25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 HAZİRAN 2003 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Sünepeleşme YUNAN diplomasisinin son yıllardaki en büyük ba- şansı, Türk dış politikasını Avaıpa ipoteği altına al- mak olmuştur. Başarı, Atina'nın üç durumu birden doğru sapta- mış olmasına dayanır. Birincisi, Ankara'nıh Avrupa Biriiği'ne bir an ön- ce tam üye olma tutkusudur. öyle bir tutkudur ki, bu gelip geçmiş bütün hükümetler bOyunca hiç de- ğişmemiş, hatta son hükümet açısından içteki emel- leri gerçekleştirmenin başlıcaamaçlanndan biri ha- line gelmiştır. Kemalizmi törpütemek, askerin laik cum- huriyet bekçiliğini sınırlamak, özgüriük ve insan hak- lan kılıfına büründürülmüş dinci hedeflere doğru ilerlemek için Avrupa Birliği'yle ittifak etmek biie bu tutkunun parçası olmuştur. Üstelik, aynı tutku, bü- tün hükümetler boyunca işsizliğin, çaresizliğin pen- çesinde kıvranan halk yığınlannın da tutunduğu bir umut sayılmış, kamuoyunu biçimlendiren neredey- se bütün medya bu ateşle yanıp tutuşur olmuştur. Herkesin gördüğünü yakın komşu görmez mi? Ikincisi, Yunanistan Türkiye'yle olan sorunlannırt Avrupa Birliği çerçevesinde çok daha kolay çözü- leceğini görmüştür. Orada herzaman için hazır müt- tefîkleri vardır, hazırolmayanlandayolagetirmekiçin yaklaşık iki yüzyıl boyunca edindiği marifetler de ek- sik degildir. Sorunları başkayollardan çözmeye ça- lışmak, eninde sonunda türkiye'yle bilek yanşına gi- rişmek, hatta çatışmaya sürüklenmek tehlikesini ta- şıdığı için işine gelmez; bunu acı denemelerte iyi öğ- renmiştir. Üçüncüsü, Atina'dakilere göre, Türkiye Yunanis- tan'ın bu hesapları açısından eninde sonunda Av- rupa Birliği'ne girmelidir ama, tırnaklan sökülmüş, dişleri dökülmüş, boynu bükülmüş bir Türkiye ola- rak. Yalnız, bu üçüncü noktada Yunan stratejisi ne- redeyse kesin çizgilerle birbirinden aynlmış üç bölümlü bir gelişme izlemiştir. Birınci aşama, Türkiye'yi Avrupa kapılannda sü- ründürmek, başvurulannı suya düşürmek, Anka- ra'ya yönelik açılımlan ve yardımlan önlemek aşa- masıdır. Bu aşamada, Yunanistan Türkiye'yi arala- rına almayı zaten pek istemeyen kimi Avrupalılann sevgilisidir. Ikinci aşama, Türkiye'yi elinden tutup_"S/zMB'ye ben sokacağım" aşamasıdır. Böylesi, Öcalan ko- nusunda suçüstü yakalanıştan sıynlmaya yaramış, Ankara'da bu oyunu yutan safa/aklar da eksik oi- mamıştır. Üçüncü aşama, şimdikıdir. Atina, başta Ege ve Kıb- ns olmak üzere Ankara'yla ne sorunu varsa hepsi- ni, ama hepsini AB'ye çözdürme peşindedir. O aşırtıcı olan, bu stratejiyi boşa çıkarmak için ^ J Türkiye'nin elinde biryığın olanakvarken, şim- diye kadar dünyada parmakla gösterilen ünlü Türk diplomasisinin acayip bir sünepeliği seçmiş olma- sıdır. Yalanlara dolanlara ses çıkaramayan, "Atina'yı küstürürsek AB'den tarih koparamayız" korkusu- na kapılmış, insanı kahreden bir sünepelik. Deneyimli bir dış yazışma elemanı ve uzun yıllardan beri çevirmenlik yapan bir uzman açıklıyor: Avrupa ve Afrika'nın önemli bir bölümü (eski Fransız ve Belçika sömürgeleri) ile (Meksika dahil) Amerika kıtasının bir bölümünde Latin dilleri geçerli olup bu ülkelerdeki firmalarda yöneticilerin çok yüksek bir oranı Ingilizce bilmemektedir. Bu alanda deneyimli bir dış yazışma elemanına başvurmak isteyenler.. ve Istanbul'un Anadolu yakasının bazı ilçelerinde (Fransızca gibi) Latin dilleri ve Ingilizce ders almak isteyenler; 0 216 - 366 83 43'e (telefon ve faks) başvurabilirler. Hazirandan Hazirana... "tkitelli'de Kum kenti benzerinin kurulması" savını fazla ciddiye almamaya çalışsak da, Recep Tayyip hükümetinin, tüm Türkiye'yi tekelci sermayenin "serbest alanı" dunımuna getirmek için her yönden çabaladığı açık bir gerçek. Vedİİ BtLGET Emekli Amiral 1 970 Mayısı'nda Demirel hü- kümeti bir Sendikalar Kanun Tasansı hazırladı. Buna Türk- îş üyesi millervekilleri bir ek madde koydurttular. Buna gö- re bir sendikanın Türkiye çapında et- kinlik gösterebilmesi için, o işkolun- daki işçilerin en az üçte birini temsil etmesi gerekecekti. 14 Mayıs günü Cmuhuriyet Senato- su'nda bir konuşma yapan AP'li Ça- lışma Bakanı SeyfiOztürk, "İdeolojik alamlann aleti haline gelmiş sendika- laria tabela sendikalanbu kanun çıkar çıkmaz kendiliğinden infısah edeeek- tir, gaye serbestidir" dedi. TİP Millet- vekili ve DlSK Genel Başkanvekili Rıza Kuas da TBMM'de konuştu ve dedi ki "Bu kanunla Türk-İş diktası getirihnek isteniyor. 27 Mayıs Devri- mi'nin getirdiği haklar geriahnmak is- teniyor. DİSK, anayasa haklanm kul- lanarak sonuna kadar direnecektir". TBMM tasanyı, 12 Haziran'da onay- ladı. "Yasa,sendikaseçmeözgüriüğü- nü yok edecek ve bir faşist sendikao hk anlayışımn temelini atacak" deme- cini veren DtSK Genel Başkanı Ke- malTürkler. yanında sendikacılardan oluşan bir kufulla 13 Haziran'da Çan- kaya Köşkü'ne çıktı, Cumhurbaşka- ru CevdetSunay'İa görüştü. Sunay ko- nuya o denli yabancıydı ki, tutup sağ- cı san sendikalardan yakındı ve "Ya- pacak çok şey yok" dedi. 15 Haziran sabahı, Istanbul ve Geb- ze'deki büyük işyerlerinde ilk genel grev başladı. Otosan fabrikasından yola çıkan 2700 işçi, "Tüm gericiler ve faşizm kahrolsun" pankartlanyla Ankara asfaltına vardılar. Kartal kav- şağında önlerine bir askeri birlik ve üç tank çıktı. Askerler kenara çekildi, iş- çilergeçipgitti. Süleyman Demirel'in kardeşı Hacı Ah" Demirel'in ortak ol- duğu Haymak Döküm Fabrikası'nda, işçilerin karşısına silahlı korumalar çıktı. Işçiler fabrikaya saldırdı. Akşa- ma doğru DlSK, 115 işyerinde 75 bin işçinin yürüdüğünü açıkladı. Olaylann önü alınamıyordu ama, 16 Haziran günü sabahın daha ilk sa- atlerinde, fstanbul'da işçilerle polis karşı karşıya geldi. Büyük çatışmalar çıktı, kan döküldü. tçişleri Bakanı Hal- dun Menteşoğlu Istanbul'a gitmiş, vi- layetten yönetiyordu polis güçlerini. DlSK Başkanı Kemal Türkler bir açık- lama yaptı, "Çaüşmalanonaylamıyo- ruz" dedi ve ekledi, "Aranıza çeşitti maksatlar güden Idşiler, çeşıtB kıİıkla- ra bürünerek gü-ebilir". Zaten de öy- le oluyordu. O gün DlSK yöneticileri tutuklan- dı. Hükümet, tstanbul ve Gebze'de sı- kıyönetim ilan etti. 18 Haziran'da çe- şitli üniversitelerin iş hukuku ve sos- yal güvenlik kürsüsü öğretim üyele- ri, "Sendikalar Kanunu'nun ana çiz- güeriyle anavasaya aylan" olduğunu açıkladılar. Ismet tnönü ise Türk-Iş üyesi milletvekillerini sert dille suç- ladı ve olaylann TaiH'' dunımuna düş- rükkrini söyledi. Yalnız ülkemizde değil, tekelci ser- maye egemenliğinin mutlaklaştığı dün- yamızda ne zamanki tasarlanan bir eylemin ya da yasanın amacı "serbes- ti" olarak ilan edilir, o zaman bu söz- cüğün ardında çok karanlık amaçlar ya- tıyor demektir. 15-16 Haziran olayla- nna yol açan "serbesti" amaçlı yasa- nın ardında "Türk-İş diktası getiril- mek... 27 Mayıs devTİminin getirdiği haklan geri almak... Sendika seçme özgürtüğünfl yok etmek.J' hedefleri vardı. ABD'nin "özgüriükgetirmek" amacı ile Irak'a düzenledigi saldınnın ardında ne gibi hedefler olduğu da herkesçe biliniyor. Son günlerde AB'nin, Türkiye'nin "özgüriük" alanlannı açmak için he- deflediği "uyum" yasa tasanlannın ardındaki hedeflerden kaygı duyuldu- ğu da çokça vurgulanır oldu. Ne ki, te- kelci sermayenin küresel anayasası olarak nitelenen, Çok Taraflı Yatınm Anlaşması (MAI) ile "uyum" yasala- n -ve özellikle "serbesti" amaçlı olan- lan- pek izlenmiyor gibi. Her biri kü- çük birer küresel sermaye egemenli- ği alanı olan "serbest bölge"ler gide- rek "serbest şehir"ler dunımuna ge- liyor. Bu kuşatmanuı temelinde ise yi- ne bir haziran ayıyasası, hem de 15 Ha- ziran 1985 tarıhli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Serbest Bölgeler Yasası var. 1970'lerde dünyada yaşanan buna- lım (kriz) ve tıkanma Türkiye'de de et- kisini gösterince Ozal'lı yıllarda yeni bir sermaye birikim yöntemi uygu- lanmaya başlandı. Dışa dönük sana- yileşme denen bu yöntemde işçi sını- fina yönelik saldınlarla maliyetler dü- şürülürken devlet destekli bir ihracat politikası başladı. Bunun sonucunda adı anılan yasa çıkanldı. Halen yü- rürlükte olan bu yasa ile ilgili uygu- lama hükümleri ise 1993 Martı'nda Resmi Gazete'de yayımlanan yönetme- likle belirlendi. Dışişleri Bakanlığf nın da "Serbest böige faabyeüerinden elde edilen ka- zanç ve geürier hiçbir izne ve vergiye tabi olmaksıan yurtdışına ve\a Tür- kiye'ye transfer edilebilir-. Btrçok öbür ülkedeki serbest bölgelerden farkh ola- rak, özellikle ekonominin girdi ih riya- cının ucuz vedüzenü olarak temin edi- lebilmesi açısından Türkiye serbest bölgelerinden Türkhe'ye yönelik mal saüşlanna \e takas tkaretine kısıtlama getirilmemiştir" diyerek teşvik \erdi- ği bu yasa, birçok tehlikeyi de birlik- te dayatmıştır ülkemize. MAI'nin temelini oluşturan ulusal da\ranış ve performans ölçütlerinin geçerli olmaması ilkelerinin fiilen uy- gulandığı bu "serbest" alanlarda ya- bancı sermayeden herhangi bir koşu- lu yerine getirmesi istenmemektedir. Yasadaki maddeler. tümüyle açık yağ- ma hükümleridir. Bu "serbest bölgeler", emekçilerin grev hakkı olmadan kölece çalıştınl- dıgı, v ergi, çevre konıma vb. yüküm- lülüklerinin olmadığı, çitlerle çevrili, kulelerle gözetlenen, tek "kamu hiz- meti" olarak polis ve gümrük bınm- lerinin konuşlandınldığı birer çalış- ma kamplandır adeta. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, son Ecevit hükümeti döneminde de "ser- best bölgeler"in Hong Kong benzen uygulamalarla "serbestşehirier"e dö- nüştürülmesi çalışmalan gündeme ge- tirildi. 15 Aralık 1998 tarihlı Resmi Ga- zete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu karan ile serbest şehir için adım atıl- mış oldu. Karasu'dan Kefken'e, yüz- de90'ıSakaryailinde, yüzde 10'ulz- mit ilinde kalan bir alanın, serbest şe- hir haline getirilmesi öngörüldü. Yasayla birilkte "serbest şehir" ki- mi kesimler, gruplar tarafından çok cazip görülmeye başlandı. Örneğin Trabzonlu işverenler Rize, Samsun, Gi- resun serbest bölgelerinin gereksizli- ğini öne çıkanrken Dubai, Singapur, Hong Kong gibi serbest şehir olma is- temi gütmeye başladılar. O günlerde gazetelerde (Yeni Yüz- yıl, 29 7 1998) Recep Tayyip Erdo- ğan'ın Ikitelli'de serbest bölge olarak aynlmış arazıyi, yandaşlanna çok ucu- za verdiği ve burada îran'daki Kum kentinin bir benzeri kunılacağı savla- rına rastlanır oldu. Bugünlerde bir yandan AB ve Kıb- ns, öte yandan ABD ve Irak konula- n gündeme oturmuşken, bir başka yandan da türbanlı-başörtülü provokas- yonlarla dikkatlerdağıtılırken KTÜ'lü profesörlerin "serbest şehirier" oluş- turulmasının önünde engel gösterdik- leri "Türkiye'nin idari yapılanma- sı"nda sessiz sedasız değişiklikler ön- göriilmeye başlandı. Bunlar hızla ya- salaştınlmaya da çalışılıyor. "İkitelli'de Kum kenti benzerinin kurulması" savını fazla ciddiye alma- maya çalışsak da, Recep Tayyip hü- kümetinin, tüm Türkiye'yi tekelci ser- mayenin "serbest alanı" durumuna getirmek için her yönden çabaladığı açık bir gerçek. 15 Haziran 1971'den 15 Haziran 1985 'e ve o günden bu yılın haziranı- na çok şeyler değışmiş olabilir. Ancak geçmişten bugüne ve Recep Tayyip hü- kümetinin Türkiye Cumhuriyeh 'ni her türlü gericıliğin, emperyalizmın ve te- kelci sermayenin "serbest egemenlik alanı" kılmasına karşı. toplumun ile- rici kesimleri 1971 'de Rıza Kuas'ın işa- ret ettiği gibi "anajasa haklaruu kul- lanarak sonuna kadar direnecektir". Ve artık direnmelıdır de! CIMHURİYETTEN OKURLARA İBRAHİM YILDIZ Bip Dönem Aydınlamyor! Geçen hafta medyaya yansı- yan ifadeler ülkemiz açısından oldukça önemliydi. Bir dönemin hem dökümü hem de karanlıkta kalan nokta- ları ortaya çıktı. TBMM Yolsuzlukları Araştır- ma Komisyonu'na bilgi veren işadamları, bürokratlar, politika- cılar hatta devletin en üst gö- revlerinde bulunan bakan ve başbakan yardımcıları öne sü- rülen iddialan yanıtladılar. İşadamları Halrt Cıngıllıoğlu, Hayyam Garipoğlu, Korkmaz Yiğit, bürokratlar Engin Akça- koca, Süreyya Serdengeçti, Gazi Erçel, eski bakanlardan Güneş Taner, Hüsamettin Öz- kan, Zekeriya Temizel, Zeki Ergezen, Hilmi Güler ve Me- sut Yılmaz kendi dönemlerin- de yaşananları komisyona ak- tarırken siyasetçi-bürokrat-işa- damı üçgeninde dönen kısır- döngü de daha netleşmiş ola- rak ortaya döküldü. Eski Başbakan Yardımcısı ve eski ANAP lideri Mesut Yılmaz, altı saatlik süre içerisinde döne- miyle ilgili bilgileri aktarırken önemli bir konunun da altını çi- ziyordu. "Siyasetçiler siyasetçileri yargılayamaz. Karan yargı ve- rir... Ümit ediyorum yasama dokunulmazlığı kaldırılır... Ital- ya'da nasıl bir başbakan görevi sırasında yargı önüne çıkabili- yorsa Türkiye'de de çıkabilme- li..." • • • Komisyon çok sayıda ilgiliyi dinlerken 14 Haziran 2003 Cu- martesi günü, Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun konuyla ilgili yazısı gazetemizde yayımlandı. 'Yolsuzluklaıia sanal mücadele' başlıklı yazıda Kanadoğlu'nun dikkat çektiği bazı bölümleri buraya aktarıyorum. "Yolsuzluklarla mücadelede, yolsuzluklann üç ayağını oluştu- ran siyaset - bürokrat - işadamı üçgenini kıracak yasal düzenle- melerin bütünlük içerisinde ya- pılmasıyla başarıya ulaşılabilir. Gerekli olan, bu yönde gösteri- lecek siyasi iradedir. Yargınınba- ğımsız kılınması ilk hedef olma- lıdır. Yargının bağımsızlığı, ana- yasadayeralan kimihükümlerne- deniyle zedelenmiştir. Hâkim ve savcılann idariyönden yürütme- ye bağlı olması, denetimlerinin Adalet Bakanı 'na bağlı müfettiş- ler tarafından yapılması, Hâkim- ler ve Savcılar Yüksek Kurulu 'nun kuruluş ve çalışma usulleri bu şekliyle sürdükçe, yargının ba- ğımsız olduğundan söz edile- mez. Anayasanın 140/6, 144 ve 159'uncu maddeleribiran önce değiştihlmelidir." "Soruşturma komisyonunun yaptığı soruşturma, bir biçimde "HazıriıkSoruşturmasrd/r So- ruşturma, konunun uzmanı olan tarafsız, bağımsız ve güvenceli Yargıtay (Türkiye) Cumhuriyet Başsavcısı tarafından yapılmalı- dır. Adı geçenin en geç üç ay içinde yapacağı soruşturma so- nunda düzenleyeceği, düşünce- sini de taşıyan rapor TBMM Baş- kanlığı'na sunulmalı ve karar TBMM'ce verilmelidir." "Yolsuzluklarla mücadelede yürütmenin tüm işlem ve eylem- lerinin şeffaf olması sağlanmalı, yazılı ve görsel basının, çatışan ekonomik çıkarsahiplerinin elin- de silah olarak kullanılmasının mutlaka önüne geçilmelidir" • • • Komisyon üyelerine birönerimiz var: Cumhuriyet'in son 10 yıllık arşi- vini dikkatlice incelerlerse, sahip ol- dukları bilgilerden çok dahafazla- sına ulaşırlar. Bugün, geçmiş hü- kümetler döneminde ortaya atılan iddialan Cumhuriyet, o hükümet- ler ayaktayken belgeleriyle haber- leştirmişti. O dönemde ne yazık ki yolsuzlukyapanlar değil, yolsuzluk haberini yapanlar yargı karşısına çıkmış, Cumhuriyet kendisini sa- vunmak durumunda kalmıştı. Yeri gelmişken, içimizdeki bu ya- rayı da okurianmızla paylaşmadan geçemeyeceğiz. ••• Üniversiteye girmek başlı ba- şına bir sorun. Lise eğitimi gençlere bu olanağı tam olarak sağlayamıyor. Bu nedenle çok sayıda dershane, öğrencilerin umudu durumunda. Cumhuri- yet gazetesi 15 sayılık bir çalış- mayı geçen hafta tamamladı. Fen Bilimleri Merkezi Dersha- nesi'nin hazırladığı ÖSS'ye yö- nelik test ve rehberlik dergisi büyük bir ilgi gördü. Dün sınava giren öğrencilere bu konuda bir yardımımız dokunduğuna inanı- yoruz. Önümüzdeki öğretim döne- minde de bu tür çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Okulların bitmesiyle birlikte tatil havası esmeye başladı. Temmuz ve ağustos aylarında okurlarımızın beğenisini kaza- nacak yeni projemizi yetiştirme- ye çalışıyoruz. İyi haftalar... OARANTt] Eski buzdolabınızı getirinf yepyeni Beko'ları cazip indirimlerle götürün ^var fstersenîz değiştirme ya * * nız buzdolabı size ındirim çeki kaza c tüm bu avantajlara .4 aya varan vadelerie sahr *îwtm bar ye fezgah sevıye» bı •avarttaîlariyîa DEVELİÎCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN ÎLANENTEBLÎGAT DosyaNo: 2002-361 Es. Borçlu: Mustafa Aykut Adres: Şahmelik köyü Develi Develi Şahmelik kö- yünde ikâmet eden borçlu Mustafa Aykut alacaklısı Metın Denizlı vekılı Av. Ömer Çi- men'e 9.200.000.000- TL. borcundan dolay» aleyhine yapılan icra ta- kibmde adresine gönde- nlen 163 örnek ödeme emn ve senet fotokopisi tebliğ olunmamış, zabı- ta tahkikatı neticesinde de adresi tespit edileme- diğinden ödeme emri- nin ılanen tebliğine ka- rar venlmışur. Yukarıda yazılı bor- cunuzu masraflar ve fa- ızı ile birlıkte işbu ila- nın neşri tarihınden iti- baren kanuni süreye 15 gün ilavesı ile 45 gün zarfında ödemenız, taki- be konu senet kambiyo nıtelıgınde değılse 20 gün zarfında yıne mer- ciye şıkâyet etmeniz, haksız yere ınkâr eder- seniz para cezası ile mahkûm edileceğinız, borçlu olmadığınız, bor- cun ikra veya ihmal edildiği veya zamanaşı- mı hakkında ıtirazmız %arsa 20 gün içerisinde tetkik merciine bildir- meniz, kabulüne dair karar getirmedi|iniz takdırde cebri icraya de- vam olunacağı, IlK.nun 74. maddesı gereğince mal beyanında bulun- mazsanız hapisle tazyik olunacagınız ve ayrıca gıyabınızda muhtelif mallarınızın haczedile- ceğı teblıg makamına kaim olmak üzere ila- nen tebliğ olunur. 01.05.2003 Basın. 23005
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle