EĞLEHCE SERUİSLERİ H I Z M E T İ D İ R !.. MaarKartaboneten ıçn 60«onBrDûc TtıbOn. Gez E5»BI. FlCrt Tı»teaialıon«8nıçın35000<XITL, Hazır Kan «boneten çm « kasftöûr fıyatlara %18 KOV »e %2S O M I neüşırı Vefj» dahıldır TurkceS. Hazr Ka^ ve Mw«btetKan aüonelen yararflanaD£r www.shubuo.com 444 0 530
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle