Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 HAZİRAN 2003 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Sünepeleşme
YUNAN diplomasisinin son yıllardaki en büyük ba-
şansı, Türk dış politikasını Avaıpa ipoteği altına al-
mak olmuştur.
Başarı, Atina'nın üç durumu birden doğru sapta-
mış olmasına dayanır.
Birincisi, Ankara'nıh Avrupa Biriiği'ne bir an ön-
ce tam üye olma tutkusudur. öyle bir tutkudur ki,
bu gelip geçmiş bütün hükümetler bOyunca hiç de-
ğişmemiş, hatta son hükümet açısından içteki emel-
leri gerçekleştirmenin başlıcaamaçlanndan biri ha-
line gelmiştır. Kemalizmi törpütemek, askerin laik cum-
huriyet bekçiliğini sınırlamak, özgüriük ve insan hak-
lan kılıfına büründürülmüş dinci hedeflere doğru
ilerlemek için Avrupa Birliği'yle ittifak etmek biie bu
tutkunun parçası olmuştur. Üstelik, aynı tutku, bü-
tün hükümetler boyunca işsizliğin, çaresizliğin pen-
çesinde kıvranan halk yığınlannın da tutunduğu bir
umut sayılmış, kamuoyunu biçimlendiren neredey-
se bütün medya bu ateşle yanıp tutuşur olmuştur.
Herkesin gördüğünü yakın komşu görmez mi?
Ikincisi, Yunanistan Türkiye'yle olan sorunlannırt
Avrupa Birliği çerçevesinde çok daha kolay çözü-
leceğini görmüştür. Orada herzaman için hazır müt-
tefîkleri vardır, hazırolmayanlandayolagetirmekiçin
yaklaşık iki yüzyıl boyunca edindiği marifetler de ek-
sik degildir. Sorunları başkayollardan çözmeye ça-
lışmak, eninde sonunda türkiye'yle bilek yanşına gi-
rişmek, hatta çatışmaya sürüklenmek tehlikesini ta-
şıdığı için işine gelmez; bunu acı denemelerte iyi öğ-
renmiştir.
Üçüncüsü, Atina'dakilere göre, Türkiye Yunanis-
tan'ın bu hesapları açısından eninde sonunda Av-
rupa Birliği'ne girmelidir ama, tırnaklan sökülmüş,
dişleri dökülmüş, boynu bükülmüş bir Türkiye ola-
rak.
Yalnız, bu üçüncü noktada Yunan stratejisi ne-
redeyse kesin çizgilerle birbirinden aynlmış üç
bölümlü bir gelişme izlemiştir.
Birınci aşama, Türkiye'yi Avrupa kapılannda sü-
ründürmek, başvurulannı suya düşürmek, Anka-
ra'ya yönelik açılımlan ve yardımlan önlemek aşa-
masıdır. Bu aşamada, Yunanistan Türkiye'yi arala-
rına almayı zaten pek istemeyen kimi Avrupalılann
sevgilisidir.
Ikinci aşama, Türkiye'yi elinden tutup_"S/zMB'ye
ben sokacağım" aşamasıdır. Böylesi, Öcalan ko-
nusunda suçüstü yakalanıştan sıynlmaya yaramış,
Ankara'da bu oyunu yutan safa/aklar da eksik oi-
mamıştır.
Üçüncü aşama, şimdikıdir. Atina, başta Ege ve Kıb-
ns olmak üzere Ankara'yla ne sorunu varsa hepsi-
ni, ama hepsini AB'ye çözdürme peşindedir.
O aşırtıcı olan, bu stratejiyi boşa çıkarmak için
^ J Türkiye'nin elinde biryığın olanakvarken, şim-
diye kadar dünyada parmakla gösterilen ünlü Türk
diplomasisinin acayip bir sünepeliği seçmiş olma-
sıdır.
Yalanlara dolanlara ses çıkaramayan, "Atina'yı
küstürürsek AB'den tarih koparamayız" korkusu-
na kapılmış, insanı kahreden bir sünepelik.
Deneyimli bir dış yazışma elemanı ve uzun
yıllardan beri çevirmenlik yapan
bir uzman açıklıyor:
Avrupa ve Afrika'nın önemli bir bölümü (eski
Fransız ve Belçika sömürgeleri) ile (Meksika
dahil) Amerika kıtasının bir bölümünde Latin
dilleri geçerli olup bu ülkelerdeki firmalarda
yöneticilerin çok yüksek bir oranı Ingilizce
bilmemektedir. Bu alanda deneyimli bir
dış yazışma elemanına başvurmak isteyenler..
ve Istanbul'un Anadolu yakasının bazı
ilçelerinde (Fransızca gibi) Latin dilleri ve
Ingilizce ders almak isteyenler;
0 216 - 366 83 43'e (telefon ve faks)
başvurabilirler.
Hazirandan Hazirana...
"tkitelli'de Kum kenti benzerinin kurulması" savını fazla ciddiye
almamaya çalışsak da, Recep Tayyip hükümetinin, tüm Türkiye'yi
tekelci sermayenin "serbest alanı" dunımuna getirmek için her
yönden çabaladığı açık bir gerçek.
Vedİİ BtLGET Emekli Amiral
1
970 Mayısı'nda Demirel hü-
kümeti bir Sendikalar Kanun
Tasansı hazırladı. Buna Türk-
îş üyesi millervekilleri bir ek
madde koydurttular. Buna gö-
re bir sendikanın Türkiye çapında et-
kinlik gösterebilmesi için, o işkolun-
daki işçilerin en az üçte birini temsil
etmesi gerekecekti.
14 Mayıs günü Cmuhuriyet Senato-
su'nda bir konuşma yapan AP'li Ça-
lışma Bakanı SeyfiOztürk, "İdeolojik
alamlann aleti haline gelmiş sendika-
laria tabela sendikalanbu kanun çıkar
çıkmaz kendiliğinden infısah edeeek-
tir, gaye serbestidir" dedi. TİP Millet-
vekili ve DlSK Genel Başkanvekili
Rıza Kuas da TBMM'de konuştu ve
dedi ki "Bu kanunla Türk-İş diktası
getirihnek isteniyor. 27 Mayıs Devri-
mi'nin getirdiği haklar geriahnmak is-
teniyor. DİSK, anayasa haklanm kul-
lanarak sonuna kadar direnecektir".
TBMM tasanyı, 12 Haziran'da onay-
ladı. "Yasa,sendikaseçmeözgüriüğü-
nü yok edecek ve bir faşist sendikao
hk anlayışımn temelini atacak" deme-
cini veren DtSK Genel Başkanı Ke-
malTürkler. yanında sendikacılardan
oluşan bir kufulla 13 Haziran'da Çan-
kaya Köşkü'ne çıktı, Cumhurbaşka-
ru CevdetSunay'İa görüştü. Sunay ko-
nuya o denli yabancıydı ki, tutup sağ-
cı san sendikalardan yakındı ve "Ya-
pacak çok şey yok" dedi.
15 Haziran sabahı, Istanbul ve Geb-
ze'deki büyük işyerlerinde ilk genel
grev başladı. Otosan fabrikasından
yola çıkan 2700 işçi, "Tüm gericiler
ve faşizm kahrolsun" pankartlanyla
Ankara asfaltına vardılar. Kartal kav-
şağında önlerine bir askeri birlik ve üç
tank çıktı. Askerler kenara çekildi, iş-
çilergeçipgitti. Süleyman Demirel'in
kardeşı Hacı Ah" Demirel'in ortak ol-
duğu Haymak Döküm Fabrikası'nda,
işçilerin karşısına silahlı korumalar
çıktı. Işçiler fabrikaya saldırdı. Akşa-
ma doğru DlSK, 115 işyerinde 75 bin
işçinin yürüdüğünü açıkladı.
Olaylann önü alınamıyordu ama,
16 Haziran günü sabahın daha ilk sa-
atlerinde, fstanbul'da işçilerle polis
karşı karşıya geldi. Büyük çatışmalar
çıktı, kan döküldü. tçişleri Bakanı Hal-
dun Menteşoğlu Istanbul'a gitmiş, vi-
layetten yönetiyordu polis güçlerini.
DlSK Başkanı Kemal Türkler bir açık-
lama yaptı, "Çaüşmalanonaylamıyo-
ruz" dedi ve ekledi, "Aranıza çeşitti
maksatlar güden Idşiler, çeşıtB kıİıkla-
ra bürünerek gü-ebilir". Zaten de öy-
le oluyordu.
O gün DlSK yöneticileri tutuklan-
dı. Hükümet, tstanbul ve Gebze'de sı-
kıyönetim ilan etti. 18 Haziran'da çe-
şitli üniversitelerin iş hukuku ve sos-
yal güvenlik kürsüsü öğretim üyele-
ri, "Sendikalar Kanunu'nun ana çiz-
güeriyle anavasaya aylan" olduğunu
açıkladılar. Ismet tnönü ise Türk-Iş
üyesi milletvekillerini sert dille suç-
ladı ve olaylann TaiH'' dunımuna düş-
rükkrini söyledi.
Yalnız ülkemizde değil, tekelci ser-
maye egemenliğinin mutlaklaştığı dün-
yamızda ne zamanki tasarlanan bir
eylemin ya da yasanın amacı "serbes-
ti" olarak ilan edilir, o zaman bu söz-
cüğün ardında çok karanlık amaçlar ya-
tıyor demektir. 15-16 Haziran olayla-
nna yol açan "serbesti" amaçlı yasa-
nın ardında "Türk-İş diktası getiril-
mek... 27 Mayıs devTİminin getirdiği
haklan geri almak... Sendika seçme
özgürtüğünfl yok etmek.J' hedefleri
vardı. ABD'nin "özgüriükgetirmek"
amacı ile Irak'a düzenledigi saldınnın
ardında ne gibi hedefler olduğu da
herkesçe biliniyor.
Son günlerde AB'nin, Türkiye'nin
"özgüriük" alanlannı açmak için he-
deflediği "uyum" yasa tasanlannın
ardındaki hedeflerden kaygı duyuldu-
ğu da çokça vurgulanır oldu. Ne ki, te-
kelci sermayenin küresel anayasası
olarak nitelenen, Çok Taraflı Yatınm
Anlaşması (MAI) ile "uyum" yasala-
n -ve özellikle "serbesti" amaçlı olan-
lan- pek izlenmiyor gibi. Her biri kü-
çük birer küresel sermaye egemenli-
ği alanı olan "serbest bölge"ler gide-
rek "serbest şehir"ler dunımuna ge-
liyor. Bu kuşatmanuı temelinde ise yi-
ne bir haziran ayıyasası, hem de 15 Ha-
ziran 1985 tarıhli Resmi Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren Serbest
Bölgeler Yasası var.
1970'lerde dünyada yaşanan buna-
lım (kriz) ve tıkanma Türkiye'de de et-
kisini gösterince Ozal'lı yıllarda yeni
bir sermaye birikim yöntemi uygu-
lanmaya başlandı. Dışa dönük sana-
yileşme denen bu yöntemde işçi sını-
fina yönelik saldınlarla maliyetler dü-
şürülürken devlet destekli bir ihracat
politikası başladı. Bunun sonucunda
adı anılan yasa çıkanldı. Halen yü-
rürlükte olan bu yasa ile ilgili uygu-
lama hükümleri ise 1993 Martı'nda
Resmi Gazete'de yayımlanan yönetme-
likle belirlendi.
Dışişleri Bakanlığf nın da "Serbest
böige faabyeüerinden elde edilen ka-
zanç ve geürier hiçbir izne ve vergiye
tabi olmaksıan yurtdışına ve\a Tür-
kiye'ye transfer edilebilir-. Btrçok öbür
ülkedeki serbest bölgelerden farkh ola-
rak, özellikle ekonominin girdi ih riya-
cının ucuz vedüzenü olarak temin edi-
lebilmesi açısından Türkiye serbest
bölgelerinden Türkhe'ye yönelik mal
saüşlanna \e takas tkaretine kısıtlama
getirilmemiştir" diyerek teşvik \erdi-
ği bu yasa, birçok tehlikeyi de birlik-
te dayatmıştır ülkemize.
MAI'nin temelini oluşturan ulusal
da\ranış ve performans ölçütlerinin
geçerli olmaması ilkelerinin fiilen uy-
gulandığı bu "serbest" alanlarda ya-
bancı sermayeden herhangi bir koşu-
lu yerine getirmesi istenmemektedir.
Yasadaki maddeler. tümüyle açık yağ-
ma hükümleridir.
Bu "serbest bölgeler", emekçilerin
grev hakkı olmadan kölece çalıştınl-
dıgı, v ergi, çevre konıma vb. yüküm-
lülüklerinin olmadığı, çitlerle çevrili,
kulelerle gözetlenen, tek "kamu hiz-
meti" olarak polis ve gümrük bınm-
lerinin konuşlandınldığı birer çalış-
ma kamplandır adeta.
Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, son
Ecevit hükümeti döneminde de "ser-
best bölgeler"in Hong Kong benzen
uygulamalarla "serbestşehirier"e dö-
nüştürülmesi çalışmalan gündeme ge-
tirildi. 15 Aralık 1998 tarihlı Resmi Ga-
zete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu
karan ile serbest şehir için adım atıl-
mış oldu. Karasu'dan Kefken'e, yüz-
de90'ıSakaryailinde, yüzde 10'ulz-
mit ilinde kalan bir alanın, serbest şe-
hir haline getirilmesi öngörüldü.
Yasayla birilkte "serbest şehir" ki-
mi kesimler, gruplar tarafından çok
cazip görülmeye başlandı. Örneğin
Trabzonlu işverenler Rize, Samsun, Gi-
resun serbest bölgelerinin gereksizli-
ğini öne çıkanrken Dubai, Singapur,
Hong Kong gibi serbest şehir olma is-
temi gütmeye başladılar.
O günlerde gazetelerde (Yeni Yüz-
yıl, 29 7 1998) Recep Tayyip Erdo-
ğan'ın Ikitelli'de serbest bölge olarak
aynlmış arazıyi, yandaşlanna çok ucu-
za verdiği ve burada îran'daki Kum
kentinin bir benzeri kunılacağı savla-
rına rastlanır oldu.
Bugünlerde bir yandan AB ve Kıb-
ns, öte yandan ABD ve Irak konula-
n gündeme oturmuşken, bir başka
yandan da türbanlı-başörtülü provokas-
yonlarla dikkatlerdağıtılırken KTÜ'lü
profesörlerin "serbest şehirier" oluş-
turulmasının önünde engel gösterdik-
leri "Türkiye'nin idari yapılanma-
sı"nda sessiz sedasız değişiklikler ön-
göriilmeye başlandı. Bunlar hızla ya-
salaştınlmaya da çalışılıyor.
"İkitelli'de Kum kenti benzerinin
kurulması" savını fazla ciddiye alma-
maya çalışsak da, Recep Tayyip hü-
kümetinin, tüm Türkiye'yi tekelci ser-
mayenin "serbest alanı" durumuna
getirmek için her yönden çabaladığı
açık bir gerçek.
15 Haziran 1971'den 15 Haziran
1985 'e ve o günden bu yılın haziranı-
na çok şeyler değışmiş olabilir. Ancak
geçmişten bugüne ve Recep Tayyip hü-
kümetinin Türkiye Cumhuriyeh 'ni her
türlü gericıliğin, emperyalizmın ve te-
kelci sermayenin "serbest egemenlik
alanı" kılmasına karşı. toplumun ile-
rici kesimleri 1971 'de Rıza Kuas'ın işa-
ret ettiği gibi "anajasa haklaruu kul-
lanarak sonuna kadar direnecektir".
Ve artık direnmelıdır de!
CIMHURİYETTEN
OKURLARA
İBRAHİM YILDIZ
Bip Dönem Aydınlamyor!
Geçen hafta medyaya yansı-
yan ifadeler ülkemiz açısından
oldukça önemliydi.
Bir dönemin hem dökümü
hem de karanlıkta kalan nokta-
ları ortaya çıktı.
TBMM Yolsuzlukları Araştır-
ma Komisyonu'na bilgi veren
işadamları, bürokratlar, politika-
cılar hatta devletin en üst gö-
revlerinde bulunan bakan ve
başbakan yardımcıları öne sü-
rülen iddialan yanıtladılar.
İşadamları Halrt Cıngıllıoğlu,
Hayyam Garipoğlu, Korkmaz
Yiğit, bürokratlar Engin Akça-
koca, Süreyya Serdengeçti,
Gazi Erçel, eski bakanlardan
Güneş Taner, Hüsamettin Öz-
kan, Zekeriya Temizel, Zeki
Ergezen, Hilmi Güler ve Me-
sut Yılmaz kendi dönemlerin-
de yaşananları komisyona ak-
tarırken siyasetçi-bürokrat-işa-
damı üçgeninde dönen kısır-
döngü de daha netleşmiş ola-
rak ortaya döküldü.
Eski Başbakan Yardımcısı ve
eski ANAP lideri Mesut Yılmaz,
altı saatlik süre içerisinde döne-
miyle ilgili bilgileri aktarırken
önemli bir konunun da altını çi-
ziyordu.
"Siyasetçiler siyasetçileri
yargılayamaz. Karan yargı ve-
rir... Ümit ediyorum yasama
dokunulmazlığı kaldırılır... Ital-
ya'da nasıl bir başbakan görevi
sırasında yargı önüne çıkabili-
yorsa Türkiye'de de çıkabilme-
li..."
• • •
Komisyon çok sayıda ilgiliyi
dinlerken 14 Haziran 2003 Cu-
martesi günü, Yargıtay Onursal
Cumhuriyet Başsavcısı Sabih
Kanadoğlu'nun konuyla ilgili
yazısı gazetemizde yayımlandı.
'Yolsuzluklaıia sanal mücadele'
başlıklı yazıda Kanadoğlu'nun
dikkat çektiği bazı bölümleri
buraya aktarıyorum.
"Yolsuzluklarla mücadelede,
yolsuzluklann üç ayağını oluştu-
ran siyaset - bürokrat - işadamı
üçgenini kıracak yasal düzenle-
melerin bütünlük içerisinde ya-
pılmasıyla başarıya ulaşılabilir.
Gerekli olan, bu yönde gösteri-
lecek siyasi iradedir. Yargınınba-
ğımsız kılınması ilk hedef olma-
lıdır. Yargının bağımsızlığı, ana-
yasadayeralan kimihükümlerne-
deniyle zedelenmiştir. Hâkim ve
savcılann idariyönden yürütme-
ye bağlı olması, denetimlerinin
Adalet Bakanı 'na bağlı müfettiş-
ler tarafından yapılması, Hâkim-
ler ve Savcılar Yüksek Kurulu 'nun
kuruluş ve çalışma usulleri bu
şekliyle sürdükçe, yargının ba-
ğımsız olduğundan söz edile-
mez. Anayasanın 140/6, 144 ve
159'uncu maddeleribiran önce
değiştihlmelidir."
"Soruşturma komisyonunun
yaptığı soruşturma, bir biçimde
"HazıriıkSoruşturmasrd/r So-
ruşturma, konunun uzmanı olan
tarafsız, bağımsız ve güvenceli
Yargıtay (Türkiye) Cumhuriyet
Başsavcısı tarafından yapılmalı-
dır. Adı geçenin en geç üç ay
içinde yapacağı soruşturma so-
nunda düzenleyeceği, düşünce-
sini de taşıyan rapor TBMM Baş-
kanlığı'na sunulmalı ve karar
TBMM'ce verilmelidir."
"Yolsuzluklarla mücadelede
yürütmenin tüm işlem ve eylem-
lerinin şeffaf olması sağlanmalı,
yazılı ve görsel basının, çatışan
ekonomik çıkarsahiplerinin elin-
de silah olarak kullanılmasının
mutlaka önüne geçilmelidir"
• • •
Komisyon üyelerine birönerimiz
var:
Cumhuriyet'in son 10 yıllık arşi-
vini dikkatlice incelerlerse, sahip ol-
dukları bilgilerden çok dahafazla-
sına ulaşırlar. Bugün, geçmiş hü-
kümetler döneminde ortaya atılan
iddialan Cumhuriyet, o hükümet-
ler ayaktayken belgeleriyle haber-
leştirmişti. O dönemde ne yazık ki
yolsuzlukyapanlar değil, yolsuzluk
haberini yapanlar yargı karşısına
çıkmış, Cumhuriyet kendisini sa-
vunmak durumunda kalmıştı.
Yeri gelmişken, içimizdeki bu ya-
rayı da okurianmızla paylaşmadan
geçemeyeceğiz.
•••
Üniversiteye girmek başlı ba-
şına bir sorun. Lise eğitimi
gençlere bu olanağı tam olarak
sağlayamıyor. Bu nedenle çok
sayıda dershane, öğrencilerin
umudu durumunda. Cumhuri-
yet gazetesi 15 sayılık bir çalış-
mayı geçen hafta tamamladı.
Fen Bilimleri Merkezi Dersha-
nesi'nin hazırladığı ÖSS'ye yö-
nelik test ve rehberlik dergisi
büyük bir ilgi gördü. Dün sınava
giren öğrencilere bu konuda bir
yardımımız dokunduğuna inanı-
yoruz.
Önümüzdeki öğretim döne-
minde de bu tür çalışmalarımızı
sürdüreceğiz.
Okulların bitmesiyle birlikte
tatil havası esmeye başladı.
Temmuz ve ağustos aylarında
okurlarımızın beğenisini kaza-
nacak yeni projemizi yetiştirme-
ye çalışıyoruz.
İyi haftalar...
OARANTt]
Eski buzdolabınızı getirinf
yepyeni Beko'ları
cazip indirimlerle götürün
^var
fstersenîz değiştirme ya
* * nız buzdolabı size
ındirim çeki kaza
c tüm bu avantajlara
.4 aya varan vadelerie sahr
*îwtm bar ye fezgah sevıye» bı
•avarttaîlariyîa
DEVELİÎCRA
MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
ÎLANENTEBLÎGAT
DosyaNo: 2002-361 Es.
Borçlu: Mustafa
Aykut
Adres: Şahmelik
köyü Develi
Develi Şahmelik kö-
yünde ikâmet eden
borçlu Mustafa Aykut
alacaklısı Metın Denizlı
vekılı Av. Ömer Çi-
men'e 9.200.000.000-
TL. borcundan dolay»
aleyhine yapılan icra ta-
kibmde adresine gönde-
nlen 163 örnek ödeme
emn ve senet fotokopisi
tebliğ olunmamış, zabı-
ta tahkikatı neticesinde
de adresi tespit edileme-
diğinden ödeme emri-
nin ılanen tebliğine ka-
rar venlmışur.
Yukarıda yazılı bor-
cunuzu masraflar ve fa-
ızı ile birlıkte işbu ila-
nın neşri tarihınden iti-
baren kanuni süreye 15
gün ilavesı ile 45 gün
zarfında ödemenız, taki-
be konu senet kambiyo
nıtelıgınde değılse 20
gün zarfında yıne mer-
ciye şıkâyet etmeniz,
haksız yere ınkâr eder-
seniz para cezası ile
mahkûm edileceğinız,
borçlu olmadığınız, bor-
cun ikra veya ihmal
edildiği veya zamanaşı-
mı hakkında ıtirazmız
%arsa 20 gün içerisinde
tetkik merciine bildir-
meniz, kabulüne dair
karar getirmedi|iniz
takdırde cebri icraya de-
vam olunacağı, IlK.nun
74. maddesı gereğince
mal beyanında bulun-
mazsanız hapisle tazyik
olunacagınız ve ayrıca
gıyabınızda muhtelif
mallarınızın haczedile-
ceğı teblıg makamına
kaim olmak üzere ila-
nen tebliğ olunur.
01.05.2003
Basın. 23005