25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
-10 HAZİRAN 2003 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97ttektromk posta: ctenizsomecumhuriyetcom.tr - Hızlı Tren diye eski projeye yeni temel atılmış... "Duble aöz bovama!" Tekgıda'mn bina işi Dr. Nihat Bindal'ın mimari J u projesini çizdiğj Tekgıda-lş Sendikası Genel Merkez binası 1971 yılında Istanbul'da hizmete açılıyor... Yapımı 17 ay süren 4. Leventteki bina, dönemin en modern ve lüks sendika binası olarak tanımlanıyor... Binanın açılışını dönemin Türk- fş Genel Başkanı Seyfı Demirsoy yapıyor... Aradan yıllar geçiyor... Mimar Bindal, bir gün 4. Levent'te Tekgıda- Iş'in önünden geçiyor... O da ne? Yaptığı bina yerinde yok! Pardon; bir bina var ama, yaptığı binaya benzemiyor... Binanın dış yüzü tümüyle değiştirilmiş... Üstelik kendisinden izin alınmadan... Yapılan iş, Fikir ve Sanat Eserieri Yasası'na aykın bir iş... Tekgıda-lş, "ben yaptım oldu" mantığı ile davrandığı için mimar Nihat Bindal'a da eserine yapılanlann hesabını sormanın bir tek yolu kalıyor. Hukuki yoltar... Z arfın içinden çıkan mektup, "Yasalarımız- daki zamanaşımı uygulamalarının kaldırıl- ması hususunda Cumhurbaşkanırnıza ve • yüce parlamentomuza çağrı" başlığını taşı- yordu... Mektubu emekli general I. Hakkı Şenyuva eşiyle birlikte Ankara'dan göndermişti: "Son 40 yılda binlerce aydın değerlerimizi faili firar veya faili meçhul katillerce yitirdiğimiz gibi oğlumuz Adnan Hakan Şenyuva, Ankara Siyasal Bilgiler Fa- kültesı Uluslararası llişkiler Bölümü 3. sınıf öğrencisi iken öğrenci Derneği Başkanı olduğu için 10 Hazi- ran 1979'da Ülkücü adını kullanan katillerce şehit edilmiştir. Ülkemizde kardeşi kardeşe kırdırtan so- rumlu Milliyetçi Cephe mensuplannı, yabancı gizli örgüt kışkırtıcılarını, yerii kandırılmış veya aldatılmış işbirlikçilerini ve onların mevki ve menfaat çeteleri taşeron katillerini nefretle kınıyor ve lanetliyoruz. Siyasal Biigiler Fakültesi öğrenci Derneği Başka- nı Hakan Yurdakuler 1 Nisan 1976'da, öğrenci Der- Zamanaşımıneği Başkanı Adnan Hakan Şenyuva 10 Haziran 1979'da, öğrenci Derneği üyesi Mehmet Adil Olcay 15 Ekim 1979'da, öğrenci Derneği Başkanı Şevki Kobal 16 Haziran 1980'de ve yurt çapında daha bin- lerce aydın genç, öğrenci, bilim adamı, gazeteci, fa- ili firar ve faili meçhul katillerce şehit edilmiştir. Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 1986/96 sa- yılı dava dosyasında Adnan Hakan Şenyuva'nın ka- til zanlısı ve asker kaçağı, 1956 doğumlu Kahraman- maraş Isadivanlı nüfusuna kayrtlı Ali oğlu Fehmi Söy- lemez hiç yakalanmamış ve 24 yıldır gıyabi tutuklu olarak dosya yazışmalan ile aranmaktaysa da emni- yet güçlerince maalesef yakalanamamıştır. 1926 ve 1929 yıllannda yapılmış yasalanmızdaki zamanaşımı uygulamalan suç ışlemeye bir nevi teş- SESSİZ SEDASIZ (!) vik, katil ve diğer suçlulara af ödülü olmaktadır. Zamanaşımı nedeniyle oğlumuzun katil zanlısı Feh- mi Söylemez ve diğer sanıkların kamu davasının or- tadan kaldınlmasını önlemek için ivedilikle yeni yasal düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Başbakanlığa sunduğum dilekçeme Adalet Ba- kanlığı'nca verilen cevapta, toplumsal, siyasal, sos- yal ve ekonomik değişimler karşısında eskimiş olan ve günümüz şartlarına göre ihtiyaçlara cevap vere- meyen yönlerini ıslah etmek amacıyla Adalet Bakan- lığı'nca hazırlanan Ceza Muhakemeleri Usulü Kanu- nu Tasansı'nın komisyon gündeminde bulunduğu bil- dirilmektedir. Adalet Komisyonundaki tasannın en kı- sa zamanda yasallaştınlması için destek ve ilgi bek- liyoruz... Sevgili yavrumuz Adnan Hakan Şenyuva... Seni 24 yıldır yuvamızda ve sevenlerinle birlikte gönlü- müzde yaşatıyoruz." Acı, hele evlat acısı zamanaşımına uğramaz! Sultanahmet Meydam'nda ilkellik şenliği işliyor. Trafik Vakfı'nın araçları, trafik polisleri, park görevlileri herkes se- yir halinde! Bir zavallı turist rehberi, sekiz-dokuz kişilik grubuna gürül- tüden çırpınır şekilde bir şeyler anlat- maya çalışıyor... Şenliğe katılanlar, meydanın çimenlerine yayılmışlar, ye- re serdikleri gazete kâğıtlannın üzerin- de elleriyle yemek yiyoriar... Şimdi sormak gerek: Dünyanın neresinde tarihi eserlerin içinde, böyle bir rezilliğe göz yumula- bilir? Anıtlar Kurulu ne iş yapar? Kültür ve Turizm Müdürü, Vali, Kay- makam, Belediye Başkanı yok mudur? Sokakta satılan yiyecekleri yemeyin diye kime söylüyorsunuz? Hangisi doğru? Söyleminiz mi? Eyleminiz mi? Tarih, çevre, kültür hazinemiz böyle mi korunacak? Korunmuyor, ihanet ediliyor!" Sultanahmet Meydam'nda 3. Ge- leneksel Sokak Yemekleri Şenliği'nin nasıl yapıldığını bir turizmcinin izle- nimlerinden öğreniyoruz: "Dikilitaş ile Yılanlı Sütun çevresin- de yani meydanın tam ortasına onlar- ca kamyon ve otomobil park etmiş... Bunlar, köfteci, sefertasçı, pıyazcı... Tentesini güneşten korunmak için aç- mış bir düzine gecekondu tipi dük- kan... Bangır bangır bağırtılan ileten hoparlör sistemi ile şenlik yapıyor, müşteri çağınyorlar... Direkten direğe gerilmiş ipler, bez afişler, yeşil-mavi üç- gen şeklinde kesilmiş flamalar, arala- nna serpilmiş Türk bayrakları ile alan süslenmiş... Köfte dumanları, yemek kokulan çevreyi sarmış. Turist otobüslerine bırakın park ye- rini, turisti neredeyse indirecek yer kal- mamış... Meydanın çevresıni saran yol, kurallann aksine çift yönlü olarak Küresel Köyün Kabadayısı DOĞANHASOL "Senin bitişik komşun bü- tün kente terör saçıyor. Ayrı- ca adam despot, evde karısı- nı, çocuklarını dövüyor, gü- nün birinde kullanmak üzere çatapat üretiyor ve depolu- yor. Her ne kadar bu sonun- cusunu incelettik ve kanıt bu- lamadıksa da bu böyle... Benim sizin mahalleden çok uzakta o/mam önemli de- ğil. Bildiğin gibi bu kentin dü- zenı benden sorulur. Ben çok güçlüyüm; bana karşı çıkanın kafasına balyoz gibi inerim. Şimdi ben senin komşunun evine bir baskın düzenleye- ceğim. Despotu yakalayıp ca- nına okuyacağım. Böylece kansını ve çocuklarını da ezil- mekten kurtanp hepsini öz- güriüklehne kavuşturacağım. O ne kadar inkâr ederse etsin, çatapatlan bulup ortaya çıka- racağım ve yalanlanyla bütün kenti nasıl uyuttuğunu ortaya koyacağım. Kurtarma sonrasında bir şeylerini kırıp dökersek önemlideğil... Nasılolsa ada- mın evi çok değerti; evin altın- da gömü var. Onu toprak üs- tüne çıkardık mı, işimiz iştir. Doğal ki bütün bu yapacakla- rım insanlık namına olacak, yani kenti o adamın şerrinden kurtarmak adına olacak. Sanagelince... Bilirsin, ben seni severim. Yıllardan beri ortağız. Ortaklık oranımız çok da önemli değil. Kârdan sana da bir şeyler veririz. Ben ağa- beyim, ben güçlüyüm. Her şeyi daha iyi bildiğimi sen de kabul edersin. Vaktiyle kork- tuğun güçlü bir komşun var- dı hani, herhalde unutmadın. Ona karşı seni az mı koru- muştum?.. öteki mahalledeki, demok- rasi, insan hakları savunucu- su kesilmiş, köhne fikihikom- şulanna aldırma. Onlann da zaten gözleri senin komşunun zenginliğinde.. Ama onların ne silahı varne de dövüşecek adamı. Ben gücümü göster- meliyim; onlara fırsat verme- yip bir an önce işi bitirmeli- yim. Şimdi senden istediğim şu. Biliyorsun, bizim malikâne çok uzaklarda. Oradan saldı- rıp senin komşuyu etkisiz ha- le getirmek kolay değil. Onun için sizın evi kullanacağız. Bi- zim paralı-silahlı adamlanmız senin evde konuşlanacaklar; gerekli cephaneyi de sizin eve yığacağız. Ve komşuyu sizin evden vuracağız. Sizin ço- cuklar bir süre önce beni zi- yarete geldiklerinde bunun olabileceğini söylemişlerdi. Zaten neden olmasın ki, biz senın/e bunca yıldır -hani na- sıl diyoriar- stratejik ortak de- ğil miyiz? Sen iyi çocuksun, hadi göreyim seni..." Aslında ağabey haksız. Taa bilmem neredeki eve saldır- mak istiyor. Abanın altından sopa göstererek bizden de yardakçılık, yataklık yapma- mızı bekliyor. Çaresiz, bizim aile meclisi toplanıp konuyu görüştü. Evet biz ortağız ortak olmasına a- ma, bugüne kadar sonuçta hep biz kaybetmişiz. Ayrıca ortaklığımız soygun yapmak üzerine değil, kendimizi koru- mak için. Ortak, on iki yıl ka- dar önce de buna benzer bir iş yapmış, bizden de destek almıştı. O zamandan beri biz hâlâ belimizi doğrultamıyoruz. Bizim evde yine de iyi kötü demokrasi var; kararlar ortak- laşa alınır. Atamızın sözü ku- lağımıza küpe olmuş: "evde banş, kentte barış". Aile mec- lisi toplanıp karar verdi: "Arka- daş sen başının çaresine bak, biz bu işte yokuz." Sonunda adam, çetesiyle bizim komşuyasaldırdı. Kom- şu umduğumuzdan da kof- muş; kısa sürede teslim oldu. Babalan sırra kadem bastı; ai- lenin öteki büyükleri de öyle... Evin bütün değerli eşyası, ai- lenin bütün birikimi yağma edildi. Kargaşada, olan ço- cuklara oldu: Oldüler, yaralan- dılar, kollan, bacaklan koptu. Sözü edilen çatapatlar bulu- namadı... Ama gömü şimdi bi- zim Büyük Birader'in elinde. Birader bugünlerde öfkeli; soyguna destek vermediği- miz için şimdi bize ters ters bakıyor. "Yardım etmediğiniz için özür dileyin" filan diyor. Biz de boynumuzu büküp öy- le duruyoruz. Sıranın öteki komşulara geldiği söyleniyor. Bakalım ne olacak? ÇtZGtLİK KÂMtL MASARACI H A R B t SEMÎH POROY semihporoyfr yahoo.com HAYAT EPlK TtYATROSU MUSTAFA CIDDIBASÎN H/MO.I &ALLBA.. BUNLAR BUYÜK y-4L/VNCIYMIŞ BE l.. t i i i l I 1 l i \ TARÎHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAH 10 Haziran 596. 1953 K/RKP/NAR GURESLERI SONUCLANDL. 'DE SuGÛN K/ISKI>ıNA& GÜR£ŞLERi, İZMtrLı AO/i. r BAff > £Mi.tlrAW OLMASlYLA SONUÇt-A^JMlÇri. ApiL A7#AJ(SOLDA), SON GÜREŞİNDE M.ALİ YAĞCI Y£ME/e£K, 2.4OO Lİ/ZALIfç 8AÇ ÖOÜLÜ DE KAZAN- MtŞTt. 192.4 'TEM BE&İ ED/BNE SA/SAYtÇ/ MOE SAl/AÇl'MA D£ĞİN, ŞİMDİ ruNANİsrAH'DA BU- LUNAN SAMAA/A KoyüN&E YAPlUROI. EFSA- NELEŞAAİŞ ÖYtCÜYE GÖIBE, H-. YÖZYtLOA £U- MELİ AKIMCILARtNPAN 4O £G, SAMAıVA 'DA TUTtlŞMUŞTU. SUMLAGOAM İKiSİ YOGGUHLUKrAM ÖLÜMC£ yA &ÖMÜLMÜŞ, DAHA SOA//SA MEZ^^O^Sı YAK/fJ(NDAN 8/fi PtNA/S PfŞ/CfiÇM/Çr/. İÇTE, YtL İZMİR1. SULH HUKUK MAHKEMESİNDEN Dosya No: 2002 1292 Davacı Türk Telekomünikasyon AŞ vekıli Av. .\rzu Bakır larafin- dan davalı Mustafa Sevıpınar aleyhine açılan tazminat davasının ya- pılan açık yargılaması sonucu verilen ara karar gereğince, Davalı Mustafa Sevipınar'ın 482 Sokak No: 32 Eşrefpaşa-Izmır adresıne çıkanlan davetıyenın bıla iade geldığı ve savcılık tarafından yapılan adres tahkıkınde davalının adresinın tespit edilemedigi anla- şılmakla. Davalı Mustafa Sevıpınar'ın mahkememıze 30.06 2003 günü saat 10.00'da yapılacak duruşmaya bizzat gelmedığıniz veya bn- vekıl ta- rafından temsıl edilmedığınız ve delıllennızı bıldırmediğınız takdir- de yargılamaya yokluğunuzda devam edilerek karar verileceğı husu- su teblıgat yerine kaım olmak üzere 7201 sayılı yasanın 28, 29 ve müteakıp maddelen gereğince ılanen teblığ olunur. 27.05.2003 Basın: 27282 binbir kadın masalları nuray çiftçi "Her îüjfada ba§ko bir kadının çizğli öyküsü w. Kimi çok benziyor size, kimi QL. kimiyse bambaşka sizden, bizdtn..." K İ T A P Ç I L A R D A E M R E K O N C A R Yozlaşan Medya ve Yozlaşan Türkçe • Medya ile siyaset arasında kurulan ve demokrasimizi tehd'tt eden kirli iiişkiler. • • • Medya dunyamtzdan llginç portreler... • Televizyonlarda ve gazeteterde yapftan yaygın Turkçe yanlışlan... • Ozturkçe ve Arapça kokenli sozcuklerin kuHanıhş ve telaffuz hatalan... Prof. Emre Kongar bu kıtabında, hem medyamızm ve guzef dılımızın nasıl yozlaştığını anlatıyor hem de bu yozlaşmalardan nasıl kurtulabıleceğımıze ıtışkın goruşlennı açıklıyor GÖRÜŞ Dr. ALPASLAN BERKTAY Yavuz HIPSIZ... ABD, Afganistan'ı ve Irak'ı uydurma gerekçeler- ledümdüzetti. "Sağlığazararsız" uranyumlu bom- balarla taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakma- dılar. Ambargoda açlıktan ve ilaçsızlıktan öldüre- medikleri bebeleri, sığınağa yatay gıren akıllı füze- lerle, misket bombalanyla yok ettiler. Bombalarla birlikte yıyecek paketleri atmayı da unutmadılar! (Insani bombardıman!). Böylece "demokrasi!"y\ de getirdiler! Şimdi oyunun ikinci perdesi oynanıyor: "Irak'ın yeniden inşası".. Biz yıktık, biz yapacağız!".. Bu "insanca" davranışı da en yakın yandaşı -suç or- tağı mı?- Ingiltere'ye de, Fransa'ya da bırakamı- yor. Yıkarken kâr, yaparken kâr! Emme-basma tu- lumba.. Yönetime, petrol kuyularına çöreklendik- ten sonrası kolay.. Güleryüzlerini takınıveriyorlar. Dr. Jekyll ve Mr. Hyde.. ABD ekonomisi durgunluğa gireli çok terörler ı- cat edildi. Taleban terörü, Usame bin Ladin terö- rü, Asalatörörü, PKK terörü, şarbon terörü.. Hep- sinin arkasında CIA terörü.. Gereksinime göre öne çıkanlan ya da unutulu- veren "ferör"ler.. "Irak'ın elinde kitle imha silahla- rı var; beklemek tehlikelidir".. "Şimdi yoksa da /7e- ride olabilir".. Ufacık Irak, bitişik komşulanna de- ğilse bile, Atlantik ötesindeki "Dev"e tehlike oluş- turabıliyor. öyle ki, o "Dev", saldırmak için Güven- lik Konseyi kararını bile bekleyemiyor! Istedikleri- ni elde ettikten sonra, Savunma Bakan Yardımcı- sı Wolfowrtz, kitle imha silahlarını, saldırı gerek- çesi olarak öne çikardıklarını açıklamakta sakınca görmüyor. En yakın yandaşlan Tony Blair, Irak zi- yaretinde, bu silahların daha sonra ortaya çıkabi- leceğini söyleyebiliyor. Guardian gazetesı de ona "Yalancı!" diyor. Siz de, Hitler'den ve Vietnam Sa- vaşı'ndan bu yana böylesi ahlaksız bir saldırı gö- rülmüş müdür diye düşünüyorsunuz. Yargılamayan yargılanır, yavuz hırsız ev sahibini bastınr. Wolfowitz de durmuyor ve damdan düşer gibi, "Türkiye özür dilemelidir!" diye dayatıyor. Bu son çıkış, konuyu, ister istemez hukuksal bir dü- zeye çekiyor, ki bu, "dünyanın kabadayısı" için büyük birtalihsizliktir. Kim kimden özürdilesin? Ya- lancının mumu yatsıya kadar yanar, dünyanın vic- danında suçlu olan ABD'nin sanık iskemlesine oturtulması da uzak değildir. Vietnam'daki Bert- rand Russel Mahkemesi'nden de daha geniş kap- samlı bir mahkeme söz konusu olacaktır. Bu "Dün- ya Mahkemesi"n\n jürisı -tüm ezdıklenniz, sömür- dükleriniz, "Ya benimlesin, ya karşımdasın" diye- rek karşınıza aldıklannız..- kalabalık, çok kalaba- lık olacaktır. Peki ama, Wolfowitz'deki bu inanılmaz cüret ne- reden? Siz, daha başbakan olmadan, resmi bir sı- fat bile kazanmadan, kollan sıvayıp ilk iş, Kâbe'yi tavaf etmeye gider gibi Beyaz Saray'ın yolunu tu- tup Bush'a teslim olursanız, bunda şaşılacak bir yan yoktur. Çünkü teslimiyetçiliğin sonu yoktur. George W. Bush da Dışişleri Bakanı'nıza çektiği, yenir yutulur yani olmayan ültimatomun arkasın- dan, şecaat arz ederken marifetlenni -Kürt, Erme- ni sorunlannın, borç tuzağının gerısınde kimin bu- lunduğuna dek- açıklıyor. Siz ise hemen ertesi gün, sert bir protesto göndereceğınize, onun dikte et- tiklerini uslu uslu, aynen yerine getirip tezkereyi Meclis'ten geçirmeye girişiyorsunuz. Wolfowitz, aldığı cesaretle "Türkiye özür dilemelidir!" deyip çizmeyi aştığında, sonraki Dışişleri BakanımızGül, "Wolfowitz haklı!" deyip ona çanak tutuyor. Hak- sız olan kim? Türkiye mi? Siz kimden yanasınız? "Amerika'nın sesi misniz?" demezler mi? BULMACA SEDAT YAŞAYA!S' SOLDANSAĞA: 17 Ince beyaz et ya da balık dilimi. 2/ Ke- nar süsü... Antalya ya- kınlanndaki ünlü arkeolo- jikmağara. 3/ 6 Tıp dilinde kalp atımının hızlanmasına ^'erilen ad. 4/ Amaç... Bir soru sözü. 5/ Avru- pa'da bir ırmak... Gümüşün simgesi... Bir nota. 6/ Şahin 3 Kaygun'un yönetti- ğı bir film. II 106 taşla oynanan bir oyun... Antık dö- nemlere özgü, ka- paklı mermer lahit. 8/ "Bakır lengerlerde kızarmış kuzular — idi" fNâzım Hikmet)... Dokumacılıkta kullanılan un- lu ya da çirişli sıvı. 9/Clkemiz sulannda yaşayan ve "tathsu kefaü" de denilen balık. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Osmanlı tarihinde büyük önem taşıyan ve bir- çok türküye de konu olan, Macaristan'daki kent ve İcale. 2/Gece yapılan sinema ya da tiyatro göste- risi... Meyve kurusu. 3/Kaplamacılıktakullanalan ince tahta. 4/Degerli bir süs taşı... Rey. 5/Cilacı- lıkta kullanılan bir tür zamk-reçine... " — ettiler turnalara kazlara" (Pir Sultan Abdal)... Asaf Ha- let Çelebi'nin bir şiir kitabı. 6/ Sumatra \e Bor- neo'da yaşayan bir maymun cinsi. II Parça, kı- sım... Dışavuran sevinç. 8/tlkel benlik... Ege De- nizi'nde Yunanistan'a aitbir ada. 9/Bir adın ya da sözcüğün baş harfı. CQ < AVRUPA KIBRIS Amıpa Kıskacında Kıbns kitabı, Kıbrıs uyuşmazlığının ıçıne sûruklendığı çıkmazı. bugune kadar yazılamayan ve ozellıkle de gızlenmeye çalışılan yonlerı ile ele alarak, Kıbrıs ve Turkıye-Batı ılışkılen konusuna yeni bir soluk getırıyor. DEMN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle