Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 HAZİRAN 2003 PAZAR
10 P A Z A R YAZILARI dishab<şcumhuriyet.com.tr
Almanya Yahudileriparçalanıyor
Stuttgart Yahudi Cemaati'nin ileri
gelenlerinden Meinhard Tenne, kısa süre
önce 80. doğum gününü kutladı. Hahambaşının
yanında uzun yıllar onun da sözü geçti. Doğum
günü davetine kalburüstü insanlar geldi.
Hediyeler getirdiler, övgii dolu konuşmalar
yaptılar. "Bay Tenne'nin Alman-Yahudi ortak
yaşamına katJalan saymakla bitmez" dedi
konuşmacılar. Onu, 1980'li yıllarda tanımıştım.
Atılgan, bazen biraz fazla, tuttuğunu koparan,
dedığini yaptıran, kolay ödün vermeyen biriydi.
Fakat son yıllarda suskunlaşmış, cemaat
yönetiminden de aynlmıştı. Oğlu Jack, "Babam
küstü. Cemaat çok kanşü. insanunız değişti"
demışti. Almanya yıllardır Rusya'dan AJman
asıllı göçmenler alıyor. Şu anda sayıJan 1
milyonu geçmiş. 1990'dan bu yana, dağılan
Sovyetler Birliği'nin çeşitli curnhuriyetlerinden
yaşayan Yahudi azınlığa da kapılannı açtı.
Özellikle Rusya ve Ukrayna'dan on yıl içinde
gelen 80 bin Yahudi çeşitli bölgelere dağıtıldı.
Almanya, dünyada Yahudi nüfusu en çok ve en
çabuk artan ülke! Bundan elli yıl önce Yahudi
asıllı 15 bin Alman yaşıyordu. Bu insanlar
AJmanya'ya niçin getiriliyor? "İnsanca bir
davramş" diyor Stuttgart Yahudi Cemaati
yetkilisi. "Oralarda huzur içinde bir vaşamlan
yok. Nesillerinin devamı tehlikede." Ancak çoğu
Alman asıl gelme nedenlerinin ekonomık
çıkarlar olduğu inancında. Eyaletler pek zengin
olmayan bütçelerinden her yıl 100 milyondan
fazlasını bu "insanca davranışa" ayırmakta.
Almanya'ya ayak bastıklannın daha ertesı günü
Yahudi göçmenlenn eline Alman pasaportu
tutuşturuluyor. Rus pasaportunu da gen
vermedikleri için çifte vatandaş olarak yaşamaya
devam ediyorlar. Alman asıllı Rus göçmenlere
tanınan haklann tümünden Rusya Yahudileri de
STUTTCART
AHMET
ARPAD
yararlamyor. 60 yıl
öncesinin suçundan
kendini bir fürlii
kurtaramayan
Almanya'ya gelmek
isteyen on binlerce
Yahudi Rusya'da sıra
—^^—^^—^— bekliyor. Yahudilerin
Almanya'ya gelmesi hiç zor değil. Yahudi
olduğunu kanıtlayan her Rus'a Almanya kapılan
açık. Berlin Yahudi Cemaati'nden Julius
Schoeps'ün birkaç yıl önceki, "Almanya'ya göç
etmiş Rus Yahudilerinden yüzde 4O'ı Yahudi
değU" açıklaması ilgi uyandırdı. Moskova'da bu
ışın de karaborsası varmış. "2-3 bin dolar
basüran, Yahudi olduğunu kanıtiayabiliyor!"
Alman polisı de, Rus mafyasının ülkeye böylece
'yasal yoldan' adam soktuğuna inanıyor. Cebinde
çifte pasaportla Almanya"da kolayca
yaşayabılen, şırket kuran, Batı ıle Doğu arasında
istediği işi çeviren 'YahudiasüTı' Rus mafyası..
Çok az veya hiç Almanca bilmeyen Alman ve
Yahudi asıllı Ruslar, topluma uyum
sağlayamıyor. Gençler iyi bir eğitim alamazken
yaşlılar kendi aralarında yaşamayı yeğliyor.
Teknisyen, bilim adamı ve müzısyen olanlar bile
işsiz ordusu 5 mılyona dayanmış ülkede iş
bulmakta zorlanıyor. Beklenti ile buluntu
arasında uçurum, bir düşün peşınde Rusya'nın
derinliklerinden Almanya'ya göç etmiş çoğu
insanı krizlere sürüklüyor. Yıllar geçmesine
karşın Almanca öğrenemeyenler çoğunlukta.
Topluma uyum sağlamakta zorluk çekıyorlar,
cemaat içinde de giderek artan sürtüşmelere
neden oluyorlar. Savaş sonrasında yine önemli
mevkilere gelmeye başlayan Alman Yahudileri,
Rusya'dan gelenlenn çoğunluk kazanmasıyla
güçlerini yıtirmeye başladı. Bunun paralelinde
yabancı düşmanhğı ve antisemitizm arttı. Bu bir
rastlantı mı? Son yıllarda 'kiıni kötü niyeüüer'
Rusya'dan Yahudi alınmasının 'büinçlT
olduğunu iddia etmekte. Almanya
Yahudi Cemaari'ni parçalayan bu 'girişiın'in
arkasında da, savaştan sonra yeniden kurulan
ülkede 'köşebaşlannı' rutmuş, ortalıkta hiç
görünmeyen, fakat ipleri elinde tutan Hitier
kalıtı eski Nazilerle, onlann çocuklan neo-
Naziler varrmş. Bir de şımdi, ortada 'fol yok
yumurta yok' Almanya Yahudi Merkez Konseyi
2. Başkanı Michd Friedmann'ın uyuşturucu
kullandığının, kiralık kadınlarla içli dışh
olduğunun ortaya çıkanlmasına ne demeli?
Almanya Yahudi Cemaati'nin eski başkanı
Bubitz de son yıllarında Tenne gibı umutsuzdu.
Ölümünden az önce, "Şimdi geriye baküğunda,
yıllar boyu çabaiarunın boşa olduğunu
kavmonun" demişti.
Avrupa,
Belçıka ve
Türkiye
manzaralan
Belçika'ya göçün 40. yılı etkınlıkleri
kapsamında düzenlenen Türk Film
Günlen'nde Türk sinemasının nitelıkli
örnekleri, neredeyse boş salonlara
gösterilırken 21 Haziran'da Belçika Türk
Kültür Sanat Vakfı'nın düzenlediği, "O
Şündi Asker" filrru galasını 2200 kışının tıka
basa doldurması, ilk bakışta insanı kültür
sanat adına umutlandınyor. Hatta iki seans
olarak planlanan gala, yoğun ilgi üzerine 3
seans yapıldı. Pekı işın sırn neydi de, 2200
kişı sınemayı doldurmuşfu. Türkler, TV
dizilennden aşina olduklan Ozcan Deniz ve
Yavuz Bingöl'ün de galaya geleceğinı
düşündüklen ıçin Brüksel'e akm etmişlerdi.
Bu ıkı sanatçı dışında diğer oyuncular ve
yönetmenın gelmesi bazı fanatıkleri
kesmemış. Deniz ve Bingöl'ün gelmediğıni
gören "o gün için özel giyinip nıakyaj yapan
gençlerimiz" hayal kırıklığına uğramış. Hatta
biletlen fırlatıp gıdenler ya da filmde Özcan
Deniz görününce alkışlayanlar
azımsanamayacak sayıdaymış. Tam bir
komedıymiş her şey. Aynntılan "Brüksel
Geyikkri" başhğıyla kaleme almak fena
olmazdı. Hatta Belçika'ya konser vermek
ıçın gelen Nez'ın sahneye çıkmayı reddedip
ertesi gün otelden mafyanın gözerimını nasıl
yanp apar topar Türkiye'ye döndüğünü
yazarak Televole kadar ilgi çekecek bir pazar
yazısı çıkabüirdı ortaya. Ama ben,
yüreğimdeki kıpırdanmalann yoğunlaşmamı
sıfıra indirdiği, bu yazıyı kaleme aldığım
gecenın bir vaktinde, (karanlık gecelenme
dolunay gibi doğan "gerçekte var ohıp
olınadıguu" araştırmaya koyulduğum
"gizemli, zarif ve olguıT bir imgeyle
bılınçaltımı işgal eden, yaklaştığımı sandıkça
aslında daha da uzaklaşan ve bir türlü
bulamadığım ama belki de hep benımle
birlikte ya da bende
BRUKSEL
:e ERDİJNÇ
UTKU
yaşayan o nu, yanı
zaten hiç olmayan
kadını anlatmayı da
bir tarafa bırakıp),
sizlere Belçika ve
Belçikalılar
^~~^^~"^~^~^ hakkında bazı
istatistiksel bılgiler vererek "ikinci
memleketimden insan manzaralan"
sunacağım. Belçika'da manhuana deneyen
gençlerin sayısı son 4 yılda iki katına çıktı.
Ama bağımlılann sayısı aynı kaldı. Gençlerin
yüzde 25'i bir kere de olsa marihuana
denemiş. Reader's Digest'ın 19 Avrupa
ülkesinde gerçekleştirdiği ve katıhmcüara
"Yolda içinde 50 Euro bulunan bir cüzdan
bulsanız ne yaparsınız?" gibi 12 adet günlük
ikilem konusunda görüşlerinin sorulduğu
ankete göre sorulann yansında Belçikalılar
Avrupa ortalamasından daha kötüler.
Belçikalılann yüzde 40'ı işverenlerinden
zarf, kalem gibi şeyleri eve götürmeyi
(yürütmeyi) doğal karşılıyor. Erkeklerde bu
oran yüzde 50'ye çıkıyor. Bu konuda Avrupa
ortalaması yüzde 49. Slovakya yüzde 78 ile
başı çekiyor. Belçikalılann yüzde 22'si sarhoş
olarak direksıyona geçmeyi sorun olarak
görmüyor. Bu oran erkeklerde yüzde 28,
kadınlarda ise yüzde 16. Belçikalılann yüzde
52 sı eve daha erken ulaşabilmek için
gecelen boş yollarda yasal sınırdan 20 km.
daha fazla hız yapmayı normal karşılıyor. Bu
yüzde 65'lik A\Tupa ortalamasına göre düşük
bir oran. Belçikahlaruı yüzde 66'sı yasadışı
bilgisayar yazılımı kullanmayı kabul
edılebıhr olarak değerlendiriyor. Bu konuda
Avrupa ortalaması yüzde 64. Belçikalılann
sadece yüzde 47'si yolda içinde 50 Euro olan
bir cüzdan bulursa bunu polise götüreceğinı
söylüyor. "Vergi kaçırma Belçika'mn uhısal
sporudur" yaygın kanısının aksine
Belçikahlaruı sadece yüzde 24'ü vergi
beyannamesınde "hile yapmayT akhndan
geçiriyor. A\nıpa ortalaması ise yüzde 39'u
buluyor. Avusturyalılar maliyecıyi yanıltmak
için en azından bir kez denemede
bulunacaklanru söylüyor.
(erdincutku(ç yahoo.com) _
TelAviv'de
şenlik var
Tel Aviv'de dün yapılan
vıllık "Eşcinsel Önuru"
yürüyüşüne binlerce
kişi katddL Kadın
kılığma giren bu gencin
makyajını polis aracınm
aynasına bakarak
yapması ilginç bir
görünrü oluşturdu.
Rengârenk giysilere
bürünen binlerce İsrailli
kadın ve erkek eşcinseL
haklaruıı istedi ve
kendilerine
uygulanan aynmcılığı
protesto etti.
(Fotoğraf: AP)
Tann sahiden Brezilyalı!
Brezilyalılar kadar ülkesine
âşık bir millet görmedim.
Fakat bu aşk Amerikalılann
ABD'nın dünyada yaşanacak en
güzel, hatta tek ülke olduğu
inancından, cehaletinden
tamamen farkh. Bu kendini
beğenmışlık ya da ırkçılık değil,
"Biziııı ülkemiz sizinkinden çok
daha hi!" değil. Brezilyalılara
göre tabii ki diğer ülkelerin
güzellikleri var, ama temelde
onlar başka ülkeleri
düşünmüyor, Brezılya'yı başka
ülkelerle kıyaslamıyor. Onlann
ülkesi güzelim Brezilya, bu
kadar basit. Ülkelerine olan
düşkünlüğü en güzel ifade eden
şeylerden biri şu esprili atasözü:
"Deus Braziliero - Tann
Brezüyalı!** Bu atasözünden
insanlann Brezilya'yı ne kadar
sevdiklerini ve Brezilyalı
olmaktan gerçekten ne kadar
gurur duyduklannı görmek
mümkün. 2003 başında ısmi bu
atasözü olan bir film yapıldı.
Film kısa sürede beğeni topladı,
popüler oldu. Ben de gördüm,
çok sevdım. Konu şu: Insanlann
yaptığı saçmalık ve kötülüklen
izleyen ve bıkmış olan Tann
artık bir tatili hak ettığini
düşünür. Fakat tatile çıkabilmek
için işleriyle ilgılenecek bir aziz
bulması gerekiı. Bu kişiyi
Brezilya'da bulmaya karar verir;
ne de olsa Brezilya hem güzel
hem de dinıne bağlı insanlarla
dolu bir ülke. 60 yaşlannda, ak
saçlı, ak sakallı bir
erkek olarak
dünyaya gelen
Tann, "tur
rehberi" olarak
Taoca adlı bir
lastik tamircisi ve
bahkçıyı seçer.
Taoca onun
gerçekten Tann olduğuna, ancak
Tann bir grup balığı denizden
zıplatarak teknesine gelmesini
sağladığında inanır. Kumaz
Taoca bu buluşma sayesinde
maddı durumunu
düzeltebileceğini umar.
Tann'nın görevlendirmeyi
düşündüğu kişi Quüıca das
RIO DE JANEIRO
BARIŞ
GÜNERSEL
Mulas'tır; onu bulmak için yola
düşerler. Kısa süre sonra büyük
emellen olan, hayata âşık genç
bır kız, Mada onlara katılır.
Yollarda maceralar yaşarlar.
Paralan yoktur ve Tann gücünü
kullanmak istemiyordur, ama
tabii arada sırada duruma el
koyar, ıyilik eder. Brezilya'nın
kuzeydoğusunda olan Alagoas,
Pernambuco ve Tocanrins'den
geçerken Tann
yarattığı doğal
güzeüıklen görerek
mutlu olur,
kendiyle gunır
duyar. Aynı
zamanda
evlatlannın fakirlik,
sefalet içinde
çektiklenni görerek üzülür.
(Burada Brasılıa Teımosa adlı
gecekondu mahallesini ve orada
yaşayanlann halıni tüm
gerçekliğiyle görürüz.) Bu
araştırma sırasında Tann, Taoca
ile Mada hem tek başlanna hem
de birlikte çeşitli maceralar
yaşarlar. Yönetmenliğini Caca
Diegues'in yaptığı film Joo
l baldo Ribeiro'nın romanı
'Tann'ya İnanmayan Aziz'den
uyarlanmış. Bence Diegues
harika bir iş yapmış; yönetmen
Brezilya'nın tabu güzelliklennı
gözler önüne serdiğı gibı
fakirlığı dürüstçe gösteriyor.
Tann'yı ünlü Brezilyalı oyuncu
Antonio Fagundes canlandınyor.
Bır röportajda Diegues bu rol
için ilk aklına gelen kişinin
Fagundes olduğunu, ondan
başkasını filmdeki Tann olarak
hayal bile edemedığını behrttı.
Filmde Tann'nın karakten
"kusursuz" ve "insanüstû"
değil, babacan, ciddi, asil, yer
yer ukala, yer yer alaycı, ama
kusurlanna rağmen sevilip saygı
duyulacak biri. Birçok eleşriride
de "Tann'nın miDiyeti hakkında
künsenin şüphesi wk!" gibi
espnler yapıldı. Filmde Tann
bronz teni ve kuvvetli güneşten
korunmak için yanuıda taşıdığı
şemsiyesiyle gerçekten bir
Brezifyah!
bgunersdîa hotmaiLcom
Değişimin
eşiğindeki
başkent: Tahran
Hava sıcak ama Elburz
sıradağlan Hazar Gölü ile
kentin arasına bir perde gibı
çekildiği için nem yok.
Türkiye'de televizyonların
akşam haberlennde büyük
olasılıkla öğrencı
göstenlennden söz ettiği
saatlerde Millet Parkı'na
gıdıyoruz. Parkın içinde, Iranlı
şairlerin büstlerinin yer aldığı
merdrvenler ve yapay bir göl
var. Sadece aıleler ya da
erkekler gelmiyor buraya,
kadınlan da tek başına
görüyoruz. Kımisi banka
oturmuş göle vuran ışıklan ya
da gondollara binenleri
seyrediyor, kimisı yeşilliklerin
üzerinde akşam yemeğini
yıyıyor. Bazı çocuklar paten
ka>ıyor, bazılan voleybol
oynuyor. Direklere takılmış
megafonlardan hafif bır müzik
yayılıyor. Yanı
haber ajanslannın
o saate Iran ıle
ılgılı \erdiğı
"protesto
gösterikri" ve
"kanşıkhk"
haberlerinin
tersıne bu parkta
huzur var. Istanbul'da akşam
saati tek başına ya da bır kadın
arkadaşıyla parka gitmekten
çekınen birisı olarak buradakı
manzaranın beni şaşırnığını
söylemeliyim. Millet ve diğer
parklar, sabahlan yürüyüş ve
joggüıg yapan kadın ve
erkeklerie doluyor. Tahranlı
hanımlar çok şık ve bakımlı.
Usulen taktıklan başörtülerinın
altından bakrmlı saçlan fark
edılıyor. Sıyah renk hâkım ama
özellikle gençler artık farklı
renklerde, daha kısa ve dar
ceket-gömlek türü şeyler
giyiyorlar. Ancak, yetkililer
konfeksıyonculara geçen ay,
kısa ve dar mantolar ve şeffaf
başörtülen üretmeye son
vermeleri emnnı vermış. Böyle
bir durumda, kadınlann tepkisi
ne olur diye sorduğumda,
"Kadınlar evde kendileri
TAHRAN
GUL
ATTVL\CA
diker" yanıtını alıyorum.
Cumhurbaşkanı Muhammed
Hatemi'yle birlikte bazı
reformlar yapılsa da yasalara
göre tazminat konulannda
kadının değeri erkeğin yansı
kadar. Kadınlar yurtdışıııa
seyahat ermek ıçın babası ya da
kocasından yazılı ızm almak
zorunda. Bir kadın ancak
kocasının kendısıne şıddet
uyguladığını, uyuşturucu
bağımlısı, iktıdarsız olduğunu
ya da geçimiru
sağlayamadığını kanıtlarsa
boşanabilır. Ne var kı en
azından Avrupa Bırliğf nden
(AB) gelen basblar
doğrultusunda, kadınlara
yönelik "taşlanma" cezası
artık pek uygulanmıyor.
Bu arada, Tahran'daİd
sürücüler, "keUe koltukta"
gidiyor. Ana yoldan gelene
öncelık vermek,
kavşakta diğer
arabaya yol
vermek gibı bir
duruma
rastlamadım.
Arabalar her an
burunburuna
geliyor ve son
anda çarpışmadan manevra
yapılıyor. Istanbul trafığı bile
bu trafiğın yanında, "düzgün"
sayılır. Yani Tahran
sokaklannda arabayla yolculuk
etmek bir yabancı için
"adrenalini yükselten'' bır
etkınlık. Tahran "da yerli
arabanın dışında Peugeot ve
Kia'lan sıklıkla görüyorsunuz.
Her ikisi de Iran"da
üretiliyormuş. Benzın nispeten
daha ucuz olduğu ıçın
araç ve kadın sürücü sayısı
yüksek. Iran'da kitagçılan
gezerken Meviana. Ömer
Hayam. Haüacn Mansur ıle
ılgılı kıtaplara rastlayınca
kültürler arası benzerlikleri bir
kez daha görebıhyorsunuz. Bu
arada, mutlu bir haber:
Iranlılar, Yunanhların tersine
Türk kahvesıne Türk kahvesi
diyorlar.
Yüzyıllık bir bisiklet turu...yiOsaat sonra, 1 Temmuz'da,
T" Odünyanın en ünlü bisiklet
yanşması. "Tour de France - Fransa
Bisiklet Turu (FBT)" her ne kadar bu
sene 90. kez düzenlense de tam yüz
yaşına basacak. Aradaki fark, iki dünya
savaşında uğranılan sektelerden
kaynaklanıyor. Ne \'ar ki. 4 Fransız'dan
3'ü için yüz yıl sonra da var olacağına
inanılan bu tur. Fransız Komünist
Partisi'nin yan resmi yayın organı
l'Humanite gazetesinin Genel Yayın
Yönetmeni Jean-Marie LeManca göre
ülkenin ulusal birliğini (Bisiklet de
neymiş deyip geçmeyin. aynen
okuduğunuz gibi futboldan başka 'mılli
birlikçi' sporlar da mevcut, 'milli spor'
olmasalar bile...) sağlayan etkenlerden
biri. Şaka maka buralarda 2650 kulüpte
kayıth 110 bin civannda lisanslı bisiklet
sporcusu mevcut. Leblanc'ın
argümanına abartma payını koyup Velo
Magazine dergisi için yapılmış bir
araştırmanın birkaç başka sonucunu
aktaralım. Fransızlann >Tİzde 91 'i
nezdinde en iyı bilinen spor olayı FBT.
Onu, yüzde 90'la Roland-Garros Tenıs
Turauvası ve Paris-Dakar Rallisı. yüzde
85 "Je Formula 1 ve -sık^durun- ancak
yüzde 83'le futbol şampiyonalan
izliyor. Ama, "en sevdiğiniz,
ilgilendiğiniz'' deyince iş biraz değışse
de yüzde 42 ile yine bisiklet başta.
yüzde 41 ile futbol hemen arkada. Bu
olgunun ardında kuşkusuz bir "tarih"
yatıyor... Sporgazetesi l'Equıpe'in
atası, l'Auto-Velo dergisinin sahibi
Henri Desgrange. sezgısıne güvendiği
genç spor yazarlanndan Geo
Lefevre'i 20 Kasım 1902'de
Paris'in şimdilerde yok olmuş
ünlü restoranlanndan Zimmer'de
yemeğe davet ediyor Aslında
patronun amacı 25 yaşındaki
parlak Geo'yu konuşturup
başrakıbı Velo dergisıne "nasıl ™"
fark atanm"a olası cevaplar aramak.
Bedava güzel bir yemekten başka
kaygısı olmayan Geo da sohbette o
sıralar düzenlenen "Arabayia Fransa
Turu"ndan esinlenerek çok etaplı
"Bisiklede Fransa Turu* dıyor. Kısa
sürede ikna olan Desgrange, dergisinin
19 Ocak tarihli sayısının kapağrndan
"Dünyanın En Büyük Bisiklet
Yanşması, Fransa Turu'nun
kuruktuğunu" duyıınıyor. 2. kez
düzenlenebıleceğıne kendileri bile pek
inanmayan ilk girişimciler bilseler ki
FBT günün binnde, olimpiyat o>-unlan
ve dünya futbol şampiyonasından sonra
dünyanın üçüncü büyük spor
organizasyonu olacak, herhalde tezgâhı
baştan farklı tutarlardı. FBT ilk yılında
son ana kadar yeterince katılımcı
bulamıyor. Halbuki 1870'lerden beri
toplumda genişleyen dalgalar halinde
özgürleşmenin.
PARIS
UĞUR
HÜKÜM
modernleşmenin
simgesı
derecesinde bir
"bisiklet sevdasT
yayılmaktadır.
Örneğin üyelerinin
maden
işçilerinden oluşan, 1899'da Lens'te
kurulmuş "Emekçi PedaT kulübü. tam
bır sosyal merkez görevini üstlenmiş.
Sıftahcılardan adını yazdıran 78
yanşçının 60'ının başlayıp 21 'inin
tamamlayabildiği 1. FBT son
günlerinde ülkede olağanüstü bir
heyecan yaratıyor. Tekerleklerin sadece
6 gün döndüğü 19 gün süren 2428
km'lık tur, neredeyse 50'lı yıllara kadar
AlbertLondres'ın deyimryle "Çile
Turu" diye anılıyor. Londres bu deyimi
turu başından sonuna takip ettiği
1924'te kullanıyor. Düşünebiliyor
musunuz o günün yanşçılannı?
"Sporcu füan değil, yol forsalan onlar,**
diyor Londres. İki misli ağırlıkta ve
yaklaşık yan hızdaki (1900'lerde
ortalama ağırlık 16 kg, en yüksek hız
saatte 25 km, 2000'lerde 8"kg ve 39.9
km) bisıkletleriyle günde ortalama 400
km. pedal tepmek zorundalar. Refakatçi
motor. otomobil, ambulans, vs yok; yol
güvenlıği yok. Lastikleri patladi mı
veya herhangi bir sorunda ne lojistik, ne
tıbbi destek var. Bir sonraki etaba gün
içinde varabilmek için startlar gece
yansı veriliyor. Yanşmacılar karanlıkta
gazyağlı farlarla gitmek zorundalar.
Gece gündüz yollara dökülen 10 milyon
tezahüratçı, bisikletçilerin en ciddi
enerji ve moral kaynağı. Başta tek tek
katılınan yanşlar küçük ekıplere. sonra
milli takımlara dönüşürken 60'lardan
itibaren profesyonel ekipler ve ticari
yaklaşım egemen olmaya başlıyor.
Reklam sektörü ve ardındaki "kâr"
ahtapotu dünyanın bu en büyük bedava
spor göstensının ümüğüne çökmeye
başlıyor. Hem spor hem tıcaret kardeş
kardeş bir arada yürüyor görünse de
yokuzluklar özellikle dopaj skandallan
turu 90Tı yıllann sonunda epeyce
sarstı... Spor şimdilik direniyor. 7
Temmuz'da, bir asır önce olduğu gibi
küçücük bir belediyeden. La Ferte-sous-
Jouarre'dan verilecek startla 8 değişik
ülkeden 22 profesyonel ekip ve 198
yanşçı ve 4500 refakatçi, 22 gün
sürecek ve 20. final etabı her zaman
olduğu gibi Pans'in Champs-Elysees
Caddesi'nde sonuçlanacak yeni bir
maratona girişecekler. 1.62 m'lik
boyuna rağmen 1. FBT'yi kazanan
"bacacı" \Iaurice Garin'le başlayan
popüler heyecanı bakalım kanseri yenen
dev Amerikalı Lance Annstrong 5. kez
kazanıp sürdürebılecek ve efsanevi Beş
Yıldızlılar sınıflamasına katüabilecek
mi? Arsen Lüpen'in yaratıcısı Maurice
LeUanc, 29 Haziran 1903 sayılı l'Auto-
Velo'dakı yazısını bisiklet sporu ve
tunın örgütlenmesıne ilişkin şu sözlerle
bitiriyor. "Tur, hantallık içinde
u> ukla>an bir nalkı dürtecek, enerji,
istek v^recek. Bisiklet umut gibi güçlü,
bizi geçmişten kopanp. günümüzde
yaşamavı ve \annlara yürümeyi
öğretecek.**
ugur.hukumaparis.com