03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMMURİYET 21 HAZİRAN 2003 CUMARTESİ 2 •• ••OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MtMTAZ SOYSAL AsU Yolsuzluk PARLAMiNTODA sorgulama açmakla yol- suzluklanVı durdujulacağını sanmak büyük safdit- lıktir. * Hele, dokunulmazlık konusu açıklığa kavuştu- njlmadan. Hele hele, parlamentoya egemen olan iktidar partisi içindekilerle ilgili de bir yığın yolsuzluk id- diası ve hatta başlatılmış soruşturma süreci var- ken. Çünkü, asıl büyük yolsuzluk, son çeyrek yüz- yıldır uygulanan ekonomik politikalann özünde saklı. Ihalelerin, dış ticaret ilişkilerinin, özelleştir- melerin, bayındırtık ve enerji kararlarının anası olan bu polrtikalar kendi içlerinde öylesine çok da- ğıtma, bölüşme, kayırma, kötü yönlendirme to- humu taşıyor ki, bırakın tıyneti bozuklan, en dü- rüstlerin bile yolsuzluklara bulaşmadan, kirlenme- den, çamura batmadan iş görmesi zordur. Elbet, sistemin kendisi çamur. Ama, b u asla bir özür olamaz. Çamurda ve ça- murla iş görürken, üstüne üstlük bir de köşe dön- mecilik, hırstan gözü dönmüşlük ve doymamış- lıkla malûl olmamak gerek. O zaman, anayasada "yüz kızartıcı suçlar" diye sayılan suçları işler du- ruma düşmemek, "zimmet, ihtilâs, irtikâp, riış- vet, hırsızlık, dolandıncılık, sahtecilik, inancı kö- tüye kullanma, dolanlı iflas"\n faillerinden biri ol- mamak, resmî ihale ve alım satımlarafesat kanş- tırmadan durmak olanaksızdır. Bu açıdan bakınca, özellikleÖzal döneminden beri Türk siyasal yaşamında ortaya çıkan gö- rüntüler ve görüntülerin gerisinde dolaşan söy- lentiler hiç şaşırtıcı sayılmaz. Alınan ekonomik kararlann çogu, yasalarca sayılan suçların unsur- larını taşımasalar bile, halkın, ülkenin ve devletin çıkariannatersdüşereközdebirer"top/usoygun" niteliğine dönüşmüştür. Enerji v e Tabii Kaynaklar Bakanı'nın 12 Haziran tarihli Cumhuriyet'te yayımlanan sözlerine bakın: "Rusya'nın Türkmenistan'dan ucuza alıp Türkiye'ye pahalı sattığı doğalgazyüzünden Türkiye'nin uğ- rayacağı kayıp 2020 yılında tam 3 milyar 750 mil- yon dolarayükselecek. Enerji darboğazı korkusuy- layenen kazıklar, yap-işlet-devret ihalelerinde 12.5 milyar dolan, DSİ keşif artışlannda 4.5 milyar do- lan, yabancı devletlerte protokoller çerçevesinde yapılan hidroelektrik santrallarda 10 milyar dola- n aşan kayıplara yol açacak." Cumhuriyet'in 15 Haziran tarihli nüshasında sı- ralanan kusurlu özelleştirmeler listesinde, ihale gü- nü 4.3 milyar dolar olan borsa değeri şimdi 924 milyon dolara düşmüş Petrol Ofisi'nin, 59 milyon dolara elden çıkarılıp satış bedeli hâlâ tahsil edi- lemeyen Deniz Nakliyatı'nın, 33 milyon dolara sa- tılıp sözleşmesi defalarca değiştirilen Petlas'ın ve bunlar gibi satıştan sonra ya zarar eden ya da borç- lan sürekli ertelenen bir yığın kamu variığının öy- küsü vardı. Şimdi, b u gibi durumlarda kamuya ve ülke var- lıklarına verilen zararlar karşısında, yapılan iş- lemler tertemiz olsa bile faillerine ne demek ge- rekir? Sadece beceriksiz midirler? Suçlu mudur- lar? Yoksa başka bir şey mi? DOGA YURUYUŞLERI 22 Haziran 2003 Pazar Menekşe / Delmece Yaylası www.ogzala.com Tel: 0.212. 293 91 95 252 30 39 DOĞU KARADENİZ YAYLALARI Her Hafta Kesin Hareket Hoş geldin EREN Dünya seninle daha da güzel... ZEYNEP - ALİ ŞtŞMAN CUNEYT ARCAYUREK GERİ GİDİŞE İZİN YOK 2 8 ŞTJBAT Sıyası yaşamımızın gundemı tanıdık olaylarla dolu. Sankı burdarı daha once de yaşamıştık! Bugun devletımızı uğraştıran "Kuzey Irak sorunıTnun yedı yü oncekı durumu; ABD desteğuıde Türkiye'ye kafa tutan aşiret reısı Barzanı'ye o tarihlerde venkn paralarla sılahlar;Türhyenın 2OO3'tebir turiu başaramadığı,Kıızey [rak'ta "tampon bölge kurma" gınşımı ve sonuçları, Erbakan-Çıller ıkılısının yurt duzeyınde yarattığı olumsuzlar; Refah Partısı'nın kadrolaşma hareketı, gıderek gelışen, bir reıım sorununa dönuşen gericılık heveslerıne karşı Tûrk Sdahlı Kuvvetlen.. Cuneyt Arcayurek, Turkıye nın 9. Cumhurbaşkanı Suleyman Demirele danışmanhk vaptığı donem, devletin "tepesınde" oluşup gelışen (bi2e yalnızca yuzeysel yardarı ve sonuçları aktarüan) olaylann ıçyüzune tanıkhk ettı ve bunları kamuoyunun da bılmesı gerektıği ınancıyla kâğıda doktu Yıne sansasyon varatacak, yıne çok konuşulacak ve konuşturacak bir kıtap YAYINEVI - Ank»r» 0.312 «3*«»99/FJ*S: 0.312.431775» D A Ğ m M - istanbul 0J212.52232O1 /Fito.OJ12.S274119 Bir Ulusun Doğuşu... Amasya Bildirgesi'ndeki kararlar öyle birkaç gün içinde düşünülüp bir gecede alınmış içgüdüsel, heyecanlı kararlar da değildi. Tam tersine, Mustafa Kemal'in daha Harbiye'deyken düşlediği, cephelerde olgunlaştınp İstanbul'dan aynlmadan önce de 26 Şubat'ta Şişli'deki evinde yakın arkadaşlan ile paylaştığı düşüncelerle sıkı sıkıya bağlantılıdır. Aydemir CEYLAN Vali T arih sayfalan arasında bir baş- ka yazılı belge yoktur kı Amasya Bildirgesi kadar bir ulusun doğuşunu, kader çiz- gisini bir tek maddesiyle son- suza değüı etkilemiş, tarihin akışını de- ğiştirmiş olsun... "Vatanın bütünlüğü ve milletin istikla- li tehlikededir. (_) Milletin istildaiini,gene milletin azim ve karan kurtaracakür. („) Her türlü tesir ve murakabeden aza- de bir heyet-i Milliyenin varlığı gerekjr." 1919,21 Haziran'ını 22'sıne bağlayan gece Mustafa Kemal ve beraberindeki komutanlar (Ali Fuat Paşa, Albay Raufve Refet Beyler, erkândaki öbür subaylar) tarafindan imza altına alınıp sabah komu- tan ve valiliklere gönderilen bildirge, as- lında altı maddeden oluşmaktadır. Bırın- ci maddenin dışındakilerde, Erzurum ve özellikle Sıvas kongrelerine gelecek de- legelerin kimler tarafindan seçüeceği. bildirgedeki kararlann uygulanmasında kimlerin çahşıp yetki ve sorumluluk yük- leneceği, telgraf haberleşmelennde ser- bestliğin ve güvenin sağlanması, askerı ve idari teşkilatlann her koşulda görev ba- şuıda ohnası, silah ve mühimmatın elden çıkanlmaması gibi yönergeler (direktif- ler) yer almaktadır. Amasya Mukarreratı ya da bildirgesi gibi sözcüklerle anılan bu ilkeler belge- sıni böylesine önemli kılan nedenleri, ön- cesi ve sonrasındaki oluşumlan açıklamak gerek: 1-Mustafa Kemal'i tstanbul'dan uzak- laştırmak için 9. Ordu Müfettişliği göre- viyle Karadeniz'e gönderen Osmanlı hü- kümeti, büyük önderin Samsun'a ayak basmasından sonra işgal kuvvetlerınin onun ısrarla geri çağrılmasına yönelik baskılannı göğüslemekte zorlanmakta- dır. Buna Samsun'daki Ingiliz birlıkleri ve Ponrus komitacılarının jurnalleri de eklenince Mustafa Kemal Harbiye Neza- ren'nin 8 Haziran'daki tel emri ile geri çağ- nlır. Mustafa Kemal verdiği yanıtta, akarya- kıt ve kömür kıtlığı nedeniyle hareket edemediğini bildirip zaman kazanmaya çalışrrken padişaha gönderdiği tel yazı- lannda, zorlanırsa görevlerinden istifa edip Anadolu'da ve ulusun sinesüıde ka- lacağuıı ve yurt ödevlerini daha belirgin adımlarla sürdüreceğini açıkça belirt- mektedir. Mustafa Kemal'in, halk için, halkla bır- likte olma ve bir ulus bireyi olarak çalış- maya çok önceden kararlı olduğunu or- taya koyan gelişmelerdir bunlar. 2- Sa nsun'da görüp yaşadıklanndan sonra kesin kararmı vermiştir ki; impa- ratorluk tümüyle çözülüp bitmiş tüken- miştir. Ülkenin kurtuluşu ne Amerikan mandaterizmine, ne Ingiliz muhiplerinın sunduğu reçetelere, ne de Ittihat ve Te- rakki Cemiyeti'nin maceracı düşüncele- rine tutsak edilebilir... Yorgun ve çilekeş de olsa halkın isten- ci ve onun özlemleri doğrultusunda bir direniş. bir kalkışmaya, bu kalkışmayı utkuyla sonuçlandıracak halkın örgütlü ça- lışmalarına gerek vardır. Amasya Bildir- gesi'nde açıkça belirtilmemişse de bildir- gede adı geçen 'Heyet-i Milliye'den kasıt ve beklenen: Halk örgütienmelerinin, so- nunda ulusal bir Mecüs'in oluşturulma- sına öncüJük edip yol açmasıdır. Mustafa Kemal işte bunun için yola çıkmıştır. Bu- nun için; Havza'da meydanda, camide, Amasya'ya geldiği günün akşamüsrü be- lediye balkonunda halka tüm gerçekleri anlatır, onlan uyandırıp, birlik olmaya, di- renişe çağırır. 3- Amasya Bildirgesi'ndeki kararlar öy- le birkaç gün içinde düşünülüp bir gece- de aluımış içgüdüsel, heyecanlı kararlar da değildi. Tam tersine, Mustafa Kemal'in daha Harbiye'devken düşlediği, cepheler- de olgunlaştınp, İstanbul'dan aynlmadan önce de 26 Şubat'ta Şişli'deki evinde ya- kın arkadaşlan ile paylaştığı düşünceler- le sıkı sıkıya bağlantılıdır. Neden-sonuç ılışkisine dayalı ussal bir mantığı vardır. 4- Bildirgeye imza koyanlann kimlik- lerine bakıldığında, hareketin ordusal bir karakter taşıdığı düşünülse de, onlara on iki gün boyunca güvenlı ortamı hazırla- yan, bağnna basıp destekleyen, Istanbul Hanedanı'na telgraf çekip, hürriyet ve istiklal için Mustafa Kemal'in etrafında birleştiklerini açıklayan Havzave Amas- ya halkuun payuıı ve katkısını kayda geç- mek gerek. Bilerek ve isteyerek bir önemli tarih sayfasının yazılışına tanıkhk ettiler, ör- nek oldular. 5- Bildirge, Mustafa Kemal'in bir ön- der olarak sahıp olduğu nitelikleri tüm dünyaya bir kez daha göstermesi açısın- dan da eşsiz bir fırsat yaratmıştır. Alınan kararlar İstanbul Hükümeti'ne ulaşmak- ta gecıkmez. Bildirgenin; bir ulusun ye- niden doğuşuna yönelik çalışmalarda ilk adım olduğunun, kendi sonlannı da nok- taladığmın farkındadırlar. Alelacele top- lanıp Mustafa Kemal'ın azlini kararlaş- trnrlar, 24 Haziran'da da tüm illere teb- liğ ederler. Hatta İçişleri Bakanlığı ayn bir tebliğ ile onun görüldüğü yerde tutuk- lanıp İstanbul'a sevkini isteyecek kadar ileri gider. Mustafa Kemal ve beraberindekiler Amasya'dan aynlmadan önce îstanbul'un aldığı kararlardan haberleri yoktur, ancak neler olabileceğini de sezüılemektedirler. Amasya'dan Tokat'a, oradan Sıvas'a ka- dar uzanan yolculukta tedirgin, kuşkulu, korkulu anlar yaşanır. Sonuçta onlar da insandır. İstanbul Hükümeti'nin aldığı tüm kararlan Sıvas girişinde öğrenir Mus- tafa Kemal. Elazığ Valisi AliGalip ve Sı- vas Valisi ReşitPaşa'nınkendisini tutuk- lamak için tertipler peşinde olduğunu da... Şevket Süreyya'nın "Tek Adam" adh yapıtında yazdığı gibi: "Her şey bir an me- selesidir ve an'uı takdirine, an'm kullam- labilmesine bağhdır. (...) En büjiik tehli- ke, en yakm tehlikedu-." Korkunun üstü- ne gitmekten başka yol yoktur artık. Dünyadaki büyük liderlerin tümünün or- tak bir özelliği var; halk yığuılanrun o dö- nemde duyduklan başlıca korku ve kay- guun karşısına çıkmak ve büyük bir ka- rarlılıkla sorunlara karşı olağanüstü çö- zümler getirme ve bu uğurda savaşun is- temi. Görülüyor ki karizmatik önder kavra- mımn içinde bugüne değin yönetim bi- lımcilerince pek değinilmeyen bir başka boyut vardır. Korkusuzluk, korkunun üs- tüne gitmek ve bedel ödemek. Cumhuriyet'in kuruluşuna kadar ge- çen süreçte Amasya Bildirgesi'nden baş- layarak Mustafa Kemal ve arkadaşlannın Türk halkınm canı, alınteri ve öz\erisiy- le diktikleri kilometre taşlannı bihneden öğrenmeden "».elimiz, kolumuz bağh, ne yapahm!" diyerek Washington, IMF, Dün- ya Bankası kapılannda dolanıp durma- mn, AB dayatmalan karşısuıda kara ka- ra düşünmenin ne ulusa ne de bu zilleti sineye çekmeye çalışan siyasetçilerimi- ze yaran var. Amasya Bildirgesi'nin 84. Yıldönü- mü'nde, kurtuluş ve yeniden doğuşumu- zun adlı adsız tüm kanramanlannı saygıy- la anıyorum. Işıklar içinde yatsınlar.. PENCERE Eski Tütegjn Yeni SMahı... Kimi zaman uzunsüredirgörmediğimiz bir dost- la karşılaşınca tepki bir hecedir: - Oooooo... Dün eskı birdostun, kendisini değil, adını 'Pen- cere' köşesinın altında yayımlanmış ölüm duyu- rusundagörünce acılı bir hece döküldü ağzımdan: -Ah... Müntekim Ökmen!.. 'Eski tüfek..' Peki, eski tüfekler teker teker toprağa verilirler- ken, 'sosya//zm'dediğimizfikringünümüzdünya- sında kıymeti harbıyesı nedir?.. • Insan, eşitlik ve sosyal adalet bilincini yitirdiği gün, çağdaş insan olmaktan çıkar; çıkar güdüsünde so- lucanlaşan bir sürüngene dönüşür. Kişi olmak bencil olmak değildir, kişi sencilleş- tikçe bireyleşip uygarfaşır. Sovyetler'in kuruluş ve yükselişiyle sosyalist, yı- kılışıyla kapitalıst olanın, ne yüreğı vardır, ne aklı, ne detarihsel bilincı... Insanlıkyatoplumcu birdüzeni küreselleşme sü- recinde yakalayacak.. Yadayokolacak!.. • 1917 Bolşevik Devrimi, Kurtuluş Savaşı'nda Tür- kiye'nin emperyalizme karşı sırtını dayayabilece- ği birgüç yaratmıştı... 1991 'de Sovyetler'in yıkılışı, ABD'nin Islam dün- yasında uyguladığı 'Yeşil Kuşak' stratejisine artık gerek kalmadığını haber veriyordu... Sosyalizm ölmüş müydü?.. Insanlığın büyük fikn ve bilimin erdemli verisi olantoplumculuk 'Küreselleşme' şamatalan ara- sında tu kaka ediliyordu... Uzun sürmedi bu yalan... 21 'inci yüzyılın başında 'Yeni Dünya Düzeni'run ne olduğu ortaya çıktı, maskesi düştü... Neydi "globalizm"?.. "Amerikan Imparatorluğu". Artık bu dünyada aklı başında bir kişi 'Küresel- leşme' maskesi altında pazarlanan fikrin "Pan Americana" olduğunu yadsımaya kalkışmıyor... Çünkü Amenkalılar da bunu dıle getiriyorlar, açık seçik vurguluyoriar. 'Avrupa Birliği' kendi yapısında ne denli de- mokratik olduğunu ılen sürse de, yerküreye bakı- şında "neoemperyalizm "\r\ izdüşümünden farklı ya- pıda değil... • Neoemperyalizmin tasmasız kudurmuşluğunu teknolojik devrim hızlandırıp besliyor... Neoliberalizmin tüketimi sınırsız pompalaması, doğayı tüketiyor... Peki, bunun karşıtı ne?.. Insanlık ya sosyalist bilincı Küreselleşme süre- cine aşılayacak... Ya da doğayla birlikte yok olacak!.. Orman Arazilerinin Satışı TllThan GUNAY Orman Bakanlığı Emeklı Müsteşarı www.bMgiyiyincvi.com.tr ( B ir dönem milletvekilliği de yapmış bu- lunan Prof. Dr. AB Kemal Yığitoğlu, Türkiye ormancılığında bir reform ya- sası olarak görülen 3116 sayıh Orman Yasa- sı'ran çıkış öncesindeki mücadelelerinde - 1936'da- "Türldye'nin ormancıhk ohış tarihi yazılmak istenirse, bunun, bir orman \ikim ta- rihinden başka bir şey ohnadığı görülür" de- miştir. 1866-1877 yıllan arasında Anadolu'dan Bal- kanlar'a Osmanlı Devleti ormanlannı incele- me olanağı bulmuş olan Fransız uzman A. Bricogne, özellikle Anadolu'dakı harap or- man tablosu karşısında: "Bu kadar az bir in- san nüfusumm -Cumhuriyet'in başlannda Tür- kiye nüfusunun 13 milyon civannda olduğu- nu anımsayalım- T. G- böylesine bir orman yıkmuna neden ofanası insanı ha\ reüeredüşür- mektedir" demekten kendini alamamışhr. Şüphesiz bu değerlendirmeler. politikacının, ormanlan "o>' avcıhğı''na yönelik bir politik çıkar aracı olarak görme alışkanlığını henüz kazanmasından önceki uygulamalara dayan- maktadır. Bu uygulamalar ise bir taraftan ormanlar- dan herkesin serbestçe yararlandığı "cibal-imü- baha" sistemi uygulamalan, diğer taraftan da rahatlıkla "özel sektör ormancîhğı'' diyebile- ceğimiz "müteahhit", "mülteznn" (bir pay karşılığı iş yapan) ve ayncalıklı yerli yaban- cı şirketler eliyle yürütülen ve doğa harikası orman havzalannda büyük yıkımlara neden olan "müstemleke ormancîhğı'' tarzmdaki hoyratça uygulamalar idi. Acaba, bu iki de- ğerli insan, bugünkü Anadolu'nun ormanı, merası ve erozyondan inleyen toprağının ha- rap halini görselerdi ne derlerdi? Işte, 1937 yı- lında yürürlüğe giren 3116 sayılı yasa, bu kö- tü gidişe "dur" diyen ve devlet eliyle orman işletmeciliği esasını getiren bir "tepki" yasa- sı olmuştur. 1946 yılında çok partili döneme geçişle bir- likte, daima orman köylümüzün 'o>'una göz dikilerek ormanlar açık bir biçimde politika- ya alet edilmiş, bu alet etme Demokrat Parti ile doruğa (zirveye) ulaşmıştır. 1950-1958 yıl- lan arasında orman suçlanna tam 4 kez af ge- tirilmiş, 1956'da da yeni bir temel orman ya- sası (6831 sayılı yasa) çıkanlmıştır. Bu yasa- nın 2. maddesiyle orman rejimi dışına çıkar- ma işlemleri ilk kez uygulamada yer almaya başlamıştır. Bugün orman köylümüzü yakından ilgilen- diren 1983 yılında 2986 sayılı yasa ile yapı- lan değişiklikle "2/B" olarak anılmaya başla- yan uygulamanın temeli, önce 1956 yılına, da- ha sonra 1973 yılında 1744 sayıh yasa ile ya- pılan değişikliğe dayanmaktadır. Bu uygulamalar başta akademik çevreler, or- mancı meslek örgütleri, hukuk çe\Teleri ve ba- sın olmak üzere ülkenin aydın kesiminde bü- yük bir tepkinin oluşmasına neden olmuş ve bu tepki 131. madde ile 1961 Anayasasf na, daha sonra da 169 ve 170. maddeleriyle de 1982 Anayasası'na yansunıştır. Anayasalann onnanlarla ilgili bu maddele- ri incelendiğinde: "Ormanlara zarar verebi- lecek hiçbir faalhet ve eyteme müsaade edile- mez. Ormanlann tahribine yol açan shasal propaganda yapılamaz; özelfikle orman suç- lan içingenelve özelaf çıkanlamaz™" gibi hü- kümîerin ormanlan korumaya yönelik ola- rak, açıkça çirkinpotitikavepolitikacılara kar- şı birer güvensızlik belgesı olarak örülmüş İcale burçlan gibi durduğu görülür. Ne var ki, günümüz iktidan ile pek çok burçlar de\Tİlir- ken anayasanın 169 ve 170. maddeleri ile de oynanma -politikaya alet etme, açmalarla iş- lenmiş orman suçlanna af getirme, orman sı- nırlannda daraltma yapma vb- ihmal edilme- miştir. 169. maddenin 2. paragrafında yer alan "Devlet Ormanı Kanumı'na göre, devletçeyö- netiBrveişktinr'' cümlesine "işlettirifir" söz- cüğünün de eklenmesiyle eski bir yara deşil- mekte ve sınıfta kalmış özel ormancılık hort- lattınlmaya çalışılmaktadu-. Oysa yürürlükte bulunan 6831 sayılı Orman Yasası'nın pek çok maddesi pek çok ormancılık hizmetleri- nin özel sektör eliyle yaptınlmasına olanak ta- nımakta, bu konuda bir yasa boşluğu buhın- mamaktadır. 170. maddede yapılan değişiklikle, "2/B" maddesi uygulamalan ile orman rejimi dışı- na çıkanlan arazilere, orman köylüsü dışın- dakilere de devir, tahsis, terk, kiraya verme, ayni hak tesisi ve satış olanağı getirilmekte; bu konuda -açma ve yerleşme- anayasa ve ya- sa suçu işlemiş olanlar affedilerek orman köy- lüsü, şehirlisi ve kasabalısı ile birlikte aynı suçlara özendirilmektedir. Bazı konular vardır ki, "şüyuu Mikuundan beter"dir. Işte ormanlar ve ormancılık da "halk-orman iKşkisi" açısından böylesine du- yarlı bir konudur. Bu ülkede ne zaman ki bir "orman suçlanna a P sözcüğü ağızlarda do- lanmaya başlamış ise ormanlar büyük bir kı- yımla karşı karşıya kalmıştır. Maalesef hep "açan" kazanmış, "açan"a getirilen her " a P yeni açmalar için yeni bir gerekçe ve yeni bir umut oluşturmuştur. Bu ülkede, orman yasalanyla oynandığı ka- dar hemenhe- men hiçbir yasa ile oynanmamıştır. TBMM'nin kuruluşundan günümüze, ana- yasalar da dahil, orman-ormancılık ve or- man köylüsü ile ilgili 40'a yakın yasa çı- kanlmış ve her seferinde hep orman köy- lüsüne bir şeyler verilmesi amaçlandığı söylenmiş olmasına karşın sonuç ortadadır: Aradan geçen 83 yıl.kişi başına yıllık ge- liri 250-300 dolan aşmayan 7.5 milyon or- man köylüsü. ..10 miryon keçi ve ilkel hay- vancılık... 20 bin 293 orman köyü... De- mek ki yasalarla oynamakla bir yere va- nlamamış. Biz ormancılar, hukuk çe\Teleri ve bu ülkenin aydın insanlan şüphesiz "buffl- mi" ilk kez seyretmiyoruz. Hiçbir alım gücü olmayan orman köylüsüne han- gi "öncelik" tanınacaktır? Orman köylüsünün yaranna ise 34 sivil toplum örgütünden ayn olarak Ormancılık Kooperatifleri Mer- kez Bırliği (OR-KOOP/ 21 bir- liğe bağh 1200 kooperafif) ni- çin bu düzenlemeye karşıdır? Balıkesir SEKA Fabrikası'na -1.475.000 m2 arazisiyle bir- likte- 1.2 milyon dolar fiyat bi- çenler mi "5 miKar m2" (?) orman arazisinden 25 milyar dolar beklemektedirler? Anayasanın 170. madde- sinde yapılmaya çahşılan de- ğişiklik suça özendirmekten, sayın Cumhurbaşkanı'nın "ve- to" gerekçesinde vurguladığı gibi "şagüTer"in/işgalcilerin ödüllendirilmesüıden ve ye- ni açmalara hukuksal daya- naklar oluşturulmasından baş- ka bir şey değildir. Evet, 170. maddede küçük bir değişiklik yapüması ve bi- rikmiş sorunlara bir çözüm getirilmesi bir ihtiyaçtır; an- cak tam bir "toplumsal uzla- şı" sağlanmak, 70 milyon üı- sanın hakkı korunmak ve pa- rasal da olsa suça özendirici değil "cajdıncı" yaptınmlar getirilmek kaydı ile... TEMA Mütevelli Heyeti Başkanı Sevgüi "ToprakDe- de" Hayrettin Karaca, "m2'si 8 milyona satüık orman ara- zisi" diye feryada başlamış- tır. Bu feryadın "koro"ya dö- nüşeceği kesindir. öaşlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle