04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 HAZİRAN 2003 CUMARTESİ SAGLIK Sağlık ocaklannın serbest pazar ekonomisine kurban edildiğini belirten uzmanlar uyanyor: Türkiye'ninsağhğıkorunmuyorSAADETUSLU Türkiye'de t>ebek ölüm hızı hâlâ binde 44'lerde, aşılama oranı ise yüzde 50'lere kadar iniyor. 2000 bebek içinde bebek başınataİdp oranı ortalaması 3.24, gebe başına izlem ortalaması ise 1.68 olarak belirlendı. Oysa bir bebeğin yaşamuun ilk yılında en ar 8 kez izlenmesi, gebenin ise 6 kez sağlık lcontrolünden geçirilmesi gerekiyor. Tüm bu sorunlardan koruyucu sağlık hizmetlerini veren birinci basamak sağlık hizmetlennin geliştirilmesi ile kurtulmakmümkün. DokuzEylül Üniversitesi Tıp Fakültesı Halk Sağhğı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gazanfer Aksakoğlıı ve Doç. Dr. Ata Soyer, birinci basamak sağlık hizmetlerinin hemen her ülkede sağlık sorunlannın çözümünde temel adım olduğunu vurguladılar. Aksakoğlu, 58. Hükümet programının açıkça halkın sağlıksızlığıru paraya ve kâra dönüştürme ilkelerine dayalı olduğunu savunarak "59. Hükümet programında aynnolar gözden gizlenmeye çalışılnuş, ancak öz korumnuştun. Afle hekimliği moddi sağhk ocağı modeliımin karşıüdır. biri varsa diğeri olamaz" diye konuştu. "Sağhk hizmetT ve "özel hastane"lerin karşıt kavramlar olduklannı sa"vunan Prof. Aksakoğlu şu bilgıleri verdi: "Sağhk hizmeti insanlann sağhğını koruunıayı, hastaJandıklannda sağaltmayı, sakat ve kronik hasta olduklannda yaşama uyumlannı sağlamayi amaçlar. Özel hastaneciük insanlann sağhğuun korunmamasınu kolay hasta olmalaruu, bunlann sonucu elde ettiği hasta toplumdan kazanç eide etmeyi amaçlar. Türkiye'de ikisinin birtikte var obnası, sosyal deviet anlayısı ile serbest pazar ekonomisi yaklaşımımn tophunda birHkte buJunmasından kaynaklanmaJcta, ancak çetişki ve sürtüşmeieri giderek betirginkşmektedir." Pratlsyen fıeklmlHc ölüvor Birinci basamakta sağlık hizmetlerini yürüten pratisyen hekimlik, hükümetlerin bu alanı geri plana atması nedeniyle can çekişiyor. Tıp fakültesi mezunlan tüm zamanlannı TUS'a hazırlanarak geçirirken, her 9 sağlık ocağından birinde hekim bulunmuyor. TTB Pratisyen Hekimler Kolu Başkaru Dr. Muharrem Baytemür, 45 bin pratisyen hekimden 18 bininin sağlık ocaklan ve ana-çocuk sağhğı merkezlerinde çalıştıklannı söyledi. Prarisyenliğin bugünkü durumunun hiç iç açıcı olmadığını ifade eden Baytemür. "Bu taMoyu; amir baskısı, sürgünler. geçici görevlendirmeler, yereJ siyasi ve ahali baskısL, TLS kaj gısı, düşük ücreder yaraüyor" dedi. Doç. Dr. Ata Soyer ise sağlüc ocaklanndaki hekim, ebe ve personel açıgına dıkkat çekti. Kampta her üç çocuk için bir doktor. hemşire ya da intörn doktor bulunuyor. Çocuklar animasyon gösterileri ve yanşmalann yanı sıra düzenli olarak yapüan solunum testierinin ardından, öğretmenleriyie yüzerek ve tenis oynayarak eğience ve tedaviyi bir arada yaşıyoriar. İznik'teki kampta 80 astımlı çocuk eğience ve tedaviyi bir arada yaşıyoriar Astntıla 'egjenerek' yaşamak EVRİMKAYA İZNİK - Asrımla mücadeleye eği- tim ve sporu da katan "Çocuk Solu- num Yolu Hastahklan Derneği" (ÇSYHD), her yıl tznik-Devlet Su Işleri 1. BölgeMüdürlüğü'ndebulu- nan m Asûmh Çocuk Spor ve Eğhini Kampı"nda düzenlediği eğlenceli organizasyonlar ve eğitim seminer- leriyle, çocuklara "asömla vaşama' 1 vı öğretiyor. Astra Zeneca firması sponsorlu- ğunda 8. gerçekleştirilen kampa, 80 çocuk katılıyor. Çocuklar, animas- yon gösterileri ve yanşmalann yanı sıra düzenli olarak yapılan solunum testierinin ardından öğretmenler gö- zetiminde yüzerek ve tenis oynaya- rak eğience ve tedaviyi bir arada ya- şıyoriar. Ailelerinden uzakta 1 hafta geçirerek astımla tek başlanna mü- cadele etmeyi öğrenen çocuklann yaşamlan, evlerine döndükten son- ra daha kolaylaşıyor. ÇSYHD Yönetim Kurulu Üyesi- Kamp Sorumlusu ve Uludağ Üni- versitesi Tıp Fakültesi Çocuk Alerji Bilim Dah Başkanı Prof. Dr. Nihat Sapan, son yıllarda geliştirilen ye- ni ilaçlarla hastalığın daha iyi kont- rol altına alındığını belirterek "Üaç- kortizon içeren ilaçlan kullanmada çekinceli davrandığını ve bu neden- le de tedavide tam sonuç alınamadı- gını vurguluyor. Sapan, "Asüm ilaçlan küçük yaş- lardan itibaren, küçük dozlarda ve kontrollü kuüanüdığında gelişimi ohımsuz etidleyen hiçbir yan etldye cocukSolunum Yolu HastalıUan Demeği 'nce bu yıl sekzincısi düzenenlenen'AstımlıÇocukSpor veEğitim Kampı 'nda, pek çok il ve ilçeden gelen çocuklar, ailelerinden uzakta bir hafta geçirerek hastahkla tekbaşına mücadele etmeyi öğreniyor. iann kuflanım şektiiyiöğrenibnetidir. Kuüanılaçak olan ilaçtedavisinin ya- nuıda çocuklann sosyai yönden des- teklenmesi de tedavinin başansını artaracakfjr" diyor. Astımın bilinenin aksine bulaşıcı değil genetik bir hastalık olduğunun altını çizen Prof. Dr. Sapan, halkın rasdanmamışOr. Ancak uygun doz- larda alınmayan ve uzun süre kulla- nılan üaçlann büyüme geriliğine ne- den olduğu bitinmektedir" diye ek- liyor. Dünyada astımın sanayileşmiş Batı ülkelerinde son yıllarda artış gösterdiğini vurgulayan Prof. Dr. Sa- pan " Bu artışın kesin nedenleri he- nüz bulunamamakla bûükte ağır sa- nayi ve çevre kirtiliği bizlere bir ışık yaknwsanıyorum''diye konuşuyor. Her üç çocuk için 1 doktor, hem- şire ya da intörn doktorun bulundu- ğu ve her akşam farklı eğlencelerle keyifti bir taril imkânı sunan kamp- ta kalan 8 yaşındaki Ayberk Kafadar, hastalığına arrık ahştığını belirterek astırru şöyle tarumhyor: "Asüm demek, her şeyde hasta ol- mak demek. Ama biraz ahşoğın za- man rahadayabiliyorsun." Yeni taşındıklan evdeki yün halı- lardan kaynaklı olarak alerji belirti- lerinin başlamasıyla astım olduğunu fark ettikJerini anlatan 12 yaşındaki Onur Samet Yıldtnm da, en çok be- den eğitimi derslerine katılamamak- tan şikâyetçi oluyor. Öğretmenleri- nin hep normal çocuklara göre spor yaptırdığını söyleyen Yıldınm, her okulda bir spor salonunun olması ge- rektiğini söylüyor. . Ahmet Mete Işıkara, depremden korunmanın en iyi yolunun eğitim olduğunu vurguladi: Afet yönetimi için önce risk yönetimitstanbul Haber Servisi - Eski Boğaziçi Üni- versitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araş- tırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ahmet Me- te Isıkara, Türkiye 'nin iyi bir afet yönetimi için öncelikle risk yönetimine geçmesi gerektiğini belirtti. Işıkara aynca, şu anda depremi önce- den tahmin eden hiçbir teknolojinin de bulun- madığını kaydetti. Prof. Dr. Mete Işıkara ve Boğaziçi Üniversi- tesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Arastırma Enstitüsü Müdüresi Prof. Dr. Gülay Barbaro- soğhı, "AfeCe Karsı En İyi Uygulamalar Pa>1a- şnn Günü" kapsamında, 3 yıl önce enstitüde baş- lattıklan "Istanbul Afete Haorfak Eğitim Pro- jea"nin değerlendirme toplantısını gerçekleş- rirdi. Şişli Terakki Vakfı'nda düzenlenen top- lantıda konuşan Prof. Dr. Işıkara, iyi bir afet yö- netimi tesis edemeyen toplumlann afet zarar- lannın azaltılması konusunda başanh olamaya- caklannı belirtti. Türkiye'nin iyi bir afet yöne- timi için öncelikleriskyönetimine geçmesi ge- rektiğini belirten Prof. Dr. Işıkara, burada da en önemli kavramın "depremehazırohnak" oldu- ğunu söyledi. Depremden korunmanın en iyi yolunun eği- tim olduğun vurgulayan Işıkara, "Şu anda hiç- bir teknokıji, depremi önceden haber vermiyor. Bunlan tarbşmak yerine deprem eğjnmini yay- gınlaşdralım" dedi. Proje kapsamında her okul- dan bir öğretmene temel afet bilinci eğitimi verdiklerini belirten Işıkara, şöyle devam etti: ~tstanbui'da Topkapı Saravı'nda sergilenen ob- |eler depremden etkilenmeyecek hale getirildi. Ümraniye'deki kaduüara da afet konusunda mahalle eğitim \erildi. Kandilli bünyesinde bir deprem parkı da ohışturduk. Çok vakında afe- te haarhk ve eğitim derneği de kuracağtz." Otaıl ve hastanelerin güçlendirllmesl Afet konusunda okul ve hastanelerin güçlen- dirilmesi için Müli Eğitim ve Sağlık bakanlık- lannın bir genelge yayımladıklannı belirterek, bu gözden geçirmelerin tarafsız, yetkin kuru- luşlar tarafından yapılması gerektiğini kaydet- ti. "Kimse ahnmasm, ancak izni veren aym za- manda kontrol ederse,bunun sonucunda tarüş- ma çıkar" diyen Işıkara, Kültür ve Turizm Ba- kam'ndan da ülkedeki bütün müze binalannın gözden geçirilmesini istedi. Deprem eğitiminin kurumsallaşmasını is- teyen Ahmet Mete Işıkara. "İstanbul'un çe- şitK yerlerine deprem konteyıun konulmuş. Anahtan kimde belü değil. Yknhş yerlere ko- nulmuş ve içinde ne olduğunu ben bile bihni- yonım" diye konuştu. ASTALARIN YUZDE 607 YOKSULLAR Balıklı Rum Hastanesi 250. yaşını kutladı İstanbul Haber Servisi - Geçen haftalarda 250. yaşını kutlayan Ba- lıklı Rum Hastanesi, istanbuFda fa- kirlere bakan tek tük sağlık kuruluş- lanndan biri olarak hizmet veriyor. Balıklı Rum Hastanesi Vakfı Baş- kanı Dimitri Karayam, hastalan- nın yüzde 60'ının ücretsiz olarak ba- kılan fakir kişiler olduğunu belir- terek "MüBderimizin ehnıizden ahn- ması bizi zor dunıma düşürdü. Bu daha az fakire bakmamıza neden ohıyor" dedi. Türkiye'nin belki de en eski has- tanesi olan Balıklı Rum Hastane- si'ningeçmişi 1456'ya dayanıyor. Küçükbir hastaneyken önce Fatih, sonra Beyoğlu ve Karaköy'e taşı- nan hastane, 1753'te bugünkü ye- rine taşındı. 1. Mahmut'un "kadın ve çocuk- lann hastalık kapabi]eeekkrT ge- rekçesiyle sur dışma çıkanlmasıru ctnredenfermanıylataşınan hasta- ne, Güneydoğu Avrupa'da kendi tü- ründe en eski hastane. Hastane, 9 yıl önce açılan kliniğiyle alkol, esrar, kokain bağımlılarına da bakan önemli bir yerdurumunageldi. Va- kıf Başkanı Dimitri Karayani, has- tanenin 700 yataklı olduğunu ve yüzde 100 dolulukla çalıştıklannı söyledi. Ücretlerin çok düşük ol- duğunu da belirten Karayani, "Dev- let hastanelerinde döner sermaye var. Kan parası, röntgen parasL Fa- knin başvuracak yeri kalnıadı. Biz tamamnia fakire hizmetetmeyeça- hşnoruz" dedi Gelirlerini büyük oranda kirada- ki mülklerinden karşıladıklannı be- lirten Kara-yani, 1974'te Yargı- tay'rn aldığı bir kararla pek çok mülklerinin ellerinden alındığını söyledi. Karayani, geçen yıl Al- manya, Yunanistan, Isviçre, Rusya ve Azerbaycan'dan 210 hastanın geldiğini söjjedi. OMATIZMAL HASTALIKLARAİYİGEÜYOR Kum banyosunun şimdi tam zamanı VURALAHI Halk arasmda kuma gömülme olarak da bilinen kum banyosu, ol- dukça etkili derin bir sıcak uygu- lamadır. Parlak güneşin ısısından yararlanmak sağlımız için gerek- lidir. Yeter ki bilinç ve bir ölçü için- de bunu uygulamakla istenilen amaca ulaşılabilir. Kum banyo- sundan yararlanabilecek roman- tizmal hastahklann başında halk arasmda kireçlenme olarak da bi- linen 'Osteoartrit' gelir. Yaklaşık olarak 20-25 dakika kadar süre- cek bir kum banyosu sonucunda ısının kaslan rahatlatıcı ve ağnyı alıcı etkisi görülür, eklem çevTe- sindeki gerginlikler yumuşar ve kaslar gevşer. ÎÜ Tıp Fak. Tıbbi-Ekoloji ve Hidroklimataoloji Birimi uzman- lannın verdiği bilgiye göre, ki- reçlenmeden başka, omuriliği ve gövdeyi, kalça kemiklerini, ba- zen, büyük eklemleri de tutan yay- gın bir romatizmal hastalık olan 'Ankik)7an spondifit' gibi rahatsız- lıklarda da kum banyosunun etki- si görülür. Hastahğın aktive ol- madığı yani alevlenmediği dö- nemlerde kum banyosu uygula- mak yarar sağlar. Daha çok kırık-çıkık durumla- n, tra\Tnaya bağlı olarak geçirilen kas ekiem rahatsızlıklanndan son- raki nekahat dönemlerinde de ya- ran görülür. Egzersiz yapan sağ- hklı bir insanın kum uygulamasın- da bir sakmca yoktur. Bunun yanı sıra, hastalığın sey- rini çok fazla etkileyecek bir uy- gulama ohnamasına karşın ufak tefek bazı sağlık sorunlan bulu- nan kişilerin kum banyosu yapma- dan önce bir uzmana başvurma- lan yerinde olur. CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Kızkardeşim Vera Bir gün Vera Feonova'nın ölümü üzerine yaza- cağımı düşünemezdim. Vera'nın böyle apansız ölebileceğini düşünemezdim çünkü. Kendi yaşrt- lanmıza, hiç değilse belli yaşlarımızda ölümü kon- duramayışımızdan mı? Bir ölçüde, evet. Ama astl neden tam olarak bu değil. Sovyet Yazariar Birli- ği Türkiye (ve bu arada Afganistan vb. ülkelerin) sorumlusu Vera Feonova yaşamla ve mizahla do- lu bir insandı. Akıllı, dünüst, verecen, hoşgörülü, bil- ge. Sanki başka insanlara yardım etmek, tanısın tanımasın, yakınlık duysun duymasın, herkesin sorunlanna elinden geldiğince çözüm bulmak için yaratılmış bir insandı... Böyle insanlar sanki hep yaşayacakmış, hiç ölmeyecekmiş gibi düşünü- rüz... • • • Bazı kadınlar sevgili, bazı kadınlar çocuk, bazı kadınlar anne ya da kızkardeştir... Vera Feonova sonunculardandı... Bu onun güzel olup olmama- sıyla çok fazla ilgili değildi... Vera güzeldi ve tatlıy- dı. Ama o sanki az önce söylediğim gibi, başka- larına yardım etmek, sorun çözmek, bir işten bir başka işe koşmak için yaratılmıştı... Onda kadın- ca bir naz, bir süs, ya da gizem bulamazdınız... Rus- ya'ya gidişlerimde, Türkiye'deki karşılaşmaları- mızda, bunun hep böyle olduğunu gördüm. Erkek kadın aynmı da gözetmeksizin, herkesle ilişkisin- de, açık, dost, içtendi. Yüreğinde, öyle sanıyorum ki, uzaktan yakından tanıdığı herkes için biryer, bir ilgi alanı vardı... Vera Feonova, insan ilişkilerinde giderek az rastlanır olan bu özellikleriyle, her şey- den önce bir anne, bir kızkardeşti... • • • "Vera" Rusça'da (ve başka Slav dillerinde) "inanç" demektir... Babası ve annesinin, kızlanna bu adı koymalan rastlantı değildi. Babası savaş şehidiy- di... 1970 başlarında tanıdığım annesi ise Rus in- sanının, Rus halk kadınının en seçkin özelliklerine sahip, inanmış bir komünistti... Kızı gibi açık, mert, dobra... Ama ona göre azıcık daha sert ve bir öl- çüde ironik, içine kapanık... Bu sonunca özellik- ler, hiç kuşkusuz, savaşın yıkımlarını ve sonrasın- daki sıkıntılan yaşamış bir kuşaktan olmasından- dı... Vera Feonova ise, bildiğim kadanyla, partili bir komünist değildi... Ama günümüzün "yeniRus"\a- nndan hiç değildi... Rusya'daki sistemin işleyişini eleştirmesi kapitalist dünyaya özentisinden değil, yalanı, ikiyüzlülüğü sevmemesindendi... Vera Fe- onova, sözümona "saydamlık" döneminin önce- sinde de sonrasında da bir halk insanı, bir emek- çi olarak yaşadı... Her iki dönemde de çevresin- deki herkesin saygısını kazanmayı başararak... • • • 196O'lı yıllann ortalarında bir yazışmayla başla- yan, 70 başlarında Moskova Üniversitesi'ndeki "master" öğrenciliğim sırasında Rusya'da bulun- duğum bir buçuk yıllık dönemde güçlenerek sü- ren dostluğumuzun öyküsünü anlatmak bir yazı- nın sınırlannı çok aşar. Yetmiş başlannda Rus ede- biyatı konusunda bilgimi arttırmamı sağlayan bur- su alışımı, seksenlerdeki sürgün yıllannda Paris'ten Moskova'ya iki kez giderek en yetkili ellerce göz- lerimden ameliyat oluşumu her şeyden ve herkes- ten çok kızkardeşim Vera Feonova'ya borçlu ol- duğum kuşkusuz... • • • Rusya'daki yeni dönemin bu ülkeye ve insanlı- ğa ne kazandırıp ne kaybettirdiği herhalde çok tartışılacaktır... Benim bildiğim, bugünkü Rusya'da başta gelen değerin artık "para" oluşudur... Saflı- ğın, iyiliğin, özverinin, inancın Rusya'sı yok artık... Vera Feonova, "saydamlık" dönemi öncesindeki Rusya'da aksayan şeyleri eleştiriyordu... Ama o, yine de ve belki de böyle olduğu için şehit baba- sı ve "komsomol" annesi gibi, "Çeliğe Su Veril- di"nh, "Çimento"nun birkahramanıgibiydi... Na- muslu bir emekçi olarak yaşadı ve öylece de öl- dü... Ülkeler ancak böyle insanlanyla değer kazanır... ataol b@ cumhuriyet.com.tr. Faks:(0212)513 85 95 Sıvas'ta TİKKO operasyonu • SIAAS (AA)- Sı\as merkezinde Ulu Camii yakınlannda düzenlenen operasyonda terör örgürü TKP-ML TİKKO üyesi 2 kişiden l 'i yakalanırken. diğeri kaçtı. Kentte yoğun güvenlik önlemleri alınırken. eşkali belirlenen diğer terör örgütü üyesinin yakalanması için il giriş ve çıkışlannda kontroller arttınldı. Çağdaş okul projesi B İstanbul Haber Servisi - Çağdaş Eğitim Vakfi'nca >r ürütülen Çağdaş Okul-Çağdaş Birey projesinin ilk bölümü tamamlandı Ergenlik çağındaki gençlenn bedensel ve ruhsal açıdan sağhklı olmalannı amaçlayan proje kapsamında.toplam5 okulda 250 öğrenciye katılım belgelen verildi. TMMOB'den yaz okulu • A.NKARA (Cumhumet Bürosu) - TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi Çocuk ve Mimarlık Çalışma Grubu tarafından 30 Haziran-6 Temmuz tarihlen arasmda *Mimarlık ve Kent" konulu yaz okulu düzenlenecek CK'un hamurlan ile öğrencilerin kendi kentlerini de yaratacaklan yaz okulu için 50 milyon lira ücret alınacak. Kola, kahve ve çay diş düşmanı • ANTALYA (Cumhuri> r et Bürosu) - Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Protenk Diş Tedavisi Anabilim Dah Öğretim Üyesi Prof. Deniz Gemalmaz. kola, portakal suyu, kahve ve çay gibi renkli içeceklerin dişlerin renginde önemli değişimler yarattığını belirtti. Gemalmaz, marketlerde satılan diş beyazlatıcılann dişin iç yüzeyinde çatlaklara ve daha çok renk bozukluğuna yol açabileceğine dıkkat çekti. Açıklama • Yiırt Haberieri Servisi - Kadın Tavnnı Geliştırme lnisiyarifi, Dıyarbakır'da önceki gün yapılan eyleme avukat Eren Keskin'ın katılmadığını açıkladı. Açıklamada. eylemde atılan sloganlann Inisiyatif dışında arıldığı. Diyarbakır E Tıpi Cezaevi'ne yönelik yürüyüş gerçekleştirilmedigi savunuldu.».
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle