04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 H-AZİRAN 2003 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Uyanık terbiye Talim ve Terbiye Kurulu'nun, okul kitaplanna ilişkin "düzelt- m-eieri sürüyor. Son uyanlardan biri. eğitimci-yazar Abdülkadir Psksoy'un "Vatandaşlık ve In- satn Haklan Eğitimi-8" kitabı için ya^almış. Paksoy, Türkiye'de Atatürk devrimleri ile oluşmuş çağdaş anlayışı yıkarak kendi çağdışı anlayışlannı yerieştirmek iste- ye*nlerden söz ederken, tırtmuş kitabına "Bunlar halkın dinsel duygulannı sömürerekamaçla- nrta ulaşmaya çalışmaktadıriar. 'Tanh boyunca Türk ulusunun başına ne musibet gelmişse hep bu din kisvesine bürünenlerden geJmiştir1 diyen Atatürk'ür» uya- nsını unutmamalı, (Milli Güven- lik Kurulu'nun da öncelikli teh- ditlerden saydığı) irticaya karşı uyanıko/ma//yc"bölümünii koy- muş... Olacak iş değil tabii... Talim ve Terbıye Kurulu da kaçırmamış fırsatı, inceleme komisyonu tu- tanağını düzenlemiş hemen: 'Pa- ragrafta geçen -(Mılli Güvenlik Kurulu'nun da öncelikli tehdit- lerden saydığı) irticaya karşı uya- nık olmayız- cümlesini kitaptan çıkann." Doğnı ya, irticadan yana olmak varken "irticaya karşı uyanık ol- mak" da ne demek? Çok ayıp yani! Hem de AKP iktidannda denir mı bu laf? Hay- di dendı diyelim, kitaba konup Ta- lim ve Terbiye Kurulu'nun "şort- lu Türk ailesi de, sanşın Türkde olmaz, Nâzım Hikmet'/n şiirte- rinin yeraldığı okul kitabı ise hiç olmaz" gibi tarihi karariara imza atan çok değerii uzman ve üye- lerine nıspet yaparcasına gönde- rilir mi hiç? Hele hele kitaptaki "Osmanlı Devleti'nin çağa ayak uydurama- masının nedenlennden biri de kadının erkekle eşitgörülmeye- rek toplumsal yaşamdan dış- lanmasıdır" tümcesine ne de- meli? Talim ve Terbiye Kurulu Komis- yonu o konuda da Abdülkadir Paksoy'a diyeceğini demiş za- ten: "Bu bölümü de çıkar." Savulun, AKP "bürokratik oli- garşi"yi aştı da geliyor, toplumu toptan talim ve terbiye ediyor! Cin çarpmışa döneceğiz ABD Ulusal Harp Akademısi ulusal güvenlik etütleri uzmanı Prof PeterGalbraith'ın, Irak'ta oluşturulacak bir gevşek fede- rasyondan Kürtlerin on yıl son- ra aynlmasının Amerika'yı en- dişelendirmemesi gerektiğıni söyledıği günlere denk düştü arkadaşımız Serkan Demir- taş'ınhaberi: "ABD, Türkiye'ye 8.5 milyardolar verecek..." Bu 8.5 milyar dolan nerede kullanacakmışız? Irak'ın kuzeyı- nı imaretmede... Orayayollar, köprüler, binalar, hastaneleryapacak, elektrik hat- lan çekecek, su borulan döşe- yecekmişiz! Böylececinfikirli ABD, Irak'ın kuzeyinde bir tek ilan edilmesi kalmış Kürt devletinin tüm alt- yapısını Türkiye eliyle hazırla- mış olacak... Peki, cinlik kokan ABD planın- da Türkiye'nın çıkan ne olacak? Irak'ın kuzeyinde iş alacak üç- beş müteahhitlik fırması para kazanacak, o kadar... 1ŞIK KANSU Bugünün cesurlarıEnerji Bakanı Hilmi Güler'in TBMM Yolsuziukları Araştırma Komisyonu'na aktardığı bilgiler kimilerini pek şaşırttı. Güler'in söylediklerinden çıkarsamalar yaptılar: Geçmişte aldatılmışlardı, kan- dınlmışlardı... Oysa, olay hiç de öyle değildi. Medya- nın aldatılması ya da kandınlmasından söz edilemezdi. Tam tersine medya, o dö- nemde halkı aldatma ve kandırma işle- vini bilerek ve isteyerek üstlenmişti. Enerji Yapı-Yol-Sen gibi, Elektrik Mü- hendisleri Odası gibi, KIGEM gibi birkaç kuruluş ve onların çevresinde çırpınan bir avuç insan, o yıllarda enerji alanında yapılan katakullileri bir bir ortaya çıkanr, yazar, raporyapar, kamuoyuna aktarma- ya çalışırken bugün kandırıldıklannı ileri sürenler, Türkiye'yi kullanmadığı enerji- nin parasını tıkır tıkır ödeyen bir "enayi" ülke konumuna düşüren eski Enerji Ba- kanı Cumhur Ersümer'i övgüye boğu- yorlardı. Bir avuç insan, enerji sektörünün "stra- tejik" olduğunu, kamusal hizmet olarak kalması gerektiğini, dolayısıyla özelleşti- rilmemesini savunurken; yine bugün ola- yın üzerine "cesaretle" gittiğini ileri sü- ren kalemler, üstünde Mesut Yılmaz ile Cumhur Ersümer'in oturduğu özelleştir- me şampiyonluğu kürsüsünü omuzlann- da taşıyorlardı. Bir avuç insan, elektrik kesintilerinin düzmece olduğunu, "enerj/ sıkıntısı" yut- turmacasıyla enerji sektörünün aralann- da medya holdinglerinin de bulunduğu şirketlere açılacağını, imtiyaz sözleşme- lerinin Danıştay incelemesinden özenle kaçınlmak için anayasanın değiştirilmek istendiğini bir çığlık gibi topluma aktar- maya çalışırken; aynı çevreler iktidara şakşakçılık yapıyoriardı. Tıpkı bugün gibi... Yıne bir avuç insan, Balıkesir SEKA Fabrikası'nın Recep Tay- yipErdoğan'ayakınAlbayrakGrubu'na devrinin bir "peşkeş" anlamına geldiğini dile getiriyor, AKP'li Maliye Bakanı Ke- mal Unakrtanın kendi bakanlığına bağ- lı müfettişlerin raporlanyla nasıl suçlan- dığını kamuoyuna aktarıyortar. Geçmiş- te yapılanlarkonusunda bugün kaplan ke- silenleregelince... Onlar, Unakıtan'ın eşinin kocasına kon- durduğu öpücükle ilgileniyoriar. Bilmem kaçıncı uyum pake- ti, Milli Güvenlik Kurulu'na "s/- vil genel sekreter atanması"n\ öngörecekmiş. Onlarca kişinin idam edildi- ği, binlerce kişinin hapishane- lere atıldığı 12 Eylül sürecinin ve verdiği ödünlerle Yunanis- tan'ın, NATO'nun askeri kana- dına geri alınmasının sorumlu- su Kenan Evren askerdi; adı 12 Mart işkenceleri ile anılan sı- kıyönetim komutanı Faik Tü- rün askerdi, Başbakan Tansu Çillertak deyince şak drye yap- maya hazır Doğan Güreş de askerdi. Sivll Uyum Ancak... Ülkenin borç batağına sü- rüklenmesini tetikle^en "viz- yon sahibi" Turgut Ozal da; sorumlu olduğu Halkbank'tn yaklaşık 1 katrilyon lirası bat- mışken "Ben Halkbank ile hiç ilgilenmedim" diyebiten Baş- bakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan da; 40 yıl başımızdan eksik olmayan ve batık banka- şirket temsilcileri ile aile fotoğ- rafı çektiren Süleyman Demi- rel de; "Türkiye enerji darbo- ğazında" diye diye Türkiye'yi milyarlarca dolar gereksiz yük altına sokan Enerji Bakanı Cumhur Ersümerde; Sıvas'ta onlarca insanın yakılması ola- ymı "Yetkim vardı, haberim yok- fu"diyedeğerlendiren Başba- kan Yardımcısı Erdal Inönü de; "Türkiye'de ryi tarikatlar da var" diyen Başbakan Bülent Ece- vitde; adı "MaviAkım" ileade- ta özdeşleşen Başbakan Me- sut Yılmaz da; Başbakanlık konutuna sanklı-cüppeii tari- kat şeyhlerini çağıran Başba- kan Necmettin Erbakan da; annesinin çıkınından çıkan al- tınlan ile ünlü Başbakan Tansu Çiller de; ABD Başkanı Bush ile yaptığı at pazarlığı sırasın- da "Burada ne anyorsun, ülke- ne dön, dediğimizi yap" diye azar işiten Dışişleri Bakanı Ya- şarYakış da sivildi; Ege'de Yu- nan tahrikteri karşıstnda suskun katan şimdiki Başbakan Re- cep Tayyip Erdoğan da sivil. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği'ne bir "sivil" geti- rilecekmiş. Gelsin, onu da gö- relim. 21 Haziran 1919'da Amasya'da Yaşananlar MERİÇ VTLtDEDEOĞLU Son günlerde Kemalizm'e yaylım ateşi açanlann yarattı- ğı ortamda başlatılan Atatürk'e ve 1923 Devr/m/'ne yeniden değer biçme çabalan arasında "mythos-f mythologia" konu- suna da yer verildiği görülü- yor. Azra Eriiat "mythe-mythos" için "Söylenen duyulan söz- dür, masal, öykü, efsane anla- mına gelir" der ve ardından, Insanlar gördüklerini, duy- duklannı anlatırken birçokya- lanlaha süslerler" diye ekler. Antikçağ tarihçisi Herodot daha da acımasızdır mythos'a karşı, çünkü ona göre "Değe- ri olmayan güvenilmez söylen- tidir mythos". öte yanda mit-mitos dendi- ğinde genelde Yunan-Roma mitolojisi düşünülüp anımsanır çerçeve biraz daha genişletilir- setarihsüresinceoluşanulus- lara, kurulan kentlere, devlet- lere ait mitlere, efsanelere de ulaşılabilir. Işte bu bağlamda "Herdev- letin bir kurucu miti var" sap- tamasıyla Atatürk, dolayısıyla 1923 Devrimi, mitoloji alanına kaydınlarakoradayeralması is- teniyor; mitolojinin konusu ola- rak ele alınması, değeriendiril- mesi öngörülüyor.f) Atatürk ve onun kişiliğinde beliren 1923 Devrimi için yeni bir yaklaşım bu; kuşkusuz bu aşamada kalmayıp ilerletile- cek; örneğin mitolojinin "/>7as- yonel" niteliğiyle Atatürk'ün ve gerçekleştirdiklerinin değerien- dirilmesinden de söz ediliyor. 1923 Devrimi'ni "irrasyoneJ düşünce sistemi" içinde yo- rumlama, Atatürk'ü mitolojinin gerçek dışı, gerçeküstü kişile- ri gibi görme çabalan süredur- sun, biz 84 yıl önce bugün, da- ha doğrusu 21 Haziran gece- si Amasya'da, etiyle kemiğiy- le tıpkı bizim gibi bir öbek in- san arasında yaşanan olayı şöyle bir anımsayalım. 19 Mayıs'ta Samsun'a çıkan Atatürk, birkaç gün sonra Hav- za'dadır, 12 Haziran'da da Amasya'ya gider. Tasariadığı programın ilk aşaması Anado- lu'ya geçişle gerçekleştirilmiş, şimdi sıra tüm ülkeyi harekete geçirecek sürecin başlatılma- sına gelmiştir. Başlatılacak eylemin yalnız- ca askersel olarak değil, halkın da katkısıyiaoluşmasını sağla- mak için, Trakya ve tüm Ana- dolu'daki yönetim birimlerin- den temsilciler seçip Sıvas'ta yapılacak genel bir kongreye göndermelerini istemeyi karar- laştınr Atatürk. Bunu gerçekleştirmek için 21 Haziran gecesi emir suba- yı Cevad Abbas'a, kongre çağ- rısı ile birlikte Istanbul hükü- metinin de artık anlamsızlaştı- ğını belirten dört maddelik bir genelgeyi söyleyip yazdınr. Ve ardından o gece Amasya'da bulunanlann genelgeyi imza- lamalannı önerir. Samsun'dan Atatürk'le bir- likte gelenler hemen imzalariar; Rauf Bey ilkin "Hayıri" dese de sonra imzalar; Mustafa Ke- mal'in kendinden önemli görev- ler beklediği Refet Paşa ise direnir; Sıvas'ta toplanacak kongreyi anlamsız bulur. Be- reket versin o gün Rauf Bey ile Ankara'dan Amasya'ya gelen Fuat Paşa kendisini biraz sıkı sorgulayınca Refet Paşa, öte- ki imzalar arasında kaybolan belli belirsiz bir işaret koyar. 1919 yılının 21 Haziran ge- cesi Amasya'da yaşanan her anı belgelenen böyle birsıcak olayla oluşur, Sevr'i geçersiz kılarak laik Türkiye Cumhuriye- ti'ne uzanacak yürüyüşün ey- lemsel ilk adımını oluşturan "Amasya Genelgesi" Aynca bu sıcak olayda göz- den kaçınlmaması gereken bir gerçek de o gece Amasya'da bulunanlann Atatürk dışında, ülkenin kurtuluşu konusunda düşündüklerini yapmak iste- dikîeri ile ilgili bir program ya da kapsamlı bir görüş ortaya koy- mamış olmalarıdır. Ne ki iki buçuk ay sonra ya- pılan Sıvas Kongresi'nde Ra- uf Bey ile Refet Paşa "Ameri- kan mandası" taraftan olduk- larını belirteceklerdir. Başta Mustafa Kemal olmak üzere o gece Amasya'da bu- lunup genelgeyi imzalayanlan saygıyla anıyor, günümüzTür- kiyesi'nde Amasya Genelge- si'nin anlamının bir kat daha arttığına inanıyoruz. 0 Gündüz Aktan, TSK ve AB, Radikal, 7.6.2003 KİM KİME DUM DUMA BEH/Ç AK behicak a turk.net ÇtZGİLlK KÂMİL MASARACI H A R B t SEMİH POROY semihporoy(â yahoo.com (fiju) r\ W o? HAYAT EPÎK TÎYATROSU MUSTAFA BİLGIN ATO AR4ŞTTRMA- SINA ŞÖRE EĞİTİMLİ 6ENOERİN %31'İ tsştz- MARMARA A»ASI'I«>A (**) DENİZ OTEL (Özel Plajlı) Yarım Pansiyon 30.000.000 0266 885 50 32 - 0532 541 54 75 www.ahmetenon.com TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN KADIKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 2003 316 Vasi Tay. Mahkememizce verilen 10.06.2003 tarıh ve 2003 316 esas, 2003 366 karar sayılı ilamı ile 1333 doğumlu, Ahmetülbedev I. Suat ve Seyide Fatma Mediha oğlu Mehmet Erdem Önat rahatsızlığı se- bebiyle 4721 s TMK'nın 405. maddesı gereğince vesayet altına ab- narak kendisme davacı eşi Nebiye Çiğdem Önat vasi taytn edilmiş- tir. Keyfiyet ilan olunur. 18.06.2003 Basın: 30146 21 Hasiran ianc.nwmtaz-arikan.coin OTOMOBIL TASIYAN UCAK. 1961 'DE SUGÜfiJ, OTOMOSl'L 7XffMAK ATt.- 38 C*ARVAıK (jy*R V j U-K UÇJJŞUNU B>4?-*& . DÖKr MOTOGLU UÇAK + OTOMOBIL ILE 8S YOUUJ V£YA S OrOAAOBİL. ILE Z2 YOLOU KAPA£l7~eLİYOİ. CA&VArK, /AJGJL/Z >14- PIMI OUJP, ÖZSt-UKLB OTlOA^Oeİt. TXŞ/AJtAK İÇİfJ i Ği 8/çı- Ğ //.,tr -ejEa- 1948 ytu/voA Brtz ots4A/ "s/i-tsER crry SON OTOMO8İİ. SAGNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Tirst Lady'den İdeolojik Moda "Kitsch" (kiç) sözcüğünün Türkçe karşılığı yok. Sa- kil, rüküş, tarzı, stili olmayan, ordan burdan toplama bir kültür ve zevk fukaralığı anlamına gelir. Altyapısı olma- yan bir "iddia" taşır. Tevazu bilmez ve gösteriş kokar. Doğusu, Batısı; tesettürü ve moderni de yoktur. Emine Erdoğan'ın Pakıstan, Malezyagardırobu ba- na başka bir (sabık) "fırst lady", Semra Özal'ın dış ge- zilerini hatırlattı. Özal'lı yıllann "hanımefendisi" malum, tesettüre ve kapanmaya şiddette karşıydı. Ağzından pu- rosunu eksik etmez, takıp takıştınr; dış gezilerinde bi- rinci sayfalara bol bol malzeme sağlardı. 'Batı'nın en hızlısı' Bir Ingiltere gezısinde çekilen fotoğraflan hâlâ aklım- da. Kanuni sergisinin açılışı vesilesiyle yapılan ziyaret- ti. "Hanımefendi"ri\n Kanuni'yi "lawmaker" yerine, "lo- ve maker" olarak tanımladığı o meşhurgezi hani... Gün- lerce konuşulmuş, espri olmuştu: Boylu boslu, sülün gibi ince, zarrf, gencecık bir Pren- ses Diana... Gülmemek için kendisini zor tutuyor... Semra Hanım'ın hemen yanıbaşında. Özal o kilolu vü- cudu üzerine dar, bele oturan, belden volanlı (o yıllar- da çok modaydı) bir tayyör giymiş. Ve kraliyet ailesinın paha biçılmez takılanyla rekabet etmek istercesıne de ne kadar mücevhervarsa bulup takıştırmış. Heybetli bir "Noel ağacı" gibi duruyor. Cumhuriyet değerlerine ters düşmüyordu Semra Hanım, açıktı gerçi. Ama "kitsch "in birebir fotografıydı. Emine Erdoğan'ın Pakistan resimlerine bakarken, aynı duyguyu yaşadım. Kapalı bir "kitch" versiyonla kar- şı karşıyayız bu sefer. Yani durum katmerli. Hem Tür- kiye'nin yüzünü döndüğü yöne 180 derece sırt çeviren bir geri donüş işareti var. Hem de avaz avaz bir "kitsch"lik! Bayan özal'ın bir zamanlar, "Ben Batılının da en Ba- tılısı, en süslüsü, en hızlısıyım" demeye çalışan iddi- asının yanında Emine Erdoğan bu kez "Doğulunun da en Dogulusuyum!" demek istemiş. 'Doğu'nun en Doğulusu' Pakıstanlı kadınlann bası açık. Bizımki sıkma baş. Emi- ne Hanım Pakistanlılardan daha Pakistanlı görünme- ye kararlı. (Kameralara poz verirken bir ganplik, bir ra- hatsızlık hissetmış mıdır acaba?) Üzennde bej bir "kaf- tan". "Tûrk tarzı" mı, "Pakistan uyarlaması" mı belli de- ğil. Kaftanın altında ıkjisiz-bol, Batı tipı bir pantobn. Aya- ğında siyah çorap ve sıyah pabuçlar... Begüm Sehba Müşerref ile kadından sorumlu Ba- kan Nilüfer Bahtiyar tiril tiril dökümlü sarileriyle uyum- lu incecik, beyazsandaletlergiymişleroysa... Zarrf, öz- gün, kendilerinden eminler. Nilüfer Bahtryar'ın vücut dili hayatın içinden geçen bir "sahicilik" ve "özgüven" saçryor... Emine Hanım mumyadan yapılmış bir kalıp, heykel gibi... Erdoğan'ın kış başında Davos ve sonra Malezya- Pakistan gezilerinde yaptığı bu "tesettürçıkartmasrrvn -cumhuriyet kadınıyla ters düşen özünün ötesinde- en rahatsız edicı, yadırgatıcı yani bu: Ne şiş ne kebap. Ne Batı ne Doğu... Yok böyle bir "tarz". Olmayan bir şeyı, böylesine büyük bir "gösteriiddiası" ile taşımaya kalk- tığınızzaman sonuç "kitsch" oluyor. Hangisi biziz? Vıtali Hakko kendisiyle yaptığım bir röportajda "fe- settürgiyim" ıçın "uydurma" demışti: "Bu tip giyimi se- çenler 'ben sizden değilim, farklryım'demekistiyor, ta~ vır koymaya çalışıyorlar." Işin içine "tavır koymak" girince "first layd"\er bızde tavrın da en iddialısını seçiyor. Rahşan Ecevrt de me- sela olabilecek "enproleter tavn" koyardı. Bir keresin- de -o da son yıllarda- uzun, siyah (kadife miydi?) birtu- valet giymişti de, "haber olmuştu". Bir resepsiyonda "first /ady"nin tuvalet giymesinden daha doğal ne ola- bilir? Ama hayır. Rahşan Hanım da katıldığı en üst dü- zey protokol davetlerinde bıle gıyinmeyi, kuaföre git- meyı rededen bir başka "iddia" içındeydi. "Purosunu,teopardesen/ı giysilerini, halhallan ve ma- vi boncuklu takılanm" dayatan bir Semra Özal, "bakım- sızlığı" tarz haline getiren bir Rahşan Ecevit modelin- den sonra bu kez de "tesettürdayatmasıyla" karşı kar- şıyayız. Türkiye'nin "first /ady"leri uçlann daen ekstrem nok- talarında gezınen, bitmek tükenmek bilmeyen bir "ide- olojik çıkış" içindeler. "Türkiye'nin imajıyla" bire birör- tüşen, özdeşleşen bir konumu böylesine keyfi, böyte- sine "kitsch" bir üslupla karikatürteştirmeye, oradan ora- ya savurmaya haklan var mı? 1 2 3 4 5 6 7 8 B U L M A C A SEDATYAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/Döndüğünde birmekanızma- yıişletenbirek- 2 sene dikey ola- rak bağlanmış, iki ya da daha 4 çok kanadı olan 5 aygıt. 2/ Borç ödeme... Aya- ğın>-üksekolan üst bölümü. 3/ Tanelerin içini kurum karası bir tozla dolduran ekin hastalığı... Kenarsüsü. 4/ Bir işte ya da bir yer- de kullarulan eşya ve aygıtlann tümü. 5/ Bir üretim ya da kullanım süreci sonucunda arta- kalan madde. . Tavan tahtalan arasındaki açıklığı kapatmak için 8 uzunluğıma çakılan çı- 9 ta. 6/ Kumaş üzerine yapılan bir tür işleme... Uzel ge- zintı gemisi. 7/Rütbesız asker... Cisimleri. bileşime ya da aynşıma uğratarak niteliklerini belirtmede kullanı- lan madde. 8/ tskambilde bir kâğıt... "Sevda bir yana çeker körolası / — bir yana" (B R. Eyuboğlu). 9/ Obür dünyada verilecek olan ceza... Atasözlerine dayanan di- daktikÇinşiiri. YLTC\RTOAN AŞAĞIYA: 1/Gecelen ışık çe\Tesinde dönen küçük kelebek. 2/Ta- vır, davranış... Yelpaze biçiminde kabuğu olan bir de- niz yumuşakçası. 3/Kadınlann kaşlannı boyamak için sürdükleri siyah boya . "— insanı boğar, ateş yakar- mış" (C.S. Tarancı). 4/ Ekip. 5/ Süt ve yoğurt çalkala- maya yarar küçük yayık...' 'Mey süzülmüş—'den ruh- sâr-ı al olmuş sana" (Nedim). 6/ Kalkan ve zırh gibi ko- runma aracı. 7/Yiğit.. Değerli madenlerde yasanın is- tediği ağırlık, saflık ve değer derecesini gösteren ölçü. 8/ "KaknTi" da denılen bir kürk hayvanı. "Ekmekve —":İgnazioSilone'ninromanı.9/Çokçirkinvesakil... 'Çemberin çevresinin çapına oramnı gosteren sa>ı. *
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle