19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
; HAZİRAN 20C3 PA2AR CUMHURİYET SAYFA J V LJ Yu J. LJ -IV kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15 IKaradeniz'e kıyısı olan ülkelerin seçkin tiyatro toplulukları bir araya geldi ESİNTİLER Trrabzon'daki şenliğe Azerbaycan, Bulgaristan, Ermenistan, Gürcistan, Kınm, Moldova, Romanya, Rusya ve Sırbistan'dan topluluklar katıldı. Trabzon'da dostlar şenliğiSEVGİ SANL1 Azerbaycan. Bulgaristan, Erme- nistan, Gürcistan, Kınm, Moldova, Romanya, Rusya ve Sırbistan'ın seçkin tiyatro toplulukları Trabzon Devlet Tiyatrosu'nun, Devlet Tiyat- rolan Genel Müdürlüğü ve Kültür ve Tunzm Bakanhğrnın konukse- verliğini kanıtlayan bır organizas- yon ile bir araya getirildiler. Birçok uluslararası festıvalde katılımcılar birbirlerini izlemek, birbirlenni ta- nımak fırsatını bulamazlar. Trab- zon "daki buluşma bir dostlar şenli- ği oldu... Trabzon Devlet Tiyatrosu Müdürü Murat Gökçerin dediği gibi, tiyatro insanlannın büyiik bir aile olduğunu. sadece sanat alışve- rişinde bulunmak için değil aile bağlanmızı güçlendirmek için bir araya geldiğimizı duyumsadık. He- pimiz Dyonisos'un soyundan geli- yorduk; şevkle, heyecanla o yüce oyun ve bereket tannsının bağlann- dan zengin ürünler paylaşabilirdik. Azerbaycan'dan 'Hamlet' Değişik ülkeler, değişik görüşler, değişik diller ailemize ayn renkler, ayn bir kıvraklık katıyordu. Kimi kardaşlanmızın "düleri var bizim dile benzemez". Değişik bir şivey- le de olsa bizim dili konuşan Aze- rilerden çok etkilendiğimi itiraf et- meliyim. 130yıllıkbirgeçmişiolan Bakû Akademik Milli Dram Tiyat- rosu, Shakespeare ın "Hamlef'ini sundu. "Necip genç oğlum, kalbinde atana muhabbet varsa, bu alçak tahkire sen tözme oğlum!" dıyen Hayalet ya da Kölge, Hamlet'in ha- in amcasından öcünü almasını isti- yordu. Hamlet "To be or not to be" tiradını acaba nasıl dile getirecekti? Orhan Burian Perde Itl Sahne 1 'de "Yaşamak mı yoksa ölmek mi, mesele bunda" diye Türkçe- leştirmiştı bu sözleri. Sabahattin Eyuboğlu çevırisi biraz farklıydı: "Var olnıak mı, yoksa yok olmak mı, bütün sorun bu." Can Yücel keyiflı bir anında olsa gerek, "Bir ihtimal dataa var, o da ölmek mi dersin?" deyip çıkmıştı işin için- den. Azerbaycanh çevirmenin adı geçmiyor ama bence çok güzel bir çözüm bulmuş. "Ölüm ya da öliim budur mesele. Kaansı şereflidir Azgın talihin müthiş oklarına Susup döz/nek mi? Yoksa felaketier Nehrine karşı silaha sarılıp isyan mı etmek? Ya galebe çalmak, ya helâk olmak!" Başrolü oynayan Fuad Poladov, genç görünmeye heveslenmeden, canlıhğı, çevikliği ve çağdaş yoru- muyla elli küsur yaşını unutturan bir halk artisti. Claudius'ta Rafael Dadaşov, Horatio'da Sabir Meme- dov gerek sesleri gerek fizikleriyle sahneyi dolduruyorlar. Gertrude'da Sanuber İsgendorova hem güzel- liği. hem sanatıyla, hayaletin incitil- mesine kıyamayarak "Sen Allah'ın nükmüne bırak onu" demesini haklı çıkanyor. Polonius'u oynayan Seyavuş Aslan, Azerbaycan'm en ünlü komedyenlerinden biriymiş. Polonius'un trajikomik kişiliğinde- ki güldürücü öğelerin başanyla al- tını çiziyor. Yapıtı başanyla sahne- leyen Azer Paşa Nemat oyuncu kralıçeyi Elizabeth çağında olduğu gibi genç bir erkeğe oynatmış. El- şen Cebrayilov'a "Kız oğlan nazı nazın, şehlevend avazı avazın" di- yebiliriz. Gürcü. Tiflis Tiyatrosu Slavomir Mrozhek'in "Carol" adh oyunu- nu "Karlo" diye oynayıp Polon- ya'dan Gürcistan'a uygulayarak sağlam tiyatro geleneklerinı İcanıt- ladılar. Robert Strua, Varlam La- U Nikoladze ülkemizde de tanınan ve sayılan adlar. Eseri sahneleyen Andro Enukidze uzun yıllar Bil- kent'te Cüneyt Gökçer'in asistanı olarak çahşmış. Kör olan bir dede- nin üç torunuyla birlikte bir göz he- kiminin muayenehanesine başvur- ması, başlangıçta basit bir hasta- doktor ilişkisini andınyorsa da işın vçınde iş olduğu kör kör parmağım gözüne belirtiliyor. Gerek reji, ge- rek oyunculuk etkileyici. Dedeyi oynayan Giorgi Barbakadze'nin gençliğini ele veren sadece pürüz- süz elleri. Bütün gençler yaşlı rol- lerinde bu kadar inandıncı olsalar- dı belki 61 yaşında emeklılik büyük bir haksızhk sayılmazdı. Göz dok- torunda Nika Kastaredze de Yuda tohumlan taşıdığını gözümüze sok- madan, korkak ve hain kişiliğini oyun boyunca "inşa" ediyor. Uma- nm adlan yanlış yazmadım. Oyun programlannda kimin ne oynadığı- nı belirten bir işaret yok. Ruslardan ba$arılı bir oyun Bu festivali Hayati Asılyazıcı'yla birlikte ızledık. Oyunlan. ülkeleri paylaşmaya çahştık. 0 çok başanlı bir Lorca, "Bernarda Alba'nın E- \i"ni oynayan ve ilk kez bu festiva- le katılan Ermeni Tiyatrosu'nu ve Rusların içınde bulunduğu başka bazı oyunlan yazacaktı. Ruslar ko- nusunda azıcık oyunbozanhk ede- yim. Sadece şunu söylemeden geçe- meyeceğim. Aleksey Nikolayiç Tolstoy'un (1882-1945) "Tiyatral Aşk Masalı"nı oynayan Grozni Devlet Akademik Dram Tiyatrosu 200. yılını kutluyor. Tatyana Ser- geyevna Krasnopolskaya unuta- mayacağım bir aktris. Valery Vik- toroviç Potanin dünyanın neresın- de olursa olsun seyirciyi hayran bı- rakacak bir aktör. Adam değıl dina- mo. Sırbistan, "Peri Kızlarının Dan- sı" ile folklorik bir gösten sundu. Güzel sesler, güzel danslar, zevkli kostümler kulağımızı ve gözümüzü okşadı. Moldova, "Batı Yakası Hikâye- si" ile iddialı bir çıkış yaptı. Genç- lik, güzellik, enerji hepsi tamam da, Porto Riko'lular ile Amerikalılar arasında bir stil ve ritim farkı seçi- lemiyordu. Leonard Bernstein ile Stepben Sondheim ın müzik ve şarkı sözlerine itibar edilmemiş. Belki telif hakJan yüzünden. Güney Amerikalılar, Moldovahlann en sa- nşınlan arasından seçılmiş; polis komiseri tam bir zorba, oğlansı kü- çük kız, bir femme fatale olmuş. Aysun Arslan'ın "Doğu Yakası Hikâyesi" ne müthişmiş meğer. Tabii hepimızi büyüleyen Trab- zon'un yemyeşil doğası, gür akarsu- lan oldu. Bana sakın Sümela Ma- nastırı'nı görmeden geri gelme de- mişlerdi. Sizin de kulağınızda bu- lunsun, Trabzon'a giderseniz sakın Sümela Manastın'nı görmeden ge- ri gelmeyin. 85 yaşındaki ingmar Bergmana bu kez de Uluslararası Film Arsivi ödülü verildi Yarımyüzyıllık bir arşivi var GÜRHAN UÇKAıN STOCKHOLM - tsveçli ünlü film yönetmeni tngmar Bergman'a, geçen salı günü Stockholm'de yapı- lan bir törenle Uluslararası Film Ar- şivi Ödülü verildi. Sinema sanatında arşivciliğin çok önemli olduğunu ve bu alanda çaba gösteren herkese say- gı duyduğunu belirten Bergman, ya- nm yüzyıldan ben evinde binlerce uzun film saklamakta ve özel sine- masında dostlanna göstermekte. Os- car'ı almak için Los Angeles"a git- meyen ve ödül almaktan hoşlanma- masıyla tanınan ünlü yönetmen, bu ödüle özel önem verdiğini söyledi ve Stockholm'e gelerek Filmevi yöneti- mini sevindirdi. Bergman. nefret et- tiği bir başka şeyi daha yaparak hay- ranlannı şaşırttı: Uçağa bindi. Son fllmlnl tamamladı ingmar Bergman, "Bir Evlilikten Sahneler" adlı filmınin devamı ola- rak "Saraband" adlı bir televizyon filmi çekmişti. Julia Dufvenius ve Liv UUman'ın başrolleri paylaştığı bu film adını, Rönesans devrindeki bir danstan alıyor. Bergman'ın ilk kez dijital kamera kullandığı filmin çekımi defalarca aksadı ve Bergman sonunda tek kamera kullanmak zo- runda kaldı. Ünlü yönetmen, kusur- lan giderilmeden filmin gösterime girmesine izin vermiyor. Bergman bu konuda şunlan söylü- yor: "Film sanatının geleceğinden kaygılı- yım. Dijital teknik ender olarak işliyor. Ben 'Saraband'ı çe- kerken ilk üç gün bir felaketti. O güzelim ve pahalı dijital ka- meralardan sürekli ses geldi. İnsanın bu konuda biraz kötüm- ser olması gerek. İyimser olup, "Nasıl olsa çözümlenir' de- mek yanlıştır. Çünkü çözümlen- mez. Ben de eski zamanlardaki gibi yapmak zorunda kaldım. Kamerayı ince şiltelere sardım. Aynen Isveç'in JAS tipi savaş uçağı gibi: Uçak çok güzel ama savaşta kullanılamıyor. ' Sara- band' dan hoşnut kaldım mı? Bilmiyorum, bu soruya yanıt vermek güç. Ama bu filmi bu yaşımda sonuçlandıra- bilmiş olmam beni sevin- dirdi. Ve çekimin sürdüğü 9 hafta 1 gün süresince çok iyi zaman geçirdik." Ingmar Bergman, 14 Temmuz'da 85. yaşını sevgili adası Farö'de kutlayacak. eğer daha önceden bir yerlere kaçıp saklanmazsa. Ödülünü Stockholm 'de yapılan bir törenle alan Bergman, sinema sanatında arşivciliğin çok önemli olduğunu vurguladu ZEYNEP ORAL Ünlü yazarın mezarı Özel Kültür Lisesi öğrencilerinin girişimiyle onanldı Halit Ziya Uşaklıgil anıldıKültür Servisi - Türk edebiyatmın önemli isimlerinden Halit Ziya Uşaklıgil, geçen perşembe günü, Özel Kültür Lisesi öğrencilerinin gınşimıyle onanlıp yenilenen mezannın başında anıldı. Törende Halit Ziya Uşaklıgil'in Türk edebiyatmdaki önemi bır kez daha vurgulandı. Bakırköy Mezarhğı'ndaki mezan başında düzenlenen törene, konuk olarak TYS Başkan yardımcılan Egemen Berköz ile Aydın Hatiboğlu, 'Aşk-ı Memnu' oyununun ve librettosunun yazan Pen Yazarlar Derneği üyesi Tank Günersel, Konur Ertop, Uşaklıgil'in torunlan Ayşe Berker ve Emine Uşaklıgil katıldılar. Okul Müdürü Erdoğan Yılmaz, konuşmasında Halit Ziya Uşaklıgil'in sadece bir test sorusu olmaktan çıkanlması gerektiğini ve bu değerlere sahip çıkacaklanm vurguladı. Öğrenciler adına konuşan Ferhan Günay, aydınlanmıza bugün dünden daha Öğrenciler ve konuklar Uşaklıgil'in mezarına karanfiller bıraktı. çok ihtiyaçlan olduğunu söyledi. Aydın Hatiboğlu ve Egemen Berköz bu girişimin çok duyarlı olduğunu belirttıler. Ardından Berkö?, geçmişimizin farkına varmamız gerektiğini vurguladı. Uşaklıgil'in torunlanndan Ayşe Berker, çocukluğunda dedesiyle geçırdiği günlerin öneminden söz ederek Ye§ilköy'de Uşaklıgil'in evinin bulunduğu yerdeki apartmana konmuş bulunan 'Halit Ziya Uşaklıgil bu evin bulunduğu yerde yaşamıştır' yazılı tabelaya büe sahip çıkılmadığını anımsattı. Tank Günersel, oyunu ve librettoyu yazarken, Uşaklıgil'i hep yanında hissettiğini anlatarak "Büyük bir sorumluluktu" dedi. Son konuşmacı Konur Ertop, Uşaklıgil'in romanlannda insanı insan olarak ortaya koyduğunu anlatarak, 'Aşk-ı Memnu' romanının bugün bile Türk romanında çok önemli bir yere sahip olduğunu aktardı. Konuşmasına, bugün Uşaklıgil'in tarzına en yakın yazann Selim tleri olduğunun altıru çizerek devam eden Ertop, Selim İleri'ye Uşaklıgil'i inceleyip kaleme alma görevi düştüğünü söyledi. Daha sonra öğrenciler ve konuklar, Halit Ziya Uşaklıgil'in mezanna karanfiller bıraktı. Tören, Kültür Lisesi'nin bu tür etkinliklerini sürdürmesi dileğjyle sona erdi. Niğde'de Güneşin Batmadığı Gün (2) Dün sizlere, "Türkiye Yollartnda Bir Virtûöz" projesi çerçevesinde Niğdeli çocuklar, öğren- cilerle Fazıl Say'ın buluşmasında yaşanan coş- kuyu aktarmaya çalıştım. Bugün çocuklardan büyüklere kaydınyorum dikkatimi. Bu projenin sahibi olan Doğuş Grubu için Niğde'nin özel bir anlamı var. Niğde, Ayhan Şahenk'in doğduğu ve son istirahat yeri. Bu nedenle bu buluşmadatüm ailefertleri, grubun genç patronu Ferit Şahenk ve tüm üst düzey yöneticileri hazır bulundu. Yabancısı olduğum bu çevrenin insanlarını izlerken sponsortukla sanat arasındaki ilişkiyi düşünmeden edemiyordum. Türkiye'nin on üç ilini kapsayan bu projeyi benimsemek, finanse etmek, bu zor organizasyonu gerçekleştirmek, belki daha çok Volkswagen sattırmayacak, Ga- ranti Bankası'nafazladan katkı sağlamayacak- tı. Ancak uzun vadede bir dönüşüme yol aça- caktı. Çağdaşlaşma yolunda bir dönüşüme... Zaten sponsoriuğun ana hedefi buydu, bu ol- malıydı. Niğde'de "büyükleri" izlerken bu inan- cın egemenliğine tanık oldum. Kütüphaneden sağlığa Fazıl Say'la, Niğde'de müzik eğitimi gören öğrencileri buluşturan toplantının yapıldığı Sa- biha Şahenk Kütüphanesi, aynı gün bir tören- le Niğde Üniversitesi'ne devredildi. Doğrusunu isterseniz, kütüphane 2000 yılında tamamlan- mış, Kültür Bakanlığı'na devredilmişti. Ama o gün bugün, Kültür Bakanlığı, çok amaçlı bir ti- yatro / konser / sinema salonu, sergi salonu, okuma ve araştırma mekânlannı içeren bu kü- tüphaneyi işletememiş, yaşama katamamıştı. Şimdi üniversiteye devriyle yaşama yeniden döndürülüyor. Bu arada belirtmeden geçmeyeyim: 350 bin nüfuslu Niğde'de 18 bin üniversite öğrencisi var! Kütüphanenin önünde iki yepyeni, tam teç- hizatlı, başında doktoru, sağlık arabası... "Tür- kiye Yollannda BirVîrtüöz" projesinin, konser bi- let gelirleri Ayhan Şahenk Vakfı tarafından sağ- lık taraması için kullanılıyor. Bu hizmet yalnız okullara veriliyor sanıyordum. Oysa ben içine girdiğimde, yaşlı bir teyzemuayeneoluyordu... Mücevher müze Niğde'den aynlmadan önce müzesini gör- mem gerektiğini biliyordum. Anadolu'daki yüz- lerce müzeden çok farklı olduğunu duymuş- tum ama böylesi bir mücevherle karşılaşmayı beklemiyordum. "Mücevher" diyorum, çünkü küçük ama eş- siz değerde... Farklılığı ve eşsizliği yalnız için- deki eserlerden kaynaklanmıyor. Neolitik Çağ'dan başlayan Tunç Çağı, Asur ticaret ko- lonileri, Geç Hitit, Frigya, Hellen, Roma, Bizans, Selçuk, Osmanlı dönemleriyle devam eden ve etnoğrafik bölümle sona eren bir müze. Krono- lojik sırayı izleyen salonlarda, büyük çoğunlu- ğu bölgedeki kazılardan gelmiş buluntular ser- gileniyor. özenle seçılmiş, en güzel örnekler. Az ve öz. İlk salonda M.ö. 5000 yılının Köşk Höyük ka- zılarından "Kalkolitik Ev"inin birebir kurgusu sergileniyor. Tüm aynntıtarıyla. Müthiş aydınla- tıcı... Şimdiye dek gördüğüm en güzel ana tan- nça heykelciklerinin kimilerini de burada bu sa- londa görüyorum. (Tahtta Oturan Ana Tanrıça heykeli muhteşem.) Tutkuyla bağlanmak Olağandışılık, müzedeki sergileme biçimin- den, buranın temizliğinden, ışıklandırılmasın- dan, açıklama panolarından, vitrinlerin etkilen- mesinden de kaynaklanıyor. Ama asıl önemlisi buraya aşkla, tutkuyla bağlanmış iki insanın, Müze Müdürü Arkeolog Erol Faydalı ile eser- lerin restorasyonundan sorumlu Arkeolog Res- toratör Fazıl Açıkgöz'ün gösterdikleri özen- den de kaynaklanıyor. Erol Faydalı 30 yıldır, Fazıl Açıkgöz 25 yıldır buradalar. Çocuklarının üzerine titrermiş gibiler. Bize müzeyi gezdirirken, seslerinde, parlayan gözlerinde her an görüyorum o bağlılığı ve tut- kuyu. Anadolu'nun irili ufaklı birçok ilinde nice mü- zeler gezdim, böylesini görmedim. Aşkla bağ- lılığın karşılığı olsa gerek... Niğde'de geçirdiğim sürede hep aklında Behçet Kemal Çağlar'ın bir dizesi dolanıp du- ruyordu: "... Ve birelma kokusu gelirnıha Niğ- de'den..." Elma kokusu değiise de aydınlık bir koku hiç terketmedi beni. Dedim ya, o gün Niğde'de güneşin batmadı- ğı gündü. e-posa: zeynepCo zeyneporal.com taks: 0212 257 16 50 Antalya'da yaz konseri • Kültür Senisi - Altın Portakal Vakfı 'nın katkılanyla Alman şef Matthias Wegele'in yönetimındeki Antalya Devlet Opera ve Balesi Orkestrası ve Orkestra Solistleri, bugün saat 20.30'da Antalya Kültür Merkezi'nde konser verecek. Veronica Kızılay (viyolonsel) ve Ozan Çelikel'in (trombon) solist olarak katılacaklan konserde orkestra, Çaykovski'nin 5. Senfonisi'nin yam sıra C.M. Weber, N. Paganini ve L. E. Larsson'dan seçkiler sunacak. Aynca, Antalya bevlet Opera ve Balesi, '10. Aspendos Opera ve Bale Festivali'ne 'La Traviata', 'Giselle', 'Carmina Burana', 'Cavalleria Rusticana' ve 'Palyaço' adlı 5 yapıtla katılacalc. BUGÜN • DEĞtRMENSANATEVt nde 19 OO'da Ayla Algan'ın 'Sevelim Sevilelira' adlı performansı. (0 212 245 70 06) • RUMELİ HtSARI'nda 21 OO'de Sadri Alışık Tiyatrosu nun 'Boeing Boeing' adlı . (0 212 29/ 51 %)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle