08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 MAYIS 2003 PAZARTESİ 8 HABERLERIN DEVAMI TURKIYE stanbul idırne tocaelı lanakkale jnır Manısa PB PB PB PB B B 23 28 27 21 30 30 Aydın B 34 Denizli PB 31 Sinop Samsun Trabzon Gıresun Ankara Eskışehır Konya Sıvas PB PB PB B PB PB B B 16 22 18 18 28 26 28 24 Adana B 33 Zorguldak PB 21 Antalya B 31 Kars Mersın Dıyarbakır Şanlıurfa Mardın Sıırt Hakkâri Van B B B B PB PB PB 29 29 32 26 28 19 19 Y 17 Yurdun kuzeydoğu kesımlen parçalı yer yer çok bulutlu, Doğu Karadenız'ın doğusu ıle Doğu Anadolu'nun kuzeydoğusu sağanak yağışlı, dığer yerler az bulutlu ve açık geçe- cek. Hava sıcaklığı ku- zey kesımlennde aza- lacak, dığer yerlerde onemli bırdeğışıklık ol- mayacak. DIS MERKEZLER Oslo Helsinkı Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Parıs Bonn Y B B Y Y Y Y Y 16 13 12 17 18 20 16 26 Berlın PB 27 Münih PB 29 Zürih Budapeşte Madrıd Viyana Belgrad Sofya Roma Atina B Y B B B B B 28 22 26 28 25 25 25 B 29 Şam Moskova Aşkabat Astana Taşkent Bakû Bişkek Tiflıs Kahıre Y A Y Y PB Y Y A 1b 17 13 20 27 10 11 34 A 34 Parçalı bulutlu B u l u t | u k Ço* bulutlu > Ya^muriu S u l u . Gok gurultulu Denktaş'tan göreve çağn mektubufcl Baştarafı 1. Sayfada Cumhuriyet ele geçırdi. Mektu- |mn ılk bölümünde geçen 6 aylık lürecı özetleyen Denktaş, Türki- ye'nın taraf olduğu, Türkiye'ye ga- rantörlük rolü veren 1960 antlaş- malannı anımsattıktan sonra ıkın- ci sayfada şu değerlendirmeyi yap- tı: "...Gözle görülebilen, Türki- ye'nin temel bir hakkını ortadan kaldırmak eylemi karşısında Türkiye'nin gereken şekilde di- namik bir reaksiyon gösterdiği- ni söylememiz mümkün değil- dir. Şimdi de Rumlar açısın- dan, 16 Nisan'da Türki- ye'nin bu temel hakkı AB üyelerinin de katkısı ile yok ietme merasimine Türki- ye'nin katılması, bundan böyle, 1960 antlaşmala- rına dayalı müdafaamı- zın inandırıcılığını değil, " geçerliliğini bile gündeme ge- rirmiş olacaktır. Türkiye, 1960 antlaşmalarından kaynaklanan bu temel hakka tecavüzü 'Adada kolordum var; ben rahatım; ada, ikiye bölünmüştür ve KKTC'yi ta- nımak suretıyle yeni de facto bir durum \ ardır; bunu koruyup ıdame ettirmek suretıyle pazarhğı yürü- teceğız' diyorsa, bu siyasetinin gerektirdiği tedbirleri almak yü- kümlülüğü doğar. [ Bu şık benimseniyorsa, o za- man KKTC'nin tanınmasına bnem verilmeli, ekonomik koşul- lan iyileşrirecek tedbirlere önce- lik verilmeli, KKTC vatandaşla- rının aynı zamanda TC vatan- daşlığı teşvik edilmeli ve dünya- ya, 1960 ortaklığı yıkıldığına gö- re, Rum idaresinin AB müraca- atı neticesinde alınacak kararla- nn sadece Güney Kıbrıs'ı kap- fcayacağı duyurulmalı; aldığı ka- j-arlarla Kıbrıs sanki tek bir fcumhuriyetmiş gibi davranan Güvenlik Konseyi'nin 'görüşme- lere devam' kararları karşısında daha dinamik bir müdafaa baş- latılmalıdır." 'Darbe glrlşlmi' Mekrubunda Kıbns sorununun çözümlenmemesinin ana nedeni- •in, Güvenlik Konseyi'nin 'meşru hükümet' saydığı, Türk tarafını iş- gal altındaki azınhklar olarak dün- »aya duyuran Rum yönetimiyle fnüzakerelere devam edilmesi ol- Jiuğunu vurgulayan Denktaş, bu sü- recin Türk tarafına olan etkisıni şöyle aktardı: "Yıllarca devam e- den ve sonuç getirmeyen müza- kereler.halkın bir kısmında 'ace- le uzlaşma' beklentilerini besler hale gelmiş, şu veya bu nedenle ekonomi dar boğazlara girdikçe de verilen mücadelenin daima karşısında olmuş olan siyasilerin telkin ve teşvikleri ile bu beklen- n, "her ne pahasına olursa olsun ve JTürkıye'ye rağmen uzlaşma' iste- hıini yaygın hale getirerek kutsal öeğerleri de hiçe sayan hatırı sa- yılır gnıplann oluşmasma yol aç- mıştır. Kıbrıs'ta kendi çıkarlan tçin 'Kıbns Cumhuriyetı vardır ve Rumlar bu cumhuriyetin meşru hü- kümetidirler' siyasetini benimse- miş olan ABD, İngiltere, AB son yıl içinde, paraları ve müdahale- leri ile içimizde darbe teşebbüsü denemeleri yaptıracak kadar ile- ri gitmişlerdir. Annan planının Erdoğan KKTCye gidiyor Denktaş bu mektubu, Kıbns'ta iki tarafi buluşruran son kararlann öncesinde kaleme almıştı. Cumhuriyet'in edindiği bilgiye göre Erdoğan, Denktaş'ın mektubunu aldıktan sonra çalışma arkadaşlanyla bir değerlendirme yaptı ve Kıbns'ı ziyaret etmeye karar verdi. Ziyaretini olabildiğınce öne almaya çalışan Erdoğan, mayıs başında KKTC'de olmayı planlıyordu. Ancak Erdoğan bunu bir hafta erteledi ve 9 Mayıs'ta KKTCye gitmeye karar verdi. Erdoğan'ın, Denktaş'ın mektubundaki kimı değerlendirmelere katılmakla beraber, çözüm süreci konusunda farklı düşündüğü öğrenildi. Kıbns Rum Yönetimi ise Erdoğan'ın adaya gelişte, "yakın gelecekte bir miktar Türk askeri adadan çekilecek" mesajı vereceğini öne sürüyor. Erdoğan'ın Kıbns'ta vereceği mesajlara ilişkin olarak son değerlendirmelerini henüz yapmadığı öğrenildi. ri, teknik tadilatlarla yerinerek boş sayfaları doldurmaktır. Ya- ni bize'yeni kuruluş', Rumlara da '1960 Cumhunyetinin deva- mı' olarak takdim edilebilen bu tefsire açık, haritası ve mal- mülk konusundaki yaklaşımı ve içimize yerleştirilecek Rumlar- la bizi perişan eden, Türk ga- rantisinin etkinliğini sıfırla çar- pan bu planın öngördüğü yasa- îan 'müşterekkomiteler' belirle- yip hazırlayıp plana belirli bir zaman içinde ekleyip tamam- ladıktan sonra, şimdiden be- lirlenecek bir tarihte, 'müza- kere eden taraflann kabulü ge- rekmeksizın ve bunlar muta- bakata varmamışken' refe- randuma sunulması öngö- rülmektedir. Askıda kalmış suçlu cemaat muamelesl' Böyle bir formatı kabul ertiği- miz takdirde, bunun sonucuna da katlanmamız gerekecektir. Referanduma halkımızdan ret kararı çıksa da Rum tarafi"Kıb- ns' adı altında AB'ye üye olabi- lecek, biz yine askıda kalmış suç- lu cemaat muamelesine tabi ola- cağız. Referandumda Rumlar ret kararı alsalar, netice yine de- ğişmeyecektir. Annan planına göre, sadece plan ortadan kalk- mış olacaktır. 40 yıldır devam e- den adaletsizlik son bulmaya- cak, KKTC yine tanınmayacak- tır. Yani, Rum-Yunan ikilisinin Enosis için başlattığı Kıbrıs me- selesi Rumların meşru hükümet' olarak AB üyeliği ile taçlandınl- mış şekliyle devam edecektir. O halde müzakereye ne hacet? Ya teslim olacağız ya da müzakere- lerin dengelenmiş bir zeminde başlatılması için kendi paramet- relerimizi kabul ettirmek için uğraşacağız. Bunu yaparken de iki devletin varhğından taviz vermeyeceğimizi, meselenin 'uz- laşmaz bir Denktaş meselesı" ol- madığını.Türkiye'nin jeopolitik bir meselesi, Türk ulusunun haklı bir davası olduğunu de- vamlı surette vurgulayacağız. Türkiye'nin tereddüdü referanduma sunulmaması kar- şüığı ve Türkiye'nin de olmazsa olmazlanmız' konusunda net me- sajlar vermesi neticesinde gittik- çe anarşiye dönüşme görünümü veren bu gelişmeler şimdilik ya- tışmış görünmektedir. Bunların peşinde koşanların bir kısmı, al- datıldığını anlamaktadır. Ancak şimdi yeniden Annan planı çerçe- vesinde Kıbns'ta görüşmelerin başlaması ile günlük gösteriler yeniden başlayacak, burada ve Türkiye'de 'AB doğrultusunda sa- tın alınmış yazarlar ve medya* ha- rabiyetini arttıracaktır." 'De Soto devam edemez 1 Denktaş, sayfasında,' mektubun üçüncü Önümüzde 1 Mayıs 2004'e, hatta Türkiye ile üyelik müzakerelerinin başlayıp baş- lamayacağının belli olacağı Aralık 2004'e kadar zaman vardır. Dolayısı ile derhal An- nan planı çerçevesinde görüş- melerin başlamasına gerekyok- tur. Hele bizce inanıürlığım ve güvenilirliğini tamamen yitir- miş olan De Soto ile ekibinin gö- zetimi ve müdahaleleri ile aynı ortamın devamını düşünmemiz bile bizi perişan etmektedir" değerlendinnesi yaptıktan sonra şöyle devam etti: "De Soto'ya göre Annan pla- nı çok nazik bir denge üzerine kurulmuşrtır. Bundan bir tuğla çekip alsanız bütün plan yerle bir olacaktır. Dolayısı ile yapıla- cak iş, planın çerçevesinde asga- 'Görüşülebilir, uzlaşılabilir, uz- laşmaktan yanayız' dedikçe sonu gelmeyen müzakerelerde ömür tükettik ve Rumlara 'Meşru hü- kümet azınlıkla görüşüyor; azm- lığa hiçbir ülkenin vermeyeceği haklan da veriyor, fakat taksimci, uzlaşmaz odaklann hizmetinde Denktaş her şeyi reddediyor' di- yerek puan toplamakta ve ulus- lararası mevkiini daha da güç- lendirmektedir. Türkiye'nin Kıbns'ta milli çıkarlan olduğu- na göre aynı oyuna devam et- melerine müsaade edilmemeli- dir. Bizim buradaki direnişimiz Türkiye'nin Kıbns'ta çok önemli ve 1960 antlaşmaları ile tescil ettirdiği milli çıkarlan vardır inancına dayanmıştır. Şimdi 1960 antlaşmasındaki hakların Rum-Yunan-tngiIiz üçlüsü tarafından ne şekle so- kulduğunu ve bunun karşısında Türkiye'nin tereddüt geçirdiği- ni gördükçe ne yapacağımızı biz de bilmez hale gelmekteyiz." Avrupa Birliği Türkiye'yi uyutacak Mektubun beşinci sayfasında Kıbns'ın ve Türkiye'nin AB süre- cine dikkat çeken Denktaş,AB'nin KKTC ile diyaloğunun sağlanma- sı halinde bundan Türkiye'nin AB üyeliği sürecinin de olumlu etkile- neceğini vurguladı. Türkiye'nin üyeliğinde Kıbns'ın en son günde- me gelmesi gerekirken ön saffa çe- kilmesinin ıyı niyete dayalı olma- dığını anımsatan Denktaş, "Kıb- ns'ı aldıktan sonra Türkiye'nin AB üyeliği uyutulacaktir" uyan- sı yaptı. 1 Mayıs 2004'e kadar yeni bir zemin üzerinde çözüm aranması gereknğini ifade eden Denktaş, ay- nnfalara ilişkin şu görüşleri savun- du: "Şimdi, Denktaş-Papadopu- los, Annan planı çerçevesinde görüşsün denirse vanlacak so- nuç degişmeyecektir. Papadopu- los dün yaptığı açıklamada An- nan planında görmek istediği değişikliklerin plam 'AB normla- nna uygun hale getırmesi' şeklin- de algılamaktadır. Ne demek is- tediğini izaha gerek yoktur. De Soto ise plandaki boşİuklan ko- mitelere doldurtmak eylemini sürdürecek, bayrak ve marş so- rununu öncelikle halledecek, bunlar yapılırken AB yanusı pa- ralı-parasız 'âşıklann' eylemleri ile halk birbirine düşürülecek ve sonunda bir oldubitti ile karşı karşıya bırakılacağız. 'Halka güven verilmeli' Bu arada, Annan planındaki haritalar yayımlandıktan bu ya- na durmuş olan yatırımlar (kü- çük ev inşaatlan dahil) olduğu yerde kalmaya mahkûm olacak, alınması öngörülen ekonomik tedbiıier askıya alınmış olacak ve içteki huzursuzluk nad saf- haya çıkacaktır. Bunların ön- lenmesi, özelükle TC yatınmla- nnın cesaretle (ve verilecek di- ye korkulan yerlere) yapılması ve Ankara'dan, vanlacak bir anlaşmada iki devlet zeminin- den, eşit egemenlikten vazgeçil- meyeceği, iki kesimliliğin içimi- ze Rumlan aktararak bozula- mayacağı; mal mülk meselesi- nin kişiler arasında değil, iki ta- raf arasında takas ve tazminat- larla halledilmesi gereği. etkin ve fiili garantörlüğün kakcı ol- duğu, zamanla ortadan kaldırı- lamayacağı gibi temel konular- da halkımıza yeniden güven ve- rilmesi gerekmektedir." 'Her $eyi yazmı; deglilm' Denktaş, mektubuna şu ifade- lerle son verdi: "Uzun yazdım. Yine de samimiyerinizi istismar ediyonım endişesi ile her şeyi yazmış değilim. Siyasi ve ekono- mik açıdan neler yapılabileceği- ni, masaya yatırmakta zaruret vardır düşöncesindeyim. Sımıtıs Rum tarafını ziyaret ediyor. Bu- na cevaben sizin de KKTC'\i zi- yaretiniz henı halkım tarafından sevinçle karşılanacak hem de Yunan ziyareti dengelenmiş ola- caktır. Takdirlerinize sunar, ba- şanlannızın devamını dilerim." KKTC Cumhurbaskani: Basın oyunları teşvik ediyor Denktaş mektubun dördüncü sayfasın- da da önümüzdeki döneme ilişkin öne- nlerini dıle getırdı. Aym format üzerin- den görüşmelere hemen başlanmaması gerektığını vurgulayan Denktaş, kımı kulıs bilgilerine de yer verdi: "Annan planını halkımıza kabul et- tirmek için tevessül edilmiş olan çir- kin ve anarşiye kapıvı açan paralı parasız oyunlar maalesef anavatanın basını tarafından da teşvik edilmiş- tir. Annan planı görüşülmeye başla- nırsa aynı oyunlar, yaklaşmakta olan seçimler nedeniyle, daha da etkin bir şekilde tezgâhlanacaktır. Yunanistan'ın Lefkoşa Büyükelçisi, bu olaylann baş güdücüsü olan CTP liderinin 'seçimlerde kazanıp başba- kan olma hevesıne bağlayan bir açıkla- ma' yapmıştır. Bütün yıkıcı gayretle- rin altında bu gerçek yatmakta, ma- sum halk kandınlmaktadır. Halk, tahrlklere daha fazla boyun eğemez Halkımızın bünyesi bu rür olaylara yeniden tahammül edemez. Beklen- medik olaylan, geçen dönemde zor önledik. Milli dava için her şeylerini 40 yıldır ortaya koymuş olan insanla- nmız, dün anavatana küfreden, bu- gün biz Annan planını reddettik diye 'Sevgili anavatana zarar venyorsunuz' diye halkı ikiye bölmüş olanlann tahriklerine daha fazla boyun eğe- meyecek noktaya getirilmiştir; çıka- cak kargaşada provokatörler Türk askerini de kavga\a çekmek için elle- rinden geleni yapabileceklerdir. AB'nin, ABD'nin, tngiltere'nin bin- lerce paralı misyoneri içimizde at oy- natmaktadırlar. Önümüzdeki seçim- leri de düşünerek gereken tedbirler (ekonomik ve siyasi) şimdiden alın- mazsa 40 yıllık direnişe ve Banş Ha- rekâtı ile yapılan fedakârlığa yazık olacaktır. 'Siyasi tedbir'den kastım, anavatanın Kıbns konusunda milli siyasetini açıkça vurgulaması, 'ol- mazsa olmazlann' altını çizmesi ve AB'ye 1960 antlaşmalanna ters dü- şen davranışlannı, ancak KKTC'nin Türkiye ile biıiikte yakın bir gele- cekte üye yapılmasıyla bağışlanabi- leceğini duyurmasını kastediyorum." GUNDEM MUSTAFA BALBAY • Baştarafı 1. Sayfada bölgesinden gelen haberler hükümet üyelerinin, "Gerekli her şeyi yaptık. ..Açve açıkta kalan yok- tur... Olayçıkaranlarda birkaç kendini bilmezpro- vokatörün işidir" demeçlerini doğrulamıyor. Dep- remin üzerinden 4 gün geçmiş, dün aldığımız bir haber şuydu: "Kimi ailelerin nüfus cüzdanlannda sorun oldu- ğu için çadır dağıtılamıyor!" öyle anlaşılıyor ki, deprem bölgesinde bile yar- dım almak için nüfus cüzdanından çok nüfuz cüzdanı gerekiyor! BingöTde çadır için valiliğin önüne gelen yurt- taşların tümünün, daha sonra meydana gelen olaylar nedeniyle suçlanması, neredeyse terörist ilan edilecek kadar ileri gidilmesi, sadece bu ili- mizin sorunu değil. Bir başka deyişle, hüküme- tin bu tür olaylara bakışının yansıması... Buna bir ölçüde medyanın da aynı yöntemle karşılık verdiği dikkati çekiyor. Medyaya göre de olaylarda halk suçlu, çadır istenecekse böyle is- tenmez. Elbette böyle istenmez ama, halkı bu ölçüde siniriendiren nedenlerin üzerinde fazla duran yok. Oysa biraz deşildiğinde altından olmadık şeyler çıkıyor. örneğin Necati Doğru'nun altını çizdiği, "Çadırlan bir vekile yakın aşiret aldı" iddiası bu tür durumlardaki kayırmacılığın en masum yan- sımalarından biri! AB standardı Biz hükümete ve önümüzdeki dönemdeki ic- raatı onaylamayan kurumlara gelelim... Ey TE- KEL işçileri, sakın ola ki "Bu kurumu yok paha- sına satamazsınız. TEKEL'in üretiminden ve sa- tışından yaklaşık bir milyon kişi ekmek yiyor" de- meye kalkmayın... Sakın ola ki "TEKEL ürünleri devletin en önem- li gelir kapısıdır. Bir şişe Yeni Rakı 1 milyon 860 bin liraya üretiliyor, 11 milyon 500 bin liraya satı- lıyor. Birpaket TEKEL 2001 sigarası 210 bin lira- ya üretiliyor, 1 milyon 600 bin liraya satılıyor. Ara- daki fark devletin kasasına giriyor. Üretimde, pa- zarlamada, yönetimde sorun varsa giderilsin a- ma, bu kurumu blok olarak biryabancı şirkete sa- tarsanız hem Türkiye'nin iç pazannı satmış olur- sunuz hem de büyük bir gelir kaynağını azaltırsı- nız" demeye kalmayın... Hemen "provokatör" olarak damgalanır ve hü- kümetin hedefi olursunuz. Hele hele orman alanlarının yakınında yaşayan köylüler... Bu alanların size değil de, başkalanna satılacağını öğrendiğinizde, satıldıktan hemen sonra orman amacıyla değil de rant için kullanıl- dığını gördüğünüzde sesinizi yükseltmeye kalk- mayın... "Bugün bu alanlar talan edilirse, arkası gelir. Hani bunlan köylüye verecektiniz" diye hü- kümete diklenmeyin, suçlu olursunuz... Suçunuz da öyle sıradan bir suç olmaz. Hem istikran bozan hem de hükümetin icraatını engel- leyen kişi olursunuz... önümüzdeki günlerde çalışma yaşamına iliş- kin yeni gelişmeler yaşanabilir. İş Güvencesi Ya- sası'nda ne yapacağını şaşıran hükümet, bir ta- rafi kollarken bir tarafi uçuruma yollayabilir. Sa- yın işçiler, işçi temsilcileri sakın ola ki "İş güven- cesi çağdaş bir haktır, AB standartlan içinde yer almaktadır. Siz AB 'ye girmek için her şeyi yapa- cağız demiştiniz, bunu niye yapmıyorsunuz" de- meye kalkmayın. Çünkü AB buralarda lazım değil. AB, AKP'nin kendi tabanına verdiği sözlerin yerine getirilme- sinde lazım. örneğin en önemli AB standardı şu: Imar planında değişiklik yapıp her apartman- da ibadet yeri bulunmasını sağiamak! Bu yolla tarikat evleri yasallaşmış olacak, mü- dahale edilemeyecek. Neden diye sorulduğun- da da hükümet şu yanıtı verecek: AB standardı! [email protected] TEKEIMe zamla gelen büyük kâr • Baştarafı 1. Sayfada Sezai Ensari'nin bir diğer kar- deşi ise AKP Izmir milletveki- liTevfikEnsari... Genellikle TEKEL yöneti- minin isteği ve ilgili bakanlı- ğın onayıyla TEKEL ürünle- rine zam yapılıyor. TEKEL ürünlerine 11 Ocak 2003 gü- nü yapılan zamdan önce al- dıklan trilyonlarca liralık si- gara ve içkiyi depolannda stoklayan dağıtıcı firmalann, zammm ardmdan "yüksek kârla" bu mallan bayüere da- ğıttıklan iddia ediliyor. Nere- den sızdınldığı belli olmayan "zam haberlerini" alıncaha- rekete geçen TEKEL toptan satıcısı firmalann, para ver- meden teminat mektubu kar- şılığı ürünleri TEKELJden al- dığı ifade ediliyor. Zam oranı- nın açıklanması üzerine stok- lanan mallar zamlı bir şekilde bakkal ve TEKEL ürünleri sa- tan bayilere venliyor. Dağıtı- cı firmalar, sözleşme gereği ödemelerini TEKEL'e 30,45, 60 gün içinde yapıyor. TEKEL'in cirosunun son zamdan iki gün önce 80 tril- yona, bir gün önce ise 51 tril- yona ulaştığı, zamdan bir gün sonra ise TEKEL'm toplam satışının 3 tnlyona düşrüğü belirtiliyor. Zamdan iki gün önce 20 trllyon liralık alış En büyük kânn ise Istanbul, Ankara ve Izmir'de olduğu öne sürülüyor. Zamdan üç gün öncesine kadar TE- KEL'den alış-veriş yapmayan Avrupa yakasındakı firmala- nn iki gün önce ise 20 trilyon liralık ürün alışı gerçekleştir- diği savlanıyor. TEKELklen en çok mal alan Anadolu yakasmdaki sigara başsatıcısı GÜNBAK şirketi- nin başına ise zamdan 10 gün önce Abdülkadır Ensari'nin getirildiği iddia ediliyor. Özelleştırme Idaresi Baş- kanYardımcısı'ykenANAP'h bakan Yılmaz Karakoyunlu tarafından TEKEL Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Genel Müdürlük görevlerine getiri- len Ensari bir süre sonra AKP'li Kemal Unakıtan ta- rafından Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinden alındı. Yönetim Kurulu Başkanlı- ğı'na Metin Kilcinin getiril- diği TEKEL in Genel Müdür- lüğü ve Yönetim Kurulu üye- leğini halen Ensari sürdürü- yor. Sezai Ensari'nin kardeşi Abdülkadir Ensari'nın zam- dan 10 gün önce Anadolu Ya- kası'ndaki TEKEL ürünleri dağıtıcı firması GÜNBAK'a Genel Müdür olması ve bu firmanın zam öncesi trilyon- larca liralık mal almasının ise ilginç bir rastlantı olduğu öne sürülüyor. 19.5 trllyon lira kâr TEKEL'den aldüdan 131 trilyon liralık maldan firmala- nn yüzde 15'lik zammın ar- dından 19 trilyon 650 milyar lira kâr elde ettiği belirtiliyor. Yaşanan olayda TEKEL yönetiminin bır suiistimali olup olmadığının ise TEKEL ve Bakanlık müfettişlerinin hazırlayacağı raporlara göre belirleneceği vurgulanıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle