05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 HAZİRAN 2003 PAZAR DIZI Birbirimizin elinitutahmRuhsal hastalıUarda aşılması gereken en büyükengel, toplumsal önyargılardır. Oysa belki de hiçbirimiz sandığımız kadar 'normal değiliz. Buyüzden, tedaviden korkmamalı, yardım istemekten çelanilmemelidir Ruhsaglıgımız nedurumda? ErdalATABEK 5 B u yazı dizisini hazırlarken ba- na yön veren en önenJi düşün- ce bu oldu: "Birbirimizin eü- ni tutahm." En çok gereksinmemizin bu olduğunu görüyorum. Ruhsal so- runlar. ruhsal bozukJuklar, ruhsal has- talıklar hep birbirirrüzin elini rutarak çözülecektır. Eğer birbirimizden ka- çarsak. hepımız birden pek çok şeyi yitireceğiz. Mutlu olabilmemız, hepi- mizin mutlu olabilmesine bağlı. "Birbirimizin eümi tutahm" ilkesi- ni yaşama geçirebilmek de; • gerçeklerden kaçmadan görebil- mek, • ne yapacağını bilerek karar vere- bilmek, • verdiği karan uygulamak için ha- rekete geçebilmek. ile olabilecektir. Burada aşmamız gereken en büyük engel. toplumumuzda 'ruhsal sorun- lar' ile ilgili önyargılardır. Ailemiz olsun, okullanmız olsun, bireylenmiz olsun, bu bilım çağında bile 'ruhsal sorunlar'a genel sağlık sorunlanndan ayn bir gözle bakıyor, bir kusurluluk, bir farklılık, üstü örülmesi gereken, uzak kahnması gereken bir 'suçhı so- run' gıbi davTanıyor. Ailelerin tutumunu yakından bili- yorum. Birçocuğun çevTe tarafindan sorun olarak algılanan durumunu "Ço- cuğunuzda bir sorun var, bir doktor- la ya da psikologla görüşseniz" uyan- sını tepkiyle karşılayan, "Çocuğuma hasta mı demek istiyorsunuz''la ya- nıtlayan ya da "Çocuğumu burada siz bö>1eyapümz" diye suçlayan anneler babalar. çoğunlukla hem bilgi eksik- liğini hem de içlerindekı suçlanma korkusunu yansıtıyorlar. Anne baba- lar da "Siz şöyledavranduıız da ondan böyleokhı" gibi bir suçlama ile kanş- laşmaktan korkuyorlar. Böylece, pek çok sorun gözler önünde olduğu hal- de görmezden gelinmektedir. İlaç kullanımından korkulmamalı Çocukluk döneminin önemli 'run- sal sorunlan' olan 'hiperaktivite ve dikkat bozııkluğu' gibi, 'yaygın geüş- me gerîlikieri' gibi konularda düzel- tilecek pek çok şey vardır. Bu konu- larda tıp biliminin. psikoloji biliminin aile ile işbirliği yaparak ortak çalışma- lan ile sorunun iyileştirilmesinde pek çok şey yapılabılir. Yeterki ailerimiz 'durumııkabulet- mekten çekinmesin' \e 'nereden na- sıl destek alabüeceklerini' bilsınler. Gençlik döneminde ortaya çıkan 'da\ranun bozukhıklarT ya da 'dep- resyonlar'. çeşıtlı yanlışlara yol aç- ma'dan fark edilebilsin ve çözümleri bulunsun. Çünkü, bütün sorunlann çözümü vardır, geçikmeden aranacak bir destek, aileler acılara boğulmadan bulunabilir. Depresyonlar, panik bozukluklan, anksiyeteler, kişilik bozukluklan, şi- zofreni tipleri, paranoyalar 'düzele- cekruhsalsonıntardır'. Hiç unutulma- malıdır kı: • Ruhsal bozukluklar ve hastalık- lar da bedensel hastalıklar gibi insan- lann uğrayabileceği hastalıklardır. • Bu hastalıklann ilaçlar ile ve psi- koterapi ile, kimi zaman ikisi birlik- te teda\ ıleri etkin biçimde yapılmak- tıdır. Bu teda\ide sağlık bilimleri el ele çalışmakiadır. Tıp doktorlan, psiko- loglar, sosyal hızmet uzmanlan, hem- şireler birlikte ekip hizmeti verirler. • Aileler, hıç çekinmeden, kork- madan, suçluluk duymadan yardım istemeyi bilmelidirler. En önemli ko- nu. "Çocuğumuz ya da ailemiz için ne derler?" kaygısını aşabilmektir. An- cak düşünmeliyız kı sakladığımız, gizlediğimız her konu ilerler ve başı- rruza hiç tahmin etmediğimiz acılara varan sonuçlar çıkanr. İntihar olayla- nnın önemli bir bölümünde saklanmış. gizlenmiş, bu nedenle de tedavi edil- memiş ruhsal bozukluklar vardır. An- lam \ erilemeyen kazalar, beklenme- yen suçlar hep altlannda bunlara yol açan ruhsal sorunlann aranması ge- reken acı olaylardır. Alkol ve uyuşru- rucu kullanımı giderek artan sorunlar- dır ve ruh sağlığı biliminin desteğiy- le düzelebilir. • Ruhsal bozukluklann tedavisin- de ilaç kullanımından korkulmamalı- dır. Bu konuda toplumda yanlış önyar- gılar gelişmektedir. llaçlann hastayı daha kötü yaptığı, yan etkilerinin ol- duğu \ e bunlann kalıcı olduğu biçi- mindeki önyargılar etkili olmakta, 'Televole' kültürü ve ruh sağlığı Doç. Dr. Kemal Sayar, Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi. Trabzon'da 6-7 Eylül 1999 tarihlerinde yapılan "Uhıslararası Kültürel Psikhatri Sempozyumu" çalışmalannı kitaplaştırmış: Kültür ve Ruh Sağlığı, Metis, 2003. Kemal Sayar, bu toplantıyı yayımlamakla çok iyi yapmış, ben de ldtabı yakında aldım. Dr. Sayar, kültürel psikiyatriyi şöyle anlatıyor: "Knltnrel psildyatrinin temel önermesu içinde yaşadığmuz ve yeme içme ahşanhklanmızdan çocuk yetiştirme pratikierimize kadar hayatınuzın her cephesine nüfuz eden kültüriin, ruhsal rahatsızhklaruı ohışaımında, biçimlenmesinde ve dışavurunıunda etkili olacağıdır." Bu görüş açısı çok önemlidir ve uzun bir süredir bizim psikiyatristlerimiz tarafindan dile getirilmektedir. Kültürel psikiyatri, sosyal psikiyatri, antropo-psikiyatri yeni terimler olarak ilgi çekmektedir. Saym Prof. Dr. Cengiz Güleç bu alanda çahşmalanyla tanınmış değerli bir meslektaşımızdır. Kendisi aynı zamanda antropoloji ve felsefe eğitimi almıştır. Dr. Kemal Sayar'ın, bu kitapta yer alan yazısından bir bölüm alıyorum: Türldye popüler kültüriin bütün hoyratliğryla her şeyi silip süpürdüğü, \ toplumsal hayatı bütünüyle egemeniği alüna aldığı bir dönemden geçiyor. Televole kültürü insanlan ahmak otomatlara dönüştürüyor, magazin hayadar her gece TV ekranlanndan e\1erimize boca edihyor. TV ekranlan acıyı da magazinleştirrvor ve infotainment (eğlenceük haber) tarzı habeıierle başkalanmn acılarryla bizi avutuyor. TV aygıö, ekonomik ve siyasi sıkmtılarla bunalan ruhlanmızı popüler kültüriin afyonuyla teskin etmeye çahşıyor. Teşhir kültürü bütün ülkede bir epidemi (salgın hastahk) halinde kol geoyor. Gösterecek güzel organlan olmayanlar da acılanıu, yoksuUuklannı, çaresizliklerini teşhir ederek şöhret oluyor... Türldye toplumunun en önemli statü göstergesinin para haline geldiğini, insanlann sahip olduklan paraya göre önem sırasına dizildiklerini her gün yakınma halinde işitiyoruz.» Eğitinıin \etersbdiği ve kültür hayatının güdüidüğü de bu tabioya eklendiğinde. günümüz Türkiyesi'nin boş benlikler ürettiği rahatlıkla iddia edilebiür. Empati yoksunluğu benmerkezli söylemin ön plana çıkmasıyla kendini göstemor... Bir psikiyatnn ofısine, daha güzel giysikr giymek, daha rahat yaşamak için ; ailesinden gizlice para karşıhğı seks yapan bir / I / genç kız geöyor. Yaşadığı hayattan kuıtulmak j ( için psikiv atrdan yardım istiyor. Bir psikoloğun ^ ofısine gelen bir başka genç kız, îld erkek arkadaşı olduğunu, birisinin arabasımn çok güzel olduğunu, diğerininse para harcamayı çok sevdiğini, kendisinin iki erkek arasında seçim yapamadığun söylüyor ve psikologdan bu seçimi için yardım istiyor." Bu konuşmayı e.e. cummings ten bir dizeyle bitirelim: Güzel bir yanıttır her zaman daha güzel bir soru soran. Deliler, kaçıklary tahtası Psikiyatri tarihine yön verdiler Doç. Dr ABBabaoğtu,"Psikiyatri Tarihi'' adlı bir kitap yazdı (Okuyan Us Yayınlan. 2002). Psildyatrinin tarihi, aslında ınsanlığın da tarihidir. Ruh hastalıklannın çeşitli çağlarda toplumlarda nasıl tanındığı, nasıl nitelendirildiği önemli bilgiler. Insanın içine şeytan girdiğini varsayarak bu şeytanı çıkarmak için yapılan eziyetler, zincirlere vurulan ruh hastalan bilinmesi gerek insanlık evrelen. Sonra, tarihe yön veren büyük ustalar, büyük dönüşüm yaratıcılan. Psikanalizin babası Sigmund Freud. O zamana kadar dikkat edilmemiş, fark edilmemiş bulgulan ortaya koyarken, yorumlannı anlatırken gördüğü anlayışsızlık. . Çocuk cinselliğini ortaya koyarken uğradığı saldınlar. Kendi meslektaşlan tarafindan reddedilişi. Bıkmadan, yorulmadan ortaya koyduğu kuramlan geliştirmesi. Ali Babaoğlu'nun deyişiyle, 20 yüzyılı yaratan üç kişi. Freud, Marx ve Darwin. Psikanahz, bilinçle büinçdışının yaşam boyu süren serüvenini ortaya koyarken nevrozlann oluşumuna da o güne kadar düşünülmemiş açıklamalar geririyordu. Cinselliğin insan doğduğu anda başlayan etkilerini, cinsel içgüdülerin baskı altına alınmasının yarattığı bunalımlara ilişldn açıklamalan, devrim niteliğinde buluşlardı. Dünya artık insana yeni bir gözle bakmayı öğrenıyordu. Bu bakış, bilimler kadar sanatlan da etkıleyecekti. R otterdamlı Erasmus, 'Detinğe Övgü' diye bir kitap yazmış, bu kitabından da çok övgüler almıştır. 'DefiHk', o çağlarda da günümüzde de 'toplumun baslocı kuraOanna karşı başkaldın'yı simgeleyen olumlu bir nitelemedir. Toplumlar, bir yandan çıkarlara dayalı sinsi bir ikiyüzlülüğü sürdürmekte, bir yandan da ahlakçı katıhğı elden bırakmaz göriinmektedir. Her yerde, kurallar var olan düzenin sünnesini pekiştirirken, ahlak yargılan da buna karşı çıkanlan sindirme işlevini görmektedir. Işte bu durumlarda 'gerçekleri görecek kadar akılh, sindirmeye karşı çıkacak kadar cesur' insanlann sığınağı 'deKBk' olmuştur. Adını 'dettye çıkarnuş 1 kişiler, gerçekleri rahatça söylemiş, en sert eleştirilerini çekinmeden yapmışlardır. Dinleyenler. bir yandan gülmekte, bir yandan da içlerini kahkahalanyla boşaltmaktadırlar. Bu durumlann 'deüleri'. öncü görevlenni bu maske altında rahatça yapabilmişlerdir. Ortaçağda 'Deffler TTyatrosu' da bu amaçla kurulmuştur. Bu tiyatroda oynayan sanatçılar 'delitiklerini baştan açıkladıklan' için hiç çekinmeden yerleşik kurumlarla alay edebilmişler, onlan yerden yere vurmuşlardır. Ancak "deli olduklan için" cıddıye alınmaktan, ceza görmekten kurrulmuşlardır. "Hepimizin biraz deti" ohnaya gereksinimimiz var" derken günümüzde de bunu söylemek istiyorum. "Kaçıkhk" da genelde toplumca hoş görülmeyen da\Tanışlan yapanlara verilen bir niteliktır. "Kaçıklar", toplumda cesaret edilmeyen şeyleri yaparak "farkh" olduklannı gösterirler, aslında eesaret ettıkleri şeyler nedeniyle beğeni de toplarlar ama insanlar onlann yaptığını yapmak yerine onlara "kaçık" diyerek belki de kendilerini rahatlatırlar. Beklenmeyen cesaretler, kolayca verilemeyecek kararlar, umulmadık girişimler hep böyle "deKök" ile, "kaçıknk" ile "tahtası noksanhk" ile nitelenebilir. Bunlar aslında pek çok insanın yapmak isteyip de yapamadığı şeyleri simgeler. hastalar ilaç kullanımında çekingen davranmaktadır. Bu konuda, Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Demeği, bir açık- lama yapmış, ilaç kullanımınnı bili- min güvenilirliği içinde olduğunu açıklamıştır. Bilinçlenmenln öneml • En önemli konulardan birisi de ruh- sal hastalıklarda hasta ile işbirliği ya- pabilmektir. Hastannı işbirliği teda\i- yi çok kolaylaştınr, tersine hastanın iş- birliği yapmaması tedaviyi engeller. Burada toplumun bilinçlenmesi büyük bir önem taşır. Hepimiz yaşamnnızın içinde be- densel hastalıklar gibi ruhsal hastalık- lara da uğrayabiliriz. Depresyona gi- rebilir. kaygı bozukluklan yaşayabi- linz. BeUd de hiçbirimiz sandığımız kadar 'normal değiliz'. Onun için ken- dimize de. vakınlarımıza da bakışımız 'sevgimizi, ilgimizi. yardım etme iste- ğinıizi,yardım alma cesaretini' göster- melidir. Bütün çabalar insan içindir. Bütün çabalar, insanlann daha sağlıklı, da- ha verimli, daha iletişimli, daha mut- lu olması içindir. Ruhsal sorunlar da bizim iletişimi- mizi, işbirliğimizi, yaşama sevinci- mizi, verimliliğimizi, mutlu olmamı- zı engeller. Neden bu engelleri orta- dan kaldırmayalım? • Korkmayalım, korkutmayalım. çekinmeyelim, utanmayalun, suçluluk duymayalım. Belki de hepimizin 'biraz da deli' olmaya gereksinimimiz vardır. Toplum adına teşekkür edlyorum... insanlann ruh sağlıklan için çalışan herkese, tıp doktorlanna, ocak hekim- liği yapan pratisyen hekimlere. uz- man hekimlere, psikologlara, hemşi- relere, sosyal hizmet uzmanlanna, pe- dagoglara, öğretmenlere toplum adı- na teşekkür ediyorum. Bu kongrele- ri düzenleyen bilim insanlanna, yeni bilgiler yaratmak için, bunlan ilet- mek, birbirine aktarmak için çaba gös- teren bilim emekçilerine toplum adı- na teşekkür ediyorum. İnsana yardım etmek, insan olma- nın en doğru yolu değil mi? Bir kişiye, tek bir kişiye yardım edebilmek bütün insanlığa yardım et- mek değl mi? Aslında kendimize >ardım etmenin en doğru yolu da bu değil mi? Belki de topluma ıletmemiz gereken en önemli mesaj budur. BITTI PAZAR ORHAN BURSALI Dengesiz Diyanet'ten Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Aydın, müthiş bir keşifte bulundu ve "laikliği ko- rumak" için "imamlarordusu" gerektiğine karar verdi. Sayın Aydın, Prof. Dr., yani akademisyen. Akademisyen Aydın, bir baktı ki 76 bin cami var. Ama 15 bininde imam yok. Hiçbirimizin akıl ede- mediği bir sonuç çıkardı ve bu "eğri durumu" düzeltme kararı aldı. Ama dikkat, "Eyvah, laik rejim elden gidiyor" düşüncesiyle! Bu önemli bir buluştur. Gerçi bizler bunu henüz anlayamamış olabilıriz, bu nedenle Aydın, sanki °pa- radoks" gibi görünen bu "olgu"yu (hadi varsayım diyelim) bilimsel düzeyde de ortaya çıkartması için bir öğrencisine tez konusu olarak vermelidir. • • • Teolog'a "Bilim insanı" denir mi? Yoksa "Din profesörü" mü demek doğrusudur? Bilim insanı daha çok dünyevi, doğaya ait, nes- nel olaylar üzerine bilim yöntemiyle eğilir. Din profesörü ise ınsanlığın uhrevi sorunlan üze- rine uzmanlaşır. Din profesörleri çeşit çeşit. Kimi- si.dinseldogmalaratamuyulmasıkonusundadin tarihini ve kitaplan kullanır. Kimisi, biraz daha "sos- yolojik" kalır, yani toplumların gelişim ve değişim süreçleriyle birlikte dini ele alır, din sosyoloğudur. Kimisi, bilimsel verilerle ortaya çıkan ve dinsel ki- taplardaki öykülerle çatışan bilgileri, evrene ve do- ğaya yeni bakışları, dinsel inançlarla bağdaştırma yolunu seçer, "yaşayan din" peşinde koşar... Ama, ben, toplum ve din sosyolojisiyle ilişki kur- mayan, bu yaşamı ve gelişmeyi dikkate almayan teoloji profesörlenne bılım insanı demekten yana değilim. Sayın Aydın'ın çalışmalarını incelemedim, bu nedenle akademik olarak nerede durur bilmiyorum. Ama bir "hesap adamı" olduğunu söyleyebili- rim. Cami - imam sayısı ilişkisini kurduğuna göre aritmetik biliyor. 16 bin imam kadrosunu laik reji- mi korumak için istediğini öne sürdüğüne göre de, yeni fikirierin filizlendiği bir beyni olduğu da söy- lenebilir! Herne kadar, ileri sürdüğü gerekçe, hiçbir bilim- sel veriye dayanmasa da durumu halk nezdinde "Profesörden iyi mi bileceksin" inanışına uygun düşer. Ülkemizin önemli bir kesim profesörünün konumuna uyar ve mazur görülür yani vardır! Prof. Dr. Aydın'ın, cami ve imam sayısındaki ar- tışlann ülkemizin gereksınımleriyle ne kadar uyuş- tuğu konusunu dikkate almamış olmasını da yine bir "Doğu ülkesi profesörü" olarak mazur gör- mekten başka çaremiz mi var? • • • TürkerAlkan, Radikal'deki yazısında bir hesap yapmış. "Camiye gitmeyen kadınlan, çocuklan, yaş- lılan, hastalan, inancı zay/fo/an/an"çıkarttıktan son- ra 100 kişiye bir cami düştüğünü hesaplamış. özetle, cami üretiminin ihtiyacın çok ötesinde sey- rettiğinı belirtmiş. "Ne plan ne program var"diye şikâyet ediyor! Bakan Aydın, hesabın bu yönüyle ilgilenmiyorta- bii. Belki, ne kadar çok cami, imam, din vb, o ka- dar çok bize iş düşer diye, dünyevi bir "mesleki şovenizm" ıçindedir, kimbilir! Ama ben Alkan'ın da bir hesap hatasına dikkat çekmek isterim. Şimdi bir halt edeceğim ve Alevilerden özürdi- leyerek soracağım: Aleviler Müslüman mı değil mi? Sünniler, yani Bakan Aydın ve din egemenleri, camiye gitmediklen için Alevileri Müslüman hesa- bına saymıyor. Cem evlerini, dinsel hizmetin veril- diği yerler olarak görmediklerini açıkladıklanna gö- re, Alevilen "gerçek Müslüman görmüyorlar". Ama Sünni yönetim, öte yandan mangalda kül bırakmayarak, ülkenin yüzde 99'unun Müslüman olduğunu da söylüyor. Mryase'ye sordum, ne kadar Alevi var, diye. Ra- kamlar muhtelif, en azını aldım: yüzde 25. Yüzde 5 de diğer inanışları ve dinsizleri katarsak, Sünni- lere göre aslında doğru rakam, bu ülkenin yüzde 70'inin Müslüman olduğu olgusu ortaya çıkar. Camiye düşen ortalama cemaat sayısını da bu olguya göre revize etmek gerekir. Bu yazıda söylemek ıstediğim kendimce önem- li bazı siyasi sonuçlar vardı, ama onlar Salı yazısı- na sarktı. Bitirırken, bir soru daha sorabilir miyim (Ba- tı'da ortaya çıkan dinsiz papazdan esinlenerek): Te- oloji profesörlüğü için, dini bütün olmak zorunlu- luğu var mı? Ülkemizde bir tanntanımaz da din pro- fesörü olabilir mi? Ve: Din profesöriüğünü en iyi han- gisi yapardı acaba? obursali a cumhuriyet.com.tr. HABERİN TEK ADRESi VİETNAMDAN BİLE HIZLIGEÜŞİYOR IRAKTAGERİLLASAVAŞI • GU.-POWELLARASir»AKİ GIZLIMUTABAKATIAÇKUYORUZ • IŞÇiDEN SONRA KAMU ÇALIŞANI DA HAREKETEGEÇTI • SIVAS KATLİAMININ10 YILI VE FAZL SAY1N K/ETIN ALTIOK ORATOflYOSU1 •VURALSAVAŞ ABO-MN ÜLKEMZ ÛZERİNDEKI PLANLARINAKIM DUfl DlYECEK? Aydınlık HER PAZAR BAYıLERDEL_
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle